Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/97 E. 2019/1232 K. 25.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO: 2018/97 Esas
KARAR NO: 2019/1232
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ: 23/01/2018
KARAR TARİHİ: 25/12/2019
Mahkememizde görülmekte olan Şirketin İhyası davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davaya konu ———- tarihli genel kurulunda tasfiye kararı alındığını, kararın —— tarihinde ticaret siciline tescil edildiğini ve —– tarihli ———yayınlandığını, kooperatif çalışanlarından ———-tarihinde geçirmiş olduğu iş kazası sonucu maluliyeti sebebiyle uğranılan kurum zararının tahsili için —–. İş(kapatılan —-. İş) Mahkemesi’nin —— esas sayılı dosyasında açılan davanın ——— tarihinde karara bağlandığını ve Yargıtay tarafından ——- tarihinde onaylandığını, ancak kooperatif tarafından ——– tarihinde yargılamanın iadesi talebinde bulunulduğunu ve buna ilişkin ——. İş Mahkemesinin —– esas sayılı davanın ———– tarihinde karara bağlandığını, Yargıtay onaması ile ——— tarihinde kesinleştiğini, kooperatif aleyhine hükmedilen ——– kurum alacağının tahsili amacıyla kapatılan —–. İcra Dairesi’nin ——esas(——-. İcra Dairesinin —– esas)sayılı dosyasında icra takibine başlandığını, icra takibinin kesinleştiğini, alacağın bir kısmının ——– tarihinde ödendiğini, bahsi geçen iş kazasından kaynaklanan kurum alacağının tahsili davasında ———– davalı olduğunu, yöneticileri olan tasfile memurlarının davadan haberdar olduklarını, avukatının duruşmalara katıldığını, dolayısıyla tasfiye süreci başlamadan borçtan haberdar oldukları halde tasfiyeyi sonlandırdıklarını, bu nedenle ——– alacağının 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsili ve ——- İcra Dairesi’nin ——- esas ayılı dosyasının takibi için işbu davayı açtıklarını, bu nedenlerle ——— ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı ——- vekili cevap dilekçesinde, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçtiğini, zamanaşımı defiinde bulunduklarını, kooperatifin emlak kooperatifi olduğunu, ferdileşme yapıldığını, bu durumun tasfiye ile ilgisi olmadığını, geriye dönüşün mümkün olmadığını, davacının herhangi bir girişimde bulunmadığını, borcun, kooperatifin terkini ile ortadan kalktığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ———-vekili cevap dilekçesinde, tasfiye sürecinde yetki ve sorumluluğun tasfiye memurlarında olduğunu, bu nedenle davalı ———- sorumluluğu bulunmadığını, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinden sorumlu tutulamayacağını, davalı müvekkilini yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava dilekçesi davalı———– tarihinde tebliğ olunmuş, davalı davaya cevap vermemiştir.
Davalı ——-davadan önce ———- tarihinde vefat etmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve çekişme konularının tespiti: Dava, ticaret sicilinden terkin edilerek tüzel kişiliği ortadan kalkmış bulunan kooperatifin ihyası istemine ilişkindir.
Taraf teşkili sağlandıktan sonra yapılan ön inceleme duruşmasında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
a-İşbu davada hak düşürücü süre olup olmadığı, varsa davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açılıp açılmadığı,
b-Davalı———– yönünden işbu davada zamanaşımı süresinin olup olmadığı, varsa davanın zamanaşımı süresi içinde açılıp açılmadığı,
c-Davaya konu kooperatifin davalı————- terkin edilmemesi gerektiği halde davalı tasfiye memurları tarafından usule aykırı olarak terkin edilip edilmediği,
ç-Davacının açtığı dava nedeniyle davalı kooperatifin ihyasının gerekip gerekmediği noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Davalı ——— taraf ehliyeti bulunup bulunmadığına ilişkin inceleme ve gerekçe: Davacı vekili, davayı dava tarihinde ölü olan ——– yöneltmiştir.
Ölü kişinin taraf ehliyeti yoktur. Çünkü taraf ehliyeti ölümle sona erer.
Taraf ehliyeti dava şartlarından olup, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 50’inci maddesi uyarınca taraf ehliyeti medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olmakla mümkündür. Türk Medeni Kanunu’nun 28’inci maddesi uyarınca medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti, kişinin ölümüne kadar devam eder. Bu nedenle, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 55’inci maddesinde taraflardan birinin yargılamanın devamı sırasında ölümü halinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta Kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar davanın erteleneceği; bununla beraber hâkimin, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebileceği düzenlenmiştir.
Ne var ki; Hukuk Muhakemeleri Kanununda ölü kişiye karşı dava açılması durumu düzenlenmemiştir. Kural olarak; ölü kişinin taraf ehliyeti bulunmadığından, ölü kişiye karşı dava açılamayacağı gibi dava açıldıktan sonra davanın mirasçılara yöneltilmesi de mümkün değildir.
Esasen, davaya konu kooperatifin davalı—– dışında da tasfiye memurları olduğundan kanunen mümkün olsa bile davanın ———– mirasçılarına yöneltilmesi gerekli değildir.
HMK’nin 114/1-d maddesi uyarınca tarafların taraf ehliyetine sahip olmaları dava şartıdır.
HMK’nin 115. maddesine göre Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmak zorundadır.
Tüm bu nedenlerle HMK’nin 114/1-d ve 115/2. maddeleri gereğince ölü davalının taraf ehliyetine sahip olmaması nedeniyle bu davalı açısından davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
3-Zamanaşımı defi ve hak düşürücü süre itirazı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davalı ——– vekilinin hak düşürücü süre itirazı ve zamanaşımı defi ile ilgili olarak; davanın TTK’nin 547. Maddesi uyarnca kooperatifin ihyası istemine ilişkin olduğu ve bu nedenle TTK’nin geçici 7. Maddesinnin 15. Bendinde ön görülen hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı, yine davanın niteliği gereği zamanaşımına tabi olmadığı anlaşılmakla, davalı —-ekilinin hak düşürücü süre itirazı ve zamanaşımı defi’nin reddine karar verilmiş, ara karar 25/12/2019 tarihli duruşmada açıklanmıştır.
4-İlgili Mevzuat: TTK’nin “Ek tasfiye” başlıklı 547.maddesi “(1) Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler.
(2) Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir. ” hükmünü haizdir.
TTK’nin 529. Maddesi “(1) Anonim şirket;
a) Sürenin sona ermesine rağmen işlere fiilen devam etmek suretiyle belirsiz süreli hâle gelmemişse, esas sözleşmede öngörülen sürenin sona ermesiyle,
b) İşletme konusunun gerçekleşmesiyle veya gerçekleşmesinin imkânsız hâle gelmesiyle,
c) Esas sözleşmede öngörülmüş herhangi bir sona erme sebebinin gerçekleşmesiyle,
d) 421 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarına uygun olarak alınan genel kurul kararıyla,
e) İflasına karar verilmesiyle,
f) Kanunlarda öngörülen diğer hâllerde,
sona erer.” hükmünü haizdir.
5-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve gerekçe: Kooperatifin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin ticaret sicilinden silinmesi işlemi kurucu değil açıklayıcı bir nitelik taşımaktadır. Diğer yandan TTK’nin 643 ve 644.maddeleri yollamasıyla uygulanması gereken TTK’nin 541 vd. maddeleri uyarınca tasfiye memurları alacaklıların haklarını korumak zorundadır. Borçlu olan bir kooperatifin ticaret sicilinden silinmesi mücerret olarak tüzel kişiliği sona erdirmez. Tüzel kişiliğin sona ermesi için, tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile kooperatifin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır.
Bir tüzel kişiliğin son bulmasını ifade eden fesih ve tasfiye işlemi, aynı zamanda borçlar hukukuna ilişkin bir hukuki işlem olup, bu karar ve işlemin hataya dayanması karşısında, gerçek anlamda bir tasfiye işleminden söz edilemez. Hataya veya kasta dayalı, şeklen gerçekleşmiş bir tasfiyenin kaldırılmasının gerek o işlemi gerçekleştirenlerce gerekse bundan zarar görenlerce istenebilmesi, Borçlar Hukuku’nun temel kurallarından biridir. TTK’nin 1. maddesi yollaması ile Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde hataya dayalı bir hukuki işlemin düzeltilmesine olanak tanınması kaçınılmazdır——-
Davanın gerektirdiği şekilde, ———- kayıtları, tasfiye memuru kayıtları ve ilgili mahkeme evrakı, icra dosyası evrakı getirtilip incelenmiştir. Buna göre, davacı —— tarafından açılan davada,- ———–. İcra Dairesi’nin ——– esas sayılı dosyasından davaya konu Tasfiye Halinde——— ihyası için davacı vekiline yetki verildiği anlaşılmıştır.
Yüksek Yargıtay —-.HD.—– E—– K.sayılı ———- tarihli kararında da belirtildiği üzere; “Tüzel kişilik, ticaret sicilindeki kaydın terkini ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona erdiğinin hukuk açısından kabul edilebilmesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanmış olması gerekir. Eğer tasfiye işlemleri gerçekten tamamlanmamış ve tasfiyede gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden terkin edilse bile, şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinden söz edilemez.”
Müsnet davada, davacı tarafından, davalı kooperatifin tasfiyesi kapatılmadan önceki dönemle ilgili olarak açılmış bir alacak davası ve icra takibi mevcuttur. Bu icra takibinin devam edebilmesi, verilecek kararın infazı işlemlerinin yapılması TTK’nin 547. maddesi anlamında ek tasfiye işlemi niteliğindedir. Bu nedenle davalı kooperatifin yeniden ticaret siciline tescili gereklidir.
Bu nedenle tasfiye eksiksiz tamamlanmadığından davalı kooperatifin ticaret sicil kaydının, ——— İcra Dairesinin———– esa sayılı takip dosyası ve bu dosyadaki alacaklarla ilgili açılacak davalar ve icra takipleriyle sınırlı olmak üzere” ihyası ile bu konuyla sınırlı olmak üzere ———– yeniden tesciline karar vermek gerekmiştir.
Ek tasfiye işlemlerinin de daha önceki tasfiye memurları olan ——– tarafından yürütülmesi uygun görülmüş ve yeni bir tasfiye memuru atanmamıştır.
Davalı ———–, yasal hasım konumunda olup, tasfiyenin usulsüz kapatılmasından dolayı kusur ve sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, bu davalı harç, yargılama giderleri ve karşı yan vekalet ücretinden sorumlu tutulmamıştır.
Davalı tasfiye memurunun sorumluluğuyla ilgili olarak yapılan incelemede, dava, fesih ve tasfiyesine karar verilen kooperatifin tasfiyesi sonucu sicilden kaydının silinmesinden sonra, davacı alacaklının icra müdürlüğünce verilen mehil gereğince açmış olduğu şirket tüzel kişiliğinin ihyası davası olup, bu davada husumet, tasfiyeyi sağlayan memurlar ile Ticaret Sicil Müdürlüğüne düşer. ———- yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden sorumlu değil ise de, davacı ihya davası açmakta haklı olduğundan ve davalı tasfiye memurları ilk celsede gelip davayı kabul etmediğinden, davalı tasfiye memurlarının yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerekmiş ve davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davalılar———– hakkındaki davanın TTK 547. Maddesi uyarınca kabulü ile ——– sicil numarasında kayıtlı iken tasfiyesi kapatılmış olan davalı TASFİYE HALİNDE———- ticaret sicil kaydının, —– alacağının tahsili ve ——– alacağının tahsili ile ilgili olarak ———- İcra Dairesinin———- esa sayılı takip dosyası ve bu dosyadaki alacaklarla ilgili açılacak davalar ve icra takipleriyle sınırlı olmak üzere” ihyası ile bu konuyla sınırlı olmak üzere———- yeniden tescil ve ilânına,
2- Davalı —— hakkındaki davanın HMK’nin 114/1-d ve 115/2. Maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile reddine,
3- Ek tasfiye işlemlerinin daha önceki tasfiye memurları olan———- tarafından yürütülmesine, ek tasfiye bitinceye kadar tasfiye memurlarının görevinin devam etmesine,
4- Harçlar yasasına göre alınması gerekli 44,40 TL harcın davalı tasfiye memurları ———– müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydına,
5- Davacı tarafından sarf edilen 172,40 TL yargılama giderinin davalı tasfiye memurları ———müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı ————- tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1.maddesi uyarınca 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalı tasfiye memurları———– müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı————- yasal hasım olduğundan, bu davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
9-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı —- vekilinin yüzlerine karşı, davalı ———– vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.25/12/2019