Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/660 E. 2021/146 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/660 Esas
KARAR NO: 2021/146
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/12/2020
KARAR TARİHİ : 04/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin borçlu şirketten olan—–cari hesap alacağının tahsil edilememesi üzerine, borçlu——– numaralı dosyası nezdinde icra takibi başlatılarak borçlu şirkete ödeme emri gönderilmiş olduğunu, Borçlu şirket icra dosyasına sunmuş olduğu itiraz dilekçesinde takibe konu olan borca, yapılan takibe ve tüm ferilerine itirazı üzerine takibin durduğunu, İş bu sebeple takibin devamı ve itirazın iptali için mahkemenizde görülecek olan ‘İtirazın İptali’ davasının açılması zarureti hasıl olduğunu, Davalı yan, her ne kadar kendisi hakkında açılan icra takibine itiraz etmiş olsa da müvekkil şirkete haricen; —- tarihinde —- tarihinde ——–ödeme yaptığını, Yapılan bu ödemeler, haricen tahsil olarak icra dosyasına bildirilmiş olduğunu, Davalı yanın icra takibine itiraz edip de müvekkil şirkete söz konusu alacak için ödemelerde bulunmuş olması, davalı yanın borcu kabul ettiğinin göstergesi olduğunu, Davalı yanın yapmış olduğu ödemelerin toplamı —- olup, takip çıktısı ise—— olduğunu, Davalı yanın yapmış olduğu ödemelerin ilk olarak Türk Borçlar Kanunu m.100 gereği faizlerden ve ferilerden mahsup edilmesi gerektiğini, bilirkişi raporu incelemesi sonucunda takip sonrası faizler ve artan bakiye bedel üzerinden takibe devam edilmesi gerekmekte olduğunu, Ödemeler öncelikle kanun gereği faiz ve ferilerden mahsup edilmiş olup, bakiye borç son tahsilattan itibaren işleyen faiz ve feriler hariç olmak üzere —– üzerinden devam etmekte olduğunu, Davalının borca itirazda bulunmuş olduğunu, —- tarihli Cari Hesap listesinde davalı yanın borçlu olduğu anlaşıldığını, davalı tarafın, borca haksız olarak itiraz etmiş olsa da —- tarihinde —- tarihinde——-ödeme yaptığını, Davalı tarafın ödeme yapmasından da dolayı davalı taraf, bu davranışıyla aslında borcunu da ikrar etmiş olduğunu, Borcunu ödememesinden dolayı hakkında icra takibi açılmasına sebebiyet veren davalı, icra masraflarından kurtulmak amacıyla icra takibine dürüstlük kurallarına aykırı olarak itiraz ettiğini, borçlunun itirazının haksız olması ve alacağın açıkça belli olması nedeniyle, iş bu davanın açılması ve karşı taraf aleyhine icra-inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve iddia etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından müvekkilim aleyhine ———- dosyasından ilamsız icra takibi yapmış olduğunu, Müvekkil Kurum işbu takibe itiraz ederek takip durdurulduğunu, Bunun üzerine davacı tarafından huzurdaki İtirazın İptali davası ikame edilmiş olduğunu, ancak haksız, hukuka ve usule aykırı işbu davanın reddi gerekmekte olduğunu, işbu davada görevli mahkemenin —Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, — tarafından kurulmuş olması fark etmeksizin, bütün yükseköğretim kurumları —– haiz olduğunu, ——-haiz olarak kurulan Müvekkil ——- ön lisans, lisans ve lisansüstü eğitim veren eğitim bir kuruluş olup, denetim ve gözetim bakımından ——– haiz kamu kurumu olup, toplumsal yaşamın zorunlu gereksinimlerinden olan, düzenlilik ve süreklilik isteyen yükseköğretim hizmeti de niteliği itibariyle kamu hizmeti olduğunu, Davacı yan tacir olsa da, Davalı müvekkil ——— tacir olmadığı ve huzurdaki uyuşmazlığın ticari bir işten kaynaklanmadığı konusunun açık olduğunu, HMK’nın 114.maddesinde dava şartları belirlenmiş ve Mahkemenin görevi dava şartları arasında sayılmış olmakla birlikte 115.maddesinde de dava şartlarının bulunmaması halinde davanın usulden reddedileceği konusunun düzenlenmiş olduğunu, TTK’ nun 5. maddesi uyarınca ticari davalara bakma görevi Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğunu, Ticari iş kapsamında olmakla birlikte ticari dava sayılamayan durumlarda ticaret mahkemeleri görevli olmayacak, uyuşmazlığın niteliğine göre diğer mahkemelerin görev hususu değerlendirilmesi gerektiğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre bir davanın ticari dava sayılması için; uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden tacir ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, TTK da veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde bir düzenleme bulunması nedeniyle mutlak ticari dava olması gerekmekte olduğunu, davanın mutlak ticari dava niteliğinde olmadığı, tarafların her iki tarafını tacir olmaması sebebiyle nisbi ticari dava olarak değerlendirilemeyeceği açık olduğunu,——— dosyaya davacı vekili tarafından sunulan ödeme belgelerinden de anlaşılacağı üzere, davacıya borcun büyük bir kısmı ödenmiş olduğunu,
