Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1032 E. 2023/1022 K. 22.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/1032
KARAR NO : 2023/1022

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/12/2022
KARAR TARİHİ : 22/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Müvekkilleri aleyhine —-İcra Müdürlüğü—- Esas (Borçlu görünen —– Şirketi) ve—–.İcra Md—- Esas (Borçlu görünen … ve …) dosyaları ile takibe geçilmiş olduğu, örnek 10 ödeme emri tanzim edildiği, müvekkillerin takip alacaklısı görünenene hiç bir borcu bulunmadığı, taraflarınca müvekkil şirket aleyhine başlatılan takibe, borca, faize ve tüm ferilerine—–.İcra Hukuk Mahkemesi’nin —- Esas sayılı dosyası üzerinden —-icra Müdürlüğü ——- Esas dosyası için itiraz edilmiş olduğu “senedin vade ve tanzim tarihleri ile miktarının belirtilmesi gerekmekle davacının itirazı yerinde görülmemiştir” şeklindeki gerekçe ile davanın hukuka aykırı olarak reddine karar verilmiş olduğu mahkemece verilen karar taraflarınca istinaf istinaf edildiği, dava dilekçelerinde açıkça Takibe Dayanak Senetlerin teminat olarak verildiği; üçüncü şahıslara ciro edilemez kaydı içerdiği; teminat senedinin bir kambiyo senedi olmadığı; teminat senedi ile kambiyo senetlerine mahsus takip yoluna başvurulamayacağının belirtilmiş olduğu, İcra mahkemesi tarafından bu hususta hiç bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın,protokolün içeriği dahi okunmadan (zira okunsa idi protokolde açıkça senet lehdarı gerçek kişilerin isimlerinin yazılı olduğu ve tanzim tarihleri ve miktarları görülebilecekti) hiç bir delil toplanmaksızın, dosyaya sunulan protokol ve senetlerin hiç bir şekilde karşılaştırılmaksızın, miktarlarına bakılmaksızın, taraflar arasında başkaca bir hukuki ilişkinin var olup olmadığı hususları araştırılmaksızın hüküm kurulmasının açıkça hukuka aykırılık teşkil etmekle İstinaf incelemesinin halen —– Bölge Adliye Mahkemesi —–Hukuk Dairesi —Esas sayılı dosyası üzerinden devam ettiği, halbuki davaya konu borcun yargılamaya muhtaç olduğu şöyle ki: takibe dayanak senetlerin teminat olarak verilmiş olduğu, açıkça üçüncü şahıslara ciro edilemez kaydı içerdiği, teminat senedi bir kambiyo senedi olmadığından teminat senedi ile kambiyo senetlerine mahsus takip yoluna başvurulamayacağını, taraflar arasındaki ticari ilişkiye ilişkin açıklamaları: Müvekkil şirket ile dava dışı—- ve—-arasında 30/10/2015 tarihli ve 19/10/2015 tarihli protokollerin imza edildiği, 30/10/2015 tarihli protokol :Dilekçe ekinde sunulan dava dışı —- takip alacaklısı —–şirketinin ortağı olduğu ve ——Protokolde belirtildiği üzere bundan böyle satıcı şeklinde anılacaklardır) ile müvekkil şirket (alıcı) arasında 30 Ekim 2015 Tarihli Protokol ile satıcının sahip olduğu taşınmazlar karşılığında (Protokolde—– olarak belirtilmiş ve açıklanmıştır) müvekkillerinin sahibi olduğu taşınmazın (Protokolde —-olarak belirtilmiş ve açıklanmıştır) takas edilmesi; müvekkilin, —- dava dışı —– ile müvekkil arasında gerçekleşmesi beklenen projede fiziki paylaşımına binaen satıcılara en geç 31/03/2016 tarihine kadar devredeceği hususlarının kararlaştırılacağı, görüleceği üzere protokoldeki teslim tarihi de senetlerin vade tarihi de 31/03/2021 olup davaya konu senedin protokol doğrultusunda verilen teminat senedi olduğu açık olduğu, 3.maddesinin aynen şöyledir : “Alıcı yukarıda bahsi geçen —– ve Alıcı arasında gerçekleşmesi beklenen projede fiziki paylaşıma binaen satıcılara en geç 31 Mart 2016 Tarihine kadar devredecektir. Bu nedenle 31 Mart 2016 tarihli bir senet alıcı tarafından düzenlenecek