Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/560 Esas
KARAR NO: 2023/509
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:09/06/2022
KARAR TARİHİ:31/05/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından ——-sayılı dosya ile müvekkili aleyhine icra takibi yapıldığını, açılmış olan icra takibinin mesnetsiz haksız ve kötü niyetli olduğunu, davalının kızı —– müvekkilinin eski eşi olduğunu, davalının, müvekkilinin ev alması adına kızına ve müvekkiline toplam 10.000 dolar borç verdiğini ve bu borcun müvekili tarafından tam ve eksiksiz olarak ödendiğini, 10.000 dolar borcun karşılığında taraflar arasında bir senet yapılacağı görüşüldüğünü ancak herhangi bir senet imzalanmadığını, müvekkilinin babası —— aydan aya banka kanalıyla müvekkiline taksitleri “… yardım” açıklaması ile banka kanalıyla ödediğini, müvekkilinin de bu paraları eşine gönderdiğini, müvekkilinin inancının bu paraların borcu kapatmak maksadıyla kayınpederi davalıya gideceği yönünde olduğunu, müvekkilinin babası —- başlamak kaydıyla, aydan aya ——- yardımı gönderdiğini, müvekkilinin de bu paraları eşi —- gönderdiğini, müvekkilinin inancı bu paraların borcu kapatmak maksadıyla kayınpederi davalıya gideceği yönün olduğunu, bu zaman zarfında davalı —– peşinatı için almış olduğu para kendisine aylık taksitler halinde müvekkilinin babası —– tarafından tam ve eksiksiz olarak ödendiğini, müvekkilinin —–dışında davalıya ya da kızına herhangi bir borcu olmadığını, ev kredisinin kalan tutarı için müvekkilinin —– kredi çektiğini ve o borcu da halihazırda ödemekte olduğunu, müvekkili ile davalı arasında herhangi bir senet tanzimi yapılmadığını, —– nezdinde yürütülen soruşturma kapsamında davalı ve kızı —-hakkında şikayet oluşturulduğunu, sahte olan senetin şuanda imza incelemesinde olduğunu, soruşturma dosyasında da beyan edildiği üzere, müvekkilim ile — anlaşmalı olarak boşanmaya karar verdiklerini, —- anlaşmalı boşanma protokolü hazırladığını ve müvekkiline imzalatmak isterken bu protokol ile birlikte bir çok evrakı müvekkilinin önüne sunduğunu imzalattığını, davalı şahsın ve kızının müvekkiline öncelikle ev kredisi bahanesi altında sonrasında ise boşanma evrakları bahanesi ile —— içeriğini bilmediği dokumanlara imza attırdığını, müvekkilinin ilaç etkisindeyken boş kağıtlara imza attığını, davalı —- ortada bir borç ve dayanağı olmaksızın kızının hile ve cebir ile imza alması nedeniyle boş bir senedi kendi kendine doldurmak suretiyle icraya koyduğunu ve 21.03.2022 tarihinde müvekkili aleyhine —– tarafından icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin 24.04.2022 tarihinde şans eseri haberdar olduğu ödeme emri ile söz konusu senedin tüm kısımlarının hukuka aykırı ve hileli doldurularak ve kendi imzası taklit edilmek suretiyle atılarak arada herhangi bir alacak ilişkisi olmamasına rağmen 600.000 TL gibi fahiş bir bedelle icraya konu edildiğini öğrenmiş bulunduğunu, icra takip konusu senedin sahte olduğunu ve ortada böyle bir söz konusu olmadığını, müvekkilinin şuanda bir otelde garson olarak çalıştığını, maaşının üzerindeki haciz ve nafaka ve kredi borçları nedeniyle maddi durumu olmadığı için ve aylık olarak elinde bir bakiye olmadığı için %15 tutarındaki teminatı şuanda Mahkemeye veremeyeceğini, müvekkilinin söz konusu sahte senet ve imza taklidi nedeniyle mağdur edildiğini ve ———- sayılı icra dosyasından tüm banka hesaplarına 89/1 haciz ihbarnameleri ve tek güvencesi olan maaşına da maaş haczi konduğunu, şu an için müvekkilinin hiçbir maddi güvencesi ve üzerine kayıtlı bir malvarlığı olmadığını, ailesinin bakımına muhtaç olduğunu, bu nedenle adli yardım istemli olarak Mahkememize başvurma gerekliliği hasıl olduğunu, bu kapsamda savcılık soruşturması ve imza incelemesi neticelenene dek davaya konu senedin ve senede bağlı olarak —– sayılı dosyası nezdinde devam eden icra takibinin iptalini, Mahkeme aksi kanaatte ise takibin durdurulmasını istemek zorunluluğu hasıl olduğunu beyan ederek öncelikle adli yardım kurumundan faydalanmaya, icra dosyasının durdurulmasına, davalının açmış olduğu icra takiplerinden dolayı —— kısmından borcu olmadığının tespit edilmesine, davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile açılmış olan icra takibinin %20’si üzerinden kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı taraf davaya konu senet borcunun takibe konulduğu —— icra takibinin iptalini, aksi durumda ise teminatsız ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasını talep ettiklerini, ancak İİK m. 72/3 “icra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğini, ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir” şeklindeki hüküm izahtan veraset olduğunu, buna göre davacı tarafın takibe konu alacağın tamamı ve alacağın %15’ini teminat olarak yatırmadıkça söz konusu davada tedbir kararı verilmesi mümkün olmadığını, mahkemenizin de anılı hükme istinaden tedbir talebini reddetmesi gerektiğini, davacı tarafın sahtelik iddiasının da icra takibini durdurmayacağı —-sabit olduğunu, Şöyle ki; ——Borçlunun sahtelik nedenine dayalı olarak açtığı menfi tespit davası, İİK’nun 72. maddesi kapsamında bir dava olup, anılan maddedeki usule göre mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir kararı ile icra takibi durdurulabileceğini, Sahtelik nedeniyle açılan menfi tespit davası gibi, cumhuriyet savcılığına aynı nedenle yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan dava da kendiliğinden icra takibini durdurmaz ve bekletici mesele yapılamayacağını, ancak ———- mahkemesince tedbir kararı verilirse icra takibinin durdurulabileceğini, açıklanan ilke ve kurallar ışığında, takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesi, HMK’nun 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmaz. Anılan hüküm, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi yoktur.”, Davacı taraf, müvekkilin kızının cebir ve hile ile boşanma evraklarıyla birlikte bir takım evraklara zorla imza attırdığını ve müvekkilin de imzayı taklit etmek suretiyle senedi doldurduğunu iddia ettiğini, İddiaların hiçbirini kabul etmemekle birlikte çelişkili söylemlerin mevcut olduğunu, önce hile ile imzalatıldığını beyan eden davacı daha sonrasında ise imzanın kendisine ait olmadığını, taklit edildiğini, Davacının beyanlarının borçtan kurtulmaya yönelik olduğunun açık olduğunu, Davacı borçlunun borçtan kurtulmak maksatlı olarak mahkemeyi yanıltmaya yönelik sunmuş olduğu delilleri kabul etmemiz mümkün olmadığını, sunulan darp raporu, hts kayıtları, ödeme dekontlarının işbu dava konusu borç ile ilgisi bulunmamakta olup, davacı müvekkilin kızı ile olan husumetinden faydalanarak mahkemeyi yanıltmayı amaçladıklarını, müvekkilleri —- davacının eski kayınpederi olduğunu, Müvekkilin kızı —– evli olan davacı anlaşamamaları nedeniyle —–yılında boşandıklarını, Müvekkil evlilikleri süresince borç verdiği paraya karşılık olarak senet düzenlemek istemiş ve yazı ve imza davacıya ait olmak üzere senet tanzim edilmiş, müvekkile teslim edildiğini, Dava konusu borç, bu senetten doğduklarını, senet borcu ödenmeyince de müvekkil önce ——– yevmiye numaralı ihtarname göndermiş, ihtara karşılık hiçbir dönüş olmayınca da icra takibine girişmekten başka bir çaresi kalmadığını, Davacı psikolojik sorunları nedeniyle ilaç kullanmakta ise de müvekkilin bu konuya ilişkin bir bilgisinin bulunmadığını, kendisine olan borcu nedeniyle senet tanzim etmiş ve mahkemenizce yapılacak imza incelemesinde ortaya çıkacağı üzere senette yer alan imzayı davacı atarak senedi müvekkile verdiğini, Senette zorunlu tüm kayıtlar bulunmakta olup geçerliliğini etkileyecek herhangi bir husus bulunmadığını, senedin sahte olduğunu beyan eden davacı, ilaç etkisindeyken veyahut korkutularak imzalatıldığı iddia edilen senedin varlığından haberdarken neden hukuki yola başvurmadığının da muallak olduğunu, daha öncesinde gerek yazışmalarla, gerekse ihtarname aracılığıyla senedin varlığından haberdar olan davacının sonradan borçtan kurtulmak maksadıyla bu iddiayı ileri sürdüğü izahtan veraset olduklarını, sahtelik iddiasının yanı sıra davacı taraf borcun ödendiğini ve sona erdiğini beyan ettiklerini, önce böyle bir borcun olmadığını iddia eden davacı daha sonrasında ise 10.000 dolar borcunun karşılığını ödediğini, davacının babası tarafından ödemeler yapıldığını iddia ettiğini, davacının iddia ettiği ödemelerin senet borcuyla ilgisi olmadığının açık olduğunu, Davacının babası olan —— oğluna kira gelirlerini yatırmış, bu ödeme ne müvekkile ne de müvekkilin kızına yapılmadığını, senet borcunun ödendiğine dair senet bilgileri yazılmamış ödemelerin geçerli olamayacağının sabit olduğunu, ——- göre, “sunulan ödeme belgesinin takip konusu senetten doğan borca ilişkin olarak verildiğinin kabul edilebilmesi için, belgede, takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gereklidir.