Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/177 E. 2020/713 K. 16.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/177 Esas
KARAR NO : 2020/713

DAVA : Menfi Tespit – İstirdat
DAVA DEĞERİ : 1.982.544,33 TL
DAVA TARİHİ : 25.08.2009

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle, davalı tarafından kapatılan Ümraniye —–. İcra Müdürlüğü’nün——- esas sayılı dosyasından davacı aleyhine 7 adet fatura dayanak gösterilerek toplam —– tutarında alacak iddiası ile icra takibi başlatıldığını, davacının söz konusu takipten “——- tarihinde gerçekleşen haciz işlemi esnasında” haberdar olduğunu, faturaların daha önce davacıya tebliğ edilmediğini ve faturalara konu hizmetin davacı şirket tarafından alınmadığını, bu nedenle, davacının davalıya ödeme emrine konu borcunun bulunmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Yargılama devam ederken icra dosyasına ——- ödeme yapıldığı belirtilerek, bu tutar yönünden davanın istirdata dönüştüğü bildirilmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, tarafların —- tarihinden bu yana —— tanıtım elemanları temin ve idare sözleşmeleri ve ödemeler kapsamında yaklaşık —- tutarında ticari faaliyette bulunduklarını,——- yapılan en büyük ——— yerine getirilmesi çalışmaları olduğunu, sadece bu hizmet için —— tutarında fatura kesildiğini ve ödemesinin yapıldığını, bu sebeple taraflar arasındaki ticaretin çok kısıtlı olduğu iddiasının borcu ödememek kastıyla ve kötü niyetli olarak ileri sürüldüğünü, bu durumun mevcut sözleşme ve uygulamaların tamamının inkarı niteliği taşıdığını, davacının son 1 yıldır ödemelerinde önemli aksatmalar yaptığını ve birçok faturayı geç ödediğini, davaya konu faturaları süresi içinde tahsil etme tereddüdü yaşayan müvekkili şirketin faturaları bizzat —— teslim ettiğini, ancak müdürün sözünde durmaması üzerine yine süresi içinde tahsilat yapamadığını, müvekkili şirketin icraya konu faturalar nedeniyle zor duruma düştüğünü, taraflar arasındaki ticari ilişkinin son bulma riskine rağmen takibe geçildiğini, ödeme emrini alan davacı şirketin borca herhangi bir itirazının bulunmadığını, bunun üzerine 24.08.2009 tarihinde haciz işlemi yapıldığını, haciz işlemi sırasında davacı şirket vekillerinin ödeme yapacaklarını belirterek süre istediklerini, hatta haciz——— bulunduklarını, davacı şirketin Ümraniye—-. İcra Müdürlüğünün —– Esas sayılı dosyasına ödeme taahhüdü ve taksitlendirme talebinde bulunduğunu, taksitlendirme taleplerinin taraflarca kabul edildiğini ve taksitin ilk bölümünün davacı tarafından hiçbir ——– konulmadan ödendiğini, davacı tarafından bu gelişmelerden sonra menfi tespit davası açıldığını, takip konusu—- faturanın tebliğ edilmediği iddiasını kabul etmediklerini, faturaların elden gönderildiğini ve faturaların şirket yetkilileri tarafından paraf edildiğini, faturalara herhangi bir itirazın bulunmadığını, iş bu hizmetleri satın almadığını iddia eden davacının kendi şirket yetkilileri tarafından hizmetin satın alındığının belirtildiğini, takip dayanağı faturalara ilişkin olarak; ————————–” bedellerinin talep edildiğini ve bu hizmetin yerine getirildiğine ilişkin belgenin davacı tarafından imzalandığının —- bedelinin talep edildiğini, bu hizmetin yerine getirildiğine ilişkin davacı borçlu şirket yetkilileri tarafından imzalanmış ——bedelli fatura ile ————- destek, ——- ——- bedelinin talep edildiğini, bu hizmetin yerine getirildiği hususunda yapılan hizmetlere ilişkin ödeme taleplerinin onaylandığını belirterek davacı borçlu şirket yetkilileri tarafından imzalanmış —– tarihleri arasındaki yazışmaların dosyada ———- ———–” bedelinin talep edildiğini, ————— tarihli yazışmada açıkça yapılan hizmetlere ilişkin ödeme taleplerinin onaylandığını,———– bedelli faturalar ile ——- harcamaları” bedelinin talep edildiğini, ancak bedelin ödenmediğini, faturaların dayanağı sözleşme ve talimatların dosyada bulunduğunu,—– fatura —– müvekkili şirket arasında yapılmış olan ——— sözleşmesinin 4 mad. gereğince doğmuş ücretlerin talep edildiğini, davacının fatura konusu hizmetleri başka firmalardan satın aldığı iddiasının olayı saptırma amaçlı olduğunu, davacının müvekkil şirketten hiçbir hizmet almadıklarını iddia etmelerine ve aleyhlerine icra takibi yapılmasına rağmen aylık ödemelerine devam ettiklerini, —– çıkartıldığını, müvekkilinin ticari defterleri ile davacının ticari defterlerinin incelenmesi neticesinde müvekkilinin alacağının sabit olduğunun tespit edileceğini belirterek davanın reddini, davaya konu miktarın % 40’ından az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini savunmuştur.