ve Satıcılara teslim edilecektir. Satıcılar ise —- satışını 5.100.000 TL’lik ( Beş Milyon yüz bin TL) senedini aldıktan sonra alıcıya yapacaktır. Senette—–, ve … adına (alacaklı) olarak düzenlenecektir. Senetler de esas borçlu—- kefil ise … ve … olacaktır.” yine protokolün özel şartlar başlıklı birinci maddesinde de teminat amaçlı verilen 31 mart 2016 tarihli senedin—– devrinin satıcılara yapılmasından sonra hükümsüz sayılacağı ve alıcıya iade edileceği açıkça düzenlenmiş olup müvekkil şirket tarafından protokol gereği tüm iş ve işlemler yerine getirilmiş olmasına rağmen senetler müvekkil şirkete iade edilmemiş ve müvekkil aleyhine haksız icra takipler başlatıldığı, iş bu protokole konu senetler aşağıdaki gibi olup protokolde açıkça lehdar olacakları belirtilen şahısların —–protokol tarihindeki malikleri ve protokolün tarafı şirketlerin sahipleri olduğu açıkça görülmektedir:tanzim tarihi vade tarihi miktarı lehtar;
31/10/2015 31/03/2016 2.250.000,00TL —-
31/10/2015 31/03/2016 2.250.000,00 TL —–
31/10/2015 31/03/2016 600.000,00 TL …
+___________________________________
5.100.000,00 TL (PROTOKOLDE BELİRTİLEN SENET MİKTARI)
her iki protokol için de müvekkil şirket tarafından gerekli iş ve işlemler gerçekleştirilmiş olduğu, senetler protokollere aykırı olarak müvekkil şirkete iade edilmemiş ve müvekkil aleyhine haksız icra takipleri başlatıldığı, takip alacaklısı görünen tarafın sebepsiz zenginleşme amaçlı kötü niyetli olarak huzurdaki davaya konu takipleri başlatmış olduğu açık olup müvekkilin takip alacaklısına hiç bir borcu bulunmadığı, müvekkilin takip alacaklısı ile 30/10/2015 tarihli protokol içeriği haricinde hiç bir hukuki ilişkisi bulunmadığı, iş bu davaya neden olan takibe konu senetler de; 31/10/2015 tanzim- 31/03/2016 vade tarihli 600.000,00 tl miktarlı (30/10/2015 tarihli protokol için) senet olup ciro edilemez kaydı bulunan senedin teminat senedi olarak verildiği,davalının müvekkillerden hiç bir alacağı olmadığı ve dolayısıyla senetlerin kötü niyetli olarak takibe koyulduğunun ortada olduğu, gerek müvekkil şirket kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ve gerekse protokollere konu tapu kayıtlarında ve keşif yolu ile taşınmazlar üzerinde yapılacak incelemeler ile müvekkillerin davalı yana hiç bir borcu olmadığını, davalı yan müvekkil şirketin müzayaka halinde faydalanarak hem değeri çok düşük taşınmazlar karşılığında müvekkil şirketten oldukça değerli taşınmazları ortağı olduğu şirket için satın almış hem de müvekkil şirket protokolde belirtilen taşınmazın devrini yapmasına rağmen teminat senedi olan senetleri müvekkilin iflas erteleme sürecinin biter bitmez takibe koymak sureti ile haksız kazanç elde etme çabasına girildiği, yine kefiller aleyhine de usul ve yasalara aykırı olarak takibe girişildiği, davalının kötü niyetli hareket ettiği ve sebepsiz zenginleşme çabası ile müvekkilleri zarara uğratma kastı ile hareket ettiği, öncelikle belirtmek gerekir ki protokollerde bahsi geçen ve müvekkil şirket taşınmazları ile takas edilen taşınmazların toplam değeri protokol tarihi itibari ile 10 milyon TL yi bulmazken müvekkil şirketin davalı yana devrini yaptığı taşınmazların toplam değerinin protokol tarihi itibari ile asgari 90 milyon TL olduğu, müvekkil şirketin protokol tarihleri itibari ile çok ciddi bir ekonomik bunalımda olup iflas erteleme sürecine giren ve nakit sıkıntısı çeken müvekkil şirketten davalı yan açıkça faydalanmış ve değeri oldukça düşük taşınmazlar karşılığında müvekkil şirketten değeri çok yüksek taşınmazlar iktisap ettiği, bu konuda belirtilen