Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/310 E. 2023/820 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/310 Esas
KARAR NO: 2023/820
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 10/05/2021
KARAR TARİHİ: 27/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili—– küçük —– annesi olup gebelik takibi dava dışı ——- tarafından yapıldığını, ——— tarihlerinde geçerli olmak üzere —– ile davalı ——- tarafından düzenlendiğini, Sigortalı doktor gebelik takibinde davacı anneyi down sendromunu tespit eden testler, doğruluk oranları, alternatif tespit seçenekleri ve bunların reddedilmesi halinde ortaya çıkacak riskler konusunda usulünce aydınlatmayarak küçük ———— down sendromlu olarak doğmasına sebebiyet verdiğini, oysa down sendromu gebelikte tespiti mümkün olan, tespiti halinde de —— göre gebeliğin sonlandırılmasına izin verilen bir özür olduğunu, ——- ise down sendromunu teşhise yönelik imkanlar konusunda hastayı aydınlatmayan doktorun sorumlu olacağını kabul ettiğini, Davanın, sigortalı doktorun davacıları aydınlatmaması sebebiyle down sendromlu doğumdan sorumlu olduğu iddiasına dayandığını, —– bu konudaki ilke kararı; anomaliyi tespit imkanları konusunda aydınlatma yapılmamasının hekimin sorumluluğunu gerektirdiği ve aydınlatma konusunda da ispat yükünün davalı sigortacıya ait olduğunu, Müvekkil ——-, küçük —-annesi olduğunu, gebelik takibi dava dışı —-tarafından yapıldığını, ———— no. ile davalı——- tarafından düzenlendiğini, Sigortalı doktor gebelik takibinde davacı anneyi down sendromunu tespit eden testler, doğruluk oranları, alternatif tespit seçenekleri ve bunların reddedilmesi halinde ortaya çıkacak riskler konusunda usulünce aydınlatmayarak küçük —– down sendromlu olarak doğmasına sebebiyet verdiğini, oysa down sendromu gebelikte tespiti mümkün olan, tespiti halinde de —- göre gebeliğin sonlandırılmasına izin verilen bir özür olduğunu,—–ise down sendromunu teşhise yönelik imkanlar konusunda hastayı aydınlatmayan doktorun sorumlu olacağını kabul ettiğini, davanın, sigortalı doktorun davacıları aydınlatmaması sebebiyle down sendromlu doğumdan sorumlu olduğu iddiasına dayandığını, —— bu konudaki ilke kararı; anomaliyi tespit imkanları konusunda aydınlatma yapılmamasının hekimin sorumluluğunu gerektirdiği ve aydınlatma konusunda da ispat yükünün davalı sigortacıya ait olduğu yönünde olduğunu, Davamızla ilgili sunulan ——- tarihli kararlarında belirlenen ilke açıktır; “ Aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiğini ispat yükü ise hekimdedir…”. Davamızda eğer davalı bu ispat yükünü yerine getiremez ise ispat yükü kendisinde bulunan taraf aleyhine karar verilmesi gerektiğini, taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse, davayı kaybeder. O taraf, davacı ise davası reddedilir; davalı ise aleyhine eda ve/veya tespit hükmü kurulur…” denildiğini, Davalı eğer davacıların aydınlatılmış onamını aldığını ispat edemez ise davamız kabul edilmesi gerektiğini, bu nedenle küçük müvekkilimin tedavi evrakları geldikten sonra———- kararlarına göre —– göre rapor alınması gerektiğini, yine down sendromuna ilişkin açtığımız bir başka davada—— tarihli kararında —– aynı ilkeyi benimseyerek doktorun hastayı usulünce bilgilendirmemesini sorumluluğu için yeterli kabul ettiğini, gerçekten de anılan kararda ——–dava dışı sigortalı doktorun hamileliğin takibinde down sendromunun teşhisi için gerekli olan tarama testlerinin yapılmasını talep ettiğine ilişkin hasta dosyasında kayıt bulunmadığından, bunların yapılmaması halinde oluşacak risklerin hastaya bildirildiğini, bu hususların takibinin yapıldığını ispatlayamadığından kusurlu olduğu, sigorta poliçesi kapsamında rizikonun gerçekleştiği anlaşılmakla…” ifadesiyle hastayı bilgilendirmeyen doktorun kusurlu ve sorumlu olduğuna karar verildiğini, davanın yasal dayanağının TTK’nun 1483. vd. düzenlenen “zorunlu sorumluluk sigortaları” olduğu ihtilafsızdır. Görev kamu düzenine ilişkin olduğu ——- incelemesi dahil davanın her aşamasında resen dikkate alınır. Yukarıda sunulan ——- da Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen davalar olup —- tarihli bozma kararları kapsamında Yargıtay denetiminden geçmiş bulunduğunu, Dava açılmadan önce, uyuşmazlığın dava şartı arabuluculuk kapsamında olması nedeniyle tarafımızca —— müracaat edildiğini, Corona Virüs salgını sebebiyle telekonferans yöntemi ile arabuluculuk görüşmesi yapılmış ancak tarafların anlaşmaya varamadıklarını, Arz edilen nedenlerle fazlaya dair talep ve dava hakkımız mahfuz kalmak kaydıyla: Müvekkilim küçük —–için: 430.000,00 TL işgöremezlik (bakıcı ücreti dahil maddi) tazminatı, 40.000 TL manevi tazminat, Müvekkil —– (anne) için 20.000,00 TL manevi tazminat, Müvekkil —–(baba) için 20.000,00 TL manevi tazminat, olmak üzere toplam 510.000,00 TL tazminatın davalıya başvuru (27/01/2021) tarihinden itibaren avans faizi, mahkeme masrafları ve avukatlık ücretiyle davalıdan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde davacı —— hamilelik sürecini takip eden Kadın Doğum Uzmanı ———– tarihinde doğan çocuğunun Down Sendromlu olduğunu hamilelik takibinde teşhis edememesi sebebi ile söz konusu hekimin müvekkil şirket nezdinde ———-olduğundan bahisle maddi-manevi tazminat talep ettiğini, öncelikle dava dışı hekim——- müvekkil şirkete ———- İlişkin———- tarihleri arasında sigortalı olduğunu, müvekkil şirketin sorumluluğundan bahsedebilmek için öncelikle riziko tarihinin doğru belirlenmesi ve söz konusu zararın meydana gelmesinde Hekimin Sorumluluğu olup olmadığı hususunun netleştirilmesi gerekeceğini, Huzurda görülmekte olan davada müvekkil şirketin sorumluluğunu saptamak için davaya konu tıbbi uygulamanın niteliğinden evvel iddia edilen poliçe kapsamında sorumluluğunun araştırılması gerekmektedir. Bu bakımdan ————ayrıntılı olarak irdelenmesi gerekeceğini, Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın; 19 Temmuz 2011 tarih 2010/1 sayılı Tebliğ ile değişik “A.1. Sigortanın Konusu” başlıklı maddesinde “…sözleşme tarihinden önceki on yıllık dönemdeki veya sözleşme süresi içindeki mesleki faaliyeti nedeniyle verdiği zararlara bağlı olarak sözleşme süresi içinde kendisine yapılan tazminat taleplerine poliçede belirlenen limitler dahilinde teminat sağlar” şeklindeki düzenleme mevcut olduğunu, Yine Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının 28.08.2012 tarih 2010/1 sayılı Tebliğ ile değişik “B. Zarar ve Tazminat maddesinin B.1. Rizikonun Gerçekleşmesi” başlıklı maddesinde ise: “Sigorta sözleşmesinin konusuna ilişkin olarak sigortalının kendisine tazminat talebinde bulunulduğunu öğrendiği ya da zarar görenin doğrudan doğruya sigortacıya başvurduğu anda riziko gerçekleşmiş sayılır.” denildiğini, aynı şekilde—————–Duyurusunda ise bu hususun şu şekilde ifade edildiğini; “…ilgili Genel Şart maddesi kapsamında sigortalıya ya da sigorta şirketine maddi veya manevi tazminat talebinin dava yoluyla ya da herhangi bir başka yöntemle iletilmesi ile risk gerçekleşmiş kabul edilir…” bu düzenlemeler nazara alındığında hekimlik uygulamasının uygulamanın gerçekleştirildiği tarih değil, hekimin kendisine yahut sigorta şirketine yönelik tazminat talebinde bulunulduğu tarihteki ————— tarafından teminat altına alındığının anlaşılacağını, dolayısıyla rizikonun gerçekleşme tarihinin doğru tespit edilebilmesi için davacıların huzurdaki davadan önce hekim ——— başvuruları olup olmadığı, hakkında yapılmış bir şikayet, uzlaştırma talebi, arabuluculuk, ihtarname vb. bir yol ile haberdar olup olmadığı hususlarının araştırılması gerektiğini, bu ihtimalde Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları gereği poliçe ihbar esaslı olduğundan bir başka Sigorta Şirketine başvuru yapılması zorunluluğu, dolayısı ile bir başka sigorta şirketinin sorumluluğu doğabileceğini, sigortalı hekimin ve dolayısıyla Müvekkil Sigorta Şirketinin Sorumluluğu için hukuki şartlar oluşmadığını, Sorumluluk Hukukunun açıklanan temel ilkeleri uyarınca, tıbbi müdahale nedeniyle meydana gelen zarardan müdahaleyi gerçekleştiren hekimin sorumlu tutulabilmesi, öncelikle hekimin “kusurlu bir davranışının varlığı” ve meydana gelen sonuç ile hekim uygulaması arasında “nedensellik bağının” kurulmasına bağlı olduğunu, tıbbi uygulamalarda “kusurlu davranış” ise karşımıza “tıbbi uygulama hatası” olarak çıkmadığını, bu nedenle tıbbi uygulama hatasının tanımı ve öncelikle somut olayın ———— tanımına dahil olup olmayacağının ayrımı büyük önem taşımadığını, tedavi sözleşmesinde kusur, hekimin tedavi sözleşmesinin kendisine yüklediği yükümlülükleri kasten veya ihmal ile ihlal etmiş olduğunu, kusurdan söz edilebilmesi için, zarara neden olduğu belirtilen davranış ile hastanın zararı arasında uygun illiyet bağının bulunması gerektiğini, zarar, hayatın olağan akışında beklenmesi mümkün olmayan bir niteliğe sahip ise bu durumda herhangi bir sorumluluktan da bahsetmek mümkün olmayacağını, tıbbi uygulamalarda bulunan doktor ve yardımcı personelin mesleğin gerektirdiği ortalama dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle yapılan söz konusu tıbbi hatalar —————- olarak adlandırıldığını, Tedavi sözleşmesinde kusur, hekimin tedavi sözleşmesinin kendisine yüklediği yükümlülükleri kasten veya ihmal ile ihlal etmiş olduğunu, kusurdan söz edilebilmesi için, zarara neden olduğu belirtilen davranış ile hastanın zararı arasında uygun illiyet bağı bulunması gerektiğini, Zarar, hayatın olağan akışında beklenmesi mümkün olmayan bir niteliğe sahip ise bu durumda herhangi bir sorumluluktan da bahsetmek mümkün olmayacağını, Tıbbi uygulamalarda bulunan doktor ve yardımcı personelin mesleğin gerektirdiği ortalama dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle yapılan söz konusu tıbbi hatalar ————olarak adlandırıldığını önce, bebekte tanılanan ve hekim kusuruna dayanak olarak belirtilen durumun tıbbi izahı uygun olacağını, ”Down Sendromu” insanda genetik düzensizlik sonucu, fazladan kromozomun mevcut olması hali olduğunu, Down Sendromu bir hastalık ya da sakatlık değil, genetik bir farklılık olduğunu, Down