Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/171 E. 2022/184 K. 08.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/171 Esas
KARAR NO: 2022/184
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 02/12/2015
KARAR TARİHİ: 08/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili —– dosyasına sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili olduğu şirketin davalı aleyhine —dosyası üzerinden fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla toplam ——- alacağın tahsili amacıyla —–yoluyla haciz talepli takip başlattığını, müvekkili şirketin alacağının kaynağının —— esas sayılı dosyasında talep edilen alacakla aynı olduğunu, —— sayılı dava dosyasındaki —– dosyadaki tüm alacak, dava ve takip haklarını ——- tarihinde temlikname ile müvekkili olduğu şirkete temlik ettiğini, söz konusu temliknamenin davalı şirkete ——- yevmiye no.lu ihtarnamesi ile tebliğ edildiğini, müvekkili olduğu şirketin bu temlik gereği temlik edenin davalı nezdinde bulunan tüm hak ve alacaklarına halef olarak takip ve dava açma hakkına sahip olduğunu, davalı şirkete—– gönderilmişse de davalı tarafından —- tarihinde yapılan itirazla durduğunu, davalının itirazının haksız ve yasaya aykırı olduğunu, —–dosyasında gerek müvekkili olduğu şirketin gerekse de temlik veren şirket tarafından geniş ve gerekçeli dava ve alacaklar konusunda açıklamalar yapılıp deliller sunulduğunu, davalının ise tüm iddialarını —– olarak kabul ettiğini, davalı vekilinin —— dosyası yönünden derdestlik itirazında bulunduğunu, ancak bu dava dosyası ile bahsedilen dosyada dayanılan olaylar ve dava miktarı aynı ise de, bu davada farklı olarak itirazın iptali ve —— talebi bulunduğunu, bu itibarla derdestlik itirazının ileri sürülemeyeceğini, —— yönünden yetkisizlik kararı verildiğini, bu davanın seyrine göre “bu dosyayı takip etmeyerek işlemden kaldırılmasını sağlamak” yönünde de düşünceleri bulunduğunu, davalı vekilinin önceki beyanlarında olmayan şekilde “alacağın temlik edilemeyeceğini” ileri sürdüğünü fakat gerçeğin böyle olmadığını, davalı şirket yöneticileri hakkında ———– dosyalarla usulsüz işlemlerden ötürü suç duyurusunda bulunulduğunu ve soruşturmaların derdest olduğunu, bu suç duyurusu içeriğine bakıldığında —- mucibi işlemleri de içinde barındırdığını, davalı şirketin borcu ödememek adına “hileli işlemlere girişmiş olduğunun” bilirkişi raporunda mevcut olduğunu, takibe ve davaya konu alacakla ilgili davada ileri sürülen ve talep edilen hususların —– sayılı dava dosyasında aşamalı olarak verilen dilekçe ve beyanlarlarla gerekçeli olarak anlatıldığını, bu nedenle gerek temlik eden şirket gerekse de müvekkili olduğu şirket itibariyle tekrardan kaçınmak için izah etme gereği duyulmadığını, temlik eden —-hak ve alacakları yönünden dava ve iddialarının celp edilecek olan—- dosyasında geniş ve gerekçeli olarak izah edildiğinden aynısını tekrar ettiklerini, bu alacakların davalı—aşağıdaki nedenlerden dolayı talep edilemediğini, davalı —– ayına —— oldukları işletmeler nedeniyle uyguladığı ticari —-nedeniyle hak talep edilmesinin mümkün olmadığını, bayilik son bulunca derhal hukuki yollara girildiğini, davalı — müvekkiline gerek—- bulunan problemli ve alacaklı olduğu —– kandırarak verme teklifiyle yanaştığını ve bunu başardığını, kendi alacağını temlik eden ve alan şirketlere nakitle veya ——— yaptırarak sağladığını, kendi alacağını aldıktan sonra ve —- hesap veriler hale getirdikten sonra müvekkilinin tüm hak ve alacaklarını yok sayarak ve dolandırarak elinde bulunan —- elinden aldığını, geriye sadece — kaldığını, müvekkilinin cebinden—- çıktığını, davalı şirket aleyhine cari hesap alacağı için açmış bulundukları—- sayılı dosyasında yapılan bilirkişi incelemesi ile işbu davaya konu sübut bulduğunu, ayrıca davalı şirketin kendilerine göndermiş olduğu mutabakata rağmen raporda yer aldığı üzere —- bu borcun silindiğine dair tespit yapıldığını ve bunun üzerine davalı şirket yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunduklarını, tüm bu nedenlerle davalı şirketin —-esas sayılı dosyaya yaptığı itirazın iptaline, davalı şirketin takip konusu alacağın ödememesi halinde iflasına, dava konusu miktar itibariyle davalını takip miktarını faiziyle birlikte mahkemeye depo etmesine ve üzerine tedbir konulmasına, davalı aleyhine %20 kötü niyet tazminatı yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili, işbu davanın açıldığı —-sayılı dosyasına sunduğu —– tarihli dilekçede, öncelikli olarak İİK’nin 158/1 ve 166/3. Maddeleri uyarınca iflas talebinin ilânına” ilişkin verilen ara kararın usule aykırı olduğunu, ilanın ancak alacaklının iflas takibi kesinleştiğinde yapılabileceğini savunduğu,
Davalı vekilinin — tarihinde havale edilen cevap dilekçesinin başlıklar halinde özetlenmesinde;
1-Derdestik itirazı: —– sayılı dosyası ile işbu dosyanın aynı olduğunu, o dosyada mahkemenin yetkisizlik kararı vererek dosyayı —-gönderdiğini, bu nedenle davanın öncelikle derdestlik nedeniyle reddine karar verilmesini,
2-Zamanaşımı defi: Davaya konu alacakların zamanaşımına uğraması nedeniyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini,
3-Esasa ilişkin olarak da; davaya konu —- bulunan taşınmaz üzerinde—- —- sözleşmesi gereğince müvekkili olduğu şirketin ——-kira hakkı bulunmakta olduğunu ve kira sözleşmesinin tapuya şerh edildiğini,—-ile müvekkili olduğu şirket arasında —- tarihli bayilik sözleşmesi akdedildiğini,—- davacıya verilen hakların —- kullanma ve ürünlerini bu marka altında satma hakkı olduğunu, — tarihli — anılan —- ilişkin işleticilik hakkını —devredildiğini, akabinde—- ile davalı şirket arasında bir yıl süreli yeni bir bayilik sözçleşmesi akdedildiğini, hali hazırda ise söz konusu taşınmaz üzerinde kurulu —- işleticiliği için —- müvekkili olduğu şirketi arasında — sözleşmesi akdedildiğini ve bayilik sözleşmesi gereği ticari ilişkinin devam ettiğini, davacı yanın dava dilekçesinde istasyona ilişkin işleticiliği —— devretmek istediğini ancak davalı şirketçe “devre izin verilmemesi nedeniyle zarara uğradığını” iddia ettiğini, gerek kira sözleşmesi gerekse bayilik sözleşmesi gereğince temlike izin verme veya vermeme yetkisinin davalı şirkete ait olduğunu, diğer taraftan davacının istasyonu– devir arzusu ile ilgili davalı şirketin herhangi bir dahli söz konusu olmadığını, davacı şirket ve—- tarafından, davalıya ihtarname ile—- dosyasadaki alacak ve dava hakları ile — ait olduğu iddia olunan —- asıl alacak ve ferilerinin —- devredildiğinin” ihtar olunduğunu, kendilerinin cevabi ihtarname ile alacağı reddettiklerini, davacının davaya konu icra takibmine ilişkin olarak alacaklarının bulunmadığını, davacının her ne kadar —- sayılı dosyası üzerinden görülen davada düzenlenen bilirkişi raporu ile alacağının sabit olduğunu iddia etmiş ise de; söz konusu davanın halen derdest olduğu ve yargılamanın devam ettiğini, bu davanın konusunun da —– uygulamasından kaynaklı alacak-borç ilişkisine yönelik olduğunu ve açılan bu davanın konusu ile ilgisi olmadığını, bu nedenlerle davanın usulden reddine, aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVABA CEVAP DİLEKÇESİ: Davacı vekili—- dosyasına sunduğu cevaba cevap dilekçesinde, özetle; —- esas sayılı dosındaki davadan “takip ve dava hakkının saklı kalmak kaydıyla feragat ettiklerini” bu nedenle ortada derdest dava olmadığını, zamanaşımı defi ile ilgili olarak da —yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığını, davalının —-ileri sürmediği sebepleri işbu davada ileri süremeyeceğini beyan ederek, dava dilekçesindeki istemlerini tekrarlamıştır.
İKİNCİ CEVAP DİLEKÇESİ: Davalı vekili —-Cevap dilekçesinde, cevaba cevap dilekçesine cevap vererek, cevap dilekçesindeki savunmalarını tekrarlamıştır.
DAVANIN AŞAMALARI:
—- tarihli ve “Yapılan yargılama sırasında;—- tarihinde davacı vekili tarafından sunulan ıslah dilekçesi ile davalı şirketin ödemelerinin tatil edilmesi ve hileli muamele ile davacı şirketin haklarının ihlal edildiğinden bahisle dava sebebi ve sonucunun ıslah edilerek İİK’ nun 177 ve devamı maddeleri uyarınca davalı şirketin iflasına karar verilmesi istenilmiştir. Ayrıca aynı ıslah dilekçesi ile davacı vekilince işbu dava dosyasının—-dosyasında birleştirilmesi talep edilmiştir.
Birleştirme talebine konu —– sayılı dava dosyasının celp olunarak yapılan incelenmesinde; taraflarının aynı olduğu, yargılama sırasında davacı tarafından ıslah dilekçesi sunularak; davanın, davalı şirket tarafından ödemelerin tatil edilmesi ve hileli muameleler ile davacı şirketin haklarının ihlal edildiğinden bahisle dava sebebi ve sonucu yönünden ıslah edilmek suretiyle davalı şirketin İİK ‘nun 177 ve devamı maddeleri uyarınca iflasına karar verilmesini istediği görülmüştür. Bu durumda tarafları ve ıslah edilmek suretiyle neden ve sonucu aynı hale getirilen dava dosyalarında birinde verilecek kararın diğerini de esastan etkileyeceği dolayısıyla HMK 166. maddesindeki hukuki ve fiili bağlantının oluştuğu anlaşıldığından davacı vekilinin mahkememizin işbu dava dosyasının —- dava dosyasında birletiştirilmesi talebinin kabulü gerekmiştir.” gerekçeli kararla dosyayı Mahkememizin —-sayılı dava dosyası ile birleştirmiştir.
Mahkememizin— esas sayılı dava dosyasında — tarihli celsede; “Birleşen—- sayılı dosyasının iflas yoluyla takip talebine ilişkin olduğu ve itirazın iptali davası ile birlikte görülemeyeceği anlaşılmakla, bu davanın ayrılarak Mahkememizin başka esasına kaydı ile duruşmalara heyet olarak devamına” şeklindeki gerekçeyle, dosya tefrik edilerek Mahkememizin — esasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizin—– karar sayılı ilamındaki;
“Talep, davacının dava dışı—- temlik aldığı alacağın tahsili için başlattığı —- yoluyla adi takibe yapılan itirazın iptali ile davalının —- istemine ilişkindir.
İşbu —- esas sayılı dosyası ile Mahkememizin tek hakim tarafından görülen — sayılı dosyasındaki alacağın aynı sözleşmeden, aynı ticari ilişkilerden kaynaklanmadığı, — esas sayılı dosyası üzerinden verdiği — tarihli birleştirme kararının gerekçesinin—-sayılı dosyasında ve Mahkememizin —-sayılı dosyasında açılan davaların tümden ıslah yoluyla——uyarınca ödemelerin tatil edilmesi nedeniyle doğrudan —- davasına dönüşmüş olmasına dayandırıldığı, oysa asıl Mahkememizin — esas sayılı dosyasındaki ıslah talebinin Mahkememiz hakimler heyetince kabul edilmediği ve yüksek —– karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere basit yargılama usulüne tabi dava ile yazılı yargılama usulüne tabi davanın birlikte görülemeyecek olması nedeniyle birleşen dava ile asıl davanın ayrılmasına ve Mahkememizin —sayılı dosyasında görülen itirazın iptali davasının daha önce uhdesinde bulunan hakim —– gönderildiği, bu davanın halen devam ettiği, birleşen —- esas sayılı dosyasında ise ıslah talebinin kabulü ile ilgili gerek birleştiren —–tarafından karar verilmediği, gerekse Mahkememiz hakimlerinden halen Mahkememizde görev yapan—- ise reddi hakim talebi nedeniyle dosyada ıslah talebinin kabulü veya reddi yönünde bir ara karar oluşturulamadığı, yine —– esas sayılı dosyasında kendi Mahkemesi tarafından yapılan duruşmalarda davacı tarafın ıslah talebinden sonra da ıslah talebinin kabulüne karar verilerek davaya—— dayalı olarak devam edilmediği, zaten birleştirme kararının gerekçesinde belirtildiği şekilde ıslah yoluyla her iki davanın neden ve sonucu aynı hale gelmiş ise, ikinci açılan davanın derdest dava olması nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekeceği, bu durumda da davaların birleştirilmesinin medeni yargılama usulüne aykırı olacağı, keza bu şekilde birleştirilmemesi gereken davaların tarafların istemine göre birleştirilmesi halinde doğal hakim ilkesinin de ihlal edilmiş olacağı anlaşılmıştır.
