Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/11 E. 2021/499 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

ESAS NO : 2019/11
KARAR NO : 2021/499

DAVA : Ecrimisil
DAVA TARİHİ : 16.08.2011
KARAR TARİHİ : 01.12.2021

Mahkememizde görülmekte olan ecrimisil davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
İddia: Davacı vekili, 1086 sayılı HUMK’nin yürürlükte olduğu —- tarihinde açtığı dava dilekçesinde özetle,— — —Kanununa 5189 sayılı Kanun’un 5. maddesi ile eklenen ek 33. madde ile kurulduğunu, söz konusu ek 33. madde ile ——— —— ile ilgili ——— kullanılan taşınır ve taşınmazların, —- devredilmesinin öngörüldüğünü, bu düzenlemeyi takiben —imzalandığını, bir kısım taşınmazların devri için ek protokol imzalandığını, 31.10.2005 tarihli ek protokolün 1. maddesinde —- bulunan bir kısım taşınmazların — devri düzenlendiğini,—- mülkiyeti devir işlemlerinin — tarihinde yapıldığını, ek protokolün 2. maddesinde tapu devir işlemleri gerçekleştikten sonra dahi —- hisselerinin %50 ve fazlasının kamunun elinde bulunduğu sürece bu — kullanım hakkının —- olacağının düzenlendiğini, taşınmazlar maddeye uygun olarak——- kullanılmaktayken —- uyarınca —-tarihinde yapılan hisse devriyle ——-kamu payı %50’nin altına düştüğünü bu suretle —– niteliği ve ek protokol 2. madde gereği taşınmazlar üzerindeki kullanım hakkının ortadan kalktığını,— ve sayılı yazı ——- taşınmaz üzerindeki kullanım hakkının sona erdiğinin, taşınmazlardaki —– taşınması için tanınan 3 yıllık sürenin sonu olan ——– tarihinden önce, mümkün olması halinde daha önceki bir tarihte taşınmazların boşaltılarak teslim edilmesi hususunun bildirildiğini, bu talebe ilişkin herhangi bir cevap verilmediği gibi intifa hakkının sona erdiği tarih olan — tarihinden sonra da taşınmazların kullanılmaya devam ettiğini, haksız kullanımın meydana geldiğini ve bu durumun sürmeye devam ettiğini, davacı tarafından davalı şirkete yazılan 12.07.2010 tarihli —- olarak kullanılan taşınmaz dahil olmak üzere —— belirtilen—- tarihinden önce boşaltılması gerekirken kullanımına devam edilmesinin hukuka aykırı olduğu ve bu durum nedeniyle —— tahliye tarihine kadar olan sürede taşınmazların kira bedellerinin ödenmesi gerektiği aksi halde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiğini belirterek davalının taşınmazları haksız olarak kullanması nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere şimdilik —– bedelinin —– tarihinden itibaren her ay için ayrı ayrı belirlenerek davalıdan tahsiline, belirlenen —– bedellerine her tahakkuk dönemi için ayrıca avans faizi oranında temerrüt faizi işletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2- Islah: Davacı vekili 05.06.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile haksız kullanımdan kaynaklanan diğer talep hakları saklı kalmak kaydıyla dava tarihine kadar —— alacak ile birlikte asıl alacağa dava tarihine kadar işletilen—– asıl alacağa dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi oranında temerrüt faizi işletilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
3- Savunma: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davalı şirketin ——— yazısı ile davaya konu taşınmazların 14.11.2008 tarihi itibariyle teslime hazır hale getirildiğini, bu tarihten davaya konu taşınmazlarda — yönelik bakım onarım ve —- yapılmak zorunda kalındığını, davaya konu taşınmazların bir kısmını kiralamak için mutabakat talep edildiğini, davacının bu yazıya cevap vermediğini, müvekkilinin —– yazısı ile davaya konu taşınmazların kiraya verilmesi hususunun oluşturulacak bir —- vasıtasıyla çözüme kavuşturulmasını talep ettiğini, davacı firmanın—– —-sayılı yazı ile bu talebi kabul ettiğini ———– tarihinde toplandığını, toplantıda kararlaştırılan hususlarda davalı şirket ile irtibata geçilmediğini, bunun üzerine müvekkilinin ——— sayılı yazısı ile —– tarafından kararlaştırılan hususlarda davacı yanın herhangi bir girişimi olmadığını, geçen süre zarfında davalı şirketin davaya konu taşınmazlarda ek maliyetlere katlanmak zorunda kaldığını ve taşınmazların ivedi şekilde teslim alınması gerektiğinin bildirildiğini, davacının bu yazıya cevap vermediğini, bunun üzerine müvekkilinin —– sayılı yazısı ile davaya konu taşınmazların çok ivedi teslim alınması gerektiği aksi takdirde müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun olmayacağının bildirildiğini, davacının bu yazıya da cevap vermediğini, bunun üzerine müvekkilinin—- yevmiye nolu ihtarnamesi ile davaya konu taşınmazların ihtarnamenin tebliğinden itibaren 15 gün içinde teslim alınması aksi halde müvekkilinin hiçbir hukuki sorumluluğunun bulunmayacağının ihtar edildiğini, davacının ihtarnameye rağmen süresi içinde taşınmazları teslim almadığını, müvekkili şirketin çabaları sonucu — taşınmazların teslim edildiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının talep ettiği meblağların fahiş olduğunu, temerrüt koşulları oluşmadığı için faiz talebinin haksız olduğunu, 19.10.2011 tarihinde işbu dava ile ilgili olarak davacının banka hesabına —- kayıtla —-ödeme yapıldığını, söz konusu ödemenin davayı kabul anlamına gelmemekte olduğunu belirtmiş açıklanan nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
DAVANIN AŞAMALARI:
4- İlk karar: Mahkememizin—- ilamıyla; “toplanan deliller, mahkememizce benimsenen bilirkişi raporu ve ek raporları, tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya sunulan belgeler de hep birlikte değerlendirildiğinde; davalı şirketin mülkiyet ve kullanımında iken yasa gereği — tarihinde davacı şirketin mülkiyetine geçen taşınmazların taraflar arasında yapılan protokol uyarınca en geç— edilerek davacıya teslim edilmesi gerekirken, söz konusu işlemin dava açıldıktan sonra 03/10/2011 tarihinde gerçekleştiği, davacının dava konusu taşınmazların — dava tarihine kadar herhangi— hukuki nedene dayanmadan taşınmazları haksız işgal eden davalıdan —talep edebileceği, dava açıldıktan sonra 03/10/2011 tarihinde tahliyenin gerçekleştiği, ancak dava tarihinden sonraki dönemin ayrı bir davanın konusunu oluşturacağı, davacının dava tarihi itibariyle yasalara— uygun olarak hesaplanan —faiz talep edebileceği, davalının dava tarihinden sonra ——— davalının davacının davaya konu taşınmazları kullanılmasına rıza gösterdiği iddiasını kanıtlayamadığı” gerekçesi ile “davacının hesabına yatırılan toplam 10.154,00 TL hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2.036.922 TL asıl —alacağının ve 163.236,75 TL işlemiş faiz alacağının davalıdan tahsiline, asıl ecrimisil alacağında dava tarihinden itibaren değişen ve değişecek oranlarda avans faiz oranı uygulanmasına” karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
5-Yargıtay ilâmları:—Karar sayılı ilamı ile “davacının davalıya gönderdiği — tarihli cevabi yazıda çekişmeli taşınmazlarda toplam —— kendisinin kullandığını beyan ettiği ve davalı şirketin de davacının taşınmaz üzerinde bulunan ——kullandığını savunduğu gözetildiğinde anılan ——- olmadığının aydınlatılmadığı ve her halükarda — mahsup edilmesi gerekirken mahsup işlemi yapılmadan hüküm kurulduğu görülmektedir.
Öte yandan, hükme esas alınan —— tarihli ek kurul raporunda işlemiş faiz alacağının % 9 oranında faiz uygulanarak bulunduğu anlaşılmış ise de; anılan faiz oranının avans faiz mi yoksa yasal faiz mi olduğu hususu açıklattırılmaksızın sonuca gidilmesi doğru olmadığı gibi, davacı tarafından aylık kademeli faiz işletilmesi istenildiğine göre, —haksız fiil niteliğinde olduğu gözetilerek talep gibi karar verilmesi yerine faizin hangi dönem bazında uygulanacağı belirtilmeksizin karar verilmesi de hatalıdır.
Hal böyle olunca, davacının kullanımında olan —-olup olmadığının aydınlatılması, her halükarda alınacak ek bilirkişi raporu ile anılan bölümün ecrimisil hesaplanırken mahsup edilmesi, hükme esas alınan 21/08/2013 tarihli ek kurul raporunda işlemiş faiz alacağı tespit edilirken avans faiz mi yoksa yasal faiz mi uygulandığı açıklattırılarak raporun denetime elverişli hale getirilmesi, öte yandan tespit edilecek ecrimisile aylık kademeli faiz işletilmesine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır.” gerekçesi ile Mahkememiz kararı bozulmuştur.
Davalı vekilinin karar düzeltme talebinde bulunması üzerine ——- karar sayılı ilâmı ile ——- tamamen veya kısmen düzeltilmesidir (6100 sayılı HMK. mad. 176). Islah müessesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkândır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ——— yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir——-
Islah, mahkemeye yöneltilen tek taraflı ve açık bir irade beyanı olduğundan, yasal şartları yerine getirildiği takdirde karşı tarafın ya da mahkemenin kabulüne bağlı olmaksızın yapılabilir. İddia ve savunmayı değiştirme ya da genişletme sayılmayan hallerde veya karşı tarafın genişletme ve değiştirmeye rıza gösterdiği hallerde ıslaha başvurmaya gerek olmadığı açıktır.
