Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/329 E. 2020/623 K. 20.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2020/329 Esas
KARAR NO : 2020/623
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/04/2017
KARAR TARİHİ : 20/11/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın —–kullandırılan——- müteselsil kefil olduklarını, asıl borçlunun müvekkili bankadan kullandığı krediyi geri ödemediğini, vadesinde ödenmeyen banka alacağının —— yevmiye sayılı muacceliyet ihtarnamesi gönderildiğini, ihtarnameye rağmen borcun bankaya geri ödenmemesi üzerine —– dosyasından davalı kefiller aleyhine tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla—— asıl alacak ve işlemiş faizlerinin tahsili için genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, davalıların borca, faizine ve fer’ilerine vaki itirazları nedeniyle takibin durduğunu, itirazların haksız olduğunu, her ne kadar icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiş ise de, bu itirazın da yersiz olduğunu, bu nedenlerle itirazın iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davaya bakma yetkisinin —–ait olduğunu, takibin yetkisiz icra dairesinde yapıldığını, husumet yönünden itiraz ettiklerini, sözleşmenin asıl borçlusu olan —- kefiller aleyhine icra takibi açılmasının haksız olduğunu, kredi sözleşmesi gereği alacaklı banka lehine —— tutarında ipotek tesis edilmiş olduğunu, işbu takibe yaptıkları itiraz üzerine davacı bankanın —- sayılı dosyada ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlattığını, bankanın yine ——-dosyasında davalılar ve dava dışı asıl borçlu —- icra takibi başlattığını, bankanın uyguladığı faiz oranına ve başlangıç tarihine, talep edilen icra inkar tazminatına itiraz ettiklerini, ileri sürmek suretiyle öncelikle yetkisizlik kararı ile dosyanın yetkili —– gönderilmesine, olmazsa davanın husumet yönünden reddine, % 20 oranından az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN AŞAMALARI:
Mahkememizin—— sayılı ilâmı ile; “Müsnet olayda, davacı vekili, borçlularla yapılan iki ayrı kredi sözleşmesinden doğan alacakları için önce tek hesap kat ihtarnamesi göndermiş, ardından tek icra takibi yapmış olup, bu durumda itirazın iptali davasında sözleşmelerin ayrı olması nedeniyle bir sözleşme yönünden icra dairesinin yetkisine yapılan itirazın kabulü ile diğer sözleşme yönünden itirazın reddedilmesi suretiyle takip bölünemeyeceğinden ikinci sözleşmenin ayrı bir sözleşme olup olmadığı hususu tartışılmamış ve yetkili icra dairesinde takip yapılmaması sebebiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir” gerekçesiyle davanın yetkili yerde yapılmış icra takibi bulunmadığından HMK’nin 114 (1)ç maddesinin yollamasıyla HMK’nin 115(2). md. uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine,” karar verilmiştir.
Davacı vekili, kararı istinaf etmiştir.
——-karar sayılı ilâmındaki “her iki sözleşmenin 29 maddesindeki;”…. Kararlaştırılan yetki şartı Banka tarafından müşterinin veya müteselsil kefil/kefillerin yerleşim yerinin veya mal varlığının bulunduğu veya kredinin nakledildiği şube yerleşim yerindeki mahkeme ve icra müdürlüklerine başvurulmasına ve adli kovuşturma yapılmasına engel değildir…,” şeklindeki hükme göre müşterinin veya müteselsil kefil/kefillerin yerleşim yerindeki icra müdürlüklerinde icra takibi yapılabilecek olup davalı kefillerin yerleşim yerlerinin bağlı olduğu—– yetkili olduğunun kabulü ile işin esasına girilmesi gerektiği düşünülmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından, davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. ” şeklindeki gerekçeyle mahkememizin kararının kaldırılmasına karar verilmiş, kaldırma kararı üzerinde dosya mahkememizin —– kaydedilmiş ve Mahkememizce yargılama yapılarak dava sonuçlandırılmıştır.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık konularının tespiti: Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi alacağının tahsili için kefiller aleyhine başlatılan ilâmsız icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı —– dava dışı borçlu şirketle imzalanan kredi genel —- kapsamında krediler kullandırıldığını, kefillerin müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile sözleşmeleri imzaladıklarını, kredilerin ödenmediğini, ihtarname keşide edildiğini, yine ödeme yapılmaması üzerine takibe geçildiğini, fakat itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, itirazın haksız olduğunu iddia ederek, itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, asıl borçluya gidilmeden, davalı kefiller hakkında icra takibi yapılmasının haksız olduğunu, uygulanan faiz oranının, faizin başlangıç tarihinin yanlış olduğunu, icra inkâr tazminatına itiraz ettiklerini bildirmiştir.
Buna göre, ön inceleme duruşmasına kadar, taraflar arasında “davalıların, dava dışı asıl borçlu ile davacı … arasında imzalanan sözleşmeye kefil sıfatıyla imza attıkları, kefillerin icra takibine konu borcu ödemedikleri” hususunda uyuşmazlık bulunmadığı,
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
a)Asıl borçluya gidilmeden, davalı kefiller hakkında icra takibi yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa haksız olup olmadığı,
b)Davalıların, davacı bankaya borcu olup olmadığı, varsa miktarının ne kadar olduğu,
c)İcra takibindeki asıl borç dışında hesaplanan faiz miktarı, faiz oranları, gelir vergisi, işlemiş faiz ve buna ilişkin oranların doğru olup olup olmadığı,
ç)Davacı bankanın, davalılardan isteyebileceği alacak miktarının ne kadar olduğu,
d)Davanın tam veya kısmen kabulü halinde alacağın likit olup olmadığı, yani davacının icra inkâr tazminatına hak kazanıp kazanmadığı,
e)Davanın kısmen veya tamamen reddi halinde, davacının icra takibini başlatmakta haksız olmasının yanında kötü niyetli olup olmadığı, davalıların kötü niyet tazminatına hak kazanıp kazanmadıkları noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-İcra dosyası:
Davaya konu —– dosyasının incelenmesinde, davacı alacaklı banka tarafından, davalı borçlular aleyhine —-tarihinde;
—-asıl alacak,
—- işlemiş temerrüt faizi—- ihtarname masrafı,
—- toplam alacağın — itibaren işleyecek— oranında temerrüt faizi, faizin —- birlikte tahsili, ayrıca —– alacağın depo edilmesi talepleriyle icra takibi başlatıldığı, icra ödeme emrinin borçlu —— tarihinde tebliğ olunduğu, borçlular vekilinin — tarihinde takibe itirazı üzerine ——- tarihinde takibin durdurulduğu görülmüştür.
3-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç:
3-a)Sözleşmeler, kredilerin kat edilmesi ve temerrüdün oluşup oluşmadığı ile ilgili inceleme: Davacı bankanın —– imza altına alınan — aşağıdaki gibidir:
——Krediye uygulanacak faiz oranı Sözleşmenin 4.maddesinde belirlenmiş olup, buna göre,bankanın yasalar çerçevesinde belirlediği oranda akdi faiz,fon,komisyon ve faizler üzerinden ödenecek gider vergileri davalılara ait olacağı, Aynı maddeye göre, banka, müşterilerine ihbarda bulunmaksızın faiz oranlarını arttırma yetkisine sahip olduğu, Müşterinin bu konuda hiçbir itirazda bulunmayacağı kabul ve taahhüt edilmiştir.
Sözleşmenin 4.maddesinin b bendinde, temerrüd faizi oranı “bankanın uygulamakta olduğu akdi faizi oranının %100 fazlası oranında uygulanacağı, ihtilaf halinde banka kayıtları kesin delil teşkil edeceği kabul edilmiştir.—–
Davacı bankanın— talebinde bulunan—– müteselsil kefil olduklarını —- yer alan; “Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır.“ hükmüne uygun olarak davalıya bildirimde bulunulmuş olduğu dosyadaki —– tarihli belgeden anlaşılmaktadır.
Sözkonusu belgede, bankaca önceden düzenlenen —- imzalanmasından önce açıklamaların ve uyarıların borçlu ve kefil tarafından iyi okunması, bankanın tek taraflı yetki kullanabileceği, aleyhlerine hükümle doğurabilecek hükümlerin bulunduğu, üzerinde tartışılması, eklenmesi ya da çıkartılmasını istedikleri hükümlerin banka yetkilileri ile müzakere edilmesi mutabık kalınan —–gerektiği yazılı olarak belirtilmiştir. —- teslim alan asıl borçlu ve kefiller tarafından davacı bankaya herhangi bildirim ve itirazda bulunulmadığından dolayı, —-tarafların mutabakatı ile imza altına alınmış olduğu görülmüştür.
Yukarıda açıklandığı üzere, davacı bankaca müşterilere açılacak kredilerin, Kaynak ——– ilişkin hükümlerine uygun kullandırılması gerekmektedir. Her ne kadar, taraflar arasında akid serbestisi bulunmakla beraber, krediler yasal düzenlemelere uygun olarak işlediği takdirde akid serbestisinden istifade edilebilmesi mümkündür.
Yukarıda detayı verilen — istinaden asıl borçlu —- davacı bankanın kullandırdığı krediler ana para ve işlemiş faizleri itibariyle aşağıdaki gibidir:
——-
Kredilerin süresinde tahsil edilememesi ve —- ihlâl edilmesi nedeniyle, yasaların ve sözleşmelerin alacaklı bankaya verdiği yetki dahilinde davacı—- kat tarihi itibariyle toplam — tutarındaki banka alacağının, ödenmediği ve temerrüt oluştuğu takdirde akdi faiz oranının %100 fazlası üzerinden temerrüt faizi ve gider vergisi ile birlikte işbu ihtarnamenin tebliğini takiben —– ödenmesi, aksi takdirde alacağın tahsili için kanuni yollara gidileceğini ihtaren bildirmiştir..
Kredi hesabı ihtarname ile kat edildikten sonra davalılar —- şerhine ve verilen süreye göre —– tarihinde mütemerrid olmuşlardır.
Temerrüd tarihinden itibaren Sözleşmenin 4.maddesine göre, davacı bankanın uyguladığı ticari temerrüd faizi —-vermekte olup, davacı — icra takip talebinde — nisbetinde temerrüt faizi talep etmiş olduğu tespit edilmiştir.
Davacı — mübrez belgeler üzerinden yaptığımız incelemede, sözleşmenin imzalanmasından evvel TBK’nin 21.maddesine göre davalının ve asıl borçlunun bilgilendirilmiş oldukları, itirazları ve teklifleri olmaksızın —- iradeleri tahtında imza etmiş oldukları görülmüştür. Ayrıca, kefil olan davalıların kendi el yazısı ile —- tutarında müteselsil kefalet imzasının bulunduğu sözleşmeden anlaşılmıştır.
Kredi Sözleşmesine göre, —- kayıtlarının kat’i delil olacağına ilişkin delil sözleşmesi bulunduğu, kredilere uygulanacak faizlerin tahakkuku takiben ödeneceği belirtilmiş ise de, asıl borçlu şirket tarafından ödenmeyerek sözleşmenin ihlal edilmiş olduğu tespit edilmiştir.
3-b)Bilirkişi incelemesi ve bilirkişi raporları kapsamında delillerin değerlendirilmesi, hukuki nedenler: Yukarıda birinci bentte belirtilen uyuşmazlık konuları ile ilgili olarak taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için gerekli deliller toplanıp, alanında uzman bankacı bilirkişi —– ek raporlar alınmak suretiyle uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
3-b.1)Davacı Bankanın İcra Takip Tarihindeki——– icra takip tarihinde asıl borçlu ile kefilleri aleyhine ilamsız icra takibe geçmiş bulunmaktadır. .Ancak,davalıların itirazı üzerine takip durmuş bulunmaktadır.
Davacı bankanın icra takip tarihindeki alacak miktarı aşağıdaki şekilde hesaplanmaktadır.
Asıl borçlu şirketin hesap tarihindeki asıl borcu———
Davacı bankanın asıl borçlu şirketten olan alacağı gayrinmenkul ipoteği ile teminat altında olmasından dolayı,—- takip tarihinde tahsilde tekerrür olmamak üzere ——- depoya esas alacak tutarını aşamayacaktır.
