Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/246 E. 2021/437 K. 23.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO: 2020/246 Esas
KARAR NO: 2021/437
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 03/07/2020
KARAR TARİHİ: 23/06/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından davacı müvekkili aleyhine—-senet dayanak gösterilerek —— nezdinde ———-kambiyo senetlerine dayalı icra takibi başlattığını, takip konusu senedin müvekkili tarafından imzalanmadığını, müvekkilinin senet imzalama rızası dışında ——–aralarında vekalet ilişkisi nedeniyle avukatının talebi üzerine güven duygusuyla boşa imza attığı kağıdın üzerinde yapılan tahrifat ve oynama neticesinde söz konusu kağıdın senet haline çevrilmesi sonucunda ilgili senedin düzenlendiğini, müvekkilinin eski ——- davalının —— olduğunu, davalı ile müvekkili arasında hiçbir ticari ilişkisi bulunmadığını, bu durumun dahi dava konusu senedin müvekkilinin elinden çıkmadığının açık bir göstergesi olduğunu, davacının boş kağıda imza attığı hususunun davalının ceza soruşturması kapsamında verdiği —– tarihli ifadesindeki müdafii beyanı ile de sabit olduğunu, davacının hiç tanımadığı —– sayılı dosyasında kambiyo senetlerine özgü icra takibine başladığını, — dava dışı —— olduğunu, alacaklının vekili —– aynı adreste faaliyet gösterdiğini tespit ettiklerini,——– vakıaları da olduğunu, bu nedenle ———- hakkındaki disiplin ve soruşturma dosyalarının celbini istediklerini, davaya konu senet üzerinde hazırlanan uzman mütalaasına göre imzanın boş kağıda atıldığının sabit olduğunu, davalının savcılık soruşturmasında “davacıya toplam —- verdiğini” beyan ettiğini, ancak davalının hiçbir aktif veya pasif taşınmazının bulunmadığını, davacının borçlu olduğunun ispat yükünün davalıya ait olduğunu, davalı ile — hakkındaki soruşturmanın —- dosyalarında görüldüğünü, davalı—–hakkındaki soruşturmanın devam ettiğini, davacı hakkında haciz işlemi uygulandığını, bu işlemlerin yapıldığı —- dosyasının incelenmek üzere istenmesine, müvekkilin — civarındaki borcu için yaklaşık—-mal varlığının haczedildiğini, bu hususta da —– dosyasında şikayette bulunduklarını, bu nedenlerle ihtiyati tedbir kararı ile icra takibinin durdurulmasını, davacının hacizli malvarlıklarının kayıtlarına işbu davanın şerh edilmesini, sonuç olarak davacının davalı—-herhangi bir borcu olmadığının tespitine, takibin iptaline ve davalı hakkında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle, taraflarınca önce —–takip yapıldığını, davacının sadece ——- yönünden menfi tespit davası açtığını, davacının daha sonra ——–sayılı icra takibine karşı —sayılı dosyasında takibin iptali davası açtığını, mahkemenin — davanın reddine karar verdiğini, yine davacının şikayetiyle başlatılan —- dosyasında takipsizlik kararı verildiğini, kanaatlerine göre davacının —–anlaşarak haksız menfaat temin etmeye çalıştıklarını, bu nedenlerle davanın reddine, davacı aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık noktalarının tespiti: Dava, İcra İflas Kanununun 72/3. Maddesi uyarınca kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Ön inceleme duruşmasında, taraflar arasında, davaya konu —- tarihli bonodaki ödeyecek —– yanındaki elle yazılan —kelimeleri ve altındaki imzanın davacıya ait olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmadığı,
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
a- Davadaki ispat yükünün davacıya mı yoksa davalıya mı ait olduğu,
b- Davaya konu bononun üstünün sonradan doldurulup doldurulmadığı, bunun davamız açısından sonuca etkili olup olmadığı,
c- Açığa imza atıldığının sonuca etkili olması ve açığa imza atıldığının kanıtlanması halinde, davalıya borçlu olup olmadığı, davalının davacıya borç para verip vermediği, davacı davalıya borçluysa miktarının ne kadar olduğu,
ç- Davanın tam veya kısmen kabulü halinde, davalının icra takibi yapmakta kötü niyetli olup olmadığı, buna bağlı olarak davacının kötü niyet tazminatına hak kazanıp kazanmadığı,
d- Davanın tam veya kısmen reddi halinde, davalının, inkâr tazminatına hak kazanıp kazanmadığı noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Davaya konu icra dosyası: Davaya konu — sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklı — Kambiyo Senetlerine—- olmak üzere toplam;
— üzerinden icra takibi başlatıldığı, takip açıklamasının; —— tutarındaki senet” olarak açıklandığı anlaşılmıştır.
3-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç:
3-a)Davaya konu bono: Davaya konu bononun incelenmesinde; keşidecisinin —-, ödeme tarihinin —–olduğu, bonoda bedelin nakden ahzolunduğunun yazılı olduğu, senedin bono şekil şartlarını taşıdığı tespit edilmiştir.
3-b)Davadaki ispat yükünün davacıya mı yoksa davalıya mı ait olduğu hususunda inceleme ve değerlendirme: Davacı, senet imzalama rızası dışında dava dışı ——aralarında vekalet ilişkisi nedeniyle avukatının talebi üzerine güven duygusuyla boşa imza attığı kağıdın üzerinde yapılan tahrifat ve oynama neticesinde söz konusu kağıdın senet haline çevrilmesi sonucunda ilgili senedin düzenlendiğini iddia etmektedir.
Davalı, davaya konu bononun davacı tarafından kendisine bono olarak verildiğini, imza açığa atılmış olsa dahi bu hususun yazılı delille ispatlanması gerektiğini savunmaktadır.
Davalı, şüpheli olarak — dosyasına müdafii huzurunda verdiği —– işleri büyütüp bir fabrika kurup yurtdışına ihracat yapmak istediğini söyledi. Ben yatırım yaptığım miktara göre kâr ortaklığı şekilde kârımı alacaktım. Bu amaçla —— aradan geçen zamana rağmen — vaat ettiği yatırımları yapmadı, kar payımı vermedi, paramı da geri iade etmedi — Ben paramın değer kaybettiğinden bahsedince bana o tarihe kadar vermiş olduğum bedel üzerinden — ye çevirerek senet vermeyi teklif etti. — kafede bana dosyada göstermiş olduğunuz —- bedelli senedi verdi. Bu senedi kendisi düzenleyip getirmişti.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Bu dosyada yapılan soruşturma sonucunda, —- kararıyla “şikayetçinin söz konusu senedin açığa imzanın kötüye kullanılması suretiyle düzenlenip icraya konulduğunu —— gerekçesiyle —-verildiği, bu kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar, davacı vekili, — hakkındaki soruşturma sonucunun beklenmesi gerektiğini iddia etmiş ise de, Mahkememizdeki dava — hakkında açılmamış olup, —-hakkında mahkumiyet kararı verilse dahi Mahkememizdeki davaya etkisi olmayacağından davacı vekilinin bu talebi kabul edilmemiştir.
—– sayılı ilâmında —— belgede imzanın davalıya ait olduğu sabittir. Davalı, söz konusu belgenin kendi rızası hilafına düzenlendiğini yazılı delillerle ispatla yükümlüdür. Mahkemece varsa bu hususta davalının yazılı delillerinin ibrazı sağlanmalı, davalı tarafından belgenin kendi rızası dışında düzenlendiğinin ispatı halinde davanın reddine, ispatlanamaması halinde davanın kabulüne karar verilmesi gerekir. Kötüniyet tazminatına hükmedilmesi için davalının kötüniyetli olduğunun tesbiti gerekir.” şeklinde hüküm ihdas edilmiştir.
—– ilâmında —— senet düzenlenmesi hukuk sistemimizde mümkün olup, ilgili belgede boş bırakılan kısımların sonradan anlaşmaya aykırı doldurulduğunu iddia eden taraf bu iddiasını kesin delillerle kanıtlamakla yükümlüdür. Karşı tarafa güvene dayalı olarak imzalı boş belgeyi veren kimsenin, bu belge üzerine kendisi aleyhine düzenlemeler, eklemeler yapılabileceğini öngörmesi gerekir. Bu nedenle doğacak tehlike ve rizikoları ilk başta kabul etmiş sayılır. Açığa imza atılmak suretiyle düzenlenen belgelerin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu kanıtlanmadıkça geçerlidir. Senedin hüküm ve gücünü ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin HMK’nun 201.maddesine göre yazılı belgeyle kanıtlaması gerekir.” şeklinde hüküm ihdas edilmiştir.
