Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/242 E. 2022/573 K. 19.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

ESAS NO : 2022/242
KARAR NO : 2022/573

DAVA : Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
DAVA TARİHİ : 24.03.2022
KARAR TARİHİ : 19.07.2022

Mahkememizde görülmekte olan Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
1-İddia: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı şirketin, dava dışı—- müvekkili şirket tarafından —– tarihinde — tescil edildiğini, TTK’nin 623. maddesi gereği usulüne uygun olarak—– yönetim ve temsili ile ilgili hususların taraflar arasındaki esas sözleşmede düzenlendiğini, — davacı şirket adına ise —- şirketi müştereken temsil ve ilzam etmeye yetkili kılındığını, —- yetkilisi —- Sözleşmesi ile şirkette bulunan—- değerindeki hissesini —- usule aykırı olarak devrettiğini, söz konusu pay devrinin hukuken geçerli olabilmesi adına sözleşmenin taraflarının aynı gün —- numaralı karar ile birlikte pay devrini kabul ettiklerini, ilgili genel kurul toplantısının müvekkili şirkete usulüne uygun çağrıda bulunulmadan ve müvekkil şirket yetkilisinin yokluğunda gerçekleştirildiğini, söz konusu genel kurul toplantısında, müvekkil şirketin temsilcisi—- adına imza atılarak —– devredilmesine dair kararın usul ve yasaya aykırı bir şekilde alındığını, müvekkil şirket tarafından —– sayılı dosyası üzerinden ilgili —-iptali istemli dava açıldığını, Mahkemenin —- sayılı kararında davanın kabulü ile —— yapılan genel kurulunda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespitine ve iptaline karar verildiğini, ilgili kararın ——- gerçekleştirilen —- hükümsüz hale geldiğini, yine imza taklidi nedeniyle —dosyası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, yapılan incelemenin ardından iddianame tanzim edilerek —- Esas sayılı dosyasında görülen yargılamada sanıklar ——- müvekkil şirket yetkilisi—– yokluğunda imzasını taklit ederek genel kurul kararı almaları sureti ile “—- ve “—- suçlarını işledikleri sabit görülerek —- tarihinde haklarında —- kararı verildiğini, taraflar arasında yaşanan uyuşmazlıklardan dolayı ortaklar arasındaki güven ilişkisinin ciddi derecede sarsıldığını,—- yönetimini gerçekleştiremeyecek hale geldiğini, şirketin yönetim organlarının işlevsizleştiğini, o kadar ki — müvekkili şirketin bir araya gelerek — olunarak kesinleşen —- tarihinde yapılan genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespit edildiği ve iptaline karar verildiği hususunun—- ve tescilini dahi gerçekleştiremediğini, söz konusu Mahkeme kararının tescil edilememesinden dolayı halihazırda — ortağının, hükümsüz pay devri sözleşmesinin tarafı —- olarak göründüğünü, bu sebeple şirkette yönetim boşluğu bulunduğunu, şirketin iş göremez hale geldiğini, yine şirket tarafından — tarihli onaylanan— taşınmaz satın alındığını, söz konusu taşınmazla ilgili —yılından bu yana vergi ödemesinin şirketin ortaklarının bir araya gelememesinden dolayı gerçekleştirilemediğini, müvekkil şirket yetkilisinin ise söz konusu vergi borcu ile ilgili yapılandırma ve af kapsamındaki tutarı öğrenmek ve devamında müvekkil şirketin hissesine düşen vergi borcunu ödemek adına ——- müvekkil şirketin işbu talebine cevaben müvekkil şirketin kendi payına düşen kısmı ödemesinin mümkün olmadığını belirttiğini, şirketin —- gecikme tutarı ile birlikte toplam ——- borcu bulunduğunu, şirketin içinde bulunduğu bu durumdan da anlaşılacağı üzere —– ile davacı şirketin vergi ödemesini yapmak için bile” bir araya gelemediklerini, vergi ödemesinin gerçekleştirilememesi dolayısı ile vergi borcuna gecikme faizi hesaplandığı için şirketin zarara uğradığını, şirketin mevcut hali ile işletme konusunu gerçekleştirmesinin imkansız hale gelmesinden —— şirketin menfaatlerinin korunması amacı ile şirket yönetimine TMK madde 426/3 ve 427/4 uyarınca yönetim kayyımı atanmasının zaruri olduğunu iddia ederek, gerekli organlarından yoksun kalan ve yönetiminin sağlanamadığı sabit olan davalı şirkete TMK’nin 426/3 ve 427/4. maddeleri uyarınca yönetim kayyımı atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2-Savunma: Davalı şirketin Mersis adresine tebliğe gönderilen dava dilekçesi ve tensip zaptının tebliğine ilişkin tebligatın, davalı şirketin Mersis adresinde bulunmadığından iade olduğu, bu defa dava dilekçesi ve tensip zaptının davalı şirkete TK 35. maddesi uyarınca 10.06.2022 tarihinde tebliğ olunduğu, usulüne uygun yapılan tebligata rağmen davalı tarafından cevap dilekçesi sunulmamıştır.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
3-Davanın ve uyuşmazlık noktalarının tespiti: Dava, davacının ortağı olduğu şirkete yönetim kayyımı atanması istemine ilişkindir.