——- ayrıca son olarak belirtmek gerekir ki, dava konusu borcun bonodan kaynaklandığını, TTK m. 776/1-b uyarınca bono kayıtsız ve şartsız bir bedel ödemek vaadini içerdiklerini, bu soyutluk, senette yer alan taahhüdün (borcun) sebebinin açıklanmaması yüzünden gündeme gelir. Soyut borç tanımasının yararı, uyuşmazlık halinde alacaklıya borca esas olan hukukî sebebi ispata mecbur olmadan, sırf söz konusu borç senedine dayanarak dava açmak, alacağını talep etmek hakkını sağladığını, Hukukî sebebi ve bunun geçerli olmadığını ispat borçluya düşmektedir. Açıklanan tüm nedenlerle, davacının çelişkili ve hukuki mesnetten yoksun beyanları, iddialarını ispat edemediğinden ikame edilmiş işbu davanın reddinin gerektiğini, açıklanan nedenlerle,——dosyasına ihtiyati tedbir talebinin reddine, takibin devamına, neticeten davanın reddine ve davacı tarafın %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, harç ve masrafları ile vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle davalının iddialarının aksine, davanın dayanağı, dava konusu senedin sahte olarak tanzim edildiği ve 600.000-TL tutarında bir senet borcunun olmaması ve müvekkilin davacıya sadece 13.09.2022 Tarihli dilekçelerinde sundukları 10.000 dolarlık senet borcuna ilişkin olduğunu, söz konusu borcun da müvekkil tarafından çoktan ödendiğini, Dava konusu senetteki yazıların müvekkile ait olmadığını, senet hukuka aykırı olarak suç ürünü olarak tanzim edildiğini, müvekkilin davalıya herhangi bir borcu olmadığını, taraflar arasında 600.000,00-TL tutarında bir borç ilişkisi hiçbir zaman kurulamadığını kaldı ki yazılar müvekkile ait olmadığını, senetin ———- tarafından tanzim edildiğini, Davalının iddialarının aksine, sunulan ——- ve savcılık ifade tutanağı yazışmaları tam da dava konusu ile alakalı olduğunu, dosyaya sunulan ——yazışmalarından da görüleceği üzere, ortada senet borcu olmadığı da 600.000-TL’lik bir borç ilişkisi olmadığı davalının kızının beyanları ile sabit olduğunu, Davalının kızı ————üzerine yaparsan borcun biter şeklinde mesajlarının mevcut olduğunu, şuanda da davacı ev kredisini ödemekte olup kredi borcu bitiminde tapu devri gerçekleşeceğini, aslında davalının kızının müvekkilin davalıya karşı senede bağlı herhangi bir borcunun olmadığını kabul ettiğini, Kaldı ki; davalının kızı yazışmalarda 600.000-TL’lik senetten hiç bahsetmediğini, ek olarak, Davalının kızı karakol —— ifadesinde, —–parayı babamdan zannedersem—– yılında istemişti, babamda parayı ———- yılında vermişti” şeklinde beyanında bulunduğunu, anca mahkememizin takdiri olacağı üzere senedin tanzim tarihinin 22.01.2016 olduğunu, senedi düzenleyenin de Davalının kızı ——-olduğunu, ————-senet üzerindeki yazıları yazmasına rağmen karakol ifadesinde davalının müvekkile parayı 2019 yılında verdiğinden bahsettiğini, tek başına bu durum bile senedin sahte düzenlendiğini ve davalının icra takibine konu ettiği senedin sonradan doldurulduğu ve ortada 600.000 TL tutarında bir senet olmadığını da iddialarının ispatladığını, Davalının iddialarının aksine, Söz konusu deliller dava konusu ile oldukça ilintili olduğunu, Müvekkili ile davalının kızı ——anlaşmalı olarak boşanmaya karar verdiğini,———— anlaşmalı boşanma protokolü hazırladığını ve müvekkilime imzalatmak isterken bu protokol ile birlikte bir çok evrakı müvekkilimin önüne sunduğunu ve müvekkil ——– etkisindeyken hile ve cebir ile imzalatıldığını, davalının kızı bu durumu müvekkilin kardeşi——— telefon konuşması sırasında kendisine anlattığını, müvekkilinin evrakların ve boş A4’lerin neye istinaden olduğunu sorduğunda ve imzalamak istemediğini beyan ettiğinde ise kendisini darp ettiklerini, ——ve tüm aile bireyleri cebir ile boş a4 ve boş senet imzalatma hususuna şahit olduğunu, şahitlerinin mahkeme huzurunda dinlenmesini talep ettiklerini, Davalı cevap dilekçesinde müvekkilin davalıya senetten kaynaklı borcu olduğunu iddia etmekte olmasına rağmen müvekkilin davalıya kefil olması nedeniyle borcunu çoktan ödediğini, Davalının kızı ——-müvekkilin eski