taşınmazlar için bilirkişi incelemesi ve keşif yapılması elzem olduğu, yapılacak bilirkişi incelemeleri sonucunda da durum açıklığa kavuşacak ve müvekkilin alacaklı görünene değil tam tersine alacaklı görünenin müvekkil şirkete yüklü miktarlarda borçlu olduğu ve iş bu davanın haklılığı açıklığa kavuşacağını, protokolde —– olarak gösterilen — 355,65 m2’lik Dükkanın müvekkil şirket tarafından davalının da ortağı olduğu dava dışı şirketlere devredileceği; bu nedenle 31 Mart 2016 tarihli bir senedin tanzim edilerek dava dışı şirketlete verileceği; —–olarak gösterilen taşınmazların satışının 5.100.000 TL’lik (Beş Milyon Yüz Bin TL) senedini aldıktan sonra müvekkil şirkete yapılacağı; senetlerin —- … adına (alacaklı) olarak düzenleneceği; senetlerde esas borçlunun müvekkil şirket —– inşaat, kefillerin ise müvekkiller … ve … olarak belirtileceğinin açıkça kararlaştırıldığı; davaya konu 600.000,00 TL bedelli senetle birlikte dava dışı protokolde senet lehdarı olacakları açıkça kararlaştırılan—– 2.250.000,00 TL bedelli aynı tanzim ve tediye tarihli senedin keşide edildiği (bu senet için de haksız icra takibine başlanmıştır) ve yine—– 2.250.000,00 TL bedelli aynı tanzim ve tediye tarihli senedin keşide edildiği (bu senet için de haksız icra takibine başlanmıştır); belirtilen senetlerin toplamının protokolde belirtildiği üzere 5.100.000,00 TL’ye tekabül ettiği; taraflar arasında başkaca hiç bir ticari ilişki bulunmadığı, protokolde belirtilen—-devrinin belirtilen dava dışı şirketlere gerçekleştirilmiş olduğu; protokolde —–devriyle birlikte senetlerin müvekkillere iade edileceğinin düzenlenmiş olduğu ve böylelikle toplamı 5.100.000,00 TL ye tekabül eden senetlerin bedelsiz kaldığı açık olup davamızın kabulüne karar verilmesi gerektiği, 19/10/2015 tarihli protokol ile protokolde —- olarak gösterilen —-299,25 m2 lik dükkanın müvekkil şirket tarafından davalının da ortağı olduğu dava dışı şirketlere devredileceği; —— olarak gösterilen taşınmazların satışının 4.950.000,00 TL’lik (dört milyon dokuzyüz elli bin tl) senedini aldıktan sonra müvekkil şirkete yapılacağı; senetlerin —– adına (alacaklı) olarak düzenleneceği; senetlerde esas borçlunun müvekkil şirket —–, kefillerin ise müvekkiller … ve … olarak belirtileceğinin açıkça kararlaştırıldığı; dava dışı —–1.750.000,00 TL bedelli senetle (bu senet için de haksız icra takibine başlanmıştır) birlikte dava dışı protokolde senet lehdarı olacakları açıkça kararlaştırılan—— 1.266.000,00 TL bedelli aynı tanzim ve tediye tarihli senedin keşide edildiği (bu senet için de haksız icra takibine başlanmıştır; —— 1.266.000,00 TL bedelli aynı tanzim ve tediye tarihli senedin keşide edildiği (bu senet için de haksız icra takibine başlanmıştır) ; —— 668.000,00 TL bedelli aynı tanzim ve tediye tarihli senedin keşide edildiği (bu senet için de haksız icra takibine başlanmıştır); belirtilen senetlerin toplamının protokolde belirtildiği üzere 4.950.000 TL ye tekabül ettiği; taraflar arasında başkaca hiç bir ticari ilişki bulunmadığı, protokolde belirtilen —–devrinin belirtilen dava dışı, protokol tarafı ve protokol gereği senet lehdarlarının sahibi olduğu şirketlere gerçekleştirilmiş olduğu; protokolde ——devriyle birlikte senetlerin müvekkillere iade edileceğinin düzenlenmiş olduğu ve böylelikle toplamı 4.950.000,00 TL ye tekabül eden senetlerin bedelsiz kaldığı açık olup davamızın kabulüne karar verilmesi gerektiği , arz ve izaha çalıştığımız üzere ;Müvekkillerin 31/10/2015 Tanzim- 31/03/2016 Vade Tarihli 600.000,00 TL miktarlı senet ve iş bu senede istinaden haksız ve kötü niyetli olarak sebepsiz zenginleşme niyeti ile ikame edilen —–İcra Md.