Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/546 E. 2021/426 K. 23.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO: 2019/546 Esas
KARAR NO: 2021/426
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/08/2019
KARAR TARİHİ: 23/06/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle kesilen faturalardan doğan —– farkı alacağı için davalı şirkete fatura kesildiğini, bu faturanın ihtarnameyle davalı şirkete tebliğ edildiğini, davalının faturaya itiraz etmediğini ancak ödemediğini, bu nedenle—— sayılı icra dosyasında takip başlatıldığını, davalının hem borca, hem de yetkiye itiraz ettiğini, ancak takip konusu alacak para borcuna ilişkin olduğundan takibin başlatıldığı icra dairesinin yetkili olduğunu, bu nedenle icra takibinin yetkili yerde yapıldığını, bu nedenlerle itirazın iptaline, icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde özetle, davalının cevap dilekçesinin süresinde olmadığını, bu nedenle cevap dilekçesini kabul etmediklerini, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin —- Maddesinde ödeme şartları ve bedelleri başlıklı hükümde —– farkının istenebileceğinin hüküm altına alındığını,—– farkına ilişkin faturaların daha önce davalı tarafından ödendiğini beyan etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının —— farkına ilişkin faturaları davalı şirkete tebliğ ettiğini, ancak kabul edilmeyerek cevabi ihtarname ile faturaların iade edildiğini, —– farkı alacağını kabul etmediklerini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, ikinci cevap dilekçesinde, cevap dilekçesini tekrarladığını, taraflar arasında sadece davacı tarafın iddia ettiği — olmadığını, — — konulu bir sözleşme daha olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık noktalarının tespiti: Dava, ticari ilişkiden kaynaklanan ve —– farkı alacağına ilişkin düzenlenmiş faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
Ön inceleme duruşmasında, taraflar arasında “ticari ilişki olduğu hususunda” uyuşmazlık bulunmadığı,
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
a-İcra takibine konu faturadan dolayı davalının davacıya borcu bulunup bulunmadığı,
b-Davalının davacıya borcu varsa miktarının ne kadar olduğu,
c-Davanın tam veya kısmen kabulü halinde alacağın likid olup olmadığı, yani davacının icra inkar tazminatına hak kazanıp kazanmadığı noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-a)İcra dosyası: Davaya konu— dosyasının incelenmesinde, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine — tarihli İlamsız İcra Takibi ile; —–üzerinden icra takibi başlatıldığı, takip açıklamasının;— şeklinde açıklandığı, icra ödeme emrinin borçluya — tarihinde tebliğ olunduğu, borçlu vekilinin —tarihinde icra takibine, borca ve tüm ferilerine ve — yetkisine itiraz ederek takibin durdurulmasına karar verilmesini talep etmesi üzerine —– tarihli Karar Tensip Tutanağı ile takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
b)İcra Dairesinin yetkisine yapılan itirazın değerlendirilmesi: Davalı borçlu vekili icra dosyasına sunduğu itiraz dilekçesinde yetkiye itiraz ederek, müvekkili şirketin adresinin —- olması nedeniyle yetkili icra dairelerinin —– olduğunu beyan etmiştir.
6100 Sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/1. maddesinde dava şartları sırasıyla sayılmıştır.
HMK.’nun 114/1-ç maddesi gereğince kesin yetki kuralı dava şartıdır. HMK.’nun 115. maddesi gereğince dava şartlarının mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir. İtirazın iptali davaları, icra takibine sıkı sıkıya bağlı olup, İtirazın iptali davasında yetkili icra dairesinde yapılmış bir icra takibi, dava şartıdır.
İcra takibinde yetki kurallarının düzenlendiği 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 50. maddesinin birinci fıkrasına göre “Para veya teminat borcu için takip hususunda HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur.”
Somut olayda, davacı şirket tarafından, —— farkından doğan fatura alacağının tahsili için icra takibi başlatılmış olup takip borçlusu vekili tarafından kanuni süresi içerisinde yetkiye ve borca itiraz edilmesi sebebiyle takip durdurulmuştur.
İtirazın iptali davalarında, yetkiye itiraz olması durumunda mahkemece ilk önce bu hususun değerlendirilmesi gerekmektedir.
—– tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uyuşmazlıkla ilgili “Sözleşmeden doğan davalarda yetki “ başlıklı 10. maddesi “Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir” hükmünü ,“yetki sözleşmesi” başlıklı 17. maddesi ise “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler.
Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmünü ihtiva etmektedir.
HMK m. 17’nin ikinci cümlesine göre, “taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır”. Bu hükme göre, yetki sözleşmesi ——– yapan taraflar, aksine bir düzenleme yapmamışlarsa, dava sadece yetki sözleşmesinde kararlaştırılmış olan mahkemede açılabilir. Diğer bir deyişle, aksi belirtilmediği sürece, HMK, ——– gösterilen mahkemenin münhasır yetkili mahkeme olacağını kabul etmiştir. Bu şekilde yapılmış olan, yetki sözleşmesinin münhasır yetkili olacağı madde gerekçesinde de açıkça belirtilmiştir. Görüldüğü üzere, taraflar, salt bir münhasır yetki sözleşmesiyle, kanunun öngörmüş olduğu genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmış olmaktadırlar. Taraflar, bu sonucun ortaya çıkmasını istemiyorsa, yani genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa yetki sözleşmesinde bunu ayrıca belirtmek zorundadırlar. Buna göre, münhasır yetki sözleşmesinden kasıt, tarafların yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkemeden başka bir mahkemede dava açılamaması üzerinde anlaşmalarıdır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı ile davalı arasında yetki sözleşmesi düzenlendiğine ilişkin bir iddia olmadığı anlaşılmaktadır.
Buna göre dava konusu alacak bir miktar para borcudur.——— gereğince para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Şu durumda davacının yerleşim yeri— olduğundan davalı vekilinin icra dairesinin yetkisine itirazının reddine karar verilmiş, karar —– tarihli ön inceleme duruşmasında açıklanmıştır.
3-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Davanın esası ile ilgili olarak, taraf delilleri toplanarak, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları —– aracılığıyla mali müşavir bilirkişiye incelettirilmek, akabinde—— davacı şirketin ticari defter ve kayıtları yine mali müşavir bilirkişiye incelettirilmek suretiyle uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
3-a)Tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi: — tarafından davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesinde, davacının —- yılları ticari defterlerinin e-defter olarak tutulduğu, —-beratlarının usulüne uygun şekilde ve eksiksiz oluşturulduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında yapılmış oldukları, davacının — yılları envanter defterleri noter onaylarının yasal süreleri içerisinde yapıldığı, davacının —-yılları ticari defter kayıtlarının, HMK’nin 222 maddesine göre delil niteliği taşıdığı tespit edilmiştir.
Mali müşavir bilirkişi – tarihli bilirkişi raporuna göre, davalının —– ticari defterlerinin başlangıç ve kapanış tasdiklerinin yasal hükümler çerçevesinde zamanında yapıldığı, davalı defterlerinde belgelerin defterlere ayrı ayrı kaydedildiği, davalı defterlerinin genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine ve yasaya uygun olarak tutulduğu yani HMK’nin 222 maddesine göre delil niteliği taşıdığı tespit edilmiştir.
3-b)Taraflar arasındaki sözleşmelerin incelenmesi: Taraflar arasındaki birinci sözleşme— tarihli protokol olup,— bazı elektronik sistemlerin ——— kurulmasıyla ilgili elektrik ve elektronik malzemelerin siparişe dayalı olarak satışına ve bunların işçilik bedellerine yönelik olarak tarafların onayladığı protokoldür. Bu protokolle ilgili olarak malzeme satışlarının —- üzerinden olması konusunda taraflar anlaşmışlardır. Verilen fiyatların — hariç olduğu kararlaştırılmıştır. Söz konusu protokol,— sayfadan ibaret bir protokol olup, protokole ait esaslar ve ayrıntılı bilgiler son sayfa olan —-Sayfada net olarak açıklanmıştır. Taraflar, şirketleri adına protokole imza-kaşe uygulayarak protokolü birlikte onaylamışlardır. Dava konusuyla ilgili ödemelerin nasıl yapılacağına dair olan madde, protokolün B. Maddesi başlığı altında — sipariş tarihinde avans olarak — ödenecektir, kalan malzeme bedeli fatura tarihinden sonra — — şeklinde ödenecektir. İşçilik her ayın sonunda hak ediş şeklinde yapılacak olup, yapılan hak edişlerin —- gün içerisinde onaylanması gerekmektedir. Onaydan sonraki —- ödenecektir. Ayrıca turnike sistemi için fiyat alınacak, bulunan en iyi fiyat ikiye bölünerek—- ödenecektir.” şeklinde açıklanmıştır.
