Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/32 E. 2020/256 K. 18.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/32 Esas
KARAR NO : 2020/256
DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ: 14/01/2013
KARAR TARİHİ: 18/06/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı tarafından ——————– tarihleri arasında sigortalı bulunan sigortalı ————— kiracı olarak faaliyet gösterdiği —————- adresindeki antrepoda, —————- tarihinde kar yağışı sonucu çatıda biriken karların çatı saçağının olmaması nedeniyle aşağıya kütle halinde, depoda yükleme ve boşaltma yapılması için gerekli olan ve sigortalı tarafından yaptırılmış bulunan sundurmanın üzerine düşmesi sonucunda sundurmada hasar meydana geldiğini, yapılan ekspertiz incelemesi doğrultusunda davaya konu olay nedeniyle davacı şirkete sigortalı bulunan işyerinde meydana gelen hasar miktarının —————tespit olunduğunu, sigortalının hasar beyan dilekçesi , ekspertiz raporu ve hasar fotoğraflarından, davaya konu zararın sigortalının kiracı olarak faaliyet gösterdiği antreponun çatısının yapım ve bakım eksikliğinden kaynaklandığının ortaya çıktığını, davaya konu hasarın, sigortalının kiracı olarak kullandığı antreponun çatısının yapım ve bakımındaki eksiklikten kaynaklandığından ve zararın oluşumunda sigortalının bir kullanım kusuru söz konusu olmadığından, sigortalı işyerinin bina maliki ve kiralayanı sıfatına sahip davalı———— onun sigortacısı sıfatına sahip davalı ————- binanın yapım ve eksikliğinden kaynaklanan davaya konu hasardan dolayı müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, zararı tazmin mükellefiyetinde oldukları, davacının dava konusu olay nedeniyle ——– tarihinde sigortalısına ———-sigorta tazminatı ödediğini, ———TTK. Mad. 1301 gereğince sigortalının haklarına halef olduğundan davalının sorululuğunu karşılayan ——— alacak için davalıya rücu hakkı doğduğunu, dava öncesinde davalı ——– gönderilen rücu ihtarı üzerine, bu şirketin binanın diğer davalı ————— no.lu poliçe ile sigortalı olduğunu bildirdiğini ve sigorta poliçesini davacı şirkete göndererek hasarın ———tarafından karşılanmasını talep ettiğini, ———– başvuruda bulunulduğunu, ancak hasarın bir doğa olayı olduğunu ve zararın oluşumunda sigortalısının kusurunun bulunmadığını ileri sürerek hasar tazmin taleplerinin reddedildiğini, davalılara gönderilen rücu ihtarları neticesiz kaldığını belirtilerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile ——- sigorta rücu tazminatının, sigortalıya ödeme tarihi olan ——– tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, davalı ———– adına kayıtlı olması halinde ————– adresinde, tapuda ——————– kayıtlı bulunan taşınmazın üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla tapu sicil kaydına ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Davalı —————— cevap dilekçesinde özetle; bu davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, davalının uğranılan zarardan herhangi bir sorumluluğu olmadığını, davacının dava açma ehliyeti bulunmadığını , hasarı tazmin eden sigortacı sıfatıyla bu davayı açmış olan sigortacının, hasar gören asil olmadığını, hasarı tazmin eden halef sıfatıyla açtığını, davacı ———- firmasının halef sıfatının doğabilmesi için Sigortacılık Kanunu başta olmak üzere ilgili mevzuata uygun ve sigorta genel şartlarına aykırılığı olmayacak şekilde ürettiği sigorta poliçesi kapsamında usulünce tazmin ettiği bir hasarın varlığının tespiti gerektiğini, bununla birlikte davacı ——–firmasının dava açarken, sunduğu —————- poliçe no.lu davacı firma tarafından üretilmiş ——–ihtiva eden 2. sayfasında;————— başlıklı kısmına göre; ———————— şeklinde düzenlendiğini, hasar gördüğü iddia olunan sundurmanın ise açıktaki muhteviyattan sayılması gerektiğinin ortada olduğunu, davalıya rücu edilebilmesi şartlarının gerçekleşmemiş olduğunu, dava konusu hasarın oluşumunda davalıya atfedilebilir her hangi bir kusur olmadığını, kar yağışından ötürü meydana gelen zararda davalının herhangi bir kusuru olmadığını, davalının binayı her türlü hasar ve zarara karşı———— sigortalattığını, bu nedenle herhangi bir tazminat veya rücuya karar verilmesi halinde ise diğer davalı ———– tazminat sorumluluğu yönünde karar tesis edilmesini talep ettiklerini, tüm mülkiyetin üzerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesinin hukuka ve yasaya aykırı olacağını savunarak bu nedenle tedbir talebinin ve davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
Davalı ————-cevap dilekçesinde özetle; davalı şirket aleyhine ikame edilen davayı, davaya konu olayda davalı şirket nezdinde düzenlenmiş olay tarihini kapsayan herhangi bir sorumluluk poliçesine şirket kayıtlarında rastlanılmadığından kabul etmediklerini, bu davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddi gerektiğini, söz konusu iddiasını ispatlar somut deliller sunmayan davacının maddi tazminat talebinin reddinin gerektiğini, davalı şirket yönünden sorumluluk doğurmaya elverişli ve kaza tarihini kapsayan geçerli bir poliçe bulunmadığından davalı şirket adına açılan davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:Dava, iş yeri sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
———Hukuk Dairesi tarafından —————-Karar sayılı kararla mahkememizin KMK’nun 17/3. maddesi gereği, hasar tarihi itibariyle anataşınmazın üçte ikisinin fiilen kullanılmaya başlanılıp başlanmadığının araştırılması ve üçte ikilik kullanımın olması halinde, uyuşmazlığa yine kat mülkiyeti hükümlerinin uygulanacağı dikkate alınarak, davada Sulh Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan HMK’nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK’nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm tesisinin isabetli bulunmaması nedeni ile mahkememiz kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmiş,—–Hukuk Dairesi bozma kararı kapsamında ————– tarihinde tensip zabtı düzenlenerek Yargıtay kararı taraf vekillerine ayrı ayrı tebliğ edilmiş ve ———-tarihli celsede yargıtay kararına uyulmasına karar verilmiştir.