sendromu canlı doğumlarda en sık rastlanan anöploidi olduğunu, dünya çapında yapılan araştırmalarda her 400-1500 doğumda bir görüldüğü, ——— yapılan araştırmalarda ise yılda ortalama yaklaşık 800 Down Sendromlu bebeğin dünyaya geldiğinin belirtildiğini, bu tıbbi gerçeklik karşısında, genetik farklılık olarak meydana gelen tıbbi durumun sorumluluğunu, gebelik sürecinde tıbbın öngördüğü müdahaleleri gerçekleştiren, gerekli önerilerde bulunan hekime yüklemek hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, günümüz koşullarında down sendromunun anne karnındayken tarama testleri ile kesin olarak tespitinin mümkün olmadığını, down Sendromunun anne karnındayken tespitindeki zorluk hastalığın bir kromozom hastalığı olmasından kaynaklandığını, Zira kromozomların anne karnındayken görüntülenmesi günümüz koşullarındaki tıbbi imkanlarla henüz mümkün olmadığını, dolayısıyla ———-sonuçları anne karnındayken Down Sendromu tanısının kesin olarak konuşulmasını sağlayacak bir veri sunmadığını, belirli bir sınırın üzerinde olan değerler risk olarak değerlendirilir, yüksek risk durumunda daha ileri tetkikler yapılarak hastalığın var olup olmadığının araştırılacağını, Ancak tarama testi pozitif olan tüm olgularda dahi hastalığın kesin olarak var olduğu söylenemeyeceğini, bir hekimin meydana gelen zarardan sorumlu tutulabilmesi için iddia edilen zarar ile hekimin davranışı arasında uygun illiyet bağının kurulması da bir zorunlu olduğunu, diğer bir deyişle, iddia edilen zarar, hekimin hatalı müdahalesi nedeniyle ya da uygulaması gereken tedaviyi uygulamaması gibi ihmali davranışı neticesinde gerçekleşmiş olması gerektiğini, Dava konusu olayda ise hekim uygulamalarında hata bulunmadığı gibi, netice ile müdahaleler arasında tıbbi ve hukuki illiyet bağı da kurulamadığını, kaldı ki, gebelik süresince fetüse müdahale edilmesi, tedavi uygulanması tıbben mümkün olmadığını, Tıbbi literatür incelendiğinde tanılanan Down Sendromu ve diğer birçok anomalinin konjenital olduğu gerçeği karşısında hekimin hastalığın önlenmesi için yapabileceği bir şey bulunmadığını, Dolayısıyla ortaya çıktığı iddia edilen zarar ile hekimin mesleki faaliyeti arasında uygun bir illiyet bağı kurulamayacağını, anılan hüküm uyarınca, 01.01.2018 tarihinde göreve başlayan, ölümle sonuçlanmayan tıbbî uygulama hatalarına ilişkin işlere bakmakla görevli———ölümle sonuçlanan tıbbî uygulama hatalarına ilişkin işler, hakkında bilimsel ve teknik görüş bildirmekle görevli ——– kurulmuştur. Sayın Mahkemeniz huzurunda görülmekte olan uyuşmazlık da ölümle sonuçlanmayan tıbbi uygulama hatası iddiasına ilişkin olduğundan dosyaya ilişkin ———–tarafından rapor tanzim edilmesi gerekmektedir. Bu kurulda ——— ilişkin uzmanlar görev yaptıklarını, sigortalı hekimin sürece dahil olduğu aşama dikkate alınarak uygulamalarında hata olup olmadığının, anne karnında tanı konulabilmesi ihtimalinde de hekimin yapacağı herhangi bir müdahale veya tedavi ile bu sonucun değiştirilmesinin mümkün olup olmadığının tespiti bakımından tüm hasta kayıtları celp edildikten sonra dosyanın ———- tevdii edilerek rapor alınmasını, davacı dava dilekçesinde kusur raporu alınmasının fuzuli olduğunu, kusuru olmasa dahi sorumlu bulunduğunu belirtmişse de işbu durum hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, yukarıda zikretmiş olduğumuz gibi hekimin kusurunun bulunmadığı durumlarda hekime ve sigorta şirketine sorumluluk yüklemenin yanlış olduğunu, İşbu durum ——kararlarıyla da sabit olduğunu, zamanaşımı nedeniyle davanın reddini, Husumet yokluğunun tespiti halinde davanın reddini, kusur durumu, uygun illiyet bağı gibi hukuki nedenlerle olguda tıbbi uygulama hatasından söz edilemeyeceğinden davanın esastan reddini, Davanın sigortalı hekim —— ihbar edilmesini, Dosyanın rapor alınmak üzere ———– gönderilmesini, Yapılacak yargılamada, illiyet bağı, sınırlı sorumluluk ilkesi, gerçek zararın giderilmesi ilkesi, kusur oranında sorumluluk ilkelerinin gözetilmesini, yargılama masrafları ve vekâlet ücretinin karşı tarafa tahmilini talep etmiştir.Davacı—- sakatlığı ile ilgili evrakının ——– kuruluna gönderilmesi ile iş göremezlik oranı ve bakıcı ihtiyacı hususunda rapor düzenlenmesinin istenmesine, yazıya, doktorun sorumluluğu hususunun sorulmadığı, sadece davacının sakatlığı ile ilgili olarak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun şekilde iş göremezlik oranı ve bakıcı ihtiyacı olup olmadığı, varsa süresi ile ilgili olarak düzenlenmesinin istendiği hususunun şerh düşülmesine karar verilmiştir. ——– tarihinde sunulan raporunda özetle; —— ——- esas sayılı yazısında sorulması üzerine küçüğün kendisinde mevcut Down Sendromu hastalığı nedeniyle —— kapsamında yer almayan bölüm, cetvel ve listeler için ———— Yönetmeliği hükümleri kullanılarak ve mesleği bildirilmemekle Grup 1 kabul olunarak: Gr1 I(10A…65)A %100, E cetveline göre %100(yüzdeyüz) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, başka birisinin sürekli bakımına muhtaç durumda olduğu oy birliği ile mütalaa olunmuştur.
Dosyanın bir suretinin, karar düzeltme aşamasında şimdiki sayın başkan —– “Hükme esas alınan ———–düzenlenen rapora göre hekimin gebelik süresi boyunca herhangi bir kusurlu işleminin bulunmadığı anlaşılmakla karar düzeltme talebinin kabulü ile yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesiyle aksi yönde tezahür eden sayın çoğunluk görüşüne iştirak etmiyorum.” şeklindeki muhalefetiyle verdiği —————karar sayılı ilâmının bir sureti eklenmek suretiyle, bu emsal ilâmlar ışığında, dava dışı sigortalı doktorların ayrı ayrı “uygulanan ve diğer tanı, tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hasta sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, komplikasyonları ve reddetme durumda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri konusunda davacı anneyi, hastanın sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak anlayabileceği şekilde mevzuata ve usule uygun şekilde aydınlatıp aydınlatmadığı hususunda” rapor düzenlenmek üzere dosyanın üniversitede görev yapan öğretim üyelerinden oluşan alanında uzman bilirkişi heyetine tevdine, bu amaçla biri Sağlık Hukuku Uygulaması konusunda uzman bilirkişi, biri perinatolog(perinatoloji uzmanı(riskli gebelik uzmanı) bilirkişi, biri de tıbbi genetik uzmanı (bilirkişilik yapabilecek nitelikte uzman bulunamadığı taktirde kadın doğum uzmanı) bilirkişi, biri radyoloji uzmanı olmak üzere, biri sağlık hukuku alanında(mümkünse ———), üçü ——- alanında uzmandan oluşan dört kişilik bilirkişi heyetine tevdiine, Sağlık hukuku alanında uzman bilirkişiden ayrıca yapabiliyorsa, manevi tazminat istemi yönünden yüksek ————karar sayılı ilâmında “Her ne kadar, Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Mesuliyet Sorumluluk Sigortası Tarife ve Talimatı’nın A.3. numaralı bendinde, teminat tutarının manevi tazminat için de geçerli olduğuna dair düzenlemeye yer verilmiş ise de; poliçenin teminat kapsamına manevi tazminat klozunun da ayrıca ve açıkça dahil edilip edilmediğinin ve sigortalı tarafından ödenen primler hesaplanırken manevi tazminat klozunun gözetilip gözetilmediğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.” şeklinde belirtildiği üzere manevi tazminat klozunun sigortalı doktorlarla davalı ——- arasında düzenlenen poliçelere “ayrıca ve açıkça dahil edilip edilmediği” hususunda da inceleme yapmasının istenmesine karar verilmiştir. Bilirkişiler—————– tarafından sunulan 10/07/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Dava konusu somut hukuki uyuşmazlık konuları arasında hastanın aydınlatılmış onamının alınıp alınmadığı hususu da yer aldığını, Rızanın aranmadığı istisnai haller dışında, bir tıbbi müdahalenin hukuka uygun şekilde gerçekleştirilmesi için, kural olarak müdahaleye maruz kalacak hastanın ve/veya yasal temsilcisinin rızası gerekmekte ve bu rızanın geçerli olması için de hekimin hastayı ve/veya diğer ilgili kişileri, hastanın içinde bulunduğu durum, hastalığının özellikleri ve beklenen seyri, tanı ve tedaviye yönelik planlanan müdahalelerin özellikleri, gerekliliği, olası sonuçları, riskleri, ortaya çıkabilecek komplikasyonlar vb. hususlarda aydınlatması gerekmektedir. Yapılacak bilgilendirmenin (aydınlatmanın) kapsamı müdahalenin niteliğine ve hastanın içinde bulunduğu durumun aciliyetine göre değişmekte, daralıp genişleyebileceğini, hastanın durumundan kaynaklanan aciliyet azaldıkça, yani hekim müdahalede bulunmak için geniş bir zamana sahipse, bu bilgilendirmenin kapsamı genişlemekte, çok daha detaylı bir hale gelmekte iken, tersine tıbbi müdahale hastanın durumu nedeniyle ivedilik kazandıkça ve bilgilendirme ile geçirilecek zaman risk ve tehlikelerin artmasına yol açacaksa, kapsamı da daraldığını, ülkemizin de taraf olduğu ———- Sözleşmesi’nin 5-9.maddelerinde, TŞSTIDK 70.maddesinde, Organ Nakli Kanunu 6 ve 14. maddelerinde, Nüfus Planlama Kanunu ve bu kanuna bağlı çıkarılan Rahim Tahliyesi Tüzüğü’nde, TDN m. 22’de, Hasta Hakları Yönetmeliğinin 5, 22 ve 24 – 31. maddelerinde hastanın rızası ile ilgili hükümler ve öngörüler yer aldığını, ———– öncelikle atıf yaptığı ————- Sözleşmesinin 5. Maddesinde “Muvafakat (Genel Kural) kenar başlığı uyarınca; “ Sağlık alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabileceğini, bu kişiye, önceden, müdahalenin amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgiler verilecektir. İlgili kişi, muvafakatini her zaman, serbestçe geri alabileceğini, hasta Hakları Yönetmeliği ‘nin 15. Maddesi “Bilgilendirmenin Kapsamı”nı belirlemekte; Bilgi Vermenin Usulü Madde 18’de düzenlendiğini, hasta Hakları Yönetmeliği’nin 18. Maddesi uyarınca;” Bilgi, mümkün olduğunca sade şekilde, tereddüt ve şüpheye yer verilmeden, hastanın sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak anlayabileceği şekilde