Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/192 E. 2022/213 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/192
KARAR NO : 2022/213
DAVA: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 23.10.2018
KARAR TARİHİ : 09.03.2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
1-İddia: Davacı vekili —-sayılı dosyasına tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; müvekkili müflis banka hakkında —- döneminde gerçekleştirilen, —–piyasası aracı ihraçları ve yatırım hizmetleri hakkında —–bedel üzerinden müvekkiline satmış olduğunun tespit edildiğini, bu satış nedeniyle müvekkilinin — zarara uğratıldığı yönündeki — raporuna istinaden borçlu aleyhine —- sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu tarafından haksız olarak bu takibe itiraz edildiğini, müvekkiline —- tarihinde nominal değer üstünde olacak şekilde devri yapılan hisselerden ve bu hisselerin devir sürecine ilişkin. — müvekkilinin —oranında payının bulunduğunu, yine ——paylarının da müvekkili bankanın —- sahip olduğunu, pay sahiplik oranlarına istinaden müvekkili bankanın, doğrudan ve dolaylı olarak —yaklaşık olarak — elinde bulundurduğunu, müvekkili bankanın —–sayılı kararıyla, bankanın iştiraklerinden —- dışındaki ortakları üzerinde bulunan —- — üzerinden satın alınmasına karar verildiğini, yine bankanın —- kararıyla, bankanın iştiraklerinden — banka dışındaki ortakları üzerinde bulunan —–adet hissenin, söz konusu ortaklann satma talebinde bulunması durumunda bir hisse bedeli en fazla —–olmak üzere banka adına satın alınmasına karar verildiğini, bu karar ışığında banka tarafından alımların kısmi olarak gerçekleştirildiğini, bu alımların bir kısmının da davalı borçluya aıl hisseler hakkında gerçekleştirildiğini, davalının —- tarihinde banka tarafından alındığını, — tarihli — bedelden alım kararından yaklaşık —kararıyla bu bedelin — olarak değiştirildiğinin — tespit edildiğini, dava konusu — hisselerinin devrinde uygulanacak —- gereğince, ortaklık paylarının devrini, değere bakılmaksızın — tabi olduğunu, bu sebeple —- başvurduğunu, bu başvuru satımından gerçekleştirilmesinden çok sonra olduğunu,— beklenmeksizin hisse bedellerinin ödenmiş olduğunun —tarafından tespit edildiğini, sonrasında ise — pay devrine onay vermediğini, —– yayımlanan —— iştirak ve bağlı ortaklıkları ile ilgili potansiyel satış fırsatlarının belirlenmesi, alıcı gruplarla görüşmelerin yapılması, bu görüşmelere bağlı işlemlerin gerçekleştirilmesi, söz konusu işlemler için —– görüş ve destek alınması dahil olmak üzere çalışmaların gerçekleştirilmesi hususunda—- yetki verilmesine ilişkin kararı ile ilgili — firmasının yetkilendirilmesi kararı hususunda —bildirilmesini karar verildiğinin belirtildiğini, —tespiti ile davalı borçlunun — bedel ödenmesi gerektiğinden, müvekkili bankanın —– zarara uğratıldığını belirterek borçlu davalı tarafından icra takibine yapılan itirazın iptaline, kötü niyetli itiraz sebebiyle %20’den aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve karşı vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2-Savunma: Davalı vekili ——dosyasına sunduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin yıllar önce satın alırken ödediği bedelden daha yüksek bir bedele hisselerini devretmesinin basiretli tacir olmasının gereği olduğunu, banka tarafından banka dışında diğer hissedarların ——- değerden satın alınmasına ilişkin alınan karardan sonra müvekkilinin de dahil olduğu— hissedarın farklı tarihlerde ve farklı beher hisse bedelleri İle —- hisselerini bankaya devrettiğini/sattığını, hatta bazı hissedarları ise hisselerini bankaya devretmediğini/satmadığını, bu durumun dava konusu iddianın ne derece mesnetsiz olduğunu ortaya koyar mahiyette olduğunu, ortada gerçek bir ticari işlemin olduğunu ve gerçek bir pazarlık sürecinin gerçekleştiğini, her bir hissedarın kendi ticari kararı doğrultusunda bağımsız olarak hareket ettiğini, — tarihinde olağanüstü genel kurul kararı ile — değiştirdiğini, — statüsünden çıkmasının — onaylandığını, — müvekkillerinin da dahil olduğu —- eski hissedarın hisse devrinin pay defterine işlendiğini, askıda olan hisse devri sözleşmelerinin gerekli şekil şartlarının sağlanması ile birlikte hukuken ayakta kaldığını, geçerlilik kazandığını ve sonuç doğurduğunu, söz konusu hisse devir sözleşmelerinin geçerli olduğunun —ve davacı tarafın da kabulünde olduğunu, hem huzurdaki işbu davada hem de —-müvekkilinin aleyhine ikame edilen ——–numarası ile görülmekte olan davada hisse devri sözleşmelerinin geçersiz olduğu iddia