Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/223 E. 2023/1107 K. 13.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/223 Esas

KARAR NO: 2023/1107

DAVA: Sözleşmenin İptali

DAVA TARİHİ: 24/06/2020

KARAR TARİHİ: 13/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili 24/06/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle
——- Esas sayılı dosyadan alacaklının haksız ihtiyati haciz kararı ile teminat mukabilinde haciz kararı aldırdığını, müvekkilinin mallarına haciz koydurduğunu, öncelikle ihtiyati haciz kararına itiraz ettiklerini, mahkemesine bu konuda gerekli itirazın yapıldığını, müvekkili şirketin hiçbir mal kaçırma girişiminde olmadığını, sözleşmeye konu taşınırların kendilerine tevdiini bizzat talep etmiş bulunduğunu, alacaklının kötü niyetle ihtiyati hacze giriştiğini, ödeme emrinin henüz müvekkiline tebliğ edilmediğini, icra dosyasının varlığının UYAP üzerinden görüldüğünü, müvekkili şirket ve şahısların tüm malvarlığının haczedildiğini, senet üzerindeki imza haricindeki yazıların müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin imzasının uzun olduğunu, imza kısmına çift imza atıldığını, kaşenin tam hizasına basılarak imzayı kapamaması hedeflendiğini, müvekkili ——– borçlu sıfatını haiz müvekkili şirket ——- şirketinin ortağı olup senetlerde şahsi kefaleti ya da buna ilişkin herhangi bir iradesi bulunmadığını, buna rağmen müvekkili şahıs hakkında icrai işlem başlatıldığını, senet üzerinde hemen kaşe yanına çift imza atıldığını, bu çift imzanın şahsı borçlandıran bir imza olmadığını, senetlerde görüleceği üzere kaşenin hizasına çift imza atıldığını, bu çift imzanın esasen şirketin temsil yetkisini kullanmak için davalı talebi üzerine imza kıyasına mahal vermesi bakımından atıldığını, şayet müvekkilinin bu konuda aval yahut kefil olma iradesi olsaydı, adını soyadını ayrıca yazıp altına imza atacağını, boş senetlere imza atıldığını, kaşelerinse senete sonradan basıldığını, taraflar arasındaki sözleşmedeki miktara da aykırı şekilde fazla bedellerde senet oluşturulduğunu, senetlerin üzerindeki yazıların tamamına, senetlerin bedellerine açıkça itiraz ettiklerini, Aval, Türk Ticaret Kanununda yazılı bulunan borcun ticari senetler hukukuna göre tekeffül edilmesini sağlayan hususi bir kefalet olduğunu, Aval, 3. bir kişi tarafından veya poliçeye imza koyan diğer bir kişi tarafından verilebileceğini, Avalin ne şekilde verileceği T.T.K.’da açıklandığını, buna göre aval şerhinin ancak poliçe veya alonj ( ek ) üzerine kimin hesabına verildiğinin yazılmasıyla mümkün olacağını, TTK’nun 688/7. maddesiyle 613/7. maddesinin birlikte değerlendirildiğinde, senetin geçerli olması için, tek imzanın yeterli ve senet ön yüzüne atılan 2. imzanın aval şerhi sayılacağını, ne var ki, senetin ön yüzüne keşideci tarafından iki imza atılmış olsa dahi, bu imzaların T.T.K.nun 613. maddesine göre aval olarak kabul edilemeyeceğini, ancak keşideciden başka bir kişi tarafından aval veya benzeri sözler kullanılarak imzalanmışsa aval olarak sayılacağını, keşidecinin el yazısıyla atılmış imzasının senedin ön yüzünde ve senet metninin altında bulunması gerektiğini, kanunen keşidecinin imzasının yeterli olmakla birlikte keşidecinin kim olduğunun tespiti ve özellikle keşidecinin tüzel kişi olması durumunda keşideci ünvanının poliçede yer alması poliçenin kimin tarafından verildiğinin tespiti bakımından önemli olduğunu, poliçede imzası bulunanın borçlu olarak mı yoksa bir başka kişi adına temsilen veya vekaleten mi imzalamış olup olmadığının tespitinin ancak ad ve soyadı veya ünvan ile sıfatın belirtilmiş olması ile mümkün olacağını, senet borçlusunun tüzel kişi olması halinde, yetki belgesinde firmayı temsile yetkili şahısların seneti imzalamış olmasına ve usulünce kaşe basılmış olmasına dikkat edilmesi gerektiğini, bu durumda, poliçeden doğan sorumluluğun doğrudan doğruya temsil edilen tüzel kişiye ait olduğunu, senette atılan her iki imzanın da şirket kaşesi hizasına atılan şirketi temsil iradesiyle yapıldığını, kötü niyetli alacaklının bunu aleyhe kullanmaya çalıştığını, keşidecinin tüzel kişi müvekkili adına imza atıldığının açık olduğunu, senetlerin imzası esnasında tanıklar ve kamera kayıtlarının da mevcut olduğunu, kötü niyetli alacaklının kanuna aykırı işleminin iptali gerektiğini, taraflar arasında 08.07.2019 tarihli——– sözleşmeleri ve sözleşmeye bağlı senetlerin imza edildiğini, sözleşmelerin ve sözleşmeye bağlı sorumlulukların bundan böyle yerine getirilmesinin mümkün olmadığını, taraflar arasında imza edilmiş franchise sözleşmesi ve ek sözleşmelerinin 22.03.2020 itibariyle faiz ve ferileri dahil tüm sonuçlarıyla sona erdiğinin tespitini, vadesi gelmiş ve gelecek tüm senetlerin ödenmesinin iptalini, ——— esas sayılı dosyadan borçlu olmadıklarının tespiti ile icra dosyasının ödeme emirlerinin ve senetlerin iptaline karar verilmesini, kötü niyetli alacaklı hakkında yüzde 20den az olmayacak kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücreti dahil tüm giderlerin karşı tarafa tahmilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili 07/09/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle;
Müvekkili şirket ile davacı şirket arasında “——–” markası adı altında yeme içme faaliyeti kapsamında——- verilmesi için 08.07.2019 tarihli ——– Sözleşmesinin akdedildiğini, işbu sözleşme akabinde imzalanan ek protokol kapsamında bağımsız işletmenin açılış sürecinde projeyi hazırlayacak mimarın müvekkili tarafından belirlenmesi, proje ve tadilat işlemlerinin tamamının müvekkil tarafından gerçekleştirilmesi, karşılığında yatırım maliyetinin davacı tarafından toplam 121.000,00 USD + KDV olmak üzere 18 ay içerisinde eşit paylar ile ödenmesi, aylık 6.723,00 USD bedelli 18 adet senet düzenlenmesinin kararlaştırıldığını, taraflar arasında ek maliyetin de davacı tarafından karşılanması hususunda anlaşma sağlandığını, ek protokol kapsamında işyerinde yapılan proje ve tadilat işlemlerini içeren yatırım maliyetine ilişkin olarak “ek maliyetler de dahil olmak üzere” davacı yana, 13.01.2020 tarihinde KDV dahil 1.341.554,08 TL bedelli fatura düzenlendiğini ve davacı tarafından faturanın kabul edildiğini, 8 gün içerisinde herhangi bir iadenin gerçekleştirilmediğini, toplam fatura bedeli olan 1.341.554,08 TL’nin taraflar arasında anlaşma gereği USD’ye çevrildiğini ve davacı tarafından 13.108,69 USD bedelli 18 adet senet düzenlenerek müvekkili şirkete teslim edildiğini, söz konusu ticari ilişki gereğince davacı borçlular tarafından düzenleyicisinin ——– şirketi olduğu, ——– aval veren olduğu, 22.11.2019 düzenleme tarihli 01.04.2020 vade tarihli 13.108,69 USD bedelli bononun tanzim edildiği ancak ödenmediğini, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından söz konusu bononun ——Noterliği’nden 03.04.2020 tarihinde ——– yevmiye sayısı ile protesto olduğunu, düzenleyicisinin ——- şirketi olduğu, ——– aval veren olduğu, 22.11.2019 düzenleme tarihli 01.05.2020 vade tarihli 13.108,69 USD bedelli bono tanzim edildiğini, ancak ödenmediğini, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından söz konusu bononun ——– Noterliği’nden 06.05.2020 tarihinde ——– yevmiye sayısı ile protesto olduğunu, düzenleyicisinin ——– şirketi olduğu, ——— aval veren olduğu, 22.11.2019 düzenleme tarihli 01.06.2020 vade tarihli 13.108,69 USD bedelli bononun tanzim edildiğini ancak ödenmediğini, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından söz konusu bononun ——– Noterliği’nden 03.06.2020 tarihinde ——– yevmiye sayısı ile protesto olduğunu, davalı şirket tarafından düzenlenen ve diğer davalı şahıs tarafından aval verilen işbu bonolardan kaynaklanan borcun vadesinin geldiği halde ödenmemesi üzerine müvekkili şirket tarafından——– Değişik İş sayılı dosyası ile davalı borçlular aleyhine ihtiyati haciz kararı alındığını, söz konusu kararın ——- Esas sayılı takip dosyasına konu edildiğini, müvekkili Şirket ile davacı şirket arasında imzalanan 08.07.2019 tarihli ——– Sözleşmesi ve Ek Protokolün davalı müvekkili şirket tarafından ——— Noterliğinin 16.07.2020 tarihli ——–yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı nedenle tek taraflı olarak feshedildiğini, söz konusu sözleşme ve eklerinin ifada imkansızlık sebebiyle sona erdiğini, bu nedenle borcun mevcut olmadığı iddialarının hukuka aykırı ve mesnetsiz olduğunu, davacılar vekilinin, işbu iddialarını ispata elverişli delillerle ispatlayamadığını, davacılar vekili tarafından temel ilişkiden kaynaklanan alacağın mevcut olmadığına yönelik iddiaların kabul anlamına gelmemek kaydıyla davaya konu takibe dayanak senetler, sebepten mücerret olup kayıtsız şartsız borç ikrarını içerdiğini, davacılar vekilince borcu bulunmadıklarına dair yapılan itirazın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacının takibin dayanağı olan senetlere karşı borçlu olmadığını yasal deliller ile ispatla mükellef olduğunu, bu hususta ispata elverişli hiçbir somut delili dosyaya sunamadığını, borca itiraz davasının——– sayılı dosya ile derdest olup huzurdaki davada talep edilen ödeme emrinin iptali talebinin usule aykırı olması nedeniyle reddi gerektiğini, gerektiğini,, davacı ——— tarafından icra takibine konu senetler üzerine atılan ikinci imzanın, aval hükmünde olup davacının avalist sıfatıyla şahsi sorumluluğu bulunduğunu, senetler üzerindeki ikinci imzaya ilişkin olarak davacı vekili tarafından öne sürülen iddiaların kanunun lafzına ve ruhuna yerleşik Yargıtay içtihatlarına açıkça aykırı ve mesnetsiz olduğunu, davaya konu senetlerin davacı şirket yetkilisi tarafından düzenlendiğini, tüm unsurların tam olarak imzalanmış iken bu aşamada anlaşmaya aykırı doldurulduğu yönünde bir iddianın gerçeği yansıtmadığını, davacı tarafından sözleşmenin kanuna aykırı biçimde dolar para birimi üzerinden yapıldığı iddia edilse de sözleşmenin konusu istisna kapsamında olduğunu, davacıların 08.07.2019 tarihli ——— Sözleşmesi ve Ek Protokolünün sona erdiğinin tespiti talebinin reddini, davacıların, vadesi gelmiş ve gelecek tüm senetlerin ödenmesinin iptali talebinin reddini, davacıların, ——–E. sayılı dosyasından kaynaklı olarak borçlu olmadığının tespiti talebinin reddini, işbu icra dosyasından kaynaklanan ödeme emirlerinin ve senetlerin iptali talebinin reddini, davacının borca, senet üzerindeki yazılara, senetlerdeki çift imzanın şahsi sorumluluk yarattığı hususunda imzaya ilişkin yapmış olduğu tüm itirazların reddini, davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DAVANIN TAM ISLAHI:

Davacı vekili 14/12/2020 tarihli ıslah dilekçesinde özetle;
Müvekkil ——- şirketi ile davalı yan arasında 08/07/2019 tarihinde——— Sözleşmesi akdedildiğini, işbu sözleşmeye birtakım ekleme ve değişikliklerin yapılması için taraflar aralarında 08/07/2019 tarihinde ayrı bir Ek Protokol de akdedildiğini, ilgili sözleşmeler uyarınca müvekkil ——- davalı yanın sahip olduğu ———- markası altında ——— Mah. ———- Terminali No:——– D:———- Dış Hatlar No:—– ve No:—— ——-adresli mağazasında ürün ve hizmet satışında bulunacak, bunun karşılığında ise davalı yana hem peşin nakit hem de mağaza cirosu üzerinden belirli bir pay vereceğini, bununla birlikte Ek Protokol ile tarafların ilgili mağazanın dekorasyon, inşaat ve tadilat işlemlerini ——– vadeler halinde yapacağı ödemelere binaen davalının gerçekleştirmesi konusunda anlaştıklarını, tarafların davalı yanın mağazaya gerçekleştirdiği yatırımın geri ödemesinin %10 vade farkıyla 18 eşit taksit halinde yapılmasını kararlaştırılarak, toplam 110.000 USD+KDV’lik meblağı oluituran 18 eşit bedelli bonoları tanzim ettiklerini, bonoların her birinin değeri 6.723,00 USD olmakla birlikte düzenlenen ilk bononun vade tarihi 01/04/2020 olup, son bononun vade tarihin ise 01/09/2020 olduğunu, bununla birlikte ——— tarafından ilgili senetlere açığa imza atılarak senetlerin davalı yana teslim edilmiş ve davalı yan tarafından Ek Protokol’e aykırı bir biçimde doldurulduğunu, nitekim Ek Protokol’ün 2.7 numaralı maddesi uyarınca müvekkili ———– tarafından davalı yanca gerçekleştirilecek tadilatların karşılığı olarak davalı yana her biri 6.723 USD değerinde 18 adet bonoyu teslim etmesi kararlaştırıldığını ancak senet bedelleri sözleşmeye aykırı bir biçimde davalı yan tarafından 13.108,69 USD olarak doldurulduğunu, bu vesileyle senet bedelleri toplam 121.014 USD olması gerekirken 235.956,42 USD olarak yansıtıldığını, bununla birlikte müvekkilinin davalı yana olan toplam borçlarının ise 1.359.761,38 TL olduğunu, bununla birlikte davalı yan tarafından 2019 yılının Kasım ayında söz konusu imalat ve tadilatlar tamamlanarak mağaza açıldığını, 2019 Kasım’dan 2020 Mart’a kadar ———- sahip olduğu işletmenin aktif bir biçimde faaliyet göstermiş ve ——— sözleşmesi kapsamında davalı yana ——– tarafından ilgili ödemeler eksiksiz ve gecikmesiz bir biçimde yapıldığını ancak 2020 Mart Ayı’nda dünya genelinde etkisi görülen COVID-19 kapsamında ülkemizde alınan tedbirlerle birlikte ———- işletmesini kullanması mümkün olmadığından hiçbir gelir elde edilememiş ve nakit akışı sıkıntıya giren işletme konkordato kurumuna başvurduğunu, nitekim halihazırda ——– E. sayılı dosyası ile görülmekte olan konkordato dosyasında 22/10/2020 tarihinden itibaren başlamak üzere 3 aylık geçici mühlet süresi verildiğini, neticeten aşağıda I numaralı kısımda detaylıca açıklayacakları üzere taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olarak doldurulan senetlerin geçersizliği ile yaklaşık 2.5 ay çok düşük gelir elde eden ve bu 2.5 ayın sonunda ise pandemi öncesi döneme oranla oldukça kısıtlı bir şekilde nakit akışını sağlayabilen ——— ile davalı arasındaki gerek ——– sözleşmesinden gerekse de ———- sözleşmesine dair olan Ek Protokol’den TBK madde 138 hükmü uyarınca dönülmüş olunmasının tespitini mahkemeden talep etme ihtiyacı hasıl olduğunu, dava konusu bonolar sonradan doldurulmuş olup, sözleşmeye aykırı bir biçimde doldurulduklarını, dolayısıyla senetlerin geçersiz olduğunu, taraflar arasındaki franchise sözleşmesinde değişiklik yapılmasına dair Ek Protokol’ün 2.7 numaralı maddesi uyarınca müvekkili ——- tarafından davalı yanca gerçekleştirilecek tadilatların karşılığı olarak davalı yana her biri 6.723 USD değerinde 18 adet bonoyu teslim etmesi kararlaştırıldığını, bununla birlikte ——– yetkilisi olan bir diğer müvekkili ——– tarafından senetlerin sadece imzalanarak ve kaşelenerek davalı yana teslim edildiğini, senet metinlerinde kalan kısımların davalı yan tarafından sözleşmeye aykırı bir biçimde doldurulduğunu, nitekim Ek Protokol’ün 2.7 numaralı maddesinin 3. Bendi uyarınca; “——— VEREN tarafından anahtar tesliminin gerçekleştirilmesini müteakip, bağımsız işletmesinde faaliyetlerine derhal başlayacak olup, yatırım maliyetleri olan toplam bedele eklenecek %10 vade farkı ile oluşan toplam “121.000,00-USD” (Yüz yirmi bir bin Amerikan Doları) + KDV’yi faaliyetlerine başladığı tarihten itibaren 18 (on sekiz) ay içerisinde eşit paylar halinde ——- VEREN’e ödeyeceğini kabul ve taahhüt etmektedir. ———-, işbu yatırım maliyetine ilişkin olarak, aşağıda belirtilen ödeme tarih ve bedelli senetleri ——– VEREN’e işbu Ek Protokol’ün imzalandığı tarihte teslim edecek olup, aşağıda liste halinde belirtilen senetler işbu Ek Protokol’ün 2.10 maddesinde zikredilen Müşterek ve Müteselsil kefiller tarafından imzalanacaktır; 1-…/…/20.. Tarih ve “6.723,00-USD” (Altı bin yedi yüz yirmi üç Amerikan Doları) …. 