Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/564 E. 2022/30 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/564 Esas
KARAR NO : 2022/30

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/08/2021
KARAR TARİHİ : 18/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili——. ile davalı—- ön sözleşmesi ve 28.04.2021 tarihinde bu sözleşmenin eki olan bir bayilik sözleşmesi akdedildiğini, İşbu akdedilen sözleşmeler gereğince bayilik veren konumundaki—- bayiliği ile birlikte anahtar teslim hazır etmeyi taahhüt ettiğini, müvekkili bunun karşılığında sözleşmede kendisine yüklenen ödeme yükümlülüğünü fazlasıyla yerine getirdiğini, sözleşmede müvekkil şirketin ödeyeceği tutar 450.000,00 TL olarak belirtildiğini, müvekkilden çeşitli nedenlerle fazlaca bedel talep edildiğini, müvekkilinin de iyi niyetle ve ticari ilişkileri zarar görmesin diye bu fazlaca ödemeyi de davalıya yaptığını, Müvekkilinin —- olmak üzere toplamda 520.000,00 TL davalı şirkete ödediğini, 22.02.2021 tarihli ön sözleşmeyle—- şekilde teslimi taahhüt edilen bayiliğin, davalı tarafından teslim edilmediğini, ön sözleşmede belirtilen ”..Mücbir sebep sayılacak durumlarda ( (i) yangın, (ii) sel, (iii) deprem, (iv) bulaşıcı salgın hastalık, (v) grev, ——–(vi) ülkenin savaş hali nedeniyle oluşabilecek olağanüstü tedbir ve uygulamalar ve (vii) yeni yapılacak yasal düzenlemelerden kaynaklanabilecek nedenler ve sürenin 90 günü geçmiş olması durumunda müştereken bir karara varamadıkları takdirde taraflardan her biri tek taraflı beyan ile tazminat talep etme hakkı olmaksızın sözleşmeyi feshedebilir.” ibarelerine istinaden müvekkilinin 07/06/2021 tarihinde davalı ile görüşmek istediğini ancak davalının bunu kabul etmediğini, Müvekkilinin davalı ile görüşmeden önce kendisine bayiliğin teslim edeceği adresi görmeye gittiğinde —- çakılmadığını, Müvekkilinin, davalıya bu durumu sorduğunda tüm işlemlerin halledildiğini hemen — başlayacağını şifahen beyan ettiğini, 10/06/2021 tarihinde anılan adrese müvekkille beraber gidildiğinde herhangi bir tadilat ve işleminin yapılmadığını video ile bu durumun kayıt altına alındığını, duruma ilişkin tutanak düzenlendiğini, Ön sözleşmenin imzasının üzerinden 90 günlük sürenin geçmesi ve davalının ifaya elverişli herhangi bir çaba içerisinde olmayışının müvekkilce tespitinden sonra davalıya önce müvekkil adına —– ihtarnamesi çekildiğini, ardından da müvekkil —- ihtarname çekildiğini, İşbu ihtarnamelerde müvekkilin sözleşmeyle bağlı olmadığını, sözleşmeyi haklı nedenle fesh ettiği ve ödediği 520.000,00 TL’nin müvekkilin banka hesabına yatırılması talep edildiğini, davalının ihtarnameler aşamasındaki kötü niyetli olduğunu, ihtiyadi tedbirin genel şartlarından mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağını ya da tamamen imkansız hale geleceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi hallerinin mevcut olduğunu, davalının taşınır ve taşınmazlarına ihtiyadi tedbir konulmasını, Davayı ıslah, dava ve talep hakları saklı kalmak ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere her türlü haklar saklı kalmak kaydıyla, şimdilik müvekkilinin ödediği 10.000,00TL’nin, temerrüt tarihi arabuluculuk son tutanak tarihi —- Hakkında Kanun uyarınca işletilecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, davanın kabulünü Yargılama masrafları ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline, karar verilmesini talep ve iddia etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz yer mahkemesinde açılmış olduğunu, usulden reddi gerektiğini, İşbu davanın konusunun davacının, bayilik ön sözleşmesi ve bayilik ana