3-b.2)Kefillerin asıl borçlunun borcundan dolayı sorumlu bulunduğu borç miktarı: Davacı bankanın asıl borçlu—- müteselsil kefalet imzası bulunan —– tekerrür olmamak kaydıyla müteakip sayfadaki borçlardan dolayı sorumlu oldukları tespit edilmiştir.
Asıl borçlu şirketin hesap tarihindeki asıl borcu——-
İcra takip tarihindeki banka alacak miktarı 785.544,35 TL
Depoya esas çek taahhüt bedeli —-
Davalıların müteselsil kefil sıfatıyla davacı —- ile imzalamış oldukları —- mahiyeten bankacılık işi olup, TTK’nin 4. maddesi gereği ticari iş niteliğindedir. Aynı Kanunun 8. maddesine göre; ticari işlerde temerrüt faizi oranı serbestçe belirlenecektir. Bu durumda TBK’nin 88. ve 120. maddelerindeki hükümlerin ticari işler bakımından uygulanabilirliği bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki —– kararlaştırılan akdi ve temerrüt faiz oranları uygulanmasında fahişlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Öte yandan, taraflarca imzalanmış olan Genel Kredi Sözleşmesinin 4. maddesinde; Bankanın tahsil edeceği faiz ve ücretler ile masraf ve komisyonların, yetkili merciilerce ilan edilecek veya verilecek yetki çerçevesinde bankaca serbestçe belirlenecek nisbetler üzerinden ödeneceği,krediye üçer aylık dönemlerde bileşik usulde faiz tahakkuk ettirileceği kabul ve taahhüt edilmiştir.
Yetkili merciler tarafından bankaya tanınmış hukuki yetki çerçevesinde, faiz ve komisyon oranlarının Banka tarafından veya Banka ile Müşteri arasında serbestçe tespit edilmesinin kararlaştırıldığı hallerde Banka, bu sözleşme ile açtığı ve açacağı her türlü kredi ve hesaplara ve teminatlara, Müşteri’ye herhangi bir ihbarda bulunmaksızın, bu konulardaki kararname hükümleri çerçevesinde, serbestçe saptayacağı oranlarda anapara faizi, temerrüt faizi masraf, ücret ve —— komisyonu uygulayacak ve bunların gider vergileri ile birlikle Müşteri’nin cari hesabına borç yazacaktır. Müşteri bu hususlarda dahi hiçbir iddia ve itirazda bulunmayacağını peşinen kabul ve beyan eder. Müşteri hesabına borç yazılan faiz, vergiler ve fonların ve her çeşit ücret komisyon, ekspertiz, muhafaza ücretleri ve sair komisyon ve masrafları ve bunların da gider vergilerini, kredi limiti müsait dahi olsa Bankaya derhal ve nakden ödemekle yükümlüdür.
5411 sayılı Bankalar Kanunun 144.maddesinde, bankaların mevduata verecekleri ve kredilerden tahsil edecekleri faizler ile bankacılık hizmetleriyle ilgili olarak faiz dışında tahsil edecekleri ücret, komisyon, gider karşılığı ve sair adlarla alabilecekleri ücretler düzenlenmiş ve bu hususta düzenleme yetkisi —-tanınmıştır. Anılan maddede,—– tahsil edecekleri masraf, ücret ve komisyonları tespit etmeye, bunları serbest bırakmaya veya bu yetkilerini — devretmeye yetkili kılınmış iken, —- kararla bankalarca alınacak ve verilecek faizler ile ücretleri belirleme yetkisini—- devretmiştir. — kendisine verdiği yetkiye istinaden—— yayımladığı Tebliğine göre, bankaların, mevduata verecekleri faizler ve kredilerden tahsil edecekleri faizler dışında müşterilerinden tahsil edecekleri ücret, masraf ve komisyonları serbestçe tayin etme hususunda bankaları yetkili kıldığını, böylece ücret ve komisyonların serbest bırakılmış olduğunu, bankaların tespit ve ilan edecekleri faiz ve ücret ve komisyonları —– bildirmeleri gerektiğini açıklamıştır.