edilerek ödenen bedellerinin tamamının iadesinin istendiğini, yalnızca örtülü kazan aktarımı iddiasıyla mesnetsiz olarak belirlenen fark bedelin müvekkillerinden talep edildiğini, bu nedenle hukuken muteber ve geçerli bir sözleşmeye istinaden sözleşme serbestisi kapsamında imzalanan ve hayatın ticari akışına uygun olarak belirlenen değerde yapılan hisse devirlerinde usulsüzlük söz konusu olmadığını, —– tarafından kamuyu aydınlatma platformuna bildirilen yazıda aynen —— üzerinden satışına yönelik olarak satış protokolü imzalanmış olup işlemlere ilişkin yasal izin ve diğer süreçler başlatılmıştır. Yasal izin süreçlerini müteakip hisse devirleri gerçekleştirilecektir” ifadelerinin yer aldığını, banka tarafından—söz konusu bildirimin yapıldığı tarihi itibariyle bankanın — bulunduğunu, diğer bir anlatımla bankanın —- bulunduğunu, yani bankanın — hisselerini beher hisse bedeli —salışına ilişkin protokol imzaladığını ve satış için yasal izin beklenmesi aşamasına geçildiğini, aynı şekilde — tarihinde müvekkilinin ise —devrettiği hisselere daha bir yıl dahi geçmeden beher hisse bedeli — alıcının bulunması müvekkillerinin — hisselerini ederinde bankaya sattığını açıkça ortaya koyduğunu, davacı banka tarafından —- değerinin lisanslı bir değerleme şirketine tespit ettirildiğini, — tarafından hazırlanan raporda indirgenmiş nakit akımı metoduna göre —-olarak tespit edildiğini, bunun üzerine de davacı banka tarafından beher hissenin en fazla —– satın alınmasına karar verildiğini, davacı bankanın o dönemde gerekli araştırmaları yaparak hisselerini satın alacağı şirketin değerini tespit ettirdiğini ve yine satın aldığı hisseleri kar ederek satacağı bir alıcı bulduğunu ve bu durumun — bildirildiğini, tüm bu hususlar göz önüne alındığında örtülü kazanç aktarımı yasağının ihlal edilmediğinin açık olduğunu,—– tahdidi olarak sayılan şartlar gerçekleşmediğinden davacının talebinin hukuki dayanağının bulunmadığını, dava konusu alacak iddiasının zamanaşımına uğradığını belirtmiş olup, dava konusu ile aynı esas ve iddialara dayanan —– dosyasının bekletici mesele yapılmasına, davanın esastan ve usulden reddine, dava konusu alacak iddiasının %20’sınden aşağı olmamak üzere davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı üzerine tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
3-Davanın Aşamaları: —- sayılı dava dosyası üzerinden birleşen dava dosyalarıyla birlikte yapılan — duruşmasının —- uyarınca dava takip yetkisinin sadece —bu davayı açma hakkını açıkça — vermesi, dava açma hakkını —— bırakmadığı anlaşıldığından tüm birleşen davalar açısından davacı Müflis — dava takip yetkisi bulunmaması nedeniyle tüm birleşen “Birleşen——— esas sayılı dosyalarının “Davacının, dava takip yetkileri olmadığından, HMK’nin 53, 114/1-e ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın “dava takip yetkisine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle” USULDEN REDDİNE” karar vermek üzere HMK’nin 167. Maddesi uyarınca asıl davadaki eksikliklerin tamamlanmasının beklenmesi halinde sonradan birleştirilmiş davalar davacısının davalarının sürüncemede kalmaması için AYRILMASINA, davacı ——vekilinin birleşen dosyalarda itirazın iptali davalarını ihtiyari dava arkadaşlığı kapsamında tek bir davada açabileceği halde, her davayı kolay takip etmek açısından ayrı ayrı açtığı, bu durumda birleşen davaların tek bir esasa kaydedilerek karar verilmesi durumunda, davaları istinaf etmek isteyen davacı —– vekilinin tüm davalardaki davalılara tebligat yapılmasını beklemesi gerekeceği ve bu durumda davaların ayrı ayrı açılmasının davacıya sağlayacağı kolaylığın önemi kalmayacağı anlaşılmakla birleşen davaların ayrı ayrı açılması göz önüne alınarak her birinin Mahkememizin ayrı esas numarasına kaydına ve kaydedilen dosya üzerinden davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilmesi nedeniyle HMK’nin 138. Maddesi uyarınca duruşma açılmaksızın dosya üzerinden karara bağlanmasına, gerekçeli kararın her dosyanın davacı vekili ve davalı vekiline ayrı ayrı tebliğine,” şeklindeki ara kararına istinaden birleşen işbu dava dosyası tefrik olunarak Mahkememizin yukarıdaki esas sayısına kaydedilmiştir.
4-İcra dosyası: Davaya konu—–dosyasının incelenmesinde; —– takip öncesi yasal faiz olmak üzere — tahsili için ilâmsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin borçluya — tarihinde tebliğ olunduğu, borçlu vekilinin —–tarihli itiraz dilekçesi ile borca, faize ve ferilerine itiraz etmesi üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.
