Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/181 E. 2022/203 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/181
KARAR NO : 2022/203

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 16.04.2018
KARAR TARİHİ : 09.03.2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
1-İddia: Davacı vekili —- sayılı dosyasına tevzi edilen dava dilekçesinde özetle;—– adet payın —–bedel üzerinden davacıya satıldığının belirlendiğini, buna —– zararının ortaya çıktığın, bu zararın tahsili için davalı hakkında takip yapmalarına rağmen itiraz nedeniyle takibin durduğunu, — — belirlenmişken —- tarihli ——- olduğunu, —- izni alınması gerekirken izin alınmadan devir işlemi yapıldıktan — —- tarihli —devire izin vermediğini, bu durumun — aktarımı niteliğinde bulunduğunu, — Kanunu 21.maddesi uyarınca bu nitelikte kazanç aktarımının yasak olup, aynı Kanunun—- dava açtıklarını bildirmiş, davalının itirazının iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
2-Savunma: Dava dilekçesinin davalıya —— tarihinde tebliğ olunduğu, davalının davaya cevap vermediği anlaşılmıştır.
3-Davanın——sayılı birleştirme kararı uyarınca —— Mahkememizin —- sayılı dava dosyası ile birleştirilmiş, Mahkememizin —– sayılı dava dosyası üzerinden birleşen dava dosyalarıyla ————- davaların —— Kanununun 94. Maddesi uyarınca dava takip yetkisinin sadece —- ait olması, ——- vermesi, dava açma hakkını ———-bırakmadığı anlaşıldığından tüm birleşen davalar açısından davacı —– dava takip yetkisi bulunmaması nedeniyle———- esas sayılı, —-esas sayılı dosyalarının “Davacının, dava takip yetkileri olmadığından, HMK’nin 53, 114/1-e ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın “dava takip yetkisine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle” USULDEN REDDİNE” karar vermek üzere HMK’nin 167. Maddesi uyarınca asıl davadaki eksikliklerin tamamlanmasının beklenmesi halinde sonradan birleştirilmiş davalar davacısının davalarının sürüncemede kalmaması için AYRILMASINA, davacı—- —- dosyalarda itirazın iptali davalarını ihtiyari dava arkadaşlığı kapsamında tek bir davada açabileceği halde, her davayı kolay takip etmek açısından ayrı ayrı açtığı, bu durumda birleşen davaların tek bir esasa kaydedilerek karar verilmesi durumunda, davaları istinaf etmek isteyen davacı ————-tüm davalardaki davalılara tebligat yapılmasını beklemesi gerekeceği ve bu durumda davaların ayrı ayrı açılmasının davacıya sağlayacağı kolaylığın önemi kalmayacağı anlaşılmakla birleşen davaların ayrı ayrı açılması göz önüne alınarak her birinin Mahkememizin —- kaydedilen dosya üzerinden davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilmesi nedeniyle HMK’nin 138. Maddesi uyarınca duruşma açılmaksızın dosya üzerinden karara bağlanmasına, gerekçeli kararın her dosyanın davacı vekili ve davalı vekiline ayrı ayrı tebliğine,—– istinaden birleşen işbu dava dosyası tefrik olunarak —esas sayısına kaydedilmiştir.
——- esas sayılı dosyasının incelenmesinde;——— Alacağı” —-.—- tahsili için ilâmsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin borçluya — olunduğu, borçlu vekilinin — tarihli itiraz dilekçesi ile yetkiye, borca, faize ve ferilerine itiraz etmesi üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.
5-Davanın ve istemin tespiti ile istemle ilgili hukuki açıklama: Müsnet davada, davacı ———- vekili,—- döneminde gerçekleştirilen—— yatırım hizmetleri hakkında—- tarafından yapılan inceleme ile 15.12.2017 tarihli denetleme raporunda borçlunun —- üzerinden müvekkiline sattığını, bu satıştan — uğradıkları yönündeki rapor üzerinde icra takibi başlatıldığını, bu takibe itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, —- müvekkilinin %22,9 oranında payı bulunduğunu,— %44,4 oranında — müvekkilinin %99 oranında payı bulunduğunu, müvekkilinin —doğrudan ve dolaylı olarak %70’ine sahip olduğunu, müvekkili tarafından geri kalan payların —- adet hissenin satın alınmasına karar verildiğini, daha sonra bir hisse bedeli en fazla 1,69TL olmak üzere payların alınması yönünde ikinci bir karar alındığını, davalının ———- bedelle satın ——– rağmen devirden çok ——– verilmediğini, müvekkilini zarara uğratarak yapılan bu pay devrinin —- maddeleri uyarınca — aktarımı yasağına aykırı olduğunu iddia etmek suretiyle bu nedenle aktarılan tutarın davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine davalının yaptığı haksız itirazın iptalini talep etmektedir.
