Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/546 E. 2022/825 K. 11.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/546 Esas
KARAR NO: 2022/825
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ: 18/07/2022
KARAR TARİHİ: 11/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin, davalı şirketin ortağı olduğunu, şirkette —– bulunduğunu, şirketin diğer ortakları—- olduğunu,——hakimiyetinde olduğunu, —- tamamen yok kabul edildiğini, —— dolaylı olarak şirketten maddi kazanç sağlar hale getirdiklerini, ——– —- hizmet alındığını, —- ödendiğini, şirketin böyle —— davalı şirket ile benzer konularda iştigal eden—— kurduklarını, bu şirketin de sahibi —– olduklarını, bu şirketin de aynı yerde faaliyet gösterdiğini, davalı şirket çalışanlarının —– —çalışıyor gösterildiğini, akabinde de ——- altında fatura tanzim edildiğini, davalı ———- haksız rekabete ve şirketin zarar uğramasına sebep olduklarını, davalı ——- aynı zamanda ——verdiklerini, bu durumun davalı —- zarara uğramasına sebebiyet verdiğini, ——- daha düşük bir ———– satın alındığını, —-üzerine kar konularak davalı şirkete fatura edildiğini, mevcut haksız rekabet nedeniyle şirketin bilerek zarara uğratıldığını, her iki şirket aynı adresteki aynı işyerini kullandığından yerin tüm giderleri, —-davalı şirkete yüklenildiğini, —– işleyişinin kontrol edilmesi istenmesine rağmen bu taleplerinin her iki ortağın oy çokluğu ile reddedildiğini, şirketin ——— şirketin denetlenmesinin ————tarihinde yapılan ———- sahip olduğu hakların sürekli bir şekilde ihlal edilmesi ve bu ihlaller karşısında azınlıktan şirketi ilişkisine devam etmesinin beklenemeyeceğini, şirket çoğunluk hissesine sahip —– şirket —–edildiğini, —– dağıtılmayarak, kendilerine özel maaş bağlanarak şirketin tamamen şahsi menfaatlere hizmet eden yapıya kavuşturulduğunu, azınlık hisse sahipleri umursanmayarak şirket iç işleyişine ilişkin her konuda suiistimal boyutunda ailenin diğer fertlerine hizmet eder hale getirildiğini, azınlık hisse sahiplerinin sürekli hukuki yollarda hak arama zaruretine yönlendirilerek yıpratıldığını, şirket danışmanlığı, muhasebesi, —-içlerindeki aile fertlerine yaptırıldığını, toplantıların —-yapıldığını, şirket iç işleyişiyle alakalı yüzeysel bilgiler verilerek mali konular geçiştirildiğini, şeffaflıktan uzak bireysel kaygılar ile hareket edilmesi nedeniyle şirket amacının ortadan kalktığını, şirketin elde ettiği gelirlerin maaş yoluyla iki büyük hissedar arasında pay edilerek kötüniyetin sürekli hale getirildiğini, bu hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde şirkete kayyım atanarak davanın devamının sağlanmasının—–olduğunu, aksi halde şirketin bugüne kadar dağıtmadığı karların şirket çoğunluk hissedarlarına verilmesiyle geri dönüşü olmayan bir yola girileceğinin aşikar olduğunu, son yönetim kurulu toplantısında aceleyle maaş konusunda karar alınması dahi beyanlarını teyit eder mahiyette olduğunu, yargılamanın uzun süreci düşünülerek maaş hususunda tedbiren geriye dönük karar verilmesinin müvekkilinin mağdur edilmemesi açısından önemli olduğunu iddia ederek, fazlaya ilişkin her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla; dava sonuçlanana kadar şirkete tedbiren kayyım atanmasını, —- tarihinde alınan kararla şirket yöneticilerinin kendilerine bağladığı maaşların şirket hak ve menfaatlerine halel getirmesi ve suistimal boyutunda olması sebebiyle dava sonuna kadar maaş ödenmesinin tedbiren durdurulmasını, davalı şirketin —-feshini, şirketin feshine karar verildiği taktirde—– ortaklığın yürütülmesi müvekkil açısından imkansız olduğu için, müvekkile ait hisselerin karar tarihine en yakın zamandaki gerçek değerinin hesaplanarak, şirket veya diğer ortaklar tarafından ödenerek müvekkil hisselerinin alınmasını, bu hisse bedellerine aynı zamanda atabuluculuk başvuru tarihinden başlamak üzere ticari faiz işletilmesini, bugüne kadar dağıtılmayan ve bildirilmeyon kar payı ve temettülerin hesaplanarak dağıtılmadığı dönemden başlamak üzere ticari faiziyle müvekkile ödenmesini, her türlü yargılama gideri ve avukatlık vekalet ücretinin karşı taraf üzerinden bırakılmasını talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle haksız davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN, TARAFLAR ARASINDA ANLAŞMAZLIK KONUSU OLAN VE OLMAYAN HUSUSLARIN TESPİTİ, DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ GEREKİP GEREKMEDİĞİ HUSUSUNUN İNCELENMESİ, DEĞERLENDİRMESİ VE SONUÇ:
Dava, davanın anonim şirketin feshi ve tasfiyesi, bu mümkün olmadığından ortaklıktan çıkma, hisse bedelinin ödenmesi ve kâr payının ödenmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili, işbu davanın ——– dosyası ile birleştirilmesini talep etmiştir.
