Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/398 E. 2022/80 K. 09.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO: 2020/398
KARAR NO: 2022/80
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 08.09.2020
DAVA DEĞERİ : 350.000 ABD Doları
KARAR TARİHİ: 09.02.2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
1-İddia: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; borçlusu —— davaya konu şirketin geçmişe dönük olarak davalılar tarafından borçlandırıldığını, müvekkilinin %50 hissedarı olduğu —- bir şekilde iflas ettirilmeye çalışıldığını, davalı—– %50 hissedarı olduğunu ve borca şahsen kefil olduğunu, muvazaalı olarak geçmişe dönük düzenlenen bono ile şirketin iflas ettirilmesinin söz konusu olduğunu, müvekkili şirketin %50 hissedarı olması nedeniyle şirketin davacı ve dava dışı —– tarafından hileli olarak iflas ettirilmesinin engellenmesi amacıyla bononun muvazaa nedeniyle iptali ve davaya konu şirketin borcunun olmadığının tespiti talebiyle şirket adına dava açılması için müvekkilinin yöneticilikten azli talepli açılan, halen derdest olan—- ara karar ile taraflarına yetki verildiğini, hem şirketin %50 hissedarı olması nedeniyle —– adına huzurdaki davayı açma zaruretinin hasıl olduğunu, davaya konu bono ile davalı —- davalı — icra takibi yapıldığını, davalı —- tarihinde davalı bono alacaklısı—-haciz için gidildiğini, muvazaalı ve —- danışıklı bir şekilde —– borcu kabul ettiğini, akabinde müvekkili hakkında haksız ve kötü niyetli olarak birçok dava açıldığını, —– iptali ve yine davalı — tarafından %50 hissesi müvekkiline tapuda devir edilen——dosya ile tasarrufun iptali davası açıldığını, her iki dava dilekçesinde de davalıların —— olduğunun kabul ve ikrar edildiğini, müvekkili ile davalı———- ortaklıklarını sona erdirdiklerini ve malları paylaşma yoluna gittiklerini, buna istinaden—- %50 hissesi müvekkiline ait iken diğer %50 hissesinin—- tarafından müvekkiline devredildiğini, akabinde davalı— sayılı dosyası ——- nedenine dayalı olarak tapu iptali tescil davası açıldığını, hal böyle iken yukarıda izah ettikleri süreç yaşanarak davaya konu senet ortaya çıktığını ve yukarıda izah edilen davalarla müvekkilinin karşılaştığını, yine davalı — tarafından müvekkili hakkında—- dosyası ile haksız rekabetten kaynaklı tazminat davası açıldığını, dava dosyasının halen derdest olduğunu, öte yandan —- müvekkili ile ilgili savcılığa şikâyeti ile ilgili—– dosya kapsamında davalı müvekkil ile ilgili kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, aynı dosya kapsamında iftira suçu yönünden—- şikayetçi olunulduğunu, aynı zamanda diğer davalı —- aykırı haksız filler suçlarından şikâyette bulunulduğunu, —- numaralı dosyasında açılan davanın—- dosyasında devam ettiğini, müvekkili ile davalı —- husumet halinde olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte bononun tanzim edildiği tarihte şirketin böyle bir parayı borç olarak almasına ihtiyacı olmadığını, şirketin—— —–bedelli bir para ve bononun kayıtlı olmadığını, dava konusu senetle ilgili yaş tayininin yapılması halinde bononun sonradan tanzim edildiğinin ortaya çıkacağını, muvazaalı bir işlemle geçmişe dönük bono tanzim edildiğini, şirketin bono içeriğindeki gibi borç almadığının şirket kayıtları incelendiğinde anlaşılacağını, —- borcu bulunmadığını beyanla; davaya konu bononun—-sayılı dosyadan istenerek mahkeme kasasına alınmasını ve 3. kişilere devir ve temlikinin önlenmesi ve ödeme işleminin durdurulmasına, borçlusu ——- bedelli bononun muvazaa nedeniyle iptaline, davaya konu şirketin borcunun olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, — davalı — cevap dilekçesine karşı sunduğu cevaba cevap dilekçesinde, davacın — davacı şirketin %50 ortağı olması nedeniyle taraf olmasında hukui yararının bulunduğunu, davalılar ——–dosyalarda suç duyurusunda bulunduklarını, davaya konu bononun şirket kayıtlarında olmadığını, banka kayıtlarında da bonoya karşılık gelen bir bedel bulunmadığını, para verilmişse davacı şirkete değil—- verildiğini, mürekkep yaş tayini yapıldığında bonunun—- yılında mı düzenlendiğinin ortaya çıkacağını beyan etmiştir.
