Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/129 E. 2020/543 K. 28.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO: 2019/129 Esas
KARAR NO: 2020/543
DAVA: Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
DAVA TARİHİ : 24.09.2014
KARAR TARİHİ: 28.10.2020
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı———– hissedarlık yapısının dava dışı ortak —- oranında hissedar ve davacı müvekkili—— hissedar iken, —- tarihinde yapılan hisse devrinden sonra davaa —–hisse ile ortağı ve müdürü olduğunu, dava dışı ortak ———- oranında hissedar olduğunu; davacının şirketin kuruluşundan itibaren teknik bilgi birikimi ile şirketin sektöründe şöhret kazanmasına ve ciddi miktarda kazanç elde etmesine vesile olduğunu; şirketin dava dışı ortağı————-hisseler eşit hale geldikten sonra ortaklık ilişkisini ve eşitlik prensibini zedeleyici tavırlar sergilemeye başladığını, ——- aykırı olarak —- keyfi bir şekilde davranışlar sergileyerek müvekkilini haksız bir şekilde şirketten uzaklaştırmaya çalıştığını; dava dışı ortağın bu tavrının hukuka açıkça aykın olup ortaklık hukuku ile bağdaşmadığım, ortaklık ilişkisinin devamını çekilmez hale getirdiğini; müvekkili uhdesinde şirkete ait defter ve belge de bulunmadığı halde, müvekkile ihtarname keşide ederek, gerçeğe aykın bir şekilde şirkete ait kayıtların ve belgelerin incelemesinin müvekkili tarafından fiilen engellendiğini ve ortaklıktan doğan haklannı kullanamadığını iddia ettiğini ve müvekkilinden ——yılından itibaren bugüne değin şirket defterlerini hazır etmesini talep ettiğini, dava dışı ortak ——– şirketin tüm işlemlerini bildiği halde böylesine gerçeğe aykın bir iddiada bulunarak şirkete ait defterlerin ibrazını istemesinin kötü niyetli, ortaklık ilişkisini zedeleyici ve objektif olarak güven sarsıcı bir davranış olduğunu, bu iddiaların ayrıca dürüstlük ve iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığını; ortakların —- tarihinde almış oldukları sermaye ararımı karan ile şirketin sermayesinin —- — yükseltilmesine vc artırılan sermayenin ———- iç kaynaklardan karşılanmasına karar verdiklerini; müvekkilinin dava dışı ortak —– şirket defterlerini vc kayıtlarını incelemesini engellemesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, buna mukabil dava dışı ortak —- ise şirkete ait ——-yıllarına ait ticari defterler ve kayıdan ibrazdan kaçınmış olduğunu, dava dışı ortağın bu tavrının hukuka açıkça aykın olup, ortaklık ilişkisinin devamını çekilmez hale getirdiğini; ayrıca dava dışı ortak ——– şirketin satış bölümünde çalışan —— elemanlarına şirket merkezinde sabit kalmaları yönünde talimat vererek şirket faaliyetlerine sekte vurmak istediğini, ortağın bu davranışının ortaklık ilişkisi ve yönetim hakkı ile bağdaşmadığını ve ortaklık ilişkisinin devamını çekilmez hale getirdiğini; ayrıca —— tarihinde davalı şirket çalışanı——- şirket kayıtlarını bilgisayar üzerinden dışarıya sızdırdığım,kayıtların aktarıldığı —– adresinin dava dışı ortak ——–yakın arkadaşı olan —- adlı şahsa ait olduğunu; 6102 Sayılı TIK. 636.maddesinde şirketin —– sebeplerle vc mahkeme kararıyla feshine yer verilmiş olup, yukarıda arz ettikleri nedenlerden ötürü şirketin fesih ve tasfiyesine, şirkete tasfiye memuru atanmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu şirketin doğalgaz malzemelerinin yurt içinde satış, pazarlama ve teknik servis hizmeti verdiğini; şirketin yönetim idaresinin davacı —–yürütüldüğünü, dava dışı —– şirketin yurt dışı işleri bazında çalıştığını, şirketin muhasebe ve idari kısmıyla hiç ilgilenmediğini; davacının yakın tarihte trafik kazası yaşamış olduğunu, bu nedenle şirketin işlerini idare edemeyeceğini beyan edince işlerle ilgilenmeye başladığını, davacının “şirketin bir trilyon borcu var. Sen ne konuşuyorsun” demesi üzerine —– şirketin muhasebe ve mali durumunu incelemek istediğini, şirketin mali müşavirinden ticari defterlerin istendiğini, ancak ——talimatı ile defterlerin verilmeyeceğinin beyan edilmiş olduğunu, bunun üzerine ihtarname keşide edildiğini, davacının mali müşavirden ticari defterleri teslim aldığını, şirketin mali durumunun incelenmesi amacıyla——- tarafindan bir mali müşavir tutulduğunu, ——yıllarına ait şirket defter ve kayıtlarının teslim alındığını,—– müşavir tarafından incelemenin devam ettiğini; davacının şirket ortağı —-yıldırarak şirketten ayrılması için tüm çabayı sarf ettiğini, ardından şirket kayıdannın çalışan ibrahim —- aracılığı ile —- gönderildiğinin iddia edildiğini; davacının teknik inceleme sonucu verilerin transfer edildiğini iddia ettiği —–numaralı kaydın ——— değil, şirketin sözleşmeli olduğu ve uz akran yardım sağlayan bilgisayar firmasına ait olduğunun tespit edilmiş olduğunu, davacının bu iddiasının mesnetsiz kaldığını; bu davanın açılma sebebinin tamamen, şirket kayıt ve bilgilerini inceleme hakkı olan ortak ———–hakkından vazgeçmesini sağlamak olduğunu; haklı sebebe dayanarak dava açma hakkının, haklı sebebin oluşmasında kusuru bulunmayan ortağa ait olduğunu; şirketin mali durumu incelendiğinde, davacının şirketin parasını kendi parası gibi kullandığının, davacının mal varlığındaki artışın şirket sermayesi ile olduğunun, şirket muhasebesinin kötü tutulduğunun, kayıtların usule uygun olmadığının görüleceğini; davacının sıfatının belirlenmesinde kusurlu olduğu için açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğim; davacının davalı şirketin tasfiyesi ile şirkete kayyım atanmasını talep etmiş olduğunu, davacının bu yöndeki talebinin reddi gerektiğini, dava dışt ortak———- şirketi ayakta tutmaya çalıştığını, şirketin feshi yerine davacının ortaklıktan çıkanlmasının diğer bir çözüm yöntemi olduğunu; yukarıda sunulu ve resen nazara alınacak hususlar çerçevesinde, davacı sıfatını haiz olmayan ortağın fesih talebinin reddine, aksi halde davacı ortağın şirketten çıkarılmasına, yaıgdama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletümesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN AŞAMALARI:
İlk Karar: Mahkememizin ———- sayılı ilâmıyla “davacı ile dava dışı ——- oranda ortak oldukları davalı şirketin vergi borcundan dolayı bir kısım menkul mallarına vergi dairesince haciz konulmasına, şirketin gelir elde edemez hale gelip atıl ve kapalı durumda olmasına, ortakların karşılıklı olarak ağır ithamlarda bulunmalarına, ortaklığın ve ortakların birbirine olan güven ilişkisinin kökünden ve temelli sarsılmasına, aynı ortakların müşterek mutabakatıyla davalı şirketin proje şirketinin fesih ve tasfiyesine karar verilmesine göre, yasanın aradığı haklı sebebin gerçekleştiği, davacının pay oranına göre davalı şirketin paylarını iktisap etmek suretiyle şirketten çıkarılmasının hukuken mümkün olmamasına ve haklı sebebi yaratan sürekli olarak ortadan kaldırabilecek nitelikte duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözümün uygulanmasının mümkün olmamasına göre ortaklık ilişkisinin ve şirketin devamında fayda bulunmayan davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi gerektiği” gerekçesi ile davanın kabulü ile davalı ——– fesih ve tasfiyesine karar verilmiştir.
Bozma ilâmı: Karar, davalı vekilinin temyizi üzerine yüksek ——— ilâmındaki “Dava, limited şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir. Ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sona ermesine daha ziyade kusuruyla sebebiyet veren ortağın kendi kusuruna dayanarak fesih ve tasfiyeyi istemesi ilke olarak kabul edilemez. Zira, hiç kimse kendi kusurlu davranışlarından kendisi lehine sonuç çıkartamaz. Aksi düşüncenin kabulü, daha ziyade kusurlu ortağın kendi kusurundan fayda sağlaması, başka bir ifadeyle kusurunun ödüllendirilmesi anlamına gelmektedir ki böyle bir kabulün hukukun genel ilkeleri yanında hakkaniyet ilkeleri ile de bağdaştırılması düşünülemez.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda iki ortaklı davalı şirketin ortakları arasında güven ilişkisinin sona erdiği, bu duruma her iki ortağın da bir takım eylemleriyle sebebiyet verdiği belirtilmiştir. Davalı vekili hükme esas alınan bilirkişi raporuna yönelik, davacı ortağın kendi kusurlu eylemleriyle ortaklar arasındaki güven ilişkisini zedeleyip fesih ve tasfiye sebebi yaratma gayreti içerisinde olduğunu, mahkemece yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayandığını, zira davalı şirketin ——— yılına ait ticari defter ve belgeleri ile banka hesaplarının bilirkişiler tarafından incelenmediğini, davacı ortak hakkında haksız rekabete dayalı şikayetler nedeniyle yürütülen soruşturma dosyalarının dosya içine alınıp bilirkişi raporunda değerlendirilmediğini, dava dışı —– kayıtlarının getirtilip incelenmediğini belirterek ciddi itirazlarda bulunmuştur. Davalı şirketin ortakları arasındaki güven ilişkisinin sona erdiğinin kabulünde bir isabetsizlik bulnmamakla birlikte, mahkemece ——- soruşturma dosyaları ile dava dışı ——–kayıtları dosyaya getirtilerek, davalı şirketin — yılı ticari defterleri de dahil olmak üzere tüm ticari defterleri ve banka hesapları üzerinde inceleme yapılıp yukarıda açılanan ilke uyarınca taraflar arasındaki güven ilişkisinin sona ermesinde davacı ortağın daha ziyade kusurlu olup olmadığının tespitine, davacı ortağın daha az kusurlu kabulü halinde ise TTK’nın 636. maddesi uyarınca şirketin fesih ve tasfiyesi yerine duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer çözüm yollarının bulunup bulunmadığına dair ek rapor ya da oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.” şeklindeki gerekçesiyle mahkememiz kararı bozularak yukarıdaki esasına kaydı yapılmış, bozma ilâmına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK NOKTALARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1. Davanın ve çekişmeli konuların tespiti: Dava, limited şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
Uyulan bozma ilâmına göre, taraflar arasında davalı şirketin iki ortağı arasındaki güven ilişkisinin sona erdiği hususunda uyuşmazlık bulunmadığı,
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, “taraflar arasındaki güven ilişkisinin sona ermesinde davacı ortağın daha ziyade kusurlu olup olmadığı, davacı ortağın daha az kusurlu kabulü halinde ise TTK’nin 636. maddesi uyarınca şirketin fesih ve tasfiyesi yerine duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer çözüm yollarının bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa hangi çözümün daha uygun olacağı” noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Öncelikle belirtmek gerekir ki, davacı, ——- tarihinde davalı şirketin tek ortağı konumuna gelmiştir. Bu durumda davacının, davayı açmakta güncel hukuki yararı kalmamıştır.
İkinci olarak, davalı şirketin tek ortağı olan davacı tarafından katılımıyla yapılan —–tarihinde yapılan —- davalı şirket tasfiyeye girmiştir. Bu durumda, zaten Mahkememizce yapılacak yargılama sonucunda fesih kararı verildiği taktirde davalı şirket tasfiyeye girmiş olacağı için, yargılama sonucunda ulaşılacak fiili durum ——- tasfiye kararının —— yayınlanması ile mevcut hale geldiği anlaşılmakla da dava konusuz kalmıştır.
Tüm bu nedenlerle dava konusuz kaldığından davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Bu durumda davacının, işbu davayı açmakta haklı olup olmadığının tespiti yönünden inceleme yapmak gerekmektedir.
