Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/172 E. 2019/482 K. 24.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

GEREKÇELİ KARAR
(USULDEN RET)
ESAS NO : 2019/172 Esas
KARAR NO : 2019/482

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/04/2019
KARAR TARİHİ : 25/04/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Mahkememize tevzi edilen ticari ilişkiden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin dava dilekçesi ve ekindeki belgelerin incelenmesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının İstanbul Anadolu —– İcra Müdürlüğü’nün—– Esas sayılı dosyası ile dava dışı takip borçluları ————————-.Şti.’ne 735.060,00 TL alacağı için icra takibi başlattığını, bu icra dosyasından borçluların müvekkili şirketten alacaklarının haczi için müvekkili şirkete haciz ihbarnamesi gönderdiğini, müvekkilinin borçlulardan ——-… Şirketine 600.000 TL borcunun bulunduğunu, —- Şirketinin 05/10/2018 tarihinde müvekkili şirkete giderek müvekkili şirketten olan alacağı için çek isteyerek bu çekleri takip alacaklısına vererek haciz ihbarnamesine konu borcu ödeyeceğini belirttiğini, müvekkilinin takip alacaklısı olan davalı ile görüşerek çeklerin takip alacaklısını ödenmesi kaydıyla takip borçlusunun talebini kabul ederek takip borçlusuna 4 adet çek teslim ettiğini, takip borçlusu ———–.. Şirketinin bu çekleri dosya alacaklı …’ye teslim ettiğini, davalı …’nin bu çekleri keşide tarihinde bankadan çekerek tahsil ettiğini, müvekkili şirketin takip borçlusu üzerinden çek ile haciz ihbarnamesine cevapta belirtmiş olduğu 600.000 TL bedelli alacağı dosya alacaklısı …’ye ödediğini, müvekkilinin davalının haciz tehdidi karşısında alacaklının hacze gelmemesi için haciz ihbarnamesine konu borcu ikinci kez icra müdürlüğüne ödediğini, ikinci kez ödediği bedelin alacaklıya ödenmesi halinde alacaklının aynı alacağı ikinci kez tahsil etmiş olacağını iddia ederek; müvekkili şirketin İstanbul Anadolu—- İcra Müdürlüğünün 2018/18759 Esas sayılı dosyasına ödediği 600.000 TL bedelin mahkememizce uygun görülecek teminat karşılığında İİK 72 maddesi gereğince alacaklıya ödenmesinin tedbiren durdurulmasına, müvekkili şirketin icra müdürlüğüne nakit olarak yatırdığı bedelin yargılama sonuna kadar banka teminatı karşılığında müvekkili şirkete ödenmesine, yapılacak yargılama sonunda müvekkili şirketin dosya alacaklısı davalıya borcunun bulunmadığının tespitine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE ZORUNLU ARABULUCULUĞA İLİŞKİN DAVA ŞARTININ BULUNUP BULUNMADIĞININ TESPİTİ, İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, İcra İflas Kanununun 72. Maddesi uyarınca borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
6/12/2018 tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle TTK’ye eklenen 5/A maddesi uyarınca, “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’ nun 18/A maddesi uyarınca, “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.”
Bu hukuki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacının istemi bir miktar paranın davalıya ödenmesinin engellenmesine ilişkindir.
TTK’nin 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
Bu nedenle, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114(2) ve 115. maddeleri gereğince, dava açılmadan önce zorunlu arabulucuya başvurulmadan işbu davanın açılmış olduğu anlaşıldığından, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır.
Her ne kadar, dava dilekçesinde de işaret edildiği üzere İstanbul BAM —- Hukuk Dairesi’nin 21/03/2019 tarih, 2019/521 esas, 2019/423 karar sayılı ilâmında “ticari dava niteliğindeki menfi tespit davalarının açılabilmesi için arabulucuya başvurma zorunluluğu bulunmadığı” yönünde görüş bildirilmiş ise de, Mahkememiz aynı görüşte değildir.