2-Savunma: Dava dilekçesi davalı —- tarihinde tebliğ olunmuş, davalı süresi içerisinde davaya cevap vermemiştir.
Dava dilekçesi davalı—- tarihinde tebliğ edilmiş, davalı —— tarihli cevap dilekçesinde, özetle; davacı — davaya konu bononun borçlusu olmadığını, yine icra takibinin de borçlusu olmadığını, borçlu —- tümünün borçlu — ait olduğu sırada davalı—- hemen geri ödemek üzere aldığını, karşılığında davaya konu bonoyu verdiğini, sonrasında bononun vadesi gelmeden şirketin %50 hissesinin davacı— devredildiğini, şirketin yetkilisinin de — olduğunu, sonradan —- arasında gönül ilişkisi olduğunu, hisse devrinin bu nedenle yapıldığını öğrendiklerini, bononun vadesi geldiğinde ödenmediğini, sonrasında ikisinin arasının bozulduğunu ve —- dosyasında şirket temsil yetkisinin kaldırılması için dava açtığını, Mahkemenin tedbiren —- imza yetkisini kaldırdığını, — bu mahkemeden işbu menfi tespit davasını açmak üzere yetki istediğini ve davacı — dava açmak üzere yetki verildiğini, dolayısıyla —- taraf olma sıfatının bulunmadığını, aktif dava ehliyetinin olmadığını, bu davacı yönünden davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesini, esasa ilişkin olarak da davalı —- borcu ödeyemeyince davalı alacaklı — süre talep ettiğini, ancak ödeme yapmadığını, bu nedenle bononun icraya konulduğunu, icra takibinin kesinleştiğini, davalı —- davacı şirketteki hisselerini borcun doğumundan— ay sonra, bononun vadesinden —–borcu ödememek için davalının zararına ve zarar verme kastıyla devrettiğini, devrin bedelsiz olarak yapıldığını, devir bedeli olan — hiçbir zaman davalı —ödenmediğini, devir muvazaalı olduğundan kendileri tarafından—- sayılı dosyasında ihtiyati haciz istemli tasarrufun iptali davası açtıklarını, ihtiyati haciz kararı verildiğini, davanın derdest olduğunu, bu davanın da— tarafından, tasarrufun iptali davası nedeniyle açıldığını, davalı —-zaman içerisinde aldığı toplam — tutarındaki borcuna karşılık —-tarihinde bono verdiğini ikrar ettiğini, bononun tanzim tarihi ve ödeme tarihinde davacı —– ilgisinin bulunmadığını, davalı—–tacir olmadığını, bonunun davacı şirketin kayıtlarına işlenmemesinin kendileriyle ilgili bir durum olmadığını, bononun üzerinde yazılı tarihte düzenlendiğini, bu nedenlerle davacı —-davanın taraf sıfatı ve aktif husumet ehliyeti bulunmadığından reddine, davacı —-yönünden davanın esastan reddine, davacılar aleyhine, davalı —— lehine inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK NOKTALARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
3-Davanın ve uyuşmazlık noktalarının tespiti: Dava, İİK’nin 72/3. Maddesi uyarınca icra takibinde sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Ön inceleme duruşmasında, taraflar arasındaki uyuşmazlıkların;
a-Davacı —- aktif dava ehliyeti olup olmadığı,
b-Davaya konu —-değerindeki bonunun, davacı — hisselerinin bir kısmı davacı — devredildikten sonraki bir tarihte, geçmişe dönük olarak —- tarihinde düzenlenip düzenlenmediği, bononun içeriği itibariyle sahte olup olmadığı,
c-Davacı şirketin, davalı—–borcu olup olmadığı, borçluysa borç miktarının ne kadar olduğu,
ç-Davanın reddi halinde, ÎİK’nin 72/4. Maddesi uyarınca davalı —- lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekip gerekmediği noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
DELİLLER:
4-Davaya konu bono: Davaya konu bononun incelenmesinde; keşidecisinin davacı —-olduğu, davalı—-kefil sıfatıyla bonoyu imzaladığı, bononun düzenleme tarihinin — düzenleme yerinin —– olduğu tespit edilmiştir.