Taraflar arasındaki ikinci sözleşme– tarihli protokol olup, —— alt yapısının kurulmasıyla ilgili elektrik ve elektronik malzemelerin siparişe dayalı olarak satışına ve bunların işçilik bedellerine yönelik olarak tarafların onayladığı protokoldür. Bu protokolle ilgili olarak malzeme satışlarının — — üzerinden olması konusunda taraflar anlaşmışladır. Verilen fiyatlar– alınacaktır. ——- sayfadan ibaret bir protokol olup, protokole ait esaslar ve ayrıntılı bilgiler son sayfa olan — Sayfada net olarak açıklanmıştır. Dava konusuyla ilgili ödemelerin nasıl yapılacağına dair olan madde, protokolün —- başlığı altındaki açıklamaların son paragrafında “Yukarıda belirtilen —–hariç fiyattır. Ödeme, siparişi verilen sisteme ait toplam bedelin — kadar çek verilecek, ürünlerin teslimatı yapılıp faturası kesildiğinde — —günlük çek verilecektir. Kalan — kabul ile sistemin müşteriye devri ile—- günlük çek ile ödenecektir. Avans çek vade günü siparişin açıldığı tarih baz alınarak, ürünlerin geleceği ortalama gün hesaplanıp karşılıklı anlaşılarak üzerine — ilave edilerek verilecektir. Çek tutarı —– olarak kesilecek ve fatura tarihi ile çek vade günü arasındaki —– hesaplanarak karşılıklı olarak mahsuplaşılacaktır. Taraflar, şirketleri adına protokole imza-kaşe uygulayarak, protokolü birlikte onaylamışlardır.” şeklinde açıklanmıştır.
3-c)——- farkı ödemesi ile ilgili hukuki açıklama ve uyuşmazlığın değerlendirilmesi: TBK’nin 99. Maddesi “Konusu para olan borç ülke parasıyla ödenir.—–dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden ülke parasıyla da ödenebilir.” hükmünü haizdir.
Maddede ifade edilen rayiçten kasıt; yabancı paranın ——–olup, borç ödeme günündeki rayiç ——üzerinden ——- çevrilerek yapılan ödemedir. Borcun veya fatura tutarının oluşma tarihi ile ödenme tarihi arasındaki fark, —— olarak nitelenmektedir.
Davamıza gelirsek, taraflar arasında yabancı ülke parasıyla —- ödeme yapılması kabul edilmiş olup, sözleşme gereği —– kesilen faturanın aynen ödenmesi söz konusu olmadığı, başka bir deyişle — cinsinden ödemeler yapıldığı için—cinsinden ödemeler tamamlandığında, bu yapılan ödemeler tekrar faturada belirtilen yabancı para birimine çevrilmekte ve arada oluşan fark kadar— farkı faturası kesilmektedir. —- uygulamalara sıkça rastlanmakta olup, zaten ilgili kanunlar da, TBK’de olduğu gibi, buna cevaz vermektedir.
Emsal alınan yüksek —- karar sayılı ilâmında; “Taraflar arasındaki borcun sözleşme kaynaklı olduğu ve davalının ödemeyi —- dışında dolar cinsinden yapacağı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun ülke parası ile ödemeyi düzenleyen 99. maddesinin 2. fıkrası; ——- dışında başka bir para birimi ile ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden ülke parasıyla da ödenebilir.” hükmünü havidir. Bu durumda, davalının Borçlar Kanunu 99/2. madde çerçevesinde, borcunu ödeme günündeki —– üzerinden yapması mümkündür. Dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporlarından davalının ödemelerini çekle yaptığı sabit olup çekin ödeme aracı niteliğinde olduğu ve “ifa uğruna” davacıya tevdi edildiği nazara alındığında; çekin tahsil tarihinde ödenen — —– tarihteki rayiç üzerinden hesaplanma gerekir. Mahkemece benimsenen bilirkişi raporuna göre —- dışında para birimi üzerinden bir kararlaştırmanın olmadığı tespitine dayanarak davanın reddine karar verilmiş ise de, yukarıdaki ilkeler ışığında bu kabul yerinde olmadığından yeni bir bilirkişi raporu alınarak varsa davalının eksik ödemesinin hesaplanmak üzere kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.” görüşüne yer verilmiştir.
