Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/533 E. 2021/462 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO: 2021/533 Esas
KARAR NO: 2021/462
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 16.08.2021
KARAR TARİHİ: 15.12.2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, —-sahibi ve müdürü olduğunu, şirketle ilgili tüm işlerin yürütülmesi adına — vekaletname verdiğini, şirketin sevk ve idaresinin tamamen —-tarafından yapıldığını, davalı şirket ile ticari işlemler yapıldığını, bu işlemler sonucunda da sözleşme ve senetler imzalandığını, iki firma arasındaki ticari bağ ve işlemler sonucunda—— bedelli teminat senedini şirket kaşesiyle birlikte imzalayarak davalı şirkete teslim ettiğini, senette borçlu olarak yalnızca—– şirketinin yer aldığını, senet üzerinde müvekkilinin ismi bulunmadığı gibi senedi imzalayanın da müvekkili olmadığını, ancak ilgili senetten dolayı müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, icra memurunun fahiş hatası sonucunda vaki takibe müvekkilinin taraf olarak eklendiğini, müvekkili banka hesaplarına haciz işlemi uygulanması nedeniyle müvekkilinin bir çok zorlukla karşı karşıya kaldığını, maaş hesabı üzerine konulan haciz neticesinde şu ana kadar —–bulan miktar üzerine haciz işlemi uygulandığını beyanla, dava konusu icra takibinde müvekkilini borçla bağıtlayabilecek herhangi bir veri, yazı, bilgi bulunmadığından, senet üzerindeki imzaların da şirketi vekaleten temsil eden—– olduğu göz önüne alınarak, öncelikli olarak tensip incelemesiyle birlikte takibin dava sonuçlanıncaya kadar tedbiren durdurulmasına, akabinde yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde, senet üzerindeki imzaların müvekkili eli ürünü olmadığı da irdelenerek müvekkilinin davalı şirkete borçlu olmadığının tespiti ile, müvekkili adına açılan takibin kendi adına olan kısmının iptaline karar verilmesini, dava sonuçlanıncaya kadar haczedilen ve davalı şirkete ödenen miktarın da istirdadına, davalı şirket aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, menfi tespitine veya istirdadına karar verilen alacağa dava tarihinden itibaren ticari faiz yürütülmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle, davacının, davalı şirkete gelip kira sözleşmesi imzaladığını, yine —–yetkili temsilcisi olduğunu belirterek senet düzenlediğini ve avalist olduğunu, kiralanan iskele malzemelerinin — teslim edildiğini, sevk irsaliyesi düzenlendiğini, bir miktar ——— tarafından ödendiğini, ancak bakiye kira borçlarının ödenmediğini ve kiralanan iskelelerin de yıllardır iade edilmediğini, borçların ödenmemesi üzerine sözleşmenin feshi ve iskelelerin iadesi için ——–çekilen ihtarın şirket yerinde olmadığı için iade olduğunu, icra dairesinin haciz uygulamasında şirketin yerinde bulunamadığını ve bu sebeple —- dosyasında ticareti terk davasının açıldığını, — kiralanıp bir daha iade edilmediği ve nerede olduğu belli olmadığı için güveni ihmal(kötüye kullanma olacak)suçundan—–sayılı dosyasında takibin ve ödeme emrinin iptali için dava açtıklarını, bu dosyada davacı vekilinin davacı —- imzasının kendisine ait olmadığını belirtmeden, sadece usulen aval olarak kişi——yönünden takibin ve ödeme emrinin iptalini talep ettiğini, dava reddedilince davanın istinaf edilmediğini ve işbu davanın açıldığını, davacı tarafın —- vekili olduğuna dair vekaletnameyi henüz sunmadıklarını, eğer imza—– neden vekaletini sunmadığını veya kira sözleşmesine veya senede vekaleten ibaresini düşmediğini,——bu süreci yönettiklerini, üçüncün de isticvabını ve tanık olarak dinlenmesini talep ettiklerini, yine bu kişilerin aralarındaki havale/eft tüm işlemlerin celbini talep ettiklerini, ödeme emrinin davacıya —— tarihinde tebliğ edildiğini, yasal süresi geçtikten sonra itiraz etmeyen davacı borçlunun hakkındaki takip kesinleştiğinden sonra açılan bu davanın usulden reddini talep ettiklerini, —— esas sayılı takip dosyasında imza inkarında bulunmadığını, davacının kira sözleşmesi uyarınca —– olarak kira malzemelerini teslim aldığını, bu nedenle ticari işlemlerden haberdar olduğunu, tüm bu nedenlerle hakkın kötüye kullanılması teşkil etmesi nedeniyle davanın ve ihtiyati tedbir taleplerinin reddine, davanın yasal süresi geçtikten sonra açılması nedeniyle reddine, davacı aval veren sıfatıyla borçtan şahsi sorumluluğu olduğundan davanın esastan reddine, kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE GÖREVLİ MAHKEMENİN TESPİTİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
Dava, kira ilişkisi sebebi ile teminat olarak verildiği iddia olunan bono nedeni ile borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 4/1. maddesi gereğince sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; kiralanan taşınmazların,——- göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalara bakmakla görevlidir.
Somut olayda, dava, davalıya ait olup da, taraflar arasındaki iskele kira sözleşmesi uyarınca davacının sahibi ve müdürü olduğu ——-malzemeleri için teminat olarak verilmiş bulunan bonodan dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Müsnet davada, davalı, taraflar arasındaki kira sözleşmesi uyarınca iskeleleri davacının sahibi ve yetkilisi olduğu ——-ettiklerini ve sevk irsaliyeleri düzenlendiğini beyan etmektedir.
Buna göre uyuşmazlığın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.
——-sayılı ilâmı da bu yöndedir. Emsal kararda, Sulh Hukuk mahkemesi davalı tarafça kira ilişkisi inkâr edildiği halde, yine bononun teminat senedi olduğu ispat edilemediği halde olumsuz görev uyuşmazlığını çözen —— Mahkemesinin görevli olduğu sonucuna ulaşmıştır.
——–sayılı ilâmları da bu yöndedir.
HMK’nin 114/1-c maddesi uyarınca görev dava şartıdır.
HMK’nin 115. maddesine göre Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmak zorundadır.
Tüm bu nedenlerle Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle HMK’nin 114/1-c ve 115/2. maddeleri gereğince dava şartı noksanlığından davanın usulden reddiyle Mahkemizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince görev dava şartı noksanlığından DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-HMK’nin 20. Maddesi uyarınca MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE, görevli Mahkemenin SULH HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNA, HMK’nin 20. Maddesindeki yasal şartlar yerine getirildiğinde dosyanın görevli—– Sulh Hukuk Mahkemesi ——- GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nin 20.maddesi uyarınca süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak karar kesinleşmişse kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde taraflardan birinin Mahkememize başvurarak dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesini talep etmesi aksi takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
4-HMK 323/1-a, ğ madde ve bentleri uyarınca yargılama giderinden olan karar ve ilam harcı, vekalet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin HMK’nin 331/2. maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra davaya devam edecek olan ——— Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesince hükmedilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmez ise talep halinde yargılama giderleri hakkında Mahkememizce karar verilmesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, HMK’nin 345. Maddesi uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde ————–Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
15/12/2021