Davacı —- dava takip yetkisinin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi için — Kanununun 21. maddesi çerçevesinde —– kazanç/mal varlığı — unsurların incelenmesi gerekmektedir. Buna göre ——– varlığı aktarımının varlığı için aranan şartlar şöyledir:
1-Kazanç/mal varlığı aktaranın ——–iştirak veya—- olması lazımdır. ——-, öncelikle —-olması gerekmektedir. — —. m. 3/e’de, “payları—- olan veya — arz edilmiş sayılan — tanımlanmaktadır. ——- 16/1 uyarınca —– olunmuş—-..” için söz konusu olan bir statüdür. — — bizzat ve/veya doğrudan yapılması şart değildir.—— 21 uyarınca, — ortaklığı ve/veya iştiraki tarafından bizzat ya da iştirak ve/veya bağlı ortaklıklar üzerinden de olabilir 5. Buna göre doğrudan — 105/1) çerçevesinde yapılan dolaylı işlemler — gerçekleşmiş olması halinde de, —— —. 21 hükmünde yer alan yasak ihlal edilmiş olmaktadır. Böylece — kazanç ve mal —– olarak genişletilmiştir. Buna —- —ortaklıkları olabilir. —- bakımından iştirak veya bağlı ortaklık için ayrıca——— olma şartına ise yer verilmemiştir. —–üzerinden —- yasak kapsamında değerlendirilmiş,—- istenmiştir. Esasen bu madde, — kalarak yapılan haksız edinimlere engel olmayı da amaçlamaktadır. Dolayısıyla — işlemi doğrudan kendisinin yapmamış olması, söz konusu madde hükmünde yer alan yasak ihlalini ortadan kaldırmamaktadır. Önemli olan, yapılan —- sonucunda,—- — –nihai olarak– maddi zarara uğratılmasıdır.
2-Kazanç ——— iştirak veya bağlı ortaklığı ile ilişkili olması lazımdır.— m. 21 hükmü uyarınca herhangi——— —yapılan kişinin, — bağlı ortaklığı veya iştiraki ile yönetim, ——– dolaylı (..—- ilişkili bulunması gerekmektedir. Buna göre —- ile örtülü kazancın dağıtılacağı kişiler arasında; (i)— dolaysız bir ilişki bulunacak, (iii)—— kazancın dağıtılacağı kişi bir gerçek ya da bir gerçek kişi olacaktır. Kanun hükmünde, kazanç aktarımında—- bir gerçek veya—— Kullanılan bu ifade göstermektedir ki, kazanç aktarılan —– mal varlığı artanın, bir gerçek kişi ya da tüzel kişi olması gerekir. Eski —-. 15/son fıkrasında ilişkili olan kişi bakımından “———— buradan hareketle de —– gerçek veya tüzel kişi yanında ilişkili olanların kapsamına—— kişiliği bulunmayan bir topluluğun da girebileceği, bu anlamda ——-ifade edilmekteydi. Ancak, ——- ———- kavramını terk etmiş, ilişkili olunanlar bağlamında gerçek veya tüzel kişi olma esasını getirmiş gözükmektedir.
Bu noktada ——— kazanç aktarılan bu ————– ——– bakımından —– dolaysız olarak ilişkili olması gerektiğidir. —- edilen—- belirleyici——- Kazanç ——– olunması, —— bu anlamda ilişkinin maddi varlığını tesis eder.
Ancak esasen bu noktada önemli olan,—— bulunduranların doğrudan veya dolaylı, aracılı işlemlerle kazanç aktarmasıdır.—- bulunduranların,—– kazanç aktarımı da buna örnektir. Kazancı ———- bulunduranların doğrudan veya dolaylı hakim oldukları veya menfaat temin ettikleri bir şirket ise, burada — aktarımının varlığı kabul edilmelidir.
