Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/524 E. 2023/971 K. 09.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/524
KARAR NO : 2023/971

DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/08/2021
KARAR TARİHİ : 09/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkilinin orman ürünleri alanında faaliyet gösterdiğini, ürünlerin üretimini yaparken yapıştırıcı olarak tutkal kullandığını, müvekkilinin davalı şirketten aldığı tutkalların ayıplı çıkması sebebiyle müvekkilinin ağır zarara uğradığını, davalıdan aldığı tutkallarla ürettiği ürünleri müşterilerine teslim ettiğini, ayıplı tutkal nedeniyle bir süre sonra ürünlerde bozulmalar kopmaların meydana gelerek müşterilerin ürünleri iade ettiğini, müvekkilinin iade edilen ürünler yerine yeniden ürün üretmek zorunda kaldığını, bu durumun müvekkilinin itibarını da zedelediğini, dolayısıyla hem ekonomik hem de itibar kaybına uğradığını, ürünlerin ayıplı olduğunun davalı tarafa bildirildiğini,—–Asliye Ticaret Mahkemesinin —-esas sayılı dosyası ile tespit davası açıldığını ve alınan bilirkişi raporu ile tutkalların ayıplı olduğunun tespit edildiğini, alınan tutkalların ayıplı olmasaydı müvekkilinin söz konusu ürünleri iki sefer üretmek zorunda kalmayacağını, ürün imal ettiği müşteriler nezdinde itibar kaybına uğradığını, arabuluculuk yoluna başvurulduğunu ancak anlaşmanın sağlanamadığını iddia ederek; ayıplı tutkalların satışı nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararların bilirkişi tarafından tespit edilmesini, tespit edilen zararın şimdilik 10.000,00 TL’sinin arabuluculuk son tutanağı tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte müvekkili şirkete ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA:Davalı vekilinin cevap dilekçesinde, özetle, iş bu alacak davasının açılmasında hukuki yararın bulunmadığını, davalı tarafından ayıplı olduğu iddia edilen tutkalların müvekkili firmadan satın alındığını gösteren bir delilin dosyaya sunulmadığını, müvekkilinin —– kodlu tutkalın Türkiye’deki tek satıcısı olmadığını, bu tutkalın birçok muadilinin piyasada satıldığını, müvekkilinin satışını yaptığı tutkalı Türkiye’de başka firmalara da sattığını, ancak böyle bir ayıp iddiasıyla karşılaşmadığını, —–Asliye Ticaret Mahkemesinin —– Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda “davacı tarafından tutkalın belli bir ürüne sürülmesi sonucu elde edilen malzeme üzerinden düzenlendiğini, tutkalın davalı müvekkile ait olduğunu gösteren herhangi bir donenin bulunmadığını, bilirkişiler tarafından keşif sırasında hazır bulundurulan şahit numunenin incelenmediğini, müvekkilinin ayıp iddiasını tutkal üreticisine bildirdiğini, —– tarafından bağımsız ve uluslararası akreditasyonu bulunan bir firma tarafından tutkalların ayıp incelemesi için gönderildiğini ve ayıp tespit edilemediğini, tespit davasında alınan bilirkişi raporunda sadece davacı tarafından üretilen ürünler üzerinde kullanılan tutkalın incelendiğini, müvekkilince sağlanan numune tutkalın incelenmediğini, tutkalın yeterli sıcaklıkta işlenip işlenmediği, ustaların tutkalın viskositesi konusunda gerekli işlemlerin yapılıp yapılmadığının incelemediğini, ayrıca —- üzerine yapıştırılan—– malzemenin analiz edilmediğini, davacının açma yaptığını iddia ettiği ürünlerin bütün olarak incelenmesi ve ayıbın nereden kaynaklandığının tespit edilmesi gerektiğini, davacı tarafından dosyaya sunulan ve değiştirmek zorunda kaldığı ürünlerle somut uyuşmazlık arasında hukuka uygun bir nedensellik bağı bulunmadığını, bilirkişilere sunulan şahit numune —– aracılığıyla laboratuarda test edilmiş ve sonucunda herhangi bir ayıp tespit edilemediğini, ——kodlu tutkalın müvekkili tarafından başka firmalara da satıldığını, bu firmalardan herhangi bir ayıp iddiasında bulunulmadığını, taraflara ait ticari defterlerin incelenmesinde davacının başka firmalardan da muadil tutkallar aldığının görüleceğini savunarak; davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep ve beyan etmiştir.