—– Esas (—— şirketi) ve —-.İcra Müdürlüğünün —— Esas (…-…) Takipler nedeni ile davacıların alacaklı görünene hiç bir borcu olmadığının tespitini; yargılama sonuçlanıncaya kadar, müvekkilin mağduriyetinin önlenmesi için aleyhine başlatılan icra takip işlemlerinin durdurulması amacıyla İhtiyati tedbir kararı verilmesini; Kötüniyetli takip nedeni ile davalının Harca Esas Değerin %20’sinden az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesini; yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
Davacı tarafından dava öncesi zorunlu arabuluculuk şartı yerine getirilmediğinden davanın hukuki yarar yokluğundan reddini talep ettiklerini, Davacı taraf, dava şartı olan arabuluculuk sürecine başvurmaksızın huzurdaki davayı ikame ettikleri, bu sebeple davanın hukuki yarar yokluğundan reddini talep ettikleri, bu konuda Yargıtay —-Hukuk Dairesinin —— Sayılı kararının ilgili kısmının;“Yapılan bu açıklamalar ile yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; menfi tespit istemine ilişkin davanın, tacirler arasındaki ticari nitelikteki kira sözleşmesinden kaynaklandığı, davanın konusunun bir miktar para alacağına ilişkin olduğu, davanın 30/12/2020 tarihinde 6325 sayılı HUAK’nın 18/A maddesinin 2. fıkrasına göre arabulucuya başvurulmadan, doğrudan açıldığı anlaşıldığı, bu itibarla, bölge adliye mahkemesince; ilk derece mahkemesinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararının gerekçesinin, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, şeklinde değiştirilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.” davacı tarafın iddialarını kabul anlamına gelmemek kaydı ile, dava konusu alacak zamanaşımına uğradığı, ispat yükünün davacı taraf olduğu, Davacı taraf dava dilekçesinde ispat yükünün davalıda olduğunu beyan etmiş ise de ispat yükünün davacı taraf olduğu, bu konuda Yargıtay —–. Hukuk Dairesinin —–Sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir; “Dava, bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir. Menfi tespit davalarında kural olarak ispat yükü alacaklıya ait ise de alacak ilişkisi kambiyo senedinden kaynaklanıyorsa senede karşı senetle ispat kuralı gereği tekrar borçlu tarafa geçtiği,”—– İcra Hukuk Mahkemesinin —– Esas sayılı dosyası ile davacının senetlerinin teminat senedi olmadığı açık bir şekilde karara bağlanmıştır ve karar usul ve yasaya uygun olduğu, takibe konu senetler kambiyo senedi vasfını haiz olup, kesinlikle teminat senedi olmadığı, Davacı tarafın dilekçesinde 19.10.2015 tarihli ve 30.10.2015 tarihli iki protokolden (“Protokoller”) bahsetmekte, bu protokollerde yer alan ve davacı tarafından ifa edilecek edimlerin teminatı olarak takibe konu senedin müvekkilimize verildiğini iddia ettiği, bu husus gerçeği yansıtmamaktadır. Sadece 19.10.2015 tarihli protokolde bahsi geçen teminat senetleri düzenlenmiş, bundan sonra yukarıda da açıklandığı üzere teminat senedi değil, taşınmazların karşılığı olarak senetler verildiği, Davacı tarafça sunulan Protokoller’den ve aşağıda yer alan açıklamalarımızdan görüleceği üzere, takibe konu senetler, teminat senedi olmadığı, Davacı tarafın 600.000,00 TL bedelli senedin 30.10.2015 tarihli protokolün teminatı olduğu yönündeki beyanı yukarıdaki sebeplerle birlikte, metindeki tarihle uyumlu olmaması yönünden de ayrıca gerçeği yansıttığı, Protokol metinlerinden açıkça anlaşılacağı üzere, dava konusu senet teminat senedi olmadığı, 600.000,00 TL bedelli senedin, 30.10.2015 tarihli protokole istinaden verilen teminat senedi olduğu