Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/623 E. 2023/542 K. 06.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/623
KARAR NO : 2023/542

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/12/2020
KARAR TARİHİ : 06/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davaya konu borcun davalı borçlu ile dava dışı ——. arasında akdedilen ticari kredi sözleşmesine dayalı olarak davalıya, —-Şubesi tarafından verilen kredi taksitlerinin vadesi geldiği halde davalı tarafından adı geçen bankaya ödenmemesinden kaynaklandığı, —- ile davacı şirket arasında 16.07.2019 tarihinde —–. Noterliğinde davaya konu alacak ile ilgili olarak ekte dosyaya sunulan “alacağın temliki sözleşmesi” yapıldığı, bu sebeple davacı şirketin davaya konu borcun alacaklısı durumunda olduğu, davalı borçlu Tasfiye Halindeki —–dava dışı —– almış olduğu ticari kredi taksitlerini ödemediği, diğer davalı ——ise borçlu şirketin kefili ve aynı zamanda şirket müdürü olduğu, alacaklı banka tarafından borcun ödenmesi hususunda davalılara 25.11.2016 tarihinde noter aracılılığı ile ihtarname gönderildiği, buna rağmen borcun ödenmediği, sonrasında borçlular hakkında —-.İcra Müdürlüğü —-takip sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığı, davalı borçluların kullanmış olduğu krediden kaynaklanan borçlarını ödemediği, kredi sözleşmelerinde, ödeme planlarında, davalı şirketin ticari defterlerinde yapılacak olan inceleme neticesinde ortaya çıkacağı, davalıların borcu sabit olduğu halde ve yazılı delillere dayalı olduğu halde davalıların sorumluluktan kaçmak amacıyla ve davacı şirketin tahsil sürecini uzatmak amacıyla icra takibine itiraz ettikleri, yapılan itiraz neticesinde takibin durduğu, davalının yapmış olduğu söz konusu itirazların haksız, hukuki dayanaktan yoksun ve takibi durdurmaya yönelik olduğu, bununla ilgili olarak davalılarca yapılan arabuluculuk başvurusu süreci sonrasında da herhangi bir anlaşma sağlanamadığından, bu davayı açma zaruretinin hasıl olduğu iddia edilmiş olup arz ve izah edilen nedenlerden dolayı, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalılar için —–İcra Müdürlüğü —– esas sayılı dosyasında başlatılmış olan 32.325 TL’lik icra takibine yapılan haksız itirazın reddi ile icra takibinin devamına, haksız itirazdan ötürü %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava Genel kredi sözleşmesinden kaynaklı —- İcra Müdürlüğünün ——esas sayılı icra dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminat talebine ilişkindir.
Alacak Temlik Sözleşmesine ilişkin incelemeler
Huzurdaki davacı —-(devir alan) ile dava dışı —- (devir eden) arasında —-.Noterliği 16.07.2019 tarih ve —– yevmiye no.lu “Düzenlenme Şeklinde Alacak Temlik Sözleşmesi” akdedildiği, devir eden işbu sözleşme ekinde yer alan icra/iflas takipleri ile davalarına konu edilen 20.06.2019 tarihi itibariyle 31.409.574,55 TL alacakları tüm mahrum kalınan kar payı ve sair ferileri ve yine ekte dökümü yapılan tüm teminatları ile birlikte devir alana Türk Borçlar Kanunu’nun 183 ve devamı maddesi çerçevesinde devir edildiğinin beyan edildiği, işbu devir temlik beyanının imza tarihi olan 16.07.2019’dan itibaren işbu alacakların tahsilini talebe, ahzu kabza münhasıran ve kesin surette devir alanın yetkili olduğunun ifade edildiği ve işbu temlik sözleşmesi ekinde davalı şirket —– itirazın iptali konusu —-İcra Müdürlüğünün — sayılı ilamsız icra takibin de yer aldığı görülmüştür.
—- İcra Müdürlüğü —– sayılı icra takip dosyası;
Dava dışı—— tarafından 01.12.2016 tarihinde davalılar hakkında başlatılan icra takip dosyası üzerinde yapılan incelemeler sonucunda; 32.325,00 TL kurumsal kredi alacağı, 814,00 TL mahrum kalınan kar payı, 490,00 TL masraf olmak üzere toplam 33.629,00 TL tutarında borç için —–Noterliğinin 25.11.2016 tarihli, —–yevmiye no.lu ihtarnamesi ve Genel Kredi Sözleşmesi dayanak gösterilerek davalılar—- ve —- aleyhine haciz yoluyla ilamsız takip başlatıldığı ve tahsilde tekerrür olmamak şartıyla takip tarihinden itibaren asıl alacağa yıllık (%19,80) oranında ve değişen oranlarda işleyecek mahrum kalınan kar payı, icra gideri ve vekalet ücreti ile birlikte tahsil talepli olduğu,
Davacı talebinin, davalılardan asıl borçlu—- dava dışı —- kullanmış olduğu krediler için davalılar —- ile —-aleyhine başlatılan —- İcra Müdürlüğünün —–sayılı icra takibine vaki davalılar tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamı istemine ilişkin olduğu ve davalıların takibe, borca ve tüm ferilerine itirazların sunulduğu, davalının davacıya karşı borcu bulunmadığının beyan edildiği, bunun üzerine takibin durdurduğu görülmektedir.Dava konusu krediler dava dışı —– kullanılmış olmakla ve icra takibi dava dışı —-tarafından başlatılmış olmakla beraber; —-.Noterliği 16.07.2019 tarih ve —— yevmiye no.lu “Düzenlenme Şeklinde Alacak Temlik Sözleşmesi” ile davalılardan olan alacağın dava dışı—-tarafından davacı —– devredildiği, alacağın temliki sözleşmesinde işbu sözleşme ekinde yer alan icra/iflas takipleri ile davalarına konu edilen 20.06.2019 tarihi itibariyle 31.409.574,55 TL alacakları tüm mahrum kalınan kar payı ve sair ferileri ve yine ekte dökümü yapılan tüm teminatları ile birlikte devir alana Türk Borçlar Kanunu’nun 183 ve devamı maddesi çerçevesinde devir edildiğinin beyan edildiği, işbu devir temlik beyanının imza tarihi olan 16.07.2019’dan itibaren işbu alacakların tahsilini talebe, ahzu kabza münhasıran ve kesin surette devir alanın yetkili olduğunun ifade edildiği ve işbu temlik sözleşmesi ekinde huzurdaki davalı şirket —– huzurdaki itirazın iptali konusu —İcra Müdürlüğünün—– sayılı ilamsız icra takibin de yer aldığı görülmüştür.Uyuşmazlık, borcun var olup olmadığı, “haciz yolu ile ilamsız takibin” geçerliliği ve ferileri (kar payı ve mahrum kalınan kar payı) konularında toplanmaktadır. Yapılan incelemelerde raporun inceleme ve tespitler bölümünde ayrıntıları ile açıklandığı üzere uyuşmazlık konusunu oluşturan borcun davalı —- asıl borçlu olarak kullanmış olduğu kredilere diğer davalı —-Müteselsil Kefalet ve Rehin Sözleşmesindeki imzalarına istinaden bu borcun müteselsil kefili durumunda olduğu tespit edilmiştir.
Ayrıca Genel Kredi Sözleşmesi eki olarak dosya kapsamına “Munzam Senet” sunulmuş olduğu görülmüş olup işbu senet üzerinde yapılan incelemelerimizde; sözleşme ile aynı tarihte, 13.10.2015 tarihinde 400.000,00 TL tutarlı olduğu, ödeme tarihinin boş bırakıldığı, “işbu emre yazılı senedimiz mukabilinde …………… tarihinde—– veya emrine yukarıda yazılı yalnız dörtyüzbin TL ödeyeceğiz” ifadeleriyle davalılardan —– tarafından keşide edildiği, protestodan muaf olduğunun yazılı olduğu, diğer davalı ——tarafından da aval verenler kısmının imzalanarak tarih, adres ve “400.000,00 TL için avalist oldum” yazılmış olduğu tespit edilmiştir.
