Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/274 E. 2023/862 K. 09.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/274
KARAR NO : 2023/862

DAVA : Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
DAVA TARİHİ : 05/04/2022
KARAR TARİHİ : 09/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil —–Şirketi’nin (——) ortağı olduğunu, bahsi geçen şirketin 500.000,00 TL sermayesi olup müvekkilinin (müdür müştereken) 125.000,00 TL, diğer ortaklar —— (müdür münferiden) ise sırasıyla 125.000,00 TL, 75.000,00 TL, 175.000,00 TL sermaye sahipleri olduğunu, şirketin ortaklarından olan —— aynı zamanda şirkette müdür olduğunu, davalı müdür, şirketin yönetim organı sıfatıyla şirket tüzel kişiliğini yönetme, şirket adına şirketi bağlayan işlemleri yapma, şirket işlerini yürütme ve şirketi temsil etme yetkisini elinde bulundurduklarını, davalı müdürün şirketin çıkarlarını gözetmesi, görevlerini gereken özeni göstererek ifa etmesi ve şirketi zarara uğratacak eylem ve işlemlerden kaçınması gerekirken bahsedilen hususların hiçbirini yerine getirmediğini, hatta görevlerini ihmal etmesinin yanı sıra müvekkilin beyan ettiği üzere adeta kasten olacak şekilde görevlerini aksatarak şirketi zarara uğrattığını, bundan sebep müvekkili bakımından, davalı müdürün görevden alınması için haklı sebepler doğmuş ve işbu davayı açma zorunluluğu doğduğunu, şöyle ki; Ticaret şirketleri kar elde etmek amacıyla kurulurlar ve bu amacı gerçekleştirmek adına iş ve işlemlerde bulunduklarını, şirket tüzel kişiliğini münferiden yönetme yetkisine sahip olan davalı müdür, şirketin kar elde etmek amacıyla giriştiği birçok işin sekteye uğramasına sebebiyet verdiğini, şirketin iş yapmak için toplantı yeri ve saati belirlediği işlerde dahi telefonlarını açmayarak, görüşme yapılacak kişilerle ve şirketin diğer ortakları ile görüşmeyerek potansiyel işlere engel olduğunu, ayrıca şirketin ortağı ve müdürü olan müvekkilimize ise insanların arasında aleni bir şekilde hakaret ettiğini, bu söylemleri telefon konuşmalarında da sürdürdüğünü, müvekkili, davalı müdür gibi münferiden müdür olmadığından şirketin iş ve işleyişini sürdürmekte zorlandığını, davalı müdür ise münferiden müdür olduğundan ve adeta başına buyruk hareket ettiğinden şirketin yönetimi büyük bir risk altında olduğunu, şirket yönetimi ile alakalı hususlarda müvekkilin fikirleri hiçbir zaman dikkate alınmadığını, potansiyel işler için davalı müdür tarafından gerekli işlemlerin yapılması bir yana, adeta işlere engel olduğunu, ayrıca, müvekkilince tespit edilen bir diğer husus; davalı müdür şirket üzerinden yapılan daire satışlarında tapuda satış fiyatını gerçek değerinin çok daha altında göstererek şirket işlerinde ve kayıtlarında usulsüz işlem yapılacağını, müvekkili tarafından davalı müdür daha önce defalarca ikaz edilmişse de davalı bu davranışlarını göstermeye devam ettiğini, haliyle bu davranışların şirketin menfaatlerini zedeleyeceğini, zira şirket müdürlerinin görevden alınmaları Ticaret Mahkemesi tarafından verilecek bir karar ile mümkün olabileceğini, keza, 6102 sayılı TTK’nın 630/2 ve 639/3 ile limited şirket müdürünün azli hususunda Mahkemeye başvuru hakkı düzenlendiğini, “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebileceğini, yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.” İşbu düzenleme uyarınca her ortak, haklı nedenlerin varlığı halinde limited şirket yöneticilerinin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını mahkemeden talep edebileceklerini, haklı sebep, genel olarak sürekli edimli bir hukuki ilişkinin devamını çekilmez kılan sebep olarak tanımlandığını, öte yandan sınırlayıcı olmamakla birlikte azil bakımından haklı sebep TK. 630/3’te tanımlandığını, yasal düzenlemede yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesinin haklı sebep olarak kabul olunacağının düzenleneceğini, açıklandığı üzere davalı müdür şirketin menfaatlerine aykırı olacak davranışlarda bulunduğunu, şirketin menfaatlerini, dürüstlük kuralı çerçevesinde, gözetmekle yükümlü olmasına rağmen bu hususları yerine getirmediklerini, ayrıca müvekkiline karşı defalarca hakarette bulunması sebebiyle şirket içerisindeki ilişkilerin sürdürülmesi olanaksız hale geldiğini ve güven ilişkisinin tamamen zedelendiğini, zaten davalı müdürün yurt dışında ikamet ettiğini, şirketin iş ve işleyişi için şirket için aktif olarak çalışmamakta, şirketle hiçbir surette ilgilenmediğini, müvekkilin ise münferiden iş ve işlem yapmaya yetkisi