Davalı davaya cevap vermemiş olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
a-Davalı şirketin organsız kalıp kalmadığı,
b-Davalı şirkete yönetim kayyımı atanması gerekip gerekmediği noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
DELİLLER:
4—— kayıtlarının incelenmesi: Dava dosyasına celp olunan —-kayıtları incelendiğinde, davalı—– olduğu, tek ortağının—- olduğu, yetkilisinin de—— olduğu anlaşılmıştır.
5—- Esas sayılı dosyasının incelenmesi: UYAP sistemi üzerinden celp olunan —– dosyasının incelenmesinde, davacının —- olduğu, Mahkemece alınan bilirkişi raporunun sadece genel kurul toplantı tutanağındaki imzaların gerçek olup olmadığı hususunda alındığı, davalı şirketin savunma yapmadığı, mahkemenin —– kararında “Davanın kabulüne, davalı —-tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespitine ve iptaline” karar verildiği, kararın istinaf edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.
6-Asliye Ceza Mahkemesi dosyasının incelenmesi: —-Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; katılan-müşteki—–hakkında özel belgede sahtecilik suçundan yapılan yargılamada, sanık —savunmasında “hissesini — tarihinde diğer sanık —- devrettiğini, asıl yetkili —– dışında olması sebebiyle kendisiyle iletişim sağlayamadıklarını, —– adına imza atmadığını” beyan ettiği, sanık —– “şirketin %50 hissesini —- satın aldığını, —— tanımadığını, kimsenin yerine imza atmadığını” savunduğu,—- Karar sayılı ilâmı ile “—- tarihli genel kurul toplantısında sanık —- adı altındaki imzaların sanık —ait olduğu, katılan —– adına atılmış imzaların ise bu kişilerin eli ürünü olmadığı, her iki sanığın yarar sağladığı” gerekçesiyle her iki sanığın da “özel belgede sahtecilik” suçundan cezalandırılmasına, her iki sanık hakkında da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdiği anlaşılmıştır.
7-Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Talep, davacının ortağı olduğu davalı şirkete yönetim kayyımı atanması istemine ilişkindir.
TTK’de —- kayyım atanmasını gerekli kılan sebeplere ve usulüne dair özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Buna karşılık, TTK’nın üç maddesinde kayyım kavramına yer verildiği görülmektedir. Bu maddelerden birisi ——– şirketlere, diğer ikisi ——- ilişkindir. — yollama uyarınca — ——– hükümler ise m.617/f.3 ve m.635 ile yapılan yollama gereği ——– şirketlere de uygulanmaktadır.
TTK’nin 617. maddesinin üçüncü fıkrası ile yapılan yollama uyarınca; —- ortaklarının çağrı veya gündeme madde konulmasına ilişkin istemleri —- tarafından reddedildiği veya isteme yedi iş günü içinde olumlu cevap verilmediği takdirde, aynı ortakların başvurusu üzerine,—- toplantıya çağrılmasına şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi karar verebilir. Mahkeme toplantıya gerek görürse, gündemi düzenlemek ve Kanun hükümleri uyarınca çağrıyı yapmak üzere bir kayyım atar. Kararında, kayyımın, görevinin ve toplantı için gerekli belgeleri hazırlamaya ilişkin yetkilerini gösterir (TTK, m.617/f.3, m.412).
