Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/289 E. 2021/617 K. 21.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/289 Esas
KARAR NO: 2021/617
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/07/2020
KARAR TARİHİ: 21/09/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı Şirketin, Davalı— alacağından kaynaklı olarak açılan —– takibe davalının, itirazı nedeniyle takibin durdurulduğunu, davacı şirketin ödeme yapılması adına farklı tarihlerde davalı şirket ile görüştüğünü fakat görüşmeler neticesinde olumlu bir sonuç elde edilemediğini, takibin devamını sağlamak adına —- tarihinde arabuluculuk görüşmelerinin başladığını ve — tarihinde arabuluculuk sürecinin bitirildiğini, bu görüşmelerde de anlaşma sağlanamadığını, açıklanan nedenlerle; Fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla; Davanın kabul edilerek davalının —– icra dosyasına yaptığı itirazının iptaline ve takibin devamına karar verilmesini, Takip konusu alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle takibin devamına karar verilmesini, Likit alacağa itiraz eden davalı aleyhine dava konusu miktarın —– aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, bu talebini duruşmada tekrar etmiştir.
Taraflara tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; — tarihinde davalı şirketin, davacı şirketten faturaya konu —- fatura kesildiği ve bu fatura bedelinin ödendiğini, Davacı şirketin, — yıl sonra malların değerinin daha fazla olduğunu, bir yanlışlık yapıldığını iddia ederek, ayrı bir fatura hazırladığını ve onu da —- sonunda davalı şirkete, malın adedini el ile değiştirdiği önceki fatura ile birlikte göndererek bedel talep ettiğini, sözleşme hükümleri tek taraflı olarak değiştirilemeyeceğinden, sonradan başka bir fiyat belirlenmesinin hukuka aykırı olduğunu, aynı mal için iki kere fatura kesildiğini, bu nedenle fatura kendilerine ulaştığında davalı şirketin, böyle bir borçlarının olmadığını, iddia edildiği gibi bir hata var idiyse de bunun davacı tarafın kusurundan kaynaklandığını söyleyerek itiraz ettiğini, davacı tarafın davalı şirketten hakkı olmayan bir parayı talep ettiğini, —olduğunu, bu bağlamda — için daha düşük bir ücret öngörülmesini,— bir fatura kesilmesinin doğal olduğunu, — bedelli fatura kesildiğinde ise malların —–bedellerinin dahi aşıldığını, tüm bu veriler ışığında, davalı şirketin icra takibine itirazda haksız olmadığını, davacının kendince hazırladığı ve davalı şirket tarafından varlığına itiraf edilen bir faturayı icra takibine koyduğunu, bu nedenle davacının, davalı şirket için icra inkâr tazminatına hükmedilmesi isteğinin reddedilmesinin gerektiğini; davanın usulden reddine, ikame edilen davanın esastan reddine, davacının, reddolunacak meblağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :Dava,taraflar arasında akdedilen ticari satım sözleşmesine dayalı kurulan açık hesap ilişkisinde muhtelif tarihli faturalar nedeni ile itirazın iptali istemine ilişkindir.
İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.Bu noktada icra takip dosyası irdelendiğinde davacı tarafından davalı aleyhine genel haciz yolu ile icra takibine girişildiği,davalı borçluya —- tarihinde ödeme emrinin tebliğ edildiği, 7 günlük itiraz süresi içersinde davalı borca itirazı üzerine takibin durmasına karar verilmesi nedeni ile davacı tarafından eldeki davanın mahkememize ikame edildiği anlaşılmıştır.
Açık hesap ilişkisi; önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen, taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde, taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK.’ndaki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Davalı tarafından ibraz edilen borca itiraz dilekçesi irdelendiğinde davalının borcu bulunmadığından bahisle itiraz edildiği anlaşılmıştır.