Doğrudan veya dolaylı olarak aynı kişinin— tabi olmak iki şirketi —— hâline getirmektedir (— TTK m. 195 vd.). Dolaylı ilişkiyi sağlayan kaç tane — şirket veya kişinin kullanılmış olması önemli olmayıp, önemli olan husus, nihai anlamda şirket yönetimlerinin aynı kontrol gücüne bir şekilde bağlanıyor olmasıdır. Kontrolün— belirlenmesi gücüne sahip olunması yeterlidir. Bu halde, —m. 21 hükmünün aradığı anlamda bir “—- bulunduğu kabul edilir.
—- kazanç ———-. 21/2 uyarınca, ————- artırmak için yapmaları beklenen —– yapmamaları ve bu suretle ilişkili oldukları —- malvarlıklarının artmasını sağlama yoluyla da olabilecektir. Örneğin, —- girmemesi ya da — edip — yahut açılan bir davayı takip etmemek, geçerli bir sebep olmadan davayı kabul etmek veya gerektiği şekilde takip etmemek suretiyle, ilişkili şirketin karlarının ya da malvarlığının artırılması halinde durum böyledir.
Ancak, —- malvarlığını artırmak bir şart olmakla birlikte ilişkinin —- ——— olduğu gibi—— olması —- edilmemiştir. Şüphesiz,— yönetim, —– veya sermaye bakımından olmasına mani değildir; özellikle bu noktadan bir ilişki aranacaktır, hatta bu ifade eksikliği ilişkinin şeklinin daha geniş yorumlanmasına da müsaittir.
3—- kazanç — — aracılığıyla gerçekleştirilmiş olması lazımdır. —— — kazanç aktarımının, — bağlı ortaklıkların —– gerçek veya tüzel kişiler— (iii) — basiret ve dürüstlük ilkelerine aykırı olarak farklı fiyat, ücret, bedel veya şartlar içeren anlaşmalar veya ticari uygulamalar yapmak veya işlem——-kârlarını veya malvarlıklarını azaltarak veya kârlarının veya malvarlıklarının artmasını engelleyerek gerçekleştirilmesi —- davranış ile aktarımın ise,—- bağlı ortaklıklarının, basiretli ve dürüst bir tacir olarak veya piyasa teamülleri uyarınca kârlarını ya da malvarlıklarını korumak veya artırmak için yapmaları beklenen faaliyetleri yapmamaları yoluyla ilişkili oldukları gerçek veya tüzel kişilerin kârlarının ya da malvarlıklarının artmasını sağlamak şeklinde gerçekleşir.
Görüldüğü üzere,—- ortaklığın ya da iştirak veya bağlı ortaklığın kârını veya mal varlığını azaltan işlemin ilişkili şirketle/kişiyle yapılan “—- olması gerekir. Kanun hükmünde—– anlama geldiğine, —tanımlama, aktif surette kazanç aktarımı —, bedel veya şartlar içeren anlaşmalar veya ticari uygulamalar yapmak— işlemler olarak yapılırken, — davranışla kazanç aktarımı içinse; basiretli ve dürüst bir tacir olarak veya piyasa teamülleri uyarınca kârlarını ya da malvarlıklarını korumak veya artırmak için yapmaları beklenen faaliyetleri yapmamaları yoluyla ilişkili oldukları gerçek veya tüzel kişilerin kârlarının ya da malvarlıklarının artmasını sağlamak şeklinde yapılmış, örtülü işlemlere sınırlı sayı prensibine uyulmaksızın (gibi…) örnekler verilmiştir. Esasen, bu niteleme öğretideki değerlendirmelerle de —-
