Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/722 E. 2022/98 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/722
KARAR NO: 2022/98
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 04/11/2021
KARAR TARİHİ: 16/02/2022
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
1-İddia: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; –tarafından,— ortaklığı olan davacı şirkete —- tutarında idari para cezası uygulandığını, müvekkilinin, idari para cezasını — tarihinde %25 indirimli şekilde — olarak ödediğini, zarara sebebiyet —– tespiti amacıyla — tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporlarda——görev yapan— dava dilekçesinde görevi belirtilmeyen— idari para cezasının — davalıların müştereken müteselsilen sorumlu olduklarının tespit edildiğini, bu zararın tazmini amacıyla bu davalılara karş—– Sayılı dosyalarında —– rücuen tazminat davaları açıldığını, davalıların —yılındaki yükümlülüklerini yerine getirmeyerek idari para cezası uygulanması sebebiyet verdikleri halde —- yönünden ibra ettiklerini, ibra kararının şirket zararına olmasının —- kriterlerine göre de soyut nitelikte olduğunu, bu yönüyle sorumluları borçtan kurtarır nitelikte olduğunu, — uyarınca ibra kararının bankayı zarara uğratan davalıları sorumluluktan kurtarmayacağının kabul edildiğini, bu nedenle ibra kararının iptaline karar verilmesi gerektiğini, — kararlarına göre yönetim kurulu üyelerinin ibra oylamasında kendilerinin ve diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrası için oy kullanamayacaklarını, — incelendiğinde bu kurala da riayet edilmediğinin anlaşıldığını iddia ederek,—— yılına ilişkin ibra edilmelerine dair alınan kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, davalıların cevap dilekçesine karşı sunduğu dilekçesinde, davacı şirketin tek pay sahibinin —- Olduğunu, İİK’nin 226. Maddesi uyarınca davacı şirketin müflis—- alınan kararlarla yönetileceğini,—- sıfatı ile almış olduğu—- kararı ile dava konusu zarara ilişkin hukuki işlemlerin başlatılmasına karar verildiğini, bu nedenle davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğunu, davanın tazminat davasıyla birleştirilmesi gerektiğini belirterek emsal olarak—– dosyasındaki — iptali davasının,— dosyasında görülen tazminat davası ile birleştirilmesine dair kararı sunmuştur.
2-Savunma: Dava dilekçesi davalı — tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekili — tarihinde cevap süresinin uzatılmasını talep etmiş, talep kabul edilmiş, ancak davalı vekili davaya cevap vermemiştir.
Dava dilekçesi davalı— tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vasisi — tarihinde cevap süresinin uzatılmasını talep etmiş, mahkememizin — tarihinde cevap süresini iki hafta uzatmış, davalı ——- tarihli cevap dilekçesinde özetle, TTK’nin 446. Maddesi uyarınca davacının taraf ehliyetinin bulunmadığını, davanın bu nedenle reddi gerektiğini, ayrıca toplantı tutanağına muhalefet şerhinin geçirilmesinin de diğer bir dava şartı olduğunu, davalının davada taraf ehliyetinin bulunmadığını, iptal davasının kural olarak anonim şirkete karşı açılması gerektiğini, davacı— davada şirketi temsil etmesi için bir kayyım atanması gerektiğini, davanın —- aylık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, bu nedenle davanın bu nedenle de reddi gerektiğini, davacının birleştirme talebinin davaların ilgisi bulunmaması nedeniyle reddi gerektiğini, iptali istenen —– hukuka uygun olduğunu, şirket ortaklarının tamanının —— asaleten bulunduğunu, şirket ortaklarının oy birliğiyle —– ibra ettiklerini, yine TTK 558/2. Madde uyarınca da sorumluluk davasının —- aylık hak düşürücü süreye tabi olduğunu, —- şirketin bağımsız denetim raporunun okunduğunu, ibranın doğru olduğunu, davalı hakkında sorumluluk davalarının açıldığını, yani varsa zarar doğurucu eylemin çok önceden öğrenildiğini, bu nedenle dahi hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın ikame edildiğinin açık olduğunu, zaten zararın en geç öğrenme tarihinin—- tarihli rapor olduğuna göre her halukarda hak düşürücü sürenin geçtiğinin açık olduğunu tüm bu nedenlerle davanın usulden veya esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava dilekçesi davalı—- tarihinde tebliğ olunmuş, davalı vekilinin talebi üzerine — tarihinde cevap süresinin iki hafta uzatılmasına karar verilmiş, davalı——cevap dilekçesinde, davanın TTK 445. Maddesi uyarınca üç aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, davanın şirkete karşı açılması gerektiğinden ve davacı şirketin tek pay sahibinin dava dışı ——–Olması nedeniyle davalının ibra kararında imzası bulunmadığı gibi dahli de bulunmadığını, bu nedenlerle davanın usulden veya esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3-Taraf ve dava ehliyetine ilişkin dava şartı ile ilgili inceleme: Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları HMK’nin 114/-1-d maddesi uyarınca dava şartıdır.