Davanın tamamen ıslahı mümkün olduğu gibi kısmen ıslahı da mümkündür. Ancak ıslahın yapılması zamanı bakımından Kanunda sınırlandırılmış ve HMK’nin “Islahın Zamanı ve Şekli” başlıklı 177. maddesinin 1. fıkrasında tahkikatın sona ermesine kadar ıslahın yapılabileceği düzenlenmiştir.
Somut olaya gelince; — tarihli celsede; “HMK 186. maddesi gereği tahkikatın bittiği, sözlü yargılamaya geçildiği, hususunun ve bir daha ki celse belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunun taraflara ihtarına, (ihtarat yapıldı)” şeklinde ara karar kurulmuştur. Davacı vekili ise, 04.06.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesindeki —— talebini arttırarak —– asıl alacak ile birlikte, asıl alacağa dava tarihine kadar işletilen 163.390,75 TL yasal faiz tutarının ödenmesine, 2.047.922,00 TL asıl alacağa dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi oranında temmerrrüt faizi işletilerek tahsiline karar verilmesini talep etmiş ve —- ıslah harcı yatırmıştır. Mahkemece — tarihli son celsede ıslah ile attırılan dava değeri dikkate alınarak hüküm kurulmuştur. Ancak taraf vekillerinin hazır olduğu 13.05.2014 tarihli celsede tahkikatın sona erdiği bildirildiğine göre tahkikatın sona ermesinden sonra yapılan ıslah ile arttırılan miktar yönünden ret kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalıdır.
Kabule göre de; hükmedilecek — olduğu yıllar itibariyle her dönem sonu tahakkuk tarihi itibariyle kademeli olarak belirlenen faize hükmedilmesi gerektiğinden, aylık kademeli faiz işletilmesine karar verilmesi yönünde bozma yapılması da doğru görülmemiştir.” gerekçesi ile “davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kısmen kabulü ile —- Karar sayılı ilamının 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı vekilinin diğer karar düzeltme taleplerinin yukarıda (1) nolu bentte gösterilen sebeplerle REDDİNE” karar verilmiş, dosya mahkememizin — esas sırasına kaydolunmuştur.
Bozma sonrası yapılan ——— karar sayılı bozma ilamı ile “—- — Karar sayılı ilamının 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı vekilinin diğer karar düzeltme taleplerinin yukarıda—– bentte gösterilen sebeplerle REDDİNE..” karar verilmiş olup, Mahkememizin ilamının —- bozulmasına karar verilmemiştir.
Ayrıca, yüksek——sayılı ilamının gerekçe kısmında “..Mahkemece —- tarihli son celsede ıslah ile attırılan dava değeri dikkate alınarak hüküm kurulmuştur. Ancak taraf vekillerinin hazır olduğu 13.05.2014 tarihli celsede tahkikatın sona erdiği bildirildiğine göre tahkikatın sona ermesinden sonra yapılan ıslah ile arttırılan miktar yönünden ret kararı verilmesi gerekirken, —— hatalıdır…” denilmiştir.
“Hükmün tashihi” başlıklı 6100 sayılı 304. maddesine göre “Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir.”
Bu nedenle, dosyanın bir sureti gönderilmek suretiyle yüksek —– karar sayılı ilamının bozulup bozulmadığı”, ayrıca bozma ilamından “ıslah ile arttırılan —– yönünden davanın esastan reddine karar verilmesi gerekir” gibi bir anlam çıktığından, bu cümlenin de “ıslahın reddi gerekir” şeklinde anlaşılması gerekip gerekmediği” hususlarında yüksek —– karar sayılı ilâmının hükmünün tashihine karar verilip verilmeyeceğinin sorulmasına” şeklindeki ara kararı uyarınca dosya yüksek — Karar sayılı ilâmı ile “—-ıslah; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesidir (6100 sayılı HMK mad. 176). Islah müessesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkândır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi,— bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir ———–
Islah, mahkemeye yöneltilen tek taraflı ve açık bir irade beyanı olduğundan, yasal şartları yerine getirildiği takdirde karşı tarafın ya da mahkemenin kabulüne bağlı olmaksızın yapılabilir. İddia ve savunmayı değiştirme ya da genişletme sayılmayan hallerde veya karşı tarafın genişletme ve değiştirmeye rıza gösterdiği hallerde ıslaha başvurmaya gerek olmadığı açıktır.
Davanın tamamen ıslahı mümkün olduğu gibi kısmen ıslahı da mümkündür. Ancak ıslahın yapılması zamanı bakımından Kanunda sınırlandırılmış ve HMK’nin “Islahın Zamanı ve Şekli” başlıklı 177. maddesinin 1. fıkrasında tahkikatın sona ermesine kadar ıslahın yapılabileceği düzenlenmiştir.
Somut olaya gelince; —-tarihli celsede; “HMK’nin 186. maddesi gereği tahkikatın bittiği, sözlü yargılamaya geçildiği, hususunun ve bir daha ki celse belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunun taraflara ihtarına, (ihtarat yapıldı)” şeklinde ara karar kurulmuştur. Davacı vekili ise, 04.06.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesindeki —– talebini arttırarak 2.047.922,00 TL asıl alacak ile birlikte, asıl alacağa dava tarihine —- yasal faiz tutarının ödenmesine, 2.047.922,00 TL asıl alacağa dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi oranında temerrüt faizi işletilerek tahsiline karar verilmesini talep etmiş ve 05.06.2014 tarihinde —- ıslah harcı yatırmıştır. Mahkemece —- tarihli son celsede ıslah ile attırılan dava değeri dikkate alınarak hüküm kurulmuştur. Ancak taraf vekillerinin hazır olduğu 13.05.2014 tarihli celsede tahkikatın sona erdiği bildirildiğine göre tahkikatın sona ermesinden sonra yapılan ıslah ile arttırılan miktar yönünden ret kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalıdır.
Kabule göre de; hükmedilecek —— bedellerine ait olduğu yıllar itibariyle her dönem sonu tahakkuk tarihi itibariyle kademeli olarak belirlenen faize hükmedilmesi gerektiğinden, aylık kademeli faiz işletilmesine karar verilmesi yönünde bozma yapılması da doğru görülmemiştir.” denmekle düzeltilmiş ise de, Dairemizin karar düzeltme ilamında maddi hata yapıldığı görülmektedir. Maddi hatanın Yargıtay ilamında yer alması halinde, bu maddi hatanın HMK’nin 305 (HUMK’un 459). maddesi gereğince hükmün infazına kadar Dairesince düzeltilmesi mümkündür.” gerekçesi ile maddi hata talebinin kabulü ile yüksek Dairelerinin —– Karar ilamının 2. bendinin—– gelince——–paragrafının son cümlesinde yer alan “… yönünden ret kararı” ibaresi çıkartılarak yerine —- karar” ibaresinin eklenmesine, sonuç kısmında yer alan —-çıkartılarak yerine “—– Karar sayılı hükmünün” ibaresinin eklenmesine karar verilmiştir.
6- Kısmi direnme kararı ve gerekçesi: Mahkememizce 09/10/2019 tarihli duruşmada “Mahkememizin —- esas sayılı dosyasındaki yargılamanın —- duruşmasındaki tahkikatın bitirilmesine ilişkin ara karar usul ve yasaya aykırı olup, bu nedenle davacı vekilinin ıslah dilekçesi geçerli olduğundan yüksek —- bozma ilâmı ve aynı yüksek — maddi hatanın düzeltilmesine ilişkin kararının “tahkikatın sona ermesinden sonra yapılan ıslah ile arttırılan miktar göz önünde bulundurulmaksızın karar verilmesi gerekir” şeklindeki kısmına DİRENİLMESİNE, diğer yönlerden bozma ilamına uyulmasına” karar verilmiştir.
Somut olayda, yüksek— hatanın düzeltilmesine ilişkin 22/05/2019 tarihli ilâmında belirtildiği üzere 13.05.2014 tarihli celsede; “HMK’nin 186. maddesi gereği tahkikatın bittiği, sözlü yargılamaya geçildiği hususunun ve bir daha ki celse belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunun taraflara ihtarına, (ihtarat yapıldı)’’ şeklinde ara karar kurulmuştur. Davacı vekili ise, —— tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesindeki — asıl alacak ile birlikte, asıl alacağa dava tarihine kadar işletilen — yasal faiz tutarının ödenmesine, 2.047.922,00 TL asıl alacağa dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi oranında temerrüt faizi işletilerek tahsiline karar verilmesini talep etmiş ve — tarihinde 37.592,95 TL ıslah harcı yatırmıştır. Mahkemece 05.06.2014 tarihli son celsede ıslah ile attırılan dava değeri dikkate alınarak hüküm kurulmuştur.
—— tarihli maddi hatanın düzeltilmesine ilişkin ilamı ve aynı yüksek ——— tarihli bozma ilâmı birlikte değerlendirildiğinde yani —– tarihli ilâmın sonuç kısmındaki düzeltmeler aynı —- bozma nedeninin “Ancak taraf vekillerinin hazır olduğu — celsede tahkikatın sona erdiği bildirildiğine göre tahkikatın sona ermesinden sonra yapılan ıslah ile arttırılan miktar göz önünde bulundurulmaksızın karar verilmesi gerekir..” şeklinde olduğu anlaşılmakta olup, Mahkememizce bozma ilâmının bu kısmına direnilmiştir.
