Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/648 E. 2021/817 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/648 Esas
KARAR NO : 2021/817

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/10/2021
KARAR TARİHİ : 22/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
1-İddia: Davacı vekili, 04.10.2021 tarihli dava dilekçesinde özetle, davalının eşi —— tarihli taşınmaz satış protokolü ve taşınmaz satış ek protokolü imzalandığını, sözleşme uyarınca tarafların—- bağımsız bölümün davalının eşi veya belirleyeceği üçüncü şahıs adına devir ve tescili —- anlaştıklarını, davacının; davalıya sözleşme gereği kendisine ödenen 160.000 Euro karşılığında, teminat senedi vasfında ——- tutarlı ve ödeme günü 20.02.2021 olan bonoyu tanzim ederek verdiğini, bunun dışında müvekkili ——– mensup davalı ile herhangi bir ticari ilişkisi olmadığı gibi davalıya herhangi bir borcunun da bulunmadığını, müvekkili şirketin, davalının istekleri doğrultusunda satış konusu dairede yıkım söküm dahil birçok yenilik yaptığını, ilgili protokol gereği tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, 17.02.2021 tarihinde taraflar arasında düzenlenen protokol uyarınca davalının mail adresine mail göndererek davalının eşini devir ve teslim için davet ettiğini, davalı tarafından maile 24.03.2021 tarihinde cevap verildiğini, ancak gerekli bilgi ve belgelerin müvekkiline ulaştırılmadığını,———– ihtarnamesi ile davalının eşinin protokolü fesih ettiği beyanında bulunduğunu, ilgili fesih beyanından önce satışa konu olan bağımsız bölüm için ödenen —– ödemenin teminatı olarak müvekkili şirket tarafından davalıya verilen bononun tahsili için davalı tarafından—— dosyasında alınan ihtiyati haciz kararına istinaden —- sayılı dosyası ile haciz başlattığını, takibe konu senedin kambiyo senedi vasfı taşımadığı gerekçesi—-dosyasında takibin teminatsız olarak davanın esası hakkında karar verilinceye kadar geçerli olmak üzere ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına karar verildiğini ancak yapılan yargılama sonucunda taleplerinin reddi ile ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verildiğini, müvekkili şirketin ticari faaliyetini sürdürebilmesini teminen —- karar uyarınca ———- sayılı dosyasına ibraz ederek hacizlerin fekkinin sağlandığını, yine taraflar arasında düzenlenen protokol nedeniyle müvekkiline ödenen —- karşılığı kaparonun tahsili talebiyle aleyhlerine —- dava dosyası ile alacak davası ikame edildiğini, ilgili davanın halen derdest olduğunu, müvekkili şirketin edimlerini yerine getirmesine rağmen kendi edimlerini ifa etmeksizin sözleşmeden dönmesi nedeniyle cezai şart olarak kabul edilen —- davalıya ödenmediğini, davalının, kendisine teminat olarak verilen bonoyu tahsil yoluna giderek eşine ödenmeyen cezai şartın kendisine ödenmesini amaçladığını, davalının her ne kadar müvekkili şirket ile aralarında bir satım sözleşmesi olduğunu, bu nedenle bu ödemeyi yaptığını iddia etse de, taraflar arasında herhangi bir hukuki ilişki mevcut olmadığı gibi ticari bir ilişki de bulunmadığını iddia ederek, müvekkili şirketin —-tarihini taşıyan —— senet nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, ihtiyati hacizlerin fekki için dosya borcu tutarında,—– dosyasına ibraz edilen teminat mektubunun paraya çevrilmesini önlemek için verilen teminat mektuplarının paraya çevrilmesini önlemek için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, —– duruşmada, davaya konu bono davalının eşiyle yapılan sözleşme nedeniyle davalının eşinden alınan para karşılığından teminat olarak davalıya verilmiştir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
2-Savunma: Davalı vekili, 19/11/2021 tarihli cevap dilekçesinde, davalı ile davacı arasında ——– satışı için sözlü anlaşma yapıldığını, davaya konu bononun o taşınmazın bedeli olarak davalının ödediği —- karşılık davalıya verildiğini, davanın reddine, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, 22/12/2021 tarihli duruşmada “davalı ile davacı arasında, davalının eşiyle yapılan sözleşme dışında ikinci bir sözlü anlaşma yapılarak davacının davalıya ——— bölümün satışı konusunda anlaşmışlardır, yani davacının dediği gibi davalı ve eşi tek bir daire değil 2 dairenin davacıdan alımı konusunda sözlü olarak anlaşmışlar ve iki ayrı 160.000 euroyu davacıya ödemişlerdir, bunun karşılığında da davalıya iş bu davaya konu bono verilmiş, davalının eşiyle yapılan yazılı sözleşme uyarınca davalının eşi tarafından davacıya verilen 160.000 euro sözleşmeye geçirilmiştir, iş bu davaya konu bononun davalının eşine satılan daireyle hiçbir ilgisi yoktur, ayrıca —- dosyası da lehimize sonuçlanmıştır, davanın reddine, kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ediyoruz.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
3-Davaya konu icra dosyası:—— dosyasının incelenmesinde, alacaklı —–vade tarihli senet” sebebine dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe başlandığı anlaşılmıştır.
