Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/3 E. 2022/311 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/3
KARAR NO : 2022/311

DAVA : Sigorta(Mal Sigortası Kaynaklı)’dan kaynaklı zarar bedelinin tahsili
DAVA TARİHİ : 03.01.2022
KARAR TARİHİ : 13.04.2022

Mahkememizde görülmekte olan Sigorta(Mal Sigortası Kaynaklı)’dan kaynaklı zarar bedelinin tahsili talepli davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
1-İddia: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin,——– davalı sigorta—– sigortalama işinin davalı sigorta şirketinin ——–gerçekleştirildiğini,—– gereği müvekkili şirketin——- ve eklentilerinin ——– davalı sigorta şirketi tarafından sigortalandığını, poliçe hükümleri gereğince taraflarına düşen yükümlülükler ve— olarak zamanında ödendiğini, 06.01.2020 tarihinde meydana gelen kar yağışı sebebiyle fabrikanın çatısının kar yüküne dayanamayarak çöktüğünü, sigorta şirketi ile—- poliçesi gereği ‘kar ağırlığının’ ek teminat kapsamında sigorta poliçesi dahilinde olduğunu, iş bu durumun derhal davalıya bildirildiğini, hasar bildirimi üzerine sigorta —açıldığını ancak sigorta şirketi tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, akabinde —–gönderilerek hasar bedelinin karşılanması talep edildiğini, ancak— tarihinde — sistem arasında farklar olduğundan ve söz konusu ——- olduğundan” bahisle başvurularını reddettiğini, davalı tarafın iddia ettiği gibi zararın öngörülebilir olmasının mümkün olmadığını, müvekkili tarafından denetimlerin eksiksiz ve zamanında yapıldığını, alınan tespit raporları ile de projeye aykırı bir husus tespit edilemediğinin belirlendiğini, binanın yapım aşamasında —- tarafından denetlendiği de dikkate alındığında zararın öngörülebilir olduğunu söylemenin mümkün olmadığını, davalı şirketin, fabrikanın kendisinden önce üç dönem sigortalandığını bildiğini, —- değerlendirmesi yaptığını, fabrikanın mevcut halini ve varsa — sigortalama yaptığını, sigorta şirketinin bu şekilde sorumluluktan kurtulma amacında olduğunu, söz konusu hasarın gerçekleştiği yapının projeye uygun olduğunun,— taşıyıcı sistem arasında farklılık olmadığı alınan raporla açıklık kazandığını, oluşan hasara ilişkin talep ve başvurularının davalı şirket tarafından cevapsız bırakılması neticesinde davalı sigorta şirketinin—– şikayet edildiğini, meydana gelen zararlarının tazmini için —– dosya kapsamında incelemeler yapıldığını ve ———–kapsamında olduğu ve taraflarına ödenmesi gerektiğine” karar verildiğini,— yargılamasında alınan bilirkişi raporunda bina hasarının —- hasarın 1.670.897,88 TL olduğu kanaatine varıldığını, —- tarafından makine hasarının davalıdan tahsili ile taraflarına ödenmesine karar verildiğini, —- makine hasarı yönünden doğru olsa da—— hasarının poliçe kapsamında olmadığı yönününden hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, bina hasarının binanın ayıplı olmasından değil kar yükünden kaynaklandığını, uzman bilirkişi heyetinden alınacak rapor ile bu durum kolayca ortaya çıkarılacağını,—- taraflarına değer artırımı yapmak için süre verilmediği için dosyanın karara çıktığını ve makine hasar bedelinin tamamının tahsil edilemediğini, daha sonra taraflarınca —- dosyası ile bakiye makine hasarı tutarının hasar tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle beraber tarafımıza ödenmesine karar verildiğini, iş bu kararlar gereği 384.347,02 TL makine hasarının avans faiziyle beraber davalıdan tahsil edildiğini, —- bina hasarı poliçe kapsamında kabul edilmediği için tahsil edilemediğini, işbu zararlarının tazmini için bu davayı açma zorunluluğunun hasıl olduğunu iddia ederek, kar yükü sebebiyle hasar görerek yıkılan poliçeye konu depo binasının yeniden yapımı ve yıkılan depoda —-tesisatı için; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla —– alınan bilirkişi raporunda tespit edilen —- hasarın meydana geldiği 06.01.2020 