eşi olduğunu, Davalı ——- babası olduğunu, Davalı, müvekkilim ve müştekinin ev alması adına kızına ve müvekkilime yaklaşık 10 bin dolar borç vermiş ve bu borç müvekilim tarafından tam ve eksiksiz olarak ödendiğini, bu borç için müteahhit —–adlı müteahhit şahısla senet yapıldığını ve davalı ———- bu senet konusu borca kefil olduğunu, borç tutarının senet metninden görüleceği gibi 30.000-TL olduğunu, 30.000,00-TL 21.01.2016’daki alış kurunun 3,0387, satış kurunun ise 3,0441 olduğunu, ——şahsa 30.000-TL’lik borcun karşılığında Lehtar ——– müvekkili arasında bir senet yapıldığını, davalının da bu senede karşı kendi rızası ile kefil olduğunu, ancak davalı ile müvekkili arasında herhangi bir senet imzalandığını, zaten yazılar da davalıya ve davacıya ait olmadığını, Davalının müvekkiline kefil olmasına istinaden, Müvekkilin babası ——– kendisini sorumlu hissettiğini ve 30.000,00-TL’yi ——- nakit olarak verdiğini,——– ise banka kanalıyla müvekkiline gönderdiğini, ödeme açıklaması ise ——- yazıldığını, Müvekkilin kardeşi’nin ——– aydan aya banka kanalıyla müvekkiline taksitleri “… yardım” açıklaması ile ———kanalıyla ödediğini (ilgili bankaya müzekkere yazılabilir) müvekkilinin de bu paraları eşine gönderdiğini, (ekte ödeme dekontlarını sunduk) müvekkilimin inancı bu paraların borcu kapatmak maksadıyla kayınpederi davalıya gideceği yönünde olduğunu, diğer bir hususun ise, Müvekkilin annesi ——-ortak hesabından —- başlamak kaydıyla ——–kadar aydan aya —— gönderdiğini, ——-yazı yazılarak kayıtların celbini rica ederiz) Diğer bir deyişle; bu zaman zarfında davalı —— peşinatı İçin müvekkile kefil olmasına istinaden Aylık taksitler halinde Müvekkil babası ——— tarafından bizzat ve ——– vasıtasıyla tam ve eksiksiz olarak ödendiğini, banka kayıtlarının tamamının —— münhasır delil hükmünde kabul edildiğini, Yine ——– göre, senedin tahrifat ve irade sakatıyla tanzim edildiği göz önünde bulundurulduğunda, olayın tek ispat vasıtası işbu Banka kayıtları olduğunu, Müvekkilin ödenmiş olan ———dışında davalıya ya da kızına herhangi bir borcu olduğunu, müvekkil ev için davalının kefilliğine istinaden 10 bin dolarlık borcunu çoktan ödemiş olduğunu ev kredisinin kalan tutarı için müvekkilim —— kredi çektiğini ve o borcu da halihazırda ödediğini,—– tutarındaki borç müvekkili tarafından tam ve eksiksiz olarak ödenmiş olmasına ve borç kapanmış olmasında rağmen davalı ve kızı —— tarafından sahte bir senet tanzim edildiğini, müvekkilin boş senede attığı imzaya güvenilerek senedin üzeri davalının kızı —–tarafından doldurulmuş ve icraya konduğunu, Zaten ——– da savcılık ifadesinde senet üzerisini kendi doldurduğunu açıkça ikrar ettiğini, müvekkilin davalıya mesnetli bir borcu olsaydı bu senedin bir örneği müvekkilde bulunur ve müvekkil bu borçtan haberdar olduğunu, kaldı ki 600.000 TL’lik bir borç müvekkile verilseydi bu transfer mutlaka banka kanalıyla olurdu ya da en azından taraflar arasında bir tutanak tanzim edileceğini, Davalı cevap dilekçesinde, davalı tarafından davacıya ödendiği iddia edilen paraların hangi kanaldan müvekkile hangi yolla gönderildiğine dair bir kanıt mahkemeye sunamadığını, Davalı tarafından davacıya Bu kadar yüksek bir meblağ gönderildiyse bunun davalıda mutlaka dayanağı ve para transfer kaydı olması gerekeceğini, Davalı cevabında senedin sahte ise hukuki yollara neden başvurmamasının muallak olduğunu iddia etmiş ise de davalı ve davacının uzun yıllar evli kalmış ve 1 müşterek çocukları bulunduğunu, Davalı söz konusu sahte senetten haksız ve hukuka aykırı icra takibi ile haberdar olduğunu, Davacının daha önce hayatında görmediği bir sebepten dolayı savcılık nezdinde şikayetçi olması hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Kaldı ki davalı söz konusu senet borcundan hesabına konulan haciz neticesinde haberdar olduğunu, müvekkilin oturmakta olduğu ——- adresine de ihtarname tebliğ edilmemiştir. Söz konusu ihtarname müvekkilin oturmadığı —– adrese gönderildiğini, davalı yan müvekkilin pekala ——ikamet ettiğini bilmesine rağmen müvekkilin haberdar olmasını engellemek adına fiili olarak oturmadığı ——– adresine ihtarnameyi gönderdiklerini, müvekkil karısına duyduğu güvenden dolayı boşanma evraklarını ve boşanma protokolünü imzaladıklarını, müvekkilin eşi de müvekkil pekala ——– adlı psikiyatrik ilacı içtiğini bildiğini, Uzun yıllar evli kalan ve aynı evde yaşayan çifterin birbirinin psikolojik ilaçlar içtiğini bilmemesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Müvekkil eşine duyduğu güvenden ötürü boşanma ve ilgili evrakları imzalaması evlilik birliği içinde oldukça olağan olduğunu, müvekkil eski eşinin ve davalı eski kayınpederinin boş senedi doldurduğu konusunda hiçbir zaman bilgi sahibi olmadığını, eğer olsaydı bu hususta tüm yasal yollara gideceğini, ancak müvekkil bu husustan icra takibi vasıtasıyla haberdar olmuştur ve anında savcılık nezdinde —— Soruşturma no.lu dosya üzerinden şikayette bulunduğunu, —— no.lu dosyası kapsamında tanzim edilen bilirkişi raporunda yazıların davalının kızı——– ait olduğu ortaya çıktığını, davalının cevapa cevap dilekçesinde yazıların müvekkile ait olduğunu söylemiş olsa da bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını, tam da dava dilekçemizde belirttiğimiz gibi davalının kızı haksız ve hukuka aykırı olarak boş senedi doldurmuş ve bu senedi babası olan davalıya vermek suretiyle icra takibi başlatmıştır. dava dışı —————açığa atılan imzanın kötüye kullanılması” suçunu işlediğini, senet tarihi ——olmasına rağmen senedi düzenleyen davalının kızı —– verildiğini ifade ederek suç ürünü senedi kendisinin tanzim ettiğini ve aslında ortada 600.000 TL tutarında bir borç olmadığını açıkça ikrar ettiğini, bununla birlikte davalı savcılık ifadesinde, —- biriktirmiş olduğum —– birikimim iş bankasında bulunan hesabımdaydı. ——-ev almışlar. Bende kızıma ve eşine yardımcı olmak adına bütün birikimimi eski damadıma verdim” dediğini, ancak davalının kızı —— savcılık ifadesinde, “evli olduğumuz dönemde ailesinin paraya ihtiyacı olduğunu söyleyip babamdan borç para istemiş olması üzerine babam kendisine 600.000 TL borç para vermiştir.” şeklinde beyanda bulunduğunu, davalı ve kızı da sözde (!) borcun kaynağı hakkında birbirinden çok farklı beyanlarda bulunarak aslında ortada böyle bir borç olmadığını ispatlar minvalde ifadede bulunduklarını, tüm bu sebeplerle müvekkilin dava konusu senet kapsamında davalıya ve davalının kızına bir borcu olmadığını, söz konusu senet dava dışı ——tarafından hukuka aykırı tanzim edilerek icraya konulduğunu sonradan doldurulan senet dışında davalı yan dosyaya söz konusu borca dayanak tek bir belge bile ibraz edemediğini, bu nedenlerle haklı davamızın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, taleplerinin kabulü ile davalı ile müvekkil arasında mevcut ve geçerli bir alacak-borç ilişkisinin bulunmadığının tespitini, öncelikle kötüniyetle açılan takibin durdurulmasını, akabinde ——- bedelli senetteki yazıların müvekkile ve davalıya ait olmaması nedeniyle sahte senede dayalı Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamayacağından takibin iptalini, neticeten ——– haksız icra takibinin durdurulmasını, bu nedenle dava ve takip konusu senetten dolayı borçlu olmadığımızın tespiti ile kötüniyetli davalının %20 den aşağı olmamak üzere icra tazminatına mahkum edilmesini, vekâlet ücreti ve sair yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin ikinci cevap dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarla, davacının iddialarını kabul etmemekle birlikte senetin borç miktarının 600.000-TL olduğu müvekkile anılan borcun hiçbir şekilde ödenmediği için icra takibi yoluna başvurmak zorunda kalındığı, 10.000 dolar mahiyetindeki borcun ödendiğine ilişkin iddiaların dava konusu senet borcuyla ilişkilendirilemediğini, kaldı ki ——-gereği senede açıkça atıf yapılmayan ödemelerin, senede ilişkin değerlendirilemediğini, davacının belirtmiş olduğu ——- adlı şahısla yapılan senetle dava konusu senet borcunun konusunun farklı olduğunu, kaldı ki, bu müteahhitle olan senede karşılık müvekkile bir takım ödemelerin yapıldığı iddia edilmişse de, davacının bu iddiaları hukuki mesnetten yoksun olduğunu, şöyle ki, müvekkilin kızı ile davacı taraf evlendikleri tarihte önce tapuda ——- adına kayıtlı olan ancak davacının kullanımında olan —– bulunan evde oturduklarını, daha sonra —— adresine taşındıklarında ise ailesi her ay ——- bulunan evin kira gelirini davacıya ödediğini, bu ödemeler ne müvekkile ne de müvekkilin kızına yapılmadığını, keza, yine davacının bahsettiği üzere davacı ile