——esas sayılı dosyasının incelenmesinde; şikayet eden davacı-borçlu ——– tarafından davalı alacaklı ——- esas sayılı—– müstenit haciz yoluyla yapılan takibe konu bononun şekil şartları itibariyle bono vasfında olmadığından takibin iptaline karar verilmesinin talep edildiği, davalı —–içtihatlarına göre senet metninde senedin düzenleme tarihinin tekrar edilmesinin çift vade olarak kabul edilmediğini, bu nedenle senedin bono vasfında olduğunu, davacı şirketle elinde bulunan ve ihtiyaten haczedilen iki ayrı taşınmazın, birinin davalı adına birinin de eşi adına alımı konusunda anlaştıklarını ve ayrı ayrı 160.000 Euro ödeme yaptıklarını, davalı-alacaklının ödemesine karşılık kendisine senet verildiğini, davacının dava dışı eşi —- adına yapılan ödemenin ise aralarındaki sözleşmeye yazıldığını, senet metninde de nakden alındığının kayıt altına alındığını, teminat senedi iddiasını kabul etmediklerini beyan ettiği, Mahkemenin 28.9.20221 tarihli kararı ile davanın reddine, davacının icra inkâr tazminatına mahkum edilmesine karar verdiği anlaşılmıştır.
4-İhtiyati haciz dosyası:—— ihtiyati haciz dosyasının incelenmesinde; alacaklı——- tutarındaki bonunun ödeme tarihi geçtiği halde ödenmemesi nedeniyle borçlunun mal ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini talep ettiği, Mahkemenin 14.6.2021 tarihli kararla ihtiyati haciz talebini kabul ettiği, borçlu vekilinin “bonoda ödeme gününün metin kısmında—- günü bölümünde 20.02.2021 yazması nedeniyle senedin kambiyo senedi vasfını taşımadığını, bononun teminat senedi vasfında olduğunu” belirterek itirazda bulunduğu, mahkemenin 15.09.2021 tarihli kararı ile “her ne kadar TTK’nin 778/1-b maddesi göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken 703/2. Maddesi uyarınca çift vadeli olarak düzenlenen senetlerin bono vasfında sayılamayacak ise de, ihtiyati haciz kararına dayanak senet bono vasfında olmasa da adi senet niteliğindedir. Adi senet sayılarak ilamsız takibe konu edilmesi de alacağın varlığına yeterli kanaat verici delil olarak kabul edilerek ihtiyati haciz kararı verilmesine engel oluşturmamaktadır….senedin teminat amaçlı verildiği iddiası menfi tespit davası yoluyla ileri sürülebilecek nitelikte olduğundan..” gerekçeleriyle itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
5-Davalının eşinin açtığı—– sayılı dosyası: Dosyanın incelenmesinde; davacı —- taraflar arasındaki taşınmaz satış protokolü uyarınca davalıya ödenen —— bedelinin sözleşmeden dönme nedeniyle iadesi talebiyle dava açıldığı, davanın derdest olduğu anlaşılmıştır.