18- …/…/20.. Tarih ve “6.723,00-USD” (Altı bin yedi yüz yirmi üç Amerikan Doları)”, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere senet üzerinde yer alan bilgilerin sözleşmeye aykırı olduğunun ispatının bu iddiayı ileri süren üzerinde olduğunu ve bu senedin sözleşmeye aykırı doldurulduğunun senet karşısında yazılı belge ile ispatı gerekmekte olup bu noktada taraflar arasında akdedilen 08/07/2019 tarihli Ek Protokol incelendiğinde senetlerin açık sözleşme hükümlerine aykırı bir biçimde doldurulduklarının görüleceğini, keza senetlerin 6.723,00 USD bedelle doldurulacakları davalı yanın bila tarihli cevap dilekçesinin ikinci sayfasında şu ifadelerle yazılı bir biçimde ikrar edilmiştir: “… 18 ay içerisinde eşit paylar ile ödenmesi, aylık 6.723,00 USD bedelli 18 adet senet düzenlenmesi kararlaştırılmıştır.”, görüldüğü üzere taraflar arasındaki sözleşme ve davalı yanın yazılı ikrarı birlikte değerlendirildiği takdirde dava konusu bonoların taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı bir biçimde dolduruldukları anlaşılacağını, bu durumda ise müvekkilinin, senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu ispat ettiğinden ötürü, sözleşmeye aykırı olarak doldurulan senetlerin geçersizliğine karar verilmesi gerektiğini, gelinen aşama itibariyle Ek Protokol’ün 2.9 numaralı maddesinin 3. bendine de değinmek gerektiğini, anılan hüküm uyarınca; “——— VEREN tarafından işbu Ek Protokol maddesinde belirtilen rakamlara ek yatırım maliyetleri yapılması halinde ——–, hiçbir itiraz olmaksızın işbu ek yatırım maliyetlerini de ——– VEREN’in ilk yazılı bildirimi akabinde derhal ödeyeceğini kabul, beyan ve taahhüt etmektedir.”, görüldüğü üzere davalı yan tarafından gerçekleştirilecek tadilatlarda ek masraflar çıkması halinde yapılacak ödemelere dair belirlenen usul öncelikle davalı yanın bu ek masrafları yazılı olarak ——– bildirmesi ve bu bildirim üzerine ——— ödemede bulunmasıdır. Ek maliyetlerin bedellerinin senetlere yansıtılacağına dair bir sözleşme taraflar arasında bulunmadığını, benzer bir biçimde ek maliyetlerin döviz kuru üzerinden talep edilebileceklerine dair de taraflar arasında bir sözleşme bulunmadığını, keza Ek Protokolde senetlerin teslimine dair de bulunan hükme göre senetler Ek Protokol’ün imza tarihinde davalı yana teslim edileceğini, senetlerin teslim tarihi, Ek Protokolde ilave masrafların senetlere geçirileceğine dair bir hüküm bulunmaması ve bu hükme rağmen ilave masrafların senetlere yansıtılması senetlerin taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı bir biçimde doldurulduğuna işaret ettiğini, nitekim davalı yanın bila tarihli cevap dilekçesinin 2. sayfasında ilave bedellerin senetlere yansıtılarak senetlerin dolduruldukları ikrar edildiğini, son olarak ise keşideci lehine aval veren konumunda bulunan diğer müvekkili ——— senet metinlerine dair borcuna yönelik de açıklamalar yapılması gerektiğini, bilindiği üzere TTK madde 702/1, “Aval veren kişi, kimin için taahhüt altına girmişse aynen onun gibi sorumlu olur.” hükmünü amir olduğunu, nitekim bu kapsamda aval veren, lehine aval verilen ile aynı şart ve derecede borcun ödenmesinden sorumlu olduğunu, bu açıdan bakıldığında aval verenin borcunun da lehine aval verilen ile aynı miktar, cins ve nitelikte olması gerektiğini, o halde lehine aval verilen keşideci kapsamında senet geçersiz olduğu takdirde avalist de sorumluluktan kurtulacağını,——— 22/03/2020 tarihli ek genelgesi ile kapatılan restoran ve kafelerin 1 Haziran 2020 tarihine kadar müşteri kabul edemediğini, ——- bu süre içerisinde çok düşük gelir elde ettiğini, giderlerinin ise sabit kaldığını, ——– tarafından 22/03/2020 tarihinde yayınlanan Ek Genelge ile birlikte restoran, kafe ve lokantaların müşterilerinin oturmasına izin vermeden sadece paket servis veya gel al olarak hizmet verebilecekleri kararlaştırıldığını, bununla birlikte söz konusu kısıtlamaların ——- düzenlenen 30/05/2020 tarihli “81 İl Valiliğine Lokanta, Restoran, Kafe vb. İşyerleri; Park, Piknik Alanları; Mesire Yerleri ve Giyim Pazarları Genelgesi” ile kaldırıldığını, kısıtlamaların devam ettiği süreç dahilinde ——— tarafından çok cüzi miktarlarda gelir elde edilmesine rağmen işletmenin bulunduğu bağımsız bölüme dair kira bedellerinin, elektrik, su gibi faturaların ödenmesine devam edildiğini ayrıca yaşanan olağanüstü gelir azalmaları nedeniyle ——– tarafından Kısa Çalışma Ödeneği’ne başvurulmuş ve ödenekten faydalanıldığını, bununla birlikte 1 Haziran 2020 tarihi itibariyle her ne kadar restoran ve kafelere dair kısıtlamalar kaldırılmış olsa da havayolu firmalarının seferlere dair getirdikleri yolcu sayısı kısıtlamaları sonucunda işletmenin bulunduğu havalimanının dış hatlar terminalinde gelen yolcu sayısı 2020 Ocak-Ekim döneminde 2019 yılının aynı dönemine oranla %63 azaldığını, dolayısıyla 1 Haziran tarihi itibariyle de ——- pandemi öncesi dönemdeki hasılatının çok gerisinde kaldığını, keza pandeminin tüketici davranışlarında neden olduğu değişikliklerin de yolcuların tercihlerine yansımış, temastan mümkün mertebede kaçınmak isteyen yolcular yiyecek-içecek alışverişinde bulunmadıklarını, bu nedenle de ——– müşteri sayılarında ciddi bir azalma gerçekleştiğini, bunun sonucu olarak ise ——– gelirlerinde ciddi bir azalma yaşandığını, bu durum ——— bağlı bulunduğu ———- Vergi Dairesi’nden ——— ait BA/BS formlarının celbi halinde görüleceğini, 22/03/2020 tarihi itibariyle ——— ile davalı arasındaki sözleşmenin TBK madde 138 uyarınca işlem temelinin çökmesi nedeniyle feshi gerektiğini, bilindiği üzere TBK madde 138 uyarınca işlem temelinin çökmesine neden olan edimler arası dengesizlik, aşırı ifa güçlüğü veya amacın boşa çıkması hallerinden biri ortaya çıkarsa sözleşme taraflarına hakimden belirli şartlar altında sözleşmenin uyarlanması veya sözleşmenin uyarlanması mümkün olmadığı takdirde feshine karar verilmesini talep hakkı tanıdığını, iki tarafa da borç yükleyen sözleşmelerde sözleşmenin akdedilmesinden sonra ortaya çıkan ve önceden öngörülemeyen ilişkiler nedeniyle aşırı bir orantısızlığın var olması durumunda edimler arası dengenin sarsılması söz konusu olacağını, bu açıdan bakıldığında davalı yanın sözleşmesel edimi marka hakkının kullanılması iken ——- sözleşmesel edimi ise marka hakkının kullanılması karşılığında elde edilecek cirodan davalıya pay vereceğini, bunun yanında sözleşme uyarınca her ay mağazada satılacak ürünler ve yan ürünlerin tedariklerinin de davalı yandan sağlanacağını, görüldüğü üzere ——- her ay belirli bir ödeme yapmayı yükümlenmesinin yanında her ay davalıdan mağazada satılacak ürün ve yan ürünlerin tedariğini gerçekleştirmekle de yükümlü tutulmuşken, davalının tek borcu marka hakkını kullandırmak olduğunu, edimlerin nitelikleri ve gerçekleştirilme şekillerine bakıldığı zaman pandemi nedeniyle edimler arasındaki dengede ——- aleyhine ciddi bir bozulma gerçekleştiğinin görüleceğini, nitekim yukarıda detaylıca açıkladıkları üzere ——- yaklaşık 2.5 ay boyunca gerçekleştirilen kısıtlamalar nedeniyle çok düşük bir gelir elde etmiş, 1 Haziran sonrasında ise her ne kadar kısıtlamalar kaldırılmışsa da işletmenin nakit akışı ve cirosuna kısıtlamaların kaldırılmasının etkisi çok düşük olduğunu, bununla birlikte pandeminin davalı yanın sözleşmesel edimi olan marka hakkını kullandırmasına bir etkisi olduğu söylenemeyeceğin, TBK madde 138’de aranan bir diğer şart ise tarafların edimleri arasındaki dengesizliğin oluşmasına sebebiyet veren olgunun olağanüstü olması ve taraflarca bu durumun sözleşmenin kurulması anında öngörülememesi olduğunu, bu kapsamda COVID-19’un taraflarca sözleşmenin kurulması anında öngörülmesinin hayatın olağan akışına göre mümkün olmadığı ve hatta olağan bir durum teşkil etmediğinin oldukça açık olduğunu, bununla birlikte sözleşmesel dengeleri bozan bu olağanüstü durumun TBK madde 138’e dayanan tarafa isnat edilememesi gerektiğini, doğaldır ki COVID-19’un ortaya çıkması ——- kaynaklanmadığını, o halde aranan bir diğer şartın da gerçekleştiğini, TBK madde 138 kapsamında aranan bir diğer şart ise bu maddeye dayanan tarafın risk dağılımı anlayışına uygunluk çerçevesinde ifasının kendisinden beklenemez oluşu yani kendisinden ifa talep edilmesinin dürüstlük kuralına aykırı olması olduğunu, nitekim bu yolla borçluya, makul ölçülerin gerektirdiğinden fazla çaba isteniyor olması şartıyla ifayı yerine getirmeyi reddetme izni verildiğini, nitekim sözleşmenin uyarlanması kurumunun esas amacının gabinde olduğu gibi edimler arası dengesizliği gidermek değil sözleşme adaletini sağlamak olduğunu, yukarıda etraflıca açıkladıkları üzere ——– ——— sözleşmesi ile yükümlendiği ciro üzerinden ödeme yapma ve müşterilere sunulacak ürünleri davalı yandan tedarik etme borçlarını gerçekleştirmesi mümkün olmadığını, benzer bir biçimde neredeyse hiçbir müşterisi bulunmayan ve çok düşük gelir elde edebilen ——- bu yükümlülüklerinin ifasını beklemek dürüstlük kuralına uygun düşmeyeceğini, son olarak ifade ettikleri TBK madde 138 uyarınca sözleşmeden dönme haklarını kullanarak ikame ettikleri işbu davada davalı yanın da sözleşmenin sona erdiğini iddia ettiğini ancak uyuşmazlığın tarafları arasında anlaşmazlık teşkil eden nokta sözleşmenin geçersizliğinin tarihi olduğunu, bu noktada mahkemelerin TBK madde 138 uyarınca gerçekleştirecekleri uyarlamalar birer inşai hüküm niteliğindeyken, TBK madde 138’e dayalı olarak borçlu sözleşmeden dönme hakkını kullandığı takdirde mahkemece verilecek hüküm bir tespit hükmü niteliğinde olduğunu, nitekim TBK madde 138 açıkça sözleşmenin uyarlanması konusunda hakime takdir hakkı vermişken, sözleşmeden dönülmesi noktasında dönme hakkını, uyarlamanın aksine tek taraflı bir irade beyanı ile gerçekleştirilebilen bir işlem olmasından ötürü, borçluya verdiğini, bu noktada hakim sadece sözleşmeden dönmenin mümkün olup olamayacağını tespit edebileceğinden bahisle yukarıda kısaca arz ve izah ettiğimiz ve mahkemece re’sen nazara alınacak nedenlerle, her türlü tazminat ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; —— ile davalı yan arasında akdedilen 08/07/2019 tarihli —— Sözleşmesi’nden ——- TBK madde 138 uyarınca 22/03/2020 tarihinde döndüğünün ve bu yüzden hem 08/07/2019 tarihli ——- Sözleşmesi hem de ——- sözleşmesinde değişiklik yapan 08/07/2019 tarihli Ek Protokol’ün geçersizliğinin tespitine, dava konusu senetlerin müvekkili ——- ile davalı yan arasında akdedilen 08/07/2019 tarihli Ek Protokol’e aykırı bir biçimde doldurulduğundan geçersizliğine, neticeten haklı davalarının kabulüne, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili 30/12/2020 tarihli tam ıslah dilekçesine cevap dilekçesinde özetle; mahkeme nezdinde ikame edilen davaya ilişkin olarak davacı vekili ——- tarafından 14.12.2020 tarihli dava dilekçesi sunularak huzurdaki davanın tamamen ıslah edildiğinin bildirildiğini, davacı vekili tarafından ıslah talepli olarak sunulan dava dilekçesinde, müvekkili şirket ile davacı şirket ——- şirketi arasında imzalanan 08.07.2019 tarihli ——- Sözleşmesi’nin, Türk Borçlar Kanunu’nun 138. Maddesi uyarınca işlem temelinin çökmesi nedeniyle feshi gerektiği, huzurdaki davada uyuşmazlık konusunun, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin geçersizlik tarihi olduğu, Türk Borçlar Kanunu’nun 138. Maddesi uyarınca sözleşmeden dönme hakkının borçlu tarafa ait olduğu, bu noktada hakim tarafından yalnızca sözleşmeden dönmenin mümkün olup olmadığı hususunun tespit edilebileceği, davacı şirket ——- şirketinin, müvekkil şirket ile imzalanan 08.07.2019 tarihli ——- Sözleşmesi’nden 22.03.2020 tarihinde döndüğü, ek yatırım maliyetlerine ilişkin bedellerin senetlere yansıtılacağı ve döviz kuru üzerinden talep edilebileceği hususunda taraflar arasında bir anlaşma bulunmadığı, yatırım maliyetlerine ilişkin bedelleri içeren senetlerin davalı müvekkil şirket tarafından sonradan ve sözleşmeye aykırı bir şekilde doldurulduğu, işbu nedenle söz konusu senetlerin geçersiz olduğu, hususları ifade edilmiş olup işbu nedenlerle davacı tarafın 08.07.2019 tarihli ———– Sözleşmesi ve 08.07.2019 tarihli Ek Protokol’ünden döndüğünün tespitine ve ilgili sözleşme ve eklerinin geçersizliğinin tespitine ve sözleşmeye konu senetlerin geçersizliğine karar verilmesi talep edildiğini, davacılar vekili tarafından davanın tamamen ıslahı talebi ile sunulan dava dilekçesinin taraflarına 14.12.2020 tarihinde e-tebligat (UETS) marifetiyle tebliğ edilmiş olup ıslah edilen huzurdaki davaya ilişkin cevapları ve delil listesini süresi içerisinde mahkemeye sunduklarını, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında “——–” markası adı altında yeme içme faaliyeti kapsamında —— verilmesi için 08.07.2019 tarihli ——— Sözleşmesi akdedilmiş bulunduğunu, işbu sözleşme akabinde imzalanan ek protokol kapsamında bağımsız işletmenin açılış sürecinde projeyi hazırlayacak mimarın müvekkili tarafından belirlenmesi, proje ve tadilat işlemlerinin tamamının müvekkili tarafından gerçekleştirilmesi, karşılığında yatırım maliyetinin davacı tarafından toplam 121.000,00 USD + KDV olmak üzere 18 ay içerisinde eşit paylar ile ödenmesi, aylık 6.723,00 USD bedelli 18 adet senet düzenlenmesi kararlaştırıldığını, söz konusu ek protokolün muhtemel yatırım maliyetini içermekte olup yatırım maliyetinin artması ihtimaline binaen ek protokolün 2.7. maddesinde alan, “——— VEREN tarafından işbu Ek Protokol maddesinde belirtilen rakamlara ek yatırım maliyetleri yapılması halinde ——, hiçbir itiraz olmaksızın işbu ek yatırım maliyetlerini de ——- VEREN’in ilk yazılı bildirimi akabinde derhal ödeyeceğini kabul, beyan ve taahhüt etmektedir.”, şeklinde düzenleme ile taraflar arasında ek maliyetin de davacı tarafından karşılanması hususunda anlaşma sağlandığını, ek protokol kapsamında işyerinde yapılan proje ve tadilat işlemlerini içeren yatırım maliyetine ilişkin olarak “ek maliyetler de dahil olmak üzere” davacı yana, 13.01.2020 tarihinde KDV dahil 1.341.554,08 TL bedelli fatura, düzenlenmiş ve davacı tarafından fatura kabul edilmiş, 8 gün içerisinde herhangi bir iade gerçekleştirilmediğini, toplam fatura bedeli olan 1.341.554,08 TL taraflar arasında anlaşma gereği USD’ye çevrilmiş ve davacı tarafından 13.108,69 USD bedelli 18 adet senet düzenlenerek müvekkili şirkete teslim edildiğini, söz konusu ticari ilişki gereğince davacı borçlu tarafından; Düzenleyicisinin ——– şirketi olduğu, ——– aval veren olduğu, 22.11.2019 düzenleme tarihli 01.04.2020 vade tarihli 13.108,69 USD bedelli bono tanzim edildiği ancak ödenmediğini, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından söz konusu bono ——– Noterliği’nden 03.04.2020 tarihinde —– yevmiye sayısı ile protesto olduğunu, düzenleyicisinin ——- şirketi olduğu, —— aval veren olduğu, 22.11.2019 düzenleme tarihli 01.05.2020 vade tarihli 13.108,69 USD bedelli bono tanzim edildiği ancak ödenmediğini, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından söz konusu bononun —– Noterliği’nden 06.05.2020 tarihinde —— yevmiye sayısı ile protesto olduğunu, düzenleyicisinin —— şirketi olduğu, ——- aval veren olduğu, 22.11.2019 düzenleme tarihli 01.06.2020 vade tarihli 13.108,69 USD bedelli bono tanzim edildiği ancak ödenmediğini, bunun üzerine müvekkil şirket tarafından söz konusu bononun ——- Noterliği’nden 03.06.2020 tarihinde ——- yevmiye sayısı ile protesto olduğunu, davalı şirket tarafından düzenlenen ve diğer davalı şahıs tarafından aval verilen işbu bonolardan kaynaklanan borcun vadesi geldiği halde ödenmemesi üzerine müvekkili şirket tarafından ——–Değişik İş sayılı dosyası ile davalı borçlu aleyhine ihtiyati haciz kararı alınmış, söz konusu karar ——- E. sayılı takip dosyasına konu edildiğini, davaya konu senetlerin, davacı şirket yetkilisi tarafından düzenlenmiş olup tüm unsurları tam olarak imzalanmış iken bu aşamada anlaşmaya aykırı doldurulduğu yönünde bir iddianın gerçeği yansıtmadığını, davacı tarafın dava dilekçesinde, sözleşmeye konu olan senetlerin, davacı şirket yetkilisi —— tarafından yalnızca imzalanarak ve kaşelenerek müvekkil şirkete teslim edildiği, senet metinlerinde kalan kısımların müvekkil şirket tarafından sözleşmeye aykırı bir şekilde doldurulduğu, Ek Protokol’ün 2.9. maddesinin 3. Bendine göre, ek masraflar çıkması halinde müvekkil şirket tarafından işbu ek masrafların davacı şirkete bildirilmesi gerektiği, ek maliyet bedellerinin senetlere yansıtılacağına ve döviz kuru üzerinden talep edilebileceğine ilişkin taraflar arasında bir sözleşme bulunmadığını iddia edilerek sözleşmeye konu senetlerin geçersizliğine karar verilmesi talep ettiği, davacının işbu iddiaları ve taleplerinin, taraflar arasındaki sözleşmeye, kanuna ve hukuka aykırı olup kötüniyet teşkil ettiğini, öncelikle, yukarıda izah etmiş oldukları üzere, taraflar arasında 08.07.2019 tarihli —— Sözleşmesi imzalanması akabinde 08.07.2019 tarihli Ek Protokol imzalanarak bağımsız işletmenin açılış sürecinde projeyi hazırlayacak mimarın müvekkili tarafından belirlenmesi, proje ve tadilat işlemlerinin tamamının müvekkili tarafından gerçekleştirilmesi karşılığında yatırım maliyetinin davacı tarafından toplam 121.000,00 USD + KDV olmak üzere 18 ay içerisinde eşit paylar ile ödenmesi, aylık 6.723,00 USD bedelli 18 adet senet düzenlenmesi kararlaştırıldığını, söz konusu ek protokolün muhtemel yatırım maliyetini içermekte olup yatırım maliyetinin artması ihtimaline binaen sözleşmenin 2.9. maddesi 3. Bendinde yer alan, “——– VEREN tarafından işbu Ek Protokol maddesinde belirtilen rakamlara ek yatırım maliyetleri yapılması halinde ——-, hiçbir itiraz olmaksızın işbu ek yatırım maliyetlerini de ——– VEREN’in ilk yazılı bildirimi akabinde derhal ödeyeceğini kabul, beyan ve taahhüt etmektedir.” şeklinde düzenleme ile taraflar arasında ek maliyetin de davacı tarafından karşılanması hususunda anlaşma sağlandığını, dilekçelerinin A Bölümünde belirtmiş oldukları üzere, işbu madde kapsamında ek maliyet bedellerine ilişkin yazılı bildirim, müvekkili şirket tarafından “ek maliyetler de dahil olmak üzere” düzenlenen 13.01.2020 tarihinde KDV dahil 1.341.554,08 TL bedelli fatura ile davacı yana tebliğ edildiğini, ek maliyet bedellerine ilişkin olarak Ek Protokol’ün 2.9. maddesinin 3. Bendinde yer alan yazılı bildirim yükümlülüğü, müvekkil şirket tarafından sözleşmeye ve kanuna uygun olarak yerine getirildiğini, işbu faturaya istinaden davacı tarafından 8 gün içerisinde herhangi bir iade gerçekleştirilmeyerek söz konusu fatura kabul edildiğini, ek maliyet bedellerine istinaden müvekkili şirket tarafından düzenlenen faturanın davacı tarafça kabul edilmesi akabinde toplam fatura bedeli olan 1.341.554,08 TL, taraflar arasında anlaşma gereği USD’ye çevrilmiş ve davacı tarafından 13.108,69 USD bedelli 18 adet senet düzenlenerek müvekkili şirkete teslim edildiğini, görüldüğü üzere, ek maliyet bedelleri, müvekkili şirket tarafından öncelikli olarak faturaya yansıtılmış, akabinde davacı taraf ile mutabık kalınması üzerine USD’ye çevrilerek 18 adet senet halinde düzenlenmesine karar verildiğini, davacı tarafın, ek maliyet bedellerinin senetlere yansıtılacağına ilişkin taraflar arasında sözleşme bulunmadığı iddiaları yersiz ve hukuka aykırı olduğunu, zira tarafların, bu hususta karşılıklı olarak mutabık kalmış ve davacı şirket tarafından ilgili senetler düzenlenmiş olmakla ek maliyet bedellerinin senet olarak düzenlenmesi noktasındaki açık iradelerini ortaya koyduklarını, keza müvekkili şirket tarafından ek maliyet bedelleri kapsamında TL cinsinden düzenlenen faturanın, USD’ye çevrilmesi hususunda da tarafların açık ve gerçek iradeleri mevcut olup davacı tarafın, ek maliyetlerin döviz kuru üzerinden talep edilebileceğine ilişkin taraflar arasında bir sözleşme bulunmadığı iddialarını kati suretle kabul etmediklerini, nitekim taraflar arasında akdedilen 08.07.2019 tarihli Ek Protokol incelendiğinde, sözleşme kapsamındaki yatırım maliyetlerinin döviz kuru (USD) üzerinden ve senetler halinde düzenlenmesi hususunda anlaşmaya varıldığı görüleceğini, dolayısıyla taraflar arasındaki asıl ve gerçek iradenin, sözleşmeye konu yatırım bedellerinin USD üzerinden belirlenmesi ve senetlere konu edilmesi olduğu ortada olduğundan taraflar arasında bu hususta bir anlaşma bulunmadığından bahsedilemeyeceğini, dilekçelerinin yukarıda yer alan bölümlerinde ifade ettikleri üzere, söz konusu senetler, oluşan yatırım maliyeti ve ek yatırım maliyeti dahilinde davacının 18 eşit pay halinde düzenlenmiş olup ek protokolün 2.9 maddesi 3. Bendi kapsamında mutabakat dahilinde ek maliyetleri de içerdiğinden, davacı tarafından tüm unsurları tam olarak imzalandığından davacı yanın senetleri boş olarak imzaladığı ve sözleşmedeki miktara aykırı şekilde fazla bedellerde senet oluşturulduğu iddiası tamamen gerçek dışı olduğunu, davacı tarafın öne sürdüğü haksız, mesnetsiz ve hukuka aykırı iddialarının kabulü sonucunu doğuracak hiçbir husus taraflarınca ikrar edilmiş olmayıp davacı tarafın, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerini hatalı bir şekilde yorumlamak suretiyle, eksik bilgi ve gerçek dışı bir yorum ile mahkeme nezdinde yanlış bir kanaat uyandırma çabası içinde olduğunu, davacı tarafın bu husustaki tüm iddialarına itiraz ettiklerini, davacının, davaya konu senetleri, davalı müvekkili ile olan ticari ilişkisi gereğince ve aralarında akdedilen ——— Sözleşmesi ve 08.07.2019 tarihli Ek Protokol’deki şartlar dahilinde tüm unsurları tam olarak tanzim etmiş olup imzaların boş senetlere atıldığı iddiası gerçeğe aykırı olduğunu, davacı tarafın, sözleşmeye konu senetlerin geçersizliğine karar verilmesi talebinin reddine karar verilmesi gerekmekte ve talep edilmekte olduğunu, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında imzalanan 08.07.2019 Tarihli ——- Sözleşmesi Ve Ek Protokol, davalı müvekkili şirket tarafından ——– Noterliğinin 16.07.2020 Tarihli ———- Yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı nedenle tek taraflı olarak feshedildiğini, davacı tarafın, söz konusu sözleşme ve eklerinden dönüldüğü iddialarının hukuka aykırı ve mesnetsiz olduğunu, davacı tarafın işbu iddialarını, ispata elverişli somut delillerle ispatlayamadığını, ifade ettikleri üzere, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında “——–” markası adı altında yeme içme faaliyeti kapsamında franchise verilmesi için 08.07.2019 tarihli ——- Sözleşmesi ve Ek Protokol akdedilmiş, işbu sözleşme ve ek protokol gereğince davacı şirket tarafından sözleşmesel yükümlülüklerinin ifası için müvekkili şirkete 18 adet senet teslim edildiğini, müvekkili şirkete teslim edilen 01.04.2020 vade tarihli 13.108,69 USD bedelli, 01.05.2020 vade tarihli 13.108,69 USD bedelli ve 01.06.2020 vade tarihli 13.108,69 USD bedelli senetlerin vadesinde ödenmemesi neticesinde sözleşmenin 14. Maddesi ile Ek Protokol’ün 2.7. maddesi gereği müvekkil şirkete teslim edilen tüm senet bedelleri muaccel hale geldiğini, işbu durumun ——– Noterliğinin 28.05.2020 tarihli ——- yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacı şirkete ihtar edilerek güncel borç bildirimi yapıldığını, müvekkili şirketin yapmış olduğu ihtarlara karşın davacı şirket tarafından hiçbir ödeme yapılmaması neticesinde bu defa ——— Noterliğinin 16.07.2020 tarihli ——- yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilerek davacı şirket ile münakit 08.07.2019 tarihli ———- Sözleşmesi ve Ek Protokol’ün müvekkil tarafından haklı nedenle tek taraflı olarak feshedildiğinin bildirildiğini, belirtmek gerekir ki müvekkili şirketin, davacı şirket ile münakit ——– sözleşmesi gereği üzerine düşen tüm yükümlülükleri gereği gibi yerine getirmiş ancak davacı şirket tarafından sözleşmenin yürürlükte olduğu süre boyunca sözleşmesel yükümlülüklere riayet edilmeyerek sözleşmeye aykırı davranıldığını, bilindiği üzere, fesih beyanı sürekli borç ilişkisini ileriye etkili olarak sona erdiren bozucu yenilik doğuran bir haktır; hak sahibinin tek taraflı, varması gereken irade beyanıyla kullanılır ve bu beyanın hukuki sonuç doğurması, karşı tarafın kabulüne bağlı olmadığını, fesih beyanı, muhatabına varmakla hukuki sonuç doğurucu nitelikte olup ileriye etkili olarak hüküm ve sonuç doğuracağını, somut olaya konu 08.07.2019 tarihli ——— ve Ek Protokol, müvekkil şirket tarafından ——– Noterliğinin 16.07.2020 tarihli ——- yevmiye numaralı ihtarnamesi ile tek taraflı olarak feshedildiğinden ilgili sözleşme ve ekleri, işbu fesih ihtarnamesinin davacı tarafça tebellüğ edildiği tarihten itibaren ileriye etkili olarak sona erdiğini, davacı tarafça 22.03.2020 tarihinde sözleşmeden dönüldüğüne ilişkin öne sürülen iddiaların tamamen asılsız ve kötüniyetli olduğunu, dönme hakkı; bozucu yenilik doğuran, tek taraflı ve varması gereken bir irade beyanıyla kullanılmakla hukuki sonuçlarını doğuran bir hak olmasına karşın somut olayda davacı şirket tarafından 22.03.2020 tarihinde sözleşmeden dönüldüğüne dair herhangi bir irade beyanında bulunulmadığını, bu halde, davacı tarafça uyuşmazlığa konu sözleşmeden dönüldüğünden söz edilemeyeceğini, aksi bir an için düşünülse dahi davacı taraf, dönme hakkını 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/3 maddesinde belirtilen usul ile kullanmakla yükümlü olup işbu kanun maddesinde belirtilen şekilde davaya konu sözleşmeden 22.03.2020 tarihinde döndüğüne ilişkin usule uygun herhangi bir bildirimde bulunmadığını, öncelikle belirtmek gerekir ki davaya konu 08.07.2019 Tarihli ——– Sözleşmesi ve ekleri, müvekkil şirket tarafından ——– Noterliğinin 16.07.2020 tarihli ——– yevmiye numaralı ihtarnamesi ile tek taraflı olarak feshedildiğinden sözleşmenin 22.03.2020 tarihi itibariyle işlem temelinin çökmesi nedeniyle feshi mümkün olmayıp davacının işbu beyanı ve talebi hukuka aykırı ve mesnetsiz olduğunu, davacının, dava dilekçesinde huzurda ikame edilen dava ile sözleşmeden dönme hakkının kullanıldığının ifade edildiğini, belirtmek gerekir ki davacı tarafça davaya konu sözleşmenin feshinin mi yoksa sözleşmeden dönme mi talep edildiği hususuna ilişkin dava dilekçesinde çelişkili beyanlara yer verilmiş olup bu durumda taleple bağlılık ilkesi gereği netice ve talebin esas alınarak inceleme yapılması gerektiğini, davacı taraf, dava dilekçesinin netice ve talep kısmında, ilgili sözleşme ve eklerinden davacı şirket tarafından dönüldüğünün tespiti ile sözleşme ve eklerinin geçersizliğinin tespiti olduğu ortada olduğunu, bu kapsamda taraflar arasında imzalanan ———— ile Ek Protokol’ün, davacılar tarafından sözleşmeden dönmek suretiyle sona ermiş olduğundan bahsedilemeyeceğini, zira sözleşme ve eklerinin, işlem temelinin çökmesine sebebiyet veren herhangi bir sebeple sona erdirildiğine dair ne davacılar tarafından ne de vekilleri vasıtasıyla ileri sürülen bir beyan bulunmadığını, davacılar vekilinin dava dilekçesinde Türk Borçlar Kanunu’nun 138. Maddesi uyarınca işlem temelinin çökmesi nedeniyle ilgili sözleşmenin feshi gerektiğini ifade etmekteyse de davacılar tarafından sözleşmeyi sona erdirecek nitelikte bir irade beyanı veya ihtar mektubu müvekkil şirkete veya taraflarına gönderilmediğini, kaldı ki davacı şirket ile münakit ——- Sözleşmesi ve Ek Protokol, ——— Noterliğinin 16.07.2020 tarihli ——– yevmiye numaralı ihtarnamesi ile müvekkili şirket tarafından haklı nedenle ve tek taraflı olarak feshedildiğini, söz konusu sözleşmenin 22.03.2020 tarihi itibariyle sona ermiş olduğuna yönelik iddiaların tamamen asılsız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, bilindiği üzere dönme hakkı, bozucu yenilik doğuran bir haktır; tek taraflı ve varması gereken bir irade beyanıyla kullanılır ve varması ile istenilen hukuki sonuçları doğuracağını, bununla birlikte, gerek sözleşmeden dönme gerekse de fesih hakları, dava yoluna başvurma koşulu olmadan ve hiçbir şekle tabi olmaksızın kullanılabilirse de her iki tarafın da tacir olduğu hallerde, Türk Ticaret Kanunu’nun 18/3 maddesi uyarınca işbu bildirimlerin sonuç doğurabilmesi, noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılmalarına bağlı olduğunu, müvekkili şirketin ve davacı tarafın tacir olması nedeniyle işbu dönme hakkının Türk Ticaret Kanunu’nun 18/3 maddesinde aranan usul ile bildirilmesi gerekmekte olduğundan davacı taraf işbu iddialarını, kanunda aranan usule uygun yazılı delillerle kanıtlamakla mükellef olduğunu, somut olayda ise davacılar tarafından davaya konu sözleşmeden dönüldüğüne dair herhangi bir bildirim yapılmadığı gibi aksi bir an için düşünülse dahi 22.03.2020 tarihinde sözleşmeden dönüldüğünü, bu suretle sözleşmenin sona erdiğini iddia eden ve bu hususunun tespitini talep eden davacı taraf, işbu hususu ispatla mükellef olmasına karşın Türk Ticaret Kanunu’nun 18/3 maddesi uyarınca ispata elverişli somut delilleri ibraz edemediğini, davacı şirket ile müvekkili şirket arasında münakit sözleşmenin ifa imkansızlığı sebebiyle sona erdiğine dair iddiaların her türlü gerçeklikten uzak ve afaki beyanlardan ibaret olduğu sarih olup davacı tarafın ispatlanamayan iddiaları kapsamında davanın reddi gerekmekte ve talep edilmekte olduğunu, davacının dava dilekçesinde belirttiği iddialarını kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla belirtmek gerekir ki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 138/1 maddesi uyarınca sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkı yerine fesih hakkı kullanmak zorunda olup davacı tarafın