Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/463 E. 2023/765 K. 13.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/463 Esas
KARAR NO: 2023/765
DAVA: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/07/2021
KARAR TARİHİ: 13/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı 12/07/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin, ülkemize duydukları sevgi ve bundan kaynaklı ticaret yapma arzusu ile karı – koca iki ———-vatandaşı tarafından 2011 yılında kurulduğunu, kurulma aşamasından sonra, ülkemizdeki işleyişe ve yasalara yabancı olan ortakların, davalılardan —– isimli şahsı 10/03/2014 tarihinde şirkete ortak olarak kaydettiklerini ve ———- ile birlikte münferit imza yetkisi tanındığını, ilk bir kaç sene işlerin nizami yürümesinden ve daha küçük hacimli işlerin yapılmasından sebep ———uyruklu yetkili ———-, davalı ——- karşı güven duygusu beslediğini ve ————- olan ticareti davalı ——- kontrolüne bırakarak — işlerinin yönetimine ağırlık verdiğini, fakat davalı ——-, üzerindeki denetim kalktıktan ve ülkemize yapılan yatırımın hacmi büyüdükten sonra kendisine duyulan bu güveni kötüye kullandığını ve akabinde———— sayılı davasında verilen kararla 01/11/2018 tarihinde mahkemece görevlendirilen denetçi ————- denetiminde ——— tertip edildiğini ve davalı ——— bütün temsil yetkilerinin alındığını, davalı ———- temsil yetkisi alındıktan sonra giriştiği usulsüz işlemler ve suç unsuru barındıran fiiller sebebiyle kendisi ve işbirliği içinde olduğu kişiler aleyhine ikame edilen davalardan birkaçının, ——— Davalılardan ———şirket karar defterlerine sahte imzalar attırmaları sebebiyle yargılandıkları resmi belgede sahtecilik suçu davası, ——-Davalılardan ——- Davacı şirketin şantiye alanını silahla bastıkları olayın davası, ——– Taraflar arasındaki hakaret ve tehdit olayının davası, ———Silahlı tehdit olayının davası ve ————— Davalılardan ——-geçmişe dönük düzenlediği sahte senetlerle soruşturması yapılan dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik dosyası olduğunu, ayrıca davalı —– ve onunla işbirliği içerisinde olan diğer davalı ————aleyhinde hukuki ve cezai sorumluluğuna gidilebilmesi amacıyla 25/11/2020 tarihinde 6102 sayılı T.T.K.m. 408 ile aynı Yasa’nın m.644/1 atfıyla m.553/1 hükümleri uyarınca olağanüstü genel kurul tertip edildiğini ve çoğunluk kararı ile sorumluluklarına gidilmesinin kararlaştırıldığını, nitekim gelinen noktada davalı ——– davacı şirketteki hissesinin tamamının ——– sayılı icra dosyasında ihaleyle diğer ortak ———– satıldığını, işbu ihalenin kesinleşmesi neticesinde davalı———– davacı şirket ile ortaklık ilişiği tamamen sonlandığını, mahkemenizde ikame edilen işbu davanın ise yukarıda listelenen tüm davalıların tespit edilmesi ve temin etmesi zaman alan belgelerin temini akabinde açabildikleri bir tazminat davası olduğunu, davalılardan ————şirket içerisinde karıştığı usulsüz ve haksız fiillerin ortaya çıkmasından sonra, davalı ———-yetkileri henüz elinden alınamadan 04/09/2018 tarihinde şirket adına tescilli ————— otomobil, piyasa değerinin neredeyse yarısına gösterilen satış bedeliyle ve davacı şirket kasasına hiçbir bedel girmeksizin şirket envanterinden çıkartıldığını ve satıldığını, işbu satış işleminin davalıların kötüniyetli ve ortak menfaat birliği içerisindeki fiilleri neticesinde, hiç ihtiyaç yokken birbirlerine satış vekaleti çıkartılması ve şirket üzerine tescilli kıymetli bir aracın kötüniyetli bir şekilde şirket envanterinden kaçırılması suretiyle davacı şirket maddi zarara uğratıldığını, davalı ——–, başka haksız eylemlerde de işbirliği içerisinde olduğu diğer davalı ——– çıkarmış olduğu —————yevmiye numaralı vekaletname ile dava konusu aracın satış süreci