Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/461 E. 2019/1221 K. 30.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/461
KARAR NO : 2019/1221

DAVA : TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 09/06/2016
KARAR TARİHİ : 24/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davalı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili olduğu —– şirketinin tanınmış marka statüsünde olup, toplumsal sorumluluk bilinci ile —- —- farklı alanarda birçok ——, çocukların eğitimini desteklemek amacıyla pek çok projenin önemli destekçilerinden biri olduğunu, davalı tarafından kişisel ——-hesabından müvekkil şirket hakkında haksız, mesnetsiz, ve hukuka aykırı olgu isnat eden müvekkilinin kişilik haklarının zedeleyen paylaşımda bulunulduğu , davalının açıklamaları TMK ve TBK uyarınca müvekkilinin kişilik haklarını ciddi biçimde zedelediğinden, manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini, davalının açıklamalarının aynı zamanda TTK 55.madde vd uyarınca haksız rekabet niteliğinde olduğunu beyan ederek davanın kabulü ile müvekkil şirketin kişilik haklarını ve ticari itibarını ağır biçimde ihlal eden gerçeğe aykırı ve incitici beyanlarla haksız rekabete sebebiyet veren açıklamaları nedeniyle —- manevi tazminatın dava tarihinden itibaren başlayacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
Davalı vekili tarafından dosyaya sunulan bir cevap dilekçesi bulunmamaktadır.
İstanbul Anadolu ——-Asliye Hukuk Mahkemesi’nin —–Karar sayılı dosyasıyla davanın görev yönünden reddine, dosyanın İstanbul Anadolu Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş, bu karar Yargıtay —- Hukuk Dairesi’nin —– tarihli kararıyla onanarak dosya mahkememize gönderilmiştir.
Dava, manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, davalı tarafından kişisel ——— şeklinde sarfetmiş olduğu ifadelerin davacı şirketin kişilik haklarına saldırı oluşturduğundan bahisle manevi zararın tazmini için iş bu davayı açmıştır.
TTK.nun 55/1-a1 maddesinde, başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek eylemi haksız rekabet hali olarak düzenlenmiştir. Kanun koyucu, bu hükümle, bir kimsenin şahsının veya mallarının, iş ürünlerinin, fiyatlarının, faaliyetlerinin veya ticari işlerinin kötülenmek suretiyle müşterileri önünde küçük düşürülmesini veya itibarının zedelenmesini haksız rekabet hali olarak kabul etmiştir.
Kötüleme, genel anlamda, bir kişi hakkında olumsuz bir kanaat oluşmasına sebebiyet veren veya bir şeyin olduğundan daha değersiz olduğu hususunda kanaat oluşturan davranış biçimidir. Bir kişi hakkında olumsuz kanaat oluşmasına sebebiyet veren davranış, yani zamanda kişilik haklarının ihlali niteliğini de taşımaktadır. Bu davranış biçiminden, kişinin ticari kişiliğinin ve yaşamının etkilenmesi durumunda ise haksız rekabetten söz edilir.
Düzenleme ile yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla piyasaya katılanlar hakkında olumsuz intiba oluşturulmasının, bu şekilde piyasadaki rekabet ortamının bozulmasının önlenmesi amaçlanmıştır. Kötüleme fiilin hedefi arasındaki dar anlamda rekabetin bozulmasından ziyade, piyasada hakim olan dürüst rekabet ortamının bozulması hedeflendiğinden, fail ile kötülenen kişi arasında bir rekabet ilişkisine gerek bulunmamaktadır.
Kötüleme içeren bu açıklamanın haksız rekabet olarak değerlendirilebilmesi için rekabet ortamını bundan dolayı da ticaret hayatını etkileme ve alıcıları yönlendirme kabiliyetine sahip olması gerekir. (Yarg. —-. H.D.——)
Öte yandan, AİHM’si ——– başvuru nolu kararında “İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, 10. maddenin 2. fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan bilgi ya da düşünceler için değil ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, demokratik toplumun onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. maddede açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya koyulması gerektiğini,…” ifade etmektedir.
Dosyadaki delillere göre, davalı davacının müşterisi olup, kamuoyunda tartışma konu olan bir olay ile ilgili olarak davacının sponsorluğuna vurgu yaparak sosyal medya hesabında yukarıda bahsedilen paylaşımda bulunmuştur.
Paylaşımların içeriği incelendiğinde, davacı aleyhine karalama kampanyasına ——- dönüştüğüne, ilişkin bir delil bulunmadığı,—- yakın tarihteki kararlarında büyük ve halka açık şirketlerin kabul edilebilir eleştiri sınırlarının daha geniş olduğu (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi —- Hukuk Dairesinin —– esas ve karar sayılı, ——-günlü kararı) tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin değerlendirilmesine göre, davalının, davacının milyonlarca abonesinin olduğu, davalının sarf etmiş olduğu ifadelerin içeriği ile davalının sıfatının birlikte değerlendirilmesinde rekabet ortamını, bundan dolayı da ticaret hayatını etkileme ve alıcıları yönlendirme niteliğine sahip olmadığı, davalının davacı hakkında sarf ettiği ifadelerin, yukarıda değinildiği gibi hoşa gitmeyen, sarsıcı hatta rahatsız edici olanları dahi —– Sözleşmesinin 10. maddesi ile Anayasanın 26. maddesi gereğince ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında korunması gerektiğinden ifadelerin eleştiri sınırı içerisinde kaldığı, bu nedenle TTK 55/1-a(1) maddesinde düzenlenen özel nitelikteki haksız rekabet halinin oluşmadığı, ayrıca davacının davranışının aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı nitelikte bir davranış olmadığından TBK m.57’de düzenlenen genel nitelikte haksız rekabet halinin oluşmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçeye göre;
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken —- harcın peşin alınan — mahsubuna bakiye —– karar kesinleştiğinde yatıran davacıya İADESİNE,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde TUTULMASINA,
4——– vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALI TARAFA VERİLMESİNE,
5-Tarafların artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde davacı vekiline iadesine,
Kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde temyiz için Yargıtay yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı