Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/136 E. 2023/970 K. 09.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/136
KARAR NO : 2023/970

DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/03/2020
KARAR TARİHİ : 09/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: davalının solucan gübresi üretimi ve satımı işi ile iştigal ettiğini, müvekkilinin de davalı ile solucan gübresi satımı noktasında ilk olarak —– ilçesinde davalı şirketin ürünlerinin satımı noktasında —- işletme ismini kullanarak acentecilik anlaşmasının yapıldığını, davalının bir süre sonra bozuk ürün göndermesi sebebiyle müvekkilinin işlerinin sekteye uğradığını, ürünlerde sıkıntı çıkması üzerine—–İl Tarım Müdürlüğünden yetkililerin gelerek inceleme yaptığını ve ürünlerin bozuk olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin işlerinin bozuk ürünler nedeniyle bozulduğundan davalı tarafından —– solucan gübresi satışının yok denecek kadar az olması sebebiyle burada acentecilik faaliyetlerini sürdürmesi teklifinde bulunduğunu, davalının bir daha bozuk ürün göndermeyeceği konusunda söz verdiğini, müvekkilinin tekrar davalıya güvenerek—–davalı şirketin acentesi olarak ticari faaliyetine devam ettiğini, müvekkilinin 2019 yılı Ocak ayında davalı şirketten toplam 57.000,00 TL tutarlı solucan gübresi aldığını, bu ürünleri çiftçilere satıldığını ancak ürünlerin (donmuş, biyolojik değerleri yok denecek kadar az, etkisiz) bozuk çıktığını, çiftçiler tarafından iade edildiğini, müvekkilinin durumu davalı şirkete bildirildiğini, ürünlerin bozuk olduğunu kabul etmediklerini ve henüz acentecilik ilişkisinin sonlanmamış olmasına rağmen davalı şirketin müvekkilinin müşterilerine “.—– Ticaret artık acentemiz değil, ona ödeme yapmayın, ona yapacağınız ödemeleri bize yapın, onlar (müvekkil ve vekaletname ile işyeri idare etme yetkisi verdiği babası —– bahisle (Hukuki Deliller-7 vekaletname)) dolandırıcı, sahtekar…” şeklinde açıklamada bulunduklarını, müvekkili tarafından 2019 Ocak ayında satın alınan bu ürünlerin bozuk olduğunun tespiti için —-Sulh hukuk Mahkemesi—– dosyası ile delil tespiti davası açıldığını, alınan bilirkişi raporunda “…Yaptırılan analiz sonucuna göre tespiti istenen gübrenin—– tarımda kullanılan organik, mineral ve mikrobiyal kaynaklı gübrelere ait yönetmelikte belirtilen değere uygun olmadığı…” yönünde raporun dosyaya sunulduğu, müvekkilinin yaşanan bütün süreçlerde maddi ve manevi zarara uğradığını, davalının müvekkilini zarara soktuğunu, müvekkilinin yoksun kaldığı kazancının olduğunu, müvekkilinin davalı şirketten alacağı olan yoksun kalınan kar miktarı sebebiyle arabuluculuk yoluna gidildiğini ancak anlaşmanın sağlanamadığını iddia ederek; müvekkili ile davalı şirket arasında akdedilen 01.02.2019 tarihli —– İlçesi bayiliği için tanzim edilen acentecilik sözleşmesine dayalı olarak davalının yükümlülüklerini ihlali neticesinde müvekkilinin yoksun kaldığı 1.000,00 TL kârın (bilirkişi incelemesi sonucu yoksun kalınan kâr miktarı belli olduğunda ıslah etme hakkımız saklı olmak üzere) davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini, davalı aleyhine yargılama giderleri —- Sulh Hukuk Mahkemesi’nin—– sayılı dosyasında yapılmış olan masraf da dahil olmak üzere) ve vekalet ücretine hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA:Davalı vekilinin cevap dilekçesinde, özetle, taraflar arasında imzalanan Bayilik sözleşmesinin 2017 Eylül tarihli olduğunu, davacının müvekkilden teslim aldığı toplam mal miktarı nedeniyle müvekkiline ciddi anlamda borucunun bulunduğunu,bu borç nedeniyle müvekkili tarafından 09.07.2019 tarihinde davacıya karşı —–.