Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/316 E. 2021/75 K. 02.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/316 Esas
KARAR NO : 2021/75
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/05/2019
KARAR TARİHİ : 02/02/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı —- tarafından müvekkili şirkete keşide edilen —– bedelli çekin keşideci tarafından müvekkili şirkete gönderilmek üzere—-teslim edildiğini, çekin müvekkiline teslim edilmeden önce ——- aracından çalındığını, —— müvekkilinin muhasebe biriminin arandığını, dava konusu çekin kendilerinde olduğunu ve ödenmesini istediklerini bildirdiklerini, müvekkil şirketin kayıtlarında böyle bir çekin bulunmadığını, çek görüntüsünün istendiğini ve çekin arka yüzündeki müvekkil şirketin unvanının yazılı olduğu kaşe ve imzanın kendilerine ait olmadığını, sahte olduğunu, çekin arkasında cirosu bulunan davalı firmalarla müvekkilinin hiçbir ticari ilişkisinin bulunmadığını, geçerli ciro silsilesinden bahsedilemeyeceğini, müvekkilinin davalılara herhangi bir borcunun bulunmadığını, arabuluculuk yoluna başvurulduğunu ancak davalı şirketlerin adreslerine yapılan davet mektuplarının iade olduğunu ve ticaret sicil adreslerinin de aynı olduğunun tespit edildiğini, kendilerine ulaşılamadığını, çekin kabulü aşamasında davalı —– şirketinin sadece kendilerine sunulan evraklarla yetinmemesi, işyeri ve şirket hakkında istihbarat bilgilerini de toplayarak çek arkasındaki şirketlerin gerçekte var olup olmadığının araştırmasının yasal bir zorunluluk olduğunu, yeterli araştırmada bulunmaması, gerçekte hiç var olmamış bir şirketten sahte imzalı ve kaşeli çek kabul etmesi nedeniyle ağır kusurlu sayılması gerektiğini, çekin kötü niyetli kişilerin eline geçerek tedavüle çıkarıldığını, ayrıca çek üzerindeki müvekkil şirkete ait olmayan kaşe ve sahte imzalara ilişkin ——– soruşturma sayılı dosyası ile soruşturmanın devam ettiğini iddia ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava konusu çek hakkında öncelikli teminatsız olarak, aksi halde uygun görülecek bir teminat mukabilinde çek hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesini, dava tarihi itibariyle müvekkili aleyhine başlatılmış bir icra takibi var ise teminat olarak yatırılan paranın davalılara ödenmemesi için ihtiyati tedbir verilmesini, muhtemel icra takiplerinin iptalini, %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, davalılar aleyhine açılan menfi tespit davasının kabulü ile, müvekkil şirketin davaya konu çeke ilişkin olarak davalılara karşı borçlu olmadığının tespitini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı ——–cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının haksız olduğunu, usul ve esastan reddi gerektiğini, müvekkilinin —– hizmeti verdiğini, bu hizmet kapsamında müşterilerinin faturalı alacaklarını ve bu alacaklarına istinaden verilen kıymetli evrakları hizmet bedeli karşılığında temlik ve teslim alarak bedel ödemesi yaptığını, davacının beyan ettiği ciro silsilesinin geçerli olmadığı iddiasının haksız olduğunu, müvekkilinin çekin meşru hamili olduğunu, söz konusu çekin yasal düzenlemeler çerçevesinde —– sözleşmesi imzalanarak iktisap edildiğini, müvekkilinin ciro silsilesinde yer alan imzaların geçerliliğini araştırmak gibi bir yükümlülüğü ve zorunluluğunun olmadığını, müvekkili ile diğer davalı —— alacakların müvekkili şirkete temlik edildiğini, kendilerinin iyi niyetli 3.kişi olduğunu, müvekkilinin üstüne düşen yükümlülüğü yerine getirdiğini savunarak; hukuki ve maddi dayanaktan yoksun açılan davanın ve çekin icra takibine konu edilmemesi talebinin reddini, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, alacağın %10’u tutarında para cezasına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep ve beyan etmiştir.
Dava dilekçesi ve tensip zaptının diğer davalılar ——– tebliğ edildiği ancak davalılar tarafından cevap dilekçesi sunulmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, takip öncesi açılan menfi tespit talebine ilişkindir.
Davacı vekili, dava dışı —- tarafından müvekkili şirkete keşide edilen ——— bedelli çekin keşideci tarafından müvekkili şirkete gönderilmek üzere —— teslim edildiğini, daha sonra davalıların eline geçtiğini, davalıların çeki kötü niyetli olarak iktisap ettiğini iddia etmekte, davalı —— vekili, müvekkilinin çeki usulüne uygun olarak iktisap ettiğini savunmakta, diğer davalılar ise dava dilekçesine cevap vermeyerek davacının iddialarını reddetmektedir.
