Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/508 E. 2021/667 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/508 Esas
KARAR NO: 2021/667
DAVA: İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 19/10/2020
KARAR TARİHİ: 30/09/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı yanın, taşıma işi ile iştigal ettiğini, davalı şirketin, halı ticareti ile iştigal ettiğini, taraflar arasında taşıma işi çerçevesinde akdi ilişki bulunduğunu, davalı yanın söz konusu akitten kaynaklanan ödeme borcunu kendisine yapılan ödeme ihtarlarına rağmen ifa etmediğini, dava konusu borç ödenmeyince davalı şirkete karşı ——-dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalının iş bu icra takibine itiraz etmesi üzerine huzurdaki itirazın iptali davasını açma zarureti hasıl olduğunu, Davalı şirketin zaman kazanmak için, dava konusu likit alacağına itiraz ettiğini, Davalının itirazında kötü niyetli olduğunu, davalının, dava konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasını talep ettiklerini, davalının icra dosyasına haksız itirazının iptali ile takibin —– asıl alacağın ticari avans faizi üzerinden devamına, davalı yanın yüzde 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, bu talebini duruşmada tekrar etmiştir.
Taraflara tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesi ve delil listesinin HMK” nın emredici hükümleri gereğince usulüne uygun olmadığını, davacının genel ifadelerle delillerini belirtmesi yeterli sayılmayıp hangi delillere dayandığının dava dilekçesinden açıkça anlaşılması, açıkça belirttiği ve mahkeme dosyasına sunduğu delillerinin tamamının birer suretlerini aynı zamanda dava dilekçesiyle birlikte davalı müvekkillere tebliği gerektiğini, takibe konu edilen fatura ve dayanak belgelerin dava dilekçesi ile birlikte davalıya tebliğ edilmediğini, Davacı tarafın, davalı şirket aleyhine başlatmış olduğu icra takibine itiraz edilerek takibin durdurulduğunu ve akabinde davacı tarafından sayın mahkemenizde görülmekte olan iş bu davanın ikame edildiğini, Davalı yanın dava dilekçesinde ve ödeme emrinde belirtildiği şekilde borcu bulunmadığını, takibe konu faturalar içeriğinden/dayanağından dolayı davalı yanın takip talebinde alacaklı olarak gözüken davacı şirkete hiçbir borcunun mevcut olmadığını, Davacı tarafın faiz talebinin fahiş olduğunu, faiz başlangıç tarihinin neye göre belirlendiğinin ve hangi dönemleri kapsadığının anlaşılamadığından işlemiş ve işleyecek faize itiraz ettiklerini, Davalı şirketin takibe konu edilen fatura alacağına ilişkin taraflar arasında akdedilmiş hiçbir sözleşme mevcut olmadığını, davacı tarafın alacağı ispat etmek zorunda olduğunu, takip dayanağının tarafların cari kayıtlarına ve ticari defterlerine işlenip işlenmediği belirlenmeksizin karar verilmesinin hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının reddine, davacı yanın % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava,taraflar arasında akdedilen ticari satım sözleşmesine dayalı kurulan açık hesap ilişkisinde muhtelif tarihli faturalar nedeni ile itirazın iptali istemine ilişkindir.
İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.Bu noktada icra takip dosyası irdelendiğinde davacı tarafından davalı aleyhine genel haciz yolu ile icra takibine girişildiği,davalı borçluya —- ödeme emrinin tebliğ edildiği, —-günlük itiraz süresi içersinde davalı borca itirazı üzerine takibin durmasına karar verilmesi nedeni ile davacı tarafından eldeki davanın mahkememize ikame edildiği anlaşılmıştır.
Açık hesap ilişkisi; önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen, taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde, taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK.’ndaki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Davalı tarafından ibraz edilen borca itiraz dilekçesi irdelendiğinde davalının borcu bulunmadığından bahisle itiraz edildiği anlaşılmıştır.
Türk Medeni Kanunun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel hüküm ihdas edilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
Doktrinde fatura; satılan emtia ve yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı tutarı göstermek üzere emtiayı satan veya iş yapan tacir tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır, tek başına mal veya hizmet verildiğini ispatlamaya yeterli değildir. Nitekim “bir akdin icra safhasına taalluk eden fatura, mutlaka mevcut ve evvelce tamamlanmış bir anlaşmaya dayalı olması gerektiğinden, bir icap bile değildir. Kaldı ki icabı reddetmemek kabul niteliğinde de değildir. —-
Yine fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.—–
Davacının iddiaları ve davalının savunmaları bu esaslarda incelendiğinde takibe konu açık hesabın konusu teşkil eden faturalardaki isteminin haklılığını davacının davalıdan sadır irsaliye ve teslim fişi ile vb. somut yazılı belgelerle veya tarafların ticari defter ve kayıtları gibi kesin deliller ile ispat yükünü yerine getirmesi gerektiği anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18. Maddesi —- Kanun hükümleri uyarınca gerekli ticari defterleri tutmakla da yükümlüdür.”
TTK’nun “Defter tutma yükümlülüğü” başlıklı 64/1 maddesi gereğince de;
a)Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır.
b)Ticari defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulmalıdır.
c)İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi ticari defterlerden izlenebilmelidir.”
Yasal düzenlemeleri ile bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişi yani tacir ticari işletmesinin gerektirdiği ticari defterleri 6102 Sayılı TTK’nun 65 ve devamı maddelerine göre tutmak zorundadır.
6102 sayılı TTK 83. Maddesine göre “Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir.”
6100 sayılı HMK 222. maddesinin birinci fıkrasında “Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.” düzenlemeleri ile hem TTK hem de HMK düzenlemelere göre ticari davalarda uyuşmazlığın çözümü için tarafların talebi ile yada mahkemenin kendiliğinden ticari defterlerin incelenmesi amacı ile mahkemeye ibrazına karar verebileceği düzenlenmiştir.
Yine Hukuk Muhakemeleri Kanunun —–“İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.
Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. Şeklindedir.
Tarafların tacir olması nedeni ile ticari defter ve kayıtlar kesin delil teşkil ettiğinden taraf ticari defter ve kayıtlarının mali müşavir bilirkişiden hizmetin verilip verilmediği hususunun tespiti noktasında rapor tanzimi istenilmiştir.
Davacının ticari kayıtlarının lehine delil teşkil ettiği, davalının ise ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmediği bu şekilde davanın HMK 222. Emredici maddesi gereğince kabulünün gerektiği anlaşılarak aşağıdaki şekilde karar tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜ ile;
1a)Davalı borçlunun —- sayılı takip dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin — asıl alacak üzerinden DEVAMINA,
1b)— asıl alacağının —- İcra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
1c)— asıl alacağı takip tarihinden tahsil tarihine değin uyuşmazlığın ticari hizmet sözleşmesinden doğması nedeniyle 3095 sayılı yasa 2/2 maddesi gereğince değişen oranlarda avans faizi İŞLETİLMESİNE,
2-Alınması gerekli 1.226,60 TL harçtan peşin alınan 216,88 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.009,72 TL’nin davalılardan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
Davacı tarafından yatırılan 216,88 TL harcın davalıdan alınarak DAVACIYA ÖDENMESİNE
3-Davacı tarafça sarf edilmiş, toplam 886,50 TLnin davalılardan alınarak DAVACI TARAFA VERİLMESİNE,
4-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak DAVACI TARAFA VERİLMESİNE,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca——- Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 30/09/2021