olmadığından şirketin yönetim kurulu organı dış ilişkide de adeta işlevsiz hale geldiğini, müvekkilinin davalı müdürün diğer ortak olan kardeşi ve hissesinin satın alacağı diğer ortak—– ile birlikte hareket ederek kendisini devre dışı bırakmaya çalıştıklarını, tüm bu hususlar davalı müdür ile şirket arasındaki hukuki ilişkinin devamını çekilemez hale getirdiğini ve şirketin menfaatlerinin büsbütün tehlikeye düştüğünü, yine davalı müdür tarafından zorunlu olan genel kurul toplantıları ile yönetim kurulu toplantılarının yapılması için gerekli iş ve işlemlerin yapılmadığını, şirketin menfaatlerinin ciddi derecede zarara uğraması, münferiden müdür olan davalının müdürlük görevine devam etmesi halinde şirketin menfaatlerinin büsbütün tehlikeye düşeceği, davalı müdür ile hukuki ilişkinin çekilmez hale gelmesi ve gecikmesinde tehlike bulunan hâllerin olması sebebiyle dava sonuçlanıncaya kadar mahkememizden davalı müdürün temsil yetkisini HMK 389. Vd maddelere istinaden “ihtiyati tedbir” olarak kaldırmasını ve dava sonucunda yönetim kayyımı olarak müvekkilin atanmasını, akabinde davalı müdürün görevden alınmasına karar verilmesini talep etme zorunluluğu olduğunu, açıklanan nedenlerle ve re’sen göz önünde bulundurulacak nedenler ile öncelikle ihtiyati tedbir talebimizin kabulüne karar verilerek davalı müdürün temsil yetkisinin kaldırılmasını ve müvekkilinin tedbiren tek yetkili müdür olması ile davamızın kabulünü, davalı müdürün azlini, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf dosyaya cevap dilekçesi sunmamıştır.
Taraf delilleri toplanmış, tanık dinlenilmiş ve bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.Bilirkişiler —–tarafından sunulan 12.09.2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Dava dışı şirketin 03.01.2019 tarihinde kurulduğu, 2019-2020-2021 yıllarında yapılması zorunlu genel kurulların yapılmadığı, davalı tarafça bu yıllara ait bir genel kurul çağrısına da dosyada rastlanılmadığı, genel kurula çağrı ve genel kurulu toplama görevlerinin şirket müdürü davalıda olmasına rağmen davalının bu yükümlülüğü yerine getirmediği, genel kurul yapılmamasının, azınlık paya sahip davacının ortaklıktan kaynaklı haklarının ihlaline neden olacağı, tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde, davalı şirket müdürünce 3 dönem genel kurul toplantısının yapılmamasının haklı azle neden olacağı değerlendirmesinin mahkemenin takdirinde bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan 09/10/2023 tarihli feragat dilekçesinde özetle; Davacısı oldukları, mahkememiz dosyasında yazılı dava konusu iddia ve taleplerinden, kayıtsız ve şartsız olarak feragat ettiklerini, feragat beyanı doğrultusunda karar verilmesini talep ettiklerini, açıklanan sebeplerle davadan feragat beyanları doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili tarafından dosyaya sunulan 09/10/2023 tarihli beyan dilekçesinde özetle; Mahkememiz dosyasında davacı tarafın dava konusu tüm talep ve iddialarından feragat ettiğini, işbu feragat kapsamında dava sonunda tarafların herhangi bir yargılama ya da vekalet ücreti talebi bulunmadığını, bu iradeye göre karar verilmesini talep etmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava, haklı nedenler oluştuğu gerekçesiyle yöneticinin azli istemine ilişkindir.Davacı vekili 09/10/2023 tarihli dilekçesi ile davasından feragat ettiğine ilişkin beyanda bulunmuştur.Davalı vekili 09/10/2023 tarihli dilekçesi ile davadan feragat edildiğinden yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmediği beyanında bulunmuştur.Davacı vekilinin vekaletnamesinde feragat yetkisi bulunduğu görülmüştür.
Davadan feragat HMK’nin 307., 309. ve 311. maddeleri hükümleri gereğince uyuşmazlığı ve dolayısıyla davayı sona erdiren, davalı tarafın kabulünü gerektirmeyen ve kesin mahkeme hükmünün hukuksal sonuçlarını oluşturan bir taraf işlemidir.HMK’nin 310. Maddesine göre feragat hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.
Bu nedenlerle davanın feragat sebebiyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 269,85-TL harcın davacı tarafça dava açılırken yatırılan 80,70-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 189,15-TL harcın davacı taraftan alınarak Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Tarafların karşılıklı anlaşmaları sebebiyle vekalet ücreti yönünden karar verilmesine yer olmadığına,
5-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde —– Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.