5-Davanın ve istemin tespiti ile istemle ilgili hukuki açıklama: Müsnet davada, davacı müflis banka vekili, müvekkili hakkında —- döneminde gerçekleştirilen ——piyasası aracı ihraçları ve yatırım hizmetleri hakkında —- denetleme raporunda borçlunun — tarihinde —- bedel üzerinden müvekkiline sattığını, bu satıştan — zarara uğradıkları yönündeki rapor üzerinde icra takibi başlatıldığını, bu takibe itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, — müvekkilinin —oranında payı bulunduğunu, —-oranında payı bulunduğunu, müvekkilinin bu şekilde —doğrudan ve dolaylı olarak —- sahip olduğunu, müvekkili tarafından geri kalan payların —- bedel üzerinden —-adet hissenin satın alınmasına karar verildiğini, daha sonra bir hisse bedeli en fazla —- üzere payların alınması yönünde ikinci bir karar alındığını, davalının —- birim bedel karşılığında toplam — bedelle satın alındığını, —- tabi olmasına rağmen devirden çok sonra başvuru yapıldığını,— tarafından devre onay verilmediğini, müvekkilini zarara uğratarak yapılan bu pay devrinin —–uyarınca örtülü kazanç aktarımı yasağına aykırı olduğunu iddia etmek suretiyle bu nedenle aktarılan tutarın davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine davalının yaptığı haksız itirazın iptalini talep etmektedir.
Davacı —- dava takip yetkisinin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi için —- çerçevesinde “örtülü kazanç/mal varlığı aktarımı”nın varlığı için aranan şartların ve unsurların incelenmesi gerekmektedir. Buna göre örtülü kazanç/mal varlığı aktarımının varlığı için aranan şartlar şöyledir:
1-Kazanç/mal varlığı aktaranın —– ortaklığı olması lazımdır. Yapılan örtülü işlem sonucunda kârı ve/veya mal varlığı azalanın, öncelikle —–olması gerekmektedir. —— şeklinde tanımlanmaktadır. —- —- arz olunmuş sayılma, ” payları borsada işlem gören ortaklıklar ile pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim ortaklıklar..” için söz konusu olan bir statüdür. Kaynak aktarımının halka açık anonim ortaklık tarafından bizzat ve/veya doğrudan yapılması şart değildir. —- uyarınca, örtülü kazanç aktarımı halka açık şirketlerin bağlı ortaklığı ve/veya iştiraki tarafından bizzat ya da iştirak ve/veya bağlı ortaklıklar üzerinden de olabilir — göre doğrudan bir kazanç aktarımı yanında, grup ilişkisi —- çerçevesinde yapılan dolaylı işlemler sonucunda halka açık bir şirketten kaynak aktarımının gerçekleşmiş olması halinde de, — yer alan yasak ihlal edilmiş olmaktadır. Böylece yeni —- aksine kazanç ve mal varlığı aktaran süjenin kapsamı yatay ve dikey olarak genişletilmiştir. Buna göre, dağıtan halka açık anonim ortaklık, kolektif yatırım kuruluşları ya da bunların iştirak ve bağlı ortaklıkları olabilir. Kazanç/malvarlığı aktarımı bakımından iştirak veya bağlı ortaklık için ayrıca halka açık olma şartına ise yer verilmemiştir. Yeni sistemde esasen iştirak ve bağlı ortaklıklar üzerinden kazanç aktarımı da yasak kapsamında değerlendirilmiş, konsolide yapıda yatırımcılar korunmak istenmiştir. Esasen bu madde, tüzel kişilik perdesinin arkasında kalarak yapılan haksız edinimlere engel olmayı da amaçlamaktadır. Dolayısıyla —— kendisinin yapmamış olması, söz konusu madde hükmünde yer alan yasak ihlalini ortadan kaldırmamaktadır. Önemli olan, yapılan dolanlı veya seri dolanlı işlemler sonucunda, halka açık şirketin –nihai olarak– maddi zarara uğratılmasıdır.
2-Kazanç aktarımı yapılan kişinin halka açık anonim ortaklık ya da onun iştirak veya bağlı ortaklığı ile ilişkili olması lazımdır. —–herhangi bir işlemin örtülü kazanç aktarımı sayılabilmesi için, örtülü kazanç aktarımı yapılan kişinin, halka açık anonim ortaklıkla ya da onun bağlı ortaklığı veya iştiraki ile yönetim, denetim veya ——-bakımından dolaylı — veya dolaysız—– olarak ilişkili bulunması gerekmektedir. Buna göre şirket ile örtülü kazancın dağıtılacağı kişiler arasında; (i) yönetim, denetim, ——ilişkisi olacak, (ii) dolaylı veya dolaysız bir ilişki bulunacak, (iii) örtülü kazancın dağıtılacağı kişi bir gerçek ya da bir gerçek kişi olacaktır. Kanun hükmünde, kazanç aktarımında bulunulan, örtülü işlemin diğer tarafı olan bir gerçek veya tüzel kişiden bahsedilmektedir. Kullanılan bu ifade göstermektedir ki, kazanç aktarılan yani örtülü işlemden faydalanarak mal varlığı artanın, bir gerçek kişi ya da tüzel kişi olması gerekir. —– fıkrasında ilişkili olan kişi bakımından “… ilişkili bulunduğu diğer bir teşebbüs veya şahıs”tan söz edilmekte, buradan hareketle de öğretide gerçek veya tüzel kişi yanında ilişkili olanların kapsamına tüzel kişiliği bulunmayan bir topluluğun da girebileceği, bu anlamda Kanun’da bir sınırlama bulunmadığı ifade edilmekteydi. —— bağlamda teşebbüs kavramını terk etmiş, ilişkili olunanlar bağlamında gerçek veya tüzel kişi olma esasını getirmiş gözükmektedir.
Bu noktada ayırt edici unsur, kazanç aktarılan bu kişinin, halka açık şirket veya halka açık şirketin iştirak veya bağlı ortaklığı ile yönetim, denetim veya ——-bakımından dolaylı veya dolaysız olarak ilişkili olması gerektiğidir. Yönetim denetim ve —–ile kast edilen teknik anlamda belirleyici yönetim, denetim veya —–ilişkisidir. Kazanç aktarılan şirketin yönetim kurulunda olunması, ——iştiraki bu anlamda ilişkinin maddi varlığını tesis eder.
Ancak esasen bu noktada önemli olan, halka açık şirketlerde gücü elinde bulunduranların doğrudan veya dolaylı, aracılı işlemlerle kazanç aktarmasıdır. Örneğin,——- elinde bulunduranların, grup dışında bir şirket kurarak kazanç aktarımı da buna örnektir. Kazancı aktarılan —– bulunduranların doğrudan veya dolaylı hakim oldukları veya menfaat temin ettikleri bir şirket ise, burada örtülü kazanç aktarımının varlığı kabul edilmelidir.
Doğrudan veya dolaylı olarak aynı kişinin/grubun kontrolüne tabi olmak iki şirketi aynı grup içindeki bağlantılı şirketler hâline getirmektedir —– Dolaylı ilişkiyi sağlayan kaç tane aracı şirket veya kişinin kullanılmış olması önemli olmayıp, önemli olan husus, nihai anlamda şirket yönetimlerinin aynı kontrol gücüne bir şekilde bağlanıyor olmasıdır. Kontrolün varlığı için, yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğunun belirlenmesi gücüne sahip olunması yeterlidir. Bu halde, —- hükmünün aradığı anlamda bir “ilişki”nin bulunduğu kabul edilir.
Örtülü kazanç aktarımı—— uyarınca, pasif davranış, yani halka açık şirketin veya onun iştirak veya bağlı ortaklığının karlarını ya da malvarlıklarını korumak ve artırmak için yapmaları beklenen faaliyeti yapmamaları ve bu suretle ilişkili oldukları kişilerin karlarının ya da malvarlıklarının artmasını sağlama yoluyla da olabilecektir. Örneğin, —- ihaleye girmemesi ya da ihaleye iştirak edip eksik belge vermesi yahut açılan bir davayı takip etmemek, geçerli bir sebep olmadan davayı kabul etmek veya gerektiği şekilde takip etmemek suretiyle, ilişkili şirketin karlarının ya da malvarlığının artırılması halinde durum böyledir.
Ancak, bu fıkrada ” ilişkili” olunan kişinin karlarını ya da malvarlığını artırmak bir şart olmakla birlikte ilişkinin aktif örtülü kazanç aktarımında olduğu gibi, yönetim, denetim veya —–bakımından doğrudan veya dolaylı bir ilişki olması şeklinde ifade edilmemiştir. Şüphesiz, bu ifadenin olmaması ilişkinin doğrudan veya dolaylı, yönetim, denetim veya —–bakımından olmasına mani değildir; özellikle bu noktadan bir ilişki aranacaktır, hatta bu ifade eksikliği ilişkinin şeklinin daha geniş yorumlanmasına da müsaittir.
3-İlişkili şirketler arasındaki kazanç aktarımının örtülü işlem(ler) aracılığıyla gerçekleştirilmiş olması lazımdır.—- matlabı ve örnek verdiği işlemler dikkate alındığında aktif örtülü kazanç aktarımının, halka açık anonim şirketlerin ya da iştirak veya bağlı ortaklıkların ilişkide bulundukları gerçek veya tüzel kişiler ile (i) emsallerine uygunluk, (ii) piyasa teamülleri, (iii) ticari hayatın basiret ve dürüstlük ilkelerine aykırı olarak farklı fiyat, ücret, bedel veya şartlar içeren anlaşmalar veya ticari uygulamalar yapmak veya işlem hacmi üretmek gibi (örtülü) işlemlerde bulunmak suretiyle kârlarını veya malvarlıklarını azaltarak veya kârlarının veya malvarlıklarının artmasını engelleyerek gerçekleştirilmesi gerekir. —–uyarınca pasif davranış ile aktarımın ise, halka açık ortaklıklar ile bunların iştirak ve bağlı ortaklıklarının, basiretli ve dürüst bir tacir olarak veya piyasa teamülleri uyarınca kârlarını ya da malvarlıklarını korumak veya artırmak için yapmaları beklenen faaliyetleri yapmamaları yoluyla ilişkili oldukları gerçek veya tüzel kişilerin kârlarının ya da malvarlıklarının artmasını sağlamak şeklinde gerçekleşir.
