Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/219 E. 2021/114 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/219 Esas
KARAR NO : 2021/114
DAVA :İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/06/2020
KARAR TARİHİ : 18/02/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin alacağının tahsili amacıyla —– tarihli fatura alacağından kaynaklanan alacak sebebiyle ilamsız icra takibi başlatıldığını davalı borçlu, borçlu olmadığını iddia ederek borca itiraz etmiş ve takibi durduğunu, işbu itiraz sadece takibi sürüncemede bırakarak davacının haklı alacağına kavuşmasını engellemek amacıyla yapılmış olduğunu, haksız ve mesnetsiz olduğunu, davanın kabulüne, fazlaya ilişkin hak ve alacak talep etme hakları saklı kalmak kaydı ile davalının haksız ve mesnetsiz itirazının iptaline ve takibin takip tarihi itibariyle işleyecek faiz vekalet ücreti ve tüm ferileri ile birlikte devamına davalı aleyhine alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karış taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İtirazın iptali davalarında yetkili icra müdürlüğünde açılmış bir icra takibinin varlığının dava şartı olması sebebiyle işbu dava kapsamında başlatılan icra takibi yetkisiz icra müdürlükleri olan—– icra müdürlüklerinde başlatılmış olmasına istinaden davanın öncelikle dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddini, davacı tarafından ——– dosyası ile başlatılan icra takibi yetkisiz icra müdürlüğünde başlatıldığı gibi Mahkemenizde açılan dava da yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili icra müdürlüğü ve mahkeme taraflar arasında imza edilmiş Çerçeve Sözleşme’nin 14. Maddesi ile —– ve mahkemeleri olduğundan yetki itirazının kabulü ile icra müdürlüğünün ve mahkemenin yetkisizliğine karar verilmesine, davacı tarafın haksız ve hukuka aykırı “vade farkı” açıklaması ile mükerrer faturalar düzenleyip mükerrer takipler başlattığı ve bu yolla alacak yaratma çabasında olduğu sabit olmakla birlikte açıklanan sebeplerden ötürü karşı tarafın vade farkına ilişkin fatura düzenlemesi kötü niyetli olup kesilmiş olan fatura geçerli değil olmadığını, bu sebeple takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin faizi ile birlikte davalı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :Dava; faturaya dayalı girişilen icra takibinde itirazın iptali istemine ilişkindir.
Hemen belirtmek gerekir ki, itirazın iptali davaları, icra takibine sıkı sıkıya bağlı olan davalardandır. Bu davalar yönünden, yetkili icra dairesinde yapılmış bir icra takibinin bulunması dava şartlarındandır. İcra takibinde yetki kurallarının düzenlendiği 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 50. maddesinin birinci fıkrasında bulunan “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur.” hükmü gereğince, takibin yetkili icra dairesinde yapılıp yapılmadığı konusunda da Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) ilgili hükümlerine başvurulacaktır.
İİK’nun 62/1. maddesinde; “İtiraz etmek isteyen borçlu, itirazını, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak icra dairesine bildirmeye mecburdur” hükmü ile İİK’nun 66/1. maddesinde; “Müddeti içinde yapılan itiraz takibi durdurur.” hükmü yer almaktadır.
Borçlu tarafından süresinde icra dairesine yapılan itirazla birlikte takip, kanun hükmü gereğince kendiliğinden durur ve duran takibe devam edilebilmesi, alacaklı tarafından borçlunun itirazının hükümden düşürülmesine bağlıdır.
İİK’nun 67. maddesi gereğince de takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
İcra takiplerinde yetki hususu, 2004 sayılı İİK’nın 50. maddesi yollaması ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre yapılmaktadır.
İİK’nın 50. maddesi; “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir.
İtirazın iptali davasında usulüne uygun olarak başlatılmış ve itirazla durmuş bir takibin varlığı dava şartı olup, 6100 sayılı HMK’nın 115. maddesi uyarınca dava şartının varlığı yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmelidir.
———- ilamında, —- kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davasını gören mahkeme, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyebilir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması sonuca etkili değildir. Başka bir ifadeyle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek, kesin olarak sonuçlandırmalıdır —–
İtirazın iptâli davasının görülebilmesi, geçerli bir icra takibinin varlığına bağlıdır. Ortada geçerli takip yoksa itirazın iptâli davasının görülebilmesine usulen olanak yoktur. İcra dairesinin yetkisine itiraz halinde bu itiraz usulünce incelenip sonuçlandırılmadığı sürece geçerli bir takibin varlığından söz edilemez.
6100 sayılı HMK’nın 17. maddesine göre “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, dava, sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” Sözkonusu kanunun yetki sözleşmesi başlıklı 17. maddesinde tacirler ve kamu tüzel kişilerinin, sözleşme ile yetkili mahkemeyi belirleyebilecekleri öngörülmüştür. Dava konusu olayda tarafların ikisi de tacir olduğu takdirde yetki sözleşmesi geçerli olacaktır. Tarafların tacir olduğu hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Somut olayda davaya dayanak takip—- dosyası ile başlatılan icra takibidir. Taraflar arasında akdedilen çerçeve sözleşmenin 14.Maddesinde taraflar arasında doğan uyuşmazlıkların—– Mahkemeleri ve icra dairelerinde çözümleneceği konusunda yetki sözleşmesinin akdedildiği,sözleşme altındaki imzanın her iki şirket yetkililerince kabul edildiği anaşıldığından mahkememizin sözleşmede kararlaştırılan münhasır yetki sözleşmesi ile bağlı olduğundan ve genel yetkiyi bu kararlaştırmanın kaldırdığından mahkememizin ve davaya esas takibin girişilerek ödeme emrinin tebliğ edildiği icra dairesinin yetkisiz olduğu anlaşılmıştır.
Nihai olarak Mahkememizce —– tarihli celsede davanın özel dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiş olmasına rağmen dava dosyasının karar kesinleştiğinde yetkili Asliye ticaret Mahkemesine gönderilmesi şeklinde —- numaralı bent tesis edilmiş ise de buna dair yanılgının mahkememiz kararının tarafların gerekçeli kararda hak ve borçlarının genişletilmesi veya daraltımı sonucu doğurmayacağından maddi hata olduğu anlaşılarak söz konusu bendin karar fıkrasından çıkartılması cihetine gidilerek aşağıdaki şekilde karar tesis edilmiştir.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraflar arasında akdedilen çerçeve sözleşmenin 14.maddesinde münhasır yetkili mahkeme ve icra daireleri olarak —– Mahkemeleri ve icra daireleri yetkili mahkeme ve daireleri olarak belirlendiğinden HMK 17,114.maddelerince gereğince açılan davanın özel dava şartı(geçerli icra takibi bulunmaması)yokluğu nedeni ile USULDEN REDDİNE,
2-Karar tarihi itibari ile alınması gerekli 59,30 TL karar ve ilam harcının, davacı tarafça başlangıçta yatırılan 1.168,47 TL harçtan mahsubu ile hazineye gelir kaydına, arta kalan harcın istek halinde davacı tarafa İADESİNE,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa İADESİNE,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca———- Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı.18/02/2021