6-Davanın ve görevli mahkemenin tespiti, hukuki nedenler ve sonuç: Dava, gayrimenkul satış sözleşmesi gereğince uyarınca satış bedeli olarak alınan paraya karşılık teminat olarak verilen senet nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğü giren ve işbu dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 6502 sayılı ile tüketiciler ile satıcı ve üretici firma arasındaki mal ve hizmet alım satımından kaynaklanan anlaşmazlıkların çözüme kavuşturulması görevi Tüketici Mahkemelerine verilmiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 2. Maddesinde “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmü yer almaktadır. Aynı kanunun 73. Maddesinin 1.inci bendinde “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” denilmekte, 76. Maddenin 1.inci fıkrasında ise “Tüketici ürünü; hizmet sektöründe kullanılanlar dahil olmak üzere tüketicilerin kullanması için— veya makul koşullarda tüketiciler tarafından kullanılması öngörülen, gerek ticari faaliyetler sonucunda gerekse başka yollarla tedarik edilen veya kullanılabilir hale getirilen yeni, kullanılmış veya ıslah edilmiş her türlü üründür.” hükmü yer almaktadır.
Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Somut olayda; yüklenici olan davacı, konut nitelikli taşınmazın davalı ve eşine satışı nedeniyle yaptıkları satış sözleşmesi uyarınca davalı ve eşinin ödediği —- peşinat için davalıya verilen 07.01.2021 düzenleme tarihli, —— olduğunu, davalının eşinin taraflar arasında yapılan sözleşmede belirtilen 160.000 Euro karşılığı kaparonun tahsili talebiyle—- sayılı dosyasında dava açtığını, bu şekilde mükerrer ödeme talep ettiklerini belirterek ilgili bono nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitini talep etmektedir.
Davalı ise, davamıza konu bonunun, davacı vekilinin bahsettiği davalının eşiyle yapılan sözleşmeye konu taşınmazdan başka ikinci bir konut satışı için davacı tarafla yapılan anlaşma nedeniyle o taşınmazın bedeli olarak davalının ödediği 160.000 Euro’ya karşılık davalıya verildiğini savunmaktadır.
Kambiyo senetleri mücerret kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Temel borç ilişkisinin taraflarından birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle kambiyo ilişkisi diye adlandırılan ve temel borç ilişkisinden bağımsız olan ikinci bir borç ilişkisi doğar. Dolayısıyla bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur. Aynı durum, kambiyo senedinin tedavülü hâlinde de karşımıza çıkar. Bir kambiyo senedi ciro edildiği zaman ciranta ile ciro edilen kişi arasında kural olarak bir temel ilişki (asıl borç ilişkisi) bulunmaktadır. Ayrıca, bu iki kişi arasında kambiyo hukukundan doğan bir kambiyo ilişkisi de mevcuttur. Bu sebeple taraflar arasındaki temel borç ilişkisindeki bozukluklar kambiyo ilişkisini etkilemez. Temel borç ilişkisinden doğan def’iler, temel borç ilişkisi ile kambiyo ilişkisinin taraflarının aynı olması ve bile bile borçlu zararına hareket edilmesi hâlleri dışında, kambiyo ilişkisinde ileri sürülemez. Zira temel borç ilişkisi kendi hukukuna, kambiyo ilişkisi de kendi hukukuna tabidir.
Kambiyo senedinin düzenlenmesinde en önemli unsur temel alacağın varlığıdır. Ancak temel alacağın senedin tanzimi anında mutlak surette varlığı gerekli değildir. Başka bir deyişle kambiyo senedinin metninde muayyen bir meblağın yazılması gerekli ise de, bu husus temel alacağın da muayyen olmasını gerektirmez; temel alacak doğduğu anda, senette yazılı olan miktardan az ise, senet kısmi bedelsizliğe uğrar. Bu itibarla taraflar arasında temel ilişkinin varlığına rağmen, temel alacağı doğmamış ancak doğması mümkün ya da şarta bağlanmış bir alacak için veyahut da cezai şarta ilişkin olarak kambiyo senedi düzenlenebilir. Bu şekilde bir alacağa bağlı olarak düzenlenen senet, vadesi gelmesine rağmen alacak doğmamışsa, o an için bedelsizdir. Fakat bu bedelsizlik geçici bir süre için olup, alacak doğunca senedin bedelsizliği alacak miktarı kadar ortadan kalkacaktır. Bu kapsamda kambiyo senedinin teminat amacıyla verildiği iddiası da temelinde bedelsizliğe dayalı bir iddiadır. Ancak kural olarak kambiyo senedinin teminat olarak verilmesi senedin doğrudan bedelsizliğine yol açmaz; teminat altına alınan borcun yerine getirilmesi ve teminat ihtiyacının ortadan kalkması ile senet bedelsiz hâle gelir.