İNCELEME:
—–Asliye Ticaret Mahkemesi’ne müzekkere yazıldığı görüldü.
Mahkememizce 07/07/2022 ve 07/07/2023 tarihli bilirkişi raporları alınmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki satım sözleşmesinden kaynaklanan edimin ayıplı ifa edilmiş olması nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkin tazminat davasıdır.Davacı tarafından, davacının davalı şirketten satın aldığı ve orman ürünleri üretiminde kullandığı tutkalların ayıplı çıktığı, bu tutkallarla çeşitli ürünlerin imal edildiği, ayıp nedeniyle bu ürünlerde bozulmalar, kopmalar meydana geldiği, müşterilerin ürünleri kendisine iade ettiği, bu ürünlerin yerine yeniden ürün üretmek zorunda kalındığı, davacının maddi zarara ve itibar kaybına uğradığı, bu kapsamda —– için davacının 900 Adet kanat çıtasını ayıpsız benzerleriyle değiştirmek zorunda kalındığı, ve bu ürünlerin bedelinin 7.650,00 TL olduğu, —– satılan ve davacı şirkete iade edilen ayıplı ürünlerin değişiminin maliyetinin 51.579,50 TL olduğu, —–satılan ve davacı şirkete iade edilen ayıplı ürünlerin değişiminin maliyetinin 369.876,20 TL olduğu iddia edilmiştir.
Davalı tarafça ürünlerin ayıplı olduğu, davacının zarara uğramasına yol açan ürünlerde davalıdan satın aldığı tutkalların kullanıldığına dair bir delil bulunmadığı ve zararın tutkallardan kaynaklanmadığı savunulmuş, davanın üretici firma —–ihbarı talep olunmuştur.Mahkememizce davanın bu şirkete ihbarına karar verilmiş ise de, şirketin yurtdışında yerleşik olduğu, tebligat işlemlerinin uzun süreceği ve yargılamayı uzatacağı kanaatine varıldığından bu ara karardan dönülmüştür. Kaldı ki;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 61. maddesi uyarınca “(1) Taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir. (2) Dava kendisine ihbar edilen kişinin de aynı şartlarda bir başkasına ihbarda bulunması mümkündür ve bu şekilde ihbar tevali ettirilebilir.”6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 62. maddesi uyarınca “(1) İhbar yazılı olarak yapılır; ihbar sebebinin gerekçeleriyle birlikte açıklanması ve yargılamanın hangi aşamada bulunduğunun belirtilmesi gerekir. (2) Davanın ihbarı sebebiyle yargılama bir başka güne bırakılamaz ve ihbarın tevali etmesi gibi zorunlu olan durumlar dışında süre verilemez.”Davanın ihbarı tek taraflı bir usul işlemidir; karşı tarafın muvafakatine veya mahkemenin onayına bağlı değildir. Taraf isterse, davanın ihbar edilmesini mahkemeden talep edebileceği gibi, isterse mahkemeye başvurmadan doğrudan doğruya kendisi de davayı ihbar edebilir. Tarafın ihbarın yapılmasını mahkemeden talep etmesi halinde, ihbar sebebinin gerekçelerini bildiren bir dilekçe ile mahkemeye başvurur. Talebin mahkemece kabulü halinde, mahkeme tarafın dilekçesinin bir örneğini ekleyerek üçüncü kişiye usulüne uygun şekilde tebligat çıkartır. Mahkeme, davanın ihbarı talebini kabul etmezse, davanın ihbarı bizzat (doğrudan doğruya) ilgili tarafça yapılır. Mahkemenin ihbar talebini kabul etmemesi, hukuki menfaati bulunan tarafında ihbarda bulunmasına engel değildir (Prof. Dr. ——).Mahkememizce yapılan değerlendirmede, yukarıda yasa metni ve açıklamalardan anlaşılacağı üzere davacının ihbarının tek taraflı usul işlemi olduğu, tarafların ve mahkemenin onayına bağlı olmadığı, davanın ihbardan hukuki menfaati bulunan tarafın da yargılamanın devamı süresince davayı bizzat ihbar edebileceği, bu hususun mahkememiz kanalı ile yapılmasının ihbarı istenen şirketin yurtdışı yerleşik olması ve uluslararası istinabe suretiyle tebligat yapılması zorunluluğunun bulunması nedeniyle yargılamayı lüzumsuz yere uzatacağı, davalı tarafça da davanın bu şirkete ihbarına ilişkin bizzat bir girişimde bulunulmamış olduğunun anlaşıldığı, davanın ihbarı nedeniyle yargılamanın başka bir güne bırakılmasının ve süre verilmesinin de mümkün olmadığı kanaatine varılmış, davanın ihbarı reddedilmiştir.Belirtildiği gibi dava, taraflar arasındaki satım sözleşmesinden kaynaklanan edimin ayıplı ifa edilmiş olması nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkin tazminat davasıdır.