Davalı tarafça, tarafların taraf ve dava ehliyetine sahip olmadıkları iddia edilmiştir.
Müsnet dava,——— kararının iptali istemine ilişkindir.
Davacı—–vekili, davacı şirketin — davalı— davacı şirketin —-veya ortağı olmayan davacı şirket çalışanları davalılar—–karşı davacı şirketin — yılına ilişkin ——-yılındaki yükümlülüklerini yerine getirmeyerek idari para cezası uygulanmasına sebebiyet verdikleri halde ——— ibra edilmelerinin şirketin zararına olması nedeniyle” iptalini talep etmektedir.
TTK’nin “İptal sebepleri” başlıklı 445. Maddesi; “446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan —— kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” hükmünü,
“İptal davası açabilecek kişiler” başlıklı 446. Maddesi;
“a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, —–katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, —– katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların —– alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri,
c) Yönetim kurulu,
d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.” hükmünü,
“Butlan” başlıklı 447. Maddesi
“—-, özellikle;
a) Pay sahibinin, —– katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,
b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran,
c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan,
kararları batıldır.” hükmünü,
“İbranın etkisi” başlıklı 558. Maddesi ;
“(1) İbra kararı —kararıyla kaldırılamaz. 445 inci madde hükmü saklıdır.
(2) Şirket —-kurulunun, sorumluluktan ibraya ilişkin kararı, ibranın kapsadığı açıklanan maddi olaylara ilişkin olarak, şirketin, ibraya olumlu oy veren ve ibra kararını bilerek payı iktisap etmiş olan pay sahiplerinin dava hakkını kaldırır. Diğer pay sahiplerinin dava hakları ibra tarihinden itibaren altı ay geçmesiyle düşer.” hükümlerini içermektedir.
Madde metinlerinden açıkça anlaşıldığı üzere, anonim şirketlerde ——- iptali davalarını; toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, —– katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, — ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların ——– alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, yönetim kurulu ve kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa——- her biri açabilir.
—– iptali davasının davalısı ise ——– yapılan şirket tüzel kişiliğidir. Çünkü, iptali istenen ———- olarak alır, organı da tüzel kişilik şirket temsil eder.
İşbu davada, davalı tarafça davacının ve davalının taraf ehliyeti olmadığı iddia olunduğundan bu hususa değinmekte fayda bulunduğu düşünülmüştür. Buna göre bilindiği üzere, dava şartları HMK m. 114’te düzenlenmiştir. Buna göre tarafların dava ve taraf ehliyetinin bulunması HMK’nin 114/1-d maddesinde dava şartı olarak düzenlendiği halde, taraf sıfatının bulunması dava şartı olarak düzenlenmemiştir. Yani taraf sıfatının bulunması dava şartı değildir. Taraf sıfatı husumetle ilgili bir konudur.
Taraf ehliyeti, medeni hukuktaki hak ehliyetinin; dava ehliyeti ise, medeni hukuktaki fiil ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekillerdir. Taraf ve dava ehliyeti, usul hukukunda birer dava şartıdır ve bu yönden bir eksiklik bulunduğu taktirde dava usulden reddedilir.
Dava ehliyeti davada taraf olma yeteneğidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 50. maddesiyle taraf ehliyetini, ”Medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir” şeklinde açıklamış, ancak taraf ehliyetini tanımlamamış ve Türk Medeni Kanununa (TMK) yollamada bulunmakla yetinmiştir. TMK ise, davada taraf olma ehliyetini, medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış 8., 28., 47. ve 48. maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek, medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını, her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan itibaren taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirtmiştir.
Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 51. maddesinde dava ehliyetinin medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği düzenlenmiş olup dava ehliyeti, medeni hukuktaki fiil ehliyetinin usul hukukundaki bir yansımasıdır. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu 9. ve devamı maddelerine göre ergin, ayırtım gücüne sahip olan ve kısıtlı olmayan kişiler fiil ehliyetine sahiptir. Bir diğer anlatımla aynı yasanın 14. maddesinde yazılı olduğu üzere ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur.
Yine 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 448. maddesinde, vasinin, vesayet altındaki kişiyi bütün hukuki işlemlerinde temsil edeceği; 462. maddesinin 8. bendinde de, vasinin, vesayet makamından izin almak koşuluyla kısıtlı adına dava açabileceği hususları düzenlenmiştir.
Dava ve fiil ehliyetinin usul hukukumuzdaki yansıması olarak yapılan düzenlemelerden bir diğeri de davada kanuni temsil yetkisi olup 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 52. maddesine göre “ Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmayanlar davada kanuni temsilcileri, tüzel kişiler ise yetkili organları tarafından temsil edilir.”
HMK’nin 114/1-d maddesinden de anlaşılacağı üzere taraf ve dava ehliyeti ile kanuni temsilin sözkonusu olduğu hallerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması dava şartlarından olup, 115. maddeye göre de mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmalı, davanın açılıp yürütülmesinin belli bir makamın iznine bağlı olduğu hallerde —– izin belgelerini, kanuni temsilcinin verilen kesin süreye rağmen sunmaması halinde 52. maddeye göre davanın açılmamış sayılmasına, kanuni temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunmaması —– halinde ise dava şartı eksikliğinin giderilmesi için kesin süre verilip kesin süre dahilinde eksiklik tamamlanmadığı taktirde dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmelidir.
Davacı sıfatı veya davalı sıfatı kavramlarına geldiğimizde;—- kararlarında davacı sıfatı yerine “aktif husumet ehliyeti”, davalı sıfatı yerine “pasif husumet ehliyeti” kavramlarının kullanılması nedeniyle uygulamada istisnai de olsa, bu kavramlar, dava şartı niteliğindeki dava ve taraf ehliyeti kavramlarıyla karıştırılmaktadır. Bu kavramların birbirinden nasıl ayrılacağı konusunda —– ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir—– Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu —- tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp dava konusu —hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur”——
Bu açıklamalar ışığında, davacı şirketin dava ve taraf ehliyeti olduğu halde TTK’nin 446. Maddesinde sayılan iptal davası açabilecek kişilerden olmadığı, dolayısıyla hakkı isteyecek kişilerden olmaması nedeniyle davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Yine aynı şekilde, yukarıda açıklandığı üzere — iptali davasının davalısı —— yapılan şirket tüzel kişiliğidir. Çünkü, iptali istenen —— olarak alır, organı da tüzel kişilik şirket temsil eder. Bu nedenle hakkın istenebileceği kişi davalılar olmayıp davacı şirket olduğundan davalıların dava ehliyetleri ve taraf ehliyetleri olduğu halde pasif husumet ehliyetleri bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Ancak, yukarıda açıklandığı üzere aktif husumet ehliyeti ve pasif husumet ehliyeti dava şartı olmadığından davacı ve davalıların taraf ve dava ehliyetine sahip oldukları anlaşılmakla, davalı tarafın tarafların taraf ve dava ehliyetine sahip olmamaları nedeniyle davanın usulden reddi taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
4-Hukuki yarar dava şartının bulunup bulunmadığı hususunda yapılan inceleme: Dava dilekçesine göre; dava pasif husumet ehliyetleri olmayan davalılara karşı açılmış olup davanın açılma nedeni “davalıların — yılındaki yükümlülüklerini yerine getirmeyerek idari para cezası uygulanmasına sebebiyet verdikleri halde ——- yönünden ibra edilmelerinin şirketin zararına olması nedeniyle” iptali talebine ilişkindir.
HMK’nin 114’üncü maddesinin (h) bendi uyarınca “Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması” dava şartları arasında düzenlenmiş olup, aynı Kanunun 115’inci maddesi gereği bu durum kamu düzeni ile ilgilidir.
Bu nedenle işbu davanın açılmasında davacının hukuki yararının olup olmadığının tespiti gereklidir.
TTK m.553/I uyarınca; —- memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.