sözleşmeden dönme hakkı bulunmadığından davaya konu sözleşmeden dönüldüğü iddiası hukuken kabul edilebilir olmadığını, ——– sözleşmelerinde karakteristik edim olan franchise verenin üretim, işletme ve pazarlama sistemini kullandırma ve ——– alana yardımcı olma yükümlülüğü, kapsamı ancak sözleşme süresine göre belirlenebilecek bir edim olarak ortaya çıktığı için, ——— sözleşmesinin dar anlamda sürekli borç ilişkisi olduğu açık olduğunu, gerçekten de ——- sözleşmesinin sürekli borç ilişkisi doğurduğu konusunda doktrinde görüş birliği olduğunu, somut olayda davacı şirket ile müvekkil şirket arasında akdedilen 08.07.2019 tarihli ——–, her iki tarafa borç yükleyen nitelikte olduğu ve sürekli borç ilişkisi teşkil ettiği hususunda bir tereddüt olmadığını, davacı tarafın davaya konu 08.07.2019 tarihli ——- 22.03.2020 tarihinde döndüğüne ilişkin iddialarını kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 138. Maddesinde açıkça belirtildiği üzere, sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanabileceğinden davacının davaya konu sözleşmeden dönmesi mümkün olmayıp davacı borçlu tarafından dönme hakkının kullanılması, kanuna aykırılık teşkil edeceğini, ifade etmeliyiz ki bir an için davacının sözleşmeden dönme hakkını kullandığı kabul edilse dahi kanun hükmü gereği sürekli edimli sözleşmelerde davacının dönme hakkı bulunmadığından ve Türk Borçlar Kanunu’nun 138. Maddesi uyarınca yalnızca fesih hakkını kullanabileceğinden davacının 22.03.2020 tarihinde davaya konu sözleşmeden döndüğü iddialarının kabulü mümkün olmayıp huzurdaki davanın reddi gerektiğini, davacı tarafın aşırı ifa güçlüğüne dayanarak işlem temelinin çökmesi nedeniyle davaya konu sözleşmeden dönüldüğünü iddia etmesi ve sözleşmenin geçersizliğinin tespitini talep etmesi, hakkın kötüye kullanımı teşkil etmekte olup sözleşmeye bağlılık ilkesine, hukuki güvenlik ilkesine ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davacılar vekili tarafından sunulan ıslah talepli dava dilekçesinde; Covid-19 kapsamında ——— tarafından yayımlanan 22.03.2020 tarihli genelge ile restoran, kafe ve lokantaların, paket servisi dışında hizmete kapatıldığı, Pandemi sebebiyle davacı şirketin çok düşük gelir elde ettiği, 1 Haziran tarihi itibariyle kısıtlamalar kaldırılmış olmasına karşın bu durumun işletmenin nakit akışı ve cirosuna etki etkisinin düşük olduğu, davacı şirketin, 08.07.2019 tarihli ———- Sözleşmesi ile yükümlendiği ciro üzerinden ödeme yapma ve müşterilere sunulacak ürünleri davalı müvekkil şirketten tedarik etme borçlarını gerçekleştirmesinin mümkün olmadığı, bu yükümlülüklerin ifasının davacı şirketten beklenmesinin dürüstlük kuralına aykırılık oluşturduğunun ifade edildiğini, davacılar vekilinin işbu tamamıyla mesnetsiz olup hukuki ve sözleşmesel hiçbir dayanak ihtiva etmediğini, öncelikle ifade etmek gerekir ki davaya konu sözleşmenin müvekkil şirket tarafından haklı nedenle feshine konu husus, davacı tarafından sözleşmede kararlaştırılan senet bedellerinin vadesinde ödenmemesi olduğunu, nitekim davacı taraf, davaya konu 08.07.2019 tarihli ——— Sözleşmesi ve Ek Protokol hükümleri gereğince vadesinde ödenmeyen senet bedelleri nedeniyle müvekkili şirkete teslim edilen tüm senet bedellerinin muaccel hale geleceği hususuna vakıf olarak söz konusu sözleşmeyi imzalamış, sözleşme hükümleri ile bağlı hale geldiğini, taraflar arasında akdedilen davaya konu sözleşme ve ek protokolleri uyarınca tüm senetlerin muaccel hale gelmesi ise, yukarıda izah ettiğimiz üzere, müvekkili şirkete teslim edilen 01.04.2020 vade tarihli 13.108,69 USD bedelli senedin vadesinde ödenmemesinden kaynaklandığını, Pandemi sebebiyle restoranların kapatılmasına ilişkin kararın ise 22.03.2020 tarihli genelge ile yürürlüğe konulduğunu, belirtmek gerekir ki restoranların yalnızca paket servis olarak hizmete devam ettiği 22.03.2020 tarihinden 01.04.2020 tarihine kadar geçen bu denli kısa bir zaman zarfı içerisinde davacı şirketin sözleşme gereğince yerine getirmekle yükümlü olduğu ediminin ifasında imkansızlığa düştüğünden söz edilmesi, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, zira Türk Ticaret Kanunu’nun 18/2 maddesinde düzenlendiği gibi her tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmekle yükümlü olup somut olayda davacı şirket, müvekkili şirket ile 08.07.2019 tarihli ——— Sözleşmesi’ni imzaladığı esnada işbu sözleşme kapsamındaki edimlerini ve ödeme yükümlülüklerini bilmekte, basiretli bir tacir olarak ise söz konusu ödeme yükümlülüklerini ifa etmemesi halinde karşılaşacağı menfi durumları öngörebilmekte olduğunu, davacının ifa güçlüğüne düştüğüne ilişkin iddialarını kesinlikle kabul etmemekle birlikte belirtmek gerekir ki borçlu, ifa güçlüğüne düşmesine neden olan olaya kendisi sebep olmuşsa veya katkıda bulunmuşsa, ya da bu olay onun etki alanından doğmuş, ona isnat edilebilir bir olaysa Türk Borçlar Kanunu’nun 138 hükmünün uygulanmasını isteyemeyeceğini, başka bir deyişle borçlunun, kendi etkinlik ve egemenlik çevresinden, kendi yaşam ilişkilerinden ve gevşek, başıbozuk tutumundan kaynaklanan aşırı ifa güçlüğünü fırsat bilerek yükümlülüklerinden sıyrılmaya ya da bunları hafifletmeye kalkışamayacağını, isnat edilebilirlik ile ilgili olan bir başka durumun ise, temerrüdün Türk Borçlar Kanunu’nun 138 hükmünün uygulanmasını engellemesi olduğu, borçlu temerrüt halinde ise aşırı ifa güçlüğüne düştüğünü ileri süremeyeceğini, zira onun temerrüde düşmesinin sebebinin, şartların değişmesi nedeniyle ifanın aşırı güçleşmesi değil, borcunu zamanında ifa etmemesi olduğunu, davacı şirket ile müvekkili şirket arasında imzalanan ve yukarıda detayları verilen ——– sözleşmesi ve Ek Protokol, davacının sözleşme kapsamındaki ödeme yükümlülüklerine aykırı davranması nedeniyle müvekkili şirket tarafından haklı nedenle feshedilmiş olup davacı tarafın, kendisine isnat edilebilir olan temerrüt olgusu nedeniyle Türk Borçlar Kanunu’nun 138 hükmünün uygulanmasını istemesinin hukuka aykırı ve kötüniyetli olduğundan bahisle davacının, 08.07.2019 tarihli ——— Sözleşmesi ve Ek Protokolü’nden 22.03.2020 tarihinde döndüğünün tespiti talebinin reddine, davacının, 08.07.2019 tarihli ——- Sözleşmesi ve Ek Protokolü’nün geçersizliğinin tespiti talebinin reddine, davacının, 089.07.2019 tarihli ——– Sözleşmesi ve Ek Protokol’e konu olan senetlerin geçersizliğine karar verilmesi talebinin reddine, neticeten huzurdaki davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. —– sayılı ilamıyla dosyanın mahkememiz dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Mahkememiz 05/07/2023 tarihli duruşmada verilen ara karar gereği, taraflar arasındaki ——– Sözleşmesi’nin 18. maddesi uyarınca ——– Mahkemelerinin yetkili olduğunun kabul edildiği anlaşıldığından, yetkisizlik kararı verilmek üzere mahkeme dosyasıyla birleşen ——– esas sayılı dosyasının dosyadan ayrılmasına karar verilmiş ve dosyanın ayrılarak mahkememizin ——— Esas numarasını almıştır. Mahkememizin——– Esas sayılı dosyasında da yetkisizlik kararı verilmiştir. Mahkememiz 02/06/2022 tarihli duruşma tutanağının 4 nolu “Dava konusu uyuşmazlığa ilişkin davacı ve davalı tarafın ticari ticari defter ve belgeleri üzerinde dosya kapsamına göre tüm iddia ve savunmaları karşılar şekilde rapor düzenlenmesi için dosyanın resen seçilen SMMM ve Nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişilerine tevdi edilmesine” ara kararı uyarınca dosya bilirkişiler ——— ve ——- e tevdi edilmiştir.