Ayrıntıları ile açıklandığı üzere hesap özetlerinde ve ödeme planlarında tespitler neticesinde; davalı şirketin kullandığı 3 adet taksitli krediden kaynaklı 30.09.2016 kanuni takip hesaplarına alınma tarihi itibariyle 21.492,45 TL anapara, 1.341,34 TL kar payı, 1 046,02 TL mahrum kalınan kar payı olmak üzere toplam 23.879,81 TL tutarında borcu bulunduğu tespit edilmiş olup; Taraflarca akdedilen Genel Kredi Sözleşmesinin işbu kredi borcuna ve ferilerine dayanak teşkil edebileceği, sözleşmelerin toplam limitinin 400.000,00 TL tutarında olduğu ve borç tutarını kapsadığı, işbu sebeple de davalı—– kullandığı kredilerden kaynaklı borç tutarlarından sorumlu olduğu kanaatine ulaşılmıştır.Davalı kefil —– sorumluluğu açısından değerlendirme ; Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği bir sözleşmedir. Kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefil tarafından imzalanması lazımdır. Kefalet sözleşmesinde kefil, asıl borçlunun borcunu ödememesi halinde asıl borç ile birlikte onun yasal ve akdi faizlerinden de sorumlu olmayı taahhüt eder. Kefilin sorumluluğu, sözleşmeden ve kanundan kaynaklanır ve kefilin ödemeyi taahhüt ettiği azami miktar ile sınırlıdır. Kefil bu sözleşme ile asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememe tehlikesini kişisel olarak üstlenmekte, oluşan zarardan şahsen sorumlu olacağını taahhüt etmektedir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 581.maddesine göre “Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir.” Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Aynı şekilde Borçlar Kanunu 586. maddesine göre “Müteselsil kefalette kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmiştir. Bu durumda alacaklı, dilerse borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehinini paraya çevirmeden, asıl borçlu gibi doğrudan doğruya kefili takip edebilir”.
Ancak, bunun için borçlunun borcunu ifada gecikmesi -temerrüdü- alacaklının ihtarının semeresiz kalması veya borçlunun borcunu ödemekte aciz içinde olması gerekir. Müteselsil kefalette kefil, alacaklıya karşı borçlu ile aynı sırada ve aynı derecede sorumludur.”
Yargıtay İçtihatlarına baktığımızda; “Alacaklının, asıl borçluya müracaat etmeden ve rehinleri paraya çevirmeden evvel kefil aleyhine icra takibi yapabileceğine”; “Kefil, borçlu ile beraber müteselsil kefil sıfatıyla borcun ifasını üstlenmiş olduğundan, alacaklının doğrudan kefil hakkında ihtiyati haciz kararı alabileceğine”; “Alacaklının, müteselsil kefil hakkında, asıl borçluya müracaat etmeden ve ipotekleri paraya çevirmeden takip yapabileceğine”; “Alacaklının, kredi borcu rehinle teminat altına alınmış olsa bile, müteselsil kefil aleyhine ihtiyati haciz kararı verilmesini isteyebileceğine” dair kararları olduğunu görmekteyiz.Kanunun 589.maddesi uyarınca ”Kefil, her durumda kefalet sözleşmesinde belirtilen azami miktara kadar sorumludur. Aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa kefil, belirtilen azami miktarla sınırlı olmak üzere, aşağıdakilerden sorumludur: 1. Asıl borç ile borçlunun kusur veya temerrüdünün yasal sonuçları, 2. Alacaklının, kefile, onun borcu ödeyerek yapılmalarını önleyebileceği uygun bir zaman önce bildirmesi koşuluyla, borçluya karşı yönelttiği takip ve davaların masrafları ile gerektiğinde rehinlerin kefile tesliminin ve rehin haklarının devrinin sebep olduğu masraflar, 3. İşlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait akdi faizler ile gerektiğinde tahvil karşılığında ödünç verilen anaparanın işlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait faizleri.” hükmü mevcuttur.
Davalı —- müteselsil kefaletinin bulunduğu Müteselsil Kefalet ve Hesap Rehni Sözleşmesinin de yazılı bir biçimde yapıldığı, davalı kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil sıfatıyla yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirttiği ve buna istinaden de davalı —– müteselsil kefaletinin 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 583.maddesindeki şekil şartlarına uygun olduğu tespit edilmiştir.
İşbu Kefalet Sözleşmesinde kefaletin kapsamının; “Müşterinin bankanın merkez ve şubelerinden kullandığı ve kullanacağı tüm nakdi ve gayri nakdi kredilerden ve kredi sayılan işlemlerden kaynaklanan borçlar, ….. yukarıda belirtilen borçlardan kaynaklanan her türlü vergi, resim, harç vb. mali yükümlülükler ile gider, masraf ve komisyonlardan kaynaklanan borçlar, müşterinin bankaya karşı işbu sözleşmenin akdine kadar doğmuş ve işbu akdinden sonra doğacak anapara, kar payı, mahrum kalınan kar payı, teminat mektubu komisyonu, sigorta primi, avukatlık ücreti, prim, temerrüt halinde yasa ve sözleşme gereği ödenmesi gereken feriler ile mevzuatın kefaletin kapsamına dahil olacağını belirttiği borçlar” olarak hüküm altına alındığı da görülmüştür.