İcra Dairesinin—– sayılı dosyasıyla icra takibi yapıldığını, davacının —– adresine ödeme emri gönderildiğini, ancak sözkonusu takibe iş bu dosyadaki davacı vekilince 13.11.2019 tarihli dilekçe ile yetki itirazında bulunulduğunu ve davacı asilin adresinin—— olduğu iddia edildiğini, iş bu davanın dava dilekçesine bakıldığında, davacı asilin adresi yeniden “—–” olarak göründüğünü, bundan sonra yapılacak yasal işlemler konusunda bir esas teşkil etmek üzere, davacı asilin yasal ikametgah adresinin belirlenmesi gerektiğini, 2017 Eylül ayından —- Sulh Hukuk Mahkemesinden alınan —– sayılı dosyasında alınan tespit raporunun 27/08/2019 tarihinde müvekkiline ulaşıncaya kadar geçen süre içinde davacının müvekkilinden aldığı ürünlerle ilgili olarak herhangi bir sorun yaşadığına dair bildirilen bir şikayet veya tutanağın mevcut olmadığını, davacının bayilik sözleşmesinin müvekkili tarafından “sisteme kayıtlı olmayan ürün satışlarının tespiti v ticaret hukukuna aykırı davranışlar nedeniyle” 01/07/2019 tarihinde feshedilince davacının birdenbire müvekkil şirket ürünlerinden şikayetçi olduğunu, tespit dosyasında alınan bilirkişi raporuna karşı itirazda bulunduklarını, tespit raporundaki fotoğraflardan görüldüğü kadarıyla davacının 2019 yılında alındığı iddia ettiği tespite konu ürünlerin kodunun 2018 ile başladığını, müvekkilinin ürünlerine sevkıyat tarihine göre kod numarası vererek gönderdiğini, söz konusu ürünlerin tespit dosyasında iddia edildiği gibi, 2019 Ocak ayında alınmış ürünler olsaydı, kodunun —– şeklinde olması gerektiğini, buradaki —- rakamı—yılını, — rakamı yılın birinci ayı olan Ocak ayını, —— rakamı ise miktar kodunu belirttiğini, çiftçilerce bozuk olduğu gerekçesiyle iade edildiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, değişimlerin sadece bakanlığın zorunlu hale getirdiği Gübre Takip Sistemine geçilmesi nedeniyle sisteme kayıtsız ürünlerin kayıtlı ürünler ile değiştirilmesinden ibaret olduğunu, davacının parasını aldığı ürünlerin bır kısmını alıcılara teslim etmediğini, bunun üzerine müvekkilinin o bölgedeki ticari itibarını korumak için bu çiftçilere bedelsiz ürün vererek sorunu çözme yoluna gittiğini, müvekkilinin yasal bir zorunluluk olmamasına rağmen ürünlerini akredite laboratuvarında kontrol ettirdiğini, ürünlerin standarda uygun olduğunu savunarak; davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep ve beyan etmiştir.

İNCELEME:
Mahkememizce alınan 20/10/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
“Tarafların defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda davacının iddialarında haklı olduğu kabul edildiği takdirde 6.294,02 TL kar mahrumiyeti talep edebileceği,-Davalı tarafından davacıya bozuk ürün gönderildiği iddiasının ispatlanamayacağı, davalıyı bozuk ürün göndermekle suçlamak için yeterli delilin olmadığı, dolayısıyla davacının tazminat talebinin yerinde olmadığı,
-Malın teslimat sırasında belli olmayan ancak kullanım sonrası ortaya çıkabilecek bir ayıp söz konusu ise ayıbın gizli nitelikte olması ve 8 günlük süre içerisindeki incelemede de tespit edilememesi gibi durumlarda TBK m.223 hükümleri uygulanır. Buna göre alıcı, ayıbın ortaya çıkmasını hemen satıcıya bildirmekle yükümlüdür.