5-Davacı — incelenmesi: Mali müşavir bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucunda; —-sermaye başlıklı mahsup fişinde —- tutarında mahsup fişi düzenlendiği, devrin — yapıldığı,——– tutar belirtildiği tespit edilmiştir.
6—- talebi kabul edilerek, borçlusu —- ödeme günlü, alacaklısı —- bedelli bono sebebiyle şirketin borçlu olmadığının tespiti ve bononun iptali davası açmak üzere —–münferiden yetki verilmesine karar verildiği tespit edilmiştir.
7——- olarak belirtildiği,
Kambiyo senetlerine özgü takip yolu ile açılan takip olduğu, borç miktarının—— olarak ödeme emrinde belirtildiği,
Takip dayanağının —– vade tarihli senet olduğu tespit edilmiştir.
8—– hazırlanan haciz tutanağının incelenmesi: İcra dosyasındaki haciz tarihinin —-olduğu, alacaklının —-olarak belirtildiği, haciz tutanağında —– borçtan haberi olduğunu ancak ödeme durumu olmadığını beyan ettiği, mahalde hacze kabil mal bulunamadığının tutanak altına alındığı ve borçlu, alacaklı, icra memuru tarafınca imza altına alınarak hacze son verildiği tespit edilmiştir.
9—-sayılı dosyasının incelenmesi: Davacının — teminat yatırıldığında dava konusu——–adına kayıtlı olması halinde taşınmazın tapu kaydına dava sonuna kadar ihtiyati tedbir konulmasına” karar verildiği tespit edilmiştir.
10—–olduğu, davanın tasarrufun iptali davası—-ara kararda ” dava değeri olan —- üzerinden— teminat yatırılması halinde, —— adına hisse olması halinde bu hisseye ihtiyati tedbir konulmasına” karar verildiği tespit edilmiştir.
11—- sayılı dosyanın incelenmesi: Dava dosyasında; davacının— davalının— olduğu, davanın “Ticari şirketlerde yöneticilerin azline” ilişkin olduğu,—- tarihli ara kararda “davacının ihtiyati tedbir talebinin kabul edilerek, davaya konu —-şirketi münferiden temsil yetkisinin tedbiren kaldırılmasına ve şirket ortakları olan davacı —- müşterek imza ile şirketi temsil etmelerine” karar verildiği, davalı tarafın ihtiyati tedbirin kaldırılmasını talep ettiği, Mahkemenin — tarihli ara karar ile talebin reddine karar verdiği, ara kararın istinaf edilmesi üzerine —- tedbir kararında isabetsizlik bulunmadığı, bu nedenle itiraz edenin istinaf başvurusunun reddine karar verildiği tespit edilmiştir.
12— incelenmesi: İlgili soruşturma dosyasında; müşteki-şüphelilerin —olduğu, suçun hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu olduğu, — tarihli kararda “Her ne kadar müşteki şüpheliler atılı suçlardan karşılıklı şikayetçi olmaları üzerine tahkikata başlanılmış ise de, müşteki şüpheli —-beyanında şikayetinden vazgeçtiği, dosya kapsamında müşteki şüphelilerin soyut iddiaları dışında atılı suçların işlendiği yönünde delil bulunmadığı, iftira suçunun yasal unsurları oluşmadığı, bu haliyle müşteki şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına” karar verildiği tespit edilmiştir.
13—- soruşturma sayılı dosyanın incelenmesi: Dosyanın incelenmesinde; müştekinin — olduğu, suçların — muhalefet, hakaret, tehdit olduğu,—- tarihli iddianame ile şüphelinin ilgili sevk maddeleri uyarınca cezalandırılmasının kamu adına iddia ve talep olunduğu tespit edilmiştir.
14— dosyanın incelenmesi: Davacının —– olduğu, davanın haksız rekabetten kaynaklanan tazminat davası olduğu tespit edilmiştir.
15—- tarihinde —sermaye karşılığı—-şirkette tek ortaklık durumunun sona erdiği, —- sona erdiğinin ilan edildiği tespit edilmiştir.
16—— incelenmesi: —- sattığı tespit edilmiştir. Dosya içerisinde yer alan taşınmaza ait tapu kaydında malik olarak—- yer aldığı tespit edilmiştir.