Eski 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu anonim şirket adına —— karşı sorumluluk davası açılması için genel kurul tarafından davanın açılmasına yönelik bir karar alınmasını zorunlu tutmaktaydı—– kararı alınmaması halinde bu durumu dava şartı eksikliği olarak kabul etmekteydi. Bu sebeple de kararın alınmasına kadar bu durumu bekletici mesele olarak değerlendirmekte ve davayı ertelemekteydi.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ise şirketin yönetim kurulu üyelerine karşı açacağı sorumluluk davasını —- alınması şartına bağlamamıştır. Ancak pay sahiplerinin oyda imtiyaz hakkının geçerli olmayacağı —— kararlarını belirten TTK m. 479/3-c hükmünde ibra ve sorumluluk davası açılmasında oyda imtiyazın geçerli olmadığı belirtilmiştir. Bu hüküm ise sorumluluk davası açılmasına ilişkin bir —– ortaya koymaktadır ki bu hüküm doktrinde ciddi tartışmalara sebebiyet vermiştir.
Eski TTK uygulamasının aynen devam ettiğini ileri süren görüşler bulunduğu gibi TTK m. 479/3-c hükmünün unutularak kanunda bırakıldığını ileri süren görüşler de bulunmaktadır. Konu bir yönüyle de usul hukukunu ilgilendirmektedir. —-eski TTK uygulamasını aynen devam ettirmek şeklinde doktrinde ortaya atılan ilk görüşü benimsemiştir.
Müsnet davada, davacı tarafça, davalı yöneticiler hakkında başka mahkemelerde açılmış sorumluluk davaları bulunmaktadır. Davalılar hakkında açılan davalarla ilgili olarak,—- dosyasının incelenmesinde; davacı—Tarafından davalılar— dava dilekçesinde; —tarafından, —- tutarında idari para cezası uygulandığını, müvekkilinin, idari para cezasını — indirimli şekilde — olarak ödediğini, zarara sebebiyet veren —– tespiti amacıyla — tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporlarda idari para cezasının —- idari para cezasına konu dönemde —–olarak görev yapan davalı— olan davalı—- olduklarını, davalıların müştereken müteselsilen sorumlu olduklarının tespit edildiğini, bu nedenle davacının uğramış olduğu — zararın ödeme tarihi olan—- tarihinden itibaren bankalarca mevduata uygulanacak en yüksek faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili talebiyle dava açıldığı, davanın halen derdest olduğu tespit olunmuştur.
— sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı—— Tarafından davalılar— tarihli dava dilekçesinde; –tarafından,— bağlı ortaklığı olan davacı şirkete— tutarında idari para cezası uygulandığını, müvekkilinin, idari para cezasını — olarak ödediğini, zarara sebebiyet veren —— tespiti amacıyla—tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporlarda idari para cezasının — idari para cezasına konu dönemde — olarak görev yapan davalı —— sorumlu olduklarını, davalı—-imza yetkilisi olduğu ve davacı —ve ilzam yetkisine sahip oldukları, bu nedenle davacının uğramış olduğu — zararın ödeme tarihi olan — itibaren bankalarca mevduata uygulanacak en yüksek faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili talebiyle dava açıldığı, Mahkemenin — sayılı kararla dosyanın —-sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği tespit olunmuştur.
— sayılı dosyasının birleştiği— dosyasının incelenmesinde; davacı— Tarafından davalı— tarihli dava dilekçesinde— tarafından, — ortaklığı olan davacı şirkete —tutarında idari para cezası uygulandığını, müvekkilinin, idari para cezasını — tarihinde — olarak ödediğini, zararın — kısmının işbu davaya ilişkin olduğu, zarara sebebiyet veren—– tespiti amacıyla —— yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporlarda zarardan — sorumlu olduğunun saptandığı, bu nedenle davacının uğramış olduğu —zararın ödeme tarihi olan —- tarihinden itibaren bankalarca mevduata uygulanacak—— birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili talebiyle dava açıldığı, davanın halen derdest olduğu tespit olunmuştur.