——- karar sayılı ilâmında; “Mahkemece yapılması gereken iş, konusunda uzman bir bilirkişiye tarafların ticari kayıtları incelettirilip, davacının satış faturalarından, davalı tarafından yapılan — iade faturasına konu malların ilgili olduğu fatura bedelinden mahsubu yapıldıktan sonra, her bir faturanın düzenlenme tarihini takip eden— ödenmesi gerektiğinden, fatura bedelinin — ödeme tarihindek—- karşılığının saptanması, böylece davacının alacağının —– cinsinden bulunması, daha sonra davalının yaptığı—- borçtan mahsubu ile geriye bir bakiye kalırsa bunun davacının ——– farkı alacağını oluşturduğunun kabulü gerekir.
Diğer taraftan davacının davalıyı temerrüde düşürmek için gönderdiği ihtarnamenin davalı şirket muhasebecisine tebliğ edilmiş olması nedeniyle ihtarın usulüne uygun yapıldığının kabul edilerek, ihtar içindeki ——- günlük atıfet suresinin sonunda, davalının temerrüde düştüğünün kabulü gerekir. Bu nedenle mahkemenin, davalının temerrüdünün dava tarihinden başladığını kabulü doğru olmadığı gibi, temerrüt tarihinin hafta sonuna veya resmi tatile rastlaması durumunda temerrüt tarihinin iş gününe uzatılması şeklindeki değerlendirme de doğru değildir.” şeklinde görüş bildirilmiştir.
——- ise; “Dava —- alacağından kaynaklanmaktadır. —– farkına esas olan faturalar incelendiğinde, satılan malların —– karşılığının gösterildiği ve bu nedenle ödeme tarihlerine göre —— farkı istenebileceği anlaşılmaktadır. Ancak malın geri iadesi suretiyle yapılan ödemeler ile çek keşide edilmek suretiyle yapılan ödemelerde —– farkı istenemez. Bono ile yapılan ödemelerde ödeme tarihi, havale ve elden yapılan ödemelerde ise makbuz ve havale tarihi itibariyle —— farkı doğuyorsa bu fark istenebilir. Bu durumda mahkemece bu ilkeye göre yaptırılacak bir hesaba göre karar verilmesi gerekirken tüm ödemeler yönünden ——- doğacağına dair bilirkişi raporu hükme esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde görüş bildirilmiştir.
—– yukarıya alıntılanan kararlarında yer alan çeklerin —— esaslı çekler olduğuna kuşku olmamalıdır. Böyle olduğunda borç ve keşide edilen çek —— esaslı oldukları için doğal olarak —– farkı doğmayacak ve akabinde de—– istenmesi de mümkün olmayacaktır. Ancak işbu davada, mal ve hizmet bedeli kesilen — bir fatura bulunmakta ve bunun karşılığında da—– cinsinde keşide edilen çekler ile yapılan ödemeler bulunmaktadır. Dolayısıyla burada, yukarıda ilk maddede açıklanan yüksek —- ilâmında belirttiği şekilde “Davalının ödemelerini çekle yaptığı sabit olup çekin ödeme aracı niteliğinde olduğu ve “ifa uğruna” davacıya tevdi edildiği nazara alındığında; çekin tahsil tarihinde ödenen — tarihteki rayiç üzerinden hesaplanma gerekir.” görüşüne göre Mahkememizdeki davada yapılan ödemelerin—- cinsinden çeklerle yapılmış olması, ancak borcun —- olması —- farkına sebebiyet vereceği için, ortaya çıkan —— farkına fatura kesilmesi gerekli olacaktır.
3-ç)—- uygulaması açısından yapılan inceleme: İşbu davada, taraflar arasında ortaya çıkacak olan —– farkına —uygulanması ihtilaf konusu olmuştur. Özellikle davalı yan, davacının kestiği —— farkı faturasına— uygulamasının 3065 sayılı— kanunu gereğince doğru olmadığını, çünkü —– —matrahına dahil olmadığını savunmaktadır.