17—- tarihli cevabında—- olduğu ve bu işlemlerin dökümünün yazı ekinde sunulduğu,—-şlemlerinin olmadığının belirtildiği tespit edilmiştir.
18—– tarihleri arasında hesap hareketlerinde — işlemlerin olduğu ve bu işlemlerin dökümünün yer aldığı, —işlemlerinin olmadığının bildirildiği tespit edilmiştir.
19-Bilirkişi—-tarihli duruşmanın —- ile dosya, davalı — davalı —-davacı şirkete ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa ne kadar ödeme yapıldığı, davacı şirketin davaya konu bono nedeniyle davalı —– bulunup bulunmadığının tespiti için hesap bilirkişisine tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, davalılar tarafından davacı şirkete ödeme yapılmadığı yönünde görüş bildirilmiştir.
20-Davacı —– aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususunda inceleme ve gerekçe: Kural olarak bir hakkı dava etme yetkisi o hakkın sahibine ait olup, buna aktif husumet denilir. Bir hakkın kendisinden istenebilecek durumunda olan yani hakka uymakla yükümlü kişi ise borçlu kişi olup, buna da pasif husumet denilir. Bir davada gerek aktif ve gerekse pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı mahkemece öncelikle ve resen gözetilecek hususlardandır ve şayet husumet ehliyeti yok ise dava bu sebep ile reddedilir.
Mahkememizde görülmekte olan dava, davacı borçlu— keşidecisi olduğu bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup bu davayı açma hakkı davacı —– kendisine değil, ortağı olduğu —-aittir.
Bu nedenle davacı — ortağı olan ve işbu davada, icra dosyasında davaya konu bonoda sıfatı bulunmayan davacı — işbu davayı açma hakkı bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle, davacı —-açtığı davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir.
21-Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Müsnet davada, davacılar “davacı şirketin zarara uğratılması, iflasına neden olunması için davalı —- şirketi devredilten sonra davaya konu bononun geçmişe yönelik muvazaalı olarak tanzim edildiğini, bu davalının yakın arkadaşı olan diğer davalı —–verildiğini, her iki davalının birlikte hareket etmek suretiyle davacı şirketten para almaya çalıştıklarını, davalıların yakın arkadaş olduklarının davalılar tarafından mahkemeye verdikleri dilekçede de kabul edildiğini, takibe konu bononun bedeli kadar miktarın şirket hesaplarına girmediğini, bu bononun davacı şirket defterlerinde gözükmemesinin bu iddialarını kanıtlar nitelikte olduğunu, bono nedeniyle davacı şirketin borcunun bulunmadığını” beyan etmiş, davalı —- tarihli beyan dilekçesinde “müvekkilinin diğer davalı —borç istediğini bu borcun müvekkiline verilmesine karşılık bu bononun verildiğini” beyan etmiş, diğer davalı — elden borç para verdiğini, bu paraların toplamda —- ulaştığını, borç verme işleminin diğer davalıyla aralarındaki arkadaşlık olgusunun sağladığı güven ilişkisinden kaynaklandığını, borcun birikmesi üzerine diğer davalının kendisinin yanına gelerek—— bonoyu tanzim ederek verdiğini ancak borcun ödenmediğini, bunun üzerine bononun takibe konulduğunu, hem keşideci şirket, hem de avalist hakkında haciz işlemlerinin uygulandığını, alacağın gerçek bir alacak olduğunu, elden verilen paralar nedeniyle bu bononun verildiğini” beyan etmiştir.