müvekkilin kızının ortak bir hesabı bulunmadığını, söz konusu beyanların hepsi kafa karışıklığı yaratmak ve borcu ortadan kaldırmaya yönelik gerçeğe aykırı iddialar olduğunu, Davacı tarafın iddialarının aksine davacının şikayeti neticesinde başlatılan ——— müvekkil ve kızı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, açığa atılan imzanın kötüye kullanılması ve resmi belgede sahtecilik suçlarından takipsizlik kararı verilmiş ve ilgili soruşturmada yapılan imza incelemesinde senette borçlu imzasının ————– eli mahsulü olmadığı, ödeyecek bölümüne atılmış borçlu imzası ve aynı bölüme yazılmış el yazılarının ———- mahsulü oldukları sonucuna varıldığını, görüleceği üzere davacının imzasının taklit edildiği iddiası söz konusu raporla çürütülmüş ve hatta yazıların da borçlu olarak davacının kendisine ait olduğu ortaya çıktığını, böylece iddia edildiği üzere senedin sahte olmadığı da ispatlandığını, müvekkilin kızının boşanma evraklarıyla birlikte ilaç etkisindeyken davacıya cebir ve hile ile senet ve diğer evrakları imzalattırdığı iddiası ise tamamen gerçeğe aykırı olduğunu, kaldı ki, senetle boşanma protokolü her insanın anlayabileceği farklar içerdiğini, ayrıca senette imzanın yanısıra yazılarının da kendi el ürünü olması bu senedi bilerek ve isteyerek doldurduğunun göstergelerinden biri olduğunu, müvekkilin kızı ilaç kullandığını bilmekte ise de söz konusu borç müvekkil ile davacı arasındadır ve müvekkilin bu konuda bir bilgisi bulunmadığını, boşanma sürecindeki hususlar dava dışıdır ve yine kısaca belirtmek gerekirse sunulan darp raporu tarihi —- boşanma tarihi —– senet tanzim ve vade tarihi ——– incelendiğinde iddia edilen hususların gerçeğe aykırı olduğu ortaya çıkacağını, Davacı, kendisine ilaç etkisindeyken evrak imzalatıldığına dair tanıkları olduğunu belirttiğini, zorla imzalatma iddiasını kabul etmemekle birlikte tanıklar bu duruma bizzat şahitse neden engel olunmadığı açıklanmaya muhtaç olduğunu, şayet davacının iddialarını dinleyerek bilgiye sahiplerse de görgüye dayalı olmayan duyuma dayalı tanıklıklarına güvenilemeyeceğini, belirtmek gerekir ki, davacı taraf müvekkilden borç istemesi üzerine müvekkil tüm birikimini davacıya vermiş ve bunun karşılığında davacı kendi isteğiyle “ne olur ne olmaz bu işi senede dökelim” diyerek dava konusu senedi tanzim edildiğini, alacaklı olan müvekkil yabancı para alacağını vade veya fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden talep edebileceği ve aradaki zaman farkına istinaden işleyecek faiz de göz önünde bulundurularak davacının bilgisi dahilinde 600.000-TL olarak düzenlendiğini, İşbu borca ilişkin bu zamana dek müvekkile hiçbir ödeme yapılmamış, müvekkil davacı borçlunun adresine ihtarname gönderdiğini, her ne kadar davacı tarafından ihtarnameyi dahi bilerek yanlış adrese gönderildiği iddia edilmişse de müvekkil senette yazılı olan son bildiği adrese ihtarnameyi göndermiş ancak hiçbir şekilde olumlu yanıt alamadığını, borcun alındığı tarihten bu yana uzun zaman geçince de müvekkilin icra takibine girişmekten başka çaresinin kalmadığını, Davacının ödeme yapıldığına ilişkin karışık anlatımlarının hiçbiri işbu senet borcuyla alakalı olmadığını, önce imzasını dahi inkar eden davacı taraf senette yer alan imza kendisine ait olduğu tespit edilince başka yollar arayarak borçtan kurtulmaya çalıştığını, davacı, müvekkil ve kızının beyanlarını çarptırmak suretiyle senedin kendi rızası hilafında doldurulduğu şeklinde bir görünüm yaratmaya çalıştığını, ancak iddiaları kesinlikle kabul etmemekle birlikte bir an için öyle düşünülse dahi, bu durum senedin geçerliliğini etkileyemeyeceğini, senet borçlusu davacı senedi borca aykırı doldurulduğunu yazılı delille ispatlamakla yükümlü olacağını, davacı taraf senedin hüküm ve gücünü ortadan kaldırabilecek nitelikte bir delil ileri süremediğini, dolayısıyla davanın reddi gerekmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle,——— dosyasına ihtiyati tedbir talebinin reddini, takibin devamını, neticeten davanın reddini ve davacı tarafın %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini, harç ve masrafları ile vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Dosya —– sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi olunmuştur. Taraf tanıkları dinlenilmiştir.
