Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/251 E. 2020/246 K. 16.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/251 Esas
KARAR NO : 2020/246

DAVA :İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/05/2019
KARAR TARİHİ : 16/06/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda 16/06/2020 tarihli celse de basit yargılama usulüne tabi davada açık yargılamaya son verildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili marifeti ile ikame eylediği davada : dava dilekçesinde davalı borçlunun ticari ilişki devamında tertip edilen faturalar karşılığı aldığı ürün bedellerini ödemediğini bu nedenle davalı hakkında icra takibine girişildiği icra takibinde davalının borca haksız olarak itiraz ettiği takibin bu nedenle durmasına karar verildiğini belirterek davalı borçlunun itirazının iptali ve icra inkar tazminatı talebi mezkur davayı ikame etmiştir.
Mahkememize ikame edilen dava sonrası da dava dilekçesi ve tensip zabtı davalıya —- tarihinde tebliğ edilmiş davalı borçlu tarafından açılan davaya her hangi bir cevap dilekçesi ibraz edilmemiş ve davalıya cevap için verilen sürenini bitiminde davanın TTK 4/2 gereğince basit yargılama usulüne tabi bulunması nedeni ile dilekçeler aşamasının tamamlandığı anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :Dava, İstanbul Anadolu —–.İcra Müdürlüğünün ———- Esasında kayıtlı takip dosyasında davalı borçlunun itirazının iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce davanın niteliği gereği öncelikli olarak dava şartlarının incelenmesine geçilmiş, HMK 114/1 de sayılı bulunan dava şartlarının bulunduğu anlaşılmış, dava da bunun yanı sıra İİK 67 ve HMK 114/2 gereğince özel dava şartlarının bulunması gerektiği anlaşılarak icra dosyası celp edilerek incelenmiş, İcra dosyasının tetkik ve incelenmesi ile davacı tarafından davalı aleyhine icra takibine girişildiği, davalıya çıkartılan ——- ödeme emrinin tebliğ edildiği, davalı borçlunun itiraz süresi içersinde takibe karşı itirazlarını sunmuş bulunduğu görülmüş, bu nedenle dava da İİK 67 gereğince özel dava şartlarının bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı taraflar arasında TTK anlamında cari hesap mutabakati bulunduğunu takip talebinde ve dava dilekçesinde ileri sürmüş ise de taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesinin bulunduğu hususu davacı tarafından dilekçeler aşamasının bitimi sonrasında anlaşılmış ve taraflar arasında açık hesap şeklinde işleyen ticari ilişki olup olmadığı, açık hesap ilişkisi bulunmakta ise açık hesap ilişkisinin kapsamında davacı tarafından tertip edilen faturalardan ötürü davacının davalıdan her hangi bir alacağının bulunup bulunmadığı noktasında uyuşmazlığın toparlandığı anlaşılmıştır.
Türk Medeni Kanunun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
Açık hesap ilişkisi; önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen, taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde, taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK.’ndaki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz. İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir (YHGK. —-Esas —– Karar sayılı ilamı)
Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil Olması başlıklı 6100 sayılı HMK.’nın 222. maddesinde;
(1)Mahkeme; ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2)Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3)İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4)Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5)Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır,” hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda tarafların tacir bulunuşu nedeni ile davacı tarafından akdi ilişkinin varlığı noktasında yazılı delil ibraz edilmemesi nedeni ile ticari defter ve kayıtların HMK 222 kapsamında şartların oluşması halinde kesin delil teşkil edeceğinden tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi ——gidilmiştir.
Somut olayda bu kapsamda taraflara belirlenen inceleme günü ayrı ayrı bildirilmiş(davacı vekiline tefhim, davalıya duruşma tutanağının 21/11/2019)buna rağmen davalı tarafından ticari kayıt ve belgeler ibraz edilmemiştir.
HMK 222 gereğince davacının ticari defter ve kayıtlarının kendisi lehine delil olabilmesi için davalının ticari defter ve kayıtlarının , davacı kayıtlarını desteklemesi gerektiğinden salt davacının ticari defter ve kayıtlarına dayalı alacağın varlığının kesin delilleri ile ispat edilemeyeceği anlaşılmıştır.Bu nedenle de mahkememizce dosya arasına davalının ticari defterlerin uzantısı niteliğinde Ba kayıtları getirtilmiş ve uyuşmazlık konusu faturaların davalının BA’larına yansımadığı anlaşılmıştır.