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle beraber davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2-Savunma: Davalı vekili cevap dilekçesinde, özetle; davacının bina hasarı ve makine hasarının tazmini için ——nezdinde —– bulunduğunu,———— kaynaklandığından teminat haricinde kaldığı, makine hasarının ise teminat kapsamında kaldığı gerekçesiyle bina hasarının reddine, makine hasarının taleple bağlı olarak kabulüne karar verildiği, karar aleyhine her iki tarafın bir üst mercii —– nezdinde itiraz —başvurduğunu ve her iki tarafın itirazının reddine karar verdiği, —-kesinleştiğini, —- kararının kesin delil olduğunu, —- kararlarının kesinleştikten sonra maddi anlamda kesin hüküm teşkil ettiğini, bu nedenle davanın kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesini talep ettiği, davacının sigorta poliçesine göre—–şubesinin rehin alacaklısı olduğu, TTK’nin 1456. Maddesi uyarınca ayni hak sahiplerinin izni bulunmadıkça, sigortacı sigorta tazminatını sigortalıya ödeyemez. Ayrıca TMK’nin 879. Maddesi uyarınca—- öncelikle rehin hakkı sahibine verilmesi veya açık muvafakatinin alınması gerektiğini, poliçede —– başvuruya muvafakat edip etmediğinin müzekkere yazılarak sorulmasını, davaya muvafakat edilmemesi halinde aktif husumet yokluğundan davanın reddini talep ettiklerini, davanın esasına ilişkin olarak da davanın reddini talep etmiştir.
DAVANIN DAHA ÖNCE KESİN HÜKME BAĞLANMIŞ OLUP OLMADIĞININ TESPİTİ, İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, ———– binasının kar ağırlığı nedeniyle çökmesi nedeniyle oluşan bina hasarına ilişkin zarar bedelinin sigorta poliçesi kapsamında davalı sigortacıdan tahsili istemine ilişkindir.
Davacı tarafın istemi sadece fabrika binasındaki hasara ilişkindir. Davacı vekili, gerek fabrika binasındaki hasar, gerekse — tazmini için — uyuşmazlık—— başvurusunda bulunduklarını, makina hasarına ilişkin zararın sigorta kapsamında olduğundan ödendiğini, bina hasarına ilişkin zararın teminat haricinde kaldığından reddedildiğini belirterek— yargılamasında fabrika hasarı olarak belirlenen 1.286.550,86 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmektedir.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 30.maddesi ile, sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler ile riski üstlenen taraf arasında sigorta sözleşmesinden faydalanacak kişiler arasında doğan uyuşmazlıkların çözümü amacıyla —- nezdinde ihtiyari —-oluşturulmuştur.
—–başvuru ihtiyari ise de bir kez —- başvurulduktan sonra, — altındaki uyuşmazlıklar hakkında verilen —- kesin, bu miktar ve daha üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında verilen ——kararlarına karşı ise kararın ——- bildiriminden itibaren on gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere —- nezdinde itiraz imkanı getirilmiştir. — kararına karşı taraflardan birinin itiraz talebi, — tarafından teşkil edilen itiraz—- heyetlerince incelenecektir. Uyuşmazlığın miktarının — olduğu ihtilaflar hakkında itiraz —–heyetinin verdiği kararlar kesin olacaktır. —- üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında itiraz üzerine verilen kararlar için temyize gidilebilecektir. Ayrıca tahkim süresinin sona ermesinden sonra karar verilmiş olması, talep edilmemiş bir şey hakkında karar verilmiş olması, —- yetkileri dahilinde olmayan konularda karar vermesi ve —- tarafların iddiaları hakkında karar vermemesi durumlarında her hâlükarda temyiz yolu açıktır. Temyize ilişkin usûl ve esaslar hakkında Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacının talebi üzerine önce —- heyeti tarafından 14.11.2020 tarihinde davamıza —talebin reddine karar verilmiş, davacı vekilinin itirazı —- davacının itirazıyla ilgili olarak “—– yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen kök ve ek raporda meydana gelen hasarın nedeni, —– uygulamaların —- malzeme uygulaması kusuru