—– birleştirme şartlarının olmadığı durumda birleştirme kararı verilmesi halinde usulüne uygun olmayan birleştirme kararlarının diğer Mahkemeyi bağlamayacağı ve bu durumda da kendisine dosya gönderilen mahkemenin dosyanın iadesine karar verebileceği ifade edilmektedir —-
Tüm bu nedenlerle, ——— yoluyla takibe yapılan itirazın kaldırılması ve borçlunun —–karar verilmesi istemine ilişkin olup da davacı tarafça — Mahkemesi’ndeki yargılama sırasında yapılan ıslah talebinin kabulüne karar verilmeyen işbu davanın Mahkememizin — esas sayılı dosyası ile birleştirilmesi şartlarının bulunmadığı anlaşılmakla, HMK’nın 167. Maddesi uyarınca birleştirilen —-gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
Daha önce karar verilmeyen davalı vekilinin zamanaşımı defi, davacı şirket yetkilisinin İİK’nin 166/2.maddesi uyarınca ilamların yapılması, İİK’nin 181.maddesi yollamasıyla 159.maddesi uyarınca davalı şirketin malvarlığı hakkında defter tutulması ve davacı temsilcisinin — kez farklı tarihlerde —– gönderdiği üzerinde —tarihi yazan dilekçenin talep kısmının—- esasla ilgili talebinin davanın açıldığı —-değerlendirilmesine, Mahkememiz esasının bu şekilde kapatılmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.” şeklindeki gerekçeyle “İşbu Mahkememizin — esas sayılı dosyasının, ilk açıldığı — Mahkemesine gönderilmesine, dosyamız kaydının bu şekilde kapatılmasına” şeklinde gönderme kararı verilerek dosya —- geri gönderilmiştir.
—- esas sayılı dosyası üzerinden geri gönderme kararı verilerek dosyanın Mahkememize tekrar gönderilmesi üzerine, dosyanın Mahkememizin —- esas sırasına kaydı yapılmış, dosyamız bu esas üzerinden görevli Mahkemenin tespiti için —- gönderilmiş,—-tarafından da yine aidiyet kararıyla —– ilamı ile; “HMK 168.m. hükmü açık olup, buna göre aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde görülmekte olan davalar yönünden verilen birleştirme ve ayırma hususundaki ilk derece mahkemesi kararlarına karşı istinaf yoluna ancak hükümle birlikte gidilebilir. Uyuşmazlığa konu kararlar da hatalı birleştirme kararı verildiği/verilmediği iddiasıyla verilen gönderme kararları mahiyetinde olup, ancak hükümle birlikte istinaf yolu açık olan kararlardır. Kaldı ki taraflarca istinaf yoluna başvuru da bulunmamaktadır. Bu durumda —— bir karar verilmesi mümkün olmadığından, dosyanın—- iadesine dair karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile dosyanın Mahkememize iadesine karar verilmiş, dosya mahkememizin —sırasına kaydolunarak yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizin ——sayılı ilamındaki;
“Bilirkişi raporlarından anlaşıldığı üzere, davacı ve temlik eden şirketin ticari defterlerinin de usulüne uygun tutulmadığı, dolayısıyla defter kayıtlarının davacı lehine delil niteliğinde olmadığı, davalının defter kayıtlarının delil niteliğinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu durumda, davalı —- usulüne uygun tutulmuş olan delil gücüne sahip ticari defter kayıtlarında temlik eden — herhangi bir borcunun bulunmadığı görülmektedir. Bu nedenle, davacının, temlik eden — —tarihli yevmiye maddesi ile oluşturulan —- alacağını ispat edemediği kanaatine varılmıştır.
Bilindiği üzere, önceki alacaklıdan temlik alınan bir alacağın tahsilinin borçludan talebe hak kazanılabilmesi için, alacağı temlik alanın, temlik almış olduğu bu alacağın var olduğunu ve muaccel olduğunu ispat etmesi gereklidir. Ne var ki, yukarıda belirtilen mali tespitlere ve dava dosyası içeriğine göre, davacı —, davadışı —- temlik almış olduğu, takip konusu alacağın varlığını ve muaccel olduğunu ispat edememektedir. Bu nedenle de, davacının davalıdan, takip tarihi itibariyle, iddia ettiği gibi bir alacağının bulunmadığı kanaatine varılmaktadır.