Burada öncelikle ve tekraren belirtelim ki, ilişkili/bağlantılı kişi ile —- şirket ya da onun iştirak veya bağlı ortaklığı arasındaki işlemde (i) emsallerine uygunluk, (ii) —— dürüstlük ilkelerine aykırı olarak farklı fiyat, —- anlaşmalar veya ticari uygulamalar yapmak —–zarar verilmesi,———ortaya koymaktadır. Fiyat farkına ilişkin bir zarar verici ——- gereği” eski —. 15 hükmünün aksine —21 hükmünde ayrıca ifade bulmamıştır, zaten böyle bir kıstası her türlü duruma teşmil etmek doğru değildir. —— teamülleri, (iii) ticari hayatın basiret ve dürüstlük ilkelerine aykırı olarak farklı fiyat, ücret, bedel veya şartlar içeren anlaşmalar veya ticari uygulamalar yapmak — esastır. Ancak ——— tespitinde——- önemli ———devam edecektir. — gerekenden düşük veya yüksek bir bedel ödenmesi şeklinde gerçekleşiyorsa, farkın —–olması,— varlığının belirlenebilmesi açısından olağandır.— ekonomilerinde fiyat belirleme—- karşısında, her teşebbüsün ——– ile farklı bir—- şüphesizdir. — uygulamaları olağandır. Dolayısıyla, ——- bir işlem, —-. ——— hükmünün uygulanmasına öncelikle yol açabilmelidir.—– konusundaki açıklamaları şöyledir:
“——– halinde işe —– olduğundan az gösterilmesi değil, ortada gerçeğe aykırı bir bilanço bulunmasa dahi, — harcamaların yapılması dahi suç sayılmıştır. Ancak bu harcamaların ‘——– teşebbüs veya şahıslara ödediği ‘— — gerekir. — alınan herhangi bir mal karşılığında — verilen bedel emsaline nisbetle bariz şekilde yüksek olduğu takdirde, bu suçun maddî unsuru gerçekleşmiş olur. — emsaline göre —-için,—– nihayet —- açısından ——————– şekilde fahiş olması icap eder. Bundan başka sadece ücret, fiyat veya bedeller arasında —– farklılığın bulunması da yeterli değildir: bu farkın iktisadî ve malî sebeplerle izah olunamaması da gereklidir. Belirli bir yerde —– —- — elverişli başka bir bina bulamadığı için, emsaline nisbetle çok fazla bir bedel ödeyerek bir binayı satın alır veya kiralarsa; — olan bir — şehirde ——tercih eder ve bu sebeple onlara emsalinin üzerinde bir para öderse, ihracat ve —— temaslara çok değer verir ve bu yüzden fazla masraf yaparsa, bu harcamaların ‘—- imkân yoktur. Şu halde bir ödemenin ‘bariz şekilde’ fazla sayılabilmesi için, herhangi bir ticarî, iktisadî veya malî sebeple izah edilememesi ve yukarıda açıklanan emsaline nisbetle de çok yüksek telakki edilebilmesi gerekir”
Bununla birlikte —– başka bir şekilde gerçekleştirilmesi durumunda, — işlem tarafları arasında uygulanan fiyata/bedele/ücrete itibar edilerek yasak kapsamına girilmediğinden söz edilemez; bariz şekilde farklılık bir şart olarak ileri sürülemez.— lafzı gereği kullanılan “işlem” kavramı, sadece fiyat farkı bulunan işlemleri kapsar şekilde dar yorumlanamaz ve zaten eski —döneminde de öğretide kısıtlayıcı ——- yapılmaktaydı. Örneğin, —- değerlendirmesi şöyledir:
“…— veya —- sözleşmeden veya—- kaçınmadan doğabilir. Mesela,—- ihaleye girilmemesi, —akledilmesi gibi. —geniş olarak anlamak zorunluluğu vardır. Çünkü, uygulamada, —- veya işin başkalarına bırakılması ile gerçekleştirilmektedir.— yükletilmesi de ‘işlem’in kapsamı içine girer.”
Nitekim, —— Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinde de, ilk fıkranın ikinci cümlesi —- kazanç dağıtımına yol açabilecek işlemlerin alanı oldukça geniş tutulmuş ve ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren her türlü işlem, kapsam içine alınmıştır. Buna göre, ” — kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen—– olarak dağıtılmış sayılır. Alım, —- —- işlemleri, —– hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir.”