Şöyle ki, Mahkememizin — bitirilmesine ilişkin duruşması;
“…Davacı vekili ve davalı vekilinin ayrı ayrı 3. Ek bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesi sundukları görüldü.
Davacı vekili; itiraz dilekçemi tekrar ederim. Yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınsın , dedi.
Davalı vekili; bende itiraz dilekçemi tekrar ederim. Yeniden inceleme yaptırılsın, dedi.
Dosya incelendi.
G.D:
1-HMK 186 maddesi gereği tahkikatın bittiği, sözlü yargılamaya geçildiği, hususunun ve bir daha ki celse belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunun taraflara ihtarına, (ihtarat yapıldı)
Bu nedenle duruşmanın — bırakılmasına karar verildi.” şeklindedir. Görüldüğü üzere henüz tahkikat duruşması sürerken gerek davacı vekili, gerekse davalı vekili bilirkişi raporuna itiraz etmiştir. Bu durumda, Hakimin bilirkişi raporunu yeterli görüyorsa yapması gereken işlem “05/06/2014 tarihli duruşmanın yapıldığı tarihte yürürlükte olan ve uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nin 281 ve 282. Maddeleri uyarınca tarafların bilirkişi raporuna yaptıkları itirazı reddettikten sonra taraflara “başka talepleri olup olmadığını sormak, bu hususta tarafların başka talepleri varsa onları olumlu veya olumsuz sonuçlandırdıktan sonra HMK’nin 184. Maddesi uyarınca taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapmaları için söz vermek olmalı iken, Mahkememiz hakimince taraf vekillerinin yeni bilirkişi incelemesine ilişkin talepleri hakkında olumlu/olumsuz bir karar vermeden ve HMK’nin 184. Maddesine aykırı davranılarak duruşma bitirilmiş ve HMK’nin 186. Maddesi uyarınca sözlü yargılamaya geçilmiştir. Mahkeme hakimin tahkikatı bu şekilde bitirmesi usül ve yasaya aykırıdır.
Belirtmek gerekir ki, bu durumda davayı ıslah etmek isteyen davacı vekilinin yapması gereken iş, Mahkemeye “tahkikatın usule aykırı şekilde bitirildiğini belirterek ‘tahkikatın bitirilmesine’ ilişkin ara karardan dönülmesini istemek olmalı iken, davacı vekili bu hususta bir istemde bulunmamış ancak davacı vekilince —- ıslah talebinde bulunulmuştur. Mahkemece aynı gün yapılan duruşmada ıslah dilekçesi okunmuş, davalı vekilinden ıslaha diyecekleri sorulmuş, davalı vekilince “— mahkemece sözlü yargılamaya geçilerek ıslah dilekçesine değer verilerek davanın kabulüne veya kısmen kabulüne karar verildiği yazılmaksızın “1-10.000-TL asıl alacak , 154,00-TL işlemiş faiz yönünden davanın konusu kalmadığından —–asıl alacak ve — işlemiş faiz yönünden KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2—- asıl alacak ve —- işlemiş faiz alacağının DAVALIDAN TAHSİLİNE,
Asıl alacağa dava tarihinden itibaren değişen ve değişecek oranlarda avans faiz oranı uygulanmasına” şeklinde hükümle duruşmaya son verilmiştir.
Bilindiği üzere HMK’nin 33. Maddesi uyarınca hakim, Türk hukukunu re’sen uygular. Mahkeme HMK’nin emredici düzenlemelerinin gereğini yerine getirmek zorundadır. Hakim, HMK’nin 184. maddesi uyarınca tahkikatı bitirmeden önce taraflara açıklama hakkı vermek zorundadır. Bu emredici hükümler nedeniyle müsnet davada, davacının 5.6.2014 tarihli ıslah dilekçesini duruşmada okuduktan sonra hakimin önünde iki yol vardır; ya hatasını kabul edip, “tahkikatın bitirilmesine” ilişkin ara karardan dönmek suretiyle tahkikat duruşmasına geri dönerek davacı vekilinin ıslah talebini HMK’nin 176, 177 ve 181. Maddeleri uyarınca değerlendirmek veya HMK’nin 177. Maddesi uyarınca süresinden sonra yapılan ıslah talebinin reddine karar vermek!
Eğer Hakim tarafından “tahkikatın bitirilmesine” ilişkin ara karardan dönmek suretiyle tahkikat duruşmasına geri dönerek davacı vekilinin ıslah talebini kabul ettiği taktirde, davalı vekilinin ıslahla artırılan kısım için zamanaşımı defiinde bulunma hakkı doğacağından bu hususta davalı vekiline de beyanda bulunması için söz ve istediği taktirde süre verilmesi gereklidir.
Ancak Mahkememiz hakimince her iki yönde de işlem yapılmamış ve ıslah talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden ıslaha değer verilerek hüküm kurulması yoluna gidilmiştir.
Bu nedenle Mahkememiz hakimince tarafların bilirkişi raporuna yaptıkları itirazları hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden, taraflara başka talepleri olup olmadığı sorulmadan 13/05/2014 tarihli duruşmada HMK’nin 184. Maddesine aykırı olarak verdiği “tahkikatın bitirilmesine ve sözlü yargılamaya geçilmesine” ilişkin ara kararını geçerli sayan yüksek—- karar sayılı maddi hatanın düzeltilmesine ilişkin kararının “tahkikatın sona ermesinden sonra yapılan ıslah ile arttırılan miktar göz önünde bulundurulmaksızın karar verilmesi gerekir” şeklindeki kısmına direnilmesine karar vermek gerekmiştir.
Mahkememizin kısmi direnme kararından sonra davalı vekili ve davalı vekilinin sunduğu sayın —- düzenlenen 14.1.2020 tarihli uzman görüşünde, Mahkememizce direnme kararı vermek için bozmadan önceki ara karardan dönüldüğü, bozma öncesindeki yargılamada tahkikat safhasının tamamlanması nedeniyle davalı lehine usuli kazanılmış hak doğduğu, ara karardan 5 yılı aşkın bir süre sonra dönmenin hukuki güvenlik ilkesiyle bağdaşmayacağını, tahkikatın bitirilmesine ilişkin ara karardan dönülemeyeceğini, davalı tarafın 5.6.2014 tarihli duruşmada “ıslahı kabul etmiyoruz” şeklindeki beyanının tahkikatın başladığı şeklinde yorumlandığını, bozmadan önceki yargılamada geçersiz olan ıslah işleminin bozmadan sonra geçerli hale getirilemeyeceğini, Mahkememizin; ilk kararının doğru olmadığını Yargıtay bozması sonrası farkettiğini ve bozmadan sonra ilk kararını Yargıtay gerekçesini dikkate alarak kararını değiştirdiğini, bunun da gerçek bir direnme değil, görünüşte bir direnme olduğunu, eylemli uyma olduğunu, bu nedenle uyduğu karara uygun işlem tesis etmesi gerektiğini beyan etmiştir.
Her ne kadar, uzman görüşü medeni hukuk usulüne ilişkin olduğundan Mahkememizce HMK’nin 293. Maddesi kapsamında değerlendirmeye tabi tutulması gerekli değil ise de, sayın —. …, sonraki benzer içerikli uzman görüşünü mahkememizin çağrısı üzerine duruşmaya gelerek savunduğundan Mahkememizce hukuki mütalaanın gerekçede değerlendirilmesinin uygun olacağı kanaatine varılmıştır.
Bu kapsamda, öncelikle belirtmek gerekir ki; —- üzere, direnme kararı vermek için bozmadan önceki ara kararından dönülmüş, ıslah dilekçesi geçerli sayılmıştır.” şeklindeki belirleme gerçeği yansıtmamakta olup, Mahkememizce 09/10/2019 tarihli duruşmada önce yukarıda belirtilen şekilde kısmen direnme kararı verilmiş, sonrasında Mahkememizin —– esas sayılı dosyasındaki yargılamanın 13/05/2014 tarihli duruşmasındaki tahkikatın bitirilmesine ilişkin ara karardan dönülmesine karar verilmiştir. 13/05/2014 tarihli ara karardan dönülmesi nedenleri yukarıda ayrıntılı olarak izah edilmiş olup, Mahkemenin “tahkikatın bitirilmesine” ilişkin ara kararı usul ve yasaya açıkça aykırı olduğundan ve bu ara karardan dönülmeden davalı tarafın ıslahla artırılan kısım yönünden zamanaşımı defii hakkının kullandırılması gerekli bulunduğundan Mahkememizce yüksek —-ve düzeltme ilâmlarına kısmen direnildikten sonra 13/05/2014 tarihli duruşmadaki tahkikatın bitirilmesine ilişkin ara karardan da dönülmesine karar verilmiştir. Yine her ne kadar, davalı vekili ve değerlendirmeye alınan hukuki mütalaada hangi tarihli ıslaha değer verildiğinin belli olmadığı savunulmuş ise de, Mahkememizin kısmi direnme ve sonrasındaki 13.5.2014 tarihli duruşmadaki ara karardan dönülmesine ilişkin ara kararından değer verilen ıslah talebinin davacı vekilinin 5.6.2014 tarihli ıslah dilekçesi olduğu açıkça bellidir. Yani mahkememizce önce ara karardan dönerek kısmi direnme kararına kılıf hazırlanmış değildir. Tamamen HMK’nin 373. Maddesine uygun şekilde Mahkememizin ilk verdiği kararındaki yanlışları düzeltebilecek ve her iki tarafın hukuki dinlenilme hakkı ve hak arama özgürlüğünü zedelemeyecek ve maddi gerçeğe uygun karar verilmesi amaçlanarak hareket edilmiştir.
Ayrıca, belirtmek gerekir ki; mahkemenin hatalı usule dair kararından dönebilmesi kuraldır. İstisna ise usuli kazanılmış hak oluşturan kararlardan dönülmemesidir.
Yine her ne kadar, davalı vekili ve davalı lehine uzman görüşü sunan —- duruşmada ‘ıslahı kabul etmiyoruz’ şeklindeki beyanının tahkikatın başladığı şeklinde yorumlandığını, bozmadan önceki yargılamada geçersiz olan ıslah işleminin bozmadan sonra geçerli hale getirilemeyeceği” savunulmuş ise de, öncelikle, davalı tarafın 5.6.2014 tarihli duruşmada “ıslahı kabul etmiyoruz” şeklindeki beyanı Mahkememizce tahkikatın tekrar başladığı şeklinde yorumlanmamış olup yukarıda belirtilen gerekçelerle Mahkemenin 13.5.2014 tarihli HMK’nin 184. maddesi hükmüne aykırı ara kararının, Mahkeme kararının davacı vekilince temyiz edilmesi karşısında davalı lehine usuli kazanılmış hak doğurması mümkün değildir. —– tarihli uzman görüşünde paylaştığı yargıtay kararları emsal kararda belirtilen mahkemenin tam direnmesine ilişkin olup, mahkememizce bozma ilâmının sadece “tahkikatın sona ermesinden sonra yapılan ıslah ile arttırılan miktar göz önünde bulundurulmaksızın karar verilmesi gerekir” şeklindeki kısmına direnilmiştir. Her ne kadar davacı vekilinin—–duruşmadan hemen sonra Mahkemeye başvurarak “tahkikatın bitirilmesine ilişkin ara karardan dönülmesini talep etmesi” gerekir ise de, davacı vekilinin bu talebin kabul edilmeyeceğini düşünmüş olması mümkün olabileceği gibi davacı tarafın medeni usul hukukunu çok iyi bilmesi ve “hakimin re’sen düzeltmesi gereken hatasını düzeltmesini istemesi” kendisinden beklenemeyeceğinden davalı lehine usuli müktesep hak oluştuğu yönündeki savunmaya bu yönden de katılmak mümkün değildir. Ayrıca, mahkememiz ıslah yapılmamış gibi karar vermemiş, ıslaha değer vererek karar vermiştir. Bu nedenle de davacı vekilinin tahkikatın bitirilmesine ilişkin kararın yanlış olması nedeniyle temyiz nedeni yapması mümkün değildir.
Yine belirtmek gerekir ki, davalı vekilinin ve ——–kabul edilmesi halinde —davalarında çokça uygulanan bedel artırımı (HUMK döneminde ıslah) hakkı elinden alınmış olacaktır. Nitekim dosya, gerek davacı vekilince, gerekse davalı vekilince temyiz edilmiş, temyiz incelemesi için yüksek —– tarihli bozma ilâmı ile mahkememiz kararının her iki taraf lehine ayrı ayrı bozulmasına karar verilmiştir. Davalı vekilinin 3.7.2014 tarihli temyiz dilekçesinde “ıslahın süresinde yapılmaması nedeniyle” kararın bozulması talep edilmiş ise de, bozma ilâmında bu hususta olumlu-olumsuz bir değerlendirme yapılmamış ve bozma ilâmını yorumlamak gerekirse “davalının, davacının taşınmazlarına haklı ve geçerli bir neden olmaksızın müdahalede bulunduğu ve ecrimisile hak kazandığı” hususunun doğru olduğu belirtilerek, her iki taraf lehine olarak “bilirkişi raporunun yetersiz olduğu” gerekçesiyle ve diğer gerekçelerle hükmün bozulmasına karar vermiştir. Görüldüğü üzere yüksek Daire, davalı vekilince temyiz nedeni yapılmasına karşın ıslahın süresinde yapılıp yapılmadığı hususunda hiçbir inceleme yapmamış, ek rapora yapılan itirazları mahkememizin reddetmemesi nedeniyle yapılan ıslaha değer vermiş, bu hususu bozma konusu yapmamış, kararı her iki tarafın lehine de bozmuş, yerel mahkemeye yani Mahkememize bilirkişi incelemesiyle ilgili olarak “bilirkişi raporuna karşı taraf vekillerince yapılan itirazları incele, davacının kullandığı ve davalının haksız şekilde kullanımında olan yeri tespit et” denmiştir. Bu yönden de, —- sayılı dosya üzerinden yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporlarının yetersizliğinin yüksek—- ilgili değerlendirme yapılmayarak ıslaha değer verilmesi gerektiğinin değerlendirildiği düşünülmüştür.
Tüm bu nedenlerle, yüksek—- düzeltilmesine ilişkin kararının “tahkikatın sona ermesinden sonra yapılan ıslah ile arttırılan miktar göz önünde bulundurulmaksızın karar verilmesi gerekir” şeklindeki kısmına direnilmesine karar verilmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK NOKTALARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
7- Davanın ve uyuşmazlık noktalarının tespiti: Dava, çaplı taşınmaza yönelik ecrimisil talebine ilişkindir.
Davacı, Kanunla davacıya devredilen ve davacı adına tescil edilen taşınmazların, davalı şirketin kullanım hakkı devam ederken davalı şirketin 14/11/2005 tarihinde kamu payının %50 oranının altına düşmesi nedeniyle davalının taşınmazı en geç 14/11/2008 tarihinde teslim etmesi gerekirken bu yükümlülüğünü yerine getirmeyerek haksız işgalci olması nedeniyle haksız işgal tarihinden itibaren— bedelinin faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı,——- itibariyle teslime hazır hale getirildiğinin davacıya bildirilmesine rağmen davacı şirketin taşınmazları teslim almadığını, taşınmazların bir kısmının kiralanması için — oluşturulduğunu ancak alınan kararların uygulanması için davacı şirketin—- geçmediğini, taşınmazların en son 03/10/2011 tarihinde teslim edilebildiğini, davalı tarafça kullanılan taşınmazların iddia edildiği kadar olmadığını, öte yandan eldeki dava ile ilgili 19/10/2011 tarihinde davacının banka hesabına 10.154,00 TL ödeme yapıldığını, davanın haksız açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Buna göre, taraflar arasında “davalının, davacıya ait taşınmazın bir kısmını kullandığı” hususunda uyuşmazlık bulunmadığı,
Davanın başında taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
A)Davalının haksız—olup olmadığı,
B)Taraflar arasında düzenlenen 31.10.2005 tarihli ana devir protokolüne ek protokole göre davacının, davalıdan haksız işgal bedeli talep edip edemeyeceği,
C)İlgili protokole göre davacının, davalıdan taşınmazını ihtiyacı olmadan tahliye etmesini isteyip isteyemeyeceği, ihtarın geçerli olup olmadığı,
Ç)Davacının, davaya konu taşınmazın 4.9.2007-12.7.2010 tarihleri arasında davalı tarafından kullanılmasına zimni olarak izin verip vermediği,
D)Davalının, davaya konu taşınmazın ne kadarlık kısmını kullandığı,
E)Davacı, ecrimisile hak kazandıysa miktarının ne kadar olduğu noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
Ancak, Mahkememizin ilk kararı ve kısmen uyulan bozma ilâmına göre, ilk bozma kararı —— karar sayılı ilâmında; —- yeri kendisinin kullandığını beyan ettiği ve davalı şirketin de davacının taşınmaz üzerinde bulunan — kullandığını savunduğu gözetildiğinde anılan—kullanımın — olup olmadığının aydınlatılmadığı ve her halükarda —– hesaplanırken mahsup edilmesi gerekirken mahsup işlemi yapılmadan hüküm kurulduğu görülmektedir….
Hal böyle olunca, davacının kullanımında olan —olmadığının aydınlatılması, her halükarda alınacak ek bilirkişi raporu ile anılan bölümün ecrimisil hesaplanırken mahsup edilmesi…gerekirken” dendiğine göre davalının bu — dışında kalan kısmı davalının kullandığı hususu kesinleşmiştir.
Yine yüksek — bozma ilâmında,
Yine, kısmen uyalan yüksek—– bozma ilâmında “….hükmedilecek — bedellerine ait olduğu yıllar itibariyle her dönem sonu tahakkuk tarihi itibariyle kademeli olarak belirlenen faize hükmedilmesi gerektiğinden, aylık kademeli faiz işletilmesine karar verilmesi yönünde bozma yapılması da doğru görülmemiştir.” dendiğine ve bu bozma hükmüne de Mahkememizce uyulduğuna göre Mahkememizce yüksek ——-bozma ilâmına göre “——-bedellerine ait olduğu yıllar itibariyle her dönem sonu tahakkuk tarihi itibariyle kademeli olarak belirlenen faize hükmedilmesi gerektiği” hususunda da taraflar arasında uyuşmazlık kalmamıştır.