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219. Maddesi uyarınca “(1)Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. (2) Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.”
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 223/1 ve 2. Maddesi uyarınca “(1) Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. (2)Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.”6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 227/1 ve 2. Maddesi uyarınca “(1)Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir: 1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme. 2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme. 3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme. 4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme. (2)Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.—–Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —– Esas sayılı dosyası incelendiğinde, davacının —–davalının —– Ürünleri olduğu, davanın tespit davası olduğu, dava konusunun eldeki davanın da konusunu oluşturan tutkalların ayıplı olup olmadığının tespiti yönünde olduğu, mahkemece davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildi. Dosyada alına 25/01/2021 tarihli bilirkişi raporunda aşağıdaki tespitlerin yapıldığı görülmüştür:
Mahkememizce alınan 07/07/2022 tarihli bilirkişi raporunda aşağıdaki tespitlerin yapıldığı görülmüştür:
Profil sarma makinelerinde üretilen kapı kasası, pervaz, cam çıtası, süpürgelik gibi ürünlerin üretiminde mesleki deneyimimizin verdiği teknik tecrübeyle dava konu kusurun oluşma sebebine etki eden ana faktörün tutkal kaynaklı yapıştırma sorunu olduğu,
Somut olayda, kusura etki eden ana faktörün tutkal olduğu kabul edilmiş olsa ve davacının ayıplı olduğunu iddia ettiği tutkalların davalıdan temin ettiği düşünülse dahi, diğer tüm faktörlerin teknik olarak gözlemlenip incelenmiş olması gerekmekte olup tutkal ile kusurun teknik olarak bağının net bir şekilde deneysel olarak ortaya konulmuş olması gerektiği,Mahkememizce davacının davalıdan satın alınan tutkallar nedeniyle ayıplı olduğunu iddia ettiği mamul ürünler üzerinde davalının tutkallarının kullanılıp kullanılmadığının tespiti amacıyla “heyet tarafından davacının ticari defterleri ve faturaları üzerinde yerinde inceleme yapılarak üretimin yapıldığı tarihte ve öncesinde iddia edilen zarara konu üretim boyutunda kullanılabilecek tutkal alımının kimden yapıldığı ve davacının davalı dışında tutkal alımında bulunduğu başka bir şahıs bulunup bulunmadığı hususunun tespiti” şeklinde görevlendirme yapılmak suretiyle dosya yeniden bilirkişi verilmiş, mahkememize ibraz edilen 07/07/2023 tarihli bilirkişi raporunda aşağıdaki tespitlerin yapıldığı görülmüştür:Mahkememizce yapılan değerlendirmede, davanın, taraflar arasındaki satım sözleşmesinden kaynaklanan edimin ayıplı ifa edilmiş olması nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkin tazminat davası olduğu, davacının davalıdan satın almış olduğu tutkalların ayıplı olup olmadığı, davacı tarafından imal edilen ürünlerde davalıdan satın alınan tutkalların kullanılıp kullanılmadığı, ayıbın tutkaldan kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususlarının çekişmeli olduğu, öncelikle davacının ayıp nedeniyle seçimlik haklarını kullandığına dair bir iddia ve talebinin