Son olarak belirtelim ki,—- —- veya malvarlığının azalmasını yani zararını sonuçlayan “— — olarak gerçekleşir. — alımlarda — hiçbir fiili katkısı bulunmayan şirketlerin hiçbir —-olmaksızın gereksiz yere bu ticari ilişki zincirine dahil edilmesi, bu şirketlere gereksiz yere ödemede bulunulması örtülü kazanç aktarımıdır. — m. 21 hükmünün konuluş amacı, örtülü/muvazaalı işlem ile belli kişiler lehine ve bazılarının zararına olarak haksız menfaat sağlanmasının önlenmesidir. Bu menfaat sağlanırken izlenen yol/yöntem konusunda, dar yorum yapılmamalı, söz konusu hükmün konuluş amacı göz önüne alınmalıdır.
İşlemin her iki tarafının da nihai olarak (doğrudan veya dolaylı olarak) aynı kişinin — olması, normal piyasa koşullarında verilmeyecek olan—- uygulanmasına yol açmaktadır. Sadece —- yapılan işlemlerde emsalinden farklı fiyat uygulanması hâlinde değil, emsal durumlarda yani normal şartlarda yapılmayacak olan bir işlemin, sırf aradaki ilişkinin varlığından ötürü yapılması halinde dahi, -bu durumda emsale uygun fiyat belirlense de- örtülü —) bir işlem vardır. Zira arada —- büyük ihtimalle ilgili işlem hiç yapılmayacak, dolayısıyla —– uğramayacaktır.
4—– sonucunda —- — ortaklığın kârı ve/veya mal varlığının azalması ya da artmasının aktif yahut pasif tutumla engellenmesi gerekir. –m. 21/1 hükmünün uygulama alanı bulabilmesi için ilişkili şirketle/şahısla yapılan— –ortaklığın ya da onun iştirak veya bağlı ortaklığının maddi bir zarara uğramış olması ve bu kapsamda kârı ve/veya mal varlığı toplamının/unsurlarının azalması veya kârlarının veya malvarlıklarının artmasını engelleyerek kazanç aktarımında bulunulması gerekmektedir. —-1/2 uyarınca, — ve —malvarlıklarını korumak veya artırmak için yapmaları beklenen faaliyetleri yapmamaları yoluyla ilişkili oldukları gerçek veya tüzel kişilerin kârlarının ya da malvarlıklarının artmasını sağlamaları da— aktarımı sayılır.
Anılan bu hükme aykırılığın özel hukuk alanındaki ilk sonucu, — ile onun iştirak veya bağlı ortaklığının yöneticilerinin ve kaynak aktarılan kişilerin — gündeme gelmesidir.
—- işlemlerinin emsallerine, piyasa teamüllerine, ticari — uygun şartlarda gerçekleştirilmiş olduğunu belgelemek ve bu durumu tevsik edici bilgi ve belgeleri en az sekiz yıl süre ile saklamak zorundadırlar (—- m. 21/3.)
Kazanç aktarımının —— bağlı ortaklıkları,— kendilerine kazanç aktarımı yapılan taraflardan, aktarılan tutarın kanuni faizi ile birlikte mal varlığı veya kârı azaltılan ortaklığa veya —- iadesini talep eder. Kendilerine kazanç aktarımı yapılan taraflar— belirlenecek süre içinde aktarılan tutarı kanuni faizi ile birlikte iade etmek zorundadır (— 21/4).
—- ihlali halinde — uyarınca, Kurul, 21 inci maddede belirtilen işlemlerde bulundukları tespit edilen ——– bunların bağlı ortaklıkları ile iştiraklerinden denetleme sonuçlarının — usul ve esaslar dâhilinde ortaklara duyurulmasını istemeye, –belirlenen tutarın tayin edilen süre içinde iadesi için dava açmaya yetkilidir.
–tabi ihraççıların, kanuna, — sözleşme ve — hükümlerine veya işletme maksat ve mevzuuna aykırı görülen durum ve işlemleri sebebiyle sermayenin veya mal varlığının azalmasına veya kaybına yol açtığının — tespit edilmesi hâlinde, —
a) TTK hükümleri saklı kalmak kaydıyla ilgililerden aykırılıkların giderilmesi için tedbir almasını ve öngörülen işlemleri yapmasını istemeye ve gerektiğinde durumu ilgili mercilere intikal ettirmeye,
b) Bu durum ve işlemlerin hukuka aykırılığının —- tespiti tarihinden itibaren üç ay ve her hâlde — itibaren üç yıl içinde iptal davası ve beş yıl içinde butlan veya yokluğun tespiti davası açmaya,
c) Bu durum ve—- — mahkeme kararı ile tespit edilmesi veya bu karar —– talebi üzerine mahkeme tarafından karar verilmesi hâlinde bu işlemlerde sorumluluğu bulunanların imza yetkilerini kaldırmaya– bulunulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya kadar ilgilileri görevden almaya ve yapılacak ilk genel kurul toplantısına kadar görevden alınan— yenilerini atamaya yetkilidir.
