Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/260 E. 2022/886 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

ESAS NO : 2021/260 Esas
KARAR NO : 2022/886

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15.04.2021
KARAR TARİHİ : 01.12.2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalıya —— bedelli çek keşide ederek verdiğini ve sonra müvekkilinin bu borcunu davalıya ödediğini, davalının çek borcu ödendiği esnada birkaç gün içerisinde iade edeceğini beyan ederek çeki iade etmediğini, taraflar arasında borcun ödendiği ve borcun kalmadığını ——–imzalandığını, ayrıca davalı tarafından müvekkiline bir adet ————– verildiğini, sözleşme yapılmadan önce davalının çeki ciro ederek ———- adına başka birine devrettiğini, bu çekle ilgili olarak ———- başlattığı icra takibinin derdest olduğunu, müvekkilinin davalıya borcunun bulunmadığını iddia ederek, haklı davalarının kabulü ile müvekkilinin —- bedelli çek için hiçbir borcunun ve dolayısıyla —– borcunun olmadığının tespitine, ——-sayılı dosyasında davacı bakımından takibin iptaline, takibin ciranta konumunda olan davalı-borçlu ile devamına, yargılama giderleri ile —— davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili ——tarihli cevap dilekçesinde özetle, dava dilekçesinde yer alan iddialar gerçek dışı olduğunu, ——— numaralı dosya alacaklısı——– satımı konusunda aracılık ettiğini, davacının söz konusu aracı almasına karşılık olarak müvekkili adına dava konusu ——— bedelli çeki keşide ettiğini, müvekkilinin davacı ve takip alacaklısı arasında yapmış olduğu aracılık sebebiyle davacı tarafından keşide edilen çeki aracın sahibi olan takip alacaklısı—– ettiğini, araç satın almasına karşılık keşide etmiş olduğu çek bedelini ödemeyen davacı aleyhine —– tarafından takip başlatıldığını, davacının keşide etmiş olduğu çek bedelini müvekkiline ödemiş olduğu yönündeki iddiaların gerçek dışı olduğunu, müvekkili ile davacı arasında borcun ödendiğine dair herhangi bir sözleşme bulunmadığını, davacı tarafın iddia etmiş olduğu sözleşmedeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin çeki iade etmekten imtina ettiği yönündeki iddiaların asılsız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, haksız ve mesnetsiz olarak açılmış olan huzurdaki davanın reddine, vekalet ücreti ve diğer tüm yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
——— takibi incelendiğinde, takibin kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla ilamsız icra takibi olduğu, takip alacaklısının dava dışı ———– olduğu, takip borçlularının davacı …———– davalı … olduğu, takip dayanağı ——- seri numaralı ——— bedelli çek olduğu görülmüştür.
Takip dayanağı ve dava konusu çek incelendiğinde davacının çekin keşidecisi, davalının lehtarı ve cirantası olduğu, çekin davalı … tarafından dava dışı alacaklı ———–ciro edildiği görülmüştür.
Taraflar arasındaki sözleşme —— incelendiğinde senedin ——– tarihli olduğu, —— tarafların imzalarının bulunduğu, ————–, keşideci ..—– istinaden——— çeke karşılıklı hesap görülmüştür. Bu çeke karşılık hiçbir alacağı kalmamıştır. Bu çekin karşılığında —- senet alınmıştır. ——… iade ettiğinden senet geri iade edilecektir” şeklinde ifade bulunduğu görülmüştür.
Dava çekin düzenleyeni tarafından lehtara karşı —- iddiasıyla açılan menfi tespit davasıdır.
Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir————
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, menfi tespit davasını açan davacı ——– davalının—– varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, —– ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer———–
Somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı TTK) 557. maddesinde kıymetli evrak—– ——olan hak senetten ayrı olarak dermeyan edilemediği gibi başkalarına da devredilemez.” şeklinde tanımlanmıştır. Kıymetli evrak olmasının yanında —– senedi olan çek; Kanun’da öngörülen sıkı şekil şartlarına bağlı olarak düzenlenen, para borçlarını ödeme amacına özgülenmiş, yazılı ve soyut bir havaledir.