İcra takibi alacaklısı olan davalı —– soruşturma evresinde kollukta verdiği ifadede—- isimli şahsı çok eski tarihlerden beri tanırım, aramızda güvene dayalı bir dostluk vardır. Buna istinaden birbirimizden maddi ve manevi olarak destek alırdık, —- çalışırdık, — yılında — benden sık sık —alarak, borç para almaya başladı, aldıklarını hep verirdi, —dönemlerde bana olan borcu —erişmiş ve —- bana olan borcunu ödeyemeyince kendisinden bir teminat istedim o da bana seve seve vereceğini söyledi. —- bulunan evime geldi ve annem hasta olduğu için evimin önünde arabanın içinde bana senedi —- tarihinde imzalayarak verdi.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
İcra takibine konu bonoda — takip borçlusu davalı — evresinde kollukta verdiği ifadede —-işlerimin iyi gitmemesi sebebi ile çiftliği idare edemez duruma geldim ve yakın çevreme borçlanmak zorunda kaldım ve en fazla borç aldığım uzun yıllardır arkadaşım olan —- şahıstan dolar olarak — parayı elden kendisinden teslim aldım, belli bir süre geçtikten sonra borçlarım çoğalınca — benden buna karşı imzalı ve yazılı bir belge istedi, ben de kendisine içinin rahat etmesi için benim sahibi olduğum —adına kaşeli olan — tarihinde kendi adıma kayıtlı araç içerisinde imzalayarak verdim…” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkememizce atanan mali müşavir bilirkişi tarafından sunulan — tarihli bilirkişi raporunda “hisse devir tarihinde düzenlenmiş olan —bilgilerinde, banka ekstrelerinde ve şirketin ticari defterlerinde davacı şirket ile davalı —- arasında borç/alacak ilişkisine rastlanılmadığı, dava konusu senedin davacı şirket ticari defterlerinde yer almadığının tespit edildiği” bildirilmiştir.
—-cevabi yazısında; “davacı şirkete ait bu banka nezdinde bulunan hesapta davalı —- işlemlerine rastlandığı, davalı —- bu hesapta işlemlerinin olmadığı” bildirilmiştir.
Dava, İİK’nin 72/3. Maddesi uyarınca icra takibinde sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı taraf, davaya konu bononun bedelsiz olduğunu iddia etmiş, davalı ise bononun verilen borç karşılığı düzenlendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. HMK’nin 201. maddesine göre senede karşı ileri sürülen her türlü iddia ve definin yazılı delille kanıtlanması zorunludur. Bu nedenle somut olayda; ispat külfeti davacı——şirketinde olup davacının senede karşı ileri sürdüğü iddiaları yazılı delille kanıtlaması gerekmektedir.
Ayrıca, kambiyo senedinin ticari defterlere kaydedilmemiş olması da senedi hükümden düşürmez.
Bu aşamada hemen söylemek gerekir ki, ——ilâmında belirtildiği ve mahkememizce de benimsendiği üzere —–koşullarında mürekkep yaş tespitinin mevcut durumda mümkün olmadığı yargı camiasınca bilinmesi ve kabul edilmesi” nedeniyle davacı şirketin davaya konu bononun davalı—- davacı şirketi devrettikten sonraki bir tarihte diğer davalı —– bonoyu eski tarihli olacak şekilde düzenleyerek diğer davalıya verdiği iddiasını kanıtlayamamıştır. Bu nedenle davaya konu bonunun üzerinde yazılı keşide tarihinde düzenlendiği hususu mahkememizin kabulündedir.
Ancak — organ olarak kabul edilen müdürler, limited şirketi yönetme ve temsil etme yetkisine sahip olan kişilerdir. Başka bir deyişle müdürler limited şirketin yönetim ve temsil organıdır. 6102 Sayılı TTK’nin 623/3. maddesine göre, “müdürler, kanunla veya esas sözleşme ile genel kurula bırakılmamış bulunan yönetime ilişkin tüm konularda karar almaya ve bu kararları yürütmeye yetkilidirler”. Dolayısıyla müdür veya birden fazla kişiden oluşması hâlinde müdürler kurulu, kanun ve şirket sözleşmesi gereğince genel kurulun yetkisinde bırakılmış bulunanlar dışında, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit iş ve işlemler hakkında karar almaya yetkilidir. 6102 Sayılı TTK’nin 629/1. maddesine göre; “müdürlerin temsil yetkilerinin kapsamına, yetkinin sınırlandırılmasına, imzaya yetkili olanların belirlenmesine, imza şekli ile bunların tescil ve ilanına bu —— ilişkin ilgili hükümleri kıyas yolu ile uygulanır.” Yapılan bu atıftan dolayı, anonim şirketlerde yönetim kurulunun temsil yetkisinin kapsamı ve sınırları, imza şekli, tescil ve ilana ilişkin öngörülen düzenlemelerin limited şirketlerde müdürlere de uygulanacaktır. ——– maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre; “müdürler ve yönetimle görevli kişiler, görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini, dürüstlük kuralı çerçevesinde, gözetmekle yükümlüdürler.” Bu madde ile “özen” ve “şirket menfaatinin gözetilmesi” kavramları birbirinden ayrılmıştır. Özen, iş ve işlemlerde gösterilmesi gereken dikkati, ciddiyeti ve bilimselliği ifade ederken şirket menfaatinin gözetilmesi ise şirketin menfaatinin kişisel menfaatlere ve başkalarının menfaatlerine feda edilmemesi, diğer menfaatlerin arkasına konulmaması anlamına gelir.