Görüldüğü üzere, ——- ya da iştirak veya bağlı ortaklığın kârını veya mal varlığını azaltan işlemin ilişkili şirketle/kişiyle yapılan “örtülü bir işlem” olması gerekir. Kanun hükmünde örtülü işlemin ne anlama geldiğine, unsurlarına/içeriğine ilişkin tanımlama, aktif surette kazanç aktarımı için; (i) emsallerine uygunluk, (ii) piyasa teamülleri, (iii) ticari hayatın basiret ve dürüstlük ilkelerine aykırı olarak farklı fiyat, ücret, bedel veya şartlar içeren anlaşmalar veya ticari uygulamalar yapmak veya işlem hacmi üretmek gibi (örtülü) işlemler olarak yapılırken, pasif davranışla kazanç aktarımı içinse; basiretli ve dürüst bir tacir olarak veya piyasa teamülleri uyarınca kârlarını ya da malvarlıklarını korumak veya artırmak için yapmaları beklenen faaliyetleri yapmamaları yoluyla ilişkili oldukları gerçek veya tüzel kişilerin kârlarının ya da malvarlıklarının artmasını sağlamak şeklinde yapılmış, örtülü işlemlere sınırlı sayı prensibine uyulmaksızın (gibi…) örnekler verilmiştir. Esasen, bu niteleme öğretideki değerlendirmelerle de paralellik arz etmektedir.
Burada öncelikle ve tekraren belirtelim ki, ilişkili/bağlantılı kişi ile halka açık şirket ya da onun iştirak veya bağlı ortaklığı arasındaki işlemde (i) emsallerine uygunluk, (ii) piyasa teamülleri, (iii) ticari hayatın basiret ve dürüstlük ilkelerine aykırı olarak farklı fiyat, ücret, bedel veya şartlar içeren anlaşmalar veya ticari uygulamalar yapmak veya işlem hacmi üretmek suretiyle halka açık şirkete zarar verilmesi, örtülü işlem örnekleridir. Kanunun lafzındaki “gibi” ibaresi bu durumu ortaya koymaktadır. Fiyat farkına ilişkin bir zarar verici örtülü işlemde “farkın bariz olması gereği—– hükmünde ayrıca ifade bulmamıştır, zaten böyle bir kıstası her türlü duruma teşmil etmek doğru değildir.—– (i) emsallerine uygunluk, (ii) piyasa teamülleri, (iii) ticari hayatın basiret ve dürüstlük ilkelerine aykırı olarak farklı fiyat, ücret, bedel veya şartlar içeren anlaşmalar veya ticari uygulamalar yapmak veya işlem hacmi üretmek esastır. Ancak emsallerine göre bariz fark, aktarımın tespitinde yine de önemli rol oynamaya devam edecektir. Örtülü işlem, olması gerekenden düşük veya yüksek bir bedel ödenmesi şeklinde gerçekleşiyorsa, farkın bariz olması, örtülü işlemin varlığının belirlenebilmesi açısından olağandır. Zira bizimki gibi—— fiyat belirleme serbestisi karşısında, her teşebbüsün —— politikası izleyeceği şüphesizdir. —- farklı fiyat uygulamaları olağandır. Dolayısıyla, emsallerine göre bariz şekilde farklı olan bir işlem,—- uygulanmasına öncelikle yol açabilmelidir.—– farkın bariz olması konusundaki açıklamaları şöyledir:
“Şirketin —— tâbi olması halinde işe yalnız bilançoda sahtekârlık yaparak kârın olduğundan az gösterilmesi değil, ortada gerçeğe aykırı bir bilanço bulunmasa dahi, kârın azalmasına yol açan fazla harcamaların yapılması dahi suç sayılmıştır. Ancak bu harcamaların ‘fazla’ sayılabilmesi için şirketin ilişkide bulunduğu diğer teşebbüs veya şahıslara ödediği ‘fiyat’, ‘ücret’ ve ‘bedel’in emsaline nisbetle ‘bariz şekilde farklı’ olması gerekir. Mesela işçiye ödenen ücret, satın alınan herhangi bir mal karşılığında ödenen fiyat, kiralanan bina için verilen bedel emsaline nisbetle bariz şekilde yüksek olduğu takdirde, bu suçun maddî unsuru gerçekleşmiş olur. Bir ücret, fiyat veya bedelin emsaline göre bariz şekilde farklı sayılabilmesi için, ele alınan anonim şirketin gerek ticari veya sınaî faaliyeti açısından ve gerek kapasite ve fizibilitesi açısından, nihayet merkez veya şubelerinin yerleşim yerleri açısından uygunluk arzeden ve yine —- tâbi olan diğer anonim şirketlerin ödedikleri ücret, fiyat veya bedelden bariz şekilde fahiş olması icap eder. Bundan başka sadece ücret, fiyat veya bedeller arasında bariz farklılığın