Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/474 E. 2020/20 K. 16.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/474 Esas
KARAR NO : 2020/20

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/10/2014
KARAR TARİHİ : 16/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketten aldığı malları perakende sattığını, bu ilişkinin koşullarının davalı tarafından belirlendiğini, mal siparişi sırasında alınacak mal bedelinden çok daha fazla tutarda vadeli çeklerin davalı şirkete verildiğini, taraflar arasındaki ilişkinin —– ayında sona erdiğini, müvekkilinin davalıya borcunun bulunmadığını, ancak çok sayıda vadeli çek ve bononun davalının elinde kaldığını, bunların geri istendiğinde davalının ciro ederek kullandığını en kısa sürede toplayacağını söylediğini, ayrıca müvekkili ile yeniden çalışmayı arzu ettiğini birtakım kolaylıklar sağlayacağını beyan ederek yeni çek ve bonolar talep ettiğini, buna güvenen müvekkilinin davalıya tekrar bonolar verdiğini, fakat davalının hiç mal göndermediğini ve önceden elinde bulundurduğu ve yeni aldığı bonoları faiz borcuna saydığını söyleyerek iadeye yanaşmadığını,— dayalı olarak — Esas sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlattığını, müvekkilinin mesken olarak kullandığı gayrimenkulu haczederek satışa çıkardığını, oysa icra takibine konu olan çeklerden— tarihinden önce ibraz süreleri dolmuş bulunduğundan takip tarihi itibarıyla zamanaşımına uğradıklarını,—-tarihinde yürürlüğe giren 6103 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 6/1. maddesinde “Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan zamanaşımı süreleri ile hak düşürücü süreler eski hukuka tabidir”’ düzenlemesinin yer aldığını, bu nedenle 6762 Sayılı T.T.K.’nun 726. maddesini değiştiren 6273 Sayılı Kanun’un 7. maddesinin yürürlüğe girdiği —– tarihinden önce ibraz süresi dolan çeklerde zamanaşımı süresinin 6 ay, ibraz süresi bu tarihten sonra dolan çeklerde ise 3 yıl olduğunu, tarafların ticari defterleri ve belgeleri incelendiğinde müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının ortaya çıkacağını iddia ederek; davanın kabulüne ve müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalı tarafından müvekkili aleyhine açılan İstanbul Anadolu —. İcra Müdürlüğü’nün — Esas sayılı takip dosyasının ve bu takibe konu çeklerin iptaline, davalının takibin % 40’ından az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, müvekkilinin uğradığı ve uğrayacağı zararların davalıya yüklenmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının zamanaşımı itirazına itibar edilemeyeceğini, çünkü davacının İ.İ.K. 168/1-5. Maddesi uyarınca ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren 5 gün içerisinde zamanaşımı itirazını dermeyan etmesi gerektiğini, öte yandan 6273 Sayılı Yasa ile çeklerde zamanaşımı süresi 6 aydan 3 yıla çıkarıldığından davacının zamanaşımı iddiasının hukuki dayanağının bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin alacağının kambiyo senedine dayandığını, bu nedenle davacının ancak aynı kuvvete sahip belge ile borçlu olmadığını ispat edebileceğini, davacının aleyhine başlatılan icra takibine itiraz etmediğini, zamanaşımı itirazında bulunmadığını kendisine ödeme emrinin, kıymet takdir raporlarının ve satış ilânlarının tebliğ edildiğini, bütün bunlardan sonra davacının soyut iddialar ile ortaya çıktığını, davacının zarar talebinin de anlaşılamadığını, zaten bunun için harç da yatırmadığını, davacının delillerinin müvekkiline tebliğ edilmediğini savunarak; hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, kambiyo senedine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkememizce, —— tarihinde; iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalının kendi ticari defter ve kayıtları uyarınca takip konusu ettiği —-çeklerden ötürü davacıdan alacaklı olmadığı, bu çekleri 10/12/2011 tarihinde davacının borcuna kaydettiğini, karşılıksız çıkan çeklerin davacının borcuna kaydedilmesi ile davalının — — alacaklı hale geldiğini, davacının karşılıksız çıkan çeklerden — içerisinde davalı şirkete ödeme yaparak borcunu kapattığını, 30/12/2011 tarihi itibariyle davacının davalıya borcu bulunmadığını, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinde 2012 yılına devreden alacak ve borç bulunmadığını, ancak davacının düzenlediği —-tutarlı çeklerinde karşılıksız çıkması nedeniyle davalının davacıdan — alacaklı duruma geldiği, 31/05/2012 tarihli —- bedelli çeklerin ise hamiline düzenlenmiş olup davalı şirket kayıtlarında yer almadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacının İstanbul Anadolu —-. İcra Müdürlüğü —-sayılı takip dosyasının 31/10/2011 tarih 15.000,00 TL ve —- bedelli iki adet çek nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazla talebin reddine, davacının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Bunun üzerine, YARGITAY —-. Hukuk Dairesi,— Esas,– Karar, 18/10/2017 tarihli ilamı ile, Çek, bir ödeme aracı olup, çeklerin mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla verildiği yolunda yasal karinenin mevcut olduğunu, bu durumda, davacının söz konusu çekleri mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla verdiğinin kabulü gerektiği, Yasal karinenin aksini yani çekin borç ödenmesinden başka bir amaçla verildiğini, bedelsiz bir avans çeki olduğunu iddia eden davacı tarafın bunu kesin delillerle ispatlaması gerektiği, mahkemece, bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın kısmen kabuküne karar verilmiş ise de, bilirkişi raporunda tespit edilen hususlar yukarıda belirtilen karinenin aksini ispata yeterli olmadığı, Şöyle ki, davacı yedi adet çekin ödenmiş olduğunu ileri sürmemekte, aksine bu çeklerin bedelsiz olduğunu iddia ettiğini, kaldı ki, davalının ticari defterine kaydedilen çeklerle ilgili de bu çeklere mahsuben ödeme yapılmış olduğunu gösteren herhangi bir kayıt mevcut olmayıp, davacı tarafından yapılmış başkaca ödemelerin işbu çeklere mahsuben yapıldığının kabulü de mümkün olmadığı, o halde, yasal karinenin aksini ispat yükünün davacı tarafta olduğu da gözetilerek davacı tarafın iddiasını ispata yarar delillerinin bu çerçevede değerlendirilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmelerde bulunan bilirkişi raporuna itibar edilerek sonuca varılması doğru olmadığı, gerekçesiyle mahkememizin vermiş olduğu kararı bozmuştur.
Bozma üzerine mahkememize iade edilen dosya yukarıdaki esası almış, bozma ilamı ve duruşma tarihi taraflara tebliğ edilmiş ve 16/01/2020 tarihli celsede, 18/10/2017 tarihli bozma ilamına uyularak, davacının çeklerin bedelsiz kaldığına dair ispat yükünü yerine getirmediği, bu haliyle çeklerin davalı tarafa bir ödeme aracı olarak verildiğinin kabulü gerektiği kanaatine varılarak davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2- Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 55,40 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 100,16 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 44,76 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3- Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4- Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
5- Davalı tarafın kendisini vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından —- uyarınca 13.122,10 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair karar davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere usulüne uygun olarak anlatıldı.