Tüm bu değerlendirmeler ışığında; Borçlar Kanunu ilgili maddeleri ve Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları ve imzaladıkları sözleşmeler doğrultusunda, taraflarca akdedilen Kefalet Sözleşmesinin bu borca dayanak teşkil edebileceği, kefalet sözleşmesindeki toplam kefalet limitinin 400.000,00 TL tutarında olduğu ve borç tutarını kapsadığı ve müteselsil kefil —–borçtan borçlu derecesinde sorumlu olduğu ve alacaklı davacı şirketin müteselsil kefil hakkında da takip yapabileceği kanaatine ulaşılmıştır.Temerrüt ile ilgili değerlendirmeler; 6098 sayılı Borçlar Kanunu 117.maddesi uyarınca “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer”. Yargıtay Kararlarında da aynı şekilde hüküm tesis edilmiştir. Yargıtay kararları uyarınca “Temerrüt faizinin istenebilmesi için alacağın istenebilir olması yeterli olmayıp alacaklı tarafından borçlunun temerrüde düşürülmesi gerekmektedir.” “faizin temerrüde düşüldüğü tarihten itibaren hesaplanması gerekmektedir.”
Borçlar Kanunu’nun ve Yargıtay İçtihatlarının bu hükümleri gereğince borçlunun ve müşterek borçlu müteselsil kefillerin temerrüde düşebilmesi için muaccel bir borcun ve ihtarın varlığı gerekmektedir.Temerrüt halinde faizin ne zaman işlemeye başlayacağı, Türk Ticaret Kanunu madde 10 uyarınca taraflarca kararlaştırılabilmektedir. Böyle bir kararlaştırma yapılmamışsa temerrüt faizi, borçlu temerrüdünün gerçekleştiği andan itibaren işlemeye başlamaktadır. İhtar çekilmesi gereken hâllerde, temerrüt ihtarın borçluya ulaşması ile gerçekleşmektedir.
Ancak ihtara gerek olmayan haller de bulunmaktadır. Bunlardan birisi vadenin taraflarca birlikte belirlenmiş olması durumudur. Taraflar vadeyi belli bir gün olarak belirlemişler ise, bu hallerde borçlu, ihtara gerek olmaksızın salt vadenin gelmiş olmasıyla temerrüde düşmüş olur.Borçlar Kanunu madde 117 uyarınca “Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle;………borçlu temerrüde düşmüş olur”. Davada dava konusu borcun aylık ödemeli taksitli kredi borcu olduğu görülmektedir. Taksitlerin ifa edileceği gün/günler ödeme planında belirlenmiştir. İşbu sebeple hukuki değerlendirme ve takdir Sayın Mahkeme’nize ait olmak üzere; taksit tutarları için ihtara gerek olmaksızın salt vadenin gelmiş olmasıyla temerrüde düşmüş olacağı ve temerrüdün taksit tarihinde başlayacağı kanaati edinilmiştir.
Ayrıca uygulanan kar payı oranı ile ilgili incelemelerimiz sonucunda ise; davalılarca imzalanmış olan Genel Kredi Sözleşmesinin 1. maddesi “Kar payı her bir kullandırımda (projede) taraflarca serbestçe belirlenir.“ hükmü uyarınca; uygulanan kar payı oranlarının sözleşmeye uygun olarak ödeme planlarında bulunan oran ile uyumlu olduğu tespit edilmiştir.
Genel Kredi Sözleşmesinin 21.maddesinde sözleşme konusu borçların hangi hallerde muaccel hale geleceğinin belirlendiği görülmüş olup buna göre taksitlerden herhangi birinin vadesinde ödenmemesi halinde muaccel hale geleceği tespit edilmiştir. Genel Kredi Sözleşmesi hükümleri uyarınca mahrum kalınan kar payı ise: “müşterinin vadesinde ödemesi gereken borcunu ödemede gecikmesi/temerrüdü durumunda ödenmeyen borç için borcun sebebini teşkil eden kullandırımlardan kar payı en yüksek olanına uygulanan kar payı oranı üzerinden hesaplanıp, müşterinin ödemesi gereken taksit tutarına ilaveten ayrıca ödemesi gereken tutarı ifade eder.” hükmü ile düzenlenmiştir.İtirazın iptaline konu icra takibinde talep edilen mahrum kalınan kar payı oranının (% 19,80) olduğu görülmüş olup; sözleşme hükümleri uyarınca inceleme yapabilmek için yerinde inceleme yetkimiz kapsamında dava dışı bankadan —– bildirilen “Kredi İşlemlerine Uygulanacak Azami Kar Oranları” listeleri talep edilmiş olup; işbu listeler üzerinde yapılan incelemelerimizde;
Hesapların kat tarihi olan 30.09.2016 tarihinde; 0-12 ay vadeli TL krediler için bankaca bildirilmiş olan “borcun sebebini teşkil eden kullandırımlardan kar payı en yüksek olanına uygulanan kar payı oranı” nın yıllık %24 olduğu görülmüş olup, takipte uygulanan mahrum kalınan kar payı oranının işbu orandan düşük olduğu tespit edilmiş olup hukuki değerlendirme ve takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere icra takibinde talep edilen mahrum kalınan kar payı oranının sözleşme hükümlerine uygun olduğu kanaati edinilmiştir.Ancak işlemiş faize yeniden faiz yürütülmesi, başka bir deyişle bileşik faiz uygulaması adi işlerde yasaklanmıştır. Ancak ticari işlerde, bazı hâllerde bileşik faiz uygulanmasına cevaz verilmiştir. Üç aydan aşağı olmamak üzere tarafları tacir olan cari hesaplarda bileşik faiz uygulanabileceği gibi, yine üç aydan aşağı olmamak üzere, her iki taraf bakımından ticari iş niteliğinde olan ödünç sözleşmelerinde de bileşik faiz uygulanması mümkündür. İşbu sebeple hesaplarımızda sadece anaparaya mahrum kalınan kar payı oranı uygulanacaktır.