bulunması da yeterli değildir: bu farkın iktisadî ve malî sebeplerle izah olunamaması da gereklidir. Belirli bir yerde ticarethane açan veya fabrika kuran bir anonim şirket, o şehirde elverişli başka bir bina bulamadığı için, emsaline nisbetle çok fazla bir bedel ödeyerek bir binayı satın alır veya kiralarsa; keza işinde titiz olan bir anonim şirket yönetim kurulu başka şehirde oturan güvendiği malî müşavir, avukat veya komisyoncularla çalışmayı tercih eder ve bu sebeple onlara emsalinin üzerinde bir para öderse, ihracat ve ithalat ilişkilerini geliştirmek maksadıyla dış temaslara çok değer verir ve bu yüzden fazla masraf yaparsa, bu harcamaların ‘bariz şekilde fazla’ sayılmasına imkân yoktur. Şu halde bir ödemenin ‘bariz şekilde’ fazla sayılabilmesi için, herhangi bir ticarî, iktisadî veya malî sebeple izah edilememesi ve yukarıda açıklanan emsaline nisbetle de çok yüksek telakki edilebilmesi gerekir”
Bununla birlikte örtülü işlemin fiyat farklılığından başka bir şekilde gerçekleştirilmesi durumunda, artık ——- karşısında işlem tarafları arasında uygulanan fiyata/bedele/ücrete itibar edilerek yasak kapsamına girilmediğinden söz edilemez; bariz şekilde farklılık bir şart olarak ileri sürülemez. Açıktır ki, —-hükmünün açık lafzı gereği kullanılan “işlem” kavramı, sadece fiyat farkı bulunan işlemleri kapsar şekilde dar yorumlanamaz ve zaten—– kısıtlayıcı ifadeye itibar edilmemekte, geniş yorum yapılmaktaydı. Örneğin, doktrinde——- yeni düzenlemeye de ışık tutan değerlendirmesi şöyledir:
——doğabilir. Mesela, teşebbüs veya şahsın yararına ihaleye girilmemesi, yüksek fiat verilmesi, bazı işlerin onlara nakledilmesi gibi. Hükümdeki ‘işlem’ kelimesini geniş olarak anlamak zorunluluğu vardır. Çünkü, uygulamada, kârı azaltıcı işlemlerin çoğu, iş nakli veya işin başkalarına bırakılması ile gerçekleştirilmektedir. Finans masraflarının yüklenilmesi veya yükletilmesi de ‘işlem’in kapsamı içine girer.”
Nitekim, “transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı” kenar başlığını taşıyan——- fıkranın ikinci cümlesi ile örtülü kazanç dağıtımına yol açabilecek işlemlerin alanı oldukça geniş tutulmuş ve ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren her türlü işlem, kapsam içine alınmıştır. Buna göre, ” Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılır. Alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir.”
Son olarak belirtelim ki, şirket kârının veya malvarlığının azalmasını yani zararını sonuçlayan “örtülü işlemler” çoğu halde gerçeği örten yani muvazaalı işlemler olarak gerçekleşir. Örneğin, —- ihtiyacı olan alımlarda ithalat sürecinde hiçbir fiili katkısı bulunmayan şirketlerin hiçbir ekonomik rasyonel sebebi olmaksızın gereksiz yere bu ticari ilişki zincirine dahil edilmesi, bu şirketlere gereksiz yere ödemede bulunulması örtülü kazanç aktarımıdır. Zira —- hükmünün konuluş amacı, örtülü/muvazaalı işlem ile belli kişiler lehine ve bazılarının zararına olarak haksız menfaat sağlanmasının önlenmesidir. Bu menfaat sağlanırken izlenen yol/yöntem konusunda, dar yorum yapılmamalı, söz konusu hükmün konuluş amacı göz önüne alınmalıdır.
İşlemin her iki tarafının da nihai olarak—aynı kişinin kontrolünde olması, normal piyasa koşullarında verilmeyecek olan bir kararın halka açık şirket yönetimi tarafından verilmesine ve uygulanmasına yol açmaktadır. Sadece—- işlemlerde emsalinden farklı fiyat uygulanması hâlinde değil, emsal durumlarda yani normal şartlarda yapılmayacak olan bir işlemin, sırf aradaki ilişkinin varlığından ötürü yapılması halinde dahi, -bu durumda emsale uygun fiyat belirlense de- örtülü ——bir işlem vardır. Zira arada —-anlamında bir “ilişki” olmasa, büyük ihtimalle ilgili işlem hiç yapılmayacak, dolayısıyla halka açık anonim ortaklık nakit/mal varlığı kaybına uğramayacaktır.