DAVANIN AŞAMALARI:
Kapatılan Kadıköy ——-. Asliye Ticaret Mahkemesinin —— esasına kaydolunan dava dosyası, kapatılan Kadıköy —–. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyalarının İstanbul Anadolu —— Asliye Mahkemesine —- kapatılan İstanbul Anadolu——–. Asliye Ticaret Mahkemesinin —— esasına aktarılmış, bu dosya üzerinden yargılamaya devam olunmuş, kapatılan İstanbul Anadolu———. Asliye Ticaret Mahkemesinin kapatılması ile birlikte dosyaları Mahkememize devrolunmuş, ilgili dosya Mahkememizin ——– esasına kaydolunarak yargılama devam olunmuş ve karar verilmiştir.
İlk Karar: Mahkememizin ——– esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonunda, ——— karar sayılı ilamı——–“Davanın kabulüne, davacının Ümraniye —–. İcra Müdürlüğünün —– sayılı icra dosyasından dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının borçlu olmadığı halde davalıya ödemek zorunda kaldığı ——– tarihinden itibaren değişen ve değişecek olan avans faiz oranları uygulanmak suretiyle hesaplanacak faiziyle birlikte davalıdan istirdatına, bu davadan dolayı verilen tedbir kararının kaldırılmasına, davacının koşulları oluşmayan tazminat talebinin de reddine” karar verilmiştir.
Yargıtay Bozma İlamı: Kararı davalı vekili temyiz etmiş, yüksek Yargıtay——— Karar sayılı ilâmıyla; “Dava, tacirler arası hizmet sözleşmesine dayalı menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
Dosyanın yapılan incelemesinde, icra takip dosyasından fiili haczin gerçekleştirildiği —————- tarihinde, ortada haciz baskısı yokken, davacı şirketin, imza sirküleri uyarınca, iki imza yetkilisi ve vekili tarafından ilgili icra dairesine gidilmek suretiyle, borcun kabulü mahiyetindeki, ödeme taahhüdünde bulunulduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece, bahsi geçen husus hiç değerlendirilmeksizin, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.” gerekçesi ile Mahkememiz hükmünün davalı yararına bozulmasına karar verilmiş, mahkememizce bozma ilâmına uyularak yargılamaya devam olunarak Yargıtay bozma ilâmına uygun olarak sonuçlandırılmıştır.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın tespiti: Dava, tacirler arası hizmet sözleşmesine dayalı menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
2-Davacının ödeme taahhüdü: Davacı şirketin,—— tarafından davaya konu Ümraniye —– İcra Müdürlüğü’nün —— esas sayılı dosyasına, — tarihinde, önce borçlu ———- Ödeme emrine konu borcun taksitlendirme — gereğini talep ederim.” şeklinde yazılı beyanda bulunduğu, ardından davacı şirketin imza sirküleri uyarınca iki yetkilisi tarafından; “—– bugün, ———– ——– kalanın tamamının o gün hesaplanacak dosya meblağı üzerinden ——–tarihinde ödemeyi kabul ve taahhüt ediyorum. Taahhüdün hukuki ve cezai şartlarını biliyorum. Kendim ve şirketim adına sorumluluk bilinciyle taahütte bulunuyorum. Gereğini arz ederim. Borçlu ——— imza bulunduğu,
Ardından ———-. tarafından “borçlunun önermiş olduğu taahhüdü kabul ediyorum. Borçluya taahhüdün hukuki ve cezai sorumluluğu ihtar edilerek kabul beyanımızın tebliğini talep ederim” şeklinde yazılı beyanda bulunulduğu,
Bu beyanın ———— tarafından “borçluya taahhüdün hukuki ve cezai sorumluluğu anlatıldı ve alacaklı vekilinin kabul beyanı tebliğ edildi. Borçlu biliyorum kabul ediyorum dedi. Beyanı imzası ile tasdik etti.” yazıldığı, bu ihtar yazısının altının da davacı şirketin iki imza yetkilisi tarafından imzalandığı anlaşılmıştır.