Çek kanunen——-yazılıdır ——- yazılabilir). Çek açıkça ——— kaydını içermese bile ciro ve zilyetliğin geçirilmesi yoluyla devredilir. Çek düzenleyen muhataba belirli bir bedeli lehtara ödeme, lehtara da tahsil yetkisi veren bir kambiyo senedidir. Çek bir ödeme aracıdır. Ancak ——- işlevine haiz değildir. Çek bir ödeme aracı olduğundan çekte vade olmaz, ibraz süreleri kanunda olabildiğince kısa tutulmuştur. Çek muhatap bankaca görüldüğünde ödenir———-
Her senedin düzenlenmesinin altında ———- vardır. İlletten mücerret olan kambiyo senetleri —-amacıyla” ya da “ifa yerine” düzenlenebilir. İfa amacıyla düzenlendiğinde, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı sürece asıl borç ilişkisi ortadan kalkmaz.— senedinin bu iki nedenden hangisi için düzenlendiğinin açıkça belirtilmediği durumlarda, kambiyo senedinin ifa amacıyla düzenlendiği kabul edilir. Bir başka anlatımla, kambiyo senedinin mevcut asıl borç ilişkisinden doğan alacağın ifasını teminen, bu alacağın ifasının gerçekleştirilmesi uğruna düzenlenmesi esastır———
—– —– kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Ancak kambiyo taahhüdünde bulunmanın temelinde ——birlikte- genellikle satım,—– borçlandırıcı işlem vardır. Böyle bir borçlandırıcı işlem yoksa senedin hatır için verildiği varsayılır. Temel borç ilişkisinin taraflarından birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle kambiyo ilişkisi diye adlandırılan ve temel borç ilişkisinden bağımsız olan ikinci bir borç ilişkisi doğar. Zira bir borç ilişkisi için kambiyo taahhüdünde bulunulması tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça borcun yenilenmesi sonucunu doğurmaz;——– ifa yerine —— uğruna verilmiş olduğu kabul edilir. Dolayısıyla bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur.
Aynı durum, —– tedavülü hâlinde de karşımıza çıkar. Bir kambiyo senedi ciro edildiği zaman ciranta ile ciro edilen kişi arasında kural olarak bir temel ilişki (asıl borç ilişkisi) bulunmaktadır. Ayrıca, bu iki kişi arasında kambiyo hukukundan doğan bir kambiyo ilişkisi de mevcuttur. Bu sebeple taraflar arasındaki temel borç ilişkisindeki bozukluklar kambiyo ilişkisini etkilemez. Temel borç ilişkisinden doğan def’îler, temel borç ilişkisi ile kambiyo ilişkisinin taraflarının aynı olması ve bile bile borçlu zararına hareket edilmesi hâlleri dışında, kambiyo ilişkisinde ileri sürülemez. Zira temel borç ilişkisi kendi hukukuna, kambiyo ilişkisi de kendi hukukuna tabidir.
Borçlu, kambiyo senedi nedeniyle alacaklıya karşı, genel olarak, ya kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ya da temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek menfi tespit talebinde bulunabilir. Başka bir deyişle borçlunun kambiyo senedi borcundan dolayı sorumlu olmaması, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan doğan nedenlerden kaynaklanabileceği gibi, temel borç ilişkisine yönelik nedenlere de dayanabilir. Bununla birlikte borçlunun takas def’îni kullanması hâlinde ise, ne temel borç ilişkisine, ne de kambiyo senedi borcuna dayanılmakta, borçlu, kambiyo senedinden doğan borcu ile hamildeki alacağını takas etmektedir.
Borçlunun, kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ileri sürerek açtığı menfi tespit davası esasında maddi hukuk anlamında bir itiraz sebebine dayanılarak açılmaktadır. Bu kapsamda hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit davalarında, uyuşmazlık temel ilişkiden değil, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan kaynaklanmaktadır. Bu davalarda, kural olarak, davacının iddiası çoğu —– karşı öne sürülebilen mutlak def’îlere dayanmaktadır. Örneğin; kambiyo senedinin ——içermemesi, —— alacağının zamanaşımına uğraması, vadeyi beklemeden istemde bulunulması,——— olması, senette —— açıklaması, sorumsuzluk kayıtları ya da——– taahhüdünün senet yapma iradesindeki bozukluk nedeniyle sahibini bağlamayacağı yönündeki iddialar hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit talebine konu oluşturur.
Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, öğreti ve uygulamada bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik ise, —– senedinin ihdasına neden olan temel alacağın herhangi bir nedenle mevcut olmamasıdır——— Başka bir deyişle ——— taahhüdünün temel alacağı geçersizse ya da sona ermişse, o kambiyo taahhüdü bedelsiz demektir. Bu anlamda senedin bedelsiz sayılmasında esas alınan husus, temel borç ilişkisinin kendisi değil, bu temel borç ilişkisinden doğan temel alacaktır. Bu itibarla bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmakta; borçlu olmadığını iddia eden borçluya, genel hükümlere göre bu durumu tespit imkânı verilmektedir. Dava neticesinde borçlu olunmadığının tespiti hâlinde ise davacı (borçlu) hakkında bir icra takibi başlatılması engellenmiş olacak veya başlatılan ve devam eden icra takibi iptal edilerek, davacının mevcut olmayan bir borcu ödemesi engellenmiş olacaktır.
Bedelsizlik iddiası, 6762 sayılı TTK’nın 599. (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6102 sayılı TTK) m.687) maddesi anlamında bir kişisel def’îdir. Bedelsizlik bir kişisel def’î olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, —— senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’îni ileri sürebilir.
Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 61 vd. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 77 vd.) maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira ——– senetlerinde geçerli ———- gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki—– borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’ini dermeyan etme hakkını vermektedir.
Mahkememizce yapılan değerlendirmede, yukarıda ortaya konulan somut olayın özellikleri ve açıklamalar dikkate alındığında, davanın belirtildiği gibi çekin düzenleyeni tarafından lehtara karşı bedelsizlik iddiasıyla açılan menfi tespit davası olduğu, davacı tarafından taraflar arasındaki hukuki ilişkinin inkar edilmemesi nedeniyle borçlu olmadığını ispatlama külfetinin davacı üzerinde olduğu, davacı tarafından bu hususta dosyaya sözleşme başlıklı senedin sunulduğu, —– imzanın davalı alacaklı tarafından inkar edilmesi nedeniyle mahkememize senet üzerinde imza incelemesi yapıldığı, her iki bilirkişi raporunda da———- çelişki olmayacak şekilde imzanın davalıya ait olduğunun tespit edildiği, bu sebeple sözleşmenin taraflar arasında geçerli bir senet niteliğinde olduğunun kabulünün gerektiği, sözleşmenin hukuki anlamda takip ve dava konusu senedin altındaki temel borç ilişkisine ilişkin ibra sözleşmesi niteliğinde olduğu ve borcu sona erdiren sebep olduğu, bu sebeple taraflar arasında dava ve—— icra takibinin konusu——- senedin bedelsiz kaldığı, bu sebeple davacının davalıya karşı menfi tespit davasının kabulü ile davacının dava konusu ———-bedelli çek nedeniyle yalnızca senet lehtarı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerektiği, davacının——– icra takibinin iptali talebi yönünden ise bedelsizlik iddiasının düzenleyen ve lehtar arasında şahsi def’i niteliğinde olduğu, iyi niyetli hamile (takip alacaklısı dava dışı üçüncü kişiye) karşı ileri sürülemeyeceği, bu yüzden -davalının takip alacaklısı olmadığı (diğer takip borçlusu olduğu) hususu da dikkate alındığında- davanın tarafı olmayan alacaklı bakımından sonuç doğuracak şekilde takibin iptaline karar verilemeyeceği, davalının bu yönden pasif husumet ehliyetinin de bulunmadığı kanaatine varılmış, tüm bu gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, davacının dava konusu ——– bedelli ————- yalnızca senet lehtarı davalıya borçlu olmadığının TESPİTİNE, davacının ——– icra takibinin davacı yönünden iptaline talebinin REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca kabul edilen dava değeri —- üzerinden hesaplanan ve alınması gereken 2.459,16 TL karar ve ilam harcından dava açılırken peşin olarak alınan 614,79 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 1.844,37 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan 682,59 TL dava açma masrafı ve 1.295,50 TL bilirkişi/posta masrafından ibaret 1.978,09 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının HMK’nun 333. Maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgilisine iadesine,
6-Davacı yapılan yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri —tarihinde yürürlükte bulunan —-hesaplanan—- vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Dava niteliği gereği ——– tabi olmadığından ve dava açılmadan önce ——- başvurulmamış olduğundan —- ücreti hususunda karar verilmesine yer olmadığına,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine sunulacak dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.