Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/140 E. 2021/456 K. 29.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/140 Esas
KARAR NO: 2021/456
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 25/02/2021
KARAR TARİHİ : 29/06/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı —– plakalı araç kendi sevk ve idaresinde iken, davacıya ait —-plakalı araca çarptığını ve maddi hasarlı trafik kazasına sebebiyet verdiğini, ——- plakalı aracın kazanın meydana gelmesinde %100 kusurlu olduğunu,
Kaza neticesinde müvekkilinin aracının ciddi şekilde hasar aldığını ve günlerce serviste kaldığını, davacının aracını ticari olarak yolcu naklinde kullandığını ve bu nedenle de aracının uzun süre onarımda kalmış olmasından dolayı araç mahrumiyet bedeli talep etme hakkına sahip olduğunu, Müvekkilinin aracının serviste kaldığı süre boyunca araç kiralamak zorunda kalındığını, Araç kiralama faturasına göre müvekkilimizin — tutarında zararı bulunduğunu, — tarihli faturanın tahsili amacıyla ——–dosyası ile davalılar aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalılar tarafından borca itiraz edildiğini, —— ışığında davalılar, müvekkilinin aracına vermiş olduğu zarardan dolayı meydana gelen ikame araç bedelinden sorumlu olduğunu, Müvekkilinin 10 gün boyunca aracını kullanmaktan mahrum kaldığını, Bu sebeple davalılar kendi kusuru ile sebebiyet verdiği kazadan dolayı oluşan zararları gidermekle yükümlü olduğunu, bu nedenlerden dolayı haksız ve kötü niyetli olarak yapılan itirazın iptali talebiyle mahkemeye başvurulduğunu, davalıların müvekkiline ödeme yapması gerektiğini bildiği halde takip sürecini uzatmak maksadı ile icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, davalıların itirazının iptali ile takibe devam edilmesini , asıl alacağın takip tarihinden itibaren değişen oranlarda yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen ödenmesini ve borçlu davalıların icra inkar tazminatına mahkum edilmesini iddia ve talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar cevap dilekçesinde özetle; Davalılara tensip zaptı ve dava dilekçesi —– tarihinde tebliğ edildiği ancak davalıların herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı anlaşıldı.
İNCELEME VE GEREKÇE;
Dava, trafik kazası sonucu meydana gelen zararın tazminine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır.
Somut olayda taraflar arasındaki ilişki, haksız fiilden kaynaklanmakta olup, yukarıda bahsi geçen birinci ve üçüncü grup içerisinde belirtilen hallere girmemektedir. Davacı ve davalı davalı gerçek kişi, kazaya karışan aracının niteliği ise “hususi”dir. Bu durumda, uyuşmazlığın ticaret mahkemesinin görev alanında bulunmadığı, asliye hukuk mahkemeleri tarafından görülüp, sonuçlandırılması gerektiği anlaşıldığından davanın görev yönünden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın GÖREV NEDENİYLE dava şartı yokluğundan HMK 114/1-c, 115/2 ye göre usulden REDDİNE,
2-HMK 20 md.ye göre kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haflatık süre içinde başvuru halinde dava dosyasının görevli ve yetkili ——– ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-HMK.’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair tebliğden itibaren 2 hafta içinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yokluğunda karar açıkça okundu usulen anlatıldı. 29/06/2021