Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/339 E. 2023/682 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/339
KARAR NO : 2023/682

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/08/2020
KARAR TARİHİ : 13/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı —- ticari ilişkiye girdiğini, davacı şirketin bu ticari ilişki kapsamında ekte sunulan faturalarda yer alan ve sevk irsaliyeleri ile teslim edilen malları davalıya sattığını, davacı şirketin davalıya sattığı mallarla ilgili olarak; 25.10.2018 tarih,—- sıra numaralı 6.111,01-TL tutarlı fatura, 15.10.2018 tarih — sıra numaralı, 4.656,00-TL tutarlı fatura, 18.09.2018 tarih—–sıra numaralı 11.540,00-TL tutarlı fatura, 06.11.2018 tarih,—-sıra numaralı, 10.282,00-TL tutarlı fatura, 23.11.2018 tarih, — sıra numaralı, 7.769,00-TL tutarlı fatura, 04.12.2018 tarihli, —- sıra numaralı, 11.640,00-TL tutarlı fatura, 26.12.2018 tarih, —- sıra numaralı, 6.000-TL tutarlı fatura, 16.01.20J9 tarih, —-sıra numaralı, 10.000-TL tutarlı fatura, 18.02.2019 tarih, —- sıra numaralı, 1.500,01-TL tutarlı fatura, 19.02.2019 tarih, —- sıra numaralı, 5.000-TL tutarlı fatura, 21.03.2019 tarih, — sıra numaralı, 2.000-TL tutarlı fatura, 02.04.2019 tarih, —- sıra numaralı, 4.000-TL tutarlı fatura, 18.08.2019 tarih, —— sıra numaralı, 10.010-TL tutarlı faturaları düzenlendiğini ve tebliğ edildiğini, Faturalardan kaynaklanan alacağı 85.179,03.TL olduğunu, ( 18.08.2018 tarihli, —– sıra numaralı, 10.010-TL tutarlı faturadan kaynaklanan bakiye 4.681.01-TL alacağın bulunduğunu ) Müteakip taleplere rağmen fatura bedelinin ödenmemesi üzeri davalı aleyhine —-İcra Müdürlüğünün —– Esas sayılı dosyası ile icra takibine başlandığını, davalının takibe itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, bunun üzerine Arabuluculuk Kurumuna müracaat edildiği, fakat arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığını, Sonuç olarak arz ve izah edilen sebeplerle ve Mahkeme tarafından re ‘sen dikkate alınacak başkaca hususlarla; Davalı Borçlunun borca ve takibe yapmış olduğu itirazın iptali ile Y620’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahküm edilmesi, takibin kaldığı yerden devamına karar verilmesi, ücreti vekâlet ve yargılama giderlerinin davalı yana yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; davacının, dava dilekçesinde davalıya mal satıp teslim ettiğini iddia ve bu iddiasının kanıtı olarak birtakım faturalar ile sevk irsaliyelerine dayanmışsa da, dava dilekçesi ekinde tebliğ edilen bu belge fotokopilerini okumanın mümkün olmadığını, takibe konu faturalara konu malların davalı tarafından alınmadığını, davacının, davalı adına tek taraflı tanzim ettiği faturaların, tek başına hukuki ilişkiyi ve malın satın alındığını ispatladığını iddia ettiğini, Oysa Yüksek Yargıtay’ın müteaddit içtihatlarında istikrarla vurgulandığı üzere “Gerçeğe uygun düzenlenerek, usulü dairesinde muhatabına tebliğ edilmiş, hatta yasal süre içerisinde itiraz edilmemiş bir fatura dahi tek başına hukuki ilişkinin ve malın (hizmetin) alındığını ispata yeterli değildir.” Şeklinde olduğunu, davacı tarafından davalıya tebliğ edildiği iddia edilen faturaların davalı tarafından tebellüğ edilmediği gibi, sevk irsaliyelerindeki imzaların da davalıya ait olmadığını, davacı tarafından davalıya gönderilen herhangi bir faturanın olmadığını, arz edilen nedenlerle; Dosyaya sunulan okunaksız fatura, irsaliye ve mutabakat belgelerinin asıllarının dosyaya ibraz etmesi için, davacıya kesin süre verilmesine, bu eksikliğin giderilmesine kadar ilk itiraz ve cevap haklarının saklı kalmasına, Yapılacak yargılama ve toplanacak deliller neticesinde davanın esastan reddi ile takibinde haksız ve kötü niyetli olan davacının 9620’den aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin de davacı yana tahmiline karar verilmesini, talep etmiştir.

DAVANIN VE GÖREVLİ MAHKEMENİN TESPİTİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
Dava, İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasıdır. 6335 sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK.’nın 5. maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür ve görev hususu HMK’nun 114/c maddesi uyarınca dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır. Bilindiği gibi, bir davanın Ticaret Mahkemelerinde görülebilmesi için açılan davanın mutlak veya nispi ticari davalardan olması gerekmektedir. Mutlak ticari davalar kanunda sınırlı sayıda sayılmış olup, nispi ticari davalar da her iki tarafın tacir olması ve ticari işletmelerine ilişkin olması şartına bağlı tutulmuştur. İşyeri olan her şahsın aynı zamanda tacir olduğu söylenemez. Esnaf olup olmadığının araştırılarak görev hususununu değerlendirmek gereklidir.
Yargıtay—-HD 16/10/2017 Tarih —–. Sayılı kararında;”…TTK’nin 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” Yine TTK’nın 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Dairemizin yerleşik uygulamaları gereğince, bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve —-sayılı—- yayımlanan, —- sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir. Dosya kapsamı itibarıyla itiraz edenin faaliyetinin esnaf faaliyetleri sınırında kaldığı, tacir olduğuna dair dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve belge olmadığı, sadece gelir vergisi mükellefi olmasının tacir sayılmasını gerektirmeyeceği, bu nedenle yukarda açıklanan esnaf/tacir ayrımı konusundaki düzenlemeler doğrultusunda değerlendirme yapılmadan…” şeklinde karar verilmiştir.
Mahkememizce—-Vergi Dairesi Başkanlığı’na müzekkere yazılarak, davalı—taraflar arasında temel ilişkinin başlangıç tarihi olan 2018 yılı ve sonrası Gelir Vergi Beyannameleri ile eki performans bilgileri tablosu ile işletme hesap özetlerinin çıkartılarak mahkememize gönderilmesi istenilmiş olup, verilen cevabi yazıda davalının 16.06.2016 yılında sütü sağılan büyük baş hayvan yetiştiriciliği işine başladığı ve 30.11.2018 tarihinde son verdiği beyan edildiğinden nisbi yahut mutlak ticari dava niteliğinde olmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla, HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve yönelik dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK.’nın 114(1)/c maddesinin yollamasıyla HMK.’nın 115(2). Maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2-HMK.’nın 20.maddesi uyarınca, iş bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık süre içerisinde başvuru halinde, dava dosyasının görevli —– NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK.’nın 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
4-6100 Sayılı HMK m.21 kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili Mahkemeye gönderilmesine, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.