Yine kısmen uyulan bozma ilâmlarına göre, davalının haksız ——–, davacının haksız işgal tazminatına hak kazandığı hususunda da uyuşmazlık kalmadığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenle bozma ilâmları sonrasında ve davalı vekilince ıslahla artırılan kısım yönünden taraflar arasında uyuşmazlık konusu olarak kalan noktalar;
A)Davalının ıslahla arttırılan kısım yönünden zamanaşımı definin yerinde olup olmadığı,
B)Davacının kullandığı———– binası olup olmadığı,
C)Davacının isteyebileceği — miktarının ne kadar olduğu,
Ç)İşlemiş faizin türünün avans faizi mi yoksa yasal faiz mi olması gerektiği,
D)Davacının harcını yatırarak davaya dahil ettiği işlemiş faiz miktarının ne kadar olduğu noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
DELİLLER:
8- Tapu kayıtları:——-yevmiye sayılı—-adına kayıtlı olduğu, —-yevmiye sayılı— yayımlanan — Karar sayılı kararın ve —- sayılı Kararnamenin—–nitelikli kararı: ..— %55 oranındaki hissesinin blok olarak satışına ilişkin nihai devir işlemlerine dair ekli kararın yürürlüğe konulması,—yazısı üzerine, — Kanunu’nun ek 17. maddesine göre,—— tarihinde kararlaştırılmıştır.
—%55 oranındaki hissesinin blok olarak satışı suretiyle özelleştirilmesi için ——- tarihinde yapılan ihalede, — %55 oranındaki hissesinin ihalede——— —– bedelle ————– hisse satış sözleşmesini imzalamaktan imtina etmesi veya hisse satış sözleşmesi tahtında yerine getirmesi gereken yükümlülükleri getirmemesi halinde —-geçici teminatının — irat kaydedilmesi ve —– ikinci en yüksek teklifi veren——– çerçevesinde satılması, ——— etmesi veya hisse satış sözleşmesi tahtında yerine getirmesi gereken yükümlülükleri getirmemesi halinde —- tutarındaki geçici— irat kaydedilmesi ve ihalenin iptal edilmesi kararlaştırılmıştır.
10- ….—- arasındaki———–
Madde 1: “04.02.1924 tarihli ve——— yayımlanarak yürürlüğe giren—– Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 5. Maddesi ile eklenen Ek 33 üncü madde ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve özel hukuk hükümlerine tabi,———–faaliyete geçmiştir.
Ek 33. Madde: ——— kullanılan taşınır ve taşınmazlarının, faaliyete geçmesini müteakip iki ay içinde yapılacak protokollerle — devredilmesi öngörülmüştür. Buna göre— devredilmiştir.”
Madde 2.a: “İş bu ana protokol konusu devirlere ilişkin ayrıntılar, tarafların yetkililerinden oluşturulan —- tarafından, konularına göre bu ana protokole ek olarak en geç 31.01.2005 tarihine kadar yapılacak uygulama protokollerinde düzenlenecektir.”
Madde 2.h: “Tüm bu protokollere konu devir işlemleri, iş bu ana protokolde ve/veya uygulama protokollerinde daha erken bir tarih öngörülmediği sürece 30.06.2005 tarihine kadar sonuçlandırılmış olacaktır.
Madde 2.i: “İş bu ana protokol ve uygulama protokoller—- kamu sermayesi % 50’nin altına düştükten sonra da devam edecektir.
Madde 23: “İş bu ana protokol yirmi üç maddeden ibaret olup, 22.09.2004 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere, bu tarihte iki nüsha olarak düzenlenmiş ve taraflar arasında imzalanmıştır.” hükümleri yer almaktadır.
11- —- arasında düzenlenen —- Taraflar arasında düzenlenen ek protokolün ilgili maddelerinde;
Madde 1. “…. mülkiyetinde olan——— yapılmak veya diğer hizmetlerde kullanılmak kaydıyla,——doğrultusunda mülkiyeti bu protokolün imzalanmasını müteakip bedelsiz olarak devredilecektir——– mevcut yer ve şartlarla 10 yıl süreyle yetkilidir.”
Madde 2. —– işlemleri gerçekleştikten sonra dahi—-%50 ve fazlasının kamunun elinde bulunduğu sürece bu — kullanım hakkı (intifa hakkı) —- olacaktır. Bu husus tapuya şerh edilecektir.
—- Kamu payının %50’nin altına düşmesi halinde— söz konusu taşınmazlar üzerindeki——en az 3 yıl süre verilecektir. —. ihtiyacı nedeniyle söz konusu —- boşaltılması talebini, verilen en az 3 yıllık sürenin bitiminden 1 yıl önce yazılı olarak ——— zorundadır.”
Madde 3. —-. bu protokole konu— üzerindeki tesislerin, binaların vb. kullanıldığı dönem için kira, işgaliye gibi her ne ad altında olursa olsun —- bir bedel talep etmeyecektir.”
Madde 4. “Bu protokol gereğince— kuruluşlar nezdinde devirlerle ilgili herhangi bir masrafın doğması halinde doğacak bu masraflar taraflarca eşit olarak paylaşılacaktır.
Madde 5. “Protokole konu olan gayrimenkullerin —dönem içindeki her türlü bakım onarım giderleri— karşılanacaktır.”
Madde 6. “İş bu protokol 6 maddeden ibaret olup 31.10.2005 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere 31.10.2005 tarihinde iki nüsha olarak düzenlenmiş ve taraflar arasında imzalanmıştır.” denilmektedir.
12——-yazıda özetle; “İlgili protokolün 1. Maddesi gereği ….’ye devredilmesi gereken gayrimenkullerin 2. Maddeye göre üzerinde bulunan ..—- ait intifa hakkı, yine ilgi protokolün 2. Maddesinde belirtildiği üzere ….—– kamu payının 14.11.2005 tarihi itibariyle % 50’nin altına düşmesi sebebiyle sona ermiştir. Söz konusu tarihten itibaren ilgili protokolün 2. Maddesi gereği en geç 3 yıl sonu olan 14.11.2008 tarihinden önce, mümkün olması halinde daha erken bir tarihte, adı geçen taşınmazların boşaltılması hususunda gereğini arz ederiz.” denilmektedir.
13——sunulan raporda, özetl——— Yazıda özetle; “İlgili yazı ile gayrimenkulümüzde “—– anılan gayrimenkulümüzün halen kullanımınızda olduğunu teyit etmektesiniz.
Toplam—-gayrimenkulümüzde Şirketimiz— bulunmaktadır. Kullanımınızda bulunan —- alan ve binalar için aylık 65.000,00 TL kira bedeli tespit edilmiş bulunmaktadır.
Kira bedellerinin 14.11.2008 tarihi dikkate alınarak Şirketimize ödenmesi, arsalar ve binalar tahliye edilinceye kadar ödemeye devam edilmesi aksi halde konuyla ilgili olarak hukuki işlemlerin başlatılacağı hususunu rica ederiz.” denildiği görülmüştür.
15- —- yazısı: Yazının —yazıya cevap niteliğinde olduğu,
Mülkiyeti—- ait olan ancak ana devir protokolünün ilgili hükümleri doğrultusunda mülkiyeti— devredilen tapunun —–tarafından kullanılan kısımlar için kira bedeli talebini içeren yazının incelendiği,
Söz konusu taşınmazlar ile——– itibariyle teslime hazır hale getirilmiş ancak tapu devir vb. işler nedeniyle devir teslim gerçekleştirilememiş olduğunun belirtildiği,
Taşınmazların teslime hazır hale getirildiği tarihten bugüne kadar —-söz konusu taşınmazlarda korumaya yönelik bakım onarımlar yapılmış—– esasına göre —— bulundurulduğunun ve bu zaman zarfında yine bir bakıma alan güvenliğini de sağlamak adına şirketçe kısmi bir kullanım olduğunun belirtildiği,
06.08.2010 tarihi itibariyle —- konusu taşınmazları teslim etmeye hazır olunduğu, teslime ilişkin işlemleri yürütmek için karşılıklı —— kurulmasının uygun olacağının belirtildiği,
—tarafından uygun görülmesi halinde —- konusu taşınmaz üzerinde bulunan depoların bir kısmının —- kiralanmasının düşünüldüğü belirtilmiştir.
16—– sayılı yazısı: İlgili yazıda söz konusu taşınmazların —- —-kullanılan kısmi mahallerin kira akdine bağlanması hususunda iki şirket yetkilileri tarafından oluşturulacak —-marifetiyle çözülmesi, uygun görülmemesi halinde bir an önce teslim alınmamasının arz edildiği tespit edilmiştir.
17—— arasında gerçekleştirilen — değerlendirme konulu toplantıda alınan kararlarda;
—–yetkilileri tarafından devir konusu taşınmazların devrinin ayrı bir protokol ile gerçekleştirilmesi taleplerinin bulunduğu, toplantıda ayrıca —- belli bir bölümün kiralanması taleplerinin bulunduğu ifade olunmuştur.
—-. tarafından, — yetkilileri tarafından belirtilen hususlarda söz konusu taşınmazların devri için ayrı bir protokol akdedilmesine gerek olmadığı, —-hükümlerinde bu hususa yönelik düzenlemeler bulunduğu belirtilmiştir.
-Ek Protokolün 2. maddesinin 2. fıkrası hükmünde belirtilen taşınmazlar için, —- sayılı yazılarda da ifade olunduğu üzere,—— için aylık kira alma talebi bulunduğu belirtilmiştir.