TTK.md.23’e göre alıcı, malı teslim aldıktan sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Dava dosyasında, alıcının bu yükümlülüğe uygun bir muayene ve ihbarı bulunmadığından, davacının ayıplı mal verilmesi ve bu nedenle kar kaybı doğduğu iddiasının ispata muhtaç olduğu değerlendirilmiştir.
a) Davalı tarafından davacıya bozuk ürün gönderildiği iddiasının ispatlanamadığı dolayısıyla davacının tazminat talebinin yerinde olmadığı,
b) Mahkemece davalının ayıplı ürün sattığı ve davalının ayıplı ürünlerden sorumlu olduğuna kanaat getirildiği takdirde davacının 6.294,02 TL kar mahrumiyeti talep edebileceği,” hususları tespit edilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava, davalının taraflar arasındaki acentecilik sözleşmesinden doğan borcunu gereği gibi yerine getirmemesi (borca aykırılık) nedeniyle davacının —– ilinde ticaret hayatına devam edememesi ve davalı şirketin ürünlerini satıp kazanç elde etmeye devam edememesi nedeniyle yoksun kalınan kâra ilişkin tazminat davasıdır.
Davacının iddiası, davalının solucan gübresi üretimi ve satışı yaptığı, davacının onun acentesi olduğu, ancak davalının bozuk ürün teslim etmesi nedeniyle ticari itibarının zarar gördüğü, akabinde davalının davacıya solucan gübresi satışı yok denecek kadar az olan—– acentelik yapma teklifi getirdiği, davacının bunu kabul ettiği, davacının 2019 Ocak ayında 57.000,00 TL tutarında solucan gübresi aldığı, ürünlerin yine bozuk çıkması nedeniyle çiftçilerin bunu iade ettiği, davalının bunu kabul etmediği ve çiftçilere parayı davacıya değil kendisine ödemesi gerektiğini söylediği, ürünlerin bozuk olduğunun—– Sulh Hukuk Mahkemesi’nin—–sayılı dosyasında tespit edildiği, tüm bunlar sonucunda davacının itibarının zedelendiği ve kusurlu davranış sonucu borca aykırılık nedeniyle davacının yoksun kalınan kâr zararının bulunduğu yönündedir.
Davalının savunmasının davacının birçok borcunun bulunduğu, değişik iş dosyasına kadar davacının bir itirazının bulunmadığı, davalının davacının bayilik sözleşmesini sisteme kayıtlı olmayan ürün satışlarının tespiti ve ticaret hukukuna aykırı davranışlar nedeniyle feshedildiği, ondan sonra davacının şikayet etmeye başladığı, değişik iş dosyasına konu ürünlerin davalının ürünleri olmadığı, kodlarının yanlış olduğu, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı yönünde olduğu görülmüştür.
26/11/2020 tarihli bilirkişi raporunda aşağıdaki tespitlerin yapıldığı görülmüştür:25/10/2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda aynı tespitlerin yapıldığı görülmüştür. 26/10/2022 tarihli bilirkişi raporunda önceki bilirkişi raporlarına paralel olarak aşağıdaki tespitlerin yapıldığı görülmüştür:
Zarar bir kimsenin malvarlığında rızası dışında meydana gelen azalmadır. Malvarlığının zarar verici fiil olmasa idi bulunacağı durumla fiil sonucu aldığı durum arasındaki fark, zararı oluşturur. Zarar doğrudan olabileceği gibi dolaylı da olabilir. Dolaylı zarar, hukuka aykırı fiilin mağdura verdiği doğrudan zarara bağlı olarak eklenen bir sebeple mağdurun uğradığı zarardır. Dolaylı zararlardan hangilerinin tazmin edileceği uygun nedensellik bağının bulunup bulunmadığının araştırılmasını gerektirir.