6100 sayılı HMK’nin 166. maddesi;
“(1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.
(2) Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır.
(3) Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir.
(4) Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.
(5) İstinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu hâlde istinaf incelemesi, birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi dairesinde yapılır.” düzenlemesini içermektedir.
Davaların birleştirilmesi usul ekonomisi bakımından önemli olup, anılan madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere davaların birleştirilmesi, davalar arasında bağlantı bulunması durumunda söz konusu olabilecektir.
Davalar arasında bazı ortak hususların bulunması veya salt görünüşteki benzerlikler bağlantının varlığı için yeterli değildir. Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda aralarında bağlantı var sayılacaktır.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nun 448. maddesi uyarınca usul kuralları derhal uygulanacağından somut olaya HMK’nun 166. maddesi uygulanacaktır. Bu durumda aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir.
Bu itibarla, aynı yargı çevresinde yer alan, aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış olan davalarda birleştirme kararı, talep üzerine veya kendiliğinden davanın her aşamasında verilebilecektir. Fakat vurgulamakta yarar vardır ki, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılan davalarda re’sen birleştirme kararı verilemez.
Buradaki aynı düzey ve aynı sıfattaki mahkemelerden anlaşılması gereken; her iki davanın da görüldüğü mahkemenin, asliye hukuk mahkemesi veya sulh hukuk mahkemesi yahut iş mahkemesi yahut aile mahkemesi olmasıdır. Aynı düzey ve sıfatta olmayan mahkemeler arasında bu şekilde davaların birleştirilmesi söz konusu olmayacaktır ———
Davacı tarafından açılan ve yine davacı tarafından birleştirilmesi talep edilen —- incelenmesinde; davacı —– tarafından davalı şirkete karşı öncelikle şirketin feshi ve tasfiyesi, mümkün olmadığı taktirde ortaklıktan çıkma, ——- kâr payının ödenmesi talepli dava açıldığı, davalı tarafın aynı şirket olduğu, farklı ortaklar tarafından aynı taleple şirkete dava açıldığı, biri hakkında verilecek hükmün diğerini de etkileyeceği, davaların birlikte görülmesi usul ekonomisi için de gerekli olduğu, davanın derdest olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizde dava —— tarihinde açılmıştır.
Bu nedenle davalar arasında çok yoğun bağlantı bulunmakta olup, davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda bağlantı var sayılacağından taleplerin sağlıklı değerlendirilerek doğru karar verilebilmesi, bu davaların birlikte görülmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesiyle mümkün olacağından davacı vekilinin birleştirme talebinin kabulü ile Mahkememizin işbu — esas sayılı dosyasının—–dosyası üzerinden yürütülmesine karar vermek gerekmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İşbu Mahkememizin—- sayılı dosyasının HMK’nin 166/2. Maddesi uyarınca —-esas sayılı dosyası ile BİRLEŞTİRİLMESİNE,
Mahkememiz esasının bu nedenle kapatılmasına,
2-Birleşen Mahkememizin işbu dosyasının,—- esas sayılı dosyasının içine gönderilmesine ve yargılamanın o dosya ile birlikte sürdürülmesine,
3-Davacı vekilinin tedbir talebinin—-değerlendirilmesine,
4-HMK’nin 166/3. Maddesi uyarınca birleştirme kararının derhal ————–sayılı dosyasına bildirilmesine,
5-Yargılama harçları, yargılama masrafları ve vekalet ücretlerinin tayin ve takdirinin birleşen davada nihai kararla birlikte değerlendirilmesine,
Dair, HMK’nın 168. maddesi gereğince uyuşmazlığın esası hakkında verilecek hükümle birlikte birleştirme kararının yerinde olup olmadığının denetlenmesi bakımından istinaf kanun yolu açık olmak üzere, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulünce anlatıldı.11/11/2022