Bilirkişiler ——- ve ——— tarafından 03/02/2023 tarihinde sunulan bilirkişi raporunda özetle, “
Davacı şirketin 2019-2020 yıllarına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, kayıtların düzenli ve yasalara uygun tutulduğu, ticari defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, davalı şirketin 2019-2020 yıllarına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, kayıtların düzenli ve yasalara uygun tutulduğu, ticari defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, davacı şirketin sahibi lehine delil niteliğine haiz ticari defterlerine göre Davalı şirkette 1.108.676,45 TL borçlu olduğu, davalı şirketin sahibi lehine delil niteliğine haiz ticari defterlerine göre Davacı şirkete 1.102.791,71 TL alacaklı olduğu, taraflar arasında faturalaşma yönünden cari hesap farklılığının bulunmadığı, Davacı şirketin ticari defterlerinde sözleşme kapsamında Davalı şirkete verilen senetlerin kaydının mevcut olmadığı, bu sözleşme kapsamında Davalı tarafından düzenlenen dekorasyon faturasının kayıtlı olduğu, dosya kapsamındaki ihtarnameler incelendiğinde sözleşmenin feshedilmediği, davacının talebi doğrultusunda TBK m. 138 şartlarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin takdirinin Sayın Mahkemede olduğu, davaya konu senetlerin davacı tarafından düzenlenmediği değerlendirmesinin uzmanlık alanımıza girmediği,” sonucuna varılmıştır. Mahkememiz 05/07/2023 tarihli duruşma tutanağının 1 nolu “Taraflar arasında sürekli edim içeren sözleşme bulunduğu, bu kapsamda TBK 138.madde gereği sözleşmeden dönme olamayacağı, fesih olabileceği, ilk dava tarihinin 20 Haziran 2020 olduğu, bu sebeple de fesih tarihinin 20 Haziran 2020 olabileceği varsayımına dayanarak yeni oluşturulacak mali müşavir, nitelikli hesaplamalar uzmanı ve gıda sektörü bilirkişisinden oluşturulacak heyete tevdi ile 20 Haziran 2020 tarihi itibarıyla davacıların davalı ——— restoran şirketine borç miktarının tespitinin istenmesine,” ara kararı uyarınca dosya bilirkişiler ——– tevdi edilmiştir
.Bilirkişiler ———- tarafından 10/11/2023 tarihinde sunulan bilirkişi raporunda özetle,
“2019-2020 dönemi Yevmiye Defteri, Defteri Kebir ile Envanter defterlerinin açılış tasdiklerinin Vergi Usul Kanunu’nun “Tasdik Zamanı” başlıklı 221. maddesine göre; süresinde yaptırıldığı, 2021 dönemi Yevmiye defterinin kapanış tasdikinin Türk Ticaret Kanununun 64/3 maddesine uygun süresinde yaptırıldığı, V.U.K’nu ve TTK’nuna uygun tutulduğu, davacı şirketin kendi ticari defter kayıtlarının birbirlerini doğruladığı, verilen yetki ile davalının ticari defterleri usul yönünden incelenmiş olup; 2019-2020 dönemi Envanter defterinin açılış tasdikinin Vergi Usul Kanunu’nun “Tasdik Zamanı” başlıklı 221. Maddesine göre; süresinde yaptırıldığı, davalının 2019-2020 döneminde e-defter kullanan mükellef olduğu 2019-2020 dönemi Ocak- Aralık ayı Yevmiye defteri ile Defteri Kebirin açılış, kapanış GİB onaylı beratlarının süresinde alındığı, V.U.K’nu ve TTK’nuna uygun tutulduğu, davalı şirketin kendi ticari defter kayıtlarının birbirlerini doğruladığı görülmüştür. davalı şirket tarafından sözleşme kapsamında yapılan yatırım maliyetlerine ilişkin davacı adına düzenlenen 13.01.2020 tarih ——– numara 1.341.554,08 TL tutarlı faturanın her İki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı tarafından davalıya toplam tutarı 235.956,42 USD olan senetler keşide edildiği, davacının davalıya verdiği senetleri kendi ticari defterlerine kaydetmediği, davalı kayıtlarında ise ilgili senetlerin 01.01.2020 tarih ve ——— nolu yevmiye kaydı ile 1.401.581,13 TL (235.956,42 USD) olarak kayıtlı olduğu, Ocak 2020 ve Şubat 2020 vadeli 2 adet senedin ödendiği, geriye kalan ve raporun 4 mali inceleme bölümünde detayları gösterilen 16 adet toplam tutarı 209.739,04 USD olan (Senetlerin ticari defterlere kaydedildiği 01.01.2020 tarihindeki TL karşılığı 209.739,04 * 5,94 = 1.245.849,90) senetlerin protesto edildiği, tüm bu tespit ve değerlendirmeler neticesinde tarafların ticari defter kayıtlarının karşılaştırması ile 20.06.2020 tarihi itibariyle davacının davalı yana 1.336.389,09 TL borçlu olduğu” sonucuna varılmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava, aşırı ifa güçlüğü sebebiyle sözleşmeden dönme ve dava konusu bonoların geçersizliğinin tespiti istemlerine ilişkindir.
Davacı vekili 14/12/2020 tarihli ıslah dilekçesiyle davasını tamamen ıslah etmiştir.
Taraflar arasında 08/07/2019 tarihli ——– Sözleşmesi ve 08/07/2019 tarihli ——– Sözleşmesine Ek Protokol imzalandığı, davacı tarafın 22/03/2020 tarihinde başlayan Covid-19 tedbirleri sebebiyle aşırı ifa güçlüğü yaşadığından bahisle davacı şirketin
TBK madde 138 uyarınca 22/03/2020 tarihinde sözleşmeden döndüğünün, ——- Sözleşmesi ve ——- Sözleşmesine Ek Protokolün geçersizliğinin tespiti ile dava konusu senetlerin geçersizliğinin tespitini talep etmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Aşırı ifa güçlüğü başlıklı 138 nci maddesi “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.” hükmünü düzenlemiştir. ——– sözleşmesi, ——– verenin ——- alana marka, sembol, ticaret ünvanı, know-how gibi gayri maddi unsurlarını kullandırarak mal ve hizmetlerin sürümü ve dağıtımını yapma yetkisi vermekle birlikte ——— alanı sürekli olarak destekleme ve onu kendi sistemine entegre etme yükümlülüğünü üstlendiği; ——- alanın ise, franchise verenin gayri maddi unsurlarını kullanarak, onun pazarlama ilkeleri ve talimatları doğrultusunda ve yine onun kontrolü altında, mal ve hizmetlerin sürümünü kendi nam ve hesabına yapmayı ve belli bir ücret ödemeyi üstlendiği; bağımsız tarafların dikey işbirliği içinde organize oldukları, sürekli borç ilişkisi doğuran, kanunda düzenlenmemiş, tam iki tarafa borç yükleyen, çerçeve bir sözleşmedir. Somut olayda; taraflar arasında ——— sözleşmesi bulunduğu, ——– sözleşmesinin iki tarafa da borç yükleyen sürekli edimli sözleşme olduğu, sürekli edimli sözleşmelerde borçlunun kural olarak dönme hakkını kullanamayacağı, davacı tarafın TBK’nın 138 nci maddesi uyarınca 22/03/2020 tarihi itibariyle sözleşmeden döndüğünün, bunun sonucu olarak da ——— Sözleşmesi ve ——– Sözleşmesine Ek Protokol ile sözleşmeler kapsamında verilen senetlerin geçersizliğinin tespitini talep ettiği, davacı tarafın TBK 138 maddesi uyarınca sözleşmeden dönemeyeceği anlaşılmakla ——- Sözleşmesi ve ——– Sözleşmesine Ek Protokol ile sözleşmeler kapsamında verilen senetlerin geçersizliğinin tespitini taleplerin reddi gerektiği anlaşıldığından taleple bağlı kalınarak davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL harcın davacı tarafından dava açılırken peşin yatırılan 54,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 215,45‬ TL harcın davacı taraftan alınarak Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından sarf edilen posta ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 14.157,00 TL yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde artan avansların resen yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde——– Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/12/2023