Somut olayda, Kanunda öngörüldüğü — kazanç aktarımı iddiası ileri sürülmektedir. Kazanç aktarımı yapıldığı iddia edilen kişi de——- ilişkili, söz konusu ——-
SIRASIYLA DAVA ŞARTLARININ İNCELENMESİ
6-İcra dairesinin yetkisine ilişkin dava şartının incelenmesi: Davalı-borçlu vekili icra ödeme emrine yaptığı itirazında icra dairesinin yetkisine itirazda bulunmuş, ancak hangi icra dairelerinin yetkili olduğuna dair herhangi bir beyanda bulunmamıştır.
Dava, örtülü kazanç aktarımı yasağının ihlali nedeniyle uğranılan zararın tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/1. maddesinde dava şartları sırasıyla sayılmıştır.
HMK’nin 114/1-ç maddesi gereğince kesin yetki kuralı dava şartıdır. HMK.’nun 115. maddesi gereğince dava şartlarının mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir. İtirazın iptali davaları, icra takibine sıkı sıkıya bağlı olup, İtirazın iptali davasında yetkili icra dairesinde yapılmış bir icra takibi, dava şartıdır. Bu nedenle icra dairesinin yetkisine yapılan itirazın incelenmesi gerekir.
Yüksek Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkeme, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyebilir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, sonuca etkili değildir. Başka bir ifadeyle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle tetkik merciinin (icra hukuk mahkemesinin) yerine geçerek, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır —- sayılı kararlarında da aynı ——- edilmiştir.
İcra Dairesinin yetkisi ile ilgili olarak da geçerli olan 6100 sayılı HMK’nin 19. maddesinde “1)Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.
2) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.
3) Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir.
4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu hususta belirtmek gerekir ki, icra — yetkisine yapılan itiraz her ne kadar dava şartları bölümünde inceleniyor ise de, icra dairesinin yetkisi kesin yetki kuralı değildir ve HMK’nin 19/2. Maddesi uyarınca borçlu vekilinin yetkili mahkemeyi, birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirmek zorundadır.
Davalı – borçlu vekili, yetki itirazında bulunmuş, ancak yetkili daireyi bildirmemiştir.
Bu nedenle icra dairesinin yetkisine yapılan itiraz geçerli olmadığından davalı-borçlu vekilinin —itirazın reddine karar vermek gerekmiştir.
7-Davacının dava takip yetkisinin olup olmadığına ilişkin inceleme, değerlendirme, hukuki nedenler ve sonuç: Müsnet davada, Sermaye Piyasası Kanununun 94. Maddesinde dava açma yetkisinin — davada davacı — dava takip yetkisinin bulunup bulunmadığının tespiti gereklidir.
——— kazanç aktarımında uygulanacak—— 94. Maddesi;
“MADDE 94 – (1) Kurul, 21 inci maddede belirtilen işlemlerde bulundukları tespit edilen—- —- ortaklıkları ile iştiraklerinden denetleme sonuçlarının —— esaslar dâhilinde ortaklara duyurulmasını istemeye, Kurulca belirlenen tutarın tayin edilen süre içinde iadesi için dava açmaya yetkilidir.
(2) (Değişik: 2/1/2017-KHK-684/7 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7074/6 md.) 92 nci maddenin birinci ve üçüncü fıkraları bu madde bakımından da uygulanır.” hükmünü haizdir.