bulunmaması nedeniyle ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı hususunun çekişme konusu olmadığı, belirtildiği gibi davacının talebinin ayıp nedeniyle genel hükümlere göre tazminat talebinden ibaret olduğu, bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde—- Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —– Esas sayılı dosyası kapsamında yapılan keşif sonucunda ayıplı olduğu iddia edilen mamul ürünlerin incelenmesi neticesinde, imal edilen ürünün ayıplı olduğu, ayıbın —-üzerine —–) plastik malzemenin yapıştırılmasında kullanılan tutkalın yeterli yapışkanlık sağlamamasından dolayı ürünün bozularak kullanılamayacak duruma gelmesiyle oluştuğu ve ürünlerinde kullanılan tutkalın davalıdan satın alınan tutkal olduğunun tespitinin yapıldığı (kaldı ki anılan davayı eldeki davanın davalısının açtığı ve satımını yaptığı ürünlerin ayıplı olmadığının tespitini istemesi üzerine biraz önce ifade edilen tespitin yapıldığı), bu tespitin mahkememizce yapılmamış olsa da eldeki davanın taraflarının tarafı olduğu esastan yürütülen yargılama içinde yapılmış olması nedeniyle delil olarak kabul edilebileceği, yine mahkememizce alınan bilirkişi raporlarında da -yukarıda ortaya konulduğu gibi- ayıbın tutkalın ayıplı olmasından meydana geldiği hususunun tespit edildiği, mahkememizce davacının defterleri üzerinde yapılan incelemede, davacının imal ettiği ürünler üzerinde kullanılan —– tutkallarını davalı dışında başka firmalardan tedarik ettiğine dair bir delil bulunmadığı, bu ürünü yalnızca davalıdan tedarik ettiği, bu sebeple mamul ürünler üzerinde davalının tutkalının kullanıldığının kabul edilmesi gerektiği, yine bilirkişi raporları ile tespit edildiği üzere ayıp nedeniyle davacının maddi zararının 345.884,42 TL olarak tespit edildiği, davacının ticari itibar kaybına uğradığına dair dosyada herhangi bir delil bulunmadığı kanaatine varılmış, tüm bu gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davacının maddi tazminat davasının KABULÜ ile, 345.884,42 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacının ticari itibar kaybı nedeniyle tazminat talebinin REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca kabul edilen dava değeri (345.884,42 TL) üzerinden hesaplanan ve alınması gereken 23.627,36 TL karar ve ilam harcından dava açılırken peşin olarak alınan 170,78 TL peşin harç ve 6.589,95 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 16.866,63 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yapılan 238,58 TL dava açma masrafı, 6.589,95 TL ıslah harcı ve 3.745,00 TL bilirkişi/posta masrafından ibaret 10.573,53 TL yargılama giderinin kabul/dava değeri oranına (345.884,42/395.884,42) göre 9.238,10 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yapılan vekalet harcına ilişkin 20,00 TL yargılama giderlerinin ret/dava değeri oranına (50.000,00/395.884,42) göre 2,52 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgilisine iadesine,
7-Davacı yapılan yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri (345.884,42 TL) üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 53.882,66 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı yapılan yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri (50.000,00 TL) üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-6325 sayılı Yasa uyarınca genel bütçeden sarf edilen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin kabul/dava değeri oranına (345.884,42/395.884,42) göre 1.153,28 TL’sinin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, bakiye 166,72 TL’sinin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine sunulacak dilekçe ile—- Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.