Buna göre işbu davaya konu iptali istenen ibra kararının alındığı tarihte, davalıların sorumlu oldukları iddia edilen cezaların olduğu —- bilinmediğinden TTK’nin 558/2. Maddesi uyarınca iptali istenen ibra kararının davalıların o konudaki sorumluluğunu kaldırmadığı düşünüldüğünden davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı olmadığı değerlendirilmiş ise de, davacı tarafça —– yapıldığında davalıların sorumluluğunun bilindiği iddia edildiğinden ve davalılardan —– tarihinde —–olduğundan, davacının davalı— eylemine katılan diğer davalılar yönünden işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunabileceği, bu hususun yargılamayı gerektirdiği anlaşıldığından, bu aşamada davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu kanaatine varılmıştır.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
5-Davanın tespiti: Dava, anonim şirket— iptali istemine ilişkindir.
Davacı —– vekili, davacı şirketin — davalı — davacı şirketin yönetim kurulu üyesi veya ortağı olmayan davacı şirket çalışanları davalılar —–karşı davacı şirketin —tarihli —- ibrasına ilişkin—- yükümlülüklerini yerine getirmeyerek idari para cezası uygulanmasına sebebiyet verdikleri halde —– ibra edilmelerinin şirketin zararına olması nedeniyle” iptalini talep etmektedir.
6-Taraflar arasında çekişmesiz olan hususlar: Dilekçeler teatisi sonucunda davacı ile davaya cevap veren davalılar—-arasında, “davalıların, iptali istenen —- toplantısının yapıldığı tarihte davalı — davacı şirketin — davalı—- davacı şirketin takas ve — görev yaptıkları, davacı şirketin—– tarihinde yapıldığı, bu toplantıda oy birliğiyle şirket ——– ibrasına karar verildiği” hususlarında uyuşmazlık bulunmadığı tespit olunmuştur.
7-Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan hususlar: Taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
a-Davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı,
b-Davacının aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı,
c-Davalıların pasif husumet ehliyetlerinin bulunup bulunmadığı,
ç-Davalıların, davacı tarafından başka mahkemelerde açılan davalarda belirttiği şekilde davacıya kesilen ve davacı tarafından ödenen idari para cezasından sorumlu olup olmadıkları,
d-Davaya konu— alınan ibra kararının “davalıların — yılındaki yükümlülüklerini yerine getirmeyerek idari para cezası uygulanmasına sebebiyet verdikleri halde — tarihli—– yılı yönünden ibra edilmelerinin şirketin zararına olması nedeniyle” iptal edilmesi gerekip gerekmediği,
Noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
8-Davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı hususunda inceleme ve gerekçe: Dava, anonim şirket —— kararının iptali istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nin ”İptal sebepleri” başlıklı 445. maddesine göre de, ”446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan ——kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” hükmünü içermektedir.
Davaya konu ————- tarihinde yapılmış olup, işbu dava iptali istenen üç aylık hak düşürücü süre içinde açılmadığından davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar HMK’nin 447. Maddesi uyarınca şirketin aldığı kararların batıl olması halinde hak düşürücü sürenin işleyemeyeceği düşünülebilir ise, işbu davada butlanı veya yokluğu gerektiren herhangi husus tespit edilemediği gibi yukarıda açıklandığı üzere davacının aktif husumet ehliyeti, davalıların da pasif husumet ehliyetleri olmadığından davada butlan veya yokluğu gerektiren bir durum olsa bile işbu davanın görülmesi mümkün değildir.
Yine davaya konu —- incelenmesinde; davacı şirketin tek pay sahibi olan—- oylarıyla karar alınmış olup, her ne kadar dava dilekçesinde davalı yönetim kurulu üyelerinin kendi ibra oylamalarında oy kullandıkları iddia edilmiş ise de, davalılardan sadece ——- üyesi olup, — yapılan davacı şirketin ortağı olmadığından oy hakkı bulunmayıp, genel kurulda bu şekilde bir oy kullanmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda ——- denetçi, kendileri dışında kalan ve toplantıya katılan tek pay sahibinin temsilcisinin oylarıyla ve oybirliği ile ibra edildiklerine göre yönetim kurulu üyelerinin ibrası için gerekli toplantı ve karar nisabının da sağlanmış olduğu anlaşılmaktadır.
Tüm bu nedenlerle, işbu davanın TTK’nin 445. Maddesi uyarınca hak düşürücü süre içinde açılmaması nedeniyle reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın, TTK’nin 445. Maddesi uyarınca HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE YÖNÜNDEN REDDİNE,
2-Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL harcın davacı tarafından peşin yatırılan 59,30 TL harçtan mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 5.100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı—- davalı — yüzlerine karşı, davalı—- yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde —- Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/02/2022