Maddenin 2. Fıkrasında bahsi geçen “İhraççıların hukuka aykırı işlemleri ile sermayeyi veya mal varlığını azaltıcı işlemlerinde uygulanacak tedbirler” başlıklı 92. Maddesi ise;
“MADDE 92 – (1) Bu Kanuna tabi ihraççıların, —- hükümlerine veya— görülen durum ve işlemleri sebebiyle sermayenin veya mal varlığının azalmasına veya kaybına yol açtığının ———tespit edilmesi hâlinde, Kurul;
a) 6102 sayılı Kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla ilgililerden aykırılıkların giderilmesi için tedbir almasını ve öngörülen işlemleri yapmasını istemeye ve gerektiğinde durumu ilgili mercilere intikal ettirmeye,
b) Bu durum ve işlemlerin hukuka aykırılığının —- tespiti tarihinden itibaren üç ay ve her hâlde durum ve işlemin vukuu tarihinden itibaren üç yıl içinde iptal davası ve beş yıl içinde butlan veya yokluğun tespiti davası açmaya,
c) Bu durum ve işlemlerin mevcudiyetinin ilk derece mahkeme kararı ile tespit edilmesi veya bu karar beklenmeksizin — üzerine mahkeme tarafından karar verilmesi hâlinde bu işlemlerde sorumluluğu bulunanların imza yetkilerini kaldırmaya, ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulması hâlinde, yargılama sonuçlanıncaya kadar ilgilileri görevden almaya ve yapılacak ilk — görevden alınan—yerine yenilerini atamaya,
yetkilidir.
(2) —– bu maddeye göre işlem tesis edilmeden önce —görüşü alınır.
(3) (Ek: 2/1/2017-KHK-684/6 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7074/6 md.) Bu madde kapsamında——- açılan dava ve takipler ile ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinde– her türlü harç ve teminattan muaftır.” hükmünü haizdir.
Kanunda öngörüldüğü— iddiası ileri sürülmektedir.– iddia edilen kişi de —– ortağı pozisyonundadır.
Sermaye Piyasası Kanunun 94. Madde hükmünde açıkça ifade edildiği üzere,—– kapsamında tespit edilen hukuka aykırılıklar ile ilgili dava açma yetkisi —- aittir.
— bu davayı açma hakkını açıkça ——-vermiş, ilgili şirketin(müsnet davada davacı —-) insiyatifine bırakmak istememiştir. Bu nedenle; müsnet davada, Sermaye Piyasası Kanununun 94. Maddesi uyarınca davacı Müflis— davalılardan dava konusu bedeli isteme ve hüküm alma yetkisi yoktur. Bu hak Sermaye Piyasası Kanununun 94. Maddesi uyarınca —
HMK’nin 53.maddesinde dava takip yetkisi düzenlenmiştir. Buna göre, dava takip yetkisi; talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisidir. Bu yetki, kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre tayin edilir. Dava takip yetkisinin bulunması HMK’nin 114/1-e maddesi uyarınca dava şartlarından olup HMK. m. 115/1 uyarınca mahkeme tarafından re’sen dikkate alınır.
Bu nedenle işbu istemle ilgili dava takip yetkisi—— olduğundan müsnet davanın, davacı——-dava takip yetkisine sahip olmaması nedeniyle usulden reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır.
Yine de belirtmek gerekir ki, davacı —- takip yetkisinin bulunduğu kabul edilse dahi, Mahkememizin—- Piyasası Kanununun 94’üncü maddesi uyarınca müsnet davanın davalısı ile birlikte diğer davalılara aktarılan — iadesini talep etmiş olup, bu durumda da aynı nedenle farklı davacılar tarafından ——dosyadaki dava açılmış olduğundan —- esas sayılı dosyada alabilecek durumdayken— ikinci kez dava açılmış olacağından, bu durumda da davacılar farklı olduğundan derdest dava olmayacağından işbu davanın bu kez davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmaması nedeniyle yine dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerekecektir.
Tüm bu nedenlerle, müsnet davanın, HMK’nin 53, 114/1-e ve 115/2. maddeleri uyarınca davacının dava takip yetkisine sahip olmaması nedeniyle “dava takip yetkisine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle” usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı Müflis———- tarafından açılan işbu davanın, HMK’nin 114/1-e ve 115/2. maddeleri uyarınca “dava takip yetkisi”ne ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle” USULDEN REDDİNE”,
2-Davacı yargı harçlarından muaf olduğundan davacıdan harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
4- Reddolunan dava ———– davalı lehine takdir olunan 5.100 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5- Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.