başladığını, dava konusu araç satışa konu olduğu tarihte, yarı bedeline satılmış gibi gösterilmiş ve buna rağmen şirket kasasına hiçbir satış bedeli girmediğini, oysaki ————–No.lu VUK Genel Tebliği ile vergi mükelleflerinin bazı işlemlerine ilişkin tahsilat ve ödemelerini 01/08/2003 tarihinden itibaren banka veya özel finans kurumlarınca düzenlenen belgelerle tevsik etme zorunluluğu getirilmiştir. Bu konuda son düzenleme ————— ile yapılmış olup bu tebliğe göre 7.000,00 TL üzerindeki bütün tahsilatların banka havalesi ile yapılması zorunluluğu mevcut olduğunu, fakat yapılan bu ilk haksız ve kötüniyetli satışın bedeli 200.000,00 TL gösterilmesine rağmen, şirket hesapları ve ticari defterleri incelendiğinde şirkete böyle bir banka havalesi yapılmadığının tespit olunacağını, bu açıdan davalı ———-, 6102 sayılı T.T.K.m.503 ve 6098 sayılı T.B.K.m.506 hükümleri uyarınca davacı şirkete karşı sorumlu olduğunu, davalı ———– davacı şirket karar defterlerine atılan sahte imzalarla şirkete ortak olarak alınan ve bu suçtan yargılaması ———- dosyada yapılan, diğer davalı ——– birlikte şirketi zarara uğratan şahıs olduğunu, dava konusu aracın satışı için öncelikle davalı ———– Yevmiye numaralı vekaletname verildiğini, ardından davalı ——- ise bu satış vekaletnamesine dayanarak ———- yevmiye numaralı satış vekaletiyle diğer davalı ————– yetkili kıldığını, dava konusu aracın satışı için davalıların silsile yoluyla birbirine vekalet vermesi taraflarınca anlaşılamadığı gibi, aslında böyle bir ihtiyaç da bulunmadığını, çünkü dava konusu araç ile davalıların hepsi birbirine yakın ikametlerde bulunduğunu ve işbu araç satışı için özel bilgi veya yetenek ihtiyacı bulunmadığını, ayrıca bilindiği kadarıyla dava konusu aracın şirket envanterinden haksız ve kötüniyetli bir şekilde çıkartılıp başkaca şahıslar adına tescil edildikten sonra davalı ——— tarafından kullanıldığını ve yeniden satış görene kadar sürekli onun zilyetinde yer aldığını, vekalet üzerine vekalet verilerek haksız ve kötüniyetli bir şekilde satışı yapılan dava konusu araç sebebiyle davacı şirket hesaplarına hiçbir para girişi olmadığını, davalı ——–, yukarıda bahsettikleri ————– yevmiye numaralı satış vekaletiyle davalı ——– araç satışı için yetki almış olup, ilk haksız ve kötüniyetli satış işlemini gerçekleştiren şahıs olduğunu, davalı——— ile dava konusu aracı diğer davalı ——- şahsa satmış gibi gösterdiğini, bu satış işleminin asıl amacının davacı şirket envanterinde kayıtlı olan bir malın kaçırılması işlemi olduğunu, çünkü bu satış işleminin; aracın gerçek kıymetinin çok altında satış gösterilmesi, işbu ilk satış işleminin yapıldığı tarihte hem satıcı davalı ——- hem de alıcı davalı ——— davacı şirkette sigortalı çalışan olarak gözükmeleri, dava konusu aracın gösterilen satış bedeli, aracın gerçek bedelinin çok altında kalması, davacı şirket hesaplarına böyle bir satış bedeli yatırılmaması ve son olarak ta davalı ——– bu aracı satın almasının ertesi günü diğer davalı ——- satması sebepleriyle muvazaalı bir satış işlemi olduğunu, davalı———– davalı ——–şirket malvarlığını azaltıcı eylemlerin ortağı olduğu bilinmesi sebebiyle ve diğer davalılar ————- ile ortak fikir birliği içerisinde hareket ettikleri bilinmesi sebebiyle, şirket yetkileri tek bir ele alınır alınmaz bu iki şahsın sigortalılıkları derhal sonlandırıldığını, ilgili şahısların —— hizmet dökümleri celbedildiğinde bu iddialarının ispat olunacağını, davalı —— hem işbu muvazaalı satış işlemi yapıldığı tarihte (04/09/2018) davacı şirkette sigortalı çalışan olarak gözükmekte olduğunu hem de bilindiği kadarıyla o tarihte dava konusu aracın gerçek kıymetini ödeyerek alabilecek maddi gücü bulunmadığını, davalı —— sorumluluğu başlığı altında açıkladıkları aynı sebeplere istinaden davalı ——- yapmış olduğu satış işleminin haksız olduğunu ve davalı —–da diğer davalılar gibi kötü niyetli olduğunu, davalı ——–tarihinde dava konusu aracı 200.000,00 TL ödeyerek aldığını göstermiş olmasına rağmen, hayatın olağan akışına aykırı bir şekilde ertesi gün 05/09/2018 tarihinde, aldığı bedelin 40.000,00 TL altına diğer davalı —— satmış gibi gösterdiğini, davalı——– araç alım satım işiyle ilgilenmemesine rağmen, dava konusu aracı satın aldıktan 1 gün sonra satmış gibi göstermesi, üstelik de bu satış işlemini almış olduğunu beyan ettiği rakamın 40.000,00 TL altına yapması bu satış işleminin aslında haksız ve kötüniyetli bir işlem olduğunun ispatı olduğunu, davalılar tarafından davaya cevap verildiğinde her ne kadar işbu satış işlemlerinin gerçek satış olduğu savunması yapılacak idiyse de; satış işlemlerinin aracın gerçek bedellerinin çok çok altında gösterilmesi, alıcı ve satıcılar arasında bankadan para transferi yapılmaması, alıcı ve satıcı arasında göstermelik bir transfer yapılmış olsa bile bu meblağların Alıcı hesabından kısa sürede çekilmesi ihtimali, alıcı ve satıcılar arasında sigortalılık ya da akrabalık gibi ilişkilerin bulunması ve aracın satıldıktan sonra bile davalı —— zilyedinde kalması, gerekçeleriyle bu savunmalarına itibar edilmemesi gerektiğini, davalı ——, satış sözleşmesine istinaden dava konusu aracı satın almış gibi gösterilen şahıs olduğunu, özleşmede görüldüğü üzere aracın, davalı —— gerçek bedelinin %50′ sinden de düşük bir bedele satılmış gibi gösterildiğini, davalı ——-, tespit edebildikleri kadarıyla diğer davalı——- hemşehri olduğunu ve aralarında arkadaşlık, akrabalık ya da kayın hısımlığı ilişkisi mevcut olduğunu, ayrıca bir an için işbu satış işleminin gerçek bir satış olduğu düşünülse bile davalı —-, piyasa değerinin bu denli altına bir aracı alırken bu aracın neden bu kadar düşük fiyata satıldığını ve nasıl olur da bir gün önce 200.000,00 TL’ye alınmış gibi gösterilen aracı bir gün sonra zararına satıldığını sorgulaması gerektiğinden kötü niyetli olduğunu, davalı —— her ne kadar dava konusu aracı 05/09/2018 tarihinde almış gibi gözükse de, dava konusu aracın 05/09/2018 tarihinden 21/08/2020 tarihine kadar davalı ——— kullanıldığını, dava konusu aracın trafik ve kasko poliçe ödendi belgeleri, trafik ceza tutanakları,———–kayıtları ve araç muayene bilgileri celbedildiğinde bu iddialarının ispat olunacağını, sonuç olarak yukarıda listelenen tüm davalıların, dava konusu aracın; gerçek kıymetinden çok düşük bir bedele satılmış gibi gösterilmesi, davalıların aralarında banka havaleleri mevcut olmaması, banka transferi mevcut olsa bile bu meblağların banka hesaplarında tutulmayıp hemen çekilmesi, davalılar arasındaki sigortalılık ya da akrabalık ilişkileri bulunması, ardı ardına çıkarılan satış vekaletleriyle ve ardı ardına yapılan satış işlemlerine konu olması ve davalıların bir kısmının yukarıda listelenen başkaca birçok davada yine davacı şirket aleyhinde haksız ve kötüniyetli işlemlere girişilmiş olması sebeplerine istinaden gerçek bir satışa konu olmadığını ve asıl amacın haksız menfaat elde ederek davacı şirketin zarara uğratılması olduğunu iddia ettiklerini, 6102 sayılı T.T.K.m.553/1 hükmü aynen; “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.” hükmünü düzenlediğini, madde metninden de anlaşılacağı üzere davalı —— konumundaki şirket yöneticisinin sorumluluğuna gidilebilmesi için kusurun varlığı şartı arandığını, somut olayda davalı ———-kusurun da ötesinde kasıtlı işlemlerle davacı şirket zararına işlemlere giriştiğini ispat ettiklerini, 6098 sayılı T.B.K.m.506 hükmü aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” şeklinde