verileceğini, hasta, tıbbi müdahaleyi gerçekleştirecek sağlık meslek mensubu tarafından tıbbi müdahale konusunda sözlü olarak bilgilendirilir. Bilgilendirme ve tıbbi müdahaleyi yapacak sağlık meslek mensubunun farklı olmasını zorunlu kılan durumlarda, bu duruma ilişkin hastaya açıklama yapılmak suretiyle bilgilendirme yeterliliğine sahip başka bir sağlık meslek mensubu tarafından bilgilendirme yapılabileceğini, hastanın kendisinin bilgilendirilmesi esastır. Hastanın kendisi yerine bir başkasının bilgilendirilmesini talep etmesi halinde, bu talep kişinin imzası ile yazılı olarak kayıt altına alınmak kaydıyla sadece bilgilendirilmesi istenilen kişilere bilgi verileceğini, Hasta Hakları Yönetmeliğinin “Rıza Formu” kenar başlığını taşıyan 26. Maddesi uyarınca (Başlığı ile birlikte değişik:——————— mevzuatta öngörülen durumlar ile uyuşmazlığa mahal vermesi tıbben muhtemel görülen tıbbi müdahaleler için sağlık kurum ve kuruluşunca 15 inci maddedeki bilgileri içeren rıza formu hazırlanacağını, rıza formunda yer alan bilgilerin; sözlü olarak hastaya aktarılarak rıza formu hastaya veya kanuni temsilcisine imzalatılacağını, rıza formu iki nüsha olarak imza altına alınır ve bir nüshası hastanın dosyasına konulur, diğeri ise hastaya veya kanuni temsilcisine verileceğini, Acil durumlarda tıbbi müdahalenin hasta tarafından kabul edilmemesi durumunda, bu beyan imzalı olarak alınır, imzadan imtina etmesi halinde durum tutanak altına alınır. Rıza formu bilgilendirmeyi yapan ve tıbbi müdahaleyi gerçekleştirecek sağlık meslek mensubu tarafından imzalanır. Verilen bilgilerin doğruluğundan ilgili sağlık meslek mensubu sorumlu olduğunu, Rıza formları arşiv mevzuatına uygun olarak muhafaza edilir.” Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 28. Maddesi; “Rızanın Şekli ve Geçerliliği” kenar başlığını taşıdığını, anılan hüküm uyarınca; “Mevzuatın öngördüğü istisnalar dışında, rıza herhangi bir şekle bağlı olmadığını, hukuka ve ahlaka aykırı olarak alınan rıza hükümsüzdür ve bu şekilde alınan rızaya dayanılarak müdahalede bulunulamayacağını, ayrıca, komplikasyonların da izah edilmesi gerekmektedir. Ancak bu rızanın da az yukarıda vurgulandığı üzere aydınlatılmış Rıza olması gerektiğini, nitekim hekim etiği yönetmeliği’nin 26. maddesinde düzenleme yapıldığını, hekim hastasını, hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatacağını, yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olması gerektiğini, bilgiler hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmesi gerektiğini, hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisinin belirleneceğini, sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabileceğini, alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersiz olduğunu, acil durumlar ile, hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda yasal temsilcisinin izni alınacağını, düzenlemesiyle aydınlatmanın ne şekilde yapılacağının açıklanacağını, aydınlatılmış onamda ise ispat külfeti hekim ya da hastanede olduğunu, Öyle olunca, davalıların ameliyat öncesi muhtemelen hasıl olabilecek sonuç ve komplikasyonlar hakkında hastasını bilgilendirmeleri bir zorunluluk olduğunu, bu bağlamda; ————- tarafından kabul edilen görüş uyarınca, aydınlatma yükümlülüğünün ifa edildiğinin hekim tarafından ispat edilmesi gerekli olduğunu, bunun sebebi olarak, temelde hukuka aykırı olan bir tıbbi müdahalenin hukuka uygunluk sebebi (aydınlatılmış rıza) taşıdığını ispat ederek sorumluluktan kurtulmak yükü hekime yüklenmiştir. Her türlü delille ispat edilebileceğini, mevcut yasal düzenlemelerde gerek hastanın aydınlatılmasında gerek hasta rızasının alınmasında uyulması zorunlu bir şekil şartı öngörülmediğini, Dava konusu somut hukuki uyuşmazlık çerçevesinde, tarafımıza sunulan dosyadaki her türlü bilgi, belge ve bulgunun incelenmesi neticesinde, dosya kapsamında hastanın imzalamış olduğu herhangi bir yazılı Aydınlatılmış Onam Formu tespit edilmediğini, Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları uyarınca aydınlatılmış onamda ispat yükü hekim ve hastanenin üzerinde olduğunu, Hastanın aydınlatılmış onamının alındığı istisnai durumlar dışında kural olarak her türlü delille ispatlanabileceğini, bu bağlamda ispat yükü altında olan hekim veya hastane her türlü delille hastanın tıbbi müdahale öncesi geçerli bir şekilde bilgilendirilip aydınlatıldığını ve bunun uzantısı olarak da hastanın aydınlatılmış onamının geçerli olarak alındığını ispat edebileceğini, dava konusu hukuki uyuşmazlık kapsamında incelenmesi gereken bir diğer konu ise; Hekimin zorunlu sorumluluk sigortası bir “zarar sigortası” ve ileride ortaya çıkması muhtemel zararlar nedeniyle malvarlığını teminat altına alınması bakımından “pasif sorumluluk sigortası”dır. ——————————– hekim