Yargıtay bozma ilâmı doğrultusunda, ——-sayılı soruşturma dosyaları ile dava dışı ——– dosyaya getirtilerek, davalı şirketin —– ticari defterleri de dahil olmak üzere tüm ticari defterleri ve banka hesapları üzerinde konusunda uzman bilirkişiler——— tarafından gerekli incelemeler yaptırılmak suretiyle “taraflar arasındaki güven ilişkisinin sona ermesinde davacı ortağın daha ziyade kusurlu olup olmadığının” tespiti yoluna gidilmiştir.
Buna göre,
a)Davacı hakkındaki soruşturma dosyaları:——- dosyasında, davacı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar —- verilmiştir. Bu karara karşı———- itiraz etmiş ve —– sayılı kararı ile bu itiraz —–tarihinde kesin olmak suretiyle reddedilmiş ve —–kesinleşmiştir.
——– Sayılı dosyasında ise şikayetçi —— suç duyurusunda bulunmuş ve “karar defterinde——- kararların altında kendi isminin üzerindeki imzaların davacı tarafından imzası taklit edilmek suretiyle atıldığını, ——– şirketlerine ait çek üzerindeki kendisine ait ciroyu çizerek —- ciroladığını ve ciro olarak da —- imzasını kullandığını ve ———- Şubesinde doğrudan —–adına tahsil yetkisi veren yetki belgesi altındaki imzanın kendisine ait olmadığını” ileri sürmüştür.
Soruşturma dosyası kapsamında——— sayılı ——— sonucunda tarafların bir diğerinin yerine imza atmadığı tespit edilmiştir. Buna istinaden bu dosyada taraflar üzerine atılı tüm suçlar bakımından ———verilmiştir.
Bu iki soruşturma dosyalarında her iki şikayetin de işbu dava açıldıktan sonra gerçekleştiği, suç duyurusunda bulunan tarafın davalı şirketin davacı dışındaki diğer ortağı olduğu ve davacı ortak için her iki soruşturma dosyasında———- verildiği görülmüştür. Dolayısıyla davanın ikame tarihinden sonra gerçekleşen bu şikayet ve soruşturmalar, —— bozma ilamı doğrultusunda ortaklar arasındaki uyuşmazlıkların kimden ——— kaynaklı olduğunu ve işbu davayı açmaya sebebiyet verdiğini ortaya koyabilecek nitelikte olmadığı kanaatine varılmıştır.
b)Dava dışı —— kayıtları:——yazısı incelendiğinde dava dışı——— tarihinde kurulduğu görülmektedir.
———–Tarihli, ——-Tarihinde İlan Edildiği üzere,———- tüm payını şirket dışından —-devrettiği ve aynı gün yapılan —– toplantısında hisse devrinin onaylanmasıyla şirket müdürü ———- müdürlüğü, tüm yetkileriyle sona erdirilerek ortaklıktan ayrılmasına karar verildiği ve ——– olarak şirketi her hususta münferit imzası ile temsil ve ilzam etmek üzere yetkili kılındığı tespit edilmiştir.
Buna göre,———arasında şirket ortaklığı veya yöneticiliği yönünden hukuken birliktelik oluşturacak bir durumun söz konusu olmadığı görülmüştür.
Davanın açılış tarihi —-Dava dışı —- tarihinde kurulmuştur. Bu yönüyle———– tek ortağı ve kurucusu olan —- henüz dava dışı — kurmazdan önce, davalı——– tarafından dava açılmış olmakla, ————davacı——şirket ortaklığı veya yöneticiliği gibi hukuki yönüyle bir bağlantı kurulabilmesi mümkün görülmemektedir.
Öte yandan davalı şirket, davacının yakınları aracılığı ile kurduğu dava dışı———- üzerinden davalının müşterilerini çaldığı ve rekabet yasağını ihlal ettiği iddialarında bulunmuştur.