Bankalar Kanunun 144.maddesinin verdiği yetkiye istinaden, bankalarca uygulanacak faiz ve ücretlerin bankalarca serbestçe belirleneceği esası yürürlükte olup, bu hüküm çerçevesinde, davalı—– kredilerden tahsil edeceği faiz ve ücretler ile komisyonları ve sair gider karşılıklarını ve mevduat uygulayacağı faiz oranlarını yasal hükümler uyarınca —- yollanmış listenin bir örneği banka şubesinde görünen mahalde banka müşterilerine de duyurulmuştur. Davacı bankanın asıl borçlu şirkete kullandırdığı kredilere uyguladığı akdi faiz ile icra takibinde talep ettiği temerrüt faizi oranları ———-uygun bulunmaktadır.
Davalılar vekili, asıl borçluya takip başlatılmadan ve ipotek paraya çevrilmeden müşterek ve müteselsil kefillere borç yöneltilmesinin doğru olmadığını ve haciz yolu ile ilamsız icra takibinin mükerrer olduğunu ileri sürmüştür. İİK’nin 45. maddesindeki düzenleme, borçlu ile ilgili bir düzenleme olup, takip ya da ihtiyati haciz konusu alacağın kefilleri ile ilgili bir düzenleme değildir. Kefillere ilişkin özel düzenleme TBK 583. maddesinde yer almakta olup, anılan madde gereğince kefil, borçlu ile beraber müteselsil kefil sıfatıyla borcun ifasını üstlenmiş ise, alacaklı, asıl borçluya müracaat ve rehinleri paraya çevirme yoluna gitmeden evvel borçlunun ifada gecikmesi ya da ihtarın sonuçsuz kalması kaydıyla (TBK 586) kefil aleyhine takibat yapmasının mümkün ve yasaldır. Bu nedenle müteselsil kefiller hakkında, sözleşmeye olan kefaletlerinden dolayı kefalet limiti kapsamında alacaklı bankaca tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla ilamsız icra takibi yapılabileceği, ayrıca (yine tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) kredi borcu için gayrimenkul rehni mevcut ise rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılmasının da mümkün olduğu kanaatine varıldığından, davalılar vekilinin bu husustaki itirazı yerinde görülmemiştir.
Davalılar vekili, davalı—- davaya konu kredi sözleşmesini imzaladığı sırada yasal olarak evli olduğunu, —– göre kefil olarak atılan imzanın geçerli olabilmesi için birlikte yaşayan eşin rızası aranmakta olduğunu, ancak kredi sözleşmesinden de açıkça görüleceği üzere müvekkil —- eşinin rızası bulunmamakta olduğunu, bu —- kefil olmadığına Mahkemenin re’sen karar vermesi gerektiğini belirterek bilirkişi raporuna itirazda bulunmuş ise de, bilindiği üzere kefalet sözleşmesi fer’i bir sözleşmedir. Sözleşmenin geçerliliği, geçerli bir asıl borcun varlığını gerektirir ve doğuş, sona erme bakımından asıl borcun varlığına bağlıdır. Asıl borcun belirli veya belirlenebilir olması kefalet sözleşmesinin geçerlilik şartıdır. Kefilin sorumluluk kabul ettiği, yani kefalet sözleşmesinde güvence altına almış olduğu borçla, borçlunun asıl borcu aynı olmalıdır, aksi takdirde kefilin sorumluluğu söz konusu olmaz. Kredi Sözleşmesi kısmında açıkladığımız üzere, Sözleşmenin imzalanmasından önce TBK’nin 21.maddesine göre, asıl borçlunun ve davalı kefillerin bilgilendirilmiş oldukları, itirazları ve teklifleri olmaksızın —– serbest iradeleri tahtında imza etmiş oldukları görülmüştür. TBK’nin 583. maddesine göre; kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. ———- “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.” hükmü yer almış idi. Bu hüküm uyarınca, ticari kredi çeken birine kefil olacak kişinin, eşinin rızasını alması gerekiyordu. Ancak bu yasal zorunluluk, ticaret hayatında önemli sorunlara ve tıkanmalara yol açtığı gibi kredi kullanımını da zorlaştırdığından dolayı kanun koyucu tarafından daha sonra bu konuda yasal değişikliğe gidilmiştir. ——- değişiklik yapılmıştır. Buna göre; —- ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler———– Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.” şeklinde bir fıkra eklenerek bazı kredilerin kullandırılmasında kefalette eş rızası kaldırılmış bulunmaktadır. Bu nedenle davalılar vekilinin davalı —- kefilliğinin geçerli olmadığına ilişkin itirazı da yerinde görülmemiştir.