TTK’de— atanan kayyımı ilgilendiren diğer hüküm ise, kayyımın bilgi verme yükümlülüğüne dairdir. Buna göre;—— kurucuları, organları, vekilleri, çalışanları ve — yanında kayyımlar da önemli olgular konusunda ——— bilgi vermekle yükümlüdür.(TTK, m.635, m.441/f.3).
Görüldüğü üzere, TTK’de kayyıma ilişkin hükümler sınırlı sayıda yer almıştır. Bununla birlikte, TTK’nin 1. maddesinde “Türk Ticaret Kanunu, ——— tarihli ve—– sayılı Türk Medeni Kanununun ayrılmaz bir parçasıdır.” denilmiştir. Böylece, Yasa Koyucu, TTK’da kayyım atanmasına dair ayrı hükümlere yer vermeyi gerek görmemiş,—- için, genel bir yollama ile Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümlerinin — dolayısıyla—- türü olan limited şirketlere de uygulanmasına imkan tanımıştır. —- şirketlere kayyım atanması ağırlıklı olarak Türk Medeni Kanunu hükümleri çerçevesinde talep edilmekte ve karara bağlanmaktadır.
Kayyımlık müessesesi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun İkinci Kitabının Üçüncü Kısmında düzenlenmiştir. TMK’nin 403’üncü maddesinde, kayyımın, belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanacağı açıkça belirtilmiştir. Kayyımlık, TMK’de; temsil kayyımlığı, yönetim kayyımlığı ve iradi (isteğe bağlı) kayyımlık olmak üzere üç başlık altında toplanmıştır.
TMK’nin 426. maddesine göre; vesayet makamı, yani sulh hukuk mahkemesi, aşağıda yazılı olan veya kanunda gösterilen diğer hallerde ilgilisinin isteği üzerine veya re’sen temsil kayyımı atar:
a) Ergin bir kişi, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri bir sebeple ivedi bir işini kendisi görebilecek veya bir temsilci atayabilecek durumda değilse,
b) Bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa,
c) Yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel varsa.
Maddede belirtilen ilk iki halle, Yasa Koyucu; küçük veya kısıtlıların menfaatlerinin korunması ve yasal temsilcinin haksız kazanç elde etmesini engellemek istemiştir. Bu nedenle, üçüncü hal olarak belirtilen yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel bulunmasının — daha uygun düştüğünü söylemek mümkündür. Nitekim, uygulamaya baktığımızda, mahkemece, hakkında fesih davası açılan ancak organsız kalan şirkete, davada şirketi temsil etmek üzere temsil kayyımı atandığı hallere rastlayabilmekteyiz—-
TMK’nin yönetim kayyımlığını düzenleyen 427. maddesine göre ise, vesayet makamı, yönetimi kimseye ait olmayan mallar için gereken önlemleri alır ve özellikle aşağıdaki hallerde bir yönetim kayyımı atar:
1. Bir kimse uzun süreden beri bulunamaz ve oturduğu yerde bilinemezse,
2. Vesayet altına alınması için yeterli bir sebep bulunmamakla beraber, bir kişi malvarlığını kendi başına yönetmek veya bunun için temsilci atamak gücünden yoksunsa,
3. Bir terekede mirasçılık hakları henüz belli değilse veya ceninin menfaatleri gerekli kılarsa,
4. Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa,
5. Bir hayır işi veya genel yarar amacı güden başka bir iş için —– yolu sağlanamamışsa,
—- yasal olarak bulunması zorunlu olan organlar, genel kurul ve yönetim organıdır. Mülga 6762 sayılı eski Ticaret Kanunu’nun 540. maddesinde “Aksi kararlaştırılmış, olmadıkça, ortaklar hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecburdurlar. —- heyet kararı ile şirketin idare ve temsili ortaklardan bir veya birkaçına bırakılabilir.” hükmü yer almakta idi. Dolayısıyla, aksine bir düzenleme bulunmadığı takdirde,—- açısından hem bir hak hem de bir yükümlülük idi. Ancak, eski kanun, şirket sözleşmesi veya ortaklar genel kurulu kararı ile şirketin yönetim ve temsilinin ortaklardan birine yahut birkaçına bırakılmasına da izin veriyor idi.