TTK’nin “Bağlılık yükümlülüğü ve rekabet yasağı” başlıklı 613. Maddesi;
“(1) Ortaklar, şirket sırlarını korumakla yükümlüdür. Bu yükümlülük şirket sözleşmesi veya genel kurul kararıyla kaldırılamaz.
(2) Ortaklar, şirketin çıkarlarını zedeleyebilecek davranışlarda bulunamazlar.
Özellikle, kendilerine özel bir menfaat sağlayan ve şirketin amacına zarar veren işlemler yapamazlar. Şirket sözleşmesiyle, ortakların, şirketle rekabet eden işlem ve davranışlardan kaçınmak zorunda oldukları öngörülebilir.
(3) Müdürler hakkında rekabet yasağı öngören 626 ncı madde hükümleri saklıdır.
(4) Geri kalan ortakların tümü yazılı olarak onay verdikleri takdirde, ortaklar, bağlılık yükümüne veya rekabet yasağına aykırı düşen faaliyetlerde bulunabilirler. Esas sözleşme birinci cümledeki onay yerine ortaklar genel kurulunun onay kararını öngörebilir.” hükmünü haizdir.
Aynı kanunun “Özen ve bağlılık yükümü, rekabet yasağı” başlıklı 626. maddesi;
“(1) Müdürler ve yönetimle görevli kişiler, görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini, dürüstlük kuralı çerçevesinde, gözetmekle yükümlüdürler. 202 ilâ 205 inci madde hükümleri saklıdır.” hükmünü haizdir.
Yine aynı kanunun “Temsil yetkisinin kapsamı, sınırlandırılması” başlıklı 629. maddesi;
” (1) Müdürlerin temsil yetkilerinin kapsamına, yetkinin sınırlandırılmasına, imzaya yetkili olanların belirlenmesine, imza şekli ile bunların tescil ve ilanına bu Kanunun anonim şirketlere ilişkin ilgili hükümleri kıyas yolu ile uygulanır.” hükmünü haizdir.
TTK’nin “Pay Bedelini İfa Borcu ve İfa Etmemenin Sonuçları” başlıklı İkinci Ayırım’ın “İlke” başlıklı 480. Maddesi;
“(1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, esas sözleşmeyle paysahibine, pay bedelini veya payın itibari değerini aşan primi ifa dışında borç yükletilemez.
(2) Kayıtlı sermaye sistemini kabul eden anonim şirketlerde esas sözleşme ile yönetim kuruluna primli pay çıkarma yetkisi tanınabilir.
(3) Pay sahipleri sermaye olarak şirkete verdiklerini geri isteyemezler; tasfiye payına ilişkin hakları saklıdır.” hükmünü haizdir.
Bu genel açıklamalardan sonra mahkemeye konu somut uyuşmazlığa dönecek olursak, bononun mücerretliği ilkesi gereği bononun bedelsiz olduğunun davacı tarafça ispatı gerekmekle birlikte, davalı ——- tarafından diğer davalı alacaklıdan —— alınan borç karşılığında bu bononun verildiğinin beyan edildiği aşamalarda geçen davalılar ifadesinde, alındığı iddia edilen bu bedelin şirkete sermaye olarak konulduğuna dair bir beyana rastlanmadığı, şirkete sermaye olarak konulduğu iddia edilse bile TTK’nin 480. Maddesi uyarınca ortağın, şirkete koyduğu sermaye payını geri isteyemeyeceği, bu paranın davalı—- tarafından şahsi olarak alındığının beyan edildiği, şirket ortağının ——- şahsi olarak aldığı borç nedeniyle şirketi borçlandırmasının —- maddesinde düzenlenen ——–ilkesine ve yine aynı Kanunun 626/1. maddesinde düzenlenen “özen ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kuralı” çerçevesinde “gözetme yükümlülüğüne” aykırı olduğu, soruşturma evresinde kollukta verilen davalı ifadelerinde “davalılardan —-bonoyu —yılında imzalayarak verdiğini beyan etmesine rağmen diğer davalı —- bu bonoyu diğer davalının —- tarihinde imzalayarak kendisine verdiğini” beyan ettiği, bononun verilmesi konusunda davalıların ifadeleri arasında çelişki bulunduğu, bu hususun muvaaza olgusunun müsnet olayda var olduğu kanaatine varılmıştır.
Buna göre, davacı — davaya konu bononun düzenlendiği tarihte davalı — borcu olmadığı, davalı — davacı şirketten alacağının olmadığının kabulünde olduğu, davalı — davalı —- alacağı var ise bu alacağın davacı şirketin borcu olarak kabul edilemeyeceği, eğer davalı — davalı— alacağı var ise ve davalı — davalı — borç aldığı parayı davacı şirkete vermiş ise ——-uyarınca verilen bu paranın davacı şirkete sermaye olarak verildiğini ve davacı şirketten geri isteyemeyeceğinin kabulü gerektiği anlaşılmakla davacı — açtığı borçlu olmadığının tespiti davasının kabulü ile davacının —- vadeli bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir.
Kanun hükmü gereğince karara yazılması gerekmez ise de, davacı vekilinin talebi olduğundan ayrıca ——uyarınca—— icra takibinin durdurulmasına karar verildiği kısa karara yazılmıştır.
22-Davaya konu bonunun iptali istemi ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı taraf, dava dilekçesi ile davaya konu bononun iptalini talep etmiş ise de; davalı alacaklı — davaya konu—— sayılı icra takibini işbu davanın davacısı — dışında kalan diğer borçlu —– devam ettirme hakkı ve tahsil etme imkânı bulunduğundan bononun iptali isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
Ancak, bu talep, menfi tespit isteminin ferisi niteliğinde olduğundan davacı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
23-Davacının kötü niyet tazminatı istemi ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı, kötü niyet tazminatı talep etmiştir.
—- uyarınca kötü niyet tazminatına hükmedilmesi için alacaklı-davalının, icra takibinin haksızlığı yanında, ayrıca kötüniyetli olduğunun da kanıtlanması gerekir. Yani davacının, davalının takip ve dava konusu alacağın hiç doğmadığını veya sona erdiğini bilmesine ya da bilebilecek durumda olmasına rağmen takip başlattığını veya dava açtığını ispatlaması gerekir.
Olayımızda, icra takibi başlatan davalı, davacı şirketin yetkilisi olduğu dönemde diğer davalı —- borç verdiğini iddia etmekte olup icra takibini gerek bononun keşidecisi olan davacı şirket, gerekse bononun —— davalı —hakkında yapmış olup, davacı şirket bononun davalı —- şirketi devrinden sonra düzenlendiğini kanıtlayamamıştır.
Bu nedenle, davalı —- icra takibini başlatmakta kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığından davacının kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı — açtığı davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine,
2-Davacı — açtığı davanın KISMEN KABULÜ ile;
a)Davacının —- vadeli bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine,
b)Bononun iptali isteminin reddine,
3-Davacının İİK’nin 72/5. maddesi gereğince kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
4-İİK’nin 72/5. Maddesi uyarınca —-sayılı icra takibinin durdurulmasına,
5-Harçlar Kanununa göre alınması gereken 164.370,94 TL harcın, davacılar tarafından yatırılan 41.092,74 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 123.278,20‬ TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Davacı tarafından yatırılan 41.092,74 TL peşin harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı —— verilmesine,
7-Davacılar tarafından sarf edilen 2.752,00 TL yargılama giderinin davanın kısmen kabul kısmen ret oranına göre hesaplanan 1.376 TL’sinin davacılar üzerinde bırakılmasına, geriye kalan 1.376 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
8-Davacı —-kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir olunan 107.137,50 TL vekalet ücretinin davalıdan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı —- verilmesine,
9-Davacı —– aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddedilen davası yönünden davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uyarınca davalılar lehine takdir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacı —– alınarak davalılara verilmesine,
10-Davacıların bononun iptali isteminin reddine karar verilmiş ise de, bu talep borçlu olmadığının tespiti davasının ferisi niteliğine olduğunda davalılar lehine ayrı bir vekalet ücreti verilmesine gerek bulunmadığına,
11-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalılardan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
12-HMK’nin 333.maddesi gereğince bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacılar vekili—- davalı ———- yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde ——Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/02/2022