——Genel Kurulu’nun—————-Karar sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.
Davacı taraf, kat mülkiyetli taşınmazda bulunan davalının maliki/kiralayanı olduğu, sigortalı işyerinde kar yağışı sonucu çatıda biriken karların çatı saçağının olmaması nedeniyle aşağıya kütle halinde, depoda yükleme ve boşaltma yapılması için gerekli olan ve sigortalı tarafından yaptırılmış bulunan sundurmanın üzerine düşmesi sonucunda sundurmada hasar meydana geldiği iddiasına dayanmaktadır.
Dosya kapsamında bulunan bilirkişi raporu incelendiğinde; dava konusu taşınmazda kat irtifakına geçildiği anlaşılmaktadır.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 19. maddesinde, her kat malikinin anagayrimenkule ve diğer bağımsız bölümlere, kusuru ile verdiği zarardan dolayı sorumlu olduğu hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun’un Ek 1. maddesinde, “kat mülkiyetinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlığın değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesi’nde çözümleneceği” düzenlemesine ve 17/3. maddesinde ise “kat irtifakı kurulmuş gayrimenkullerde yapı fiilen tamamlanmış ve bağımsız bölümlerin üçte ikisi fiilen kullanılmaya başlanmışsa, kat mülkiyetine geçilmemiş olsa dahi anagayrimenkulün yönetiminde kat mülkiyeti hükümleri uygulanır” düzenlemesine yer verilmiştir. Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gereken hususlardandır.
Diğer taraftan; 6100 sayılı HMK’nun “Sulh Hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4/1-a maddesinde “Kiralanan taşınmazların, ——— tarihli ve———– sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalar” düzenlemesiyle ayrıksı haller dışında kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar için Sulh Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduğu kabul edilmiştir (1086 Sayılı HUMK’nun 8/II-1 maddesinde de dava konusu şeyin değerine bakılmaksızın, kira sözleşmesine dayanan her türlü tahliye, akdin feshi yahut tespit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ve bunlara karşılık olarak açılan davaların Sulh Hukuk Mahkemelerinde görüleceği” şeklinde benzer düzenlemeye yer verilmişti). Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gereken hususlardandır.
Somut olayda; davacının sigortalısı ile davalı arasında, kira sözleşmesi mevcut olup, olay tarihi itibariyle de sigortalının taşınmazı kiracı olarak kullandığı anlaşılmaktadır. Davacı————– şirketinin, sigortalısının halefi olarak açtığı davada, dava dışı sigorta ettiren ile davalı arasındaki temel hukuki ilişki kira sözleşmesi olduğu anlaşılarak davalıya husumet yöneltilmesine neden olan davacıya sigortalı işyerinin bulunduğu binada davaya konu hasar tarihi itibariyle kat irtifakına geçildiğinden, uyuşmazlığın 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan kaynaklanıp kaynaklanmadığının yukarıdaki açıklamalar doğrultusundan araştırılması; uyuşmazlığa yine kat mülkiyeti hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının dikkate alınması; ayrıca, davacı sigortalısı ile davalı arasındaki temel hukuki ilişkinin kira sözleşmesi olması nedeniyle de uyuşmazlığın çözüm yerinin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğundan mahkemece görevsizlik nedeniyle HMK’nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince görev dava şartı noksanlığından davanın usulden reddi ile MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 sayılı yasa 4.maddesi uyarınca, görevli Mahkemenin SULH HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNA, HMK’nun 20. Maddesindeki yasal şartlar yerine getirildiğinde dosyanın görevli ———— Nöbetçi SULH Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK 20.maddesi uyarınca süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak karar kesinleşmişse kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde taraflardan birinin Mahkememize başvurarak dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesini talep etmesi aksi takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
4-HMK 323/1-a, ğ madde ve bentleri uyarınca yargılama giderinden olan karar ve ilam harcı, vekalet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin HMK 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra davaya devam edecek olan ————– Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesince hükmedilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmez ise talep halinde yargılama giderleri hakkında Mahkememizce karar verilmesine,
Dair davacı vekilinin ve bir kısım davalılar vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içersinde ——————– nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/06/2020