Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/143 E. 2021/514 K. 30.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2021/143 Esas
KARAR NO: 2021/514
DAVA: Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 02/03/2021
KARAR TARİHİ: 30/06/2021
Mahkememizde görülmekte olan Şirketin İhyası davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacılar vekili, Mahkememizin işbu dosyasına tevdi edilen dava dilekçesinde; ayrılan meşru hissedarlık haklarının tespiti ve tescili ve alacak talepli davalar dışında işbu davanın konusu olarak kalan şirketin ihyası davası ile ilgili olarak, özetle; davacı—- girişim kurulması hususunda anlaştıklarını, — tarihli mutabakat anlaşmasının — tarafından davacı— şirketine gönderildiğini, anlaşmaya göre kurulacak şirketin ünvanının — olacağı, adresinin—– olduğu, tarafların ——- doğacak menfaatlere katılım yüzdelerinin —- olacağı hususunda mutabık kaldıklarını, bu anlaşma uyarınca —-tarihinde bildirilen adreste mutabık kalınan isimde şirket kurulduğunu, ancak o dönemde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK uyarınca beş kurucu bulunması gerektiğinden dava dışı —– kurucu olduklarını, sonrasında şirketin diğer hissedarlarının hisselerini davalı— devrettiklerini, davalı —— de tek başına aldığı —- tarihli —- şirketin tasfiyesine karar verdiğini, tasfiye memuru olarak da yine davalı—– atandığını, şirketin—— olduğunu, buna ilişkin kararın — tarihinde ilan olduğunu, bu şirketin tasfiyesinin tamamlanarak— terkin edilmesi hakkındaki —tarihli — yoklukla batıl olduğunu, çünkü şirketin —- hissesinin davacı—- ait olduğunu, bu nedenle —– davacıya tebliğe gerektiğini, bu nedenlerle ayrılan alacak davasının davalısı olan —–karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı — vekili cevap dilekçesinde özetle, daha önce aynı ihya talebiyle ilgili olarak— sayılı dosyasında açılan davanın Mahkemenin —- sayılı dosyasında reddolunduğunu, bu kararın —— tarihinde kesinleştiğini, dolayısıyla aynı taleple açılan davanın reddi gerektiğini, davacıların hangisinin pay sahipliği sıfatının tespitinin talep edildiğinin dava dilekçesinde somutlaştırılmadığını, bu yüzden her iki davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, davacı —- yönünden, — pay senetlerinin — devredildiğini, — söz konusu — paylarını halen elinde bulundurduğunu, diğer davacı —– ilişkilerin yürütülmesi için yetkilendirildiğini beyan ettiklerini, buna göre—– —– olduğunu, bu nedenle aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, ——-şirketin ihyası davasını açmak için TTK m. 547’de sayılan kişilerden olmadığını, bu nedenle aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava ve davaların tefrikine ilişkin tensip zaptı ——– tarihinde —–edilmiş, davalı davaya cevap vermemiştir.
DAVANIN AŞAMALARI:
Davacılar vekilinin — tarihli dilekçe ile,——– haklarının tespiti ve tescili, usul ve yasaya aykırı olarak tasfiye ve terkin edilen —- ve davalı —– alacağın tahsili talepleriyle dava açtığı,
Mahkememizin —- tarihli ara kararı ile —— haklarının tespiti ve tescili ile alacak davasının ayrılmasına, davalılar—–aleyhine açılan şirketin ihyası davasının işbu dava üzerinden yürütülmesine, ayrılan davanın Mahkememizin ——–esas sayılı dosyasına kaydedilmesine karar verilmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık noktalarının tespiti: Dava, —— ile fesih ve tasfiyesine karar verilen anonim şirketin tasfiyesi sonucu —— kaydının silinmesinden sonra, davacı alacaklının açmış olduğu şirket tüzel kişiliğinin ihyası istemine ilişkindir.
Davanın dayanağı TTK’nin 547. Maddesidir.
Dava, cevap dilekçesi ve davacıların beyan dilekçelerine göre, “Mahkememizin ayrılan— dosyasına konu “meşru hissedarlık haklarının tespiti ve tescili ile alacak” davalarının davalısı olan Tasfiye Halinde —– olan işbu dava davalısı —- ile tasfiye kararı alındığı, tasfiyenin —– tarihinde tamamlandığı ve ilgili şirketin tasfiyesinin tamamlandığı” hususlarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı,
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
A-Davacıların aktif husumet ehliyetlerinin bulunup bulunmadığı,
B-Davaya konu şirketin ——- terkin edilmemesi gerektiği halde davalı —– tarafından usule aykırı olarak terkin edilip edilmediği,
C-Davacının açtığı dava nedeniyle davalı şirketin ihyasının gerekip gerekmediği,
D-Davalıların yargılama giderlerinden sorumlu olup olmadığı noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Kesin hüküm itirazı ile ilgili inceleme:
Davalı — cevap dilekçesi ile, daha önce aynı ihya talebiyle ilgili olarak — esas sayılı dosyasında açılan davanın Mahkemenin —- reddolunduğunu, bu kararın ——tarihinde kesinleştiğini, dolayısıyla aynı taleple açılan davanın kesin hüküm nedeniyle reddini talep etmiştir.
Kesin hüküm itirazı ile ilgili olarak, davacılar vekili, davalı — cevap dilekçesine karşı sunduğu —– tarihli beyan dilekçesinde, kesin hüküm iddiasına konu davanın hukuki yarar yokluğundan dolayı usulden reddedildiğini, bu kararın kesin hüküm teşkil emdiğini, ihya davası açısından aktif husumet iddiasının doğru olmadığını, bu iddianın tespit ve alacak davasında ileri sürülebileceğini beyan ettiği anlaşıldı.
HMK’nin 114/1-i maddesi uyarınca davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olması dava şartıdır.
Hukukumuzda maddi anlamda kesin hükmü düzenleyen kurallara, HMK’nin 303’üncü maddesinde yer verilmiştir. Maddi anlamda kesin hüküm ya da maddi anlamda kesinlik, yargısal kararlara kanun tarafından tanınan gerçeklik niteliğidir. Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için her iki davanın taraflarının, her iki davanın dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
Müsnet davada, kesin hüküm itirazına konu——— esas sayılı dosyasındaki şirketin ihyası davası maddi anlamda kesin hüküm niteliğinde bulunmadığından davalı tasfiye memuru vekilinin kesin hüküm itirazının reddine karar verilmiştir.
3-İlgili Mevzuat:TTK’nin “Ek tasfiye” başlıklı 547.maddesi “(1) Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, —— —– alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler.
(2) Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir. ” hükmünü haizdir.
TTK’nin 529. Maddesi “(1) Anonim şirket;
a) Sürenin sona ermesine rağmen işlere fiilen devam etmek suretiyle belirsiz süreli hâle gelmemişse, esas sözleşmede öngörülen sürenin sona ermesiyle,
b) İşletme konusunun gerçekleşmesiyle veya gerçekleşmesinin imkânsız hâle gelmesiyle,
c) Esas sözleşmede öngörülmüş herhangi bir sona erme sebebinin gerçekleşmesiyle,
d) 421 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarına uygun olarak alınan ——-
e) İflasına karar verilmesiyle,
f) Kanunlarda öngörülen diğer hâllerde,
sona erer.” hükmünü haizdir.
4-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç:
4-a)Şirketin ihyası gerekip gerekmediği ile ilgili inceleme ve gerekçe: Yukarıda belirtildiği üzere, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 536 – 548. maddeleri arasında anonim şirketlerin tasfiye usulü düzenlenmiştir.
Bilindiği üzere şirketlerin tüzel kişiliği —— terkin ile sona ermektedir. Ancak tüzel kişiliğin sona erebilmesi için şirketin tasfiye işlemlerinin eksiksiz ve tam olarak yapılmış olması gerekmektedir. Tüzel kişiliğin son bulmasını ifade eden fesih ve tasfiye işlemi aynı zamanda hukuki bir işlemdir. Bu işlemin veya kararın hatalı veya eksik olması halinde gerçek anlamda tasfiyeden söz etmek mümkün değildir. Eksik veya hatalı işlem sonucu şirketin sicilden tasfiye sonucu terkinine karar verilmiş ise, bundan zarar görenler veya o işlemi gerçekleştirenler tasfiyenin kaldırılmasını ve şirketin ihyasını talep etme hakkına sahiptir.
İşbu ihya davasının gerektirdiği şekilde,—– temin edilmiştir. Yukarıda da açıklandığı üzere, davacıların, ihyası istenen şirkete karşı ayrılarak Mahkememizin — sayılı dosyasına kaydedilen davada, meşru hissedarlık haklarının tespiti ve tescili —- alacağın tahsili talepleriyle dava açtıkları anlaşılmıştır.
Davalı —- cevabi yazısına göre; davaya konu Tasfiye — tarihinde tasfiye olduğu, —- atandığı anlaşılmıştır.
—– tarihli kararında da belirtildiği üzere; “Tüzel kişilik, ——- —- kaydın terkini ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona erdiğinin hukuk açısından kabul edilebilmesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanmış olması gerekir. Eğer tasfiye işlemleri gerçekten tamamlanmamış ve tasfiyede gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik —— sicilinden terkin edilse bile, şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinden söz edilemez.”
Müsnet davada, davacılar tarafından, davalı şirketin tasfiyesi kapatılmadan önceki dönemle ilgili olarak açılmış bir alacak davası mevcuttur. Bu davanın görülebilmesi ve verilecek kararın infazı işlemlerinin yapılması TTK’nin 547. maddesi anlamında ek tasfiye işlemi niteliğindedir. Bu nedenle Mahkememizin ——-sayılı dosyasında davalı olan —–mamlanmadığından Tasfiye Halinde—– dosyasındaki davanın görülmesi ve verilecek kararların infazı işlemleriyle sınırlı olmak üzere —— yeniden tesciline karar vermek gerekmiştir.
Ek tasfiye işlemlerinin de aynı tasfiye memuru tarafından yapılması uygun görülmüş ve yeni bir ——- atanmamıştır.
4-b)Davacı —- husumet ehliyeti bulunup bulunmadığı hususunda yapılan inceleme ve gerekçe: İhyası istenen Tasfiye Halinde — karşı olan meşru hissedarlık haklarının tespiti ve tescili ve—- alacağın tahsili ile işbu ihya davasını davacı —- açmıştır.
Mahkememizin — sayılı dosyasına kaydolunan meşru hissedarlık haklarının tespiti ve tescili ve— alacağın tahsili davasındaki istemler davacı — olan taleplerdir.
Davacılar vekili, davacı— temsilcisi olduğunu iddia etmektedir. Davacılar vekili, bu hususta — tarihli duruşmada;— ihyası istenen— yazdığı bir yazı var, orada davacı —- yürütüleceği yazıyor, bunun dışında davacılar arasında, davacı —— temsil etmek, avukat tutmak üzere vekalet verdiğine” ilişkin sözleşme yoktur,” şeklinde beyanda bulunmuştur. Buna göre, davacı— diğer davacı ——- temsil etmek, avukat tayin etmek üzere bir vekaletname verilmediği, davacılar arasında böyle bir sözleşme de olmadığı anlaşılmaktadır.
Dava şartları HMK m. 114’te düzenlenmiştir. Buna göre tarafların dava ve taraf ehliyetinin bulunması HMK’nin 114/1-d maddesinde dava şartı olarak düzenlendiği halde, taraf sıfatının bulunması dava şartı olarak düzenlenmemiştir. Yani taraf sıfatının bulunması dava şartı değildir. Taraf sıfatı husumetle ilgili bur konudur. —kararlarında davacı sıfatı yerine —–, davalı sıfatı yerine —–kavramlarının kullanılması nedeniyle uygulamada istisnai de olsa, bu kavramlar, dava şartı niteliğindeki dava ve taraf ehliyeti kavramlarıyla karıştırılmaktadır. Bu kavramların birbirinden nasıl ayrılacağı konusunda Kuru, şu tanımlamayı yapmıştır:
“Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir… —-Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu —— tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp dava konusu—hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur”——
Bu hukuki açıklama ışığında; davacılar arasında yukarıda anlatıldığı üzere bir sözleşme bulunmadığından davacı —– davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
4-c)Yargılama giderleriyle ilgili inceleme ve gerekçe: Davalı —— yasal hasım konumunda olup, tasfiyenin usulsüz kapatılmasından dolayı kusur ve sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, bu davalı harç, yargılama giderleri ve karşı yan vekalet ücretinden sorumlu tutulmamıştır.
Davalı tasfiye memurunun sorumluluğuyla ilgili olarak yapılan incelemede, yüksek——— sayılı ilamında belirtildiği üzere, dava, ortaklar kurulu kararı ile fesih ve tasfiyesine karar verilen anonim şirketin tasfiyesi sonucu——-kaydının silinmesinden sonra, davacı alacaklının açmış olduğu şirket tüzel kişiliğinin ihyası davası olup, bu davada husumet, tasfiyeyi sağlayan memur ile ——— hasım olduğundan yargılama giderlerinden sorumlu değil ise de, davacı ihya davası açmakta haklı olduğundan ve davalı tasfiye memuru ilk celsede gelip davayı kabul etmediğinden, davalı tasfiye memurunun yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı —- tarafından açılan davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Davacı — açtığı davanın TTK 547. Maddesi uyarınca KABULÜ ile; —kayıtlı iken tasfiyesi kapatılmış olan Tasfiye Halinde——- dosyasındaki davanın görülmesi ve verilecek kararların infazı işlemleriyle sınırlı olarak ihyası ile şirketin bu konuyla sınırlı olmak üzere İstanbul —— yeniden tescil ve ilânına,
3-Ek tasfiye işlemlerinin daha önceki tasfiye memuru olan davalı —– yürütülmesine, ek tasfiye bitinceye kadar tasfiye memurunun görevinin devam etmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı tarafından peşin yatırılan 59,30 TL harcın davalı —- alınarak davacı —- verilmesine,
6-Davacı tarafından sarf edilen 157,60 TL yargılama giderinin davalı — alınarak davacı —- verilmesine,
7-Davacı—-vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 4.080,00.TL vekalet ücretinin davalı — alınarak davacı—- verilmesine,
8-Davalı —– kendisini vekille temsil ettirdiğinden, aktif husumet yokluğu nedeniyle reddolunan dava yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 4.080,00.TL vekalet ücretinin davacı—- —-alınarak davalı — verilmesine,
9-HMK’nin 333.maddesi gereğince bakiye gider ve delil avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacılar vekili ve davalı ——-yüzlerine karşı, davalı —- yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde ————– Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/06/2021