3-Bozma ilâmı uyarınca uyuşmazlık konularının tespiti: Uyulan Yargıtay bozma ilâmına göre, taraflar arasındaki uyuşmazlık “davacının — tarihinde icra dairesine borcun kabulü mahiyetindeki ödeme taahhüdünde bulunurken haciz baskısının olup olmadığı” noktasında toplandığı tespit olunmuştur.
4-Uyuşmazlıkla ilgili örnek Yargıtay ilâmları: Müsnet davaya emsal olabilecek nitelikteki Yargıtay kararları aşağıdaki şekildedir:
4-a)Davalı lehine olan Yargıtay ilâmları:
4-a.1)Yüksek Yargıtay —. Hukuk Dairesi’nin —— — senetlerine mahsus yolla icra takibi sonrasında olduğundan bu ödemelerin icra tehdidi altında yapıldığının kabulü doğru değildir. Ödemeler sırasında ihtirazi kayıt da konmamıştır. Bu durumda mahkemece B.K.nun 62. maddesi hükmü gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” şeklinde görüşlere yer verilmiştir.
4-a.2)Yüksek Yargıtay—- esas, —– karar sayılı ilâmında “Dava konusu icra takibi kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip olup, bu takipte çıkarılan ödeme emrinin tebliğinden yaklaşık 3 ay sonra yapılan haciz sırasında tutulan 28.06.2009 tarihli haciz tutanağındaki “borcu ödeyecek gücüm yoktur” beyanının borcun kabulü anlamına geldiğinin ve haciz tehdidi ile verilmiş bir beyan olmadığının kabulü gerekir. Mahkemece bu yönlerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşürülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” görüşlerine yer verilmiştir.
4-a.3)Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun —karar sayılı ilâmında “Bu itibarla, ödeme emrine karşı itiraz ileri sürülmeksizin kesinleşen icra takibinden üç ay sonra yapılan haciz işlemi esnasında, davacı tarafından “———————, borcun kabulü olarak benimsenmesinin gerektiğine Genel Kurul çoğunluğunca karar verilmiştir.” görüşlerine yer verilmiştir.
4-a.4)Yüksek Yargıtay —-. Hukuk Dairesinin —- esas,—- karar sayılı ilâmında; yerel Mahkeme(İstanbul ——. Asliye Hukuk Mahkemesi)nin gerekçeli kararında “Davacı- borçlu avukattır. Mesleği göz önüne alındığında haciz sırasında haciz baskısı ile borcu taksitler halinde ödeyeceğine dair taahhüdü borcu kabul anlamına gelmez. Takibin dayanağı senetek—- imzanın borçluya ait olmadığı anlaşıldığından ve sahtelik iddiası herkese karşı ileri sürülebilin mutlak defi niteliğinde bulunduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.” şeklindeki gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş, yukarıda tarihi ve numarası verilen Yargıtay bozma ilâmında ise “aynı icra dosyasında bulunan — tarihli haciz tutanağındaki davacı borçlunun beyanının yanlış değerlendirilerek bu ifadenin borcun kabulü anlamına gelmeyeceği şeklindeki gerekçe de isabetsizdir.” şeklindeki gerekçeyle hükmün davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
4-b)Davacı lehine olan Yargıtay ilâmları:
4-b.1)Yüksek Yargıtay —-. Hukuk Dairesi’nin ———- karar sayılı “Tüketici Mahkemesi kararına ilişkin bozma ilâmında; “Davalı, davacılardan ———- müteselsil —– sıfatıyla borçtan sorumlu olduklarını, davacıların icra dosyasında—– tarihli “—– talebini içeren dilekçeleriyle borcu ödeme taahhüdünde bulundukları halde sonradan borçlu olmadıklarının tesbitine ilişkin dava açmalarının mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacıların ödeme emrinin tebliği üzerine ——tarihli dilekçe ile borcu kabul ettikleri benimsenerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı —–tarihli kredi —- kredi sözleşmesine dayanılarak 1.2.2006 tarihinde toplam —- alacak nedeniyle asıl borçlu dava — davacılar aleyhinde ilamsız takip başlatıldığı, davacıların icra dosyasına ayrı ayrı vermiş oldukları 2.2.2006—— beyanında bulunduktan sonra 8.2.2006 tarihli dilekçeleriyle de Banka tarafından aldatıldıklarını belirterek ödeme emrine itiraz ettikleri, daha önce borcun kabul edilmiş olması nedeniyle —– itirazın geçersiz sayılarak davacılar yönünden takibin durdurulmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davacıların İcra Müdürlüğüne vermiş oldukları, az yukarda açıklanan 2.2.2006 tarihli dilekçeleri, borcun kabulü anlamında değerlendirilerek, davanın bu nedenle reddine karar verilmişse de, davacıların bu beyanı, icra baskısı altında verilmiş olduğundan bağlayıcı nitelikte hukuki sonuç doğurmaz. Dolayısıyla davacıların borcu kabul ettiklerini söylemek mümkün değildir. O halde mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” şeklindeki kararla yerel mahkeme kararının davacılar yararına bozulmasına karar verilmiştir.
4-b.2)Yüksek Yargıtay —. Hukuk Dairesi’nin —– karar sayılı Tüketici Mahkemesi kararının bozma ilâmında; “Davacılar, davalının başlatmış olduğu icra takibi nedeniyle borçlu olmadıklarının tesbitini istemişlerdir. Kural olarak menfi tespit davalarında, ispat yükü alacaklıya düşer. Taraflar arasında yazılı sözleşme mevcut olmayıp davalı alacağını ispat etmek için faturaya ve davacılardan—— dosyasındaki beyanına dayanmıştır. Davalı alacaklının takibe dayanak yaptığı fatura, davalı tarafından tek taraflı olarak düzenlenmiş olup, alacağı ispat etmek için yeterli değildir. Davacılardan ——– dosyasındaki beyanına gelince; davalı tarafından başlatılan takip nedeniyle davacıların süresinde takibe itirazda bulunmadıkları, gecikmiş itirazlarının ise kabul edilmediği, davalı şirket temsilcisi tarafından mal beyanında bulunmamak suçundan yapılan şikayet üzerine davacı ——- tarihinde —— Hakimliğince 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, —— tarihinde davacı —–Müdürlüğünde, “—–.” şeklinde, aynı tarihte alacaklı vekilinin de “…borçlu —— makbuz karşılığı borcun —-kısmı tahsil edilmiştir.” şeklinde beyanda bulundukları anlaşılmakta olup, mahkemece davacılardan —— İcra Müdürlüğünde vermiş olduğu az yukarda açıklanan ——– tarihli beyanı, akdi ilişkinin ve borcun kabulü anlamında değerlendirilerek davacı ———- davanın reddine karar verilmişse de, adı geçen davacının bu beyanı, icra baskısı altında verilmiş olduğundan davacıyı bağlayıcı nitelikte hukuki sonuç doğurmaz. Dolayısıyla davacının borcu kabullendiğini söylemek de mümkün değildir. O halde davada ispat yükü kendisine düşen davalı alacaklı, alacağını yasal delillerle ispat edememiştir.” şeklindeki gerekçeyle yerel mahkeme kararının davacı lehine bozulmasına karar verilmiştir.
4-b.3)Yüksek Yargıtay ——- karar sayılı Tüketici Mahkemesi kararının bozma ilâmı.
5-Davacının sunduğu uzman görüşü: ——tarihli hukukî mütalâada, özetle; “bozma ilâmına konu ödeme taahhüdünde borcun değil, borçlunun kanuni taksit hakkının kabul edildiğini, bozma kararındaki taksitle ödeme taahhüdünün borcun kabulü olarak değerlendirilemeyeceğini,— bozma kararının gerekçesinde kullandığı “——” ibaresinin hukuken isabetli olmadığını, kesinleşmiş takipte haciz aşamasından sonra paranın alacaklıya ödenmesi aşamasının cebri icra tehdidi olduğu” şeklinde görüş bildirilmiştir.
6-Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Mahkememiz hakimler heyetince yüksek Yargıtay —– beri kesintisiz süregelen ilâmları doğru bulunarak, bozma ilâmına uyulmak suretiyle; davacının icra takip dosyasından fiili haczin gerçekleştirildiği—- tarihinin ertesi günü—- tarihinde, ortada haciz baskısı yokken, davacı şirketin iki imza yetkilisi ve vekili tarafından ilgili icra dairesine gidilmek suretiyle, ihtirazi kayıt konulmaksızın borcun kabulü mahiyetindeki ödeme taahhüdünde bulundukları, bu ödeme taahhüdünün dava tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun 62’nci(TBK’nin 78.) maddesi uyarınca borcun kabulü anlamına geldiği anlaşılmakla, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekilinin sunduğu uzman görüşü, Mahkememizin bozma ilâmına uyulmasına karar verildikten sonra dosyaya sunulduğu için (ve uyma kararı ile davalı yararına kazanılmış hak doğduğundan, uzman görüşündeki “usuli kazanılmış hak doğmadığına” ilişkin görüşe iştirak edilmemiş, davalı yararına usuli kazanılmış hak doğduğundan) uzman görüşündeki “müsnet davadaki ödeme taahhüdünün borcun kabulü anlamına gelmeyeceği” yönündeki Mahkememiz kararıyla uyuşmayan mütalaanın tartışılmasına gerek olmadığı kanaatine varılmıştır.
7-İhtiyati tedbirin kaldırılması ile ilgili gerekçe: Kapatılan Kadıköy —Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —- esas sayılı dosyası üzerinden—- tarihinde “İİK.72/3.maddesi gereğince; Ümraniye ——İcra Müdürlüğü’nün —- esas sayılı takibinde belirtilen —- icra kasasına yatırılması kaydıyla ve aynı Yasanın 3.maddesinin 2.cümlesi gereğince de %40’inin ise mahkememiz veznesine — veya kesin ve süresiz banka teminat mektubu olarak depo edilmesi —- icra kasasına yatan paranın davalı alacaklı——— ödenmemesi için ihtiyati tedbir vazına” şeklinde ihtiyati tedbir kararı verilmiştir.
Dava tarihinde ve halen yürürlükte olan İİK’nin 72. Maddesinin 3. fıkrasının birinci cümlesi “Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar.” hükmünü haizdir.
Bu amir hüküm uyarınca kapatılan Kadıköy —-. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —- esas sayılı dosyası üzerinden verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar, davacı vekili, “davanın reddine karar verilmesi halinde ‘davalı şirketin içi boş ve paravan bir şirket olması’ nedeniyle Mahkememiz kararının bozulması halinde davalının tahsil edeceği paraların geri alınmasının imkânsız hale geleceğini” savunmuş ise de, davacı vekilinin iddiası doğru olsa bile kanunun amir hükmü uyarınca ihtiyati tedbirin devamına karar verilemeyeceğinden davacı vekilininin tedbirin dava sonuçlanıncaya kadar devamına karar verilmesi talebi kabul edilmemiştir.
8-Davalının inkâr tazminatı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davalı taraf, icra inkar tazminatı isteminde bulunmuştur.
İİK’nin 72/4. maddesi, ”Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.” hükmünü haizdir.
Somut olayda, dava dilekçesi ile Ümraniye —-. İcra Müdürlüğü’nün — esas sayılı dosyası ile ilgili ödeme emrine konu borcunun bulunmadığının tespitine, davacı şirketin mallarını haczetmesini ve satılmasını önlemeye ve davacı şirketin —– bulunan ve Ümraniye —– İcra Müdürlüğü tarafından —– tarihinde bloke edilen hesabı üzerindeki blokenin kaldırılmasına yönelik olarak davalıya tebligat yapılması ve davalının cevap dilekçesini sunması beklenmeksizin ihtiyati tedbir kararı tesis edilmesine, %40’tan az olmamak üzere tazminat ödemesine karar verilmesi talep edildiği,
Davalı vekilin —–tarihli dilekçe ile tedbir talebinin reddine karar verilmesini talep ettiği,
Davacı vekilinin —- tarihli dilekçe ile tedbir talebinin ıslahı talepli dilekçe ile davacı şirket personelinin ödeme emrini yok ettiğini, davacının ticari itibarının zedelenmesini önlemek amacıyla 25.8.2009 tarihinde icra müdürlüğüne ödeme taahhüdünde bulunduğunu, ödeme taahhüdünün davacı şirketin banka hesaplarına haciz konulmuş olması, —– haczetmiş olması ve uygulanan haczin borcun tamamını karşılayacak miktarda olması nedeniyle kabul edildiğini ve icra dosyasına 550.300 TL ödeme yapıldığını, ödeme emrinde belirtilen toplam 324.500 TL tutarındaki — adet faturanın davalı şirket tarafından davacıya tebliğ edilmediğini,—– ödenen 550.300 TL’nin alacaklıya ödenmesi halinde davalıdan iade alınmasının imkansız olması nedenleriyle teminat karşılığında ödeme taahhüdü kapsamında davacı şirket tarafından icra dosyasına yatırılan 550.300 TL’nin ve devam eden taksit ödemelerinin alacaklıya ödenmemesi yolunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yine dava dilekçesinde yer alan talepleri ıslah ederek davacı şirketin davalı alacaklı şirkete borçlu olmadığının tespitine, ödeme taahhüdü kapsamında davacı şirket tarafından icra dosyasına ödenen —– alacaklıya ödenmesi halinde bu meblağın davalı alacaklıdan istirdadına karar verilmesini ve %40’tan az olmamak üzere davalının tazminat ödemesine karar verilmesini talep ettiği,