Bu kapsamda davaya konu uyuşmazlığın davalıların davaya konu edilen dava dışı—– tarafından müvekkili şirkete keşide edilen —- şubesine ait ——— bedelli çeki iyiniyetli olarak iktisap edip etmedikleri , davacının söz konusu çek nedeniyle davalılara karşı sorumlu olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Kambiyo hukukunda senedin hükümsüzlüğüne taalluk eden defiler bulunmaktadır. Senedin hükümsüzlüğüne taalluk eden defıler kavramından anlaşılması gereken, senedin borçlusunun——– senetteki kendi irade beyanının geçerliğine ilişkin ileri sürebileceği defilerdir. Bu defiler senet metninden anlaşılmamakla birlikte senetteki beyanın hükümsüzlüğünü gerektiren defilerdir. Bu tür defiler, senedi düzenleyen borçlunun iradesinin ehliyetsizlik, temsil yetkisinin bulunmaması, senet metninin tahrifi, imzayı zorla atmış olması gibi sebeplerle sakatlanmış ve ortadan kalkmış olduğu durumlardır. Tüm bu hallerde geçerli bir kambiyo sözleşmesinden söz etmek mümkün değildir. Davacının —–yılları ticari defter kayıtlarının incelenmesi sonucunda davalı ——- ilgili açılmış bir cari hesabın olmadığı, herhangi bir muhasebe kaydının olmadığı tespit edilmiştir. Dava dosyası içeriğinde mevcut delillerin incelenmesi soncunda dava konusu —- tutarındaki keşidecisi—- olan çekin, dava dışı —- tarafından —- davacıya gönderilmek üzere —- tarihinde teslim edildiği,———— tarihinde —- esnasında kimliği meçhul kişilerce dava konusu çekin çalındığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu hallerde somut olay yönünden de geçerli olacak şekilde- davacı ile davalılar ——-arasında bir kambiyo ilişkisinin kurulduğundan da söz edilemez. Zira, senedin, sahibinin rızası hilafına elden çıktığı hallerde geçerli bir kambiyo ilişkisinin kurulduğundan söz edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu hallerde, senet düzenleyerek tedavüle çıkarma iradesi bulunmadığı ve bu durumun senedin hükümsüzlüğüne ilişkin bir defi olarak ileri sürülebilecektir. Bu tür defilerin herkese karşı—— sürülebilmesi mümkündür. Kambiyo senedi esasen bir ödeme vasıtasıdır. Dolayısıyla bir kambiyo senedi, üçüncü kişiye ciro edildiğinde hayatın olağan akışı, senedi ciro eden ile lehine ciro edilen arasında bir borç ilişkisinin bulunmasını zorunlu kılar. Oysa somut olayda, davacı ile ciranta konumundaki ——-arasında hiçbir ticari ilişki bulunmamaktadır. Ayrıca davalıların gayri faal oldukları, ticaret sicilindeki adreslerinin de aynı olmaları sebebi ile aralarında organik bağın mevcut olduğu, organik bağın mevcut olduğu hallerde, aralarında organik bağ bulunanın ——- kendilerine göre üçüncü kişi konumundaki kimseye —- zarar verme kastı ile hareket ettiklerinin kabulü gerekeceği, Yargıtay uygulamasının esasen bu yönde olduğu ———- davalılar ile davacı arasında hiçbir ticari ilişkinin olmaması hususunun bu durumu daha da belirgin hale getirmekte olduğu, davacının iddialarından bir tanesinin de, senedin arka yüzündeki imza ve kaşenin de sahte olduğu gözönünde bulundurulduğunda meselenin HMK m.209 bağlamında değerlendirilmesinin uygun olacağı, davacı ile davalılar arasında hiçbir ticari ilişknin bulunmamasının da davacının söz konusu senetten dolayı davalılardan ——- karşı bir sorumluluktan söz edilemeyeceği gerçeğini açık olarak ortaya koymakta olduğunun kabulü gerekir.
Davalılardan ——— ise “Yasalara uygun bir şekilde —— sözleşmesi yapılarak çeki iyi niyetli olarak iktisap edildiğini, Müvekkili şirket tarafından ne —— sözleşmesinin yapıldığı tarih olan tarihte ne de çekin bankaya ibraz tarihi olan tarihe kadar geçen sürede davacının iddia ettiği üzere imzanın sahte olduğu bilinmediğini, bu açıdan çekin iyiniyetli iktisap edildiğini, Müvekkilinin çekteki imzaların sahteliğini anlamasının mümkün olmamasının yanında sahteliği araştırma zorunluluğu da yasal olarak bulunmadığını savunmaktadır.
Davalılardan ——– yukarıdaki savunması değerlendirildiğinde ,İlk olarak somut olaya konu vakıalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının savunması bir şahsi defi olmayıp, herkese karşı dermeyan edilebilecek olan mutlak bir defidir. Dolayısıyla meselenin davalı —– ifade etmiş olduğu gibi “kıymetli evrakın mücerretliği ilkesi” çerçevesinde değerlendirebilmek mümkün değildir. Mutlak defiler herkese karşı —— dermeyan edilebilir. Bu noktada son hamilin iyi niyetli olup olmamasının da bir önemi yoktur. Mutlak definin söz konusu olduğu hallerde, senet geçersiz olmayıp, sadece mutlak defiyi dermeyan eden yönünden bağlayıcı olamayacağı, bunun dışındaki imza sahipleri yönünden —— sorumluluk halinin devam edeceği de açıktır
İkinci olarak, davalı ——— gerekli araştırmaları mevzuata uygun olarak yerine getirmemiş olduğu dikkate alınmalıdır.
6361 sayılı Finansal Kiralama —— ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 9/2. maddesi ”—— şirketi kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal ve hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilemeyen alacaklar ile kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tevsik edilemeyen mal veya hizmet satışına bağlı doğacak alacakları devir alamaz veya tahsilini üstlenemez” hükmünü içermektedir. Yasa metninden de anlaşılacağı üzere, —— şirketinin,—— devraldığı alacak, alacağın temliki hükümlerine tabidir. Nitekim, —— işlemlerinde alacağın temliki hükümlerinin uygulandığı ———- kararında da açıkça belirtilmiştir. Öte yandan aynı kararda —— işleminin müşteri ———- borçlu olmak üzere üç tarafının bulunduğu da açıklanmıştır. —— işleminin bu tarafları arasındaki ilişkiler yönünden 6361 sayılı Yasanın 9/2 ve 6098 sayılı TBK’nın 188/1.maddesi hükümlerinin uygulanması gerekir. Buna göre borçlu, —— işlemini öğrendiği sırada önceki alacaklısına karşı sahip olduğu def’ileri, alacağı —— sözleşmesine dayanarak devralmış olan —– şirketine karşı da ileri sürebilecektir. 6361 sayılı Yasanın 9/2. ve TBK’nın 188/1. maddesi karşısında —— işleminin tarafları arasındaki ilişkiler yönünden şahsi def’ilerin ileri sürülebilmesinde —— şirketinin iyiniyetli ya da kötüniyetli olmasının sonuca etkisi bulunmamaktadır.
Nitekim davalı ——- Tarafından Aynı Kanun’un 9/2. maddesinin yollamasıyla somut olaya uygulanması gereken 29257 sayılı ———– İşlemlerinde Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 5/1. Maddesinde belirtilen istihbarat çalışmasını gereği gibi yerine getirmemiş olduğu, davalı ——- dava konsun çekin vadesi geldiğinde davacıyı aradığı ve dava konusu çekin görüntüsünü davacıya e-posta ile gönderdiği, davalı—– davacıya ulaşabilir olduğu, ——- bendinde belirtilen esaslar çerçevesinde davalı tarafından davalı—— keşide ettiği dava konusu çek ile ilgili olarak gerekli İstihbarat çalışmasını yerine getirmemiş olduğu, Davalı — davalı ——– göre temlik edilen fatura ile temlik karşılığı alınan dava konusu çekin miktar olarak tutarlı ve ciranta silsilesinin ——–göre görünüşte düzgün olsa dahi davalı ——– aynı yönetmeliğin 5. Maddesine göre gerek temlik edilen fatura ve gerekse dava konusu çek ile ilgili anılan Yönetmeliğin 5. Maddesinde belirtilen araştırma ve istihbarat çalışmalarını eksik ve/veya gereği gibi yapmadığı, araştırma ve İstihbarat çalışmalarının yapılması sonucunda, temlik edilen faturanın beyanı ilgili vergi dairelerine beyan edilmediğinin, davalı —————-incelenmesi ve diğer araştırmaların yapılması sonucunda gayrı faal olduğunun anlaşılabileceği, dava konusu çek ile ilgili olarak davacıya ulaşılabilir olduğu, zamanında yapılacak istihbarat çalışması sonucunda çalıntı olduğunun anlaşılabileceği, dolayısı ile davalı ——————- belirtilen usul ve esaslara göre yeterli inceleme, araştırma ve istihbarat çalışmalarını eksik ve/veya gereği gibi yapmadığı anlaşılmış olup davacının diğer davalıların yanı sıra davalı —— yönünden de davaya konu edilen çek ile ilgili sorumlu tutmak mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla davacının davaya konu edilen ——- tutarındaki keşidecisi———- olan çek nedeniyle davalılara karşı sorumluluğu bulunmadığından davacının menfi tespit talebinin kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-DAVANIN KABULÜNE,
Davacının —- şubesine ait ——- Tarafından davacı —- lehine keşide edilen——— tutarlı çek nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespitine,
2-Kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3- Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 1.544,87 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 386,22 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 1.158,65 TL’nin davalılardan müştereken tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4- Davacı tarafından yatırılan 386,22 TL peşin harç ve 44,40 TL başvuru harcı toplamı 430,62 TL’nin davalılardan müştereken alınarak davacıya verilmesine,
5- Davacı tarafından tebligat, posta ve müzekkere gideri olarak sarf edilen 2.037,10 TL yargılma giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6- Davalı ——— tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
7- Kabul edilen dava yönünden Avukatlık Asgari Ücret tarifesine göre davacı lehine takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Arabulucu gideri olarak sarf edilen 1.096,27 TL’nin davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
9-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde ———— Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/02/2021