düzenlediğini, Bu kapsamda vekalet ilişkisinde vekilin sadakat ve özen borcuna uygun davranması, vekille hukuki ilişkiye giren karşı tarafın da iyiniyetli olması ya da en azından vekilin görevini kötüye kullandığını bilmemesi ya da öngörememesi gerektiğini, somut olayda davalı ——– o tarihte şirket yetkilisi olarak sorumluluğu mevcut olduğunu, davalı ——— davalı———- vekil olarak tayin edilen şahıslar olduğunu, diğer davalıların ise yukarıda geniş bir şekilde izah ettikleri üzere kötüniyetli işlemleri bilebilecek durumda olan ya da en azından bilmesi öngörülen kişiler olduğunu, dolayısıyla tüm davalıların ortak fikir birliği ve menfaat içerisinde hareket edip kötüniyetli davranarak davacı şirketi zarara uğratmaya çalıştıklarının sabit olduğunu, tüm bu hukuki dayanaklar, sunulan emsal kararlar ve dayanılan deliller birlikte değerlendirildiğinde davalıların ortak fikir birliği ve menfaat içerisinde, kötüniyetli saiklerle davacı şirket adına tescilli ———–piyasa değerinin neredeyse yarısına gösterilen satış bedeliyle ve davacı şirket kasasına hiçbir bedel girmeksizin şirket envanterinden çıkartıldığı gerekçesiyle işbu davayı ikame ettiklerini, huzurdaki davanın kökünün davalı—— 6102 sayılı T.T.K.m.553/1′ den kaynaklanan sorumluluğu sebebiyle doğduğu gerekçesiyle davalı ——— davalı ——-aleyhinde olağanüstü genel kurul kararı alınmış olup, diğer davalılar aleyhinde de ekte sundukları ticari arabuluculuk başvuruları yapılmış olduğundan tüm dava şartlarının da yerine getirildiğinden bahisle bu aşamada dava konusu ——–plakalı aracın dava tarihindeki kıymetini tam olarak tespit edemedikleri için 6100 sayılı H.M.K.m.107 uyarınca belirsiz alacak talepli olarak, fazlasını talep ve dava hakkımız saklı kalmak kaydıyla; davalarının kabulüne karar verilmesini, davacı şirketin uğradığı maddi zarara karşılık şimdilik 200.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA: Davalı ——- vekili 27/09/2021 tarihli cevap dilekçesiyle özetle; dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen (nitelendirilen) kişilerin, şeklen (biçimsel açıdan) o davanın tarafları olduğunu, ancak mahkemenin bu taraflar arasında davanın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerektiğini, bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı sıfatı yoksa, dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemeyeceğini, huzurdaki davada davanın konusu şirket yöneticilerinin sorumluluğuna ilişkin olduğundan, davalı olma sıfatı şirket yöneticilerine ait olduğunu, açılan bu davada, iddia edilen şirket yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemi başka bir (üçüncü) kişiye yani müvekkili ——karşı açıldığını, müvekkili ——- söz konusu şirkette herhangi bir yetkisi, şirketle hukuki ve ticari bir bağlantısı bulunmadığını, müvekkilinin “davalı sıfatına” sahip olmadığından davanın sıfat (pasif husumet) yokluğundan dolayı reddedilmesi gerektiğini, müvekkili ——— tarihinde 160.000,00 -TL bedelle satın aldığını, bu alım satım sözleşmesi noter huzurunda resmi şekilde yapılmış olup herhangi bir usulsüzlük söz konusu olmadığını, müvekkili —– iş yaptığı arkadaşı dava dışı —– ile söz konusu aracı tanıdığı olan —- vasıtasıyla davalı —— satın aldığını, dava dışı —– söz konusu aracı noterde kendisi adına tescil ettireceği gün işinin çıkması nedeniyle müvekkili —– kendi adına almasını söylediğini ve araç bedelinin 115.000,00 TL sini 03/09/2018 tarihinde, 30.000,00 TL’sini 04/09/2018 tarihinde banka aracılığı ile müvekkiline gönderdiğini, müvekkilinin, dava dışı —– aracı satın almak için almış olduğu parayı davalı —- isteği üzerine dava dışı —– banka hesabına yatırdığını, toplam 145.000,00-TL’yi bu şekilde