Davacı tanığı ——“Davacı ——–benim abim olur, davalı—– olur abim dava konusu bonoyu bilinçli imzaladığını hatırlamadığını söylüyor, bono imzalanırken ben yanında değildim. Ben — tarihinde abimin eski eşi—-telefon görüşmesi yaptım. —– bana ”Ben abine habersiz şekilde içeceklerine ilaç katıyorum, bu da onu sersemleştiriyor, ne yaptığını fark etmiyor” tarzında şeyler bana söylemiştir. —-bahsettiği ilaçlar antidepresyon sakinleştirici ilaçlardır, öldürmeye yönelik değil, tanıklık ücreti talep etmiyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı ——benim oğlum olur, oğlum küçükken menenjit hastalığı geçirdi. Üç ay hastanede yattı bir sene evde felçli yattı, fizik tedavi ile düzelttik, lise bittikten sonra beyin ameliyatı oldu askerden çürük raporu aldı, zaman zaman oğlum antidepresyon hapları kullanmaktadır, oğlum—- zaman zaman hap kullandığında bir takım kağıtları imzaladığını bana söyledi, bu konuda eski gelinim—- de oğlum — telefonda bir ikrarı vardır, — konuşmada içeceğine ilaç kattırıp istediğimi yaptırıyorum demiş, senedin üzerine —— oğlumun bilgisi ve rızası dışında hile ile doldurmuştur. Benim oğlum garsondur. Eski gelinim ailesinin yanına gitmek istediğinden —– kredi çekerek bir ev aldılar. Evin yarısı oğlum —- yarısı — üzerinedir. Krediyi oğlum çekti kefil —-. krediyi oğlum ödemektedir. Benim maddi durumum iyidir. oğlum—— bankadan kredi çekme ben sana para veririm dedim, oğlum kabul etmedi, tanıklık ücreti talebim yoktur,” şeklinde beyanda bulunduğu, davalı vekilinin talebi üzerine, senedin hile ile imzalatıldığı söylenmektedir bu konuda şikayetçi olunup olunmadığı sorulduğunda, tanık cevaben, “bilgim dahilinde değildir. Avukata verdik tüm yetkileri” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı tanığı ——Davacı —-benim eski eşim olur Davalı da babam olur. —Babamdan almış olduğu borç para karşılığı senedi imzalayıp babama getirmiştir. —- kendi doldurması gereken yerleri kendi doldurdu, babamın gözlerinde sarı nokta problemi olduğu için gerisini ben tamamladım. İmzayı —– atmıştır. Senet üçümüz bir aradayken doldurulup imzalandı, en babamın evindeydim ancak ayrı değildik o zaman, —- boş senetle yanımıza geldi babamın evinin bahçesinde senet dolduruldu, —- kendi bilgi ve rızası ile senedi imzaladı, —– babamdan borç para aldı, önce evin satın alınması döneminde sonra benim hamileliğim döneminde bir süre çalışamadım o dönemde borç para aldı, bu senedi o aldığı borç paralara karşılık verdi. —- çocukluğunda geçirdiği bir takım hastalıkları vardı. Senet imzalandığı dönemde de evlilik süresince de aklı başındaydı ancak öfke problemi vardı, bir kaç kere doktora gittik ilaç verdi kullanmadı, ben onun içeceklerine bilgisi dışında ilaç koymadım, ilaçlarını içmeyince tartışıyorduk, Kızıma kötü davranmaya başlayınca boşanma kararı aldık, 26.05.2021 tarihinde boşandık o günden sonra da hiç görüşmedik. Babam yurt dışında 7 sene çalıştı, zaten kendi evinde oturuyordu, babam —-den emekli oldu sonra yurt dışına çalışmaya gitti. Annemde sağdır, babam ve erkek kardeşim birlikte kalırlar. Söz konusu senedi —– Hile ve Cebir altında imzalamamıştır,Tanıklık ücreti istemiyorum,” şeklinde beyanda bulunduğu, davacı vekilinin talebi üzerine, Hile ve Cebir yok deniyor —– Darp raporları konusunda ne diyeceksiniz diye sorulduğunda, tanık cevaben, —- senesinde —–çocuğumuz için benden değil tabirini kullandığı için kendisine saldırdım” şeklinde beyanda bulunduğu, davacı vekilinin talebi üzerine, Evin Fiyatı 335.000,00 TL olup 600.000,00 TL’lik borç nereye harcanmıştır, diye sorulduğunda, tanık cevaben, “eve biz aylık 4.000,00 TL kredi ödüyorduk, —- 2.500,00 TL çalışıyordu üstelikte bir bebeğimiz vardı paralar buraya harcandı.” şeklinde beyanda bulunduğu, davacı vekilinin talebi üzerine, Senedin düzenlenme tarihi Ocak ayındadır, kendisi açık havada imzalandığını söylüyor bu hayatın olağan akışına aykırı değil midir diye sorulduğunda, tanık cevaben, “Bahçemiz buna müsaittir dedi, yaz kış kullanılır” şeklinde beyanda bulunduğu, davacı vekilinin talebi üzerine, Savcılık dosyasında davalı —- yılında borcun eve ilişkin olduğunu söylemektedir,—–yılında borcun doğduğunu söylemektedir bunun sebebi nedir, diye sorulduğunda, tanık cevaben, “o gün çok yoğun bir günümdü çocuğu karakolda yanımda bekletiyordum, el yazısı imza örneği verdiğim için çok uzun sürdü, tarihleri karıştırmış olabilirim,” şeklinde beyanda bulunduğu, davacı vekilinin talebi üzerine, —– telefon görüşmesi yapılıp yapılmadığı ve bu görüşmede —- haberi olmadan ilaç içirip içirmediğini söyleyip söylemediği sorulduğunda, tanık cevaben, ——– boşanmadan sonra görüştük önce görüşmedik, görüşmemizde de abisi çocuğu istemiş onunla ilgili idi. Yoksa ben —- haberi olmadan ilaç içiriyorum diye birşey söylemedim” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı tanığı —- eski