Mahkememizce yapılan değerlendirmede, davanın, davalının taraflar arasındaki acentecilik sözleşmesinden doğan borcunu gereği gibi yerine getirmemesi (borca aykırılık) nedeniyle davacının —— ilinde ticaret hayatına devam edememesi ve davalı şirketin ürünlerini satıp kazanç elde etmeye devam edememesi nedeniyle yoksun kalınan kâra ilişkin tazminat davası olduğu, tarafların iddia ve savunmalarının yukarıda özetlendiği şekilde olduğu, bu kapsamda yapılan değerlendirmede davanın ayıplı ifa nedeniyle genel hükümlerine göre açılan tazminat davası olarak nitelendirilmesi gerektiği, bu sebeple ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının ya da ürünlere ilişkin fatura iadesi/seçimlik haklarının kullanılıp kullanılmadığının değerlendirilmesinin yapılmasının davaya katkısı olmayacağı, davacının iddiasının yukarıda da belirtildiği gibi davalının ayıplı ifası nedeniyle davacının —-ilinde ticaret hayatına devam edememesi ve davalı şirketin ürünlerini satıp kazanç elde etmeye devam edememesi nedeniyle yoksun kalınan kâra ilişkin olduğu, anılan zararın dolaylı zarar niteliğinde olduğu, bu sebeple davacının davalının fiilini (borca aykırı davrandığını, ayıplı ifada bulunduğunu) ve fiil ve zararı arasındaki uygun nedensellik bağını ispatlamakla mükellef olduğu, yukarıda yer alan tespitler dikkate alındığında davacının müşterilerine teslim ettiği ürünleri davalıdan temin ettiğini ispatlayamadığı (—– kodu olmayan ürünlerin müşterilerden alınarak yerine —– kodlu ürünler verildiği, ürünlerin değişme işleminin satılan ürünlerin ——kodlu ürünler olmaması nedeniyle olduğu tespit edilmiştir) gibi, davacının davalıdan aldığı ürünlerin ayıplı olduğunun da ispat edilemediği, bu sebeple davalının borca aykırı davranışından (ayıplı ifasından) bahsedilemeyeceği, yine davacının (davalının ayıplı ifası nedeniyle) —– ilinde ticaret hayatına devam edememesi ve davalı şirketin ürünlerini satıp kazanç elde etmeye devam edememesi nedeniyle yoksun kalınan kâr zararına uğraması ile davalının ifası arasında nedensellik bağının da bulunmadığı, zira taraflar arasındaki sözleşmenin davalının 01/07/2019 tarihli beyanı ile davacının bayilik sözleşmesini sisteme kayıtlı olmayan ürün satışlarının tespiti ve ticaret hukukuna aykırı davranışlar nedeniyle feshedildiği, bu hususu tarafların ticari defterlerinin de doğruladığı, feshin haksız olup olmadığı ve bu sebeple davacının zarara uğrayıp uğramadığı yönünde bir iddia ve talebinin bulunmaması nedeniyle bu hususun değerlendirilmesine gerek bulunmadığı, bu sebeple davacının —–ilinde ticaret hayatına devam edememesi ve davalı şirketin ürünlerini satıp kazanç elde etmeye devam edememesi nedeniyle yoksun kalınan kâr zararına uğramasının sebebinin mahkememiz önüne getirilen vakıalar kapsamında yalnız ve yalnız taraflar arasındaki sözleşmenin feshedilmesinin olabileceği, bu sebeple davalının (iddia edilen) ayıplı ifası ile talep edilen zarar arasında nedensellik bağı bulunmadığı, kaldı ki belirtildiği gibi davalının ayıplı ifada bulunduğu ve borca aykırı davrandığı hususunun da ispat edilemediği kanaatine varılmış, tüm bu gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcından dava açılırken peşin olarak alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45 TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,7
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan vekalet harcına ilişkin 27,10 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgilisine iadesine,
6-Davalı yapılan yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri (1.000,00 TL) üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/2 uyarınca hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-6325 sayılı Yasa uyarınca genel bütçeden sarf edilen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine sunulacak dilekçe ile —-Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.