sorumluluğu sigortasının amacı ise, hekimlerin mesleki görev ve yükümlülüklerini yerine getirirken, hata, ihmal, yanlış uygulama sonucunda hastalarına verebilecekleri zararlara karşı hekim aley¬hine açılan davalardaki tazminat taleplerine karşı güvence sağlamak, yani hekimlerin hukuki sorumluluk sebebiyle maruz kalabilecekleri mali yükten onları kurtardığını, Hekim mesleki sorumluluk sigortası tam iki tarafa borç yükleyen (sinallagmatik) bir sözleşme olduğunu, sigorta ettirenin borcu, prim ödeme, sigortacının ise riziko gerçekleştiğinde sigortalının zararını tazmin ettiğini, hekim zorunlu mali sorumluluk sigortası teminat tutarı, sigortalının poliçede belirtilen mesleki faaliyetini ifa ederken sözleşme süresi içinde tazminatı gerektiren bir olay gerçekleşmesi halinde talep edilen maddi ve manevi tazminat, bu taleple bağlantılı yargılama giderleri ile hükmolunacak faize ve sigortalı aleyhine ileri sürülen tazminat talebine ilişkin makul giderlere (Mahkemenin hüküm altına alacağı yargılama giderleri, sigortalı aleyhine yargı kararında hükme bağlanan yargı harcı; bilirkişi, keşif ve tanık giderleri; davacı lehine hükmedilen vekâlet ücreti gibi hususlardır) karşı geçerli olduğunu, bahsi geçen Kloz’da ifade edildiği üzere doktrinde de, estetik ameliyatlar ile tedaviyi amaçlamayan salt bilimsel araştırma faaliyetlerinin “tıbbi müdahale” kapsamı dışında olduğu ve bu faaliyetler sebebiyle hekime karşı ileri sürülen tazminat taleplerinin aksi kararlaştırılmadıkça sigorta himayesinden yararlanamaması gerektiği belirtildiğini, dava konusu somut hukuki uyuşmazlık çerçevesinde, tarafımıza sunulan dosyadaki her türlü bilgi, belge ve bulgunun incelenmesi neticesinde, dosya kapsamında hastanın imzalamış olduğu herhangi bir yazılı Aydınlatılmış Onam Formunun tespit edilemediği, hastanın sözlü olarak da tıbbi müdahale öncesi bilgilendirildiğine ve hastanın sözlü olarak geçerli bir şekilde aydınlatılmış onamını verdiğine dair bir bulguya rastlanmadığı; ———— uyarınca aydınlatılmış onamda ispat yükünün hekim ve hastanenin üzerinde olduğu; hastanın aydınlatılmış onamının alındığının istisnai durumlar dışında kural olarak her türlü delille ispatlanabileceğini, hekimin ————-kapsamının maddi– manevi zararlar ve muhakeme masraflarını da içerdiği, dolayısıyla sigortanın; poliçe limiti dahilinde manevi zararları da kapsayacağı, Sigorta Poliçelerindeki klozların bunun aksine olarak mevzuata ve bu anlamda yasal Tebliğe aykırı hükümler öngöremeyeceği; takdir Yüce Mahkeme’ye ait olmak üzere; görüş ve kanaatine ulaşıldığını, Dava dışı sigortalı doktorun ayrı ayrı “uygulanan ve diğer tanı, tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hasta sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, komplikasyonları ve reddetme durumda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri konusunda davacı anneyi, hastanın sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak anlayabileceği şekilde mevzuata ve usule uygun şekilde aydınlatıp aydınlatmadığı hususunda” rapor düzenlenmek üzere yapılan incelemeler doğrultusunda; bu konu ile ilgili yazılı ve davacılar tarafından imzalanmış aydınlatılmış onam alınmadığını, devletimiz down sendromlu bireylerin yaşam hakkına diğer sağlıklı bireylerden positiv ayrımcılık yaparak saygı duyduğunu, down sendromlu bebeklere sahip aileler; devlet hastanelerinin sağlık kurullarından çözger klavuzuna göre “özel koşul gereksimi vardır” raporu alıyor ve tüm ihtiyaçları devlet tarafından karşılandığını, dolaysıyla hekimlerinden tekrar tazminat istenmesi haksız kazanç ve bu anlamda sebepsiz zenginleşme teşkil edeceğini, bu doğrultuda, belirtilen husus tazminata hükmedilmesi durumunda tazminat miktarının belirlenmesinde ve indirilmesinde TBK m. 51-TBK m. 55 hükümleri gereğince dikkate alınması gerektiğini, bilirkişi heyetinin görüşü bu doğrultuda olup, mahkememize arz olunmuştur.Bilirkişiler kadın doğum uzmanı —– pernatoloji uzmanı—–, radyoloji uzmanı —-, sağlık hukukçusu ——– tarafından düzenlenen 10.7.2022 tarihli bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığı anlaşılmakla, dosyanın bir suretinin, Mahkememizce daha önce alınmış örnek rapor ve bir adet de tıbbi malpraktis konusunda ——— tarafından düzenlenmiş bir emsal rapor eklenmek suretiyle aynı bilirkişi heyetine tevdii ile dosyaya kazandırılan tıbbi kayıtlara bakılmak suretiyle davacı annenin hamileliğinin başlangıcından itibaren hangi tarihte, nerede, hangi doktora muayene olduğu, dava dışı sigortalı doktor veya doktorların ne teşhis koydukları, ne şekilde tedavi uyguladıkları, teşhis, tedavi ve bakımı özenle yapma görevlerini yerine getirip getirmedikleri hususunda denetime elverişli ve somut bilgiler içeren rapor düzenlenmelerinin istenmesine karar verilmiştir.