Davalının bu iddiası — başlarına kadar geçerliliğini korumaktaydı. Ancak ——— matrahına dahil unsurlar arasına eklenmiştir. Söz konusu Kanun ile yapılan düzenlemelerle, özellikle —- Kanunu açısından yapılan değişiklik aşağıdaki şekilde özetlenmiştir:
1) ——- Arasına Eklenmesi:
Bilindiği üzere,—-tabi olduğuna ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktaydı. Bu durum, —— farklarının—– -tabi olup olmadığına yönelik tereddüt yaşanmasına neden olmaktaydı.
Yaşanılan tereddütlerin giderilmesi amacıyla, bu Kanunun 18 inci maddesiyle,——– maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine “fiyat farkı,” ibaresinden sonra gelmek üzere —— eklenmiştir.
Yapılan değişiklik ile bedelin —— cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, ortaya çıkan —– farkının, alıcı veya satıcı tarafında matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi tereddütsüz hale gelmiştir. Yürürlük tarihi: —— adındaki— —– matraha dahil olduğunu ve uygulanması gerektiğini kabul ve ilan etmiştir.
Konuyla ilgisi bakımından, söz konusu özelgede yer alan açıklamaların ilgili bölümleri;
“İlgide kayıtlı özelge talep formunda; Şirketinizin yapmış olduğu inşaat taahhüt işi kapsamında —— cinsinde hak ediş faturaları düzenlediği, tahsilatların banka havalesi ile gerçekleştirildiği ve fatura tarihi ile bedelin tahsil edildiği tarihlerin farklı olması nedeniyle ———— farkı ortaya çıktığı belirtilerek — için düzenleyeceğiniz faturalardaki —- —- hesaplanması gerektiği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
3065 sayılı KDV Kanununun;
10/a maddesinde; mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde malın teslimi veya hizmetin yapılması ile vergiyi doğuran olayın meydana geldiği,
20 nci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrah, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu ve bedel deyiminin, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği,
-24/c maddesinde, vade farkı, fiyat farkı, —- farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerlerin matraha dahil olduğu,
-26. maddesinde ise; bedelin —– ile hesaplanması halinde ——-doğuran olayın meydana geldiği andaki cari —- —– çevrileceği,
Hüküm altına alınmıştır.
Bu itibarla, taahhüde dayanan işlerde vergiyi doğuran olay, düzenlenen hak ediş raporlarının ihale makamınca onaylandığı anda meydana gelmekte olup, bedelin —- cinsinden belirlenmesi halinde işleme ait faturanın, — bedeli – çevrilmek suretiyle bulunacak tutar üzerinden—- hesaplanarak düzenlenmesi; ——- tutarının —- —- çevrilmesinde ise, söz konusu hak ediş raporlarının ihale makamınca onaylandığı tarihteki —– cari alış kurunun esas alınması gerekmektedir.” şeklindedir.
—–aşlıklı bölümünde;
“Bedelin —— cinsinden veya —– endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan —— farkları — matrahına dahildir.
Buna göre, —–dahil olacak —- farklarının hesabında, mal ve hizmet bedeline isabet eden ——farkları dikkate alınır, hesaplanan —– ilişkin ortaya çıkan —– farkları matraha dahil edilmez.
Buna göre, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte —- farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen —- farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle — hesaplanır.
Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine —- farkı oluşması halinde, —– farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden — hesaplanması gerekmektedir.
Yılsonlarında ve geçici vergi dönemlerinde, Vergi Usul Kanunu uyarınca yapılan değerlemeler sonucu oluşan —– farkları üzerinden —- hesaplanmaz.” görüşleri yer almaktadır.
Yukarıda açıklanan —– anlaşılacağı üzere, —– farklarının matraha dahil unsurlar arasında sayıldığı ve —- gerektiği kanaatine varılmıştır.
3-d)Bilirkişi raporunun incelenmesi ve değerlendirilmesi:– tarafından, davacı———- yıllarına ilişkin olarak yapılan incelemede bu yıllar itibariyle devir işlemlerinin yapılmaması ya da hatalı işlenmesinden dolayı, yıllar itibariyle cari hesap bakiyelerinin farklı olduğu tespit edilmiştir.
Buna göre, davalı —- incelenen yıllar itibariyle yeniden oluşturulan cari hesap bakiyeleri bir tablo halinde aşağıya çıkarılmıştır.