iddia edilmekte ise de, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydı ile, Protokoller’de böyle bir bedel ve taraf yer almadığı, açıkça görüldüğü, bu afaki ifadelerden yola çıkarak, takibe konu senetlerin teminat senedi olduğu yönündeki gerçeğe aykırı beyanları kabul etmemekte, davanın işbu nedenlerle de reddini, davacı taraf protokollerde belirtilen edimlerin hiç birisini ifa etmediklerini, davacı tarafın ödeme amacıyla dava dışı fakat dilekçelerinde kendisinden bahsettikleri —– vekil olarak taraflarınca ödeme amacıyla tekliflerde bulunmuş olduklarından ve dava dışı —– alacaklı olduğu dosyadan haciz için gidildiğinde borçlu vekilinin beyanından senetlerin teminat senedi olmadığı, müzayaka hali iddiası gerçeği yansıtmadığı gibi bundan bahsedilmesinin dava konusu ile bir ilgisi bulunmadığı, davacıya müzayaka haline ilişkin beyanları, açık bir şekilde taraflar arasındaki alacak borç ilişkisini ve senetlerin borç senedi olduğunu kabul anlamında olduğu, tarafların basiretli tacir olmaları ve müzayaka halinin varlığına ilişkin iddialarının dava konusu taleple ilgili olmadığı dikkate alınarak, taşınmazlar üzerinde değer tespiti yapılması talebinin reddini talep ettikleri, protesto şartı yerine getirilmediğinden bahisle kefile başvuru hakkı olmadığı iddiası hukuki dayanaktan yoksun olduğu, davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddini talep etmekteyiz. davacının %20 den aşağı olmamak kaydı ile geç tahsilden kaynaklanan zararımızın tazminini talep ettikleri, davacının tanık deliline başvurması usul ve yasaya aykırı olduğu, tedbir talebine ilişkin beyanlarımızfazlaya ilişkin her türlü talep ve dava haklarımız saklı kalmak kaydı ile, mahkemenizce takdir edilecek ve yukarıda açıklanan nedenlerle; arabuluculuk başvurusu yapılmaksızın davanın açılmış olması sebebiyle davanın öncelikle hukuki yarar yokluğundan reddini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile, davanın zamanaşımı itirazımız doğrultusunda reddini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın yukarıda açıklanan nedenlerle reddini, davacının şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddini, geç tahsilden kaynaklanan zararımızın giderilmesi için davacının %20’den az olmamak üzere müvekkilimize tazminat ödemesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
—-İcra Dairesinin —— Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; Alacaklısının …, Borçlularının … ve … olduğu, 31/03/2016 tarihli, 600.000,00 TL bedelli senede istinaden örnek no —– kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılacak takipte ödeme emri düzenlendiği görülmüştür.
—-.İcra Dairesinin—– Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; Alacaklısının …, Borçlusunun … olduğu, 31/10/2015 tanzim, 31/03/2016 vade tarihli, 600.000,00 TL bedelli senede istinaden örnek no—– kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılacak takipte ödeme emri düzenlendiği görülmüştür.
Taraflar arasında tanzim olunan 19.10.2015 tarihli protokol de —– ve 30.10.2015 tarihli protokolde —– olarak geçen taşınmazların tapu kayıtları istenilmiştir.
İhtilafa konu;—– İlçesi —– Mahallesi 3317 Ada 5 parsel nolu tapu kayıtları incelendiğinde;—- olarak geçen bağımsız bölümlerin dava dışı —–Şirketine ait olduğu görülmüştür.

Davacı tarafça 04/10/2023 tarihli celse davanın tamamen ıslah edileceği beyan olunmuş,
Mahkememizce davacı tarafa davasını tamamen ıslah etmek üzere süre verilmiş ve teminat yatırılması istenilmiştir.
Davacı tarafça belirlenen sürede teminatta yatırılmak suretiyle dava tamamen ıslah edilmiştir.