Temel borç ilişkisindeki bir edimin teminatı olarak düzenlenen kambiyo senetlerinde, teminat ettikleri husus gerçekleşinceye kadar geçici bedelsizlik, gerçekleşince kesin bedelsizlik söz konusudur. Eğer teminat ettikleri husus gerçekleşmez ise senette bedelsizlik ortadan kalkacaktır. Bu itibarla kambiyo senedinin teminat amacıyla düzenlenmesi hâlinde borçlu, senet lehtarın elindeyse (ciro görmemişse), teminatı talep etme şartlarının oluşmadığını (riskin gerçekleşmediğini) ya da alacaklının senedin teminatını oluşturduğu borç miktarını aşan bir talepte bulunduğunu kişisel def’i olarak öne sürebilir. Senet ciro edilmişse hamil senedin teminat senedi olduğunu biliyor ve borçlunun zararına hareket ediyorsa, anılan def’inin hamile karşı da öne sürülmesi mümkündür.
Yani her iki tarafın iddiası da, bononun teminat senedi olarak verildiği şeklinde olup, tek fark bononun hangi taşınmaz satışı için ödenen peşinat karşılığında verildiğine ilişkindir. Yani her iki tarafın iddiasına göre de taraflar arasındaki temel ilişki taşınmaz satış sözleşmesine dayanmakta olup, bonunun teminat senedi olduğu hususu taraflar arasında çekişmesizdir.
Hemen belirtilmelidir ki, kambiyo senedinin üzerinde teminat kaydı var ise, ancak neyin teminatı olduğu belirtilmemiş ise; bu kayıt kambiyo senedinin mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz. Buna karşılık senet üzerinde asıl borç ilişkisine atıf yapan veya ödemeyi şarta bağlayan kayıtlar olması durumunda senedin mücerretlik vasfı ortadan kalkacağından böyle bir senede dayanılarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamaz. Nitekim aynı ilkelere yüksek ——-. sayılı kararında da değinilmiştir.
Olayımızdaki gibi bononun üzerinde teminat kaydı olmadığından bu kayıt kambiyo senedinin mücerrettik vasfını ortadan kaldırmadığı izahtan varestedir.
Yine, belirtmek gerekir ki; her ne kadar bonoda çift vade bulunmakta ise de, yüksek ——sayılı emsal ilâmı müsnet davayla aynı olup, düzenleme tarihinin, bonunun metin kısmında tekrarı vade anlamına gelmeyeceğinden bononun bu bakımdan bono vasfını yitirmeyeceği değerlendirilmektedir.
Buna göre, taraflar arasındaki temel ilişkinin konut satışı olduğu, davalının 6502 sayılı Kanunda belirtilen “Tüketici” tanımına girdiği, davacının ise “satıcı” konumunda olduğu ve uyuşmazlığın da resmi olsun veya olmasın, bir tüketici işlemi olan konut satış sözleşmesinden kaynaklandığı anlaşılmakla, 6502 Sayılı Kanun kapsamındaki uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
—– tarafın iddiası da tek bir konut satışına dayandığından—— esas, —–karar sayılı ilâmı da bu yöndedir.
HMK 114/1-c maddesi uyarınca görev dava şartıdır.
HMK.nun 115. maddesine göre Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmak zorundadır.
HMK.nun 30. Maddesine göre Hakim lüzumsuz masraf yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.
HMK.nun 138. madde ile öncelikle dava şartları ile ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verileceği hükme bağlanmıştır.
Tüm bu nedenlerle mahkememizin görevsizliğine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nin 114/1-c ve 115/2. Maddeleri uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2-HMK nun 20(1) maddesi uyarınca MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE, görevli Mahkemenin TÜKETİCİ MAHKEMESİ OLDUĞUNA, HMK’nin 20. Maddesindeki yasal şartlar yerine getirildiğinde dosyanın görevli—- Tüketici Mahkemeleri Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK 20.maddesi uyarınca süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak karar kesinleşmişse kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde taraflardan birinin Mahkememize başvurarak dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesini talep etmesi aksi takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
4-HMK 323/1-a, ğ madde ve bentleri uyarınca yargılama giderinden olan karar ve ilam harcı, vekalet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin HMK 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra davaya devam edecek olan ——Nöbetçi Tüketici Mahkemesince hükmedilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmez ise talep halinde yargılama giderleri hakkında Mahkememizce karar verilmesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekillerinin yüzlerine karşı, HMK’nin 345. Maddesi uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.