Sonuç olarak; davacı Bankanın, davalı kefillerden —– ihtarname gideri olmak üzere toplam — alacak ve işleyecek faiz yönünden — asıl alacağın takip tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek — faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişen oranlarda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile –oranında temerrüt faizi ve faizin —- edebileceği kanaatine varıldığından davanın kabulü ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, davalı-borçluların—- sayılı takip dosyasına yaptıkları itirazın iptali ile; takibin, –sıl alacak,— ihtarname gideri olmak üzere toplam —- alacak ve işleyecek faiz yönünden — asıl alacağın takip tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek—faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişen oranlarda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile — oranında temerrüt faizi ve faizin —– uygulanmak suretiyle devamına karar vermek gerekmiştir.
3-b.3)Gayri nakdi alacak talebi açısından inceleme ve değerlendirme: — davaya konu icra takibinde —-depo edilmesi talebinde bulunmuş, yargılama sırasında, bilirkişi kök raporuna karşı itiraz dilekçesinde “hesap kat tarihi itibariyle çek tutarının —- tutar kısım nakde dönüşmüş olması sebebiyle — tarihli icra takip tarihinde depo edilen miktarın —olarak belirtilmiş olduğu, —- takip tarihi arasındaki çek riski çıkışları olduğu,bunların başlıcalarının ;
—tarihinde çek numarası —–
— numaralı çekten —-
— tarihinde — numaralı çekten — üzere toplamda — dönüşmüş bulunduğunu,
Ayrıca — gayrinakdi çek risk girişi olduğunu, — taahhüt bedelinin —- çıkması sebebiyle toplamda — risk artışı olduğunu, buna göre — tarihleri arasında toplamda —-gayri nakdi riskin nakde dönmüş olduğunu ve buna göre hesaplama yapılması gerektiğini ileri sürülmüştür.
3167 sayılı Kanunun 4814 sayılı Kanun ile değiştirilen 10. maddesine göre; bankada çek hesabı açılırken düzenlenen sözleşme, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdî kredi sözleşmesi hükmündedir. Bu hükme göre, hesap sahibinin elinde olup da muhatap bankaya ibraz edilmeyen çek yaprağı başına davacı bankanın, —– yıl belirlenecek olan tutarda çek taahhüdü bulunmaktadır. İşbu taahhüt, banka yönünden gayrinakdi kredidir. Banka hamilin ibraz ettiği karşılıksız çek bedeline ilişkin tutarı hamilin talebi halinde ödemek yükümü altındadır. Hamile ödediği bedel artık nakit kredi olarak kabul edilmektedir.
Davacı bankanın —- sayılı dosyasında; — takip tarihinde nakit alacakları dışında ibraz edilmeyen çeklere ilişkin —– taahhüt riskine karşı depo talebi mevcuttur.
Davacı bankanın —- cevabi yazısında, davacı bankanın —- gayri nakdi riskinden bankaca taahhüt tutarı ödenen çekler ile halen ibraz edilmeyen çeklere ilişkin olarak;
—- itibariyle bankanın gayrinakdi çek taahhüt riski—–
İcra takip tarihinden önce bankaca ödenen çek bedeli;
Ödeme Tarihi Çek Numarası TL Tutarı
———
İcra takip tarihinde depoya esas çek bedeli——
İcra takip tarihinden sonra aşağıda belirtilen — adet çekin bankaca ödenerek nakde dönüşenleri;
Ödeme Tarihi Çek Numarası TL Tutarı
——–
Nakde dönüşen —-
Davacı bankaya ibraz edilmeyen — taahhüt riski de;
Çek Numarası TL Tutarı

—- olarak hesap edilmiştir.
