Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/97 E. 2020/422 K. 16.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/97 Esas
KARAR NO: 2020/422
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 05/08/2013
KARAR TARİHİ: 16/09/2020
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile her iki davalının dava dışı ——— hissedarları olduğunu, davalıların –yıl süreyle yönetim kuruluna seçildiğini, davalıların ————-dönemi için ——- taşıma ve müteselsil sorumluluk sözleşmesi imzaladığını, borç nedeniyle ihtar gönderilerek borcun belirtilen şirket yetkilisine ödenmesinin istendiğini, buna rağmen adı geçen kişi dışında başkasına ödeme yapıldığını, ———-alacağı için borçlu——– aleyhine takibe geçtiğini, itiraz üzerine ————— sayılı dosyası üzerinden itirazın iptali davası açıldığını, itirazın ——— üzerinden iptaline karar verildiğini, müvekkilinin ————-tarihinde yapılan ——şirketin —– üyesi seçildiğini, ———- tarihinde ————– gidilerek haciz işlemi gerçekleştirildiğini, haciz baskısı ve tehdidi ile şirketin itibarının zedelenmemesi için müvekkilinin borcu ödeme taahhüdünde bulunduğunu, müvekkilinin hapse girmemek ve ——– şikayetlerinden vazgeçmeleri için —- tarihinde protokol imzalamak zorunda kaldığını, protokolde belirtilen ——— ödendiğini, her iki davalının kusurlu olarak borcun doğmasına sebebiyet verdiğini ileri sürerek ——– tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, davanın davacının dava konusu tasarruf tarihinden ve anılan dava tarihinden çok sonra şirkete ortak olduğunu, müvekkillerden —— tarihli ——–ise daha önceki ——– ibra edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
DAVANIN AŞAMALARI:
İlk Karar: Mahkememizin ——–sayılı ilâmı ile; “iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, zarar verici fiilin —— tarihinde gerçekleştiği, davanın —– tarihinde açıldığı, davacının ödemeyi — tarihinde yaptığı, davalıların dava dışı ——– ve ——- olarak görev yaptıkları süre içerisinde gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek ———–borcunu ihtarnameye rağmen şirket yetkilisi yerine bir başka kişiye ödemek suretiyle borcun doğumuna sebebiyet verdikleri, davacının tazyik hapsi sebebiyle ödeme yaptığı, TBK 82. maddeye göre sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanması gerektiği ve bu maddeye istinaden —- yıllık zamanaşımı süresi geçmediği” gerekçesiyle davanın kabulü ile—- alacağın —– tarihinden itibaren değişen ve değişecek olan yasal faiz oranları uygulanmak suretiyle hesaplanacak faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
— İlamı:——- sayılı ilâmındaki “Dava, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir. Davacı şirket ortağı davalı yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışları sonucu şirketi borçlandırdıklarını ve kendisinin şirket adına ödeme yapmak zorunda kaldığını ileri sürerek zararının tazminini istemiştir.