Şöyle ki, menfi tespite konu olan asıl uyuşmazlığın temeli bir miktar para alacağına ilişkin anlaşmazlığa dayanmaktadır. 6102 Sayılı TTK”nin 5. maddesine eklenen 5/A maddesi de arabuluculuğa tabi ticari davaların bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davaları olarak tanımlanmıştır. Bu nedenle, bu davaların türü itibariyle arabuluculuğa gidilmesi zorunludur.
Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri içerisinde en fazla kullanılan sistemlerden birisi olan arabuluculuk, ülkemizde de 2013 yılı Kasım ayından itibaren başarı ile uygulanmaktadır. Bunu gören kanun koyucu, ülkemizde de bu alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemini geliştirmek amacıyla bir seçim yaparak bir miktar paranın ödenmesine yönelik alacak ve tazminat davalarında da arabuluculuk sistemini zorunlu kılmıştır. Bilindiği üzere Mahkemelerin görevi Kanunla belirlenir. Kanun koyucu konusu bir miktar para alacağı olan davalarında zorunlu arabulucuk çözüm yöntemine başvurmayı zorunlu kılmıştır. Bu durumda tüm kurumlar gibi Mahkemelerin de hukuki değerlendirme yaparken Kanun Koyucunun iradesine uygun hareket etmeleri gereklidir. Bu nedenle kanun koyucu menfi tespit davalarını zorunlu arabuluculuk çözüm yöntemleri içinden çıkarmadığı sürece bu tür uyuşmazlıklarda dava açmadan önce zorunlu arabulucuya başvurmak zorunludur.
Nitekim, davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebi kabul edilmediği ve davacı tarafından icra veznesine yatırılan 600.000 TL davalı-alacaklıya ödendiği taktirde dava istirdata dönüşmüş olacaktır. Bu durumda davanın ortasında zorunlu arabuluculuğa gidilmesi zorunlu hale gelecektir ki, bu durumun usul ekonomisine aykırı olacağı çok açıktır.
İşbu dava açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurulmuş olması 7155 sayılı Kanun’un 20. Maddesiyle TTK’ye eklenen 5/A ve HMK’nin 114/2. Madde1eri uyarınca dava şartıdır.
Dava şartlarına ilişkin kurallar kamu düzenindendir. “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler”(HMK115.md.). Yasada açıkça dava şartlarının her aşamada mahkemece kendiliğinden araştırılacağı düzenlendiğinden ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2. Bendinin son cümlesi uyarınca “arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi” gerekmektedir.
HMK 137, 138 ve 140. maddedeki ön inceleme aşamasında dava şartlarının inceleneceğine dair düzenlemeler, henüz incelenmemiş ise tahkikata geçilmeden önce dava şartlarının incelenmesi zorunluluğunu belirtmektedir. Bu hükümler her aşamada dava şartlarının incelenebileceğine dair 115. madde düzenlemesine inceleme zamanı bakımından en erken zaman olarak sınır çizen bir düzenleme olmayıp incelemenin en geç ne zaman yapılması gerektiğini göstermektedir.
HMK.nun 30. Maddesine göre Hakim lüzumsuz masraf yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.
HMK.nun 138. madde ile öncelikle dava şartları ile ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verileceği hükme bağlanmıştır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2. Bendinin son cümlesi uyarınca davacının İİK’nin 72/3. Maddesi gereği istediği ihtiyati tedbir kararı bu aşamada verilemeyeceğinden davanın dava şartı yokluğu nedeniyle bir an önce sonlandırılması davacı tarafın lehinedir.
Tüm bu nedenlerle, davacının varsa kısa sürede hakkına ulaşması için duruşma açılmaksızın TTK’nin 5/A, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2. Bendinin son cümlesi, HMK’nin 114/(2) ve 115. Maddeleri uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın, TTK’nin 5/A, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2. Bendinin son cümlesi, HMK’nin 114/(2) ve 115. Maddeleri uyarınca arabulucuya başvurulmadan dava açılmasına ilişkin dava şartı noksanlığından USULDEN REDDİNE,
2- Harçlar yasasına göre alınması gerekli 44,40 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 10.246,50 TL peşin harçtan mahsubu ile fazla yatan 10.202,10 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
3- Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden ret olunan dava yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 7/2. Maddesi uyarınca davalı lehine takdir olunan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4- Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.