TTK’nin 623. maddesi ise limited şirketin yönetiminin ve temsilinin şirket sözleşmesi ile düzenlemesini şart koşmuştur. Bu itibarla, şirket sözleşmesinde yapılacak düzenleme ile şirketin yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa ya da tüm ortaklara veyahut ortak olmayan üçüncü kişilere verilebilecektir. TTK, ayrıca, en azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunmasını zorunlu kılmıştır. TTK’nın 616. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile de “müdürlerin atanmaları ve göreden alınmaları” genel kurulun devredilemez yetkileri arasına dahil edilmiştir. TTK, müdürlerin birden fazla olmaları durumunda ise onların bir kurul olduğu belirterek—- yönetim kuruluna özgü bir işleyiş kuralını hükme bağlamıştır. Buna göre, şirketin birden fazla müdürü bulunduğu takdirde, bunlardan biri, şirketin ortağı olup olmadığına bakılmaksızın,—– tarafından —- olarak atanır (TTK, m.624/f.1).
Bu açıdan bakıldığında; TMK’nin m.427/4’de belirtilen “gerekli organlardan yoksun kalma” hali,—-kalmasını vurgular. Bu hale örnek olarak, genel kurulun uzun zamandan beri toplantıya çağrılamaması, genel kurulun müdürleri seçememesi, müdürler kurulunun toplanması için gerekli yeter sayıların sağlanamaması gösterilebilir.
Ortaklar arası uyuşmazlıklar veya farklı ilişkilerden doğan anlaşmazlıklar hiçbir şekilde kayyım tayinini gerektirmez. Ortakların her konuda aynı fikirde olmaları beklenemez. Kimisi bir yatırımı desteklerken, kimisi de karşı çıkabilir. Ancak bu tür fikir ayrılıkları kayyım atanmasını haklı göstermez.—- şirketi iyi yönetmediği, temsil edemediği, ortaklığı zarara uğrattığı veya şirketin beklenen karlılığa ulaşamadığı iddialarında da kayyım tayin edilemez. ———— temsili müdürlere aittir. Ortaklar bu yönetim ve temsilden mutlu olmadıklarında TTK gerekli çareleri öngörür. Müdürler azledilerek yerlerine yenileri seçilebilir ve koşulları varsa müdürlerin sorumluluğuna gidilebilir. Ancak “yöntem beceriksizliği” kayyım atanması için haklı neden oluşturmaz. Ticari faaliyeti bulunmayan ancak tasfiye sürecine girmemiş bir şirket için de, organları iş başında olduktan sonra, kayyım tayini istenemez.
TMK’nin 428. maddesi uyarınca da, isteğe bağlı kısıtlama sebeplerinden biri varsa, ergin bir kişiye kendi isteği üzerine bir kayyım atanabilir. İradi vesayet altına alınma hükümleri çerçevesinde kişi yaşlılığı, hastalığı, tecrübesizliği, nedeniyle şahsına bir kayyım atanmasını talep edebilir.
Her ne kadar TMK’nin 426 ve 427. maddelerinde, kayyımın, vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesi tarafından atanacağı belirtilmişse de, kayyım atanmasına ilişkin dava,—— ilgilendirdiği için mutlak ticari dava sayılır. Bu nedenle, kayyım atanmasına ilişkin dava, asliye ticaret mahkemelerinde açılır. Görevli mahkeme şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesidir. Bu nedenle görevli mahkemenin Mahkememiz olduğu hususunda kuşku yoktur.
Kayyım atanması davasında husumet mutlaka şirkete karşı da yönetilmelidir. Yargıtay kökleşmiş içtihatları ve yerleşmiş görüşü de bu yöndedir———- karar sayılı ilamları.). İşbu davada davacı vekili doğru olarak davayı şirkete yöneltmiştir.