—–

—–
Bilirkişi tarafından yapılan incelemeye göre; yukarıdaki tablo sonuçları uyarınca, davacı —-
a) – alacak bakiyesi vermiştir. — alacaklı durumdadır.
b—borç bakiyesi vermiştir. Yani—- borçlu durumdadır.
c)-yılında fazla ödemeden kaynaklanan: —alacak bakiyesi vermiştir. — alacaklı durumdadır.
d)—-vermiştir. Yani,—– borçlu durumdadır.
Oysa davacı şirket vekilinin dava dosyasına sunduğu —- yılına ait cari hesap kayıtlarındaki — ait mevcut cari hesap bakiyesi—– olarak gözükmektedir. Bu durumda, yukarıdaki sonuçlardan da görüleceği üzere, arada —- kadar bir fark çıkmaktadır ki, bu fark da geçmiş yıllardan gelen devir rakamlarının cari hesap kayıtlarına işlenmeyen fark kadardır. Şöyle ki;—– ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak ifade edilecek olursa; —-, davalı —- itibariyle tutmuş olduğu – — sonucunda ve olması gerektiği şekliye yıl sonu devirleri de hesaba katılmış olarak — gelindiğinde, davacının, davalı —– alacaklı durumda olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan protokoller açısından incelendiğinde; taraflar arasında yabancı parayla ilgili, biri —– olmak üzere iki adet sözleşme imzalanmıştır.
Bunlardan birincisinde —- farkı sorun olmamış ve protokolün— maddesi uyarınca yapılan tüm ödemeler, sadece yabancı para birimi —- yapılmış ve dolayısıyla —- farkı, bu sözleşme açısından gündeme gelmediği gibi sorun da teşkil etmemiştir. —-maddesi aşağıdaki gibidir.
“Toplam bedelin—–sipariş tarihinde avans olarak — olarak ödenecektir, kalan malzeme bedeli fatura tarihinden sonra —- ödenecektir. îşçilik her ayın sonunda hak ediş şekilde yapılacak olup, yapılan hak edişlerin — gün içerisinde onaylanması gerekmektedir, onaydan sonraki — —– ödenecektir. “
Yukarıdaki söz konusu maddeden de görüleceği üzere, yapılan tüm ödemeler — para cinsinden olduğu için doğal olarak ——- farkından da söz edilemeyecektir.
Ancak ikinci Sözleşme olan—- yapılan iş ——— yani yabancı para cinsinden olduğu halde ödemeler çek karşılığı — cinsinden yapıldığı için, bu sözleşme bakımından —- farkının ortaya çıktığı açıktır. Nitekim protokolün 2. Maddesi olan ” Ödeme Şartları ve Bedelleri” başlığı altında bu konuya ayrıntılı ve açık bir şekilde yer verildiği görülmüştür. Söz konusu maddenin ilgili paragrafı “Yukarıda belirtilen —- fiyattır. Ödeme, siparişi verilen sisteme ait toplam bedelin— kadar avans çek verilecek, ürünlerin teslimatı yapılıp faturası kesildiğinde— günlük çek verilecektir. Kalan — —geçici kabul ile sistemin müşteriye devri ile — günlük çek ile ödenecektir. Avans çek vade günü siparişin açıldığı tarih baz alınarak, ürünlerin geleceği ortalama gün hesaplanıp karşılıklı anlaşılarak üzerine — ilave edilerek verilecektir. Çek —olarak kesilecek ve fatura tarihi ile çek vade günü arasındaki —hesaplanarak karşılıklı mahsuplaşılacaktır.” şeklindedir. Bu sözleşme maddesinden de anlaşılacağı gibi satıcı tarafından kesilen faturalar — cinsinden olduğu halde ödemeler — cinsinden ve vadeli çekler ile yapıldığı için satıcı lehine —– farkı doğmakta olup, satıcının alıcıya (davalıya) —– farkı kesmesi yerinde ve doğrudur. TBK’nin 99. Maddesi hükmü ve emsal alınan ve yukarıya alıntılanan— bu doğrultudadır.
Sonuç olarak, davacını kestiği yabancı para — cinsinden kestiği faturalar karşılığında — cinsinden çekle ödemeler aldığı için —– farkı alacağı faturası kesmesi ve buna da ayrıca——— uygulamasının doğru ve yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Dava konusu alacağın —— farkından meydana gelmiş olduğu kabul edildiğinden, en son kesilen —— farkı faturasının yerindeliği konusunda inceleme yapılması gerekmiştir.