Bilirkişiler ————— tarafından sunulan 01/10/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Dava dışı sigortalı doktorun ayrı ayrı uygulanan ve diğer tanı, tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hasta sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, komplikasyonları ve reddetme durumda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri konusunda davacı anneyi, hastanın sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak anlayabileceği şekilde mevzuata ve usule uygun şekilde aydınlatıp aydınlatmadığı hususunda rapor düzenlenmek üzere yapılan incelemeler neticesinde, bu konu ile ilgili yazılı ve davacılar tarafından imzalanmış aydınlatılmış onam alınmadığını, devletimiz Down sendromlu bireylerin yaşam hakkına diğer sağlıklı bireylerden positiv ayrımcılık yaparak saygı duyduğunu, Down sendromlu bebeklere sahip aileler; devlet hastanelerinin sağlık kurullarından —— klavuzuna göre “özel koşul gereksimi vardır” raporu alıyor ve tüm ihtiyaçları devlet tarafından karşılandığını,——– muafiyeti – bu bireylere her ay bakım parası ödenmesi – maması – ilaçları gibi) dolaysıyla hekimlerinden tekrar tazminat istenmesi haksız kazanç ve bu anlamda sebepsiz zenginleşme teşkil edeceğini, bu doğrultuda, belirtilen husus tazminata hükmedilmesi durumunda tazminat miktarının belirlenmesinde ve indirilmesinde TBK M. 51-TBK M. 55 hükümleri gereğince dikkate alınması gerektiğini, Bilirkişi heyetinin görüşü mahkememize arz olunmuştur.Aktüerya hesabı yaptırılmak üzere bilirkişi görevlendirilmiştir. Aktüerya bilirkişi———- tarafından sunulan 02.05.2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Tüm delillerin hukuki münakaşası, her türlü hukuki tavsif, tarafların, masraf, vekalet ücreti ve benzeri diğer istemleri ile İİK Md. 67/2 kapsamına giren taleplerin takdiri ve nihai kararı tamamıyla Yüce Yargı Makamlarına ait olmak üzere; dosya incelemesi kapsamında elde edilen bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilmesi sonucunda yukarıda açıklanan nedenlerle; Rapor, tazminat talebinin hukuken oluşup oluşmadığına dair bir değerlendirme içermeyip, sadece tazminatın hesabına ilişkindir. 6754 sayılı bilirkişi kanunu 6. Maddesi kapsamında ———— tarafından 07.09.2020 tarihli bilirkişilerin uyacağı rehber ilkelerin 27. Maddesi gereği —– tespiti Hakim yetkisinde olduğunu, Dava dışı ——-takibinde devam eden gebelik sonrası 20.10.2020 tarihinde dünyaya gelen ——Down Sendromlu olduğunun tespiti ile, gebeliği takip eden doktorun —— ilişkin ——, fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla; küçük —— için 430.000,00 TL (sürekli bakıcı ücreti dahil) olmak üzere maddi tazminat ile, küçük ——– için 40.000,00 TL, davacı anne ve baba için ayrı ayrı 20.000,00 TL olmak üzere toplam 80.000,00 TL manevi tazminatın davalı ——— şirketine başvuru tarihi 27.01.2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili talebi, Tıbbi ve Teknik Rapor; 10.07.2022 tarihli Bilirkişi Heyet Raporunun sonuç bölümünde; mahkememizin “Dava dışı sigortalı doktorun ayrı ayrı “uygulanan ve diğer tanı, tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hasta sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, komplikasyonları ve reddetme durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri konusunda davacı anneyi, hastanın sosyal ve renk düzeyine uygun olarak anlayabileceği şekilde mevzuata ve usulüne uygun şekilde aydınlatığı, aydınlatılmadığı hususunda rapor düzenlenmesi” talebinin üzere; Dava konusu somut hukuki uyuşmazlık çerçevesinde; dosyada bulunan belgeler ve bulguların incelenmesi neticesinde; Dosya kapsamında hastanın imzalamış olduğu herhangi bir yazılı Aydınlatma Onam Formunun tespit edilmediği, (hastadan alınmadığı) hastanın sözlü olarak da tıbbi müdahale öncesi bilgilendirilmediğine ve hastanın sözlü olarak da geçerli bir şekilde aydınlatılmış onamını verdiğine dair bir bulguya rastlanmadığı, ———- uyarınca aydınlatılmış onamda ispat yükünün hekim ve hastaneye ait olduğu, hastanın aydınlatılmış onamının alındığının istisna durumlar dışında kural olarak her türlü delille ispatlanabileceği, Hekim Zorunlu mesleki Sorumluluk Sigortası’ nın kapsamının maddi ve manevi z ararlar ve mahkeme masraflarını da içerdiği, dolayısıyla sigortanın, poliçe limitleri dahilinde manevi zararları da kapsadığı, Sigorta Poliçesindeki Klozların bunun aksine olarak mevzuata ve bu anlamda yaşsal Tebliğe aykırı hükümler öngörülemeyeceği, ancak; Devletimizin Down Sendromlu bireylerin yaşam hakkına diğer sağlıklı bireylerden pozitif ayırımcılık yaparak saygı duyduğu, Down Sendromlu bebeklere sahip ailelerin; devlet hastanelerinin sağlık kurullarından ——- kılavuzuna göre “özel koşul gereksinimi vardır” raporu aldıklarını ve tüm ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılandığını ———– Dolayısıyla, hekimlerinden tekrar tazminat istenmesinin haksız kazanç ve bu anlamda sebepsiz zenginleşme teşkil edeceği, bu doğrultuda, belirtilen husus tazminata hükmedilmesi durumunda tazminat miktarının belirlenmesinde ve indirilmesinde TBK” md. S1- 55 hükümleri gereğince dikkate alınmasını, kanaatinin mahkememiz takdirlerine sunulduğu, 01.10.2022 tarihli ek raporda kök rapora sadık kalındığının görüldüğü, ——- tarafından düzenlenen ——- karar numaralı raporda;——— kendisinde mevcut Down Sendromu hastalığı nedeni ile ————- yönetmelik kapsamında yer almayan bölüm, cetvel ve listeler için ——-hükümleri kullanılarak ve mesleği bildirilmemekle Grup 1 kabul olunarak; Cetveline göre % 100 (yüzdeyüz) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, başka birisinin sürekli bakımına muhtaç durumda olduğu oy birliği ile mütalaa olunduğu, Maddi Zarar; 02.05.2023 Hesap / Rapor tarihi itibariyle, Davacının Down Sendromlu olarak doğması nedeni ile;% 100 maluliyet oranı dahil sigorta şirketinden herhangi birinde sürekli maluliyet zararının 7.035.741,80 TL olduğu, davalı tazminat ödemesi yapılmadığı, Sürekli Bakıcı Giderleri zararının (doğumundan itibaren) 8.285.273,10 TL olduğu, (ebette her ne kadar küçük —————— doğum tarihinden itibaren bakıcı gideri zararı hesaplanmış olsa da, yaklaşık 3- 3,5 yıllık ilk bebeklik döneminde, normal her bebek gibi annesinin bakımında olacağı gözetilerek işlemiş dönem için (rapor tarihine kadar geçen süre) bakıcı giderine hükmedilip hükmedilmeyeceğinin hukuki