Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/854 E. 2023/639 K. 06.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/854
KARAR NO : 2023/639

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 13/10/2017
KARAR TARİHİ : 06/07/2023

Mahkememiz—- Esas, —– sayılı kararı —-Bölge Adliye Mahkemesi —-Hukuk Dairesi— Esas, —- sayılı kararı ile bozularak mahkememize gelen Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: 13/05/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yolcu olarak bulunan müvekkillerinden —- eşi —– vefat ettiğini, geriye onun desteği ile yaşamını sürdürmekte olan boşanmış ancak resmi nikahsız olarak birlikte yaşadığı —-kaldığını, desteğinden yoksun kalan gayrıresmi eşi müvekkil —- için 200,00-TL, (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla) destekten yoksun kalma tazminatının, 6100 sayılı Yasa’nın 107 maddesi gereğince, davalı sigorta şirketinden temerrüt tarihinden, işleyecek avans faiziyle tahsiline, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA:Davalı vekilinin cevap dilekçesinde, özetle, —- plakalı araç müvekkili şirket —- tarafından 26.10.2016-2017 vadeli—— nolu Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, HMK 6. Madde gereği yetkili mahkeme, davalı tarafın davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri olduğunu, ayrıca HMK m.16’ya göre, haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkili olduğunu, bu nedenle davanın yetki yönünden reddi ile dosyanın ortak ve kesin yetkili —– Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili şirketin sorumluluğu trafik poliçesindeki limitler ve sigortalıların kusuru ile sınırlı olduğunu, dosyada kusur durumuna ilişkin herhangi bir resmi belge bulunmadığından yapılacak yargılamada araçların kusur durumlarının tespit edilmesi gerektiğini,davacı ile müteveffanın boşanmış bir çift olduğunu, Yargıtay içtihatları uyarınca, boşanma, destekliğin kesilmesine yol açtığını, davacının destek olgusunu, tanık beyanları ile ispatlamasına muvafakatları bulunmadığını, davacı tarafın, delil listesinde yazılı bulunan delilleri taraflarına tebliğ edilmediğini, ayrıca dava konusu olay haksız fiilden kaynaklandığını ve ticari iş niteliğinde olmadığını, bu nedenle davacı vekilinin avans faizine yönelik taleplerinin reddi gerektiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME ve GEREKÇE :
—– Büyükşehir Belediyesi Su Ve Kanalizasyon Genel Müdürlüğü Abone İşleri Dairesi Başkanlığı —– Bölgesi Şube Müdürlüğü’ne , —-Şirketi, —— —- Su Ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’ne, —- İlçe Emniyet Müdürlüğü_(ekip) müzekkere yazıldığı görüldü.
Mahkememiz tarafından alınan bilirkişi raporunda özetle;

“SONUÇ VE KANAAT :
Hukuki durumun ve delillerin takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere 13.05.2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu vefat ettiği bildirilen —–ölümü sonucunda geride kalan hak sahibi davacı tarafından davalı aleyhine olarak açılan iş bu davada:

A)KUSUR BAKIMINDAN SONUÇ :
Davaya konu 13.05.2017 tarihli trafik kazasında:
Davalı —– Sigorta Şirketi’ne ZMMS. Poliçesi ile sigortalı —plakalı iki —–% 100 oranında kusurlu olduğu,
—-Plakalı araç sürücüsü —–kusursuz olduğu,
—– Plakalı otobüs içerisinde yolcu konumunda bulunan kazalı —–kusursuz olduğu tespit edilmiştir.
B)DESTEKTEN YOKSUNLUK TAZMİNATI BAKIMINDAN SONUÇ :
Hak sahibi gayriresmi eş —–destekten yoksun kalma sebebiyle gerçek maddi zararı = 321.412,44 TL.’dir.
Davaya konu olay sebebiyle—–plakalı Otobüs (sürücü dahil 18-30 koltuk) sürücüsü—– dahil toplam 24 kişinin vefat ettiği, sürücü dışında toplam 23 kişinin vefatı sebebiyle müteveffaların ölümü sonucunda geride kalanların destekten yoksunluk sebebiyle maddi zararları toplamı kişi başına teminat limiti dahilinde toplam teminat limiti 5.940.000,00 TL. aşması durumunda, davalı —— Şirketi tarafından ZMMS. poliçesi toplam teminat limiti gareme hesabı yapılması gerekeceği,
Bu husustaki hukuki durumun değerlendirilmesi ve delillerin taktiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere 13.05.2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu vefat edenlerin ölümü sebebiyle geride kalan hak sahiplerinin toplam destekten yoksunluk sebebiyle maddi zararları toplamı 5.940.000,00 TL. altında kalma durumuna göre değerlendirme yapıldığı” hususları tespit edilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası sonucu gerçekleşen ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma zararına ilişkin tazminat davasıdır.Mahkememizin 15/06/2021 tarih —- Esas ve—– Karar sayılı ilamı ile “Yukarıda sayılan deliller birlikte incelendiğinde davacı ile müteveffa —- Aile Mahkemesi 15.09.2015 tarih ve—— Esas ,——Kara sayılı kararı ile ortak ve birlikte yaşama iradelerini sona erdirmişlerdir. Dolayısıyla taraflar bu karar ile birbirlerine destek olma iradelerini de sona erdirmişlerdir. Bu kapsamda davacı ile müteveffanın aile birliği içerisinde yaşama iradelerinin ortadan kalkması nedeniyle davacı destekten yoksun kalma tazminatı isteyemez, mezkur olayın “imam nikahlı eş” ile kıyas edilmesi de mümkün değildir. Zira “imam nikahlı eş” veya nikahsız birlikteliklerde tarafların birlikte yaşama iradelerini sona erdirdiğine herhangi bir irade beyanı söz konusu değildir. Yukarıda yapılan açıklamalar muvacehesinde boşanma kararı ile davacı ve müteveffa birlikte yaşama iradelerini ve aile birliğine ve de birbirlerine güçleri oranında destek olma yükümlülğünü de sona erdirme iradesi ve yükümlülüğü de sona erdirmişlerdir. Bu kapsamda davacı ve müteveffanın açık olarak ortaya koyduğu bir irade varken tanık beyanlarına itibar etmek mümkün değildir. Bu nedenle davacının Aktif Husumet Ehliyetinin bulunmaması sebebiyle davanın Aktif Husumet Ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.” gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, —–Bölge Adliye Mahkemesi —-. Hukuk Dairesi’nin 16/12/2021 tarih —– Esas ve—— Karar sayılı ilamı ile “Öncelikle belirtilmelidir ki eldeki davada, davacı ile vefat edenin öncesi itibariyle evli oldukları ve müteakip boşandıkları, destek olduğu iddia edilenin vefat ettiği tarihte davcı ile resmi bir evliliğinin bulunmadığı hususunda her hangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık; vefat edenin davacı için destek olarak kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Destekten yoksun kalma tazminatı istemi için resmi bir evlilik bağı ile bağlı olunması gerekmediği gibi, mirasçı olunmasına da gerek yoktur. Önemli olan, düzenli ve eylemli bir birliktelik ve destek ihtiyacının kanıtlanmasıdır. Destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır, sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması gerekir. (bkz Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, —– kararı) Açıklamalar gözetilerek somut olaya dönülecek olursa, her ne kadar ilk derece mahkemesi tarafından —–Kaymakamlığı İlçe Emniyet Müdürlüğü —- Polis Amirliği tarafından hazırlanan raporlar ve davacı ile ölen desteğin boşanmış olmaları dayanak tutulup desteklik ilişkisinin ispat edilemediği görüşünden hareketle davanın reddine karar verilmiş ise de, eksik araştırma ve inceleme neticesinde karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi hangi delillere hangi hukuki gerekçelerle dayanıldığı denetime olanak tanıyacak şekilde tam olarak açıklanmadan, üstün tutulma nedenleri de denetime olanak sağlayacak şekilde belirtilmeden karar verilmiş olması isabetli olmamıştır. Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözetilerek, davacının sosyal ve ekonomik durumu da araştırılmak sureti ile davacının ölmeden önce müteveffa ile birlikte yaşayıp yaşamadığı, ortak bir hayatları olup olmadığı, etraflıca araştırılıp belirlenerek ve gerektiğinde tanıklar yeniden dinlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Kabule göre de; vefat edenin davacıya desteğinin ispat edilememesi halinde davanın esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın aktif husumet ehliyeti bulunmadığından reddine karar verilmesi de hatalı olmuştur” gerekçeleriyle mahkememizin ilamının kaldırılmasına karar verilmiş, dosya yukarıdaki esası almıştır.
Tanık —– “Davacı benim dayım olur, davacının eşi—- benim halamdı, bir süre önce anlaşamadıkları için anlaşmalı boşandılar, 3 ay kadar ayrı kaldılar, ancak sonra aile büyüklerinin araya girmesi nedeni ile tekrar barıştılar bir araya geldiler ve aynı evde yaşamaya başladılar, kaza tarihinden önce de birlikte aynı evde karı koca olarak yaşıyorlardı, hatta biz nikah şahidiniz olalım tekrar nikah kıyalım şeklinde espiri de yapıyorduk, ancak davaya konu kaza nedeniyle —–kaybettik” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık —– “Davacı benim abim olur, abim ile eski eşi —–kazadan çok önce boşanmışlardı hatta bizden bir süre boşandıklarını gizlediler, daha sonra öğrendik, tekrar bir arada yaşamaya başladılar, aynı evde karı koca gibi yaşıyorlardı sadece resmi nikahları yoktu, hatta—–kendisine ait işlettiği bir öğrenci yurdu vardı abimle birlikte bu yurdu beraber işletiyorlardı, abim de her zaman —- yardım ediyordu, beraber çalışıyorlardı, şu anda yurdu ortak çocukları işletmektedir, abim de yine yurtta oğlu ile birlikte çalışıyor, kaza tarihine kadar abim ile —–birlikte aynı evde çocukları ile birlikte yaşıyorlardı,” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık —–Ben davacı ve eşinin işlettiği öğrenci yurdunda temizlik ve yemek işlerini yapmaktayım 10 yıldır çalışıyorum, yurt daha önce ana okuluydu sonra öğrenci yurdu oldu, ben davacı ve eşi —– boşanmış olduklarını bilmiyordum bu dava nedeniyle öğrendim, davacı ve —– karı koca gibi yaşıyorlardı yurdu birlikte işletiyorlardı, yurdun alışverişini her zaman davacı yapardı, davacı ve eşi —–aynı evde kaza tarihi öncesinde birlikte yaşıyorlardı hatta bir oğulları vardı o da onlarla birlikte aynı evde yaşıyordu” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık —– “Ben davacı ve eşinin işlettiği öğrenci yurdunda öğrenci olarak kalıyordum, davacı eşi —– ile birlikte yurdun tüm alış verişini birlikte yapıyorlardı, ben davacı ve eşinin boşanmış olduklarını bilmiyordum, böyle bir şey de hissetmedim bu dava nedeniyle boşanmış olduklarını öğrendim, davacı sürekli yurda gelip gider ve yurdun işleri ile ilgilenirdi, —–beraber de evlerine dönerlerdi.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık —– “Ben davacı ve eşinin işlettiği öğrenci yurdunda öğrenci olarak kalıyordum, davacı eşi —– ile birlikte yurdun tüm alış verişini birlikte yapıyorlardı, ben davacı ve eşinin boşanmış olduklarını bilmiyordum, böyle bir şey de hissetmedim bu dava nedeniyle boşanmış olduklarını öğrendim, hatta ben ilk yurda kayıt yaparken —- amca da oradaydı bir aileortamı vardı hatta bu nedenle yurda kaydımı yaptırdım,— evleri vardı, işleri bittikten sonra evlerine dönerlerdi hatta bir de oğulları vardı, birlikte aynı evde yaşıyorlardı.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkememizce davacının ekonomik sosyal durum araştırması için —- Emniyet Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmış, yapılan araştırma sonucu tutulan tutanakta davacı için “Eşinden ayrıldıktan yaklaşık 3-4 ay sonra tekrar bir araya geldikleri ve beraber yaşadıkları” tespiti yapılmıştır.
10/02/2023 tarihli bilirkişi raporu ile aşağıdaki tespitler yapılmıştır:
Mahkememizce davalı—-Şirketi vekiline “dava konusu 13/05/2017 tarihli trafik kazası nedeniyle, sigortalı —— plakalı aracın 26/10/2016 ilâ 26/10/2017 tarihleri arasında geçerli —–numaralı ZMM sigortasına dayalı olarak davacı (müteveffa—– kendisine destek olduğunu iddia eden) —- dışındaki zarar görenler tarafından herhangi bir tazminat talebine başvurulup vurulmadığı, hasar dosyası açılıp açılmadığı, açılmış ise herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa ne kadar ödeme yapıldığı hususunda beyanda bulunması ve buna ilişkin tüm delillerini sunması için 2 haftalık kesin süre verilmesine, aksi takdirde bu hususta yeniden süre verilmeyeceğinin ve dosyanın mevcut durumu itibariyle değerlendirileceğinin ihtarına” şeklinde ihtarda bulunulmuş, verilen kesin süre içerisinde herhangi bir beyan sunulmadığı görülmüştür.
Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Destekten yoksun kalma tazminatı istemi için resmi bir evlilik bağı ile bağlı olunması gerekmediği gibi, mirasçı olunmasına da gerek yoktur. Önemli olan, düzenli ve eylemli bir birliktelik ve destek ihtiyacının kanıtlanmasıdır. Destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır, sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması gerekir. (bkz Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, —- kararı)
Mahkememizce yapılan değerlendirmede, davanın trafik kazası sonucu gerçekleşen ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma zararına ilişkin tazminat davası olduğu, yukarıda da açıklandığı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusunun, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarar olduğu, destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasının amaçlandığı, destekten yoksun kalma tazminatı istemi için resmi bir evlilik bağı ile bağlı olunması gerekmediği gibi, mirasçı olunmasına da gerek bulunmadığı, önemli olanın düzenli ve eylemli bir birliktelik ve destek ihtiyacının kanıtlanması gerekliliği olduğu, bu kapsamda somut olay incelendiğinde, —-Emniyet Müdürlüğü’nün davacı için yaptığı “Eşinden ayrıldıktan yaklaşık 3-4 ay sonra tekrar bir araya geldikleri ve beraber yaşadıkları” tespiti ve tüm tanık beyanları (tanık beyanlarına, tanıkların davacı ve müteveffanın yakın akrabaları/ailesi olması ve tanıklarca doğrudan görgü ve duyuma dayanan bilgilerin aktarılması nedeniyle itibar edilmiştir) dikkate alındığında davacı ile müteveffanın boşanmış olsalar dahi birlikte yaşadıkları ve birlikte çalışıp kazanç sağladıkları, müteveffanın davacının desteği olduğu kanaatine varılması gerektiği, bu sebeple davacının husumetinin bulunduğu, yine bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere rizikonun poliçe süresi içerisinde gerçekleştiği, davacının zararının 886.048,66 TL olduğu, ancak davalının poliçe limiti olan 330.000,00 TL ile sınırlı sorumlu olacağı, yine ölümün hatır taşıması neticesinde gerçekleştiğine dair delil bulunmadığı, aksine ölümün dava dışı sigortalının ticari faaliyeti kapsamında gerçekleştiği, yine dosyada emniyet kemeri takılmadığına dair bir delil de bulunmadığı, ek olarak davalının davacı dışında başkaca şahıslara olay nedeniyle sigorta tazminatı ödediğine dair bir delil bulunmaması nedeniyle (davalıya verilen kesin süre içerisinde bu yönde bir beyan ve delil sunulmamıştır) somut olayda garameten hesaplama yapılmasını gerektirir bir durum bulunmadığı, bu sebeple tazminattan indirim yapılmasını gerektiren bir durum bulunmadığı, yine bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere sigorta şirketine başvurunun 08/08/2017 tarihinde yapıldığı, bundan 8 iş günü sonrasının 19/08/2017 günü dolmuş olduğu (sürenin son gününün haftasonuna denk gelmediği), temerrütün bu tarihte gerçekleştiği, alacağa işin davacı yönünden ticari iş sayılmasının mümkün olmaması nedeniyle yasal faiz işletilmesi gerektiği kanaatine varılmış, tüm bu gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile, destekten yoksun kalma zararına ilişkin 330.000,00 TL maddi tazminatın 19/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca kabul edilen dava değeri (330.000,00 TL) üzerinden hesaplanan ve alınması gereken 22.542,30 TL karar ve ilam harcından dava açılırken peşin olarak alınan 31,40 TL peşin harç ve 1.130,00 TL tamamalama harcının mahsubu ile bakiye 21.380,90 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan 67,40 TL dava açma masrafı, 37,10 TL vekalet harcı, 1.130,00 TL tamamlama harcı ve 2.933,00 TL bilirkişi/posta masrafından ibaret 4.167,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgilisine iadesine,
6-Davacı yapılan yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri (330.000,00 TL) üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 49.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine sunulacak dilekçe ile —- Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.