Alanında uzman bilirkişi raporu mahkememizce de benimsenmiştir.
Dava konusunun davalılardan asıl borçlu—- dava dışı —- kullanmış olduğu krediler için davalılar —- ile —- aleyhine başlatılan —–. İcra Müdürlüğünün —–sayılı icra takibine vaki davalılar tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamı istemine ilişkin olduğu,
Dava konusu krediler dava dışı —– kullanılmış olmakla ve icra takibi dava dışı —- tarafından başlatılmış olmakla beraber;—-.Noterliği 16.07.2019 tarih ve —– yevmiye no.lu “Düzenlenme Şeklinde Alacak Temlik Sözleşmesi” ile davalılardan olan alacağın dava dışı—- tarafından davacı —–devredildiği,
Diğer davalı —– ise Müteselsil Kefalet ve Rehin Sözleşmesindeki imzalarına istinaden bu borcun müteselsil kefili durumunda olduğu,Genel Kredi Sözleşmesinin işbu kredi borcuna ve ferilerine dayanak teşkil edebileceği, sözleşmelerin toplam limitinin 400.000,00 TL tutarında olduğu ve borç tutarını kapsadığı, işbu sebeple de davalı—– kullandığı kredilerden kaynaklı borç tutarlarından sorumlu olduğu,
Müteselsil Kefalet ve Hesap Rehni Sözleşmesinin de yazılı bir biçimde yapıldığı, davalı kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil sıfatıyla yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirttiği ve buna istinaden de davalı—- müteselsil kefaletlerinin 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 583.maddesindeki şekil şartlarına uygun olduğu,Kefalet sözleşmesindeki toplam kefalet limitinin 400.000,00 TL tutarında olduğu ve borç tutarını kapsadığı ve müteselsil kefil—– da borçtan borçlu derecesinde sorumlu olduğu,
İcra takip tarihi itibariyle toplam 21.492,45 TL asıl alacak, 1.341,34 TL işlemiş kar payı, 1.046,02 TL — (30.09.2016 öncesi), 732,89 TL — (30.09.2016 -01.12.2016) olmak üzere toplam 24.612,70 TL tutarında davacı şirket lehine alacak hesaplandığı ve İcra takibinde talep edilen % 19,80 mahrum kalınan kar payı oranının sözleşme hükümlerine uygun olduğu değerlendirilmekle davanın kısmen kabulüne fazlaya ilişkin talebin reddine asıl alacak yönünden şartları oluşan icra inkar tazminat talebinin kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
Davanın KISMEN KABÜLÜNE,
1-Davalıların —– İcra Dairesinin —– esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile, takibin 21.492,45 TL asıl alacak 3.120,25 TL —- olmak üzere toplam 24.612,70 TL üzerinden DEVAMINA,
2-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-21.492,45 TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 1.681,29 TL harcın davalılardan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan 1.336,60 TL yargılama giderinin davanın kısmen kabul – kısmen red oranına göre hesaplanan 1.017,70 TL’sinin davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, bakiye kısmın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirmediklerinden ve yargılama giderinde bulunmadıklarından bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davanın kabul-red oranına göre 1.005,06 TL’sinin davalılardan, arta kalan 314,94‬ TL’sinin ise davacıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
8-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda HMK 345/1.maddesi uyarıca tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde —- Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.