Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/440 E. 2022/185 K. 08.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/440 Esas
KARAR NO : 2022/185

DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/07/2021
KARAR TARİHİ : 08/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 11/04/2019 tarihinde Müvekkili ile Davalı—- ortaklık sözleşmesi imzalandığını, Sözleşmeye göre Müvekkil proje kapsamında 12 adet taşınmazın alacak olmasına ve bu taşınmazlara ilişkin ödemeleri yapmasına rağmen sözleşmede bahsi geçen — hala Müvekkile devir ve teslim edilmediğini, sözleşmede davaya konu—bölümlerinin satışlarından beklenen gelirin—olacağı Davalı tarafından taahhüt edildiğini, Tarafların net karının masraflar taksim edilip düşüldükten sonra dağıtılacağını, projenin tamamlanması ile hala satılamayan taşınmazlar varsa bu taşınmazların mülkiyetinin taraflara geçeceği konularında Davalı Şirket ile mutabık kalındığını, Müvekkilinin, sözleşmenin gereği olan edimlerini yerine getirdiğini, Buna rağmen Davalı Şirket dairelerin satışından edinilen gelirin ya da sözleşmede taahhüt edilen en az gelirin paylaşımına yönelik hiçbir geri bildirimde bulunmadığını, Müvekkiline yalnızca 8 adet dairenin devir ve teslimi sağlandığını, — devir ve teslimlerin yapılmadığını, Davalı Şirketin — birçok — iradesini fesada uğratarak konut ve taşınmaz satış sözleşmesi adı altında sözleşme imzalattığını, Müvekkili ve birçok mağdurdan imzalattıkları sözleşmede yazılı bedellerin tamamını tahsil etmelerine rağmen taşınmazları devir ve teslim etmemekte, aynı taşınmazları farklı birçok kişiye satmakta olduğunu, Aralarında anlaşma bulunan kişilerin alacağına kavuşmasını engellemek amacıyla son — bahsi geçen projedeki taşınmazları ve adlarına kayıtlı malları ortak ve yetkili oldukları —.kişilere devrederek eylemlerini devrettikleri kişiler üzerinden devam ettirdiklerini, Bu konuda taraflarınca savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, Davalı Şirketinin tüm bunların — talebinde bulunarak kesin mühlet kararı aldığını, Bu karar Müvekkilinin ve diğer alacaklıları zor duruma düşürme maksadından ibaret olduğunu, —kötüniyetli olarak hareket edildiğinin açıkça göstergesi olduğunu, Davalı —-rağmen adına kayıtlı taşınmazları 3.kişilere devretmeye devam etmesi de bu durumu ortaya koyacağını,—- nolu bağımsız—kayıtlı diğer taşınmazların 3.Kişilere Devir ve tesliminin önlenmesi için taşınmaz kayıtlarına ihtiyati tedbir şerhi işlenilmesini,—nolu bağımsız bölümlerin Müvekkile devir ve teslimini, Devir ve teslimin yapılamaması halinde fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile Davalıya yapılan ödemeler, sözleşmeden kaynaklanan hak ve alacakların ve Müvekkilin uğradığı maddi zararların tazmini için şimdilik 1.000,00 TL’nin faiziyle birlikte Davalıdan alınarak Müvekkile ödenmesini, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin Davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve iddia etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; HMK 114/1/ğ hükmünde ” Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi ve MÖHUK 48/1 hükmünde de; ” Türk Mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan— tüzel kişile, yargılama ve takip giderleri ile karşı tarafın zarar ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır.” denildiğini, MÖHUK 48/1 maddesi gereği; —Türk Mahkemelerinde dava açması durumunda Teminat göstermesinin zorunlu olduğunu ve HMK 114/1/ğ gereği bu teminatın dava şartı olduğu açıkça ifade edildiğini, söz konusu davada , davacının — olması ve teminat alınmaksızın dava açılması usule ve yasaya aykırı olup, bu sebeplerle davanın usulden reddi gerektiğini, Öncelikle; davacı tarafça da dava dilekçesinde belirtildiği üzere, davalı müvekkil Şirket ile davacı arasında gerçekleştirilen — ortaklık sözleşmesinin 10. Maddesinde…” taraflar arasında bu sözleşmenin uygulanması veya yorumlanması konusunda herhangi bir anlaşmazlık ortaya çıkması durumunda konu ile ilgili yasal hükümlere göre — yöntemi ile anlaşmazlığın çözümüne gidilecektir. —sonuç vermemesi halinde anlaşmazlık ve uyuşmazlıklar konusunda—–” şeklinde bir anlaşmanın söz konusu olduğu ve bu madde uyarınca taraflar arasındaki sorunların ve anlaşmazlıklarının çözüm yerinin öncelikle tahkim müessesesi olduğu, bunun sonuç vermemesi üzerine —- başvurulacağı belirtilmiş olması karşısında, davacının öncelikle —– başvurulmadan Mahkemede dava ikame etmesinin usul ve yasa ile yerleşik içtihatlara aykırılık teşkil ettiğini ve bu sebeplerle de davanın usulden