takdirinin mahkememize ait olmak üzere; şayet İşleyecek dönem/ 3 yaşından sonra bir başkasının bakımına ihtiyaç duyulacağına karar verilmesi durumunda ise işleyecek dönem bakıcı gideri zararının 8.126.162,40 TL olarak hesaplandığı, Davacı küçük ——— için 40.000 TL ve davacılar anne ve baba için talep üzere toplam 80.000 TL manevi tazminat talep edildiği ve elbette Sayın Mahkeme tarafından manevi tazminata hükmedilmesi durumunda davalı —— sorumluluğunda olduğu, ancak davalı … şirketinin maddi ve manevi tazminat olarak toplam 800.000,00 TL ile sınırlı sorumluluğunun bulunduğu, elbette devlet tarafından sağlanan kazanımlar gözetilerek hesaplanan maddi zarardan herhangi bir indirime gidilip gidilmeyeceği, indirilecek ise oranının takdirinin elbette Yüce Mahkemeye ait olduğu, ayrı ayrı 20.000,00 TL olmak kaydıyla yapmış bulunduğu açı tüm bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi neticesi, 6100 sayılı HMK ‘nın md. 279/4 ve md 266/c.2 ahkamıyla 6754 sayılı Kanun’un md. 3/3 hükmü uyarınca bilcümle hukuki takdir ve tavsif sadece yargı makamına ait olmak üzere görüş ve kanaatlerini arz etmiştir. Davacılar vekilinin 04.07.2023 talep artırım dilekçesinde özetle; Mahkeme dosyasında fazlaya dair talep ve dava hakkımız mahfuz kalmak kaydıyla başlangıçta alacak belirsiz olduğundan 430.000,00 TL maddi tazminat, 80.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 510.000,00 TL’lik tazminat davası ikame edildiğini, Bilirkişi tarafından tanzim edilen 09/03/2023 tarihli rapora göre davacı küçüğün toplam alacağı 7.035.741,80 TL iş göremezlik tazminatı, 8.285.273,10 TL bakıcı gideri alacağı olmak üzere 15.321.014,9 TL olarak tespit ve hesap edilmiş ve belirsiz olan alacak belirli hale geldiğini, ancak riziko tarihinde yürürlükte olan poliçenin teminat limiti 800.000,00 TL olduğundan talebimiz poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, HMK 107. maddesinde “…Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir…” dendiğini, yapılan tahkikat sonucu, bilirkişi raporu ile davacının zararı belirlenmiş olup dava değerinin anılan madde uyarınca arttırılması zarureti hasıl olduğunu, arz edilen nedenlerle, fazlaya dair talep ve dava hakkımız mahfuz kalmak kaydıyla; —–müvekkili küçük —– için: 720.000,00 TL iş göremezlik-maddi tazminat, (bakıcı ücreti dahil), 40.000,00 TL manevi tazminat, müvekkile anne —- için 20.000,00 TL manevi tazminat, müvekkili baba ——. için 20.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere, toplam 800.000,00 TL tazminatın davalıya başvuru tarihinden (27/01/2021) itibaren avans faizi, mahkeme masrafları ve avukatlık ücretiyle davalıdan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava, davacı küçük —— down sendromlu doğması sebebiyle dava dışı doktorun ——–Sigortası kapsamında sorumluluğundan kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacı ———hamileliği sırasında davalı —– tarafından 20/05/2020 – 20/05/2021 tarihleri arasında Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin ——- yapılan dava dışı doktor ——– tarafından muayene ve kontrollerinin yapıldığı, hamilelik sonucunda küçük —– doğduğu, küçük —-down sendromlu olarak 20/10/2020 tarihinde doğduğu, davacı —–doğumlu olup hamile kaldığında —– yaşında olduğu ve riskli kategoride yer aldığı, dava dışı doktor—— tarafından davacı gebeden down sendromu ile ilgili hiçbir tarama testi istenmediği yani dava dışı doktorun davacı annenin gebelik takibini yaptığı dönemde davacı küçüğün down sendromlu olup olmadığının tespiti bakımından gerekli testleri yapmadığı, hastanın bilgilendirilmesi noktasında hekimin sorumluluğunu yerine getirmediği ve buna göre aydınlatma yükümlüğünü yerine getirmediği, ———alınan maluliyet raporunda küçüğün %100(yüzdeyüz) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı ve başka birisinin sürekli bakımına muhtaç durumda olduğunun tespit edildiği yine yaptırılan aktüerya hesabında sürekli maluliyet zararının 7.035.741,80 TL ve sürekli bakıcı giderleri zararının (doğumundan itibaren) 8.285.273,10 TL olduğunun hesaplandığı, sigortalı doktor aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmediğinden poliçe gereği davalı——- poliçe limiti olan 800.000,00 TL’lik tazminattan sorumlu olduğu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olayın niteliği, iş göremezlik oranı, davacılarda oluşturduğu elem ve üzüntü nazara alınarak davacıların talep ettikleri manevi tazminat tutarlarının makul olduğu kanaatine varılarak sigorta teminat kapsamında yer alan maddi – manevi tazminat istemlerinin kabulüne karar verilmek suretiyle davacı—— 720.000,00 TL iş göremezlik tazminatı talebi ile davacı — 40.000,00 TL manevi tazminat, davacı —- 20.000,00 TL manevi tazminat ve davacı —- 20.000,00 TL manevi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın KABULÜ ile,
1-a) 720.000,00 TL iş göremezlik tazminatının 27/01/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı taraftan alınarak davacı ——— verilmesine,
b) 40.000,00 TL manevi tazminatın 27/01/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı taraftan alınarak davacı ———verilmesine,
2- a) 20.000,00 TL manevi tazminatın 27/01/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı taraftan alınarak davacı—— verilmesine,
b) 20.000,00 TL manevi tazminatın 27/01/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı taraftan alınarak davacı —– verilmesine,
2-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 54.648,00 TL harcın, davacılar tarafından yatırılan 1.471,91‬ TL peşin harç ile dava esnasında yatırılan 991,00 TL tamamlama harcı toplamından mahsubu ile bakiye 52.185,09‬ TL’nin davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacılar tarafınca dava açılırken peşin olarak yatırılan 1.471,91 TL harç ile dava esnasında yatırılan 991,00 TL ıslah harcı toplamı olan 2.462,91 TL harcın davalı taraftan tahsili ile davacılara ödenmesine,
4-Davacılar tarafından yapılan 3.339,65 TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacılar lehine karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 118.000,00 TL vekalet ücretinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——-bütçesinden ödenen 720,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacılar vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde ————— Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/09/2023