Dosya kapsamına alınan —- kayıtları ile Hukuk ve Ceza Mahkemeleri dosyalarına göre, ——” adresinde faaliyet gösteren—-bulunan davalı şirketin; davacı şirketle dava dışı —–tarihinde —- tescil edilerek kurulduğu, davacı şirket adına—- müştereken temsil ve ilzam etmeye yetkili kılındıkları,— tarihinde yapılan — ortaklıktan çıkarılmasına” karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacı şirket tarafından,—- İptali istemli dava açıldığı, ilgili dava dosyasında alınan bilirkişi raporu ile davacı şirket yetkilisi— — tarihinde yapılan genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespitine ve iptaline” karar verildiği görülmüştür.
Her ne kadar davacı şirket tarafından açılan —- Esas sayılı dosyasında ilgili dava dosyasında alınan bilirkişi raporu ile davacı şirket yetkilisi——–taklit edilerek —–yapıldığı hususunun tespit olunmuş ve “davanın kabulüne ile davalı —yapılan genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespitine ve iptaline” karar verilmiş ise de bu kararın —- tesciline karar verilmediği anlaşılmıştır.
Dava dilekçesinde yazan dava dışı —– arasında geçekleştirilen —- devri sözleşmesinin hükümsüz hale gelmediği, sadece davalı —— geldiği anlaşılmaktadır. Ancak bu husus Mahkememizdeki yargılamanın konusu değildir.
Ancak davalı şirketin ortağı ve yöneticisinin %50 pay sahibi olmadığı kesinleştiğinden mevcut şirket müdürünün dayandığı işlemin geçersiz olduğu, yoklukla malul olduğu tespit edildiğinden davalı şirketin müdür atama kararının da geçersiz hale geldiği görülmektedir.
Buna göre dosyadaki mevcut bilgi ve belgeler birlikte incelenip irdelendiğinde; taraflar arasında yaşanan uyuşmazlıklardan dolayı ortaklar arasında güven ilişkisinin ciddi derecede sarsıldığı, ortakların şirket yönetimini gerçekleştiremeyecek hale geldiği, şirketin yönetim organlarının işlevsizleştirildiği, şirket müdürünün dayandığı işlemin geçersiz olduğu, yoklukla malul olduğu tespit edildiğinden davalı şirketin müdür atama kararının da geçersiz hale geldiği, şirketin müdür atama kararı geçersiz olacağından şirketin organsız kaldığı, ortakların hem bireysel hem de birlikte şirketin yararına olacak davranışlarda bulunmaları ve zarar verecek faaliyetlerden uzak durmalarının imkansız hale geldiği, şirketin mevcut hali ile işletme konusunu gerçekleştirmesinin imkansız hale geldiği anlaşılmakla, şirketin menfaatlerinin korunması amacı ile ——– kayyımı olarak mali müşavir ——- atanmasına, kayyımın şirket müdürü ve yetkilisi yetkilerini kullanmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-TMK’nin 427. Maddesi uyarınca davanın KABULÜ ile, —— sicil numarasında kayıtlı davalı —— yönetim kayyımı olarak mali müşavir ——- atanmasına, kayyımın şirket müdürü ve yetkilisi yetkilerini kullanmasına,
2-Kayyım için aylık 5.000 TL ücret takdiri ile davalı şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafından her ay peşin olarak mahkeme veznesine yatırılmasına, ilk ay ücreti yatırıldığında kayyımın göreve başlaması için yazı işleri müdürü tarafından kayyıma tebligat çıkarılmasına,
3-Kararın bir örneğinin —- için gönderilmesine,
4-Kararın bir suretinin de davalı şirketin dava dışı ortağ— üyesi ve yetkilisi —– ayrı ayrı tebliğine,
5-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli harç peşin olarak alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
6-Davacı tarafından sarf edilen toplam 106,75‬ TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettiğinde karar tarihinde yürürlükte bulunan —-uyarınca davacı lehine takdir olunan 5.100 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.