Davacılar vekilinin 11/10/2023 tarihli davanın tamamen ıslahı dilekçesinde özetle;
Müvekkilleri aleyhine—–.İcra Müdürlüğü —– Esas (Borçlu görünen —- Şirketi) ve—–.İcra Müdürlüğünün —– esas (Borçlu görünen … ve …) dosyaları ile takibe geçildiğini örnek 10 ödeme emri tanzim edildiğini, müvekkillerinin takip alacaklısı görünene hiçbir borcu bulunmadığını, müvekkillerinin —– ile hasılat paylaşımı sözleşmesine göre satış ve pazarlama yetkisine sahip olduklarını, bu kapsamda taraflar arasında alım satım ve takasa ilişkin sözleşmeler yapıldığını, sözleşme gereği devirler gerçekleştiğinden protokol konusu senetlerin hükümsüz kaldığını, takibe dayanak senedin teminat olarak verildiğini, üçüncü şahıslara ciro edilemeyeceğini, kambiyo senedi olmadığını, davalı tarafça protokollere hiçbir açıklama getirilemediğini, 30/10/2015 tarihli protokolün özel şartlar bölümünde —– devrinin yapılmasından sonra senetlerin hükümsüz sayılacağı ve alıcıya iade edileceğinin açıkça düzenlendiğini, 19/10/2015 tarihli protokolün özel şartlar bölümünde —– devrinin yapılmasından sonra senetlerin hükümsüz sayılacağı ve alıcıya iade edileceğinin açıkça düzenlendiğini, takip alacaklısı görülen tarafın sebepsiz zenginleşme amaçlı kötü niyetli olarak takipleri başlattığını, davalı yanın müvekkili şirketin müzayaka halinden faydalanarak taşınmazları değerinden çok düşük bedelle satın aldığından bahisle, müvekkillerin 31/10/2015 Tanzim – 31/03/2016 Vade Tarihli 600.000,00 TL miktarlı senet ve iş bu senede istinaden haksız ve kötü niyetli olarak sebepsiz zenginleşme niyeti ile ikame edilen—–İcra Md.—- Esas (—–şirketi) ve—–.İcra Md. —– Esas (… – …) Takipler nedeni ile davacıların alacaklı görünene hiç bir borcu olmadığının tespitini, yargılama sonuçlanıncaya kadar, müvekkilin mağduriyetinin önlenmesi için aleyhine başlatılan icra takip işlemlerinin durdurulması amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini; kötüniyetli takip nedeni ile davalının Harca Esas Değerin %20’sinden az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili davanın tamamen ıslahı dilekçesine karşı cevap dilekçesine özetle; Davacıların ıslahının açık bir şekilde kötü niyetli olduğunu, davacı tarafından dava öncesi zorunlu arabulucuk şartı yerine getirilmediğinden davanın hukuki yarar yokluğundan reddini talep ettiklerini, dava konusu alacağın zaman aşımına uğradığını, ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, —-.İcra Hukuk Mahkemesinin—— Esas sayılı dosyası ile davacının senetlerinin teminat senedi olmadığının açık bir şekilde karara bağlandığını, davacı tarafın protokollerde belirtilen edimlerin hiçbirisini ifa etmediğini, davacı tarafın ödeme amacı ile dava dışı fakat dilekçelerinde kendisinden bahsettikleri —–vekil olarak taraflarına ödeme amacı ile tekliflerde bulunmuş olduklarından ve dava dışı —–alacaklı olduğu dosyadan haciz için gidildiğinde borçlu vekilinin beyanında senetleri teminat senedi olmadığının açık olduğunu, müzayaka hali iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının müzayaka haline ilişkin beyanlarının açık bir şekilde taraflar arasındaki alacak borç ilişkisini ve senedin borç senedi olduğunun kabul anlamında olduğunu, davacının kötü niyet tazminatı reddi gerektiğini, geç tahsilden kaynaklı beraber karşılamak üzere müvekkiline %20’den az olmamak üzere tazminat ödenmesi gerektiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Davacı taraf ilk davası ile, —–. İcra Dairesinin —– Esas sayılı takip dosyası ve —- İcra Dairesinin—– Esas sayılı takip dosyalarına konu edilen 31/10/2015 tanzim ve 31/03/2016 vade tarihli, 600.000,00 TL bedelli senetten kaynaklı senet teminat senedi olarak verildiğinden bahisle davacıların borçlu olmadığının tespitini talep etmektedir.Davacı taraf yargılama devam ederken davasını tamamen ıslah etmiştir.