Türk Medeni Kanunun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel hüküm ihdas edilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
Doktrinde fatura; satılan emtia ve yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı tutarı göstermek üzere emtiayı satan veya iş yapan tacir tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır, tek başına mal veya hizmet verildiğini ispatlamaya yeterli değildir. Nitekim “bir akdin icra safhasına taalluk eden fatura, mutlaka mevcut ve evvelce tamamlanmış bir anlaşmaya dayalı olması gerektiğinden, bir icap bile değildir. Kaldı ki icabı reddetmemek kabul niteliğinde de değildir. —-
Yine fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir—–
Davacının iddiaları ve davalının savunmaları bu esaslarda incelendiğinde takibe konu açık hesabın konusu teşkil eden faturalardaki isteminin haklılığını davacının davalıdan sadır irsaliye ve teslim fişi ile vb. somut yazılı belgelerle veya tarafların ticari defter ve kayıtları gibi kesin deliller ile ispat yükünü yerine getirmesi gerektiği anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18. Maddesi —- Kanun hükümleri uyarınca gerekli ticari defterleri tutmakla da yükümlüdür.”
TTK’nun “Defter tutma yükümlülüğü” başlıklı 64/1 maddesi gereğince de;
a)Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır.
b)Ticari defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulmalıdır.
c)İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi ticari defterlerden izlenebilmelidir.”
Yasal düzenlemeleri ile bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişi yani tacir ticari işletmesinin gerektirdiği ticari defterleri 6102 Sayılı TTK’nun 65 ve devamı maddelerine göre tutmak zorundadır.
6102 sayılı TTK 83. Maddesine göre “Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir.”
6100 sayılı HMK 222. maddesinin birinci fıkrasında “Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.” düzenlemeleri ile hem TTK hem de HMK düzenlemelere göre ticari davalarda uyuşmazlığın çözümü için tarafların talebi ile yada mahkemenin kendiliğinden ticari defterlerin incelenmesi amacı ile mahkemeye ibrazına karar verebileceği düzenlenmiştir.
Yine Hukuk Muhakemeleri Kanunun —– maddesi “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.
Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. Şeklindedir.
Tarafların tacir olması nedeni ile ticari defter ve kayıtlar kesin delil teşkil ettiğinden taraf ticari defter ve kayıtlarının mali müşavir bilirkişiden hizmetin verilip verilmediği hususunun tespiti noktasında rapor tanzimi istenilmiştir.
Bu noktada belirlenen inceleme günü davacı veekiline davalı şirkete ayrı ayrı tebliğ edilmiş ve incelenen taraf defter kayıtlarıyla davacının davalıya —– teslim ettiği, sevk irsaliyesinde teslim imzası olduğu davalının bu irsaliye ile ilgili itirazı olmadığı, teslim edilen mallarının her biriminin — bulunduğu —- değerinde olduğu buna rağmen sehven —– hesaplamasının da yanlış tutar üzerinden yapıldığı, davacının davalıdan itiraz konusu irsaliye gereğince — alacağının bulunduğu bunun da takip tarihi itibariyle değerinin — isabet ettiği anlaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜ ile;
1-Davalı borçlunun —- sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin —– asıl alacak üzerinden DEVAMINA,
2-Taraflar arasında uyuşmazlığın—— doğması nedeni ile takipte tahsil tarihine değin avans faizi İŞLETİLMESİNE,
3-İtirazın iptali istemine konu asıl alacak tutarlarının likit nitelikte bulunduğu anlaşılmakla 236,60 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
4-Alınması gerekli 80,81 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,41 TL’nin davalılardan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL harcın davalıdan alınarak DAVACIYA ÖDENMESİNE,
3-Davacı tarafça sarf edilmiş, toplam 810,50 TLnin davalılardan alınarak DAVACI TARAFA VERİLMESİNE,
4-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 1.183,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak DAVACI TARAFA VERİLMESİNE,
5-Arabulucuk gideri olan 1.320,00 TL’nin davalı taraftan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana İADESİNE,
Dair, HMK 341 gereğince miktar itibari ile kesin olmak üzere verilen karar davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilip anahatları ile okunup anlatıldı. 21/09/2021