reddi gerektiğini, davacı tarafın tacir olup olmadığı belli olmaması karşısında ve davacı tarafça yapılan sözleşme uyarınca kendisine bırakılan dairelerin tescilini ve devrini talep etmesi karşısında, yine davalı müvekkilinin de Tacir kapsamında ticari şirket olduğu ortada ise de; yerleşik içtihatlarda da belirtildiği üzere; “… Davalı tacir olsa bile davacının tacir olmadığı ve uyuşmazlığında tarafların ticari işletmesi ile ilgili ticari iş olmadığı anlaşılmaktadır…”, taraflardan birinin tacir olmadığı durumlarda uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülebileceğinin belirtildiğini, Ticaret Mahkemelerinin görevsiz olduğunu, yerleşik içtihatlar gereği davacı tarafından yapılan suç duyurusu üzerine —“kovuşturmaya yer olmadığına dair” kararın verildiğini, davacıların, söz konusu davayı, davalı müvekkil Şirketin —ilan etmesinden sonra açtığını ve o tarihe kadar herhangi bir şekilde işlem ve talepte dahi bulunmadığını, tüm dosya kapsamı ile sabit olduğunu,) davacının taleplerinin haksız ve yersiz olduğunu kadar beyanlarının da gerçeğe aykırı olduğunu, davalı müvekkil şirket tarafından davacının talep ve isteklerinin Kanuni zorunluluk sebebi ile gerçekleştirilemediğini, bu sebeplerle de davanın açılmasında davalı müvekkil şirketin kastının, hatasının ve dahi ihmalinin de bulunmadığının açıkça ortada olduğunu, davanın bu açıdan Reddi gerektiğini, Davacı tarafından; dava konusu bağımsız bölümler üzerine İhtiyati Tedbir konulmasını talep etmiş ise de; Davalı müvekkilinin Şirket hakkında —— Sayılı dosyası ile yapılan — başvurusu ve——Kişilere devir ve temlikini önleyici mahiyette İhtiyati Tedbir Kararı verildiğini ve açılan iş bu davanın da söz konusu karardan sonra olması karşısında, davacı tarafından talep edilen İhtiyati Tedbir kararının reddini, Açılan davanın Reddi ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve iddia etmiştir.
DELİLLERİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE;
Dava, tapu iptal ve tescili ile zararın tazminine ilişkindir.
Taraflar arasında —- arasında sözleşmenin uygulanması veya yorumlanması konusunda herhangi bir anlaşmazlık çıkması durumunda, konuyla ilgili yasal hükümlere göre — anlaşmazlığın çözümüne gidileceği ve tahkimin sonuç vermemesi halinde anlaşmazlık ve uyuşmazlıklar konusunda——– kararlaştırılmıştır.
Tarafların sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamının veya bir kısmının çözümünü— bırakılması hususunda yaptıkları anlaşmalar — olarak adlandırılmakta olup yalnızca iki tarafın iradeleriyle tasarrufta bulunabilecekleri konularda —- yapılabilir. İster bağımsız bir tahkim sözleşmesi şeklinde isterse bir — şartı şaklinde yapılsın — sözleşmesinin geçerliliği için aranan temel unsurlar geçerli bir tahkim iradesinin varlığı ve yazılı şekil şartıdır. — sözleşmesinin tabi olduğu şekil —– düzenlenmiştir. Buna göre geçerli tahkim şartından bahsedebilmek için taraflarca imzalanmış yazılı bir anlaşma, karşılıklı —veya—- Taraflar akdedilen sözleşmenin 10.maddesi ile uyuşmazlığın öncelikle tahkim yoluyla çözülmesini, — çözülmemesi halinde uyuşmazlıkların çözümünde–Mahkemeleri ve İcra dairelerinin yetkili kılınmasını kararlaştırmışlardır. Bu sebeble davacı vekilinin –şartının seçimlik bir yol olarak belirtildiği itirazı yerinde görülmemiştir.
HMK’nın 116. maddesinde tahkim itirazı ilk itirazlar arasında sayılmış olup davalı vekilince süresinde— ilk itirazında bulunulmuştur. Mahkememizce yukarıda açıklanan hususlar uyarınca geçerli bir tahkim şartı nedeniyle davanın tahkim şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Taraflar arasında geçerli tahkim sözleşmesi bulunduğu anlaşılmakla mahkememizin yargılama yetkisi bulunmadığından davanın HMK 116/1-b maddesi yollaması ile aynı yasanın 117/3 maddesi gereği DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 80,70 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 59,30 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 21,4‬0 TL’nin davacıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından tebligat, posta ve müzekkere gideri olarak sarf edilen 63,10 TL yargılama giderinin DAVACININ ÜZERİNDE BIRAKILMASINA,
4-Ret olunan dava yönünden– tarifesine göre davalı lehine takdir olunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
5-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile — bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
6-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davalı tarafın yokluğunda davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.