—- sayılı ilâmında —– kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması, senedin bono niteliğini etkilemez. Bu tür kayıtlar, bonoyu düzenleyenin, “lehdardan karşı edimi aldığını” belirtmeğe yarar. Kambiyo hukuku yönünden önemi yoktur. Bedel kayıtları daha çok bonoyu düzenleyenle, lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda (HUMK. md. 290) önem kazanır ve kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır. Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır. Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir ————–
Somut olayda, davacı keşideci davalı lehtar aleyhine menfi tespit davası ikame etmiştir. Davacı açığa imza atmak suretiyle boş senedi imza ettiğini borç para almadığını ileri sürerek akdi ilişkiyi inkâr etmektedir. Bu iddia TMK:’nun 6. maddesi hükmü gereğince davacı tarafından yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. Bono metninin incelenmesi sonucunda “nakten ahzolunmuştur” ifadesinin bulunduğu açık olup davalı tarafından bu nakden ifadesi talil olunmamıştır.
Açıkça görüleceği üzere taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği (karz) gözönüne alındığında ta’lil söz konusu değildir. Hal böyle olunca; mahkemece tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davanın kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.” şeklinde içtihatta bulunulmuştur.
——— ilâmından anlaşılacağı üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması, senedin bono niteliğini etkilemez. Bu tür kayıtlar, bonoyu düzenleyenin, “lehdardan karşı edimi aldığını” belirtmeğe yarar. Kambiyo hukuku yönünden önemi yoktur. Bedel kayıtları daha çok bonoyu düzenleyenle, lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem kazanır ve kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır. Sözü edilen kayıtlar, özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır. Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir.
Somut olayda, davacı keşideci, davalı lehtar aleyhine menfi tespit davası ikame etmiş olup, davacı açığa imza atmak suretiyle boş senedi imza ettiğini, borç para almadığını ileri sürerek akdi ilişkiyi inkâr etmektedir. Bu iddia TMK’nin 6. maddesi hükmü gereğince davacı tarafından yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. Bono metninin incelenmesi sonucunda “nakten ahzolunmuştur” ifadesinin bulunduğu açık olup davalı tarafından bu nakden ifadesi talil olunmamıştır. Bu nedenlerle, işbu davada ispat yükü davacıya ait olduğu kanaatine varılmıştır.
3-c)Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler: Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, kambiyo taahhüdü mücerrettir. Mücerretlikten anlaşılması gereken hakkında farklı görüşler mevcut olmakla birlikte ortak fikir şudur ki; bu mücerretlik kavramı farklı iki anlam ihtiva etmektedir. Kambiyo senedi düzenlemek suretiyle oluşturulan alacak hakkı temel alacak hakkından tamamen bağımsız bir alacak hakkıdır ve bu hak temel alacak hakkından ayrı olarak devredilir. Bilindiği gibi bir borç ikrarı, sorumluluğu gerektirecek sebep belirtilmemiş olsa dahi geçerlidir(TBK m.17). Kambiyo taahhüdünde bulunmak için alt bir hukuki ilişkinin bulunması mümkündür ama gerekli değildir. Kambiyo taahhüdü ifa yerine yüklenilmişse borç yenilemesinden söz etmek gerekir. Yani temel borç ilişkisi düşer; onun yerini kambiyo ilişkisi alır.
Kambiyo senetlerinin mücerretliği kambiyo senetlerinin tedavül kabiliyetinin artmasına zemin hazırlayan bir unsurdur. Asıl borç ilişkisindeki herhangi bir eksikliğin veya savunma vasıtasının ciro görmüş olan kambiyo senetlerinde cirantalar için nasıl bir tehlike yaratacağı ve bu sebeple ticari hayatın tıkanma noktasına geleceği açıktır. Bu ilke sayesinde kambiyo senetlerinin “kamu itimadına mazhar olması” mümkün hale gelebilmektedir.