müvekkili —– dava dışı —– ait banka hesabına havale ettiğini, kalan 15.000,00-TL’sini ise elden ödediğini, söz konusu satış bedeli dava dışı —– davalı —- olan alacağına mahsuben —- banka hesabına yatırıldığını, davacı şirketin iddia ettiği gibi müvekkili —- davalı —-arasında kurulan araç alım-satım ilişkisinde davalı —- bu satım işlemini kötü niyetli yapmış olduğunu varsaymış olsak dahi müvekkilinin, söz konusu satış işleminde kesinlikle kötü niyet taşımadığını, davalı—– bakımından bir muvazaa amacı olsa dahi müvekkilinin satış işleminde aynı kötü niyetli irade ile hareket etmediğini, müvekkilinin, davalı ——- ve diğer davalıların amacından haberdar olması hayatın olağan akışına uygun olmadığını, Türk Borçlar Kanunu’nun 19. Maddesinde muvazaalı işlemler tanımlandığını, D. Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler MADDE 19- Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Somut olayda müvekkili ——–diğer davalılar ile herhangi bir ortak iradesinin ve çıkarının olmadığı açık olduğunu, bu sebeple olayda müvekkilin muvazaalı bir işlem içerisinde yer almadığı kanuna bakıldığında da açıkça anlaşıldığından bahisle müvekkili hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğundan usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte olur ise davanın esastan reddine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacı şirket üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Diğer davalılar duruşmadaki beyanlarında davanın reddini talep etmişlerdir.Davacı —–vekili, 15 Kasım 2022 tarihli beyanında,——dosyasıyla dava açtıklarını bildirmiş, celbedilen dosyada davalı —–aleyhine karar verildiği görülmüştür.Dinlenen davalı tanığı —-Davalı — arkadaşım olur, 2018 yılında ekonomik kriz nedeniyle mali olarak kötü durumdaydım, Yaşarla otururken kendisinden parası varsa vermesini istedim, parası olmadığını, aracı olduğunu, nakte çevirirsen kullanabileceğimi söyledi, kabul ettim, ——- arabayı aldım, şantiye şefim ——- sordum, bir arkadaşının arabayı almak istediğini söyledi, emlakçıymış, araba alım satım işi de yapıyormuş, arabayı şantiyeye getirdim, araba üç gün şantiyede kaldı, biz aracı——- satış gösterip sattık, parasını —– aldım, aracın 160.000 TL ye sattık, 145.000 TL yi bankaya yolladı, 15.000 TL yi elden aldım, neden 15.000 TL yi elden verdiğini, bunu da bankaya yatırmadığını bilmiyorum, böyle elden parayı bana verdi, ben de parayı kullandım, aracın değeri için tanıdık galericileri aradım, internetten de baktım, arabaya 130.000 TL den fazla veren olmadı, internete aracı koymadım, çünkü acelem vardı, akşam söyleyip sabah ——tanımıyorum, hiç görmedim, notere ——– bey gitti, ben aracın kimin üzerine olduğunu, vekaletnamesi olup olmadığını bilmiyorum, yanlış söyledim, notere aracın sahibi kimse o gitti, ben notere hiç gitmedim, — hiç tanımıyorum, —- hiç tanımadığım için —– alacağım yok, işçiliğini de yapmadım, notere —— bey gitti, bir de satıcı gitti, notere gidenin ——olduğunu bilmiyorum, satıcının gittiğini biliyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Taraf delilleri toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.Bilirkişiler ——- tarafından sunulan 05/05/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle, “Ticari Defterlerin Usulüne Uygun Tutulup Tutulmadığı Yönünden: Davacı şirketin 2018 yılına ilişkin ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında yapıldığı, TTK ve VUK hükümlerine göre usulüne uygun tutulduğu, davalı—– Pasif Husumet Ehliyetinin Bulunup Bulunmadığı Yönünden: tanık beyanlarından ve dosya kapsamından, satış tutarının şirkete ödenmemesi konusunda hayatın olağan akışına uygun bir açıklamanın yapılamadığı düşünülmektedir. Bu sebeplerle davalı ——– pasif husumet ehliyetinin bulunduğu, davalıların Sorumlulukları Yönünden: Dava konusu araç satış işleminin tarafları arasındaki ticari ilişki dikkate alındığında, dosya kapsamından dava konusu satış işleminin hayatın olağan akışına uygun şekilde gerçekleştiğini söyleme imkânı bulunmadığı, aracın ——- satışında davacı şirket bir ödeme almamış, mahsup edilen alacağın kaynağına ilişkin delil de sunulamadığı, yapılan ikinci satışta da ödeme aracın sahibine yapılmamakta ve aracın piyasa değerinin yaklaşık %40 düşüğüne kısa süre içerisinde satış yapıldığı, nihai takdir bütün delillere ulaşma imkanına sahip Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, dosya kapsamında bulunan deliller değerlendirildiğinde, dava konusu satış işleminden kaynaklı zarardan davalıların müteselsil şekilde sorumlu oldukları, davacının Talep Edebileceği Alacağın Olup Olmadığı Yönünden: davacı şirketin aracın satış bedelinden aktifine fiili olarak hiçbir tutarın girmediği dikkate alındığında; ilk satışın yapıldığı 04.09.2018 tarihten itibaren aracın 261.817,00 TL bedelinin işleyecek yasal faizi ile birlikte araç değerinin kendisine ödenmesini talep hakkının bulunduğu, ancak dava dilekçesindeki taleple bağlılık gereği 3095 s.k m.1/I kapsamında, dava tarihinden itibaren yasal faiz talebinin yerinde olduğu,” şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
Taraf vekillerinin itirazları üzerine bilirkişilerden ek rapor alınmış, alınan 07/09/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda “Davalı ——- bilirkişi raporuna itirazlarına ilişkin hukuki değerlendirmenin Sayın Mahkemeye ait olduğu, Dava Konusu Aracın Dava Tarihli Değeri Yönünden: dava konusu aracın değerine ilişkin taraf itirazlarına ilişkin, teknik inceleme bölümünde detaylı bir şekilde incelendiği üzere, dava konusu aracın 12.07.2021 dava tarihindeki rayiç bedelinin 445.468,00 TL olarak tespit edildiği,” şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
Davalı —- savunması ile ——— sayılı dosyası göz önünde bulundurularak bilirkişilerden yeniden ek rapor alınmış, alınan 17/04/2023 tarihli bilirkişi 2. ek raporunda özetle “Ticari Defterlerin Usulüne Uygun Tutulup Tutulmadığı Yönünden: Davacı şirketin —— yılına ilişkin ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında yapıldığı, TTK ve VUK hükümlerine göre usulüne uygun tutulduğu, Sayın Mahkemenin ara kararı ile dava konusu aracın davacı şirket tarafından gerçekten satın alınıp alınmadığına yönelik şirket kayıtları üzerinde inceleme yapılarak ek rapor hazırlanmasının istenmesine karar verilmiş olup; davacı şirkete ait ——- yıllarına ilişkin ticari defterlerinin incelenmesinde; davalı —– adına herhangi bir muavin hesap kaydının bulunmadığı, 2017 yılı ticari defterlerin hesap adının detaylı bir şekilde yazılmadığı, işlemlerde özel bir açıklamanın bulunmadığı, bu sebeple davalı —-vekilinin beyan dilekçesinde belirtmiş olduğu, dava konusu —–model,——–, davacı şirkete satılmasına ilişkin defterlerde tespitin yapılamadığı, Ancak, davacı tarafından ibraz edilen —— incelenmesinde; —- model aracın, satıcı ——— bedelle satışının yapıldığı, sözleşmede satıcının, satış bedelini aldığının tarafların kabulünde olduğu, davacı tarafından ibraz edilen dekontun incelenmesinde, davalı ——– davacı şirket hesabından 05.04.2018 tarihinde 400.000,00 TL para çekme işlemi yaptığı görülmüş olup, ödemeye ilişkin hukuki değerlendirme Sayın Mahkemeye aittir” şeklinde beyanda bulunmuşlardır. Davacı vekili 17/06/2023 tarihli talep arttırım dilekçesi ile, dava dilekçelerinde HMK m.107 düzenlemesine göre belirsiz alacak talepli olarak 200.000,00 TL olarak ikame ettikleri davalarını 445.468,00 TL’ye artırdıklarını beyan etmiştir.