sözleşmesine aykırılıktan dolayı davacı tarafından ödenen bedelin iadesi istemine ilişkin olduğunu, Davacı yan ve müvekkilin tacir olduğunu, Taraflar aralarında mutabık kalındığı —— bayilik ana sözleşmesi ile aralarında yetki sözleşmesi de ikame etmiş olduklarını, bu yetki sözleşmesi çerçevesinde — Mahkemelerinin yetkili kılındığını, Davacı ilk olarak 17/02/2021 tarihinde müvekkil şirkete görüşmeye geldiğini, bayilik almayı düşündüğünden bahisle müvekkille bazı görüşmeler yaptığını, işin mahiyeti, —– görüşmede davacı yan detaylı olarak bilgilendirildiğini, Daha sonra 22/02/2021 tarihinde davacı yan müvekkil şirkete başvurarak bayilik almak istediğini belirttiğini, işbu dava dilekçesine ek — imzalanması ile taraflar müvekkile— bedeli müvekkil şirketin hesabına yatırması ile müvekkilce davacının talep etti—- için mekan arayışına başlandığını, —- önsözleşmesinin ilgili maddesinde — vazgeçmesi durumunda başlangıç ödemesinin tamamı cezai şart olarak —— kabul ve taahhüt eder” hükmü ile vazgeçme halinde başlangıç ödemesinin ne olacağı hususunda anlaşmış olduklarını, Davacı yanın daha sonra—belirttiğini, işyeri niteliğinde kiralanacak mekan —– başlattığını ve resmi olarak kiralama başvurusunu yaptığını, Bu süreçte 13/03/2021 tarihli davacı ile yapılan görüşmede davacı önce 3 haftalığına müsait olamayacağını belirttiğini, sonraki görüşmelerde ise —- gittiğini söylediğini, Davacının 1,5 ay boyunca Türkiye’de bulunmadığını, —sözleşmesine ek bayilik alan ile alt kiralama sözleşmesi ikame edileceğinden ve kiralama sözleşmesi için bayilik ücretinin tamamının ödeneceği taraflar arasında belirlendiğinden sürecin devamı için Davacının — dönüş yapacağı tarih beklenmek durumunda kalındığını, Davacı yanın bu süreçte müvekkiline 15/04/2021 tarihinde — döneceğini belirttiğini, bu tarihte de dönüşüne ilişkin müvekkile bir bildirimde bulunmadığı, 24/04/2021 tarihinde — dönmüş olduklarını müvekkil şirkete, müvekkil şirket yetkilisi — sorması üzerine bildirdiğini, Davacı yan dava dilekçesinde “Her ne kadar sözleşmede müvekkil şirketin ödeyeceği tutar 450.000,00TL olarak belirtilmişse de müvekkilden çeşitli nedenlerle fazlaca bedel talep edilmiş, müvekkil de iyi niyetle ve ticari ilişkileri zarar görmesin diye bu fazlaca ödemeyi davalıya yapmıştır.” denildiğini, davacı yanın yapmış olduğu fazlaca bir ödeme söz konusu olmadığını, Bu süreçte müvekkilinin, davacı yanın şirket kurulumuna dair işleri ile ilgili kendisine yardımcı olduğunu, davacı şirket 05/04/2021 tarihinde tescil edildiğini Ancak 26/04/2021 tarihinde açıklanan karar ile 29/04/2021 ile 17/05/2021 tarihine kadar ülke genelinde “tam kapanma tedbirleri” uygulanmaya başlandığını, müvekkilinin bu durumun uzatılabilme ihtimalinin davacıya anlatıldığını, işbu dilekçeye — konuşmalarında yer alan kapanma kararı gelmeden müvekkilce davacıya —belirtildiğini, başvuruların yapıldığını, ayrıca — ayı sebebiyle kısıtlamaların olacağı hususunda da bilgi verildiğini, 28/04/2021 tarihinde davacı tarafından müvekkilin hesabına 230.000,00TL yatırıldığını ve tarafların ortak mutabakatı ile —- tarihinde tam kapanma süreci son bulduğunu, 17/05/2021 ile 01/06/2021 tarihi arasında—-faaliyetlerinin geçici olarak durdurulmasına devam edildiğini, Yasakların kısmi olarak kalkması ve davacının sözleşmeden kaynaklı kalan bakiyeyi müvekkil hesabına yatırarak Bayilik Sözleşmesinin imza edilmesi ile birlikte müvekkilce davacı yan adına müvekkilin üstlendiği edimlerin yerine getirilmesine devam edildiğini, tam kapanma tedbirlerinin ortadan kalkması ile birlikte kiralanacak yer hususunda imza sürecine başlandığını ve —- tarihinde kira sözleşmesi müvekkil ile kiraya veren arasında mutabık kalınarak imza edildiğini, İlgili hazırlıkların yapılması için alt kiralama sözleşmesinin imzalanması adına davacı müvekkilce davet edildiğini,— tarihinde davacı ile yapılan görüşmede alt kira sözleşmesini imzalamaktan imtina ettiğini ve müvekkil şirkete imtina etmesine ilişkin yazılı herhangi bir bildirimde bulunulmadığını, davacının tacir olduğunu, ticari faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğünün olduğunu, taraflar arasındaki bildirimin usulü sözleşmede düzenlendiğini, davacının müvekkiline göndermiş olduğu ihtarnamelerin dürüstlük kuralına aykırı ve iyi niyetten uzak olduğunu, davacı yanın geçerli fesih ihbarında bulunmadığını, müvekkilin işbu sözleşmeye bağlı zararlarının meydana geldiğini, bu nedenlerle Yetki itirazımızın kabulünü, HMK md. 17 hükmünce yetkisiz yer mahkemesinde açılan davanın usulden reddini, mahkeme aksi kanaatte ise haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddi ile yargılama giderleri ve karşı taraf vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep ve iddia etmiştir.
DELİLLERİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE;
Dava, sözleşmeye aykırılık nedeniyle doğan zararın tazminine ilişkindir.
—- karar sayılı İlâmında açıklandığı üzere; 6100 sy. HMK’nin yetki sözleşmesinin düzenlendiği 17.maddesinde; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” denilmektedir. Bu maddeyle 1086 s.y. HUMK’nin 22. maddesindeki düzenlemeden farklı olarak münhasır yetki sözleşmesi yapabilme imkanı getirilmiştir. Münhasır yetki sözleşmesinden; tarafların yetki sözleşmesi ile belirlenen mahkemenin dışında başka bir mahkemede dava açmama konusunda anlaşmış olmaları hali anlaşılmalıdır. Başka bir deyişle, yetki sözleşmesinde taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça sözleşme ile belirlenen mahkeme veya mahkemelerin münhasır yetkili olduğu kabul edilmiştir. Taraflar şayet kanunla yetkili kılınan genel ve özel mahkemelerin yetkisinin de devam etmesini istiyorlarsa bu hususu ayrıca sözleşmede kararlaştırmaları gerekir. Burada vurgulanması gereken önemli hususlardan biri de HMK’nin 17. maddesinde öngörülen yetki sözleşmesinde belirlenen mahkeme ya da mahkemelerin münhasır hale gelmesi kuralı ile kesin yetki kuralının birbirine karıştırılmaması gereğidir. Zira, yetkinin kesin olduğu hallerde yetki sözleşmesi yapılamaz (HMK’nin 18/1. md.).
6100 sayılı HMK’nin 19. maddesinde ise “1)Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.
2) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.
3) Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir.
4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” hükmüne yer verilmiştir.
Davalı vekili süresinde vermiş olduğu cevap dilekçesi ile yetki sözleşmesi nedeniyle yetkili mahkemenin —- Mahkemeleri olduğunu savunarak yetki itirazında bulunmuştur. mahkememizce
Taraflar arasında akdedilen —- (madde 5.9) ile aralarında çıkacak ihtilaflar konusunda — Mahkemeleri yetkili kılındığı anlaşılmakta olup, davanın Yetki Sözleşmesi nedeniyle Usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın YETKİ NEDENİYLE dava şartı yokluğundan HMK 17 Maddesi uyarınca usulden REDDİNE,
2-HMK 20 md.ye göre kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haflatık süre içinde başvuru halinde dava dosyasının görevli ve yetkili —- ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-HMK.’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin yetkili mahkemece değerlendirilmesine,
Dair tebliğden itibaren 2 hafta içinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı.