Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/131 E. 2019/426 K. 12.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2019/131 Esas
KARAR NO : 2019/426
DAVALI : HASIMSIZ –
DAVA : Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
DAVA TARİHİ: 03/04/2019
KARAR TARİHİ: 12/04/2019
Mahkememizde görülmekte olan Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin———– görev süresi biten yönetim kurulu üyesi ve %23 hisse sahibi ortağı olduğunu, şirket yönetim kurulu başkanının —– yönetim kurulu başkan yardımcısının ise ———— olduğunu, şirket ana sözleşmesi ile 3 yıllığına seçilen yönetim kurulunun görev süresinin 28/01/2019 tarihinde sona erdiğini, yönetim kurulu başkanı ve ortağı olan———– yaklaşık 5-6 ay önce vefat ettiğini, mirasçılarının da reddi miras yaptıklarını, yönetim kurulu başkanı ———– yerleşik adresi bulunmadığından ulaşılamadığını, şirketin temsil yetkisini kullanan yetkilisinin bulunmadığını, Yönetim Kurulunun yetkisinin 28.01.2019 tarihinde bitmesine rağmen genel kurulun dahi düzenlenmediğini, şirketin atıl vaziyette bırakıldığını, şirketin yönetim organlarından mahrum kaldığını, şirket merkezi fiilen ———– adresine taşınmış olmasına rağmen halen ticaret sicilde eski adresinin şirketin resmi adresi olarak gözüktüğünü, bu durumun şirketle yapılan ve yapılacak resmi yazışmalardan haberdar olamama durumunu beraberinde getirdiğini, ayrıca şirket aleyhine davalar ve icra takibi açıldığı takdirde şirketin haberdar olamaması sebebiyle hak kaybı yaşanabileceğini, İstanbul Anadolu 3. İş Mahkemesi nezdinde ——– E.sayılı dosyası üzerinden şirket aleyhine dava açılmış olduğunu, şirketin ticaret sicilde gözüken adresine tebligat gönderildiğini, şirketin resmi yazışmalardan haberdar olabilme ve yasal haklarını kullanabilmesi için ivedi olarak fiili şirket merkezinin —- ve —– beyan edilmesi gerektiğini, ————– şirketinin ticari hayatının devamı için bir an evvel gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini, MK. 427/4 e göre bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa yönetim kayyımı atanacağını, yine aynı şekilde TTK 530.madde uyarınca uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli olan organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, pay sahipleri, şirket alacaklıları veya ———–Bakanlığının istemi üzerine, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine başvurulup dava açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir hükmü düzenlendiğini, gerek yasal mevzuat gerekse de Yargıtay Kararları uyarınca organsız kalan şirkete kayyım tayinin hukuki menfaati olanların şirkete yönetim kayyım atanmasını talep edebileceğini, davanın mutlak ticari dava olduğunu ve Mahkemece de talebin kabul edileceğine karar verileceğinin kabul edildiğini, ————aleyhinde haksız davalar açıldığını, şirket yönetim organından mahrum kalması sebebiyle kendisini temsil edemediğini, İstanbul Anadolu 3. İş Mahkemesi nezdinde——— Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, yönetim organı tayin edip davayı takip etmesi gerektiğini, ayrıca şirket aleyhinde İstanbul Anadolu 24. İcra Müdürlüğü’nün ———Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi açıldığını, icra takibine itiraz edilmesi gerektiğini, diğer taraftan şirketin fiili adresinin ivedi ——— Dairesi’ne beyan edilmesi gerektiğini, şirketin yönetim kurulunun görev süresi dolmasından dolayı şirketin organsız kalması sebebiyle şirketin işleyişinin tamamen durma noktasına geldiğini, şirket resmi yazılara cevap veremediği gibi merciler önünde hakkını arayamadığını, bu sebeple tensip ile birlikte tedbiren müvekkil- —– yönetim kayyımı olarak belirlenerek——— temsil yetkisi verilmesini, bu talebin de kabul görmemesi haline tedbiren geçici kayyım atanmasına karar verilmesini, tam yetki verilmesi taleplerinin kabul görmemesi durumunda, müvekkil şahsa ————— haklarına halel gelmemesi amacıyla avukata vekaletname verme, genel kurula çağrı yapma yetkisi, şirket merkezini belirleme ve değiştirme yetkisi, — ve ———Odası nezdinde işlem yapma yetkilerinin verilmesini, şayet müvekkile bu yetkinin de verilmemesi durumunda aynı yetkilerin Mahkemece uygun görülecek bir yönetim kayyımına ivedi olarak verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık konularının tespiti:
Dava, anonim şirketin yönetim kurulu üyelerinin görev süresinin dolduğu, yerine yenilerinin seçilmediği ve organsız kaldığı iddiasına dayalı, şirkete yönetim kayyımı atanmasına karar verilmesi istemine ilişkindir.
Davanın dayanağı Türk Medeni Kanunu’nun 427/4. Maddesidir.
Dava hasımsız açıldığından, uyuşmazlığın,
a-Davada pasif husumet ehliyetinin olup olmadığı, yani bu davanın hasımsız olarak görülüp görülemeyeceği,
b-Dava hasımsız olarak görülebilecekse dava dışı— organsız kalıp kalmadığı,
c-Dava dışı şirket organsız kalmış ise yeni yönetim kurulu seçilinceye kadar dava dışı şirkete kayyım atanması gerekip gerekmediği,
d-Dava dışı şirkete davacının tedbiren temsilci olarak atanmasına karar vermek gerekip gerekmediği noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Davada pasif husumet ehliyetinin olup olmadığı yönünden yapılan inceleme:
Eldeki dava, hasımsız olarak açılmış olup, davacının organsız kaldığını iddia ettiği dava dışı ———-yöneltilmemiştir.
Taraf sıfatı, dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Davayı açabilmek için gerekli sıfat, dava konusu şey üzerinde hak sahibi olan kişiye aittir. Aynı şekilde bir hakkın kendisinden istenebilecek o hakka uymak yükümlülüğü olan kişi olup bu da davalı olma pasif husumet ehliyetidir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
Davada taraf ehliyeti, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 28. maddesi gereğince, sağ doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü andan itibaren başlar. Medeni hakları kullanma ehliyetine ( fiil ehliyetine ) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler. Dava ehliyeti bir kişinin kendisi veya yetkili temsilcisi aracılığıyla bir davayı, davacı veya davalı olarak takip etme ve usul işlemleri yapabilme ehliyetidir. Sonuç olarak davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler taraf ehliyetine sahip olsalar bile bu kişilerin o davada maddi hakka ilişkin olarak davacı ve davalı olmak sıfatlarının bulunması gerekmektedir.
Dava ve taraf ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup, Mahkemece re’sen göz önünde tutulması gereken hususlardandır.
Buna göre, davacının dava dışı———–kayyım atanması talepli davada pasif husumet ehliyeti yani taraf sıfatı dava dışı————- aittir.
Ancak davacı vekili davayı dava dışı şirkete yönlendirmemiştir.
Bu nedenlerle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmektedir.
Ancak, davacının bundan sonra davayı şirkete yöneltmesinin mümkün olup olmadığının tartışılması gerekirse; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Tarafta iradi değişiklik” başlıklı 124’üncü maddesinde; bir davada taraf değişikliğinin, ancak karşı tarafın açık rızası ile olanaklı olduğu bildirildikten sonra, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği isteminin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edileceği, dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkimin karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği isteminin kabul edebileceği açıklanmıştır. Nitekim madde gerekçesinde de, taraf değişikliğini mutlak olarak davalının rızasına bağlamanın yargılama ilişkisini katı bir şekle bağlayarak yargılamaya hâkim olan ilkelerden “usul ekonomisi ilkesi” ile bağdaşmayacağı belirtilmiştir.
Bu durumda; davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalıyı tespit edemiş ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu da açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyor ise; bu dava ilişkisi yönünden, daha sonra da kendilerine dava açılması mümkün olmalıdır.
Ancak işbu davada davacı, ortağı ve daha önce yönetim kurulu üyesi olduğu olduğu şirkete kayyım atanmasını talep etmekte olup, bu şirketin davalı gösterilmesi gerektiğini bilmesi gereklidir. Bu nedenle işbu davada HMK.nun 124. Maddesinin bu davada uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Ayrıca Medeni usul hukukumuzda, dahili dava yoluyla dava açıldıktan sonra dahili dava yoluyla davanın yeni davalıya yöneltilmesi müessesi de bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle, davacıya bu yönde bir süre verilmesi de mümkün görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle, davacı davayı dava dışı ———- yöneltmediğinden davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Harçlar yasasına göre alınması gerekli harç peşin olarak alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/04/2019