Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/474 E. 2022/613 K. 02.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/474 Esas
KARAR NO:2022/613

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/12/2020
KARAR TARİHİ : 02/09/2022
—- tarih — sayılı yetkisizlik kararı ile mahkememize gönderilen Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle:—- esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, yapılan icra takibinin yasal olmadığını, müvekkilinin icra dosyasında alacaklı görünen ve şirketin eski ortağına ödemediği bir hak olmadığını, alacaklıya borcunun bulunmadığını, davalı tarafın rücuen tazmin talebinin dayanaktan yoksun olduğunu, ödeme emrinin pandemi zamanında TK 35’e göre tebliğ edildiğini, müvekkili firmaya cebr-i icra işlemlerinin tatbik edildiğini, davalı tarafın müvekkili firma nezdinde mevcut — payının karşılığı — hissesini — tarih ve 2468 sayılı—pay Devri Sözleşmesine dayanarak diğer ortak —- tüm aktif ve pasifi ile birlikte bedeli nakden ve tamamen alınmak ve gayrikabili rücu olmak üzere devrettiğini, bu devrin tüm aktif ve pasifiyle yapıldığı yönünden husumet yokluğu açık olduğunu, yasal kayıtların incelenmesinde müvekkilinin davalı taraftan alacaklı olduğu görüleceğini, davalı tarafın müvekkili firma nezdinde — hisse oranı ile ortak olduğunu,— temsil yetkisi bulunmadığını, vekalet ilişkisi kapsamında müvekkili —– adına gelen ödemelerin tahsili yetkisinin verildiğini, yapılan araştırmada müvekkil —- adına — para çektiğinin görüldüğünü,—- müvekkili firma için masraf yaptığını, —- ödemelerin gerçekleştirildiğinin görüldüğünü, hissesine karşılık gelen kar payının —- olduğunu, yedinde kalan ve müvekkili firmaya ödenmesi gereken bakiyenin —– borcunun bulunduğunu, müvekkilinin borcunun bulunmadığını ve alacaklı olduğunu, davalının haksız ve kötü niyetli olması nedeniyle — aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ettiklerini, cebri icra işlemlerinin durdurulması yönünden tedbir kararı verilmesi gerektiğini iddia ederek; —- esas sayılı dosyasında yürütülen cebri icra işlemlerinin durdurulması yönünden teminatsız aksi halde uygun bir teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesini, aksi durumda İİK’nun 72/3 maddesi gereğince icra dosyasına yapılacak ödemelerin alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmesini, haksız ve kötü niyetli icra takibi nedeniyle asıl alacağın —- aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, icra takibinin iptalini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekilinin cevap dilekçesinde, özetle, dava dilekçesinde başlatılan icra takibinden önce dava açılıp alacak ispatlandıktan sonra takip yapılmalıdır denmiş ise de kanunen icra takibi yapılarak alacak talebinde bulunulmasında hukuken bir engelin bulunmadığını, müvekkilinin payının —– tarih ve—- karar nolu —– kararıyla tüm aktif ve pasifi ile birlikte bedeli nakden ve tamamen alınmak ve gayrikabili rücu olmak üzere ibraa etmek suretiyle devir ettiğini iddia etmiş ise de müvekkilinin pay devri ile ilgili yeni ortak ile ibralaşmış olduğunu şirket ile bir ibralaşma söz konusu olmadığını, —-adına ödediği bedellerin ödenmesi gerekenden çok fazla olduğunu pay devrinden çok sonra öğrendiğini, ibralaşılan bedellerde yazıldığını, müvekkilinden gerçeğe aykırı beyanlarla —adına fazlaca ödemeler yaptırıldığını, menfi tespit davalarında ispat yükünün kural olarak davalıya düştüğünü, ancak davacı borçlu aralarındaki hukuki ilişkiyi ve bundan kaynaklanan borcun olduğunu kabul edip bu borcun herhangi bir sebep ile son bulduğunu ileri sürer ise ispat yükünün borçluya geçtiğini, —- bu yönde olduğunu, davacının müvekkilinin davacı hesaplarından çektiğini iddia ettiği paraların müvekkilinin şahsı adına yatırılan maaş ve ödemeler olduğunu, müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu, borcunun bulunmadığını, müvekkilinin tacir olmadığını sadece— ortağı olduğunu, talep edilen kötü niyet tazminatının yersiz ve dayanaksız olduğunu savunarak; her türlü dava ve tazminat hakkı saklı kalmak kaydıyla, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddi ile tazminat taleplerinin reddini, müvekkilinin uğradığı zararların tazmini için kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep ve beyan etmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 307. maddesi uyarınca “(1) Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.”
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 309/1-2 ve 4. maddeleri uyarınca “(1) Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. (2) Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. (…) (4) Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.”
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 312. maddesi uyarınca “(1) Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir.”
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca “(1) Davadan feragat veya davayı kabul veya sulh, muhakemenin ilk celsesinde vuku bulursa, karar ve ilam harcının üçte biri, daha sonra olursa üçte ikisi alınır.”
Mahkememizce yapılan değerlendirmede, davacının talep sonucundan vazgeçerek davadan feragat ettiği, feragatin şekil itibariyle ve kayıtsız şartsız olması nedeniyle usulüne uygun yapıldığı, karşı tarafın muvafakatine bağlı olmaksızın sonuç doğurduğu, bu sebeplerle davaya son veren taraf işlemi olan feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği, feragat halinde feragat beyanında bulunan taraf aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmesi gerektiği, ancak feragatin muhakemenin ilk celsesinden sonra vuku bulması nedeniyle karar ve ilam harcının üçte ikisinin alınması gerektiği kanaatine varılmış, tüm bu gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken — karar ve ilam harcının dava açılırken peşin olarak alınan —karar ve ilam harcından mahsubu ile bakiye —- harcın hükmün kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının ve teminatın HMK’nun 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya iadesine,
5-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —-bütçesinden ödenen —arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile —-,
6-Davalı vekili vekalet ücreti talebinden feragat ettiğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın taraflardan birisinin talebi halinde tebliğe çıkartılmasına,
Dair tarafların yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren –haftalık süre içerisinde —- haftalık süre içerisinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.