Davacının —– farkı olarak davalı tarafa kestiği fatura bilgisi aşağıdaki gibidir:
—-
—-

—–
Davamızın konusunu oluşturan yukarıdaki faturanın davalıya kesilme nedeni bilirkişi tarafından davacı şirket muhasebe yetkilisine sorulmuş, ilgilis; “Sözleşmenin ilgili maddesinde de açıklandığı üzere, malların teslim tarihinde— olarak fatura kesildiğini, daha sonra vadeli — çeklerin alındığını, alınan çeklerin vade sonunda kesilen faturaya istinaden ne kadar—- karşılık geldiğini hesaplamayabilmek için bunların tekrar —çevrildiğini ve yapılan çevirme işleminden sonra —– arasında yapılan karşılaştırma sonucunda, eksik kalan — tutarının hesap edilerek karşı tarafa (davalıya) —— farkı faturası kesmek suretiyle yansıtıldığını” bilirkişiye beyan etmiştir. Bilirkişi —— ayrıca davalı şirkete kesilen —— farkı faturalarıyla ilgili davalı cari hesap kayıtlarının tutulduğu bir —–posta yoluyla gönderilmiştir. Bilirkişi tarafından yukarıdaki fatura kapsamında hesaplanan—- tutarın bu şekilde yapılan bir hesaplama sonucu olduğu, başka bir deyişle bu tutarın, —olarak çekle yapılan ödemelerin — çevrilmesi sonucu eksik kalan — tutarı olduğu ve davacı ——- farkı faturası kestiği gün geçerli olan —— üzerinden alacağını — çevirdiği, bu tutara, bir de —oranı uygulayarak faturasını kesip karşı tarafa —-gönderdiği tespit edilmiştir.
Bilirkişi —- yapılan teknik inceleme dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve yeterli bulunduğundan hükme esas alınmıştır.
Buna göre, davalının ticari defter vesinden kestiği faturaya —– cinsinden çeklerin alındığı, alınan çeklerin vade sonundan kesilen faturaya istinaden ne kadar——— tutarına karşılık geldiğinin hesaplandığı ve bu suretle eksik kalan— davalıya —— farkı faturası kesmek suretiyle yansıtılmasının taraflar arasında teamül olduğu, yine taraflar arasında akdedilen sözleşmelerden ——— protokolünde — istenebileceğine dair hüküm bulunduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda icra takibine konu yapılan —— farkı faturasında istenen miktarın doğru olduğu anlaşılmakla davacının icra takip tarihi itibariyle davalıdan —– alacaklı olduğu kanaatine varılmıştır.
3-e)Sonuç: Sonuç olarak, tüm dosya kapsamından, davacı davasını kanıtladığından davanın kabulüne ve işleyecek faiz açısından taleple bağlı kalınarak davalı borçlunun— takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Yasanın 2/2. maddesine göre —- — oranını geçmemek üzere” değişen ve değişecek oranlarda hesaplanan temerrüt faizi işletilmek suretiyle devamına karar vermek gerekmiştir.
4-İcra inkar tazminatı: Davacı, davalıdan icra-inkar tazminatı istemiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. Fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır.
Borçlunun itirazının kötü niyetli olması ise yasal koşul değildir.
İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.
Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Açıklanan yasal kuralların ışığında dava ve takip konusu alacağın miktarı teamül ve taraflar arasındaki sözleşme ile belli, sabit ve borçlu tarafından belirlenebilir durumdadır.
Bu nedenle likid olduğunun kabulü ile kabulüne karar verilen asıl alacak miktarı üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmiş ve davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile; davalı borçlunun —- icra takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Yasanın 2/2. maddesine göre — — oranını geçmemek üzere” değişen ve değişecek oranlarda hesaplanan temerrüt faizi işletilmek suretiyle devamına,
2-Likit ve muayyen nitelikte bulunan asıl alacağın % 20’si oranındaki — icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 21.876,96 TL harcın davacı tarafından peşin yatırılan 3.867,95 TL harç ve icra dosyasına yatırılan 1.601,30 TL harç olmak üzere toplam 5.469,25 TL harçtan mahsubu ile bakiye 16.407,71 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —- bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
5-Davacı tarafından peşin yatırılan 3.867,95 TL harç ve icra dosyasına yatırılan 1.601,30 TL harç olmak üzere toplam 5.469,25 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından sarf edilen 2.714,70 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 30.868,20 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliği——————–Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.23/06/2021