Davacı davasının tamamen ıslahı ile, —-. İcra Dairesinin—– Esas sayılı takip dosyası ve—–İcra Dairesinin —— Esas sayılı takip dosyalarına konu edilen 31/10/2015 tanzim ve 31/03/2016 vade tarihli, 600.000,00 TL bedelli senetten kaynaklı protokollerin gereği yerine getirildiğinden bahisle davacıların borçlu olmadığının tespitini talep etmektedir.
19 Ekim 2015 tarihli protokolde; satıcılar —– alıcı … olduğu, söz konusu gayrimenkuller arasında taraflar arasındaki ihtilafın konusu oluşturan—– olarak anılan —– nolu Dükkan (299.25 metrekare)” yer aldığı, davacı tarafça —– alıcılara 30 Ocak 2016 tarihine kadar devrinin gerçekleştirileceğinin taahhüt edildiği ancak halen devrin gerçekleştirilmediği görülmüştür.
30 Ekim 2015 tarihli protokolde; satıcılar —-, alıcı … olduğu, söz konusu gayrimenkuller arasında taraflar arasındaki ihtilafın konusu oluşturan—– olarak anılan —– nolu Dükkan (355.65 metrekare)” yer aldığı, davacı tarafça —–alıcılara 31 Mart 2016 tarihine kadar devrinin gerçekleştirileceğinin taahhüt edildiği ancak halen devrin gerçekleştirilmediği görülmüştür.
Protokollerde geçen —– olarak geçen taşınmazların tapu kayıtları getirtildiğinde malikin dava dışı —– Şirketi olduğu görülmüştür.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.Bu genel açıklamadan sonra hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 691/1).Bonoda şekil şartları TTK’nın 688. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.
Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir (—–).
Yerleşik Yargıtay içtihatları ve öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (12/4/1933 gün ve —– sayılı YİBK ).
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6).Hemen burada, menfi tespit (borçsuzluğun tespiti) konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05/02/2019 tarih ve —– Esas —–Karar sayılı kararı)
Somut olaya gelince; dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin olduğuna göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir.Dava konusu bonoda davacı … keşideci, diğer davacılar … ve … kefil, davalı … lehtar olup, ihdas nedeni bonoya yazılmamıştır.
Davacılar, protokoller kapsamında senedin verildiğini ve protokollerin gereğinin yerine getirildiğinden bahisle senedin bedelsiz kaldığını iddia etmişler ise de, davacı … 19 Ekim 2015 tarihli protokolde taahhüt ettiği —–alıcılara devrini gerçekleştirmemiş olup yine davacı … 30 Ekim 2015 tarihli protokolde taahhüt ettiği —- alıcılara devrini de gerçekleştirmemiştir.
Yukarıda da ifade edildiği üzere bono bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olup, davacı bir hukuki ilişkinin varlığını kabul ettiğinden ispat külfeti de davacı borçluya düşmektedir. Davacı borçlu iddiasını ancak yazılı belgeyle ispatlamak zorundadır. Bu sebeple başkaca delil araştırmasına gidilmemiştir. Davacı taraf, ispat yükü üzerinde olmasına rağmen borcu olmadığını veyahut ödediğini ispat edemediğinden davanın reddine, icra takibi tedbiren durdurulmadığından davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilimş, davacı taraf davasını tamamen ıslah ettiğinden ilk dava yönünden yargılama giderlerinden ayrıca sorumlu tutulmuş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı tarafın kötü niyet talebinin REDDİNE,
İlk dava yönünden yargılama giderleri;
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 269,85 TL harcın davacı tarafça dava açılırken peşin olarak yatırılan 10.246,50 TL harçtan mahsubu ile fazladan yatırılan 9.976,65 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir olunan 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine,Davanın tamamen ıslahı davası yönünden;
6-Davacı taraf süresinde davasını tamamen ıslah ettiğinden yeniden başvurma harcı ile peşin karar ve ilâm harcı alınmasına yer olmadığına,
7-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 90.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine,
9-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde re’sen ilgilisine iadesine,
Dair,Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere Davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.