Bu hususta, bozma ilâmından önce düzenlenen —– tarihli bilirkişi raporunda değinildiği üzere; ———-düzenlendiği; dava dışı ————- tarihli fatura açıklamasında farklı bir ürünün yer aldığı, ——– bakımından davalı şirketin iddialarını destekleyen belgelerin dosyada yer almadığı tespitinin yapıldığı” görülmüştür. Öte yandan bu siparişler incelendiğinde, bunların hepsinin dava tarihi olan ——— tarihinden sonraki siparişler olduğu dikkat çekmektedir. Dolayısıyla, davacının davasını ikame etmesine sebep olan ve ortaklık ilişkisini temelinden zedeleyen hareketlerin yüksek—– doğrultusunda fesih davasından sonra gerçekleşen sebeplere dayandırılması mümkün değildir.
c)Kira Sözleşmesi: Dava dışı ———–sözleşmesi bakımından da taraflar arasında uyuşmazlıklar mevcuttur. Davacı, davalı şirketi kira sözleşmesinde kefil göstermediğini, ibraz edilen sözleşmenin sahte olduğunu ve imzaların kendisine ait olmadığını beyan etmiştir. Bu sözleşmenin sahteliği hususunda bilirkişi incelemesi yapılmamış ise de, kira sözleşmesi işbu dava tarihinden sonra düzenlendiğinden, davacının aleyhine kanaat oluşturacak şekilde sonuca etkili görülmemiştir.
ç)Davacının Eşi ——–şirkette çalışıp çalışmadığı hususunda yapılan inceleme: Davalı şirket iddialarından biri de davacının eşi olan —– davalı şirkette fiilen çalışmadığı halde şirkete çalışıyor gibi —- yapıldığı ve fiilen çalışmadığı halde ———–borcunun ödendiğidir.
Şirket kaynaklarının ortaklardan birinin şahsı ve ailevi menfaatleri için kullanılması, ortaklığa zarar vereceği gibi ortaklar arasında da uyuşmazlıklara sebep olabilecek niteliktedir. Ancak dosyadaki evraklardan —– şirkette fiilen çalışıp çalışmadığını ortaya kesin olarak koyabilecek bir belge yer almamaktadır. —– şirkette fiilen çalışıp çalışmadığı tespit edilemediğinden yukarıdaki açıklama doğrultusunda somut olay bakımından bir değerlendirme yapılması mümkün olmamakla birlikte, dava dosyası arasında —– yer aldığı ve adı geçen davacı —— işveren ———- resmi kayıtlı olarak çalıştığı tespit edilmiştir.
d)Ticari Defterlerin İncelenmesi: Yapılan ihtara rağmen, davalı tarafça ibraz edilmediğinden davalı şirketin ticari defter ve kayıtları ——–tarihli bilirkişi raporu düzenlenene kadar bilirkişi heyetince incelenememiştir.
e)Sonuç: Sonuç olarak, davacı hakkındaki soruşturma dosyalarında —- dolayısıyla davanın ikame tarihinden sonra gerçekleşen bu şikayet ve soruşturmalar,—- bozma ilamı doğrultusunda ortaklar arasındaki uyuşmazlıkların kimden (daha ziyade) kaynaklı olduğunu ve işbu davayı açmaya sebebiyet verdiğini ortaya koyabilecek nitelikte olmadığı, dava dışı —–işbu davanın açılmasından bir ay sonra —- kurulduğu, bu —– tek ortağı ve kurucusunun —— olduğu, ———–şirketteki tüm hisselerini davadan çok sonra —- tarihinde davacıya sattığı, hiçbir zaman davacı ile —– olmadığı, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarını usulünce yapılan ihtara rağmen bilirkişi incelemesine sunmadığı, davacının eşinin, davalı şirkette fiilen çalışmadığı halde şirkette çalışıyor gibi—-yapıldığı ve fiilen çalışmadığı halde ———— ödendiği iddiasının davalı tarafça kanıtlanamadığı, davacının sahte imza attığı hususunun davalı tarafça ispatlanamadığı, buna göre, davacının, davalı şirketin feshine neden olacak kusurlu davranışının bulunduğunun davalı tarafça ispatlanamadığı, bu nedenle davacının işbu davayı açmakta haklı olduğu kanaatine varılmış ve yargılama giderlerinden davalının sorumlu olduğu kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Dava konusuz kaldığından DAVANIN ESASI HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Harçlar yasasına göre alınması gerekli 54,40 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 25,20 TL harçtan mahsubu ile bakiye 29,20 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3- Davacı tarafından yatırılan 25,20 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen 5.051,10 TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacı lehine takdir olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6- Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, 6100 sayılı HMK geçici 3/2. maddesi uyarınca ——-Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı HUMK’nun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam edileceğinden HUMK 432/1. Maddesine göre kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal sürede Yargıtay temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.28/10/2020