Kapatılan Kadıköy ——. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —- tarihli ara kararı ile “ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile İİK’nin 72/3. Maddesi gereğince Ümraniye —. İcra Müdürlüğü’nün —— esas sayılı takibinde belirtilen 1.982.544,33 TL’nin icra kasasına yatırılması kaydıyla ve aynı yasanın 3. Maddesinin 2. Cümlesi gereğince de %40’ının ise mahkememiz veznesine nakten veya kesin ve süresiz banka teminat mektubu olarak depo edilmesi halinde icra kasasına yatan paranın davalı alacaklı ——- ödenmemesi için ihtiyati tedbir—- karar verildiği,
Davalı vekilinin 7.9.2009 tarihli dilekçe ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep ettiği,
Davalı vekili 7.4.2009 tarihli cevap dilekçesinde, davacı borçlunun haciz işlemi sırasında borcu kabul etmediklerine ilişkin herhangi bir beyanlarının olmadığını, ödeme yapacaklarını belirterek süre istendiğini, hatta haciz işlemi sonrasında —— bedelli çek keşide ettiklerini, çekin —– tarihinde tahsil edildiğini, yani haciz sırasında borçlu olmadıklarını beyan etmeyip kısmi ödeme yaptıklarını, sonra ödeme taahhüdü ve taksitlendirme talebinde bulunduklarını, davanın reddine, davaya konu miktarın %40’ından az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ettikleri,
İst. Anadolu ——İcra Müdürlüğü’nün —— esas sayılı dosyası üzerinden gönderilen — tarihli cevabi yazıdan tedbirin uygulandığı anlaşılmıştır.
Buna göre, ihtiyati tedbir kararı infaz edilmiş olduğundan, davalı-alacaklının alacağını geç almasına neden olunmuştur. Bu nedenle daha fazla tazminat verilmesini gerektirir bir durum bulunmadığından İİK’nin, dava tarihinde uygulanan ve 2.7.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasanın 15. Maddesi ile değiştirilmeden önceki hali uyarınca dava değeri olan —- oranındaki 793.017,73 TL inkâr tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Kapatılan Kadıköy —-. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —- esas sayılı dosyası üzerinden konulan —— tarihli “İİK.72/3.maddesi gereğince; Ümraniye —–. İcra Müdürlüğü’nün —– esas sayılı takibinde belirtilen——kasasına yatırılması kaydıyla ve aynı Yasanın 3.maddesinin 2.cümlesi gereğince de %40’inin ise mahkememiz veznesine nakten veya kesin ve süresiz banka teminat mektubu olarak depo edilmesi halind icra kasasına yatan paranın davalı alacaklı —– ödenmemesi için ihtiyati tedbir —– şeklindeki ihtiyati tedbirin kaldırılmasına,
3-İİK’nin 72/4. Maddesi uyarınca asıl alacağın %40’ı oranındaki 793.017,73 TL inkâr tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4- Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 54,40 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 26.764,40 TL peşin harçtan mahsubu ile fazla yatan 26.710 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Mahkememizin—– -harç tahsil müzekkeresi gereği, davalı ….— tahsil olunmuş olması halinde 108.663,20 TL bakiye karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı ….— iadesine,
6- Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından sarf edilen 4.556,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan — 13/2. maddesi gereğince hesaplanan 99.510,80 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9- Dosyada mevcut gider avansını karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilleri ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı HMK geçici 3/2. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı HUMK’nun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam edileceğinden HUMK 432/1. Maddesine göre kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal sürede Yargıtay temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.