Davacı, ayrıca, davalı —davalı — davacı —şirketine devretmesine onay vermemesi nedeniyle —–tutarındaki zararını talep etmektedir.
Türk Borçlar Kanununun 205.maddesi;
“A.Sözleşmenin devri
MADDE 205-
Sözleşmenin devri, sözleşmeyi devralan ile devreden ve sözleşmede kalan taraf arasında yapılan ve devredenin bu sözleşmeden doğan taraf olma sıfatı ile birlikte bütün hak ve borçlarını devralana geçiren bir anlaşmadır.
Sözleşmeyi devralan ile devreden arasında yapılan ve sözleşmede kalan diğer tarafça önceden verilen izne dayanan veya sonradan onaylanan anlaşma da, sözleşmenin devri hükümlerine tabidir.” hükmünü haizdir.
TBK’nin 196/1. Maddesi ve 205. maddesi uyarınca, bir akdi ilişkinin borçları ve alacakları ile birlikte üçüncü bir kişi devredilebilmesi—– için, devredilmek istenilen akdi ilişkin karşı tarafının yani davalı — onayı gerekir. Kaldı ki, davalı —- arasında akdedilmiş olan —tarihli bayilik sözleşmesinin —– içerdiği tüm hak ve vecibelerle birlikte—–devretmeye yetkilidir. — böyle bir yetkisi yoktur. İster gerçek, ister hükmi şahıs olsun,—– işleticiliği, bu sözleşmedeki hükümler çerçevesinde münhasıran— şahsına tanınmış bir haktır. Bu nedenle —-gerek ——- gerekse sözleşmedeki hak ve vecibelerini, ——– olmaksızın kısmen veya tamamen ahara devredemez, ticari bünyesi veya unvanında değişiklik yapamaz.
—- bir hükmi şahsiyet olması halinde, —- yazılı onayına dayanmayan herhangi bir ortak değişikliği veya her ne sebep ve suretle olursa olsun gerçekleşebilecek bir hisse devri, bu madde hükmüne aykırılık teşkil eder.” hükmüyle açıkça kararlaştırılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Bu nedenlerle, davacı veya temlik edenin, davalı— bayiliğin devrine onay vermemesi nedeniyle uğradığı bir zararın tazminini davalıdan talep etmesi mümkün değildir.
Yine, her ne kadar, davacı, davalı—–yaptırmış olduğu birtakım akaryakıt taşıma işlerinden dolayı davacının, davalıdan alacağı olduğunu iddia etmiş ise de, davalı taraf, davacının bu iddiasını reddetmiş olup, davacı bu iddiasını geçerli delillerle ispatlayamamıştır.
Tüm bu nedenlerle, sonuç olarak; davacının, takibe konu alacağını ispatlayamadığı kanaatine varıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş. Davacı şirket yetkilisinin istinaf başvurusu üzerine dosya istinaf incelemesine gönderilmiştir.
—– sayılı ilamı ile davacı şirket yetkilisinin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilmiş, dosya mahkememizin —- kaydolunmuştur.
DAVANIN TESPİTİ, İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, temlik alınan alacağın tahsili için başlatılan —– yoluyla adi takibe yapılan itirazın iptali ile davalının—– istemine ilişkindir.
Her ne kadar —- tarafından mahkememiz kararı eksik inceleme nedeniyle kaldırılmış ise de; davacı şirket yetkilisi — üzerinden — olarak sunduğu —- tarihli dilekçesi ile huzurdaki davalıya karşı açtıkları davadan kayıtsız ve şartız olarak feragat ettiklerini, feragat istemlerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davadan feragat HMK’nin 307., 309. ve 311. maddeleri hükümleri gereğince uyuşmazlığı ve dolayısıyla davayı sona erdiren, davalı tarafın kabulünü gerektirmeyen ve kesin mahkeme hükmünün hukuksal sonuçlarını oluşturan bir taraf işlemidir.
HMK’nin 310. Maddesine göre feragat hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.
Feragat bildirimi de HMK’nin 154. maddesi hükmüne uygun olarak mahkemece tespit olunmuştur.
Bu nedenlerle davanın feragat sebebiyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın, HMK’nin 307. maddesi uyarınca “feragat” nedeniyle REDDİNE,
2-Harçlar Kanununun 22. Maddesi uyarınca alınması gereken —harcın, davacı tarafından yatırılan — ıslah harcından mahsubu ile bakiye 17,9‬0 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından sarf edilen 50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı lehine takdir olunan 5.100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-HMK’nin 333. Maddesi uyarınca bakiye gider ve delil avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, tarafları yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde ——— Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/03/2022