-Kira bedeli karşısında,—-tarafından taşınmazlar ile ilgili —— giderleri için —. tarafından ödeme yapılmasının ve mahsuplaşma taleplerinin —tarafınca kabul edilmesi neticesinde, — bedeli talebinin kabul edilebileceği ifade olunmuş,—- — talebinin kabul edilemeyeceği, güvenlik giderlerinin söz konusu taşınmazlar üzerindeki kendi mal ve varlıkları için bulundurulduğu,
—– bir bölümün kiralanması taleplerinin —– paylaşılacağı,
-Halen tapu devir işlemleri tamamlanmamış olan, —— tarafından yetkili atanması ve tapu devir işlemlerinin sonuçlandırılması ve bahse konu tüm taşınmazlardaki tahliye işlemlerinin sonuçlandırılmasına ilişkin talebin belirtildiği ve belirtilen bu hususlarda tarafların alacağı kararların karşı tarafa bildirileceği kararlaştırılmıştır.
18—– numaralı ihtarnamesi: Keşidecinin …., muhatabın …. Olduğu ihtarnamede, özetle; — protokol gereği, —üzerindeki —- teslim alınması ve tapu devrinin yapılması, arsa üzerinde bulunan — ve —–n kullanımının devam ettirilmesi kaydıyla — gerçekleştirilen — parselinde kayıtlı alan ile —–kayıtlı alan ve tesislerin ise fiilen devrinin yapılması için gerekli hazırlıklarının tamamlanması aksi halde konu hakkında yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiği tespit edilmiştir.
19- —- arasında düzenlenen — taşınmazda; —- çeşitli araçların, çeşitli malzemelerin bulunduğunun, —- kullanılan ikisinin boş olduğunun, bunun dışındaki 11 adet deponun yalnızca birinde yarı yarıya kullanım,—olduğunun, araç parkının depo ve mal kabul işlemlerinin — halen çalıştırılmakta olduğunun görülüp tespit edildiği, — yetkililerinin, iş bu taşınmazdaki tüm malların, araçların v.b. ve— kadar nakledilerek, taşınmazın boş olarak — teslim edileceğini kabul ettikleri”nin belirtildiği, tutanağın ekinde davalının kullandığı yerlerin fotoğraflarının bulunduğu görülmüştür.
20—– yetkilileri tarafından imza altına alınan teslim tutanağında özetle;—-..—ait herhangi bir mal, — içinde —- bir ——-teslime hazır olduğu, — sınırlarında bir de yol geçtiği, taşınmazın bu şekilde boş olarak— tarihinde devir ve teslim edildiği, tutanağın — tarihinde taraflarca müştereken düzenlenip imzalandığı belirtilmektedir.
21- — numaralı parsellerin üzerindeki binaların —– beyannamelerinin incelenmesinde, —edildiği tespit edilmiştir.
22- Dava konusu taşınmazın nitelikleri ile ilgili bilirkişi incelemesi: Bilirkişiler —-tarafından yerine yapılan inceleme sonucunda; 2.12.2019 tarihli bilirkişi raporunda açıklandığı üzere; dava konusu — bulunduğu,——— uzaklıkta olduğu, taşınmaz parsellerin bulunduğu bölgede—- ve ticaret vasıflı yapılaşma mevcut olduğu, civarındaki binaların alt katlarının genellikle—— hizmetlerinden yararlandıkları, çevresinde günün—– türlü ihtiyacını karşılayacak —— alanlarının mecut olduğu, dava konusu taşınmazların üzerinde 22 adet yapının bulunduğu, inceleme tarihinde üç adet binanın — tarafından depo olarak kullanıldığı, parsellerin bir kısmının ise —- olarak kullanıldığı, 3 adet binanın içinde ve parseller üzerinde ——malzemelerinin bulunduğu, diğerlerinin boş olduğu, tüm yapıların bakımsız olduğu tespit edilmiştir. Dava konusu taşınmazların konumu, üzerlerindeki yapılar ve dava konusu taşınmazların üzerindeki yapıların özellikleri ve yüz ölçümlerinin;
Yapı Taban Kat Toplam İnşaat
No Alanı m2 Sayısı Alanı m2 Kullanım Durumu Yapı Cinsi
1 ———- Binası (——– yılında yıkılmış)———–

Şeklinde olduğu,—– mevcut olduğunun tespit edildiği,—– kapalı alanın ise, davacı —- dava tarihi itibariyle davalı—– tarafından kullanılmış olan alanların olduğu tespit edilmiştir.
Toplam Parsel Alanı: ———–
Toplam Taban Alanı: —–
Kullanılan Açık Alan: ——- —- olduğu tespit olunmuştur.
23-Davalının haksız işgalinde olan alanın belirlenmesi: Davacı vekili 22/01/2020 tarihli duruşmada davaya konu taşınmazların içinde kalan ve yargıtay kararına konu olan — konu tarihlerde ——-olarak davacı tarafından kullanıldığını kabul etmiş, kalan kısımların davalı tarafından kullanıldığını iddia etmiştir.
Davalı vekili ise, taşınmazların sadece —– başka alanların da kendileri tarafından kullanılmadığını, —– tarafından, —– alanın davacı tarafından kullanıldığını, 4.7.2011 tarihli tutanağa göre de — olarak toplam —– boş olduğunu, bu nedenle—- hesabından düşülmesi gereken toplam alanın—olduğunu savunmuştur.
Dosyaya kazandırılan ——–” toplam yüzölçümünün 890,00 m2 olarak belirlendiği tespit edilmiştir.
Yine dosya içinde bulunan— sunulmuş —– beyannamesi örneğinden——olduğu görülmektedir.
— ortamındaki —-; —-kadar mevcut olduğunun tespit edildiği,—— kapalı alanın ise, davacı—– tarafından “—– olarak kullanıldığı, —- dava tarihi itibariyle davalı—– tarafından kullanılmış olan alanların olduğu tespit edilmiştir.
Toplam Parsel Alanı: ——-
Toplam Taban Alanı: —-
Kullanılan Açık Alan: —–
Kullanılan Kapalı (İnşaat) alanı: ———-olduğu tespit olunmuştur.
Kanun hükmü uyarınca —-geçmiş olan taşınmazların, protokol gereğince en geç —-tarihinde davalı …—tahliye edilerek davacıya teslimi gerektiği halde davalının taşınmaz teslimin—– tarihinde gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır.
Öncelikle, davalı vekili tarafından dosyaya sunulan rapor kendi elemanlarınca düzenlenmiş olup davacı şirket yetkililerinin imzasını taşımadığından davacı şirketi bağlamayacağı kanaatine varılmıştır. Yine davalı vekilince dosyaya sunulan her iki taraf yetkililerinin imzasını taşıyan—- dava konusu —-yapılan incelemede———- numaralı taşınmazların ve üzerindeki binaların——–binaların ise ———-olarak kullanılan ikisinin boş olduğu —— adet deponun yalnız birinde yarı yarıya kullanım —- miktar, —- —- gereçlerin — olduğu —— depo ye mal kabul işlemlerinin —- halen fillen kullanılmakta olduğunun görülüp tespit olunduğu” belirtilmiştir.
Mahkememizin ilk kararı ile davacının ıslah dilekçesine değer verilerek davanın kabulüne karar verilmiş, bu kararın her iki taraf vekilince temyiz edilmesi üzerine ilk bozma kararı veren yüksek —- karar sayılı ilâmının ilgili bölümlerinde “…Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, kayden davacıya ait taşınmazlara davalının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın müdahalede bulunduğu saptanarak ecrimisile hükmedilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, Reddine.
Ne var ki, davacının davalıya gönderdiği ——- yazıda çekişmeli taşınmazlarda toplam —– yeri kendisinin kullandığını beyan ettiği ve davalı şirketin de davacının taşınmaz üzerinde —- savunduğu gözetildiğinde anılan —– kullanımın—–olup olmadığının ——hesaplanırken mahsup edilmesi gerekirken mahsup işlemi yapılmadan hüküm kurulduğu görülmektedir…
Hal böyle olunca, davacının kullanımında olan ——— olup olmadığının—- alınacak ek bilirkişi raporu ile anılan bölümün —hesaplanırken mahsup edilmesi….” denilmiştir. ——- davacının bu — kabulü başka ——– denmektedir.
Müsnet davada, davalı vekili kullanmadıkları taşınmazın ——- taşınmazı kullandıklarını savunmakta —-“davacının kullandığı yerin —– bunun dışında kalan yerleri davalının haksız olarak işgal ettiği kesinleşmiştir.
Bilirkişilerce yapılan tespite göre, davacı vekilinin kabulüne konu yer —- binası olup, davacı tarafın kullandığını kabul ettiği başka yer bulunmadığı tespit olunmuştur.
Dava konusu taşınmazlardan dolayı —-sorumluluğunun olabilmesi için taşınmazın davalı tarafından fiilen kullanılması şart olmayıp davacının kullanımına engel olunması yeterlidir.
Bu bakımdan, davalının, davacının kullanımında olduğu taraflar arasında çekişmesiz olan — dışında kalan tüm taşınmazın davalı tarafından işgal edildiği ve davacının kullanmasının engelendiği ve bu suretle davalının—-kapalı alan yönünden davacıya haksız işgal tazminatı ödemesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
24- Davalının ıslahla artırılan kısım yönünden zamanaşımı defiinin incelenmesi: —–karar sayılı maddi hatanın düzeltilmesine ilişkin kararının “tahkikatın sona ermesinden sonra yapılan ıslah ile arttırılan miktar göz önünde bulundurulmaksızın karar verilmesi gerekir” şeklindeki kısmına direnilmesine karar verilmiştir. Yani yukarıda açıklandığı ve kısmi direnme kararı ve sonrasındaki tahkikatın bitirilmesine ilişkin ara karardan dönülmesine ilişkin ara karardan açık şekilde anlaşılacağı üzere mahkememizce 09/10/2019 tarihli duruşmada davacının 5.6.2014 tarihli ıslah dilekçesine değer verilerek karar verilmiştir. Davalı vekili de aynı duruşmada davacı vekilinin ıslah talebine karşı sözlü olarak zamanaşımı defiinde bulunmuştur.
Davalı vekili daha sonra 26.12.2019 tarihli dilekçesi ile 5.6.2014 tarihli ıslah dilekçesinin kabul edilmesi halinde bu ıslah talebinden geriye doğru 5 yıla ilişkin alacak için yani 5.6.2009 öncesine ilişkin davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, ıslahı 09.10.2019 tarihinden itibaren geçerli kabul ediyorsa bu tarihten geriye doğru 5 yıl öncesine ilişkin taleplerin zamanaşımına uğradığını beyan ederek zamanaşımı defiinde bulunmuştur.
Davalı vekili, ilk karara ilişkin temyiz dilekçesinde, ıslahın süresinde yapılmadığını ve bu nedenle geçersiz olduğunu, ıslah dilekçesine karşı beyanda bulunmak üzere kendilerine süre verilmediğini, bu nedenle de ilk kararın hukuka aykırı olduğunu iddia etmiştir.
Tüm bu nedenlerle, davalı vekilinin davacı vekilinin 5.6.2014 tarihli ıslah talebine karşı süresinde zamanaşımı defiinde bulunduğu kanaatine varılmıştır.
—–aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca —-l davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
İşbu dava 1086 sayılı HUMK’nin yürürlükte olduğu 16/08/2011 tarihinde dava değeri 10.000,00 TL gösterilerek açılmıştır.
Bilindiği gibi, “belirsiz alacak davası” 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda düzenlenmediği halde 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (mad.107) ile düzenlenmiş bir dava çeşididir.
Buna göre yüksek——- alacak davası türü tanımlanmamıştır. Başka bir anlatımla, davanın açıldığı tarihte Türk Hukuk Sisteminde belirsiz alacak davası şeklinde bir dava türü bulunmamaktadır. O halde, HMK’nin 448.maddesinde bu kanun hükümlerinin tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı belirtildiğine ve eldeki davada 1086 sayılı HUMK döneminde açıldığından HMK’nin belirsiz alacak davasına ilişkin 107.maddesinin somut olayda uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Bu nedenle, davacının dava dilekçesinde istediği 10.000 TL dışında kalan ıslahla artırdığı kısma ilişkin davalının yerinde görülen zamanaşımı defi uyarınca ıslahla artırılan kısım için ıslah tarihinden geriye doğru 5 yıllık süreden önceki kısımla ilgili ecrimisil isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
25- Ecrimisil bedelinin ve işlemiş faizin hesaplanması: Gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, hak sahibinin, hak sahibi olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında;—– tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile —- sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir—–
Ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere uygun şekilde HMK’nin 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir. Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira paraları araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri —— araştırılmalı, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir. İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak—- rayice göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara —-artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir—-karar sayılı ilâmı)
Bilirkişinin hesaplama yönteminin nasıl olduğunu açıklamak gerekirse; öncelikle belirtmek gerekir ki, aylık ecrimisilin belirlenmesi açısından dönem başı değiştirilemez. Artışlar dönem başı esas alınarak yapılır. Bu nedenle müsnet davada aylık ecrimisil miktarının hesabı yönünden 1. dönem için aylık ecrimisil miktarı —- olarak, 3. Dönem için 14.11.2010 tarihi esas alınarak belirlenir. Bu bakımdan her ne kadar davalı vekilinin 25/11/2021 tarihli dilekçesinde belirttiği şekilde zamanaşımı defi nedeniyle 5.6.2009 tarihinden başlayacak birinci tahakkuk döneminin zamlandırması—-, işlemiş faiz de aynı şekilde hesaplanacaktır. Bu nedenle davalı vekilinin belirtilen itirazına itibar edilmemiş ve belirtilen esaslar ve kısmen uyulan yüksek —-olduğunu belirleyen yüksek—– Dairesinin bu yönden doğru kabul edilen bozma ilâmı uyarınca dosya ecrimisil ve faiz hesabı yapılmak üzere bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, tarafların itirazları, zamanaşımı defi ve mahkememizce ara kararlarda belirtilen esaslara uygun olarak vefat eden bilirkişi yerine yeni bilirkişi atanmak suretiyle bilirkişiler —— tarafından düzenlenen en son düzenlenen ——- tarihli bilirkişi raporu teknik yönden dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve yeterli görülmekle hükme esas alınmıştır.
Mahkememizin bozulan —– esas sayılı dosyasındaki hükme esas alınan bilirkişiler —–tarafından düzenlenen 12.8.2013 tarihli bilirkişi raporunda, 14.11.2008 tarihinde başlayan ilk dönemin aylık ecrimisil bedeli 60.000 TL olarak takdir edilmiştir. Bu bedelin içine davacının kullandığı alan da dahildir.
Gerek davacı vekili, gerekse davalı vekili aylık ecrimisil bedelinin miktarının belirlenmesini temyiz nedeni yapmışlardır. Ancak, dosyanın, tarafların temyizi sonucu gönderildiği yüksek —- ilamında, ilk dönem için belirlenen bu belirlemeyle ilgili bozma yapmadığı gibi herhangi bir eleştiri de yapılmamıştır. —- bozma ve maddi hatanın düzeltilmesine ilişkin ilâmlarında da bu husus bozma nedeni yapılmadığı gibi eleştiri konusu da yapılmamıştır.
Mahkememizce —-değerleme——- uzmanı bilirkişi——– vefat eden nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişi —– tarihi için davacının kullandığı bölüm dahil olmak üzere aylık ecrimisil bedeli 60.000 TL olarak takdir edilmiştir.
Tüm bu nedenlerle, davaya konu taşınmazın —— tarihindeki aylık ecrimisil bedelinin davacının kullandığı bölüm dahil aylık 60.000 TL olduğu kanaatine varılmıştır.
Buna göre, —- uzmanı——mühendisi bilirkişi —- ve vefat eden bilirkişi yerine atanan nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişi —- mahkememizin istemi doğrultusunda seçenekli olarak düzenlenen 11.11.2021 tarihli bilirkişi raporunda denetime elverişli olarak gösterildiği şekilde, davacının kullanımında olan ——— isabet eden ecrimisil bedeli olan 1.068 TL düşüldüğünde, davalının ilk dönem için ödemesi gereken aylık ecrimisil bedelinin 58.932 TL olması gerektiği saptanmıştır. Buna göre yukarıda belirlenen esaslarca yapılan hesaplamaya göre 14.11.2009 tarihinde başlayan 2. dönemin aylık ecrimisil bedeli —- tarihinde başlayan 3. dönemin aylık ecrimisil bedeli 64.679,82 TL olarak hesap edilmiştir.
İşlemiş faizle ilgili olarak; yüksek —- belirtildiği üzere; vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtayın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan hukuk mahkemesi, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkeme, bozma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bu müesseseye –” denir. “— davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay İçtihatları ile kabul edilmiş, usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir. Açıkça bozmaya uyulmasına karar verilmesiyle, taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar. Bundan sonra mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı uyarınca ve o doğrultuda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Kural olarak, hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar bunun istisnalarındandır. Farklı anlatımla; bozma kararına uyan mahkeme, bununla bağlıdır.
Davacı vekili, süresinde yapıldığı kabul edilen ıslah dilekçesi ile davanın işlemiş faize ilişkin kısmını davaya dönüştürmüş ve peşin nispi harcı tamamlamıştır.
Mahkememizce yüksek —- —–karar sayılı maddi hatanın düzeltilmesine ilişkin kararlarına “davacının ıslahına değer verilmemesi gerektiği”ne ilişkin kısmı —- hükmedilecek ecrimisil bedellerine ait olduğu yıllar itibariyle her dönem sonu tahakkuk tarihi itibariyle kademeli olarak belirlenen faize hükmedilmesi gerekmektedir.
Faizin türüyle ilgili olarak; her iki tarafın tacir olması nedeniyle davacının 3095 sayılı Yasanın 2/2/. Maddesi uyarınca avans esasına göre değişen oranlarda hesaplanan temerrüt faizi talep etme hakkı var ise de, davacı vekili 5.6.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile dava tarihine kadar işlemiş faiz isteminde bulunmuş, işlemiş faize ilişkin de peşin nispi harcı yatırmış ve ıslah dilekçesinde bu faizin de yasal faiz olduğunu belirtmiş olduğundan, taleple bağlılık ilkesi uyarınca işlemiş faiz hesabının yasal faiz olarak yapılması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Faiz hesabı, —– tarihine kadar, isterse 5.6.2011 tarihine kadar yapılabilir.— sonuç değişmeyeceğinden hesaplamanın her iki türlü de yapılması mümkündür. Bu nedenle bilirkişi—– tarafından yapılan işlemiş faiz hesaplaması nasıl yapıldığının önemi yoktur.