Davacı dava dilekçesiyle her ne kadar — talep etmiş olsa da, icra takibini —- asıl alacak ve – işlemiş faiz ile toplam —takip çıkışı üzerinden yapmış olduğunu, —– tarihinde açılan —- takip çıkışlı İcra takibinden sonra, davacı yan ile —- tarihinde —– imzalanmış olduğunu, İşbu protokol uyarınca tarafla bir araya gelerek takip konusu borcun —– olduğu konusunda gayri kabili rücu mutabakata varılmış olduğunu, davacı tarafın borç tutarının —-olduğunu geri döndürülemez şekilde kabul ve ikrar etmiş olduğunu, Dosyaya tarafımızca sunulan ve davacının da sunmuş olduğu ödeme dekontlarından, bugüne kadar davacıya —- ödendiği açıkça görüleceğinin Buna göre davacıya; —- tarihinde — tarihinde — tarihinde—- tarihinde —- tarihinde —- olmak üzere ödemeler yapılmış olduğunu, Protokolde mutabık kalınan miktar —- olup bugüne kadar —– ödenmiş olduğunu, ikrar ve kabul anlamına gelmemekle birlikte, bu hesaba göre kalan borç tutarının —- olduğunu, davacının —-fazlaya ilişkin talebinin reddi gerekmekte olduğunu, Bu nedenle borcun öncelikle —- için itfa itirazının bulunmakta olduğunu, Davacı, dava dilekçesinin 7. Maddesinde imzalanan protokolün mutabakatname niteliğinde olduğunu ileri sürerek, borcun taraflar arasında tüm ferileriyle birlikte — olduğunu da kabul etmiş olduğunu, kötü niyetli şekilde huzurdaki itirazın iptali davası ——-üzerinden açıldığını, Bu nedenle davacı taraf aleyhine en az %20 tutarında kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, davacı yeni yapılan borç tasfiye ve sulh protokolü gereğince artık icra takibine dayanak gösteremeyeceğini, bu nedenle açılan itirazın iptali davasının reddi gerekmekte olduğunu, —- tarihinde taraflar arasında imzalanan —- yenilik doğuran bir borç sözleşmesi olduğunu, Davacı taraf Borçlar Kanunu gereği protokolden dönmediğini, bu nedenle —– tarihinde açılan icra takibine karşı yapılan itirazın iptalini isteme hakkının olmadığı, Davacı taraf, icra takibinden sonra müvekkil üniversite ile yeni bir protokol yaptığını, Davacı tarafın icra takibinden alacağını isteyemeyeceğini, Borcun yenilenmesi, alacaklı ve borçlu arasında yapılan bir sözleşme ile gerçekleşeceğini, Buna “yenileme sözleşmesi” olarak tanımlanması gerektiğini, Bu sözleşmenin , tarafların eski bir borç yerine yeni bir borcu geçirme iradelerinden oluşacağını, Yenilemenin sözleşmeye dayalı bir tasarruf işlemi olacağını, yenileme ile eski alacağın sona ereceğini, Taraflar arasında imzalanan —– tarihli yenilik doğuran Borç Tasfiye ve Sulh Protokolü uyarınca, mücbir sebepler —- işbu süreler halin gereklerine göre uzatılabilir olabileceğini, Davalı Müvekkil ödemelerini gerçekleştirmekte iken, COVID-19 salgını nedeniyle pandemi ilan edilmesi ve tüm dünyayı etkisi altına alması nedeniyle benimsenen gerek idari gerekse özel tedbirler kapsamında ekonomik hayatta aksamalar meydana gelebileceğini, Bu aksamalar sonucu ise sözleşmesel bazı edimlerin mücbir sebep nedeniyle yerine getirilememesi gibi sonuçların doğabileceğini, sözleşmenin tarafları ——- ilkesi gereği iyi niyetle hareket ederek üzerlerine düşen yükümlülükleri dürüst bir şekilde yerine getirmeye gayret etseler de, ellerinde olmayan bazı sebeplerle sözleşmenin zamanında ifası imkansız hale gelebileceğini, Bu durumdan borçluyu sorumlu tutmak hakkaniyete aykırı bir durum meydana getireceğini, Salgın hastalık durumlarına ilişkin yargı içtihatları da bu yönde olduğunu, davacı alacağı yargılamaya muhtaç olup belirlenebilir olmadığını, davacının iddia ettiği alacağının miktarını, varsa dahi belirlemiş olmadığını, Davacının iddiasına göre alacak miktarı bilirkişi hesaplaması neticesinde ortaya çıkacağını, bu nedenle likit alacaktan söz edilemeyeceğini, Alacak likit olmadığından %20 İcra İnkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini davacının bu talebinin de reddi gerektiğini iddia ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, cari hesap alacağının tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir.
Davacı TTK anlamında şirket ise de, davalı TTK m.16 kapsamında tacir niteliğine haciz olmayan ——– niteliğindedir. 6102 sayılı TTK’nın 4.ve 5.maddesi kapsamında davalı —- —– olması nedeniyle dava ticari dava niteliğinde değildir. 6335 sayılı Kanunun 2.maddesiyle değişik 6102 sayılı TTK’nın 5.maddesi kapsamında ticari davalar asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğinden, davalının—— olması nedeniyle uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleridir.
Davalı ——– tacir olmadığından, satışa yönelik işlem ticari iş ve ve dava ticari dava olmadığından, Ticaret Mahkemesi görevli değildir. Bu nedenle Davanın görev nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 114/1-c, 115/2 ye göre usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın GÖREV NEDENİYLE dava şartı yokluğundan HMK 114/1-c, 115/2 ye göre usulden REDDİNE,
2-HMK 20 md.ye göre kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haflatık süre içinde başvuru halinde dava dosyasının görevli ve yetkili ——— NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-HMK 20.maddesi uyarınca süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak karar kesinleşmişse kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde taraflardan birinin Mahkememize başvurarak dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesini talep etmesi aksi takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
4-HMK 323/1-a, ğ madde ve bentleri uyarınca yargılama giderinden olan karar ve ilam harcı, vekalet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin HMK 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra davaya devam edecek olan ——— Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmez ise talep halinde yargılama giderleri hakkında Mahkememizce karar verilmesine,
Dair tebliğden itibaren 2 hafta içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı. 04/03/2021