İspatın konusu, ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu HMK’nin 187,190 ve 200. Maddelerinde açıkça belirtilmiştir. Alacaklı düzenlediği faturadaki malların ya da hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini HMK 200. Maddesinde belirtilen deliller ile ispat etmesi gerekir.
Nitekim fatura satılan emtia ve yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı tutarı göstermek üzere emtiayı satan veya iş yapan tacir tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır, tek başına mal veya hizmet verildiğini ispatlamaya yeterli değildir.
Doktrinde, “bir akdin icra safhasına taalluk eden fatura, mutlaka mevcut ve evvelce tamamlanmış bir anlaşmaya dayalı olması gerektiğinden, bir icap bile değildir. Kaldı ki icabı reddetmemek kabul niteliğinde de değildir. (BK.m3-5). Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu————–Normal şartlarda alacaklı faturaya konu mal ve hizmeti davalı borçluya teslim ettiğine dair borçlunun imzasını kabul ettiği irsaliye veya teslime dair yazılı belge ile ispat edebilir.
Bu pozitif yasal düzenlemeler kapsamında uyuşmazlıkta taraf defter ve kayıtları ile davanın sabit olmadığı anlaşıldığından uyuşmazlıkta takip konusu kılınan faturaların bir kısımının irsaliyeli olarak tanzim edildiği ve davalı imzasına havi bulunduğu gözetilerek davalının imzasına havi davalıdan sadır irsaliyeli faturalar davalıya bilirkişi raporunun tebliği sureti ile tebliğ edilmiş ise de davalı tarafından bilirkişi raporuna karşı her hangi bir beyanda bulunulmamış ve bu şekilde rapor içeriğinin davalının aleyhine maddi saptamalar yönünden kesinleştiği anlaşılmıştır.
Bu eksende uyuşmazlık konusu davalı imzasına havi faturalardaki malların davalıya teslim edildiği bunlar dışındaki faturalardaki malların ise davalıya teslim edildiği ispat edilemediği gibi bu faturalar yönünden akdi ilişkinin varlığına ve malların teslim edildiği yönündeki iddialara itibar edilemeyeceği anlaşılmış ve davacı tarafından icra takibinde davalının imzasına havi faturalar toplam bedeline isabet eden 7.186,23 TL asıl alacağa yönelen itirazın iptali isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Diğer taraftan davacı vekili tarafından girişilen icra takibinde avans faizi talep edilmiş olduğundan tarafların tacir olmasına göre aralarındaki işin ticari iş bulunması nedeni ile davacının bu talebinin 3095 sayılı yasa 2/2.maddesinde düzenlenmesi kapsamında haklı olduğu anlaşılmıştır.
Nihai olarak takibe konu alacak; davalıya teslim edilen mallar kapsamında faturadan kaynaklandığından davalı tarafından önceden belirlenebilir ve likit bulunma özelliğini taşıdığından icra inkâr tazminatı şartlarının oluştuğu anlaşılmakla kabule konu asıl alacağın %20 si nispetinde icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1a- Davalı borçlunun İstanbul Anadolu ——-. İcra Müdürlüğü —–Esas sayılı icra takibine yaptığı İTİRAZIN KISMEN İPTALİ İLE İstanbul Anadolu —–. İcra Müdürlüğü ——– Esas sayılı icra dosyasının 7.186,23 TL asıl alacak üzerinden DEVAMINA,
1-b- İİK 67/2 maddesi gereğince kabule konu tutarın likit olması nedeni ile kabule konu asıl alacak tutarının %20’si 1.437,24 TL inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
1c-Taraflar arasında ticari işin sözkonusu bulunması nedeni ile takipte takip tarihinden tahsil tarihine değin 3095 sayılı yasa 2/2.Maddesi gereğince değişen oranlarda avans faizi UYGULANMASINA,
2a-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 490,89 TL karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan 232,31 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 258,58 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
2b-Davacı tarafından peşin yatırılan 232,31 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2c-Davacı tarafından sarf edilen 903,65 TL yargılama giderinin davanın kısmen kabul kısmen ret oranına göre hesaplanan 477,39 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, geriye kalan 426,26 TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına,
2d- Kabul olunan kısım yönünden davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —- 13/1.maddesi uyarınca 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-HMK’nin 333. Maddesi uyarınca bakiye gider ve delil avanslarının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.