DAVANIN TESPİTİ, DAVA ŞARTLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ :
Dava, davacı şirkete ait aracın satışı sonucu satış bedelinin şirket kayıtlarına geçmediğinden bahisle şirketin uğradığı zararın davalılardan tahsili istemine ilişkindir.Davanın hukuki dayanağı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 553. maddesine dayanan sorumluluk davasıdır.
Davalı ———- 14/03/2014 tarihli ortaklar kurulu kararıyla davacı şirkete “Müdür” olarak atandığı ve 01/11/2018 tarihli ortaklar kurulu kararıyla görevinin sona erdiği anlaşılmıştır.
TTK’nun V – Kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğu başlıklı 553 ncü maddesinin (1) nci fıkrası “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, (…) (2) hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.” ve B) Şirketin zararı I – Genel olarak başlıklı 555 nci maddesinin (1) nci fıkrası “Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler.” hükmünü düzenlemiştir.Davacı tarafça, davalı — yöneticiliği esnasında şirket adına kayıtlı ——— tarihinde satışının yapıldığı ancak satış bedelinin şirket kayıtlarına geçmediği iddia edilmiş olup yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu dava konusu aracın satışının 04/09/2018 tarihinde yapıldığı ve satış bedelinin şirket kayıtlarına geçmediği, bilirkişiler tarafından dava tarihi itibariyle aracın bedelinin 445.468,00 TL olarak hesaplandığı, şirketi zarara uğrattığından bahisle yöneticinin sorumluluğuna gidilebilmesi için yöneticinin kanun ve ana sözleşme ile kendisine yüklenilen görevlerini kusuru ile ihlal etmesi, bunun sonucu olarak bir zararın doğması gerekmekte olup, kusur ve zararı bunu iddia eden davacının ispatlaması gerektiği, davalı —- yönetici olduğu dönemde davacı şirket adına kayıtlı ——- tarihinde satışının yapıldığı ve satış bedelinin şirket kayıtlarına geçmediği, bilirkişiler tarafından aracın satış bedelinin 445.468,00 TL olarak tespit olunduğu, davalı—– kusuru ile meydana gelen zarardan şirkete karşı sorumlu olup 445.468,00 TL’nin dava tarihi olan 12/07/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı —- alınarak davacıya verilmesine, TTK 553 maddesinde şirkete karşı sorumlu olacak kişilerin kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları olmak üzere tahdidi olarak sayıldığı diğer davalıların bu sıfatları taşıyan kişiler arasında yer almadıkları anlaşıldığından diğer davalılar yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
445.468,00 TL’nin dava tarihi olan 12/07/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ——— alınarak davacıya verilmesine,
Diğer davalılar yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine,
2-Harçlar Kanuna göre alınması gereken 30.429,91 TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 3.415,50 TL harç ve 4.192,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 7.607,5‬0 TL harçtan mahsubu ile bakiye 22.822,41‬ TL harcın davalı——- alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça dava açılırken peşin olarak yatırılan 3.415,50 TL harç ve 4.192,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 7.607,5‬0 TL harcın davalı —— tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
4-Davacı tarafından posta ve bilirkişi ücretleri olmak üzere yapılan toplam 5.283,9‬0 TL yargılama giderinin davalı —– alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 65.365,52 TL vekalet ücretinin davalı —- alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Davalı —- kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı —–verilmesine,
7-Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26 (2) maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —- bütçesinden ödenen 1.400,00 TL arabuluculuk ücretinin davalı —— tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
8-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine
Dair, davacı vekili, davalı—-vekili, davalı —- vekili, davalı —– ve davalı —- yüzlerine karşı, davalı —-yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde ——— Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/09/2023