4-Yapılan örtülü işlem sonucunda halka açık anonim ortaklığın kârı ve/veya mal varlığının azalması ya da artmasının aktif yahut pasif tutumla engellenmesi gerekir. —- uygulama alanı bulabilmesi için ilişkili şirketle/şahısla yapılan örtülü işlem sonucunda, ——— maddi bir zarara uğramış olması ve bu kapsamda kârı ve/veya mal varlığı toplamının/unsurlarının azalması veya kârlarının veya malvarlıklarının artmasını engelleyerek kazanç aktarımında bulunulması gerekmektedir. —– uyarınca, halka açık ortaklıklar ile bunların iştirak ve bağlı ortaklıklarının, kârlarını ya da malvarlıklarını korumak veya artırmak için yapmaları beklenen faaliyetleri yapmamaları yoluyla ilişkili oldukları gerçek veya tüzel kişilerin kârlarının ya da malvarlıklarının artmasını sağlamaları da örtülü kazanç aktarımı sayılır.
Anılan bu hükme aykırılığın özel hukuk alanındaki ilk sonucu, halka açık şirket ile onun iştirak veya bağlı ortaklığının yöneticilerinin ve kaynak aktarılan kişilerin “tazminat sorumluluğu”nun gündeme gelmesidir.
Halka açık ortaklıklar, ilişkili taraf işlemlerinin emsallerine, piyasa teamüllerine, ticari hayatın basiret ve dürüstlük ilkelerine uygun şartlarda gerçekleştirilmiş olduğunu belgelemek ve bu durumu tevsik edici bilgi ve belgeleri en az sekiz yıl süre ile saklamak zorundadırlar ——
Kazanç aktarımının Kurulca tespiti hâlinde halka açık ortaklıklar ile bağlı ortaklıkları, Kurulca belirlenecek süre içinde kendilerine kazanç aktarımı yapılan taraflardan, aktarılan tutarın kanuni faizi ile birlikte mal varlığı veya kârı azaltılan ortaklığa veya kolektif yatırım kuruluşuna iadesini talep eder. Kendilerine kazanç aktarımı yapılan taraflar Kurulca belirlenecek süre içinde aktarılan tutarı kanuni faizi ile birlikte iade etmek zorundadır—–
Örtülü kazanç aktarımı yasağının ihlali halinde —— belirtilen işlemlerde bulundukları tespit edilen halka açık ortaklıklar, kolektif yatırım kuruluşları ve bunların bağlı ortaklıkları ile iştiraklerinden denetleme sonuçlarının Kurul tarafından belirlenecek usul ve esaslar dâhilinde ortaklara duyurulmasını istemeye, Kurulca belirlenen tutarın tayin edilen süre içinde iadesi için dava açmaya yetkilidir.
Ayrıca ——-ihraççıların, kanuna, —–piyasası mevzuatına, esas sözleşme ve fon iç tüzüğü hükümlerine veya işletme maksat ve mevzuuna aykırı görülen durum ve işlemleri sebebiyle sermayenin veya mal varlığının azalmasına veya kaybına yol açtığının Kurulca tespit edilmesi hâlinde, Kurul;
a) TTK hükümleri saklı kalmak kaydıyla ilgililerden aykırılıkların giderilmesi için tedbir almasını ve öngörülen işlemleri yapmasını istemeye ve gerektiğinde durumu ilgili mercilere intikal ettirmeye,
b) Bu durum ve işlemlerin hukuka aykırılığının Kurulca tespiti tarihinden itibaren üç ay ve her hâlde durum ve işlemin vukuu tarihinden itibaren üç yıl içinde iptal davası ve beş yıl içinde butlan veya yokluğun tespiti davası açmaya,
c) Bu durum ve işlemlerin mevcudiyetinin ilk derece mahkeme kararı ile tespit edilmesi veya bu karar beklenmeksizin Kurulun talebi üzerine mahkeme tarafından karar verilmesi hâlinde bu işlemlerde sorumluluğu bulunanların imza yetkilerini kaldırmaya, ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya kadar ilgilileri görevden almaya ve yapılacak ilk genel kurul toplantısına kadar görevden alınan yönetim kurulu üyelerinin yerine yenilerini atamaya yetkilidir.
Somut olayda, Kanunda öngörüldüğü şekilde halka açık anonim ortaklık bakımından kazanç aktarımı iddiası ileri sürülmektedir. Kazanç aktarımı yapıldığı iddia edilen kişi de halka açık anonim ortaklık ile ilişkili, söz konusu anonim ortaklığın ortağı pozisyonundadır. .
SIRASIYLA DAVA ŞARTLARININ İNCELENMESİ
6-Davacının dava takip yetkisinin olup olmadığına ilişkin inceleme, değerlendirme, hukuki nedenler ve sonuç: Müsnet davada, — dava açma yetkisinin —- verilmiş olması nedeniyle, birleşen davada davacı Bankanın dava takip yetkisinin bulunup bulunmadığının tespiti gereklidir.
—- “Örtülü kazanç aktarımında uygulanacak tedbirler” başlıklı 94. Maddesi;
“MADDE 94 – (1) Kurul, 21 inci maddede belirtilen işlemlerde bulundukları tespit edilen halka açık ortaklıklar, kolektif yatırım kuruluşları ve bunların bağlı ortaklıkları ile iştiraklerinden denetleme sonuçlarının Kurul tarafından belirlenecek usul ve esaslar dâhilinde ortaklara duyurulmasını istemeye, Kurulca belirlenen tutarın tayin edilen süre içinde iadesi için dava açmaya yetkilidir.
(2) ——- 92 nci maddenin birinci ve üçüncü fıkraları bu madde bakımından da uygulanır.” hükmünü haizdir.
Maddenin 2. Fıkrasında bahsi geçen “İhraççıların hukuka aykırı işlemleri ile sermayeyi veya mal varlığını azaltıcı işlemlerinde uygulanacak tedbirler” başlıklı 92. Maddesi ise;
“MADDE 92 – (1) Bu Kanuna tabi ihraççıların, kanuna, —————piyasası mevzuatına, esas sözleşme ve fon iç tüzüğü hükümlerine veya işletme maksat ve mevzuuna aykırı görülen durum ve işlemleri sebebiyle sermayenin veya mal varlığının azalmasına veya kaybına yol açtığının Kurulca tespit edilmesi hâlinde, Kurul;
a) 6102 sayılı Kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla ilgililerden aykırılıkların giderilmesi için tedbir almasını ve öngörülen işlemleri yapmasını istemeye ve gerektiğinde durumu ilgili mercilere intikal ettirmeye,
b) Bu durum ve işlemlerin hukuka aykırılığının Kurulca tespiti tarihinden itibaren üç ay ve her hâlde durum ve işlemin vukuu tarihinden itibaren üç yıl içinde iptal davası ve beş yıl içinde butlan veya yokluğun tespiti davası açmaya,
c) Bu durum ve işlemlerin mevcudiyetinin ilk derece mahkeme kararı ile tespit edilmesi veya bu karar beklenmeksizin Kurulun talebi üzerine mahkeme tarafından karar verilmesi hâlinde bu işlemlerde sorumluluğu bulunanların imza yetkilerini kaldırmaya, ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulması hâlinde, yargılama sonuçlanıncaya kadar ilgilileri görevden almaya ve yapılacak ilk genel kurul toplantısına kadar görevden alınan yönetim kurulu üyelerinin yerine yenilerini atamaya,
yetkilidir.
(2) — göre işlem tesis edilmeden önce —görüşü alınır.
(3) ——- Bu madde kapsamında Kurul tarafından açılan dava ve takipler ile ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinde Kurul her türlü harç ve teminattan muaftır.” hükmünü haizdir.
Kanunda öngörüldüğü şekilde ——bakımından kazanç aktarımı iddiası ileri sürülmektedir. Kazanç aktarımı yapıldığı iddia edilen kişi de halka açık anonim ortaklık ile ilişkili söz konusu anonim ortaklığın ortağı pozisyonundadır.
—hükmünde açıkça ifade edildiği üzere,—- tespit edilen hukuka aykırılıklar ile ilgili dava açma yetkisi —- aittir.
Kanun koyucu, —-bırakmak istememiştir. Bu nedenle; müsnet davada, — uyarınca davacı Müflis— davalılardan dava konusu bedeli isteme ve hüküm alma yetkisi yoktur. Bu hak —–aittir.
HMK’nin 53.maddesinde dava takip yetkisi düzenlenmiştir. Buna göre, dava takip yetkisi; talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisidir. Bu yetki, kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre tayin edilir. Dava takip yetkisinin bulunması HMK’nin 114/1-e maddesi uyarınca dava şartlarından olup HMK. m. 115/1 uyarınca mahkeme tarafından re’sen dikkate alınır.
Bu nedenle işbu istemle ilgili dava takip yetkisi münhasıran —- ait olduğundan müsnet davanın, davacı —- dava takip yetkisine sahip olmaması nedeniyle usulden reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır.
Yine de belirtmek gerekir ki, davacı —-birlikte dava takip yetkisinin bulunduğu kabul edilse dahi, Mahkememizin—- maddesi uyarınca müsnet davanın davalısı ile birlikte diğer davalılara aktarılan paranın —iadesini talep etmiş olup, bu durumda da aynı nedenle farklı davacılar tarafından önce — sayılı dosyadaki dava açılmış olduğundan ve —–dosyada alabilecek durumdayken aynı istemle ilgili ikinci kez dava açılmış olacağından, bu durumda da davacılar farklı olduğundan derdest dava olmayacağından işbu davanın bu kez davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmaması nedeniyle yine dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerekecektir.
Tüm bu nedenlerle, müsnet davanın, HMK’nin 53, 114/1-e ve 115/2. maddeleri uyarınca davacının dava takip yetkisine sahip olmaması nedeniyle “dava takip yetkisine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle” usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı —— tarafından açılan işbu davanın, HMK’nin 114/1-e ve 115/2. maddeleri uyarınca “dava takip yetkisi”ne ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle” USULDEN REDDİNE”,
2-Davacı yargı harçlarından muaf olduğundan davacıdan harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
4- Reddolunan dava yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı lehine takdir olunan 5.100 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5- Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde —- Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 09.03.2022