Şirket alacaklısı ortağın dava açma hakkı doğrudan ve dolaylı zarara göre değişiklik gösterir. Ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, şirket ortaklarının dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Şirket ortağının dolaylı zarar nedeniyle açtığı davada hükmedilecek tazminatı kendisine değil ancak ortaklığa verilmesini isteyebilir. Doğrudan zararda ise yöneticilerin eylemleri sonucunda şirket ortaklarının ortaklığın zararından müstakil olarak gördükleri zararlar söz konusudur. Anılan zarar türünde ortaklığın zarar görüp görmemesinin bir önemi bulunmayıp, ortaklar talep ettiği tazminatın kendisi adına hükmedilmesini isterler. Somut olayda davacı, dava dışı şirketin ortağı olmakla birlikte şirket adına ödeme yapmıştır. Davacı doğrudan uğradığı zararın kendisine ödenmesini talep edebilir. Ancak dolaylı zarar iddiasında ise zararın şirkete ödenmesini isteyebilecektir. Dosya içerisinde mevcut ———-tarihli bilirkişi raporunda davacının dava dışı şirketin borcunu kendi isteği ile ödemiş olması nedeniyle davacının doğrudan uğramış olduğu bir zararın bulunmadığı ve bu nedenle doğrudan zarar davası açarak tazminatın kendisine ödenmesini talep etmesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir. Ancak mahkemece, bilirkişi raporundaki davacının zararının dolaylı zarar niteliğinde olduğu yönündeki tespit değerlendirilmeden davacının kendi adına açtığı tazminat davasının kabulü yönünde hüküm kurulmuştur. Bu durumda, davacının zararının doğrudan zarar niteliğinde olup olmadığı değerlendirilerek ve zararın dolaylı zarar olması durumunda davacının kendi adına değil ancak şirket adına talepte bulunabileceği göz önüne alınarak karar verilmesi gerekmektedir. Ayrıca dava sebepsiz zenginleşme iddiasına dayalı olmadığı halde karar gerekçesinde sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılması da doğru görülmemiştir. Buna göre, açıklanan nedenlerle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” şeklindeki gerekçe ile Mahkememiz hükmünün davalılar yararına bozulmasına karar verilmiş, Mahkememizce bozma ilâmına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
Dava, ——- sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı şirket ortağı, davalı —- kusurlu davranışları sonucu şirketi borçlandırdıklarını ve kendisinin şirket adına ödeme yapmak zorunda kaldığını ileri sürerek zararının tazminini istemiştir.
Şirket alacaklısı ortağın dava açma hakkı doğrudan ve dolaylı zarara göre değişiklik gösterir. Ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, şirket ortaklarının dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Şirket ortağının dolaylı zarar nedeniyle açtığı davada hükmedilecek tazminatı kendisine değil ancak ortaklığa verilmesini isteyebilir.
Doğrudan zararda ise yöneticilerin eylemleri sonucunda şirket ortaklarının ortaklığın zararından müstakil olarak gördükleri zararlar söz konusudur. Anılan zarar türünde ortaklığın zarar görüp görmemesinin bir önemi bulunmayıp, ortaklar talep ettiği tazminatın kendisi adına hükmedilmesini isterler.
Yani, davacı, ancak doğrudan uğradığı zararın kendisine ödenmesini talep edebilir. Şirket ortağı olan davacının doğrudan zarara uğraması için şirketten müstakil olarak zarar görmesi gerekir.
Somut olayda, davacı tarafından——–sayılı dosyasında ——– haciz için gelindiğinde davacının şirketin borcu için ödeme taahhüdünde bulunduğu ve bu tutarın ödenmesine davalıların sebebiyet verdiğini ileri sürdüğü anlaşılmakla, zararın doğrudan zarar olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmıştır. Yani, davacı, dava dışı şirketin ortağı olmakla birlikte, şirketin borcunu kendi isteği ile şirket adına ödemiştir. Bu nedenle, davacının doğrudan uğramış olduğu bir zararın bulunmamaktadır.
Kural olarak bir hakkı dava etme yetkisi o hakkın sahibine ait olup, buna aktif husumet denilir. Bir hakkın kendisinden istenebilecek durumunda olan yani hakka uymakla yükümlü kişi ise borçlu kişi olup, buna da pasif husumet denilir. Bir davada gerek aktif ve gerekse pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı mahkemece öncelikle ve resen gözetilecek hususlardandır ve şayet husumet ehliyeti yok ise, dava bu sebep ile reddedilir.
Buna göre, davacının doğrudan uğradığı zarar bulunmadığından müsnet olayda davacının aktif dava ehliyeti(aktif husumet) bulunmamaktadır.
Davacı, ancak dolaylı zarar iddiasında ise zararın şirkete ödenmesini isteyebilecek olup, olayımızda, davacı uğradığı zararın doğrudan zarar olduğu iddiasını devam ettirdiğinden davanın aktif dava ehliyeti(aktif husumet) yokluğundan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın aktif husumet yokluğundan REDDİNE,
2-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 54,40 TL harcın davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 939,30 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 884,90 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından sarf edilen 73,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiklerinden ve red sebebi aynı olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 7/2. Maddesi uyarınca 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, 6100 sayılı HMK geçici 3/2. maddesi uyarınca ——– adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı HUMK’nun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam edileceğinden HUMK 432/1. Maddesine göre kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal sürede ——- temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/09/2020