Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/444 E. 2021/748 K. 16.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/444 Esas
KARAR NO : 2021/748

DAVA : Alacak (Ticari ilişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/07/2019
KARAR TARİHİ : 16/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili —— yıllardır bu işi yaptığını, davalı adına tescilli aracının——-davalı adına yaptırdığını ancak davalı müvekkile buna ilişkin—- ödemediğini, dava konusu—–olduğunu, müvekkilini birçok defa davalı şirketteki ilgili kişilerle görüşerek ödeme talebinde bulunduğunu ancak bundan da bir sonuç alınamadığını, ilgili dosya kapsamında dava şartı olan —- olduğunu, ancak—— görüşmesine davalı tarafın —- anlaşma sağlanmadan —sonlandığını bu nedenlerle fazlaya ilişkin haklarının saklı kalma kaydıyla, davanın kabulü ile 6.000TL alacağın temerrüt tarihinden itibaren işlenecek avans faiziyle birlikte yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili davalı— verdiğini, davaya konu poliçe müvekkili—- yaptırıldığını, dolayısıyla da adı geçen——– imzasının bulunmadığını, ——-ettiren, poliçe bedelini ödememiş ve 1 yıllık poliçenin süresi dolunca, süre dolduktan 6 ay sonra müvekkili şirkete ulaşıldığını ve müvekkili şirketin poliçeden bu şekilde haberi olduğunu, müvekkili şirket davacı şirkete, araç sigortasını kendisinin yaptırmadığını ve borcun şirkete ait olmadığını söylemesine rağmen müvekkili şirket aleyhine— numarasıyla icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin borca itiraz etmesi üzerine 27.04.2017 tarihinde takibin durduğunu, takibin durduğu tarihten sonra davacı tarafça başkaca bir hukuki yola başvurulmadığını, sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemlerin alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl geçmekle zaman aşımına uğradığını, yani böyle bir borç olsa dahi zaman aşımına uğramış olacağını, bu nedenle zaman aşımı itirazında bulunma zorunluluğu doğduğunu, Türk Borçlar Kanununa göre; yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin imzalarının olması zorunlu oolduğunu, aksi taktirde sözleşmenin geçersiz olacağını, dava konusu poliçede müvekkilinin imzasının bulunmadığını, bu nedenle davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, TTK madde —- sigorta poliçesi düzenlemenin mümkün olmayacağını, yani sigorta priminin peşin ödeneceğini, hatta yeni düzenlemelerle başkasının kredi kartıyla dahi ödeme yapılamadığını, sigorta ettirenle kart sahibinin aynı kişi olması gerektiğini, aksi takdirde o kişi adına poliçe düzenlenmesinin mümkün olmayacığını, dava dilekçesinde belirtilen, arabuluculuk görüşmesine davalı müvekkilinin katılım göstermediği şeklindeki maddeye katılmadıklarını,—- müvekkile davet mektubu gönderildiğini,—– tarihinde —– gerçekleşeceğinin bildirildiğini, belirtilen saatte —arafından müvekkili aranarak gerekli görüşme sağlandığını, yani dava dilekçesinde belirtildiği gibi katılım göstermeme gibi bir durumun olmadığını, müvekkili şirketin böyle bir borcu olmadığı için anlaşma sağlanamadığını bu sebeplerle haksız olarak, müvekkil aleyhine açılan davanın reddine ve yargılama giderleri vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE;
Dava, sigorta pirimi alacağına ilişkindir.
Davacı vekili, —– uzun yıllardır bu işi yaptığını, davalı adına tescilli ———- davalı adına yaptırdığını ancak davalı müvekkile buna ilişkin poliçe bedelini yani sigorta ücretini ödemediğini iddia etmekte, davalı vekili ise, müvekkili davalı şirket,—– verdiğini, davaya konu poliçe müvekkili —-dışında yaptırıldığını, dolayısıyla da adı geçen poliçede müvekkilin imzasının bulunmadığını, aracı sigorta ettiren, poliçe bedelini ödememiş ve 1 yıllık poliçenin süresi dolunca, süre dolduktan 6 ay sonra müvekkili şirkete ulaşıldığını ve müvekkili şirketin poliçeden bu şekilde haberi olduğunu, müvekkili şirket davacı şirkete, araç sigortasını kendisinin yaptırmadığını ve borcun şirkete ait olmadığını söylemesine rağmen müvekkili şirket aleyhine——- takibi başlatıldığını, müvekkilinin borca itiraz etmesi üzerine 27.04.2017 tarihinde takibin durduğunu, takibin durduğu tarihten sonra davacı tarafça başkaca bir hukuki yola başvurulmadığını, sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemlerin alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl geçmekle zaman aşımına uğradığını, yani böyle bir borç olsa dahi zaman aşımına uğramış olacağını, davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddini, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde davanın esastan reddini savunmaktadır.