Kambiyo senedi bir adi senettir. Adi senetlerin ise içerdiği hususlar yönünden kesin delil teşkil edeceği açıktır. Durum böyle olunca senet üzerinde yer alan açıklamalar (malen ya da nakden) senedi elinde bulunduran kimse tarafından kesin delille ispat edilmiş olmaktadır (HMK m.200). Esas olarak bu sonuç, kambiyo senedinin kamu güvenine mazhar olması ilkesi ile de uyum içindedir.
HMK m.200’deki senetle ispat kuralının bir anlam ifade etmesi, anılan hükme göre senetle ispat edilmiş olan bir vakıanın aksinin de yazılı olarak ispat edilmesi gereğini zorunlu kılar. Aksi halde, kesin delille ispat edilen vakıanın aksini ispat için tanık delili de dahil olmak üzere her tür delile müracaat imkanını tanımak senetle ispat kuralının anlamını ortadan kaldırır. Bu nedenle senede karşı senetle ispat kuralı, senetle ispat kuralının tamamlayıcısı niteliğindedir.
Kesin delille ispat edilen bir vakıanın aksinin ispatı ya da bu kesin delilin hüküm ve kuvvetini azaltmaya yönelik her tür iddianın yine kesin delillerle ispat edilmesi gerektiğine ilişkin kural HMK m.201’de yer almaktadır. HMK m.201’e göre, senede bağlı olan her çeşit iddiaya def’i olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyetteki hukuki işlemler ispat sınırından az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz——— kararında “Davacı, kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespitini istediğine göre, konunun hem kambiyo hem de ispat  hukuku açısından ele alınıp, değerlendirilmesi gerekir. 1086 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu gereğince; yazılı bir belgeye bağlanmış olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen hususların tanıkla ispatlanması mümkün değildir. Senet sebepten mücerret olmakla, davacının ileri sürdüğü iddiaların varlığını yazılı delille ispat yükü altında olduğunun kabulü gereklidir” ifadelerine yer verilmiştir ———–
Müsnet davada, davacı, davaya konu bononun boş kağıda attığı imzanın üzeri dolduralarak bono haline getirildiğini iddia etmektedir.
Davalı ise, bonunun davacı tarafından doldurulduğunu savunmaktadır. imzaların davacıya ait olduğunu savunmaktadır.
Taraflar arasında, davaya konu bonolarla ilgili yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır.
Davacı, bonunun boşa atılan imzanın üzeri doldurularak sonradan oluşturulduğunun tespitini talep etmiştir.—– karar sayılı ilâmında “Ülkemiz koşullarında mürekkep yaş tespitinin mevcut durumda mümkün olmadığı yargı camiasınca bilinmesi ve kabul edilmesi, diğer taraftan davalı Belediyenin davada taraf sıfatlarının bulunmadığı yönündeki itirazlarının yerinde bulunmadığı hususları ————— benimsendiği gibi bir kısım senetler üzerinde banka kaşelerinin de mevcut olduğunun görülmesi karşısında bahsi geçen evrakın sonradan düzenlendiği iddiasının da dosya kapsamı ile örtüşmediği anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca yerel mahkemenin mürekkep yaşı incelemesi yapılmasının gerekli olmadığı yönündeki direnme gerekçesi yerinde ve hukuka uygundur.” şeklinde ifade ettiği gibi mürekkep yaş tayini ülkemiz koşullarında mümkün olmadığından, davacı vekilinin açığa atılan imzanın davacıya ait olmadığının tespiti için bilirkişi incelemesi yapılması talebinin reddine karar verilmiştir.
Yine, davacı vekili mürekkep yaş tayini talebinin reddi halinde taraflar arasında olduğu iddia edilen ticari ilişkinin davalı tarafça ispatı gerektiğini iddia etmiş ise de, bir üst bentte açıklandığı üzere, ispat yükü davacıda olup, davacı, HMK’nin 201. Maddesi kapsamında davaya konu senedin hüküm ve gücünü ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte yazılı belge sunamadığından ve ayrıca yemin deliline de dayanmadığından, asıl alacak yönünden davasını ispatlayamadığı ve bonoda yazılı borç yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
3-ç)İşlemiş faiz yönünden inceleme ve gerekçe: Davalı taraf, davaya konu icra takibinde ——-talebinde bulunmuştur.