—– artırması nedeniyle güncellenmiş gayrinakdi risk bedeli —- olmaktadır. İşbu tutardan —- tarihinde bankaca ödenen — mahsup edildiğinde depoya esas gayrinakdi risk —- olmaktadır.
Bedelleri depo edilmesi istenen—-tutarındaki çeklerden icra takip tarihinden sonra ödendiği kabul edilen — düşüldükten sonra davacı bankaya ibraz edilmeyen —–
Çek Numarası Tutarı TL
—-
—-
Depoya esas Gayrinakdi risk — olmaktadır.
Sonuç olarak, davacı bankanın icra takip tarihinden sonra yaptığı —- ödemeden sonra kalan depoya esas gayri nakit riski alacağı —- olmaktadır.
Bu nedenle, davacı bankanın Depoya esas çek bedelinden kaynaklanan — gayrinakdi alacağın davacı —-açılacak faiz getirmeyen bir hesapta davalı tarafça depo edilmesine, gayrinakdi alacak olarak talep edilen ——davacı-alacaklı tarafından icra takibinden sonra ödenmek suretiyle nakde dönüşmekle, bu alacak yönünden davalı-borçlular tarafından yapılan itirazın iptaliyle takibin, nakdi alacağa dönüşen—– yönünden — ödeme tarihinden, nakdi alacağa dönüşen — nakit alacak yönünden —- tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek —– oranları genelgeleri doğrultusunda değişen oranlarda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile — oranında temerrüt faizi ve faizin —-uygulanmak suretiyle devamına karar vermek gerekmiştir.
3-b.4)İcra-inkar tazminatı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı —-icra-inkar tazminatı istemiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinin 2. Fıkrası hükmünce, icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, davacının alacaklı olduğu miktar sözleşme ile kararlaştırılmış olup likit olduğundan, daha fazla takdir edilmesine ilişkin neden bulunmadığından likit ve muayyen nitelikte bulunan asıl alacak, —– toplamı üzerinden hesaplanan %20 icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın KABULÜ ile; tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, davalı-borçluların—-takip dosyasına yaptıkları itirazın İPTALİ ile;
a) Takibin, — işlemiş faiz, —- ihtarname gideri olmak üzere toplam — alacak ve işleyecek faiz yönünden —- alacağın takip tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek —–azami faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişen oranlarda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile — temerrüt faizi ve faizin — uygulanmak suretiyle DEVAMINA,
b) Likit ve muayyen nitelikte kabul edilen asıl alacak, işlemiş faiz ve —- üzerinden hesaplanan %20 icra inkar tazminatı tutarı olan —- icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
c) Gayrinakdi alacak talebinin kabulü ile,
c-1) Depoya esas çek bedelinden kaynaklanan —- gayrinakdi alacağın —- açılacak faiz getirmeyen bir hesapta davalı tarafça depo edilmesine,
c-2) Gayrinakdi alacak olarak talep edilen —- davacı-alacaklı tarafından icra takibinden sonra ödenmek suretiyle nakde dönüşmekle, bu alacak yönünden davalı-borçlular tarafından yapılan itirazın iptaliyle takibin, nakdi alacağa dönüşen —– yönünden — ödeme tarihinden, nakdi alacağa dönüşen —nakit alacak yönünden —- ödeme tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek —- faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişen oranlarda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile — temerrüt faizi ve faizin — uygulanmak suretiyle DEVAMINA,
2- Harçlar yasasına göre alınması gerekli 54.422,98 TL harcın, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 9.507,36 TL harç ve icra dosyasına yatırılan 3.935,98 TL harç olmak üzere toplam 13.443,34 TL harçtan mahsubu ile bakiye 40.979,64 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
3- Davacı tarafından dava açılırken yatırılan peşin olarak yatırılan 9.507,36 TL harç ve icra dosyasına yatırılan 3.935,98 TL harç olmak üzere toplam 13.443,34 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4- Davacı tarafından sarf edilen 2.024,15 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5- Kabul edilen dava yönünden AAÜT’nin 13/1.maddesi uyarınca davacı lehine takdir olunan 56.885,30 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6- Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde —— Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/11/2020