Bu durumda;
1.dönem olan —- tarihleri arası ecrimisil alacağı; 05.06.2009 tarihinden 2009 yılının dönem sonu olan 13.11.2009 tarihine kadar 1. dönem için geçerli olan 58.932,00 TL baz alınarak, 13.11.2009 tarihinden, Mahkemece dönem sonu kabul edilen 04.06.2010 tarihi arasında 1 aylık ecrimisil bedeli olan 59.739,37 TL baz alınarak hesaplama yapılması gerektiği, 05.06.2009-13.11.2009 tarihleri arasında 5 ay 8 gün geçtiği, bu döneme ait 1 aylık ecrimisil bedeli 58.932 TL olduğu tespit edilmiş olup buna göre, 5 ay 8 günlük ecrimisil bedeli (58.932,00 TL x 5 ay 8 gün =) 310.375,20 TL olarak hesap edilmiştir.
— tarihinden itibaren aylık ecrimisil bedeli—tarihleri arasında 6 ay 20 gün geçmiş olmakla bu iki tarih arasındaki ecrimisil alacağı—- — olarak hesap edilmiş olup bu dönem arasında toplam ecrimisil alacağı;
—-edilmiştir.
1. dönem için belirlenen bu asıl alacak miktarına, dönem sonu olan —-tarihine kadar işlemiş yasal faiz alacağı —- tutmaktadır.
2.Dönem olan —- tarihinden 13.11.2010 tarihine kadar 1 aylık ecrimisil bedeli—- tarihleri arası 1 aylık ecrimisil bedeli 64.679,82 TL olarak dikkate alınıp hesaplama yapılması gerekir. 05.06.2010 tarihi ile 13.11.2010 tarihi arasında 5 ay 8 gün geçmiştir. Bu döneme ait 1 aylık ecrimisil bedeli ———–olacaktır.
14.11.2010 tarihinden, Mahkememizce dönem sonu olarak kabul edilen —-arasında 6 ay 20 gün geçmiş olmakla; bu iki tarih arasındaki ecrimisil alacağı—- olarak hesap edilmiş olup bu dönem arasında toplam ecrimisil alacağı ise;
—-tarihleri arası ecrimisil alacağı)
———- tarihleri arası ecrimisil alacağı)
————alacak hesap edilmiştir.
2. dönem için belirlenen bu asıl alacak miktarına, dönem sonu olan 05.06.2011 tarihinden, dava tarihi olan —– tarihine kadar işlemiş yasal faiz alacağı 13.240,97 TL olarak hesap edilmiştir.
3. dönem olarak belirlenen —- tarihleri arası ecrimisil alacağı; tam olmayan bu dönemde 2 ay 10 gün geçmekle 2 ay 10 günlük ecrimisil bedeli;—–hesap edilmiştir.
Buna göre davacının toplam ecrimisil alacağı;
————-
1.605.383,38 TL’dir.
Buna göre davacının talep edebileceği yasal faiz alacağı ise;
—- tarihleri arası işlemiş yasal faiz)
+—- tarihleri arası işlemiş yasal faiz)
89.599,10 TL olarak hesap edilmiştir.
26- Dava dilekçesi ile istenen 10.000 TL ecrimisil talebiyle ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı taraf 16.8.2011 tarihli dava dilekçesi ile 14/11/2008 tarihinden başlamak üzere 10.000 TL ecrimisilin tahakkuk tarihlerinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Mahkememizce, davacının 14/11/2008 tarihi itibariyle talep edebileceği aylık ecrimisil bedelinin 58.932 TL olarak belirlenmiş olup, davacının 14/11/2008 tarihinden 05/06/2009 tarihine kadar bu miktar üzerinden ecrimisil talep etme hakkı bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Ancak, davacı tarafça işbu dava HUMK döneminde kısmi dava olarak açılmış olup, davalı vekilince ıslah edilen kısımla ilgili zamanaşımı defiinde bulunduğundan davacının 1—dönemine ilişkin olarak 10.000 TL ecrimisil alacağına hak kazandığı kanaatine varılmıştır.
…. tarafından —– ecrimisil bedeli ——” açıklamasıyla 19.10.2011 tarihinde 10.000,00 TL gönderildiği tespit edilmiştir.
…. tarafından —- faizi” açıklamasıyla ——-gönderildiği tespit edilmiştir.
Davalı tarafından, davacının hesabına dava tarihinden sonra —-ödeme yapılmıştır.
Davalının bu ödemesinin 14.11.2008-5.6.2009 dönemine ait olduğu değerlendirilerek dava dilekçesi ile istenen 10.000 TL ecrimisil alacağının davadan sonra ödenmesi nedeniyle bu dönemle ilgili davanın konusuz kalması nedeniyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Davalı 10.000 TL dışında ayrıca 154 TL daha ödeme yapmıştır. Bu ödemenin dava tarihine kadar işlemiş faiz olup olmadığının tespiti bakımında bilirkişi —– faiz hesabı yaptırılmış olup, davacının dava dilekçesi ile talep ettiği 10.000 TL’nin dava tarihine kadar faizinin 1.578,08 TL olduğu hesaplanmıştır. Buna göre, davalının yaptığı bu 154 TL’lik ödeme 10.000 TL’nin bütün faizini karşılamadığından davadan sonra yapılan bu faiz ödemesinin infaz aşamasında dikkate alınmasına karar vermek gerekmiştir.
27-İşleyecek faizle ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı vekili dava dilekçesi ile 10.000 TL ecrimisil bedelinin tahakkuk tarihlerinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davacı vekili, 5.6.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile de 2.047.922 TL asıl alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi oranında temerrüt faizi işletilerek tahsilini talep etmiştir.
Faizin türüyle ilgili olarak; her iki tarafın tacir olması nedeniyle davacının 3095 sayılı Yasanın 2/2/. Maddesi uyarınca avans esasına göre değişen oranlarda hesaplanan temerrüt faizi talep etme hakkı bulunmaktadır.
Dava dilekçesi ile istenen ecrimisil bedeline ilişkin olarak, davalı yüksek — ilâmının uyulan kısmına göre birinci dönemin sonu olan 14.11.2009 tarihinde temerrüde düştüğünden ve işleyecek faiz yönünden dava dilekçesi ile talep edildiğinden —- tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek avans faizinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekilinin ıslah dilekçesiyle istediği ecrimisil talebi yönünden ise yüksek —-karar sayılı emsal ilâmlarında belirtildiği üzere ıslah edilen kısım yönünden dava açılması ile temerrüt oluşmadığından ıslah dilekçesi ile talep edilen miktar yönünden temerrüt, ıslah harcının yatırıldığı ——- kadar işleyecek 3095 sayılı Yasanın 2/2. Maddesi uyarınca avans esasına göre değişen oranlarda hesaplanan temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiştir.
28-Sonuç: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; davanın kısmen kabulü ile, — dönemine ilişkin olarak dava dilekçesi ile istenen 10.000 TL ecrimisil bedeli davalı tarafından davadan sonra ödendiğinden bu dönemle ilgili davanın konusuz kalması nedeniyle esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, bu döneme ilişkin 10.000 TL ecrimisil alacağının 14.11.2009 tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek avans faizinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı tarafından dava tarihinden sonra davacıya ödenen 154 TL faiz ödemesinin infaz aşamasında dikkate alınmasına, davacının ıslah dilekçesindeki istemine konu ecrimisil bedeline ilişkin olarak, 1.dönem olan —- tarihleri arası için —— ecrimisil bedeli ile 76.358,13 TL işlemiş faizi, —- asıl alacağa——- tarihine kadar işleyecek 3095 sayılı Yasanın 2/2. Maddesi uyarınca avans esasına göre değişen oranlarda hesaplanan temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
A)—— dönemine ilişkin;
a-1) Dava dilekçesi ile istenen 10.000 TL ecrimisil bedeli davalı tarafından davadan sonra ödendiğinden bu dönemle ilgili davanın konusuz kalması nedeniyle ESASI HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
a-2) —- dönemine ilişkin olarak——tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek avans faizinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı tarafından dava tarihinden sonra davacıya ödenen 154 TL faiz ödemesinin infaz aşamasında dikkate alınmasına,
B)Davacının ıslah dilekçesindeki istemine konu ecrimisil bedeline ilişkin olarak,
b-1) 1.dönem olan—- asıl alacağa 05/06/2014 tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek 3095 sayılı Yasanın 2/2. Maddesi uyarınca avans esasına göre değişen oranlarda hesaplanan temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
b-2)Fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 115.784,25.-TL. harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 148,50.-TL peşin harç ile 37.592,95 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 37.741,45‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 78.042,80.-TL. harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,(Bozma öncesi Mahkememizin —– Esas sayılı dosyasında —-Harç numaralı harç tahsil müzekkeresi ile 113.249,80.-TL. bakiye harç tahsil edilmiş ise bakiye 35.207.-TL. harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, harç tahsil işlemi yapılmamış ise harç tahsil müzekkeresinin iadesinin istenmesine)
3-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 148,50.-TL peşin harç ile 37.592,95 TL ıslah harcının toplamı olan 37.741,45 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen 8.697,55 TL yargılama giderinin davanın kısmen kabul kısmen ret oranına göre hesaplanan 6.706,05 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 1.990,87.-TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından sarf edilen 180 TL yargılama giderinin davanın kısmen kabul, kısmen ret oranına göre hesaplanan 41,20 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye 138,80.-TL’nin davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan ——-6 ve 13. maddeleri uyarınca davacı lehine taktir olunan 92.474,39 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —- 6 ve 13. maddeleri uyarınca davalı lehine taktir olunan 42.366,51 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, davacı vekili — davalı vekilleri —- yüzlerine karşı, 6100 sayılı HMK geçici 3/2. maddesi uyarınca Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı HUMK’nun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam edileceğinden HUMK 432/1. Maddesine göre kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal sürede Yargıtay temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.