Bono alacakları için TTK’nin 725/1-b maddesi uyarınca vade tarihinden itibaren faiz istenebileceğinden takip konusu bononun — olan vade tarihinden takip tarihi olan —- kadar işlemiş faiz talebinde bulunabileceği kanaatine varılmıştır.
Yabancı para alacaklarında 3095 Sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince; sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde —— o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır.
Bu hususta, davalı tarafça denetime elverişli bir hesaplama sunulmadığından, işlemiş faizin hesaplanması için dosya nitelikli hesaplamalar uzmanı — tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından temin edilen –niteliğindeki —– bir yıl vadeli mevduata verdiği en yüksek faiz oranları aşağıdaki şekilde tespit edilmiştir.
UYGULAMA TARİHLERİ ——
——
Yukarıdaki tablonun son sütununda takip konusu alacak için uygulanması gereken en yüksek faiz oranı tespit edilmiş olup aşağıda vade tarihinden takip tarihine kadar ödeme emrinde istenebilecek işlemiş faiz miktarı hesaplanmıştır. Buna göre :
ANAPARA TARİHLER SÜRE ORAN İŞLEMİŞ FAİZ
——–
Hesap tablosundan görüleceği üzere, bilirkişi tarafından takip tarihi itibariyle işlemiş faiz —-
Bilirkişi tarafından yapılan bu hesaplama dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve yeterli bulunmakla hükme esas alınmıştır.
3-d)Sonuç: Sonuç olarak yukarıdaki gerekçelerle, — — yönünden davanın reddine, —- işlemiş faiz yönünden davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
4-Davalının inkâr tazminatı istemiyle ilgili inceleme ve gerekçe: Davalı taraf, icra inkar tazminatı isteminde bulunmuştur.
İİK’nin 72/4. Maddesi uyarınca menfi tespit davasının reddine karar veren mahkemenin, borçluyu tazminata mahkum edebilmesi için, alacaklının borçluya karşı bir icra takibi yapmış olması ve bu icra takibinin durdurulması (İİK. m. 72/2) veya icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi (İİK. m.72/3 c.2 ) için ihtiyati tedbir kararı almış, bu ihtiyati tedbir kararının uygulanmış-infaz edilmiş olması —
Somut olayda, Mahkememizce davacı vekilinin icra takibini önler nitelikte tedbir istemi reddedilmiş olduğundan ve davalı lehine inkâr tazminatı verilmesi koşulları gerçekleşmediğinden, davalı-alacaklı vekilinin inkâr tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
5-Davacının kötü niyet tazminatı istemi ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı, kötü niyet tazminatı talep etmiştir.
Kötü niyet tazminatına hükmedilmesi için alacaklı-davalının, icra takibinin haksızlığı yanında, ayrıca kötüniyetli olduğunun da kanıtlanması gerekir. Yani davacının, davalının takip ve dava konusu alacağın hiç doğmadığını veya sona erdiğini bilmesine ya da bilebilecek durumda olmasına rağmen takip başlattığını veya dava açtığını ispatlaması gerekir.
Olayımızda, asıl alacak yönünden dava reddolunduğundan ve işlemiş faiz açısından davalının icra takiplerini başlatmakta kötüniyetli olmadığı kanaatine varıldığından davacının kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; davacının —- dosyasındaki icra takibinden dolayı;
A)Davacının, davalıya—- olmadığının tespitine,
B)Fazlaya ilişkin —- faize ilişkin istemin reddine,
C)Davalının inkar tazminatı isteminin reddine,
D)Davacının kötü niyet tazminatı isteminin reddine,
2-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 1.293,88 TL harcın davacı tarafından peşin yatırılan 22.053,75 TL harçtan mahsubu ile bakiye 20.759,87 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yatırılan peşin harçtan mahsup edilen 1.292,31 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen 1.080,50 TL yargılama giderinin davanın kısmen kabul kısmen ret oranına göre hesaplanan 15,82 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan 1.064,68 TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 77.390,70 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, davacı, davacı vekilleri ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde——— Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar okundu, ana hatlarıyla anlatıldı.23/06/2021