Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/439 E. 2022/773 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/439 Esas
KARAR NO:2022/773

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/07/2021
KARAR TARİHİ : 27/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin —tadilatı, malzeme vs satışı işleri ile iştigal eden ve bu işi yıllardır sorunsuz bir şekilde yerine getiren, büyük firmalar ile de çalışan basiretli bir tacir olduğunu, davalı yanın, müvekkilinden çeşitli zamanlarda,— ile ilgili aksamlar satın aldığını, 14/01/2019 tarihli seri —- numaralı 1.292,52 TL tutarındaki fatura, 21/01/2019 tarihli — sıra nosu —- numaralı 7.375,58 TL tutarındaki fatura, 21/01/2019 tarihli—– sıra nosu — numaralı 14.683,22 TL tutarındaki fatura, 14/03/2019 tarihli —– sıra nosu — numaralı 513,30 TL tutarındaki fatura, 05/07/2019 tarihli seri — sıra nosu—-numaralı 4.898,58 TL tutarındaki faturanın davalı tarafından toplamda 28.763,20 TL tutarında, müvekkili şirketten alışveriş yapıldığını, davalı tarafından müvekkili şirketteki cari hesabına karşılık 20.000,00 TL tutarında çek verildiğini ve işbu çekin müvekkili tarafından, davalı tarafın borcuna karşılık alındığını ve tahsil edildiğini, davalı taraf her ne kadar müvekkili şirkete olan borcunun bir kısmını ödemiş olsa da, bakiye kalan kısım için herhangi bir ödeme yapmadığını, karşılıklı konuşmaların da bir sonuç vermediğini, işbu nedenle davalı taraf aleyhine—-Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı/borçlu yanca, icra takibine itiraz edilerek icra takip dosyasının durdurulmasına ve alacağın sürüncemede bırakılmasına sebebiyet verildiğini, dava şartı olan davalı taraf ile arabuluculuk görüşmeleri yapıldığını, işbu görüşmeler neticesinde anlaşma sağlanmadığını, bu nedenlerle davanın kabulünü, borçlunun itirazının iptali ile takibin devamını, alacağın %20 sinden az olmamak kaydı ile icra inkâr tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekâletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sayın mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerektiğini, müvekkilinin iş yeri kapanmadan önce çek vermiş; davacı %15 iskontolu mal göndereceğini beyan ettiğini ancak; bu çek tahsil olmasına rağmen malların teslim edilmediğini, çek karşılığı iskonto uygulanmadığı bir yana mal dahi gönderilmediğini, davacının bu çeki bile tahsil etmemiş gibi;—-esas sayılı icra dosyasında ilamsız takip yaptıklarını, davacının cari ve hesap kayıtlarına da itibar edilemeyeceği ortada olduğunu, davacının gerek icra dosyasında gerek dava dilekçesinde sunmuş olduğu yazılı delil olan faturalarda teslim alan- teslim eden kısımlarının boş olduğunu, bu fatura konusu malların müvekkiline teslim edilmediğini, davacının kendi sunmuş olduğu yazılı deliller davalı olarak iddialarını ortaya koyduğunu, ayrıca; davacı, davalının da ticari defterlerini delil olarak kabul ettiğini, yazılı deliller ortadayken yazılı delile karşı tanık dinletilmesine muvafakat etmediklerini, bu nedenlerle öncelikle görevsizlik kararı verilmesini, bu talep kabul edilmediği takdirde davanın reddini, davacının %20 oranında kötüniyet tazminatı ödemesine mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
DELİLLERİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE;
Dava; Hukuki niteliği itibariyle davacı tarafça —– sayılı dosyasında davalı aleyhine fatura alacağına dayalı olarak başlatılan icra takibine davalı tarafından yapılan itirazların iptali ve icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
6335 sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK.’nın 5. maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür ve görev hususu HMK’nun 114/c maddesi uyarınca dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır. Bilindiği gibi, bir davanın Ticaret Mahkemelerinde görülebilmesi için açılan davanın mutlak veya nispi ticari davalardan olması gerekmektedir. Mutlak ticari davalar kanunda sınırlı sayıda sayılmış olup, nispi ticari davalar da her iki tarafın tacir olması ve ticari işletmelerine ilişkin olması şartına bağlı tutulmuştur. İşyeri olan her şahsın aynı zamanda tacir olduğu söylenemez. Esnaf olup olmadığının araştırılarak görev hususununu değerlendirmek gereklidir.
—–Sayılı kararında;”.TTK’nin 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, —- ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” Yine TTK’nın 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Dairemizin yerleşik uygulamaları gereğince, bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı— yayımlanan, —sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir. Dosya kapsamı itibarıyla itiraz edenin faaliyetinin esnaf faaliyetleri sınırında kaldığı, tacir olduğuna dair dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve belge olmadığı, sadece gelir vergisi mükellefi olmasının tacir sayılmasını gerektirmeyeceği, bu nedenle yukarda açıklanan esnaf/tacir ayrımı konusundaki düzenlemeler doğrultusunda değerlendirme yapılmadan.” şeklinde karar verilmiştir.
Somut olayda; Mahkememizce —-Ticaret Odası Başkanlığı’na müzekkere yazılarak davalının tacir ve esnaf kaydının olup olmadığı araştırılmış,—- Müdürlüğü tarafından verilen cevabi yazıda davalının işletme hesabına göre defter tuttuğu ancak 15/12/2018 tarihi itibariyle işini terk ettiğinden 2019 yılı kazancına ilişkin herhangi bir beyanının bulunmadığının anlaşıldığı, dava konusu faturaların 2019 yılına ait olduğu ve faturaların düzenlenme tarihinde davalının tacir olduğuna dair dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı anlaşılmakla nispi yahut mutlak ticari dava niteliğinde olmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla, HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve yönelik dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;.
1-)6100 Sayılı HMK m.114/c ve m.115/2 gereği göreve yönelik dava şartı yokluğundan davanın USÛLDEN REDDİNE,
2-)Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Görevli Mahkemenin—- Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunun TESPİTİNE,
3-)6100 Sayılı HMK m.21 kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili Mahkemeye gönderilmesine, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
4-)6100 Sayılı HMK m.331/2 uyarınca harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli Mahkemece değerlendirilmesine,Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde—Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı.