Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/104 E. 2023/336 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/104 Esas
KARAR NO : 2023/336

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/02/2021
KARAR TARİHİ : 13/04/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkilinin analitik ve fiziksel testler üzerine laboratuvar hizmeti verdiğini, davalı borçlu da müvekkilin işbu vermiş olduğu hizmetten değişik zamanlarda faydalandığını ve akabinde de verilen laboratuvar hizmetinin karşılığı davalı şirkete farklı tarihlerde fatura edildiğini ve davalının faturalara yönelik herhangi bir itirazı olmadığını, davalı şirketin müvekkil firmadan uzun bir periyot halinde laboratuvar hizmeti aldığını ve tarafların cari hesap usulüyle çalıştığını, müvekkil şirket ödenmeyen alacaklarının tahsili için ——-Esas sayılı dosyası aracılığıyla icra takibi başlattığını ve borçlu şirkete gönderilen ödeme emri üzerine de borca itiraz edildiğini, davalı borçlu firmanın borca yönelik yapmış olduğu itirazın kaldırılması gerektiğini, davalı şirket TTK uyarınca bir ticaret şirketi olduğunu, davalı borçlu şirket, aleyhinde icra takibi başlatılana kadar kesilen faturalara ve müvekkil alacağına TTK m. 23 uyarınca itiraz etmediğini ve bunun doğal bir sonucu olarak da fatura mündericatlarını ve dolayısıyla da borcu kabul ettiğini, müvekkil alacağını ödemede temerrüde düşen davalı şirketin alacağının tahsiline mani olmak saikiyle haksız olduğunu ve borcu inkar etmesinin kötü niyet göstergesi olduğunu, icra inkar tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini, arabuluculuk yoluna başvurulduğunu ancak anlaşmanın sağlanamadığını iddia ederek; müvekkil şirketin borçlu hakkında ——Esas sayılı dosyası aracılığıyla başlatmış olduğu icra takibine borçlu yanın yapmış olduğu haksız ve mesnetsiz itirazın iptali ile takibin devamını, yargılama giderlerinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekilinin cevap dilekçesinde, özetle, davalı müvekkil şirketin ödeme emrinde ve dava dilekçesinde yazılı tutarda bir borcu bulunmadığını, huzurdaki dava haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğundan davanın reddi gerektiğini, itirazın iptali davasının nerede açılacağına ilişkin İcra ve İflas Kanununda özel bir yetki kuralına yer verilmediğini, icra takibinde yetkiye itiraz edilmediğini ve sonuç olarak icra dairesinin yetkisi kesinleşmiş olsa dahi icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesi yetkili hale gelmeyeceğini, bu hususun Yargıtay —– Hukuk Dairesi’ ‘1nin 27.01.2016 tarihli —-Sayılı kararında şu şekilde belirtilmiştir : “… Davalı borçlu ilk başlatılan —– İcra Müdürlüğü’ nün —–sayılı dosyasında sadece borca itiraz ettiğini, yetkiye itiraz etmediğini, bu borçlu yönünden yetki hususu kesinleşmiş olup—- İcra Dairesinin yetkisi kabul edildiğini, İtirazın iptali davası yönünden özel bir yetki kuralı getirilmediğinden genel hükümlere göre yetkili mahkeme belirleneceğini, icra dairesinin yetkisine itiraz edilmemesi o yerdeki mahkemeyi itirazın iptali yönünden yetkili hale getirmezyeceğini, davalı borçlu açılan itirazın iptali davasında yetkiye itiraz edebilir…” Bu nedenle genel yetki kuralları uyarınca davalı şirketin yerleşim yeri mahkemesi olan —–mahkemelerinde açılması gereken davanın —- mahkemelerinde açılması gerektiğini, davanın yetkili mahkemeye gönderilmesini talep ettiğini, davanın süresi içerisinde açılmadığını, —–. İcra Müdürlüğünün——Esas sayılı dosyasından gönderilen ödeme emri 16.04.2019 tarihinde davalı müvekkil şirkete tebliğ edildiğini ve 17.04.2019 tarihinde de ödeme emrine itiraz edildiği halde, huzurdaki davaya ilişkin arabuluculuk başvurusu 13.11.2020 tarihinde yapıldığını ve dava 13.02.2021 tarihinde açıldığını, davanın süresi içerisinde açılmaması sebebiyle reddi gerektiğini, müvekkilinin deri çanta ve tekstil ürünleri imalatı yapan firma olduğunu, Türkiye’ nin önde gelen markalarına ürün imalatı ve satışı yaptığını, söz konusu marka sahibi firmalar tarafından da; kullanılan deri malzemelerin ilgili mevzuat uyarınca yapılması gereken test ve tahlillerinin yapılması işi davacı şirket tarafından yüklenildiğini, taraflar arasında süreklilik arz eden bir ticari ilişki gerçekleştiğini, müvekkilinin bu ticari ilişki kapsamında gerçekleşen işlerle ilgili tüm ödemelerini yaptığını, davacı şirket tarafından “Cari Hesap Mutabakat Maili” başlıklı mail ile —— Dönemi Cari Hesap Mutabakat Mektubu” davalı müvekkil şirkete gönderilmiş ve —— Dönemi için borç/alacak durumu “Bakiye Yok” şeklinde bildirildiğini, bu mail üzerine davalı müvekkil şirket tarafından bakiyede mutabık oldukları beyan edilerek kaşe ve imza ile mutabakat beyanı davacı şirkete gönderildiğini, davacı şirket tarafından bu defa 14.01.2020 tarihinde “—– dönemi için Cari Hesap Mutabakat Mektubu müvekkil şirkete gönderilmiş ve bu mutabakat mektubunda Borç/Alacak bölümünde bakiye olarak “Bakiye Yok” İbaresi yer almaktadır. (Ek-2) Mutabakat formunun müvekkil şirket tarafından onaylanması sonrasında 15 Ocak 2020 tarihinde gönderilen mail ile de —–dönemi için Müvekkil şirketin herhangi bir borcu bulunmadığı teyid ve kabul edildiğini, bu belge ibralaşma niteliğinde bir belge olduğunu, davaya konu olan ——Esas sayılı dosyasından müvekkil şirkete 16.04.2019 tarihinde gönderilen ödeme emri sonrasında taraflarca mutabık kalınan 2 adet hesap mutabakat formu ile davalı müvekkilin herhangi bir borcu bulunmadığı kayıt altına alındığını, cari hesap mutabakatı borcu sona erdiren belge olduğunu savunarak; davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
——İcra Dairesi’ne müzekkere yazıldığı görüldü.
Mahkememizce alınan 27/04/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
“Dava tarihi itibarı ile davacı talebine konu alacak yönünden davalının 21.11.2018 tarihinde yapmış olduğu 3.493,84 TL tutarlı ödeme neticesinde Davacı ile davalı ticari defter kayıtlarına göre mutabakatsızlığın davacının davalıya tebliğ ettiği 5.627,76 TL tutarlı üç adet fatura haricinde 832,73 TL tutarlı kısmının 2017 yılından geldiği, 1.759,85 TL tutarlık kısmının yedi adet faturadan kaynaklandığı, Davacının cari hesap bakiyesi olarak talepte bulunduğu tarafların ticari defter kayıtları ile Mutabakat formunda belirtilen bakiyenin örtüşmediği, Mutabakat formlarında —- dönemlerinin belirtildiği, 30.09.2018 veya 31.12.2018 tarihi itibarı ile ifadesinin olması gerektiği, Mutabakat formundaki dönemler ay içi hareketleri de ifade edebileceği dolayısı ile davalının —— dönemlerine ait sunmuş olduğu karşılıklı olarak sıfır (0) bakiyede mutabık olduklarına dair Mutabakat Formunun tek başına borç/ ve alacak ilişkisini yansıtmayacağı, tarafların ticari defterleri, BA/BS formları, hizmetin yapılıp yapılmadığının irdelenmesi sonucunda değerlendirme kanaat belirtilebileceği nihai hukuki değerlendirmenin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu,
Davacının 10.08.2018 tarih—– nolu 1.604,29 TL, 7.09.2018 tarihli —- nolu 2.822,67 TL, 7.09.2018 tarih —— nolu 1.200,80 TL tutarlı faturaların muhteviyatı raporları mail yolu ile davalı yetkililerine yolladığı, faturaları davalı adresine kargo ile göndererek tebliğ ettiği,Davalının davacı tarafından düzenlenen faturalara karşı TTK’ 21/ maddesinde belirtilen sekiz gün içerisinde muhteviyatına yönelik itirazını içerir ve TTK 23. Maddesi ile TBK’ nun 223 maddesinde belirtilen sürelerde hizmet ifasının ayıplı olduğuna dair geçerli bir itirazının olmadığı,Davacının 1.759,85 TL tutarlık yedi adet fatura muhteviyatı hizmetlerin bedellerini talep edebilmesi için fatura muhteviyatı hizmetleri ifa ettiğini, rapor ve faturaları davalıya teslim ettiğini ispat etmesi gerektiği,
Mutabık olunmayan 832,73 TL tutarlı 2017 yılı devrinin değerlendirilebilmesi için tarafların 2017 yılı ticari defter kayıtlarının da incelenmesi gerektiği, nihai hukuki değerlendirmenin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu,Davacının ispatı gerektiren 1.759,85 TL tutarlık yedi adet fatura muhteviyatı ve incelemeyi gerektiren 832,73 TL 2017 devir bakiyesi dışında dava konusu ettiği faturaların – bedellerinden mutabık kalınmayan, tutarlar mahsup – edilmesi sonucunda davacının gerek takip tarihi gerekse dava tarihi itibarı ile davalıdan 3.035,18 TL talep edebileceği, nihai hukuk değerlendirmenin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu,
Sayın Mahkemece 3.035,18 TL üzerinden itirazın iptaline karar verildiği takdirde davalı ödemesinin takip öncesi olmasından dolayı, işleyecek faizinde 3.035,18 TL üzerinden olması gerekeceği, nihai hukuki değerlendirmenin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu,Sayın Mahkemenin takdiri ile davacının ispatı gerektiren 1.759,85 TL tutarlık yedi adet fatura muhteviyatını ispat etmesi ve tarafların 2017 yılı ticari defterlerinin incelenmesi ile 832,73 TL 2017 devir bakiyesinin teyit edilmesi halinde davacının davalıdan dava tarihi itibarı ile 5.627,76 TL talep edebileceği, davacının takip sonrası işlemiş faizi talep ettiği, Sayın Mahkemece 5.627,76 TL üzerinden itirazın iptaline karar verildiği takdirde davalı ödemesinin takip öncesi olmasından ve takip tarihi itbarı ile davacı alacağının — 5.627,76 TL olmasından dolayı, işleyecek faizinde 5.627,76 TL üzerinden olması gerekeceği” hususları tespit edilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava açık hesap ve fatura alacağına dayalı itirazın iptali davasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 83. Maddesi uyarınca “(1) Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir. (2)Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun, yargılamayı gerektiren davalarda hazırlık işlemlerine ilişkin hükümleriyle senetlerin ibrazı zorunluluğuna dair olan hükümleri ticari işlerde de uygulanır.”
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. Maddesi uyarınca “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. (4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.”Mahkememizce yapılan değerlendirmede, davanın belirtildiği gibi açık hesap ve fatura alacağına dayalı itirazın iptali davası olduğu, davacı alacaklının hukuki ilişkiyi ve alacağın varlığını, davalı borçlunun ise borcun ifa veya sair sebeple bulunmadığını ispatlamakla mükellef olduğu, davanın hukuki ilişkinin ve alacağın varlığı hususunda faturaya ve ticari defterlere dayandığı, ticari defterlerin yukarıda atıf yapılan yasa hükümleri uyarınca mahkememizce resen de incelenebileceği, bu doğrultuda taraflara verilen kesin süre içerisinde her iki tarafın da ticari defterlerini ibraz ettiği, her iki tarafın ticari defterlerinin taraflar arasındaki hukuki ilişkinin bulunduğu hususunda birbiri ile uyumlu olduğu, tarafların ticari defterleri arasındaki farkın 10/08/2018 ve 07/09/2018 tarihli toplamı 5.627,76 TL bedelli 3 adet faturadan kaynaklandığı, bu sebeple bu faturalar yönünden davacının ticari defterlerinin kendisi lehine kesin delil olarak kabul edilemeyeceği, davacının bu faturaya dayalı alacağını (bu faturalara konu hizmeti ifa ettiğini) yazılı delillerle ispatlamakla mükellef olduğu, davacının 22/03/2023 tarihli beyan dilekçesi ekinde sunduğu bu faturalara dayanak belgeler incelendiğinde, davacının faturaya konu hizmeti davalıya sunmuş olduğunun kabulünün gerektiği, bu sebeple davalının faturadan kaynaklanan borcunu ödemek yükümlülüğü altında olduğu, yine dosya kapsamında davalının dava konusu faturadan kaynaklanan alacak nedeniyle temerrüte düşürüldüğüne ilişkin herhangi bir iddia ve delil ileri sürülmediğinden takip tarihinden önce temerrüt gerçekleşmediği ve takipte temerrüt faizi talep edilemeyeceği, dava konusu alacağın faturaya dayanması ve likit olması, alacaklının talebinin bulunması ve davalının itirazında haksız çıkması nedeniyle borçlunun icra inkar tazminatına mahkum edilmesi gerektiği kanaatine varılmış, davanın kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile, davalı borçlunun —–İcra Müdürlüğü’nün ——-Esas sayılı takibine yaptığı itirazın 5.627,97 TL asıl alacak yönünden İPTALİNE, takibin takip tarihi itibariyle 5.627,97 TL asıl alacak yönünden DEVAMINA,
2-Kabul edilen alacağın (5.627,97 TL) yüzde 20’sine karşılık gelen 1.125,59 TL icra ve inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar Kanunu uyarınca kabul edilen dava değeri (5.627,97 TL) üzerinden hesaplanan ve alınması gereken 384,44 TL karar ve ilam harcından dava açılırken peşin olarak alınan 59,30 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 325,14 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yapılan 127,10 TL dava açma masrafı, 28,50 TL vekalet harcı ve 1.687,50 TL bilirkişi/posta masrafından ibaret 1.843,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgilisine iadesine,
7-Davacı yapılan yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri (5.627,97 TL) üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/2 uyarınca hesaplanan 5.627,97 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-6325 sayılı Yasa uyarınca genel bütçeden sarf edilen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,Dair, davacı vekilinin ve davalı ——vekilinin yüzüne karşı miktar itibariyle kesin olmak üzere karar verildi.