eşi — arkadaşım olur. — bu şekilde tanıyorum, evlerine de gidip geldim. — babasıdır. — zamanı bana danışıyorlardı ben avukatım ancak vekaletlerini almadım. Protokol şartları konuşulurken bir senetten bahsettiler, bu görüşmede —– ben senedi iade edeyim babamda buna razı evin tamamı bende kalsın dedi. —- bunu kabul etmedi, —– asla senedin varlığını inkar eden bir cümle kullanmadı, sadece ben ailesinin senetten haberi olmadığından protokol şartlarına ekletmek istemediğini ben izlenim olarak edindim. Sonrasından bilgim yok, boşanana kadar ödeme yapılmadığını biliyorum, tanıklık ücreti istemiyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı tanığı — —- benim çocukluk arkadaşım, — evliliğinde ben ——nikah şahidiydim tarafları bu sebeple tanırım, biz aynı zamanda aile dostu olduğumuz için bu görüşmelerde —– ev alırken ———amcadan borç aldıklarını ve buna istinaden bir senet imzalandığını —- da —duydum. Çünkü bu konu çok sık görüşülüyordu. Çünkü iz aile dostu olduğumuz için çok sık görüşüyorduk, o dönemler—– birikimi vardı diye biliyorum, kendisi emekliydi. O dönem çalışıyormuydu bilmiyorum ama bir dönem ayrıca çalışıyordu, birlikte kaldıkları oğlu çalışıyor, eşi — terzi işi yapıyordu oradan para kazanılıyordu, evleri kira değil, ——–aklı başındadır, —-kendini kaybedecek bir psikolojik rahatsızlığına şahit olmadım. —– senedi imzalamışsa kendisi imzalamıştır. Tanıklık ücreti istemiyorum” şeklinde beyanda bulunduğu, davacı vekilinin talebi üzerine, tanık senedin hangi tarihte imzalandığını duymuştur diye sorulduğunda, tanık cevaben, “Senedin imzalanma dönemini — hamilelik dönemidir kızı — doğumlu olduğuna göre senette ona göre imzalanmıştır” şeklinde beyanda bulunmuştur, davalı vekilinin talebi üzerine, —- senetten bahsedilen dönemde senedin varlığını inkar etmiş midir diye sorulduğunda, tanık cevaben,—senedin varlığını inkar etmemiştir. Senet konusu benim yanımda konuşuldu —-vardı herhangi bir inkarda bulunmadı” şeklinde beyanda bulunmuştur.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin eski kayınpederinden 10.000 USD borç aldığını, bu borcun müvekkilinin babası tarafından davacıya her ay gönderilen para ile davacının eski eşine verilmek suretiyle ödendiğini, daha sonra müvekkiline bilgisi dışında senet imzalatıldığını, senedin diğer kısımlarının davacı dışındakilerce doldurulduğunu, 600.000,00 TL gibi fahiş bir bedel yazıldığını, senedin hukuka aykırı ve hileli doldurularak arada bir alacak ilişkisi olmadığı halde icra takibine konu edildiğinden bahisle icra takibinden dolayı borcu olmadığının tespitini talep etmiştir.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. Bu genel açıklamadan sonra hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır —–Bonoda şekil şartları TTK’nın 688. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir ———– öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır. Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir ——–Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır ———–Hemen burada, menfi tespit (borçsuzluğun tespiti) konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur—–
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yüküdavalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.——
Somut olaya gelince; dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin olduğuna göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir.
Dava konusu bonoda davacı — keşideci, davalı — lehtar olup, ihdas nedeni olarak “nakden” kaydı bulunmaktadır.
Davacı, davalı taraftan 10.000 USD borç aldığını, bu borcu ödediğini, senetteki imzanın kendisine ait olduğunu ancak 600.000,00 TL borcu olmadığını iddia etmektedir.
Yukarıda da ifade edildiği üzere bono bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olup, senette bedel kaydının mevcut olması hâlinde ispat yükü kaydın aksini savunan tarafa aittir. Somut olayda davacı taraf 600.000,00 TL borcu olmadığını veyahut 10.000 USD’lik borcunu ödediğini usulüne uygun belgeyle ispat etmesi gerekmektedir. Dinlenen tanıklar ve soruşturmanın takipsizlikle sonuçlanması davacının iradesinin herhangi bir şekilde fesada uğramadığını da göstermektedir. Davacı taraf, ispat yükü üzerinde olmasına rağmen borcu olmadığını veyahut ödediğini ispat edemediğinden davanın reddine, icra takibi tedbiren durdurulmadığından davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 179,90 TL harcın davacı tarafından peşin yatırılan 13.464,80 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 13.284,9 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 104.729,88 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK’nin 333.maddesi gereğince bakiye gider ve delil avanslarının karar kesinleştiğinde re’sen yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde ——— Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/06/2023