kaynaklı olması neticesiinde —- tespit edilmiştir…..Bilirkişi raporunun Yargıtay denetimine uygun ve kapsamlı olarak hazırlandığı görülmüş, gerçek zararın daha fazla olduğu iddiası ile teminat dışı bırakılan hususların tespitinde ayrıca bir usulsüzlük görülmemiştir. Diğer bir yandan, başvuru sahibi, davasını davanın her aşamasında ıslah etme hakkına sahiptir. Somut durumda, bilirkişi kök ve ek raporu taraflara tebliğ edilmiş, itiraz ve beyanları alınmış, zarar tespiti yapılmıştır. Islah hakkını kullanıp kullanmamak başvuranın takdirinde olup, başvuru sahibince bu güne kadar herhangi bir ıslah dilekçesi ibraz edilmediğinden talebe bağlı kalınarak ıslaha ilişkin davacı itirazları yerinde görülmemiştir….” şeklindeki gerekçe ile davacının itirazlarının reddine karar verilmiştir. Yani davacı tarafın işbu davaya konu fabrika binası hasarı ile ilgili davası —incelenip karara bağlanmış ve sonrasında davacı tarafından ıslah yapılmadığından ve dava değeri 40.000 TL kesinlik sınırının altında kaldığından itiraz —— kesinleşmiştir.
Dava ——- karara bağlandıktan sonra aynı konuda mahkemede dava açılması mümkün değildir.
Hukukumuzda maddi anlamda kesin hükmü düzenleyen kurallara, HMK.nın 303’üncü maddesinde yer verilmiştir. Maddi anlamda kesin hüküm ya da maddi anlamda kesinlik, yargısal kararlara kanun tarafından tanınan gerçeklik niteliğidir. Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için her iki davanın taraflarının, her iki davanın dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. İlgili düzenleme ile şekli anlamda kesinlik, maddi anlamda kesinliğin ön şartı olarak kabul edilmiş, maddenin devamında ise; bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesini, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve son olarak dava konularının aynı olması şeklinde belirlenen üç şarta bağlamıştır. Kesin hüküm, öncelikle hükmü veren mahkeme de dâhil olmak üzere bütün mahkemeleri bağlar. Bir hüküm maddi anlamda kesinleştikten ve hangi tarafın ne yönde haklı olduğu tespiti yapıldıktan sonra artık tüm mahkemeler, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanılarak, aynı dava konusu hakkında verilmiş bulunan kesin hüküm ile bağlıdırlar. Bunun sonucunda; aynı dava yeniden incelenemeyeceği (kesin hüküm itirazı) gibi, aynı konuya ilişkin yeni dava, önceki davada verilmiş olan kesin hüküm ile bağlıdır(kesin delil).——
Somut olayda; davacının istemiyle ilgili olarak—–tarafından verilen 24.03.2021 tarihli kararın miktar itibarıyla kesin olarak verildiği ve kesinleştiği, bu kararın eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil ettiği anlaşılmıştır.
HMK’nin 114/1-i maddesi uyarınca davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olması dava şartıdır.
HMK’nin 115. maddesine göre Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmak zorundadır.
Kesin hükümle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Kesin hükümle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz.
Tüm bu nedenlerle, aynı davacının, aynı davalıya karşı aynı konuda daha önce —– tarihinde verilen kararın verildiği tarihte kesinleştiği, bu nedenle HMK’nin 303. Maddesindeki şartların oluştuğu ve bu şekilde aynı davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olduğu anlaşılmakla dava şartı noksanlığı bulunması nedeni ile HMK’nin 114/1-i ve 115/2. Maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Aynı davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olması ve bu nedenle dava şartı noksanlığı bulunması nedeni ile HMK’nin 114/1-i ve 115/2. Maddeleri uyarınca davanın USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 80,70 TL harcın davacı tarafından dava açılırken yatırılan 21.971,08 TL harçtan mahsubu ile bakiye 21.890,38‬ TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —– 7/2. maddesi uyarınca 5.100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.