Zamanaşımı Yönünden Değerlendirme; Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482 nci madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her hâlde — gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar( TTK m.1420/1).
Sigorta priminin tamamının, taksitle ödenmesi kararlaştırılmışsa ilk taksidin, sözleşme yapılır yapılmaz ve poliçenin teslimi karşılığında ödenmesi gerekir (TTK m.1431/1-1.b)
İzleyen taksitlerin ödeme zamanı, miktarı ve priminin vadesinde ödenmemesinin sonuçları, poliçe ile birlikte yazılı olarak sigorta ettirene bildirilir veya bu şartlar poliçe üzerine yazılır. (TTK 1431/2)
Yukarıda belirtilen usule uygun olarak istenilen sigorta primini ödemeyen sigorta ettiren mütemerrit olur. (TTK m.1434/1)
İlk taksidi veya tamamı bir defada —- sigortacı, ödeme yapılmadığı sürece, sözleşmeden üç ay içinde cayabilir. Bu süre, vadeden başlar. Prim alacağının, muacceliyet gününden itibaren üç ay içinde dava veya takip yoluyla istenmemiş olması hâlinde, sözleşmeden cayılmış olunur. (TTK m.1434/2)
Sigorta poliçesi —- davacı vekilinin ——– tarihinde icra takibi başlattığı ve bu tarih itibarı ile zamanaşımının kesildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının davalı borçlunun itirazının kendisine tebliğ edildiği tarihten başlamak üzere “1” yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davası açması gerekir. Ancak belirtmek gerekir ki davacı vekili itirazın iptali davası yerine icra takibinden bağımsız olarak bir alacak davası olarak 04.07.2019 tarihinde açmıştır. Dolayısıyla davaya konu edilen alacağı bir sigorta pirim alacağı olarak değerlendirdiğimizde davacının—– sonra dava açtığı tespit edilmektedir. Ancak TTK m.1434/2 hükmüne göre İlk taksidi veya tamamı bir defada ödenmesi —– zamanında ödenmemişse, —-, ödeme yapılmadığı —- içinde cayabilir. Bu süre, vadeden başlar.—-, muacceliyet gününden itibaren üç ay içinde dava veya takip yoluyla istenmemiş olması hâlinde, sözleşmeden cayılmış olunur. Bu kapsamda davalı dava tarihine kadar herhangi bir—– yapmamıştır. Dolayısıyla davacının sözleşmeden caymış olduğunun kabulü gerekir . Davacı sözleşmeden caymış olmasına rağmen davalı —– istifade etmeye davam etmiştir. Yani davacı bir hukuki ilişkinin gerçekleşeceğine güvenerek davalıya bir hizmet ediminde bulunmuştur ancak esasında davalının herhangi bir ödemede bulunmaması nedeniyle TTK m.1434/2 uyarınca davacı sözleşmeden cayılmış ve davalının sigorta kapsamından istifade etmesi nedeniyle davalı yan sebepsiz yere zenginleşmiştir. Bu kapsamda zamanaşımının TTK 1420/1 kapsamında değerlendirilmesi yerine sebepsiz zenginleşme hükümleri 10 yılılk zamanaşımı kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Bu anlatılanlar muvacehesinde davanın 10 yıllık zamanaşımı süresinde açılması nedeniyle zamanaşımı def’inin reddine karar verilmiştir.
Davanın Esası Hakkında ; zamanaşımının değerlendirilmesi kısmında açıklandığı üzere davacı davacı ile davalı arasında sigorta sözleşmesi yapılmış ancak davalı herhangi bir ödeme yapmamıştır. Davalının ödemesi gereken primi ödememesi nedeniyle davacının TTK M.1434/2 uyarınca sözleşmeden caymış olduğunun kabulü gerekir. Ancak bir yandan—– davalı—- yararlanmaya devam etmektedir. Dolayısıyla yukarıda da belirtildiği üzere davalının sebepsiz yere zenginleştiğin kabulü gerekir.
—–olup davalı taraf davacıya herhangi bir ödeme yapmamıştır. Dolayısıyla davacı davalıdan 6.000,00 TL’yi davalıdan talep etmekte haklıdır. Ancak davacı vekili dava dilekçesinde temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş olup davalını hangi tarihten itibaren temerrüte düştüğünü belirtmemiş olduğundan faizin dava tarihinden itibaren işlenmesine karar verilmiş ve davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-DAVANIN KABULÜNE,
— tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2- Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 409,86 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 102,47 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 307,39 TL’nin davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yatırılan 102,47 TL harcın davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından tebligat, posta ve müzekkere gideri olarak sarf edilen 148,90 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
5- Kabul edilen dava yönünden —- göre davacı lehine takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
6-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile — arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar BAM nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere usulüne uygun olarak anlatıldı.