Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/50 E. 2019/861 K. 19.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/50 Esas
KARAR NO : 2019/861

DAVA : İtirazın İptali (Ödünç Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/09/2015
KARAR TARİHİ : 19/09/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ödünç Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket tarafından davalıya 40.935,03 TL nin borç olarak olarak gönderildiği ancak bu borcun davalı tarafından geri ödenmediği bu nedenle davalı hakkında İAA ——İcra Müdürlüğünün 2015/17599 Esas sayılı takip dosyası ile icra takibine girişildiği ancak davalının girişilen icra takibine haksız ve yersiz itiraz ettiğinden takibin durmasına karar verildiğini davalının itirazının haksız olması nedeni ile iptali ile takibin devamı için iş bu davanın ikame edildiğini belirtmiştir.
Davacı tarafından ikame edilen dava sonrası dava dilekçesi 12/10/2019 tarihinde davalıya tebliğ edilmiş ve davalı tarafından sunulan cep dilekçesinde ise davalının davacı şirketten borç aldığı hususunun gerçek dışı olduğu tam aksine davalının davacı şirketten alacaklı olduğu ve yapılan ödemelerin davacının borcunun tasfiyesi amacına matuf bulunduğu belirtilerek davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
—–.Asliye Hukuk Mahkemesine ikame edilen dava da öninceleme duruşması yapılarak taraflar arasındaki uyuşmazlık konuları bu eksende belirlenerek dava dosyası bilir kişiye tevdi edilmiş ve bilir kişi tarafından ibraz edilen raporda davacı şirketin ticari kayıt ve defterlerinin irdelendiği bu kayıtlara göre davalnını şirketin müdürü olduğu dönemde şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu,davacı şirketin havalelerinde cari hesabında davalının borçlandığını gösterir her hangi bir kaydın bulunmadığı tam aksine işyeri maliki sıfatı ile davalının alacaklandırıldığı bu nedenle havalelerin borç verme işlemine matuf bulunmadığı rapor edilmiş ve —-.Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiş verilen karar davacı vekili tarafından Yüksek Yargıtay nezdinde temyiz incelemesine konu edilmiş ve Yüksek Yargıtay —–Hukuk Dairesi tarafından 2016/15105 Esas,——– Karar sayılı karar ile takibin şirket müdürüne karşı başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkin olduğu,uyuşmazlığında niteliği gereği mutlak ticari dava olduğu bu nedenle ticaret mahkemelerinin görevli bulunduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi gerekir iken davanın esasına geçilerek karar tesisi yanılgılı bulunmuş ve mahalli mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş ve ——–.Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından bozmaya uyularak görevsizlik kararı verilerek dava dosyası mahkememize gönderilmiştir.
Türk Medeni Kanunun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiş olması ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmesi, Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait oluşu gözetilerek ve İspat yükünün ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir, düzenlenmesi tahtında somut olaya bakıldığınnda;
Davalı tarafından davacının yaptığı ödemelerin bir borcun tasfiyesi amacı ile yapıldığı savunulduğundan ve havalenin kural olarak bir borcun ifası için yapıldığı karinesi bulunduğundan ispat yükünün davacı üzerinde bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafından davalıya yapılan havale makbuzlarının da irdelenmesi ile dekontlarda borç olarak gönderildiğine yönelik her hangi bir ibarenin bulunmadığı anlaşılmış ve davacının bu kapsamda ibraz edebildiği kesin delilin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Diğer taraftan Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil Olması başlıklı 6100 sayılı HMK.’nın 222. maddesinde;
“(1)Mahkeme; ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2)Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3)İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4)Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5)Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır,” hükmü düzenlenmiştir.
Bu nedenle de somut olayda davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarının da taraflarında tacir bulunuşu nedeni ile delil olabileceği gözetilerek mahkememizce davacının ticari defter ve kayıtlarına dayalı yapılan inceleme de davacı tarafından davalıya her hangi bir borç ödemesinin yapılmadığı anlaşılmış tam aksine davacının ticari defter ve kayıtlarının aleyhine olduğu yapılan bilir kişi incelemesi sonrası ibraz edilen raporun tetkik ve denetimi ile anlaşılmıştır.
Bu şekilde davacının kesin delil ile davasını ispat etmesi gerektiği halde davacı tarafından her hangi bir kesin delil ibraz edilemediği yine ticari defter ve kayıtlarında aleyhine delil teşkil ettiği anlaşıldığından ve davacı tarafından açıkça bir başka kesin delil olan yemin deliline de dayanılmadığından davacı tarafından ikame olunan davanın reddine karar verilmiştir.
Nihai olarak davalı tarafından kötü niyet tazminatı talep edilmiş ise de davacının takibe girişmekte kötü niyetli olduğu yönünde dosya kapsamında her hangi bir delil olmadığı ve davacının davasını ispat yükü üzerinde bulunması ve ispat edememesi nedeni ile ret edilmesi karşısında davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm ittıhaz olunmuştur..
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının İİK 67/2 gereğince kötü niyet tazminatı talebinin yasal koşulları oluşmadğından REDDİNE,
3-Davacıdan alınması gerekli bulunan 44,40 TL karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan 542,08 TL peşin nispi harçtan mahsubu ile arda kalan 497,68 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan —————— 3.maddesi gereğince 4.852,85 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile vekil ile temsil bulunan davalıya ödenmesine,
Dair, Taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde Yargıtay nezdinde Temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.